İFLAS / ÇOCUĞUN MALLARI.... |
ÇOCUĞUN MALLARI
ÜZERİNDEKİ VELATET
Bu bölümde çocuğun
velayetini kimin üstleneceği ve velinin çocuğun malında nasıl tasarruf ta bulunabileceği
konulan üzerinde durulacaktır.
1. ÇOCUĞUN VELİSİ KİMDİR?
2. ÇOCUĞUN MALINDA VELİNİN TASARRUF
ŞEKLİ
1. ÇOCUĞUN VELİSİ
KİMDİR?
Çocuğun velisi
[öncelikle] babası, sonra dedesi, sonra vasısi sonra da hakimdir. Daha doğru
görüşe göre anne çocuğun velayetini üstlenemez.
1. çocuğun velisi
[öncelikle] babasıdır. Bu konuda icma vardır. Nevevı "küçük çocuğun"
demiş olsa daha uygun olurdu.
İbn Hazm şöyle demiştir:
"Sabı" sözcüğü hem erkek hem de kız çocuğunu kapsar.
Nitekim o
"köle" sözcüğünün cariyeyi de kapsadığını belirtmiştir.
2. Daha sonra -tıpkı
nikah velayetinde olduğu gibi- [çocuğun] velisi yukarıya doğru dedesidir.
Baba ve dedenin
görünürde güvenilir kimseler olmaları yeterlidir; çünkü bunlarda çocuğa karşı şefkat
[hissi] tamdır. Şayet bunlar fasık [güvenilmez] kimseler iseler hakim malı bu
ikisinin elinden alır. Rafii ve Nevevi bunu "vasiyet" bölümünde
zikretmiştir.
Baba ve dede fasık
olduklarında velayetleri kendiliğinden sona erer mi? Bu konuda Kadı Hüseyin ve
Cüveyni'nin ariyet bölümünde naklettiğine göre mezhep alimlerine ait iki görüş
bulunmaktadır. [Bence] velayetten azlolmuş olmaları gerekir. Bu görüşe göre,
veli satım akdinden sonra ancak henüz akit bağlayıcı hale gelmeden önce
güvenilmez hale gelse akdin batıl olup olmayacağı konusunda iki görüş söz
konusu olur. Subki "bunların daha doğru olanına göre akdin batıl olmaması
gerekir. Daha sonra gelen veli için akdi sürdürüp sürdürmeme konusunda karar
verme hakkı vardır" demiştir.
Baba ve dedenin müslüman
olması şartı aranmaz. Ancak çocuk müslüman ise o zaman aranır. Kafir, kafir
olan çocuğunun velayetini üstlenebilir. Ancak kafirler bizim mahkememize
başvururlarsa kafir çocuğunun velayetini babası veya dedesinde bırakmayıp
onların işlerini biz üstleniriz. Bu, nikah velayetinden farklıdır; çünkü mala
velayet konusunda amaç güvenilirliktir, bu ise müslümanlarda daha güçlüdür.
Nikah velayetinde ise amaç "dost edinme"dir. Bu ise kafirde [kafire
karşı dost edinme özelliği] daha güçlüdür. Bunu Maverdi belirtmiştir.
3. Daha sonra baba ve
dedenin vasileri, yani bu ikisinden [baba ve dededen] hangisi daha sonra
ölmüşse onun tayin ettiği vasi gelir. Çünkü o, vasi tayin edenin yerini alır.
Bunun da şartı
"vasiyet" bölümünde geleceği üzere güvenilirliktir.
4. Daha sonra hakim veya
hakimin vekili gelir.
[*] - Bunun delili şu
hadistir: Sultan {devlet başkanı / kamu otoritesi} velisi olmayanın
velisidir.(Tirmizi, Nikah, 1102; Müstedrek, Nikah, 2, 168. Tirmizi: hasendir,
Hakim: sahihtir)
5. Yetim çocuk bir yerde
olduğu halde malı başka bir yerde olsa, malın bulunduğu yerdeki hakim çocuğun
velisi olur; çünkü tıpkı ortada olmayan şahısların mallarının korunması
meselesinde olduğu gibi burada da çocuk üzerindeki velayet onun malı ile
ilgilidir.
Ancak bu görüş, mal
telef olmaya yaklaşıp da hakimin o malı koruması, çocuğun yararına uygun bir
şekilde hareket etmesi meselesiyle ilgilidir. Hakimin bu mal üzerinde ticaret
yapma ve malı arttırma yoluyla tasarruf ta bulunmasına gelince bu konuda
velayet, yetimin bulunduğu bölge hakimine aittir; çünkü çocuğun nikah konusunda
velayeti ona aittir. Bu, er-Ravda'da Gazall'den aktarılıp onaylanmıştır.
Hocamız Zekeriya
el-Ensari şöyle demiştir: İsnevi'nin buna aykırı görüşü er-Ravda ve
eş-Şerhu'l-kebir'e nispet ettiği görülmektedir, buna dikkat edilmelidir!
Ezrai şöyle demiştir:
Eş-Şerhu'l-kebir'de yer alan görüşe göre; yetimin kendisinin bulunduğu
bölgedeki güvenilir ve adalet sahibi olan hakim, yetimin malının bulunduğu
bölgenin hakiminden malı kendi bölgesine nakletmesini isteyebilir. Böylece
çocuk için bir yarar söz konusu olabilir. Ayrıca hakim o malla o bölgede
ticaret yapabilir yahut da o malla çocuğa kendi bulunduğu bölgede bir
gayrimenkul satın alabilir. Malın bulunduğu bölgedeki hakimin bu isteğe olumlu
karşılık vermesi gerekir.
Velilerin sıralanışı
bakımından delinin hükmü çocuğun hükmü gibidir. Sefih olarak ergenlik çağına
giren kişinin durumu da böyledir.
Not: Nevevi'nin "çocuk" diye ifade
etmesi, zikredilen şahısların ceninlerin malı üzerinde velayet yetkilerinin
bulunmadığını göstermektedir ki Rafii ve Nevevi miras bölümünde "ceninin
mirası" konusundan bahsederken bunu yalnızca hakimle ilgili olarak açık
biçimde belirtmişlerdir. Hakim dışındaki kişiler de böyledir.
Cürcani şöyle demiştir:
Bahsi geçen velilerden hiçbiri bulunmazsa müslümanların kısıtlı şahısların
durumlarını kontrol etmeleri ve onların mallarını koruma işini üstlenmeleri
gerekir.
6. [Anne, çocuğunun
malının velayetini üstlenebilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
nikah velayetinde olduğu gibi burada da anne velayeti üstlenemez.
[İkinci görüş]
Baba ve dededen sonra
anne çocuğun velayetini üstlenebilir ve baba ile dedenin vasilerinden önce
gelir, çünkü çocuğuna tam bir şefkat hissiyle doludur.
7. Aynı şekilde erkek
kardeş ve amca gibi diğer erkek yakınların da çocuğun malı üzerinde velayet
yetkileri yoktur.
Bununla birlikte söz
konusu kişilerin velayeti olmasa bile çocuğun eğitim ve öğretimi için onun
malvarlığından harcama yapabilir; çünkü bunun için yapılacak harcama azdır bu
sebeple de göz ! yumulur. Nevevı bunu el-Mecmu'da "çocuk adına velisinin
ihrama girmesi" konusunda zikretmiştir. Hocamız Zekeriya el-Ensarı şöyle
demiştir: "Deli ve sefihin durumu da böyledir". Sefihin durumunun
böyle olduğu açıktır. Deliye gelince bu itiraza açıktır. Şayet bu ifade
"az da olsa temyizi bulunan deli" şeklinde anlaşılırsa o zaman
anlaşılabilir. Muhtemelen kastettiği budur.
2. ÇOCUĞUN MALINDA
VELİNİN TASARRUF ŞEKLİ
Veli çocuğun malı
üzerinde maslahata uygun bir şekilde tasarrufta bulunur. Onun evlerini toprak
ve pişirilmiş tuğla ile yapar, kerpiç ve alçı-kireçle yapamaz.
Gayrimenkulünü bir
ihtiyaç veya açık bir yarar bulunmadıkça satmaz.
Veli, çocuğun malını
maslahata uygun olarak mal karşılığında veya vadeli olarak da satabilir. Vadeli
olarak sattığında şahit tutar ve bunun için rehin alır.
Veli, [velayeti
altındaki çocuğun] maslahat[ı] gereği şuf'a yoluyla mal alabilir veya terk
edebilir.
Malının zekatını verir,
öde göre çocuğun nafakasını verir.
Çocuk, buluğa erdikten
sonra babası ve dedesinin kendisine ait malı bir yarar olmadığı halde
sattıklarını iddia etse yeminle birlikte baba ve dedenin sözü kabul edilir.
Çocuk, vası ve emın konumundaki kişinin, kendisine ait malı bir yarar olmadığı
halde sattıklarını iddia etse yeminle birlikte çocuğun sözü kabul edilir.
1. Velinin çocuğun
maslahatına uygun bir şekilde tasarrufta bulunması farzdır.
[*] - Çünkü Allah Teala şöyle
buyurmuştur: Erişkinlik çağına gelinceye kadar yetimin malına, mülküne -iyi bir
yolla olması müstesna- ilişmeyin! [En'am, 152]
> Eğer yetimlerle
aynı çatı altında yaşarsanız, bilin ki onlar sizin dinde kardeşlerinizdir.
Allah, yetimlere karşı kimin iyi kimin kötü niyetli olduğunu çok iyi bilir.
[Bakara, 220]
EI-Minhac ve
el-Muharrer'deki ifadeden "yetimin iyilik veya kötülüğüne olmayan
tasarrufun yasak olduğu" sonucu çıkmaktadır; çünkü bu tasarruf ta bir
maslahat yoktur.
Bu, böyledir. Nitekim Şeyh
Ebu Muhammed ve Maverdı bunu açık olarak ifade etmişlerdir.
