VAKIF |
GİRİŞ
VAKFIN KELİME VE TERİM ANLAMI
VAKFIN MEŞRUİYETİ
VAKFIN KELİME VE TERİM
ANLAMI
"Vakıf"
kelimesi ile "tahbıs (hapsetme)" ve "tesbıl (Allah yoluna ait
kılma)" ifadeleri aynı anlamdadır.
"Vakıf"
kelimesi sözlükte "hapsetmek lalıkoymak" anlamına gelir. "Şunu
vakfettim" demek "onu hapsettimlalıkoydum" anlamına gelir.
"Vakıf"
sözcüğünün dinı terminolojide anlamı "varlığı devam etmekle birlikte
kendisinden yararlanmak mümkün olan bir malın kuru mülkiyeti üzerindeki
tasarrufu sona erdirip mübah ve mevcut bir yöne yönlendirmek suretiyle
alıkoymak"tır.
Bunun çoğulu
"vukuf" ve "evkaf"tır.
VAKFIN MEŞRUİYETİ
Vakfın meşruiyeti
konusunda deliller şunlardır:
[1] - Yüce Allah şöyle
buyurmuştur: "Sevdiğiniz, değer verdiğiniz mallarınızdan hayırlı işlerde
harcamadıkça gerçek manada iyilik ve dindarlık mertebesine asla
erişemezsiniz." [Al-i İmran, 92]
Ebu Talha bu ayeti
işittiğinde, en çok sevdiği Beyraha adı verilen hurma bahçesini vakfetti.
[2] - Yüce Allah şöyle
buyurmuştur: Bu kimselerin hayır yolunda yaptıkları işler karşılıksız
bırakılmayacaktır. Allah hayırlı işler hususunda duyarlı olanları çok iyi
bilir. [Al-i İmran, 115]
[3] - Müslim'de yer alan
bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Adem oğlu ölünce şu
üç şey dışındaki amelleri[nden elde
edeceği sevap] sona
ermiş olur:
a) İnsanların sürekli
yararlanacakları bir hayırda bulunması,
b) İnsanlara yarar
sağlayan bir bilgi öğretmesi,
c) Kendisine dua edecek
hayırlı bir evlat bırakmasl,(Müslim, Vasiyyet, 4199)
Bu hadiste "hayırlı
evlat" ile kastedilen hem Allah'a karşı hem de kullara karşı görevlerini
yerine getiren kişidir. Bu hayırlılıkta kamil olan kişidir. Hayırlılığın aslı
için kişinin
Müslüman olması yeterlidir.
Hadisin Arapçasında yer
alan "sadaka-i cariye (insanların sürekli yararlanacakları bir
hayır)" Rafii'nin belirttiğine göre alimler tarafından "vakıf"
şeklinde yorumlanmıştır. Vakıf dışındaki hayırlar sürekli olmayıp bu şekilde
kendisine iyilik yapılan / sadaka verilen kişi verilen malın kendisine ve
yararına derhal sahip olmaktadır. Hadis her ne kadar bir maldan yararlanma
hakkının bir şahsa vasiyet edilmesini de kapsamış olsa bile bu nadir olup
hadisteki sadaka-i cariyeyi "vakıf" şeklinde anlamak daha uygundur.
[4] - Buhar! ve
Müslim'de şu hadis yer almaktadır:
Hayber fethedildiğinde
Hz. Ömer'in payına bir arazi düştü. 0, peygamberimize "Ey Allah'ın elçisi,
bu arazi konusunda ne yapmamı önerirsin?" diY2 sordu. Hz. Peygamber
(s.a.v.) "istersen arazinin mülkiyetini elinde tutarsın, oradan elde edilecek
ürünü de tasadduk edersin" buyurdu. Hz. Ömer de "arazinin aslının
satılmaması, hibe edilmemesi ve miras olarak kalmaması şartıyla" araziyi
tasadduk etti.(Buhari, Şurut, 2737. Müslim, Vasiyyet, 4200)
Yaygın rivayetlere göre
bu, İslam'daki ilk vakıftır.
[5] - Cabir (r.a.) şöyle
demiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.)'in ashabından gücü yeten herkesin mutlaka bir
vakfı vardır.
[6] - İmam Şafii
(r.a.)'nin eski görüşleri arasında şu husus yer almaktadır:
Bana ulaşan bilgiye göre
ensardan seksen sahabi [mülk edinilmesi] haram olan sadaka işlemi yapmıştır.
İmam Şafii (r.a.)
"vakıf" yerine "[mülk edinilmesi] haram kılınmış sadaka"
ifadesini kullanırdı.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN