MUĞNİ’L-MUHTAC

YASAKLANAN SATIMLAR

 

1. BİR RÜKNÜ VEYA ŞARTI ZEDELENDİĞİ İÇİN FASİD OLAN SATIMLAR

 

Bu satımlar sekiz tanedir. Nevevi konuya şöyle başlamıştır:

 

A. ERKEK HAYVANIN DİŞİYLE ÇİFTLEŞTİRİLMESİNİ [ÇEKTİRİLMESİNİ] SATMAK

B. HAYVANIN KARNINDAKİ YAVRUDAN DOGACAK YAVRUYU SATMAK

C. DİŞİ HAYVANIN KARNINDAKİ YAVRUYU SATMAK

D. ERKEK HAYVANIN SÜLBÜNDEKİ DÖLÜ SATMAK

E. DOKUNMA YOLUYLA SATIM YAPMAK [MÜLAMESE]

F. ATMAK / FIRLATMAK SURETİYLE SATIM YAPMAK [MÜNABEZE]

G. TAŞ ATIMI YOLUYLA SATIM YAPMAK

H. BİR SATIM AKDİNDE İKİ SATIM YAPMAK

 

A. ERKEK HAYVANIN DİŞİYLE ÇİFTLEŞTİRİLMESİNİ [ÇEKTİRİLMESİNİ] SATMAK

 

Resulullah (s.a.v.) erkek hayvanın çektirilmesini satmayı yasaklamıştır. Bu, erkek hayvanın dişiye çektirilmesidir. Buna erkek hayvanın suyunu [dölünü] satmak da denir. Yine buna erkek hayvanı çiftleştirme ücreti de denir.

 

Erkek hayvanın menisinin satım bedelini almak haramdır. Daha doğru görüşe göre bundan dolayı ücret almak da haramdır.

 

1. [*] - Resulullah (s.a.v.) erkek hayvanın çektirilmesini yasaklamıştır. (Buhari, İcare, 2284)

 

[Bu hadiste kastedilen nedir? Bu konuda farklı görüşler şu şekildedir:]

 

[1] - Bu, erkek hayvanın dişi ile çiftleştirilmesidir. Rafii, "bu, fıkıh kitaplarında meşhurdur" demiştir.

 

[2] - Buna "erkek hayvanın suyu [dölü / menisi]" de denilir. Maverdı ve Ruyani bunu sahih kabul etmişlerdir.

 

Bu iki görüş esas alındığında hadisteki yasağın doğru olabilmesi için hadiste yer almayan bir kelimenin takdir edilmesi şarttır; çünkü hayvanı çiftleştirmenin kendisi ile ilgili bir yasak söz konusu değildir; zira bu, mükelleflerin fiillerinden değildir. Kişinin bu iş için hayvanını ödünç vermesi de dince hoş görülen bir davranıştır.

 

ilk görüşe göre hadisin açılımı "Hz. Peygamber (s.a.v.) hayvanı çiftleştirmek için ücret almayı yasakladı" şeklindedir.

 

ikinci görüşe göre hadisin açılımı "Hz. Peygamber (s.a.v.) hayvanın dölünü satarak elde edilecek parayı yasakladı" şeklindedir.

 

[3] - Buna "hayvanı çiftleştirme ücreti" de denilmektedir. Hattabı Garıbü' I-hadıs adlı eserinde bu görüşü tercih etmiştir. EI-Kafi yazarı da bunu tek görüş olarak aktarmıştır.

Buna göre hadisin açılımı "Hz. Peygamber (s.a.v.) hayvanı çiftleştirme karşılığında ücret vermeyi ve almayı yasakladı" şeklindedir.

 

Şu sorulabilir: Buna göre birinci görüş ile üçüncü görüş arasında ne fark vardır?

 

Bu soruya şöyle cevap verilir: ilk yoruma göre "ücret" ifadesi [hadiste yer almamakla birlikte] takdir edilmekte, üçüncü yoruma göre ise hadiste açıkça yer almaktadır. Bu husus aradaki farkı gösterme konusunda yeterlidir.

 

2. Buna göre "yasak aslen haramlığı gerektirir" ilkesi gereğince erkek hayvanın dölünün parasını almak haramdır. Bunu satma durumunda satım akdi batıldır; çünkü hayvanın suyu din ce değerli bir mal [mütekavvim mal] olmadığı gibi, bilinir ve teslim edilebilir bir şey de değildir.

 

3. Daha doğru görüşe göre belirtilen gerekçe ile bunun ücreti de haramdır. Şayet bunun için kira akdi yapılırsa akit batıl olur; çünkü erkek hayvanı dişiye çekme [çiftleştirme] hayvan sahibinin elinde olan bir şey değildir, bu, erkek hayvanın isteğine bağlıdır.