2. Velilerin çocuğun
malını, telefe yol açacak sebeplere karşı korumaları ve nafaka vb. harcamaların
azaltacağı miktara karşı imkan ölçüsünde arttırmaya çalışmaları gerekir, bu
konuda aşırı gitmek gerekmez.
3. Veli, zalim bir
kimsenin yetimin malını ele geçirmesinden korkarsa malı kurtarmak için bir
kısmını vermesi gerekir. Bu konuda "Hızırın gemiyi delmesi" de
yardımcı bir delilolarak zikredilebilir.
4. Çocuğun veya sefihin
kendisine uygun bir kazancı varsa veli -çocuk ve sefih için yapılacak
harcamaları karşılamak üzere- velayeti altındaki kişiden çalışmasını
isteyebilir.
5. Velinin çocuk için
gayrimenkul satın alması menduptur, hatta gayrimenkulün gelirinden ihtiyaçları
karşılamak mümkün olursa bu, malla ticaret yapmaktan daha iyidir. Bunu Maverdi'
söylemiştir.
Bu, devlet başkanı veya
bir başkasının haksızlık yapmasından korkulmadığında veya gayrimenkulün harap
olmasından korkulmadığında ve gayri menkulün de ağır bir vergisi olmadığında
söz konusudur.
6. Veli, güvenli
zamanlarda çocuğun veya delinin malını yanında yolculuğa götürebilir. Yine
güvenilir bir kimse ile malı yolculuğa gönderebilir. Yangın ve yağma gibi bir
zorunluluk durumu söz konusu olmasa bile bunu yapabilir; çünkü maslahat bunu
gerektirebilir. Ancak, kurtulma ihtimali yüksek olsa bile deniz yolculuğuna
gönderemez; çünkü bu, malın yok olması riskini taşımaktadır.
İsnevi şöyle demiştir:
Veli, çocuğun malını deniz yolculuğuna çıkaramadığı gibi, kurtulma ihtimali
daha ağır bassa bile çocuğu da deniz yolculuğuna götüremez.
Başkaları ise bu konuda
mal ile çocuğu şu gerekçeyle birbirinden ayırmışlardır: çocuğun malını deniz
yolculuğuna çıkarmak haramdır; çünkü bu, malı koruma ve geliştirme konusundaki
velayete aykırıdır. Ancak çocuğu yolculuğa çıkarmak böyle değildir, kurtulma
ihtimali ağır bastığında çocuğu gemiye bindirmekte sakınca yoktur. Bu, kişinin
kendisinin binmesi gibidir.
Aradaki fark daha da
açıktır.
Doğru olan -Ezrai'nin de
belirttiği gibi- kurtulma ihtimalinin ağır basması durumunda hayvanlar, köleler
ve hamile cariyenin gemiye bindirilmesinin haram olmamasıdır. İsnevı ise bütün
bu konularda farklı görüş belirtmiştir.
7. Veli, çocuğun evlerini
çamur ve pişirilmiş tuğla ile inşa edebilir; çünkü çamurun masrafı azdır ve
dağılmasından sonra da bundan yararlanılır. Pişirilmiş tuğla ise kalıcıdır.
Ancak pişirilmemiş tuğla e [kerpiç] ve alçı-kireç ile ev yapamaz; çünkü
pişirilmemiş tuğlanın kat lıcılığı azdır ve kırıldığında dağılır. Alçı-kirecin
masrafı ise çoktur ve dağılması halinde menfaati kalıcı olmaz, aksine bu,
tuğlaya yapışıp onu bozar.
Not: Yukarıda zikredilen hükümler bakımından deli
ve sefih de çocuk gibidir.
Nevevi'nin belirttiği,
bina yapımının "çamur ve pişmiş tuğla" ile sınırlanması İmam Şafiı
(r.a.)'nin açık ifadesi olup alimlerin çoğunluğu bunu esas almışlardır.
Alimlerimizden pekçoğu ise bölgedeki uygulamaya göre nasılolursa olsun bina
yapmanın caiz olduğunu söylemişlerdir. Ruyanl bu görüşü tercih etmiş, Şaşı de
güzel görmüştür. İnsanın kalbi bu görüşe daha çok meyletmektedir.
EI-Beyan'da bu, İmam
Şafiı (r.a.)'nin açık ifadesi olarak aktanldıktan sonra şöyle denmiştir:
Bu, taş bulmanın zor
olduğu yerlerde geçerlidir. Şayet taşın bulunduğu bir bölge ise taş, pişmiş
tuğladan daha iyidir; çünkü bu hem daha kalıcı hem de masrafı daha azdır.
Kısıtlı şahıs için bina
yapılırken -İbn Sabbağ'ın da belirttiği üzere- binanın külfete eşit olması
gerekir. [Zayıf] bir görüşe göre ise "bu durum çok nadiren bulunur".
Bazıları şöyle demiştir: Bu ifade gerçekte bina yapılmasını engellemektedir.
