MUĞNİ’L-MUHTAC

İKRAR – RÜKÜNLER...

 

C. İKRARDA KULLANIlAN SÖZLÜ İFADELERE İLİŞKİN HÜKÜMLER

 

Nevevi, daha sonra ikrarın üçüncü rüknünü müstakil bir başlık atarak şu şekilde ele almıştır:

 

Bir 'kimsenin "Zeyd'in şu kadar malı / parası vardır" ifadesi ikrar anlamına gelir. Bunun yanında "benim üzerimde", "benim zimmetimde" ifadesi borç ikrarı, "benimle birlikte", "benim yanımda" ifadesi ise mal ikrarıdır.

 

Kişi, bir şahsa hitaben "benim sende bin dirhem alacağım var" dese, muhatap da "bin dirhemi tart", "al", "üzerini mühürle", "onu kesene koy" dese, bu söz ikrar anlamına gelmez. Muhatap "evet", "doğru söyledin", "sen beni ondan beri kılmıştın", "ben onu ödemiştim" , "ben onu ikrar edenim" gibi bir ifade kullanırsa bu ikrar yerine geçer.

Muhatap "ben ikrar edenim" veya "ben onu ikrar ederim" dese bu ifadeler ikrar yerine geçmez.

 

Kişi "benim sende şu alacağım yok mu?" [şeklinde olumsuz] bir soru sorduğunda muhatap bu soruya [Arapça'da olumsuz soruya cevap vermede kullanılan ifadelerden] "bela" veya "neam" gibi bir ifade kullanırsa bu ikrar yerine geçer. "Neam" şeklinde cevap vermesi halinde bunun ikrar yerine geçmediğine dair de bir görüş vardır.

 

Kişi "benim sende olan bin dirhemimi öde" dese, muhatap "evet", "yarın öderim", "bana bir gün daha süre ver", "hele bir oturayım da", "hele şu cüzdanımı bir açayım da", "cüzdanımı bir bu layım da" gibi bir ifade kullanırsa, daha doğru görüşe göre bu ifadeler ikrar yerine geçer.

 

1. Bir kimse "Zeyd'in şu kadar [malı /parası] vardır" dese bu ikrar yerine geçer.

 

İsnevI bunun gerekçesini şöyle açıklamıştır: "Zeyd'in" ifadesi, söz konusu şahsın mülkiyetini göstermektedir.

 

Bu, -gerek İsnevı gerekse başkalarının belirttiği üzere- ikrar edilen şey "bu elbise" vb. gibi somut bir malolduğunda söz konusu olur. Bu durumda, bu sözü söyleyen kimsenin elinde elbise varsa veya eline intikal etmişse onu teslim etmesi gerekir.

 

İkrar edilen şey "bin dirhem" veya "bir elbise" gibi bir şeyolursa, bu durumda sözü söyleyen kimsenin [bu sözünün ikrar yerine geçebilmesi için] "benim üzerimde" veya "benim yanımda" gibi bir ifade kullanması gerekir. NevevI "bu ikrardır" diyerek buna işaret etmiş, "bu söz onu bağlar" dememiştir.

 

2. Kişinin "benim üzerimde" veya "zimmetimde" ifadesi, zimmette yüklenen borç ikrarıdır; çünkü bu sözün halk kullanımında ilk akla gelen anlamı budur. Bu, herhangi bir kayıt konulmadığında geçerlidir. Çünkü daha sonra geleceği üzere "benim üzerimde" ifadesi ile kişi "emanet malı" kastettiğini söylerse bu açıklaması kabul edilir.

 

Not:  Nevevi tıpkı er-Ravda'da yaptığı gibi yahut birazdan gelecek' "benimle birlikte veya yanımda" ifadesini zikrederken yaptığı gibi burada da "veya" ifadesini kullanarak "benim üzerimde veya zimmetimde" demiş olsa daha iyi olurdu. Böylece, bunların ancak birlikte söylenmesi halinde ikrarın gerekli olacağı zannı doğmazdı.

