REHİN AKDİ / RÜKÜNLERİ |
2. REHİN AKDİNİN İKİNCİ
RÜKNÜ: AKDİ YAPANLAR
Nevevı daha sonra rehnin
ikinci rüknü olan "akdi yapanlar" konusuna başlayarak şunları
söylemiştir:
Rehin akdini yapan kişinin
sınırsız tasarruf hakkına sahip olması şarttır.
Bu şarta göre veli,
çocuğun ve delinin malını rehin olarak veremez ve onlar adına rehin alamaz.
Ancak bir zorunluluk söz konusu ise veya rehin alıp vermek açıkça velayeti
altında bulunan kişinin yararına ise o durumda alıp verebilir.
[1] - Gerek rehin veren
gerek rehin alan kişi olsun akdi yapacak kişinin sınırsız tasarruf hakkına
sahip olması, yani satım akdi vb. konularda olduğu gibi burada da kendi başına
bağışta bulunma ehliyetine sahip olması gerekir.
[2] - Bu şart gereğince
çocuğun ve delinin velisi -ister onun babası olsun ister baba dışında bir veli
olsun- onların malını rehin veremez ve onlar adına rehin alamaz.
Rehin verememesinin
sebebi şudur: Bir malı rehin vermek o malda tasarruf ta bulunmaya engelolur.
Bu, çocuk ve delinin malını ~ herhangi bir bedel karşılığı olmaksızın başkası
elinde hapsetmektir.
Rehin alamamasının
sebebi şudur: Veli normal durumlarda velayeti altındaki kişinin malını, malı
teslim etmeden önce karşı tarafın ödeyeceği peşin bedel karşılığında satabilir.
Böyle bir satırnda ise rehin alma söz konusu değildir.
Yukarıda zikredilen
hükümler açısından "sefih" ve "deli" de çocuk gibidir.
Nevevi "veli, kendi
velayetindeki kısıtlı şahsın malını rehin veremez, onlar adına rehin
alamaz" demiş olsa ifade bizim zikrettiklerimizi kapsardı yahut da mutlak
olarak veli demiş olsaydı yine bu hususları kapsardı.
[3] - Veli, ancak bir
zorunluluk veya velayeti altındaki kimsenin açık bir yararı söz konusu olursa o
durumda velayeti altındaki kimsenin malını rehin verebilir veya onlar adına
rehin alabilir. Bu iki durum dışında rehin alıp veremez.
[a] - Zorunluluğa örnek
olarak şunu zikredebiliriz:
Velayeti altındaki kişinin
masraflarını karşılamak için borç isterken rehin vermek. Veli bu borcu, elde
etmeyi beklediği "bir gelir", "vadeli bir alacağın vadesinin
dolup ödenmesi" yahut "kesada uğramış bir malın tekrar piyasada
değerli hale gelmesi" gibi bir yolla ödeyebilir. İşte bu gibi durumlarda
veli, velayeti altındaki kişinin malını rehin verebilir.
Velinin, velayeti
altındaki kişinin malını bir yağmalamaya karşı korumak vb. amaçla borç vermesi
yahut satması gibi bir durum söz konusu olduğunda veli bu borç verme veya satım
karşılığında rehin alabilir.
[b] - Velayet altındaki
kişinin rehin alıp vermede açıkça yararının bulunmasına şunu örnek verebiliriz:
Veli, velayeti altındaki
kişi adına değeri iki yüz dirheme denk olan bir malı veresiye olarak yüz
dirheme satın alsa, satım bedeline karşılık olmak üzere değeri yüz dirhemlik
bir malı verebilir. Çünkü "tasarrufun kısıtlanması" konusunda da
geleceği üzere burada açıkça velayet altındaki kişinin yararı bulunmaktadır.
Velinin velayeti
altındaki kişinin malını onun açık bir yararı sebebiyle veresiye olarak satması
ancak şu şartlarla sahih olur:
> Alıcının güvenilir bir zengin [ödeme gücüne
sahip] olması,
> Satım akdinde şahit
tutulması,
> Öde göre kısa
sayılabilecek bir vade ile satım yapılması,
> Rehin alınan malın
da satım bedelini karşılayacak miktarda olması.
Şayet bu şartlardan
birisi bulunmazsa satım akdi geçersiz olur.
Veli, velayeti altındaki
kişinin malını veresiye olarak satsa veya malın yağmalanması gibi bir korku
sebebiyle borç verse ve buna karşılık rehin alsa, şayet bu veli hakim [kadı]
ise rehin alması caizdir, hakim değilse o zaman rehin alması farzdır. Şayet
rehin aldığında malın telef olmasından korkarsa rehin almaması daha uygun olur;
çünkü mal telef olabilir ve karşı taraf bu olayı "rehnedilen malın telef
olması halinde borç da ortadan kalkar" görüşüne göre hüküm veren bir
hakime götürebilir.
Not:
1. Nevevı "sınırsız
tasarruf hakkına sahip olması şarttır" ifadesinden sonra "buna göre
veli rehin veremez ... ,. şeklindeki bir detaylandırma yapmıştır. Ancak
"sınırsız tasarruf hakkına sahip olması şarttır" demek yerine bizim
yaptığımız gibi "kendi başına bağışta bulunma ehliyetine sahip olması
şarttır" demiş olsa daha uygun olurdu; çünkü alimler "kısıtlı şahsın
malında sınırsız tasarruf hakkına sahip olan kişinin o kısıtlı şahsın malını
bağışlayamayacağı"nı açık olarak belirtmişlerdir.
2. Rehin verme ve
almanın caiz olduğu durumda çocuğun baba ve dedesi kendi başlarına bu muameleyi
yapabilecekleri gibi akdin iki tarafını da temsil edebilirler. Baba ve dede
dışında başkası bunu yapamaz.
3. Özgürlük sözleşmesi
yapmış kölenin [mükatebin] rehin vermesi ve alması, yukarıda zikredilen
hükümler bakımından velinin rehin vermesi-alması gibidir.
4. Aynı şekilde bir
köleye efendisi ticaret yapma konusunda izin verip kendisine mal vermiş ise
onun durumu da böyledir. Şayet mal vermemiş olur da köle piyasadaki kendi
kredisiyle iş yaparsa örneğin efendisi ona "kendi kredinle iş yap"
demiş de ona mal vermemişse, köle kar elde etmediği sürece sınırsız tasarruf
yetkisine sahip kişi konumundadır. Şayet kar elde edip eline mal geçerse efendi
tarafından kendisine mal verilmiş hükmünde olur.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Mükatebin rehin alıp vermesini geçersiz kabul ettiğimiz durumda bu hükümden
efendiye rehin alıp verme hükmü istisna edilir. Aynı şekilde mükatebin
ödeyeceği son taksit onu özgürlüğüne kavuşturacağından son taksidi ödemesine
yardımcı olacak bir sebeple rehin alıp verebilir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
3. REHİN AKDİNİN
ÜÇÜNCÜ RÜKNÜ: REHİN VERİLEN MAL