NeveVi'nin "veli,
çocuğun binalarını yapar" ifadesinden ilk olarak bina yapılamayacağı
anlaşılmaktaysa da bu kastedilmemiştir. Bazı Yemenli fakihler şöyle demiştir:
Veli, satın almak daha karlı olmadığında binayı yapar. İbnü'l-Mülakkin
"bu, açık / güçlü bir fıkhı hükümdür" demiştir.
8. Veli, çocuk için
karlı bile olsa çabuk bozulan bir şey satın alamaz. Bunu Maverdi söylemiştir.
9. Veli, çocuğun
gayrimenkulünü satamaz; çünkü gayrimenkul başka mallara göre daha salim ve daha
yararlıdır. Ancak nafaka ve giyecek gibi bir ihtiyaç söz konusu olursa ve
menkul mallar bunları karşılamaya yeterli olmaz, bunları borç veren kişi de
bulunmazsa yahut da borç almakta bir maslahat görülmezse, gayrimenkulün telef
olmasından korkulursa o zaman satılabilir.
EI-Bahr'de şöyle
denilmiştir: Aynı şekilde yetim bir şehirde, gayrimenkulü başka bir yerde olsa
ve gayrimenkulün gelirini toplamak harcama yapmayı gerektiriyorsa o zaman veli
bunu satıp yetimin bulunduğu yerden satın alır veya orada bunun benzerini
yapar.
İsnevi şöyle demiştir:
Hibede bulunan kişi yetimin üst soy hısımlarından ise onun hibeden dönmesini
önlemek için malı emsal fiyatla satmanın da caiz olması gerekir.
10. çocuğun malının
satılmasında açık bir yarar bulunuyorsa, örneğin bir ortak veya komşu bu malı
emsal fiyattan daha fazla ödeyerek satın almak istiyorsa, veli satım bedelinin
bir bölümüne onun benzeri veya satım bedelinin tümü karşılığında daha üstün bir
yer satın alabiliyorsa veya sattığı arazinin satım bedeli az olmakla birlikte
haraç vergisi ağır olursa o zaman satması sahih olur.
Not: Nevevl'nin "açık bir yarar"
ifadesindeki açık [zahira] ifadesi, Rafiıve Nevevl'nin başka eserlerinde
bulunmayıp el-Minhac'da yer alan bir eklentidir.
Cüveyni şöyle demiştir:
Bunun ölçüsü, gayrimenkul satın alınması durumunda akıl sahiplerinin
küçümsemeyeceği bir miktar olmasıdır.
Bakır vb. kaplar da bu
konuda gayrimenkul gibidir. Bendenıcı'den bunu nakleden
İbnü'r-Rif'a şöyle
demiştir: Bu ikisinin dışındakiler de bir yarar ve ihtiyaç bulunmadıkça
satılmaz. Ancak ikisi dışındaki mallara göre daha ufak bir ihtiyaç ve daha
düşük bir karla satılabilir.
İbnü'l-Mulakkin'in dediği
üzere herhangi bir sınırlama söz konusu olmaksızın ticaret mallarının satımının
caiz olması gerekir. Hatta sonraki bazılarının da dediği gibi veli, velayeti
altındaki kişinin malını, satım bedelini kar elde etmesi ümit edilen bir malı
satın almada kullanmak ümidiyle sermayesinden daha azına bile satabilir.
Şayet çocuk ihtiyaç
duymuyorsa ve mal da ihtiyaçların kendisinden karşılandığı bir gayrimenkul
değil ise, emsal bedelden daha fazla fiyat ödenmesi halinde malını satmak
gerekli olur.
Ruyani şöyle demiştir:
Veli, mamur kılma imkanı bulunduğu halde bir gayrimenkulü mamur kılmaz ve bu
sebeple de gayrimenkul harap hale gelirse günaha girmiş olur.
Hayvanı yemlemeyi terk
etmesi durumunda hayvanın bedelini tazmin etmek zorunda olduğu gibi burada da tazmin
eder mi yoksa hayvanı çiftleştirmeyi terk etme durumunda olduğu gibi burada da
tazminle yükümlü olmaz mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır. Bu iki
görüş, güç yetirebildiği halde kiraya vermemesi konusunda da geçerlidir. Bu iki
görüşten daha güçlü olanı Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin de belirttiği üzere
her iki durumda da velinin tazminle yükümlü olmamasıdır. Bu mesele, hayvana yem
vermeme meselesinden farklıdır; çünkü orada bir canı telef etme olduğu halde
burada böyle bir şey yoktur.
Kaffal şöyle demiştir:
Veli, ve lay eti altındaki kişinin dut ağacının yapraklarını kuruyuncaya veya
telef oluncaya kadar [satmaksızın] bırakırsa bunu tazmin eder.
Muhtemelen Kaffal bunu
diğer yiyecek maddelerine kıyas etmiştir.
Veli, malın daha da
artmasını ümit ettiğinden satmayı terk eder de mal telef olursa tazmin
gerekmez.