 

3. Kişinin "benimle birlikte" veya "benim yanımda" ifadesi ise mal ikrarıdır. Çünkü bu iki ifade mekan zarfıdır, bu yüzden herhangi bir kayıt konulmadan kullanıldığında her biri kişinin elindeki mala hamledilir.

 

Kişi bu malın emanet olduğunu ve telef oluğunu yahut geri verdiğini iddia etse, yeminle birlikte sözü kabul edilir.

 

Kişi "benim yönümde" derse bu hem somut mal hem de zimmet borcu şeklinde anlaşılır.

İbnü'l-Mukrı, Rafii ve Nevevi'nin Beğavl'den bir nakil yaptıktan sonra şahsı görüşleri olarak belirttikleri bu hususu onlara tabi olarak kabul etmiştir.

 

İsnevı şöyle demiştir: Kişi, biri malı birisi de zimmet borcunu gösteren bir ifade kullanarak -örneğin- "onun benim üzerimde ve benimle birlikte on dirhemi var" dese kıyasa göre bu mal ve borcun ne olduğunu belirlemek için sözü söyleyen kişiden açıklama istenir.

 

4. Bir kimse bir başkasına "benim sende bin dirhemim var" dese [muhatabın tepkisine bakılır:]

 

[a] - Muhatap "onu tart", "al", "mühürle", "cüzdanına koy", "onlar sağlam bin dirhemdir" gibi bir ifade kullansa bunlar ikrar yerine geçmez; çünkü bu ifadelerde bir şeyi yüklenme söz konusu değildir. Bunlar alayetmek için kullanılan ifadelerdir.

 

[b] - Muhatap "evet", "doğru söyledin", "tamam" gibi ifadeler kullanırsa yahut "sen beni ondan beri kılmıştım", "ben onu sana ödemiştim", "ben onu ikrar edenim" dese bu sözleriyle ikrarda bulunmuş olur. Çünkü bu sözler içinden "evet" ifadesi tasdik için kullanılan sözcüktür, diğerleri de aynı anlama gelmektedir. Borcun ibra edildiğini veya ödendiğini iddia etme durumunda bunun ikrar yerine geçmesine gelince; kişi zimmetinin borçla meşgulolduğunu itiraf etmiş, daha sonra bu borcun düştüğünü iddia etmiştir ki aslolan borcun düşmemiş olmasıdır.

 

Er-Ravda ve eş-Şerhu'l-kebir'de şöyle denmiştir:

 

Bir kimsenin "benim sende bin dirhem alacağım var" ifadesine karşılık muhatap "doğru söyledin" vb. bir ifade kullansa, sözü söyleme esnasındaki jest ve mimiklerde -örneğin sözü söylerken başını ha~retle veya inkarla sallama, gülme vb.- bu sözün alayetme veya yalanlama gibi bir anlamda kullanıldığını gösteren bir karine yoksa söz ikrar gibi kabul edilir.

 

Kişide böyle bir durum varsa, söz ile karine çeliştiği için bunun nasıl yorumlanacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Şu da böyledir: Bir kimse "benim sende bin dirhem alacağım var" dediğinde bir başkası da onunla alayederek "senin bende bin dirhem alacağın var!" dese Mütevelli bu durumda [ikrarın meydana gelip gelmediği konusunda] iki görüşün olduğunu belirtmiştir. el-Mühimmat'ta da ifade edildiği üzere Mütevelli'nin açıklamalarından, daha doğru olan görüşe göre bu ifadenin [ikrar yerine geçeceği ve] kişiyi bağlayacağı anlaşılmaktadır.

 

Not:

a. Kişi yalnızca "sen beni ibra etmiştin" ifadesini söylerse bu ikrar sayılmaz. Yine, kişinin hakime "alacaklı beni ibra ettiğini ikrar etmişti" veya "benden bin dirhemi tahsil etmişti" ifadeleri de böyledir. Bunu Kaffal, fetvalarında belirtmiştir. Bu, borç yüklenmekten kaçınmak suretiyle borçtan berı olduğunu ileri sürmek için izlenen bir yöntemdir .