 

Diğer görüşe göre ise aşılama k için ücretle adam tutmanın caiz olması gibi bu da caizdir.

 

İlk görüş sahipleri buna şöyle cevap vermişlerdir: Ücretle tutulan işçi, ücretle tutana kendini [emeğini] teslim etme imkanına sahiptir, bu kişinin herhangi bir şey vermesi gerekli değildir. Nitekim ona aşılamada kullanılacak şeyi kendisinin getirmesi şart koşulursa icare akdi fasid olur. Bizim meselemizde ise akitle asıl amaçlanan şey erkek hayvanın dölüdür. Hayvanı kiraya veren kişi bunu teslim etme imkanına sahip değildir.

 

ilk görüşe göre dişi hayvanın sahibi erkek hayvanın sahibine dilerse bir hediye verebilir.

Erkek hayvanın, dişi hayvan sahibine çiftleştirmek üzere ödünç verilmesi dince hoş görülen [müstehap] davranışlardandır.

 

 

B. HAYVANIN KARNINDAKİ YAVRUDAN DOGACAK YAVRUYU SATMAK

 

Resulullah (s.a.v.) hayvanın karnındaki yavrunun yavrusunu da yasaklamıştır.

 

Bu, "hayvanın karnındaki yavrudan doğacak yavruyu satmak" veya "satım akdinin bedelini hayvanın karnındaki yavru dOğurunca ödemek üzere" satım yapmaktır.

 

Yasaklanan ikinci satım, [Arapça'da] "hablü'l-habele" [adı verilen, Türkçe hayvanın karnındaki yavrunun yavrusu anlamına gelen] satımdır.

 

[*} - Bununla ilgili yasağı Buhari ve Müslim rivayet etmiştir. (Buhari, Menakibü'l-ensar, 3847; Müslim, Buyu', 3788)

 

"Hablü'l-habele" hayvanın karnındaki yavrunun yavrusudur. Dilcilerin yorumuna göre bu hadiste yasaklanan şey hayvanın karnındaki yavrunun doğuracağı yavrudur. Bu satımın batılolma gerekçesi, satım akdinin şartlarından olan mala malik olma vb. şartların bulunmamasıdır.

 

Yahut da bu herhangi bir malı, hayvanın karnındaki yavru doğurunca bedelini ödemek üzere alıp-satmaktır. Bu yorum Buhari ve Müslim'in rivayet ettiğine göre İbn Ömer'in yorumudur. Bu satımın batılolma gerekçesi bedelin ödeneceği sürenin bilinmemesidir.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinde hadise tabi olarak iki açıdan mecaz bulunmaktadır:

 

1. Habl [hamilelik] sözcüğü yalnızca insan türüne özgü olduğu halde hayvanlar için kullanılması. Nitekim hadis dışında başka bir yerde hayvan için bu kelimenin kullanılamayacağı söylenmiştir. Hayvanlardaki gebeliği belirtmek üzere "mim" harfi ile hamI denir.

 

2. Bu sözcük masdar olup bununla ism-i mef'ul [edilgen çatılı isim] kastedilmektedir. Bununla "hamile bırakılan hayvan" kastedilmektedir.

 

(ntc) sözcüğü meşhur okunuşa göre "netac" şeklinde okunur. Nevevi bunu kendi eliyle "nitac" şeklinde harekelemiştir. Fakihler tarafından telaffuzu bu şekilde yapılır. Bu ifade, doğum yapan hayvan hakkında edilgen bir şekilde -neticetu'n-naketu- şeklinde kullanılır.

 

 

C. DİŞİ HAYVANIN KARNINDAKİ YAVRUYU SATMAK

 

ResuluIlah (s.a.v.) hayvanların karnındaki yavruların satılmasını da yasaklamıştır.

 

Yasak olan satımların üçüncüsü hayvanların karnındaki yavrunun satılmasıdır. Bu ifade sözlükte, yalnızca develerin karnındaki ceninler için kullanılır. Dinı teri m olarak ise bundan daha genel anlamda kullanılmaktadır. Nitekim Nevevi'nin "hayvanların karnındaki" ifadesi de bunu göstermektedir.

 

 

D. ERKEK HAYVANIN SÜLBÜNDEKİ DÖLÜ SATMAK

 

Resulullah (s.a.v.) erkek hayvanların sulbündeki suları [dölleri] satmayı da yasaklamıştır.

 

"Mecanİn" sözcüğü "Mecnun" sözcüğünün çoğulu olduğu gibi [metinde geçen] "Medamln" sözcüğü de "madmun" sözcüğünün çoğuludur. Yahut da "mefatlh" sözcüğü "miftah" sözcüğünün çoğuluğu olduğu gibi bu sözcük de "midman" sözcüğünün çoğuludur.

 

Bu, erkek hayvanların sulbünde bulunan sulardır.

