|
RİBA / FAİZ |
D. "YİYECEK"
NEDİR?
"Yiyecek"
çoğunlukla yeme ihtiyacını gidermek üzere edinilmesi amaçlanan şeydir. Bu da
ölçü ve tartıyla satılmasa bile insanların genellikle yeme amacıyla edindiği şeylerdir.
Meşe palamudu ve tursus bitkisi gibi bazen yenilmese bile yenilebilir durumda
olan bitkiler de bu kapsama dahildir.
Yenilebilir durumda olan
şeyler gerek temel gıda maddesi olarak gerekse meyve olarak yahut tedavi
amacıyla yenilsin hükmü aynıdır. Bu üçü daha önce geçen hadisten
anlaşılmaktadır. Çünkü;
[1] - Hadiste arpa ve
buğdaydan bahsedilmiştir ki bunlar temel gıda maddeleridir. Pirinç ve mısır
gibi buğday ve arpayla aynı özellikte olan diğer yiyecekler de aynı hükme
tabidir.
[2] - Hadiste hurma da
geçmektedir ki bu meyve amacıyla ve başka bir şeyin yanında katık olarak yenir.
Onunla aynı durumda olan incir ve üzüm gibi meyveler de aynı hükme tabidir.
[3] - Hadiste tuz
geçmektedir ki bunun amacı yemeği ıslah etmektir. Onunla aynı durumda olan
"sakız ağacının reçinesi", "sakamonya" , "ermeni
toprağı" ve "zencebil" de aynı hükümlere tabidir.
Yiyecekleri ıslah
edenlerle bedeni ıslah edenler arasında fark yoktur. Çünkü gıdalar sıhhati
korumak için, ilaçlar da sıhhati yeniden kazanmak içindir.
["Yeminler"
bahsinde kişi "vallahi yemeyeceğim" dediğinde yaptığı bu yeminin
kapsamına ilaçlar girmez.] Yeminler bahsinde ilaçların gıdalar kapsamına
girmemesinin sebebi yeminlerin yorumlanmasında kelimenin halk arasındaki
anlamının esas alınmasıdır.
Yiyecek sözcüğünün halk
arasındaki kullanımına ilaçlar dahil değildir.
Keten tohumu ve yağında,
balık yağında riM söz konusu değildir; çünkü bunlar yiyecek olarak kullanılmaz.
Ermeni toprağı dışındaki
toprakta da -mesela Horasan toprağında- da riba söz konusu değildir; çünkü
[ermeni toprağı dışındaki] toprağı yemek kafasızlıktır.
Kemik vb. gibi cinlere
özgü olan veya saman, ot ve çekirdek gibi hayvanlara özgü olan yiyeceklerde de
riba söz konusu değildir. Yine insanların yiyeceği olarak kullanılması mümkün
olmakla birlikte yaygın olarak hayvanlara yedirilen şeylerde de riba söz konusu
değildir. Bunu Maverdi söylemiş, Şarih Celaleddin el-Mahalll de benimsemiştir.
Sonraki alimlerden kimileri ise buna karşı çıkmıştır.
Bir şeyaynı şekilde hem
insan hem de hayvanlar tarafından yenilebiliyorsa daha doğru görüşe göre onda
riM söz konusu olur.
Hayvanda mutlak olarak
faiz söz konusu değildir; küçük balıklarda olduğu gibi yutulması caiz olsun
yahut olmasın hüküm böyledir; _ çünkü yutulan balıklar bu şekilde yenmezler.
İbn Ömer Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in emriyle iki deve karşılığında bir deve satın almıştır .
Not:
1. Nevevi'nin "yeme
ihtiyacını gidermek üzere edinilmesi amaçlanan" ifadesi yenilmesi caiz
olmakla birlikte yenilme amacıyla edinilmeyen şeylerde ribanın söz konusu
olmayacağına işaret etmektedir. Nitekim yumuşak kemik, [kıkırdak] üzüm
çubuğunun kenarları et- Tetimme yazarı ve başkalarının belirttiğine göre
böyledir. Yine
Ziyadetü'r-Ravda'da
belirtildiği ne göre deriler de böyledir. Maverdı ve başka alimlerin
sözlerinden anlaşıldığına göre burada sert ve kalın olması sebebiyle yenilmez
hale gelen deri kastedilmektedir.