Abbadi şöyle demiştir:
Veli, velayeti altındaki çocuğun bahçesini yeterli bir ücret karşılığında
[yani] "araziden elde edilecek yarar ve meyvenin değeri miktarını bulan
bir ücret" karşılığında kiraya verse, daha sonra arazideki ağaçlardan elde
edilecek ürünün binde birinin [velayeti altındaki] yetime, geri kalanı
kiralayan şahsa ait olmak üzere -adet olduğu üzere- ağaç bakım [müsakat]
sözleşmesi yapsa ne olur? İbnü's-Salah fetvalarında ağaç bakım sözleşmesinin
sahih olduğunu söylemiştir. İsnevı de "bu, [bilinmesi] çok değerli bir
meseledir" demiştir.
Hakim dışındaki
velilerin, yangın veya yağma gibi bir zaruret söz konusu olmadıkça veya mal
için tehlikenin söz konusu olduğu bir yolculuğa gitmeyi isteme gibi bir durum
söz konusu olmadıkça yetimin malını borç olarak vermeleri caiz olmaz. Hakim
ise, meşguliyetleri çok olduğundan bunu yapabilir. Yetimin malı, ancak
ödeyebilecek durumda olan ve güvenilir bir kimseye borç olarak verilebilir.
Şayet maslahat görürse bu borç verme karşılığında rehin alır, masiahat görmezse
almaz. Yetimin malını -güvenilir bile olsa- emanet olarak bırakmaz, ancak borç
verme imkanı bulamadığında bunu yapar.
11. Veli, maslahata
uygun olarak yetimin malını bir mal karşılığında veya veresiye olarak
satabilir. Örneğin mal karşılığı satmakta kar varsa veya veresiye satımda uygun
bir kar varsa yahut malın yağma ya da saldırı sonucu telef olmasından korkarsa
bu şekilde satabilir.
12. Veli, malı veresiye
olarak satarsa satıma dair şahit tutması zorunludur. Satım bedeline karşılık
ona uygun ve yeterli olacak bir rehin alır. Kısıtlı şahsın malı konusunda
ihtiyata riayet etmek amacıyla müşterinin, ödeme gücüne sahip ve güvenilir
olması, sürenin de öde göre kısa olması şart koşulur. Veli bunu yapmazsa tazmin
yükümlülüğünü üstlenir.
Subki şöyle demiştir:
Daha doğru görüşe göre bu durumda satım akdi geçersiz olur. Cüveynı ise
"müşteri ödeme gücüne sahip ise daha doğru görüşe göre satım akdi batı]
olmaz" demiştir.
Subki'nin görüşü daha
uygundur.
Veresiye satımda kefil
istemek rehin almanın yerini tutmaz.
13. Velayet altındaki
çocuğun babası ve dedesi, çocuğun mallarını kendileri için satın aldıklarında buna
karşılık kendi kendilerinden rehin almaları gerekmez; çünkü bu ikisi, çocuk
açısından güvenilir kimse konumundadır.
Baba ve dede çocuğun
malını satma işlemini hakime götürdüklerinde, yaptıkları satımın çocuğun
yararına olduğunu ispat edemeseler bile hakim bu satımın geçerli olduğuna
hükmeder; çünkü bu ikisi çocukları konusunda töhmet altında değildir.
Baba ve dedenin satımı
tescil ettirmek üzere getirdikleri şahitlerin adilolduklarını ispat etmelerinin
gerekli olup olmadığı konusunda iki görüş vardır. Birine göre tıpkı nikah
şahitliğinde olduğu gibi görünürdeki adalet niteliği ile yetinilir. ikincisine
göre ise hakimin hükmedebilmesi için şahitlerin adaletli olduğunun ispatı
gerekir. ibnü'limad'ın da belirttiği üzere önceki meselenin aksine bu meselede
bu ikincisinin doğru olması gerekir. Çünkü diğeri hüküm verme işini velayete
bağlı olarak baba ve dedeye bırakılmasının caiz olması ile ilgilidir.
Bu, baba ve dedenin
tescili talep etmesi durumunda söz konusudur. Vasi ve emin konumundaki şahıs
ise baba ve dededen farklı olup bunların "yapılan satımda çocuğun yararı
olduğu" ve "töhmet bulunmadığı" konusunda şahit getirmeleri
zorunludur.
Kısıtlı şahıs ergenlik
çağına girdikten sonra -gayrimenkul dışındaki mallardan bile olsa- malını
vasınin ve emın konumundaki şahsın, satımda maslahat olmadığı halde sattığını
ifade etse bu şahsın sözü kabul edilir, vası ve emın, şahit getirmekle yükümlü
tutulur. Baba ve dede ise böyle değildir, şahit getirmeleri gerekmez, aksine
böyle bir iddiayı ileri süren kısıtlı şahsın şahit getirmesi gerekir. Çünkü
baba ve dedede çocuklarına karşı tam bir şefkat bulunduğundan onlar
[çocuklarının zararına akit yapmakla] itham edilemezler.