 

Bu ikisinin [bu ve önceki maddede yer alanların] satımının yasak olduğunu İmam Malik, Said b. Müseyyeb'ten mürselolarak, Bezzar da müsned olarak rivayet etmiştir.

 

Bunların satımının batılalması, şartlarının bulunmamasından kaynaklanmaktadır.

 

 

E. DOKUNMA YOLUYLA SATIM YAPMAK [MÜLAMESE]

 

Resulullah (s.a.v.) mülamese satışını da yasaklamıştır.

 

Bu, kişinin katlı olan kumaşa dokunup "gördüğünde muhayyer olmamak şartıyla" kumaşı satın almasıdır.

 

Yahut da "buna dokunduğunda onu sana sattım" diyerek satım yapmaktır.

 

Yasak olan satımların beşincisi dokunma [mülamese] satışıdır.

 

Bununla ilgili yasağı Buharı ve Müslim rivayet etmiştir.

 

[Bununla ne kastedildiği konusunda iki yorum vardır:]

 

[a] - Bu, kişinin katlı halde veya karanlıkta bir kumaşa / elbiseye dokunup -bu dokunmayla yetinerek- daha sonra gördüğünde muhayyer olmama şartıyla onu satın almasıdır.

 

[b] - Yahut da bu "kumaşa dokunduğunda onu sana satmış olurum" diyerek satım yapmaktır. Burada kumaşa dokunmakla yetinilerek, kap-kabulü zikretmeye gerek duyulmamıştır.

 

Bu satım akdinin batıl olma sebebi ilk yoruma göre satılan malı görmemek, ikinci yoruma göre ise kap-kabulün bulunmamasıdır.

 

 

F. ATMAK / FIRLATMAK SURETİYLE SATIM YAPMAK [MÜNABEZE]

 

Resulullah (s.a.v.) münabeze [atma / fırlatma] yoluyla satım yapmayı da yasaklamıştır. Bu, iki tarafın atmayı satım yapmak olarak kabul etmiştir.

 

Yasaklanan satımların altıncısı atmak / fırlatmak yoluyla satımıdır.

 

[*] - Bu konuyla ilgili yasağı BuM.rı ve Müslim rivayet etmiştir. (Buhari, Buyu', 2146; Müslim, Buyu', 3780)

 

[Metinde geçen münabeze sözcüğünün kökü olan] "nebz" sözcüğü atmak, fırlatmak anlamına gelir. Yüce Allah [yahudilerin tevratı bir kenara bırakıp attıklarını ifade etmek üzere bu kelimeye yer verdiği ayette] şöyle buyurmuştur: "Onu [tevratı] sırtlarının arkasına attılar. " [AI-i İmran, 187].

 

Bu satım iki tarafın atmayı yeterli görüp kap-kabul sigasına gerek duymadan yaptıkları bir akittir. Taraflardan biri diğerine "sana elbisemi on dirheme atıyorum" der, diğeri de elbiseyi alır.

 

Bu akdin batıl olmasının gerekçesi kap-kabul sigasının olmamasıdır.

 

Bu akit hakkında muatat satışı [ yani kap-kabul zikretmeksizin alıp-verme yoluyla satım yapma] konusundaki görüş ayrılığı aynen geçerlidir. Çünkü atma yoluyla satım, satma karinesi ile birlikte muatat satışının aynısıdır. Rafii, imamlardan bu şekilde aktarmıştır.

Dahası "burada bu satım akdinin yasak olduğunun belirtilmesi, muatat satımının da batıl olmasını açık olarak ifade etmek anlamına gelir" denilmiştir.

 

Subki ise şu sözleriyle bunu reddetmiştir:

 

Muatat, kendisiyle birlikte satımı gösteren bir karine bulunan fiildir; bu durumda örfen sanki bu fiil satım için konulmuş gibidir. Münabeze satımında ise satım akdi sadece kişinin "bunu attığımda sana satım yapmışımdır" ifadesinden anlaşılmaktadır. Atma fiili esnasında ise satım kasdı ve karinesi bulunmamaktadır. Muatat satımının mahiyeti böyle değildir.

 

Yahut da bu satım "bunu sana şu kadara sattım; şu şartla ki bunu sana fırlattığımda satım akdi bağlayıcı olup muhayyerlik ortadan kalkmış olacak" şeklinde yapılan satımdır.

 

Bunun batıl olma gerekçesi fasid şartın bulunmasıdır.

 

 

G. TAŞ ATIMI YOLUYLA SATIM YAPMAK

 

Resulullah (s.a.v.) taş atımı yoluyla satım yapmayı da yasaklamıştır.

 

Bu satım şöyle olur:

 

> Satıcı "sana bu kumaşlardan üzerine taş düşenlerini sattım" der.

> Veya akdi yapan iki kişi taş atmayı satım akdi olarak kabul ederler.