2. "Tedavi
amacıyla" sözünün kapsamına tatlı su da girer; çünkü o da faizi n söz
konusu olduğu yenilebilir bir maddedir. Bununla birlikte onda faiz geçerli
değildir. Bu bir itiraz noktası teşkil etmez. Yüce Allah [sudan bahsederken
Talut'un ağzından şu ifadeyi aktarır:] "ondan tatmayan bendendir"
[Bakara, 249] Tuzlu su ise bundan farklıdır, onda faiz söz konusu değildir.
İsnevı, Nevevi'ye itiraz olarak tatlıyı söylemiştir. EI-Gunye'de şöyle
demiştir: Bu, İsnevl'nin ;~L ifadesini "meyve" zannetmesinden
kaynaklanan bir hatadır.
3. Nevevi
"yeminler" konusunda katıklardan bahsettiği halde burada katıkları
dışarıda tutmuştur. İki konu arasındaki fark bir problem gibi görülmüştür;
çünkü sözlüğe bakıldığında gerek yiyecek gerekse tatlı birdir, şayet halkın
kullanımına bakılacak olursa halk "meyve" ve "tatlı"ya
yemek adını vermemektedir. Katık olarak yenilen şeyler de ~ ifadesinin
kapsamında yer alabilir.
4. Bil ki baştan
itibaren riba kapsamında bulunan iki şey özel bir isim altında toplanıyorsa bu
iki şey o isimde manevı iştirak yoluyla bir araya gelmiş olur. Buna örnek
olarak ma'kılı hurması ve Berni hurmasını verebiliriz.
Hurmanın pekçok türü
vardır.
Cüveyni şöyle demiştir:
"Medine'de iken arkadaşlarımdan biri yanıma gelip şöyle dedi: Emırin
yanındaydık. Orada bulunanlar Medine'deki hurma türlerini müzakere ettiler.
Siyah hurma türlerinin sayısı altmışa ulaştı."
5. Aynı özel isim
altında bir arada bulunmayan "buğday" ve "arpa" gibi
yiyecekler iki farklı cins kabul edilirler.
"Özel isim"
denilmek suretiyle "tahıl" gibi genel nitelikli isimler dışarıda
bırakılmıştır; çünkü bunun kapsamına diğer tahıllar da girer.
"Baştan itibaren
riba kapsamında bulunan iki şey" ifadesiyle tahıllardan elde edilen unlar
dışarıda bırakılmıştır. Çünkü unlar bir isim altında iştirak etmekte, bunların birbirinden
ayırt edilmesi [kendisinden elde edildiği tahıla] izafe edilerek yapılmaktadır.
Bununla birlikte bu unlar farklı cins olarak kabul edilmektedir; çünkü bunlar
"un" özel isminde iştirak etmeden önce riba kapsamına girmiştir.
"Manevi
iştirak" ifadesiyle Hind karpuzuyla sarı karpuzun aynı kapsama girmesi
durumu dışarıda bırakılmıştır; çünkü daha doğru görüşe göre bu ikisi farklı iki
cinstir. Aynı şekilde normal hurma ve ceviz ile hint hurması ve hindistan
cevizi de farklı iki türdür. Çünkü bu ikisine aynı ismin verilmesi aradaki
ortak noktadan dolayı değildir. Yani bu ortak isim aynı mahiyetin ismi olarak
konulmamış olup iki farklı mahiyetteki varlığa isim olarak verilmiştir.
İsnevi'nin belirttiğine
göre belirtilen bu ölçü bu konuda ileri sürülen ölçülerin en iyisidir, ancak
Rafii bunu zikretmemiştir. Bununla birlikte "etlerin ve sütlerin tıpkı bu
et ve sütlerin kendisinden elde edildiği asıl hayvanların farklı cinsler olması
gibi farklı cinsler olarak kabul edileceği" şeklindeki daha doğru görüş dikkate
aldığında verilen ölçü delinmektedir. Etler ve sütlerin tek cins olduğu görüşü
esas alındığında ise belirtilen ölçü delinmemektedir.