 

b. Şu ifade de böyledir: "Sen beni bu davadan ibra etmiştin". Bu sözü söyleyen kişi hak ikrarında bulunmuş olmaz.

 

c. Kişi "ben onu ikrar edenim" dediğinde, bunun ikrar yerine geçmesinin gerekçesi açıklanırken şu söylenmiştir: Bu ifade ancak karşı tarafa hitap ile "ben onu senin için ikrar edenim" denildiğinde karşı taraf lehine bir ikrar olur. Aksi takdirde bu ifade başkası lehine ikrar yerine de geçer. Bunu Rafiı belirttiği halde Nevevi er-Ravda'da zikretmemiştir. Subkl ise buna şu şekilde cevap vermiştir: "[Ben onu ikrar edenim] ifadesinde yer alan onu sözcüğü kişinin olan bin dirheme dönmektedir. Bu durumda, ikrarda bulunan şahsın "ben senden başkasını kastetmiştim" demesi kabul edilmez. Bu şuna benzer: Bin dirhem borç ikrarında bulunan kimse, bu söze bitişik olarak "[ayarıl eksik" ifadesini kullanmazsa, sonradan yaptığı eksiltme kabul edilmez ve ikrar o beldede yürürlükte olan tam dirhemler üzerinden kabul edilir; çünkü cevap soruya uygun bir şekilde yorumlanır.

 

5. Kişi "ben ikrar edenim" dediği halde "onu" kelimesini zikretmese veya "ben onu ikrar ederim" dese bu iki ifade ikrar yerine geçmez.

 

Birinci ifadede karşı tarafın iddiasının geçersizliğini ikrar etme veya Allah'ın birliğini ikrar etme kastedilmiş olabilir.

 

İkinci ifadede ise daha sonra ikrarda bulunmayı vaad etmiş olabilir.

 

[İtiraz)  Kişi "senin iddianı inkar etmem" dese, bu söz vaad etme anlamına muhtemelolsa bile ikrar olarak kabul edilir. Burada da durum böyle olmalıdır.

 

[Cevap)  Genel ifadenin olumsuz anlama yorulması olumlu anlaşılmasından daha önceliklidir. Nitekim olumsuz cümlelerdeki belirsiz kelime genellik ifade ettiği halde olumlu cümledeki belirsiz kelime genellik ifade etmez.

 

Rafii şöyle demiştir: Şöyle bir soru sorabilirsin: Diyelim ki iki ifade arasında açık bir fark var. Bununla birlikte bu durum diğer ihtimali ortadan kaldırmaz.

 

[Bu soruna şöyle cevap verilir:] Bu bölümde genel kaide [ihtimalli olanı değil] kesin olanı esas almaktır.

 

Buna şöyle de cevap verilir: "Senin iddia ettiğini inkar etmem" ifadesinden halk arasında anlaşılan anlam "ben onu ikrar ederim" ifadesindeki gibi olmayıp bundan ikrarda bulunmak anlaşılmaktadır.

 

6. Kişi "Benim sende şu kadar alacağım yok mu?" veya el-MatIab adlı eserde belirtildiğine göre "benim sende şu kadar alacağım var mı?" şeklindeki bir soruya [Arapça'da olumsuz soruya olumlu cevap vermede kullanılan] "bela" kelimesiyle veya [Arapça'da olumsuz soruya olumsuz cevap vermede kullanılan] "neam" kelimesiyle cevap verirse bu ikrar yerine geçer. Çünkü bu iki kelimeden anlaşılan budur.

 

[Arapça'da olumsuz soruya olumsuz cevap vermede kullanılan] "neam" kelimesinin ikrar anlamına gelmediği yönünde de bir görüş bulunmaktadır. Çünkü normalde "neam" kelimesi [evet anlamına gelip] tasdik bildirir. Buna göre ["benim sende şu kadar alacağım yok mu?" sorusuna bu kelimeyle cevap verildiğinde] anlam "evet yok" şeklinde olmuş olur. "Bela" kelimesi ise olumsuzluğu reddetmede kullanılır.