14. Vasi, çocuk veya
delinin malını satın alamaz, kendi malını da onlara satamaz. Babası bile olsa
hiç kimse çocuk veya deli için kısas uygulatamaz, kısası affedemez. Ancak
kısıtlı şahis fakir ve deli ise suçu diyet karşılığında affedebilir. çocuğun
durumu ise böyle değildir; çünkü çocukluğun bir bitiş sının bulunduğu halde
deliliğin bir bitiş sının söz konusu değildir. Bu konu "suçlar bahsinde
gelecektir".
15. Kısıtlı şahsın
velisi onun kölesini -tertibe bağlı keffaretler dışında- azat edemez, kitabet
akdi yapamaz, müdebber kılamaz, azat edilmesini bir niteliğe bağlayamaz. Bedel
karşılığı bile olsa karısını boşayamaz.
[*] - Çünkü Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Boşama hakkı yalnızca (kadınla] cinsel
ilişkide bulunanındır.(İbn Mace, Talak, 2081; Darekutni, Talak ve'l-hulu'
ve'l-ila, 4, 37)
16. Kısıtlı şahsın malı
müsabakaya sarfedilemez. Kısıtlı şahıs için ancak güvenilir bir kimseden mal
satın alınabilir.
İbnü'r-Rif'a şöyle
demiştir: Bana göre kısıtlı şahıs için ticaret malı olarak dıriye satın
alınması, cariyenin telef olma ihtimali sebebiyle caiz değildir.
İbnü's-Sabbağ'ın belirttiğine
göre veli, kısıtlı şahıs için tarlasını ekebilir.
17. Veli, kısıtlı şahıs
adına maslahata uygun olarak şuf'a yoluyla malı alır veya terk eder; çünkü veli
maslahata göre hareket etmekle yükümlüdür.
Maslahata uygun olması
halinde velinin şuf'a yoluyla malı alması gerekir. Maslahat, malı alma ma yı
gerektiriyorsa velinin malı alması haram olur.
Malı alma ve almama
konusunda maslahat eşit olursa malı almak haram mıdır, farz mıdır yoksa velinin
seçim hakkı var mıdır? Bu konuda el-Bahr'de Maverdl'ye tabi olarak üç görüş
zikredilmiştir. Nevevl'nin ifadesinden birinci görüş anlaşılmaktadır. İsnevi
"Rafil'nin, şuf'a bölümünün sonundaki ifadelerinden anlaşılan da
budur." demiştir.
EI-Matlab'ın bu
konusunda "İmam Şafiı (r.a.)'nin açık ifadesinden de bu anlaşılmakta, ayet
de buna şahitlik etmektedir." denilmiştir.
Burada kastedilen ayet
şudur: Erişkinlik çağına gelinceye değin yetimin malına, mülküne ilişmeyin! Ama
onun iyiliği için [malının değerini koruma ve artırmaya yönelik] tasarruflarda
bulunabilirsiniz. [En'am, 152]
Bu ayet, her iki durum
da birbirine eşit olduğunda velinin şuf' a yoluyla malı alamayacağını
göstermektedir; çünkü ayet tafsil kipiyle ifade edilmiştir.
Malı almak, kısıtlı
şahsın yararına olduğu halde veli onu almasa, daha sonra kısıtlı şahıs tam
ehliyet sahibi olsa malı alabilir; çünkü velinin bu durumda iken şuf'a yoluyla
malı almaması kısıtlı şahsın yetkisine girmediğinden velinin bu tasarrufu ile
kısıtlı şahıs şuf'a hakkını kaybetmiş olmaz. Ancak bir yarar olmadığından
dolayı veli malı almamışsa -gerek veli almış olsun gerekse almasın- durum
farklı olur.
Kısıtlı şahıs
"kendisinin yararı olduğu halde velinin şuf'a yoluyla malı
almadığını" ileri sürdüğünde yeminle birlikte onun sözü kabul edilir. Bu
durumda baba ve dede dışındaki velinin şahit getirmesi gerekir, sözü kabul
edilmez. Baba ve dede "bu malı çocuğun yararı sebebiyle almadım"
demesi halinde sözü kabul edilir.
18. Veli, kısıtlı şahsın
malının zekatını zorunlu olarak öder; çünkü veli, kısıtlı şahsın yerini
almıştır. Bu konuyla ilgili açıklamalar zekat bölümünde geçmişti.
19. Veli kısıtlı şahsın
yiyecek, giyecek vb. gibi fakirlik ve zenginlik durumuna göre onun için zorunlu
ihtiyaçlarını, öde uygun olarak yapar. Cimrilik gösterirse günaha girmiş olur,
israf ederse de günaha girmiş olur ve tazmin eder.
20. Kısıtlı şahıs diyeti
gerektiren bir suç işlediğinde, bu, kısıtlı şahsın kendisinden istenmese bile
veli suçun diyetini ödeyebilir.
[Soru] Peşin olan borcun ödenmesi -teflis kitabında
geçtiği üzere- ancak istendikten sonra gerekli hale gelir. Suç sebebiyle
gerekli olan diyet de bir borçtur.