6. Karşılıklı teslimin
şart koşulduğu durumlarda iki taraf karşılıklı teslimde bulunmaksızın
birbirinden ayrılmışsa [bakılır:] şayet karşılıklı rıza ile ayrılmışlarsa akit
batı i olur, şayet aksi durum söz konusu ise [yani karşılıklı rıza olmaksızın
ayrılmışlarsa] akit batılolmaz; çünkü bu durumda onların birbirinden ayrılması
"yok" hükmündedir. Bu konuda itimad edilecek olan görüş budur. Buna
karşın Subkı, Saymerı' den şu görüşü nakletmiştir: "Bu konuda kendi seçimi
ile hareket eden ve ikrah altında davranan arasında fark yoktur. "
7. "Tehayür"
yani "karşılıklı teslimde bulunmadan önce akdi bağlayıcı kılmak"
ribevı malların bulunduğu akdi batıl kılması açısından "karşılıklı
teslimden önce tarafların birbirinden ayrılması" gibidir. Burada
tarafların birbirinden ayrılmadan önce malları teslim alıp almaması arasında
bir fark yoktur. "Muhayyerlik" bölümünde "taraflar birbirinden
ayrılmadan önce karşılıklı teslim yapılırsa akit batı i olmaz" görüşü
Hocam Remli'nin belirttiğine göre zayıftır. Hatta Ezrai şöyle demiştir:
"Bu görüş İbn Süreyc'in tehayürü tarafların birbirinden ayrılmas! gibi
kabul etmesi görüşüne dayandırılmıştır."
8. [Ribanın söz konusu
olduğu malları karşılıklı olarak değiştiren] iki kişiden her biri malın bir
kısmını teslim alsa, bir görüşe göre teslim aldığı kısımda akit geçerli olur,
teslim almadığı kısımda ise akit batıl olur.
9. Kişi bir başkasından,
değeri on dirhem olan bir dinarın şayi hisseli olarak yarısını beş dirheme
satın alsa, akit sahih olur. Satıcı, yarısını teslim alsın diye dinarı
müşteriye teslim eder. Bu durumda dinarın diğer yarısı müşterinin elinde emanet
hükmünde olur. Bundan farklı olarak kişinin on dirhem borcu bulunsa, alacaklıya
on dirhem verse, verilenin ağırlığının fazla olduğu görülse, alacaklı olan kişi
kendisine dirhemleri veren kişiye fazlalık kısmı tazmin eder; çünkü o, parayı
kendisi için teslim almıştır.
10. Satıcı, satım
akdinde yukarıda belirtilen dinarı teslim ettikten sonra bu dinarın beş
dirhemini müşteriye borç olarak verirse, müşteri de borç olarak aldığı bu
kısımla dinarın diğer yarısını satın alsa, diğer akitlerde caiz olduğu gibi
burada da caiz olur.
11. Müşteri dinarın
bütünü başkasından satın alıp sonra bu dinardan beş dirhemi teslim etse daha
sonra bunu borç olarak alsa ve satım bedeli yerine geçmek üzere bunu geri verse
-İbnü'I-Mukrı'nin er-Ravd adlı eserinde tercih ettiği görüşe göre- kalan beş
dirhemlik kısımda akit batı i olur; çünkü muhayyerlik vakti devam ederken akdi
yapan kişiyle tasarrufta bulunmak akde onay vermek anlamına gelir. Daha önce
geçtiği üzere bu, "tarafların birbirinden ayrılması" gibidir. Bu
durumda söz konusu iki kişi karşılıklı teslim söz konusu olmadan birbirinden
ayrılmış gibi olurlar. "Satıcının, teslim almış olduğu bedel üzerinde
muhayyerlik esnasında tasarrufta bulunması batıldır" denHemez; çünkü bu
hüküm yabancıyla yapılan satıma ilişkindir. Akdi yapan diğer kişiyle yapılan tasarrufta
bunu yapmak ise sahihtir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
E. AYNI CİNS VE
FARKLI CİNS OLARAK DEğERLENDiRiLEN YİYECEK MADDELERi