Olumsuzluğun reddedilmesi ise olumlamak anlamına gelir. İbn Abbas (r.a.) "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" [A'raf, 172] ayeti ile ilgili olarak "onlar bu soruya neam kelimesiyle cevap vermiş olsalardı ["evet, rabbimiz değilsin" anlamı ortaya çıkacağı için] kafir olurlardı" demiştir. Dilin gerektirdiği de budur, İbnü'r-Rif'a da bu görüşü tercih etmiştir.

 

İlk görüşte olanlar buna şu şekilde cevap vermişlerdir: Neyin ikrar yerine geçip geçmediği konusunda halk arasındaki konuşmalar dikkate alınır. Halk bu soruya "neam" diye karşılık verildiğinde bundan ikrar anlaşılmaktadır.

 

İmam Gazali el-Menhul adlı eserinde bu mese]ede -aynen boşama konusunda olduğu gibi- dilbilimciler ile diğer kişiler arasında bir ayrım yapmıştır. İbn Yunus da el-Muhit adlı eserinde bu görüşü benimsemiştir.

 

Kişi "benim sende bin dirhemim yoktur" dediğinde muhatap buna "bela" veya "neam" kelimeleriyle karşılık verse, İsnevl'nin de belirttiği üzere, uygun olan "neam" sözcüğünün değil "bela" sözcüğünün ikrar olarak kabul edilmesidir.

 

Not:

a. Bir kimse, başka bir şahısta bin dirhem alacağı olduğunu iddia etse, davalı kişi "senin bende binden daha fazla alacağın yoktur" demiş olsa "bin dirhem borcu" ikrar etmiş olmaz; çünkü bin dirhemden fazla borcunun olmadığını söylemesi, bin dirhem veya daha altındaki borcu kabul ettiği anlamına gelmez.

 

b. Bir kimse "kölemi satın al" diyen birine "evet" diye cevap verse, tıpkı "kölemi azat et" diyen birine "evet" cevabını verme durumunda olduğu gibi kölenin ona ait olduğunu ikrar etmiş olur. Buna karşılık "bu köleyi satın al" diyen birine "evet" cevabı vermek, kölenin ona ait olduğunu ikrar etmek anlamına gelmez; çünkü "evet" cevabı veren kişi, kölenin karşıdaki şahsa ait olduğunu değil yalnızca onun köleyi satma yetkisi olduğunu itiraf etmiştir.

 

c. Bir kimse, karşı tarafın alacak iddiasına karşı "alacağını isteyip durma, ne kadar da çok alacağını tahsil etmek istiyorsun!" diye karşılık verse, açık bir ifade kullanmadığından bu söz borç ikran anlamına gelmez. Bunu İbnü'l-İmad söylemiştir.

 

d. Bir kimse, kendi elinde bulunan bir mal hakkında iddiada bulunan bir şah sa karşılık "ben bu malı senden satın aldım" veya"mülkiyetini senden elde ettim", "senin vekilinden aldım / elde ettim" dese, halk kullanımında bu sözle mülkiyetin muhataba ait olduğunu zımnen kabul etmiş olduğundan bu sözü ikrar yerine geçer. Burada alimler, "muhatabın satım konusunda vekil olma" ihtimalini ve "vekilin muhatap dışında birinin mülkünü satması" ihtimalini uzak gördükleri için dikkate almamışlardır. Ancak kişi "ben bunu senin zilyedliğinden elde ettim" dese bu sözüyle ikrarda bulunmuş olmaz; çünkü bunun anlamı "sen bu malı bana temlik etme konusunda vekildin" şeklindedir.