> Veya satıcı "bunu sana taşın atılması vaktine kadar muhayyerlik hakkına sahip olman şartıyla sattım" der.

 

Yasaklanan satımların yedincisi taş atımı yoluyla satım yapmaktır.

 

[*] - Bu konudaki yasağı Müslim rivayet etmiştir. (Müslim, Buyu', 3787)

 

Bu satım şu şekilde olur:

 

[a] - Satıcı müşteriye "sana bu kumaşlardan üzerine taşın düştüklerini sattım" şeklinde satar. Yahut da "sana bu araziden taşın ulaştığı yere kadar olan bölümü sattım" der.

 

[b] - Yahut da akdi yapan iki kişi, taş atmayı satım akdinin yapılması olarak kabul ederler. Yani satıcı müşteriye "bu taşı attığında sana bu kumaşı şu kadara sattım" der.

 

[c] - Alıcı ile satıcı taş atılmasını muhayyerliği bitiren bir durum olarak kabul ederler. Örneğin satıcı "bunu sana, taşın yere düşmesi anına kadar muhayyer olman şartıyla sattım" der.

 

İlkinin batıl olma gerekçesi satılan malın bilinmemesi, ikincinin gerekçesi kap-kabulün bulunmaması, üçüncünün gerekçesi muhayyerlik süresinin bilinmemesidir.

 

 

H. BİR SATIM AKDİNDE İKİ SATIM YAPMAK

 

Resulullah (s.a.v.) bir satım akdinde iki satım yapmayı da yasaklamıştır.

 

Bu şu şekilde olur:

 

> "Bunu sana peşin olarak bine, bir sene sonra ödenmesi halinde iki bine sattım." diyerek,

> "Bana evini şu kadara satman şartıyla sana bu köleyi bine sattım" diyerek,

 

Resulullah (s.a.v.) satımla birlikte şart koşmayı da yasaklamıştır.

 

Bu, satım yapma şartıyla satım veya borç verme şartıyla satım yapmak şeklinde olur.

 

Yasaklanan satımların sekizincisi bir satım akdinde iki satım yapmaktır. Bu konudaki yasağı Tirmizı rivayet etmiş ve sahih olduğunu söylemiştir.

 

Bu satım akdi şöyle olur:

 

[a] - Satıcı müşteriye "sana bu malı peşin bine, bir sene vadeli olursa iki bine sartım.

Hangisini dilersen ona göre satın al" veya "hangisini dilersem ona göre sana satarım" diyerek satım yapar. Bu akit bilinmezlik sebebiyle batıldır.

 

[b] - Yahut da satıcı müşteriye "bana evini şu kadara satman şartıyla sana bu köleyi bine sartım" diyerek satım yapar. Yahut "bu köleyi evimi şu kadara satın alman şartıyla sana bine sattım" diyerek satım yapar. Burada satım akdinin sahih olmaması, aynı akitte satım yapmak ve şart koşmayı yasaklayan hadisten kaynaklanmaktadır. Bunu Abdülhak, Ahkam adlı eserinde rivayet etmiştir. Bu, belirttiğimiz gibi satım yapıp şart koşmak suretiyle olabileceği gibi şu şekilde de olabilir: Satıcı, müşterinin kendisine borç vermesi şartıyla satım yapar. Örneğin müşterinin kendisine yüz dirhem borç vermesi şartıyla kölesini müşteriye bin dirheme satar. Bunun yasak olma gerekçesi satıcının burada bin dirhemi ve ikinci akirten elde edilecek yararı akdin satım bedeli olarak kabul etmesidir. İkinci akdin şart koşulması fasiddir, buna bağlı olarak satım bedelinin bir kısmı fasid olmuştur. Bunun bilinen bir değeri bulunmadığından satım bedeli içindeki payını belirlemek mümkün olmamış ve bunun sonucu olarak da akit batılolmuştur.

 

İkinci satım akdi yapılırsa [bakılır:] Her iki taraf veya taraflardan yalnızca biri ilk akdin batıl olduğunu bilmiyorsa ikinci akit sahih olmaz; çünkü satıcı ve müşteri fasid şartın hükmüne dayanarak ikinci akdi ortaya koymuşlardır. Şayet taraflar ilk akdin fasid olduğunu biliyoriarsa ikinci akit sahih olur. Gazalfnin de belirttiği üzere şartın fasid olmasının sebebi şudur: Şartın satım akdine eklenmesi satım akdinden sonra muallakta kalmakta, bu sebeple akdin iki tarafı arasında anlaşmazlık meydana gelmektedir. Bu yüzden şart batıl olmuştur. Ancak bir gerekçeye bağlı olarak istisna edilenler -birazdan geleceği üzere- bunun dışında kalır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

SATIM AKDİNDE ŞARTLARA İLİŞKİN GENEL HÜKÜMLER