[Cevap] Diğeri, isteğe bağlı olarak sabit olduğundan
ödenmenin gerekli olması istemeye bağlıdır, buradaki ise ondan farklıdır.
21. Rafii ve Nevevı'nin
belirttiğine göre veli, [kısıtlı şahsın] yakınının [nafaka] talep etmesi
halinde [kısıtlı şahsın malından] nafaka verir. [Bu, taleb e bağlıdır]; çünkü
[talep söz konusu olmaksızın] zamanın geçmesiyle bu nafaka borcu da düşer.
İsnevı şöyle demiştir:
Kendisine nafaka verilen kişi şayet deli, çocuk veya yürümekten aciz kötürüm
vb. bir kimse ise bu durumda Rafii ve Nevevı'nin zikrettikleri "nafakanın
yakın tarafından istenmesi" şartı doğru olmaz.
İsnevi'nin bu görüşü
uygundur.
Nafaka isteyen kişinin
özel bir velisi varsa onun talebinin dikkate alınması gerekir.
Deli ve sefih de bu
konuda çocuk gibidir.
22. Veli, kısıtlı şahsın
malından herhangi bir ücret yahut nafaka alamaz. Şayet fakir ise ve kısıtlı şahısla
meşgulolması sebebiyle kazanç elde etmesi mümkün olmuyarsa "ücret"
ile "öde uygun nafaka" arasından hangisi daha düşük ise onu alır.
[*] - Çünkü Yüce Allah
şöyle buyurmuştur: Ihtiyaç sahibi olmayan veli, yetimin malına tenezzül
etmesin. Yoksul durumdaki veli ise makul ölçüde istifade etsin. [Nisa, 6]
Diğer harcamalar da bu
konuda "yiyecek" gibidir. Metinde yalnızca "yiyecek"
konusunun zikredilmesi bunun "yararlanma çeşitlerinin en geneli"
olması sebebiyledir.
Veli, nafakayı hakime
müracaat etmeksizin tek başına alabilir.
23. Babanın, dedenin
veya vası konumunda olan annenin ücreti nafakadan daha düşük ise ve bunların
her biri fakir ise eksik kalan kısmı kısıtlı şahsın malından tamamlar; çünkü
[bu sayılan şahıslar için] nafaka herhangi bir iş yapmaksızın verildiğine göre
bir de onun malı üzerinde velayet için çalışmaları sebebiyle haydi haydi
verilir.
24. Veli fakirliği
sebebiyle [velayeti altındaki kısıtlı şahsın malından ücret] alsa, daha sonra
maddı durumu iyileşse -er-Ravda'da "daha güçlü" olarak belirtilen
görüşe göre- bunun bedelini geri koyar.
Bunların tümü hakim
dışındaki veli hakkında geçerli hükümlerdir. Hakime gelince; onun velayeti
diğerlerinden farklı olarak yalnızca kısıtlı şah sa özgü olmadığından o ücret
alamaz. Mehamill'nin belirttiğine göre hakimin tayin ettiği şahıs bile
böyledir.
25. Şayet çocuk için
daha yararlı ise veli kendi malını çocuğun malı ile birbirine karıştırıp bir
arada yiyip içebilirler.
[*] - Yüce Allah şöyle
buyurmuştur: Eğer yetimlerle [mallarınızı] birbirinize karış[tzr]ırsanız [aynı
çatı altında yaşarsanız], bilin ki onlar sizin dinde kardeşlerinizdir. [Bakara,
220]
Şayet bu, çocuk için
daha yararlı olmayacaksa veli bunu yapamaz.
[*] - Yüce Allah bu
konuda da şöyle buyurmuştur: Erişkinlik çağına gelinceye değin yetimin malına,
mülküne ilişmeyin! Ama onun iyiliği için [malının değerini koruma ve artırmaya
yönelik] tasarruflarda bulunabilirsiniz. [En'am, 152]
26. Birlikte yolculuk
yapan kimseler, yeme içme bakımından birbirinden farklılık gösterseler bile
azıklarını birleştirmeleri sünnettir; çünkü bu konuyla ilgili sahih hadisler
bulunmaktadır.
27. Veli olan şahıs bir
mala kendisi ihtiyaç duymadığında o mala velayeti altındaki şahıs ihtiyaç
duyuyorsa onun için alması gerekir. Şayet kendisinin ihtiyacı varsa önce kendi
ihtiyacını karşılar. Şayet baba -dede, dedenin babası ... - bu konuda karar
vermekte zorlanıyorsa durumu hakime götürür. Hakim de kısıtlı şahsın malından
ödenmek üzere ücretle bir kayyim atar.
28. Çocuk, buluğa
erdikten sonra, babasının ve dedesinin kendisine ait bir malı veya gayrimenkulü
[satımında] bir yarar olmadığı halde sattığını iddia etse, yeminle birlikte
baba ve dedenin sözü kabul edilir; çünkü onların çocuğa karşı şefkatleri tam
olduğundan [çocuğun zararına iş yapmakla] itham edilmezler.