 

7. Bir kimse bir şahsa hitaben "benim sende olan bin dirhemimi öde" dediğinde muhatap "evet / tamam", "yarın öderim", "bana bir gün süre ver", "hele bir oturayım da!", "hele cüzdanımı bir açayım da", "hele anahtarımı bir bulayım da!", "birini gönder de alsın", "dirhemleri bozduruncaya kadar bana süre ver", "oturayım da al!", "bugün ödeyemem" gibi bir ifade kullanırsa [bu sözleriyle ikrarda bulunmuş sayılır mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru olan görüşe göre bu sözleri ikrar yerine geçer; çünkü halk arasında bu sözlerden ikrar anlaşılır.

 

[İkinci görüş]

 

Bu sözler ikrar yerine geçmez; çünkü bu sözler borcu yüklenmeyi açık olarak ifade etmemektedir.

 

İsnevi şöyle demiştir: "Yarın öderim" gibi içinde dava konusu mal ve alacağı işaret eden bir zamir bulunmayan ifadeleri alimler borcu yüklenme konusunda bağlayıcı kabul etmişlerse de bu kabul edilemez. Burada borç yüklenmenin söz konusu olabilmesi için "onu veririm" vb. gibi içinde mala işaret eden bir zamirin olması gerekir. Çünkü bu olmadan söylenen söz ile o borç da başka bir şey de eşit olarak kastedilmiş olabilir. Nitekim kişi "ben onu ikrar edenim" sözü ile borç ikrar etmiş sayıldığı halde "ben ikrar edenim" dediğinde ikrar etmiş sayılmamaktadır.

 

8. Bir kimse "senin bende bin dirhem alacağın vardı", "senin bende bir evin vardı" gibi bir ifade kullandığında ikrarda bulunmuş olmaz; çünkü "şu an" itibarıyla bir [borç veya mal] ikrarında bulunmamıştır. Kişinin zimmetinin borçtan uzak olması asıldır.

 

Bu hüküm, "dava" bölümündeki "bir kimse, senin mülkün dün idi demiş olsa bu sözünden sorumlu olur." hükmüyle çelişmez; çünkü oradaki ifade bir davaya cevap olarak verilmiştir, buradaki ise öyle olmadığından burada kesin delil istenmektedir.

 

9. Bir kimse "seni bu evde bir süre oturttum daha sonra çıkarttım" demiş olsa, evin zilyedliğini karşı taraf lehine ikrar etmiş olur; çünkü zilyedliğin daha önce onun için sabit olduğunu itiraf etmiş, daha sonra bunun ortadan kalktığını iddia etmiştir. Bu durum, "ikrar" bölümündeki şu hükümle çelişmez: Bir kimse bir şahsa hitaben "ev, dün senin elindeydi" dese bu sözünden dolayı sorumlu tutulmaz; çünkü bir önceki meselede "seni evde oturttum" ifadesiyle sahih bir zilyedliği ikrar etmiştir. Sonraki mesele ise öyle değildir; çünkü kişinin burada kastı gasp, pazarlık vb. bir yolla gerçekleşen bir zilyedlik de olabilir.

 

10. Bir kimse, kendisi aleyhine bir kez bile olsa şahitlik etmiş olan bir kimse hakkında "o doğru sözlüdür", "adildir" gibi bir ifade kullansa "şahitlik ettiği konuda" ifadesini zikretmediği sürece bu bir ikrar sayılmaz.

 

11. Kişi "benim hakkımda iki kişi bin dirhem borcum olduğuna şahitlik etseler onlar doğru söyler" ifadesini söylese, iki kişi aleyhte şahitlik yapmasa bile o şahıs bu sözü ile o an bağlanmış olur; çünkü iki kişi ancak bu şahsın şu an bin dirhem borcunun olması halinde doğru söylüyor olabilir.

 

Buna karşılık kişi "iki kişi benim bin dirhem borcumun olduğuna şahitlik ederse ben onları tasdik ederim" dediğinde ikrarda bulunmuş olmaz; çünkü doğru sözlü olmayan biri de tasdik edilebilir. Ayrıca bu bir vaaddir.

 

İfademizde yer alan "bin dirhem" ifadesi, şu durumu dışarıda bırakmaktadır: Bir kimse "iki kişi benim aleyhimde her ne şahitlik ederse doğru sözlü ve güvenilirdirler" demiş olsa bu söz ikrar yerine geçmez, şahitlerin tezkiye edilmesi ve güvenilir olduğunun belirtilmesi yerine geçer. İsnevl'nin e!-Mühimmat'ta belirttiğine göre bunu Rafii "tezkiye" bölümünde HerevI' den nakletmiş ve kendisi de bu görüşe katılmıştır.

 

Kişi "şahitlik" sözcüğünü kullanmaksızın "Zeyd benim Amr'a şu kadar borcum olduğunu söylerse o doğru söylemiştir" dese hüküm yine böyledir. Bunu İbnü'l-İmad belirtmiştir.

 

12. Bir kimse diğer birine "sana bin dirhem borç verdim" dediğinde muhatap "amma da çok başıma kakıyorsun!", "bir daha da senden borç alırsam iki olsun!" gibi bir ifade kullanırsa borç ikrarında bulunmuş olur. Ancak kişi "benim sende şu kadar alacağım var" diyen birine hitaben "Zeyd'in bende seninkinden daha çok var" demiş olsa bu sözüyle iki şahıstan hiçbiri lehine ikrarda bulunmuş olmaz; çünkü bu sözü alaya almak için söylemiş olabilir. Yahut da bu sözle "Zeyd'in benim nezdimde sana göre daha çok saygınlık ve hürmeti var" demeyi kastetmiş olabilir. Şayet "Zeyd'in bende senin malından daha çok var" veya "Zeyd'in bende senin malından daha çok malı var" dese yahut "Zeyd'in bende senin iddia ettiğinden daha çok var" dese Zeyd lehine ikrarda bulunmuş olur.

 

13. Bir kimse "Zeyd'in bende bin dirhemi var" diye yazsa veya bunu bir başkası yazsa daha sonra "şu kağıtta yazılan şey hakkında aleyhimde şahit olun" dese, bu sözünün bir hükmü yoktur.

 

14. Bir kimseye başka bir dilde ikrarda bulunması veya bir sözü söylemesi telkin edildiğinde [o da bu sözü söylese] "ben onun ne anlama geldiğini anlamadım" dese ve o dili konuşanlarla birlikte yaşamamış olmasından dolayı sözü anlamamış olması da mümkün olsa, yeminle birlikte sözü kabul edilir.

 

15. Kişi, "ben çocukken / aklım başımda değilken / tehdit ve baskı altında iken ikrarda bulundum" dese [bakılır:]

 

[a] - Bu sözü söyleyen kişinin [iddia ettiği gibi] çocukken söylemiş olması mümkün olsa, yahut daha önceden akıl hastası olduğu bilinse veya hapse atılmış olması yahut vücudunda çizikler olması gibi bir emareden dolayı baskı ve tehdit altında kaldığı anlaşılıyorsa, söylediği zahiren doğru göründüğünden sözü tasdik edilir. Ayrıca bir şeyin bulduğu hal üzere kalması asıldır.

 

[b] - Kişinin çocuk olması mümkün olmasa veya daha önceden akıl hastası olduğu bilinen bir dönemi yoksa veya üzerinde baskı ve tehdit altında kaldığını gösteren bir emare yoksa sözü kabul edilmez. Emare ancak lehine ikrarda bulunulan kişinin itirafıyla veya şahitlerle yahut da [şahit olmaması sebebiyle] ikrarda bulunan kişinin yemin etmesiyle sabit olur.

 

Yukarıdaki durumların birincisinde ikrarda bulunan şahsın ikrar anında baliğ olduğuna, ikincisinde aklının başında olduğuna, üçüncüsünde kendi isteğiyle ikrarda bulunduğuna dair şahitler bulunsa bu şahitliğe göre hareket edilir. Şahitleri yalanlamış olduğundan dolayı onun sözü kabul edilmez.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

D. İKRAR EDİLEN ŞEYE İLİŞKİN HÜKÜMLER