İsnevi'nin de belirttiği
üzere bundan şu anlaşılır: "Anne çocuğunun vasısi olursa bu konuda onun
sözü de kabul edilir. Yine anne konumunda bulunan; kadının anneleri vb.
kimseler de böyledir." Bu, doğrudur.
29. Kısıtlı şahıs, [kendisine
ait malı] vasısinin ve hakimin tayin ettiği şahsın [bir yararı olmadığı halde]
sattıklarını iddia etse, yeminle birlikte kısıtlı şahsın sözü kabul edilir;
çünkü onlar hakkında bir töhmet söz konusudur.
[Zayıf] bir görüşe göre
mutlak olarak velinin sözü kabul edilir; çünkü aslolan bir hıyanetin söz konusu
olmamasıdır.
[Zayıf] bir başka görüşe
göre velinin sözü mutlak olarak kabul edilmez; şahit getirmesi zorunludur.
[Zayıf] bir başka görüşe
göre baba ve dedenin sözü mutlak ola~ rak kabul edilir, bunun dışındakilerin
ise gayrimenkul dışındaki mal satımlarına dair ifadeleri kabul edilir; çünkü
gayrimenkul konusunda başka mallarda gösterilmeyen ihtiyat gösterilir.
30. [Yukarıdaki
meselede] "vasinin ve hakimin tayin ettiği şahsın sözü kabul edilmez"
görüşünü kabul ettiğimizde bu, ticaret malları dışındaki konulardadır. Ticaret
mallarında ise zahir olan -ZerkeşI'nin de dediği gibi- onların sözlerinin kabul
edilmesidir; çünkü bu konuda onlar aleyhine şahit getirmek zordur
31. çocuğun, veliden malı
satın almış olan müşteriye karşı açtığı dava, veliye karşı açtığı dava gibidir,
bu sebeple müşteri baba ve dededen değil de başka bir veliden malı satın
almışsa çocuğun bu konudaki sözü kabul edilir.
32. Gerek veli gerekse
kısıtlı şahıslardan sözü kabul edilmeyen kişi, iddiasına dair şahit getirse,
yemin ettikten sonra bile olsa bu şahitlere göre hüküm verilir. Bu,
el-Muharrer'de belirtilmiştir.
Not: Nevevı "hakime karşı dava açma"
meselesinden bahs etmemiştir. Et- Tenbih adlı eserden anlaşıldığına göre hakim
de bu konuda vası ve emın gibidir. Şeyh Taceddin el-fezarı bu görüşü tercih
etmiştir. Subkı ise "bu konuda alimlerimize ait açık bir ifade
görmedim" demiştir. Şayet hakimin hakimliği devam ederken bu dava
açılmışsa yeminsiz olarak hakimin sözü kabul edilir. Hakim görevden alındıktan
sonra dava açılmışsa bu konuda ne olacağı konusunda Subkı önceleri görüş
belirtmezken daha sonra "mutlak olarak yemin etmeksizin hakimin sözünün
kabul edilmesi" görüşünü benimsemiştir. DOğru olan da budur; çünkü hakim
kanunun uygulayıcısıdır.
Son Hükümler:
1. Subkl'ye şu soru
soruldu:
Dinen kısıtlama
getirilmiş olan bir yetimin malı olsa
ve yetimlerin mallarına
bakan kişi bu mal üzerinde ~ hakimin izniyle tasarruf ta bulunsa, yetim
Kudüs'ün bir köyünde oturuyor olsa, aradan yetimin ergenliğe ulaşacağı kadar
bir süre geçse ancak onun reşid olup olmadığı bilinmese, yetimin malına bakan
kişinin belirtilen buluğ süresi geçtikten sonra yetimin malında tasarruf ta
bulunması ve onun zekatını ödemesi caiz midir, değil midir?
Subki şu cevabı verdi:
Bu durumda onun malı üzerinde muamelede bulunmak ve zekatını ödemek caiz
değildir. Bu görüşü alimlerin şu ifadeleri de desteklemektedir: Veli, çocuğun
yaş yoluyla ergenlik çağına girmesi mümkün olacak bir süre için çocuğu çalıştırmak
üzere biriyle iş sözleşmesi yap sa buluğu artan bölümde bu sözleşme sahih
olmaz.
2. Subkı'ye şu soru
soruldu: Kısıtlama altında bulunan sefih bir kadın, reşid olduğuna dair
şahitler getirse daha sonra velisi de gelip onun sefih olduğuna dair şahit
getirse hangisinin şahitlerine öncelik hakkı tanınır?
Subki şu cevabı verdi:
Kadının sefih olduğuna dair şahitlere öncelik tanınır; çünkü bu şahitlikte
diğerinde olmayan bir bilgi vardır.
Bu mesele, kadının reşid
olduğunu ifade eden şahitler bir vakit belirtip diğerleri ise o vakitte kadının
mesela şarap içtiğini belirtmesi halinde geçerlidir. Şayet herhangi bir vakit
belirtilmezse uygun olan, kadının reşit olduğunu belirten şahitlerin
şahitliğinin öncelik hakkı olmasıdır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN