MUĞNİ’L-MUHTAC

KÖLENİN TASARRUFLARI

 

KÖLENİN TASARRUFLARI

 

Şeyh Ebu İshak eş-Şirazı et-Tenbih adlı eserinde bu konuyu "mudarebe [kırad] akdi"nden sonra zikretmiştir; çünkü her iki konu amaçları olan "tasarrufa izin verme yoluyla kar elde etme" bakımından birdir.

 

İmam Şafii (r.a.) konuyu burada zikretmiş ve "kölenin borç alıp vermesi" başlığını koymuştur. Rafil de İmam Şafii (r.a.)'ye tabi olmuş, daha sonra Nevevi onlara tabi olmuştur.

 

Cüveynı şöyle demiştir: Kölenin tasarrufları üç kısımdır:

 

1. Velayetler ve şahitlikler konusunda olduğu gibi efendisi izin verse bile geçerli olmayan tasarruflar,

2. İbadetler, boşama, hulu gibi efendinin izni olmasa da geçerli olan tasarruflar,

3. Alım-satım, kira gibi efendinin iznine bağlı olan tasarruflar.

 

Bu bölümde üçüncü kısımdan olan tasarruflar ele alınmaktadır.

 

Nevevi konuya bunu açıklayarak aşağıdaki gibi başlamıştır.

 

1. TİCARET YAPMASINA İZİN VERİLMEYEN KÖLENİN TASARRUFLARI

2. TİCARET YAPMASINA İZİN VERİLEN KÖLENİN TASARRUFLARI

3. KÖLE OLDUĞU BİLİNEN BİR ŞAHISLA TİCARİ MUAMELEDE BULUNMAK

4. İZİNLİ KÖLENİN SATIM AKDİNE İLİŞKİN BAZI HÜKÜMLER

 

1. TİCARET YAPMASINA İZİN VERİLMEYEN KÖLENİN TASARRUFLARI

 

Kölenin ticaret yapmasına izin verilmemişse, daha doğru görüşe göre onun efendisinden izinsiz olarak mal satın alması sahih olmaz. Mal ister kölenin ister efendisinin elinde olsun satıcı malını geri alır.

 

Mal kölenin elinde telef olursa malın tazmini kölenin zimmetinde olur. Mal efendinin elinde telef olursa satıcı malın değerini ona tazmin ettirebilir. Satıcı kölenin azat olmasından sonra malın değerini köleden de isteyebilir.

 

Kölenin borç almasının hükmü alım-satım yapmasının hükmü gibidir.

 

1. Nevevi meseleye "köle" sözcüğünü zikrederek başlamıştır.

İbn Hazm "abd / köle" sözcüğünün cariyeyi de içerdiğini söylemiştir. Bu durumda Nevevi,

Maverm'nin dediği gibi "hür olsaydı kendi adına tasarrufta bulunması sahih olan köle"yi zikretmiş olmaktadır.

 

2. Kölenin tİCaret yapmasına efendisi izin vermezse, efendisinden izin almaksızın mal satın alması [sahih olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki hüküm bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru olan görüşe göre bu satın alma sahih olmaz; çünkü köle, efendisinin hakkı sebebiyle kısıtlama altındadır.

 

[İkinci görüş]

 

Bu satın alma sahihtir; çünkü malın bedeli kölenin zimmetine bağlıdır. Efendinin kölenin zimmetini kısıtlama yetkisi yoktur. Bu görüşü Maverdi alimlerin çoğunluğuna nisbet etmiştir.

 

Bazı alimler ilk görüşü tek görüş olarak nakletmiştir.

 

3. Bir köle iki şahsa ait olsa ve sahiplerden birisi kölenin ticaret yapmasına izin verse diğeri de izin vermedikçe kölenin ticaret yapması sahih olmaz. Bu şuna benzer: Efendilerden biri nikah için izin verse diğeri de izin vermedikçe kölenin evlenmesi sahih olmaz. 

 

4. ilk görüşe göre satıcı sattığı malı geri ister. Bu mal ister kölenin ister efendinin elinde olsun fark etmez; çünkü mal, satıcının mülkiyetinden çıkmamıştır.

 

5. Köle malın bedelini efendinin malından ödemişse efendi de satıcıdan satım bedelini geri ister.

 

Önceki bölümde de işaret edildiği üzere geri verme masrafları mal elinde olan kişiye aittir.

 

6. Satılan mal kölenin elinde telef olursa, malın tazmin borcu kölenin zimmetine ilişir. Köle azat edildikten sonra mal sahibi alacağını ister. Çünkü bu alacak mal sahibinin rızasıyla sabit olmuş, efendi kölenin malı satın almasına izin vermemiştir.

 

7. "Kölenin telef ettiği" veya "hak sahibinin izni dışında kölenin eline geçen ve kölenin elinde telef olan" yahut "gasp yoluyla telef olan" mallarda ölçü şudur: Tazmin yükümlülüğü -daha güçlü görüşe göre- kölenin varlığına [rakabesine] yönelik olur, kölenin zimmetine yönelik olmaz.

 

Muamelatta olduğu gibi hak sahibinin rızası ile mal kölenin eline geçmişse [ve telef olmuşsa] bakılır:

 

[a] - Bu tasarruf efendinin izni olmaksızın gerçekleşmişse tazmin yükümlülüğü kölenin zimmetine ilişir; kölenin azat edilmesinden sonra alacaklı köleyi takip altına alır. Efendi ister malı kölenin elinde görüp terk etsin isterse terk etmesin fark etmez.

 

[b] - Tasarruf efendinin izniyle gerçekleşmişse tazmin yükümlülüğü kölenin zimmetine, kazancına ve ticaret malına ilişir.

 

8. [Efendisinden izinsiz olarak mal satın alan kölenin satın aldığı mal] efendinin elinde telef olursa mal sahibi;

 

[a] - Efendiye malı tazmin ettirebilir; çünkü efendi mala el koymuştur.

 

[b] - Kölenin azat olmasından sonra malın değerini köleden de isteyebilir; çünkü malın değeri onun zimmetine ilişmiştir. Kölenin azat olmasından önce isteyemez; çünkü o esnada köle ödeme imkanına sahip değildir.

 

9. Efendi malı teslim aldıktan sonra mal başka bir şahsın elinde telef olsa satıcı yine malın değerini efendiden isteyebilir.

 

10. Kölenin borç alması ve nikah akdi dışındaki diğer bedelli tasarrufları da yukarıda geçen hükümlerin tümü bakımından kölenin mal satın alması gibidir. Nikah ise kesinlikle sahih olmaz.

 

Zerkeşı ve başkaları şöyle demiştir: Bu hükümden şu durum istisna edilebilir: Ticaret yapmasına izin verilen köle malıyla birlikte birisine satıldığında bu kölenin ticaret yapması için müşterinin de yeniden izin vermesine gerek yoktur. Bu görüş İbnü'r-Rif'a'nın belirttiğine göre en-Nihaye adlı eserde "daha güçlü görüş" diye nitelendirilmiştir.

 

Bunun gerekçesi şudur: Müşterinin kölenin ticarete izinli olduğunu bilmesi, onunla birlikte satın aldığı malı kölenin satmasına izin vermek anlamına da gelir.

 

Bu görüş zayıftır; çünkü efendinin ticarete izin verilmiş köleyi satması o köleye kısıtlama getirilmesi anlamına gelir. Efendinin susmas! yeterli olmaz.

 

 

2. TİCARET YAPMASINA İZİN VERİLEN KÖLENİN TASARRUFLARI

 

Efendi kölesine ticaret konusunda izin verirse köle izne uygun bir şekilde tasarrufta bulunur. Şayet herhangi bir mal türünde ticaret yapma konusunda izin verilmişse köle bu malın dışında ticaret yapamaz.

 

Ticaret yapmasına izin verilmiş olan köle [bu izne dayalı olarak] evlenemez, ücretle çalışamaz, kölesine ticaret konusunda izin veremez, mal tasadduk edemez, efendisiyle muamelede bulunamaz, kaçması halinde kendiliğinden azlolmuş olmaz.

 

Köle tasarrufta bulunurken efendinin ses çıkarmaması durumunda kölenin ticaret yapmasına izin verilmiş olmaz.

 

İzinli kölenin yaptığı muamelelere ilişkin borç ikrannda bulun• ması kabul edilir.

 

1. Köleye efendisi ticaret yapma konusunda izin verse köle tasarrufta bulunabilir. Bu konuda Rafiı'nin nakletliğine göre icma bulunmaktadır. Çünkü kölenin ticaretle uğraşmasının yasak olması efendinin hakkı sebebiyledir, efendinin izin vermesiyle bu durum ortadan kalkmıştır.

 

Rafii şöyle demiştir: et- Tenbih 'te kölenin ergenlik çağına ermiş ve reşid olması şart koşulmuştur.

 

Maverdi'nin daha önce geçen ifadesi de bu anlama gelmektedir. Bu, Ezrai'nin "ben bunu el-Havi'deki ilgili yerlerde bulamadım" demesi ile bir çelişki arz etmez.

 

Rafii'nin "efendinin fasık olan ve saçıp-savuran kölesine verdiği ticaret izninin sahih olmaması doğruya uzak bir görüştür" ifadesi kabul edilemez; çünkü köleye verilen ticaret izni hür kimsenin tasarruf izninden daha fazla olamaz.

 

2. Köle izne uygun hareket eder; çünkü tasarruf hakkı izinden kaynaklanmaktadır, bu yüzden tasarrufu da izin verilenle sınırlı olur.

 

Kölenin ticarete izinli sayılması için izni kabul etmesi şart değildir.

 

Köleye "elbise" gibi belirli bir mal türü üzerinde veya "şu ayda" denilerek belirli bir zaman diliminde yahut "şu belde" denilerek belirli bir yerde ticaret yapma konusunda izin verilmişse köle bu izni aşamaz. Bu açıdan kölenin durumu vekilin ve mudarebe akdinde sermayeyi işleten kişinin durumu gibidir.

 

İsnevi şöyle demiştir: Nevevi'nin "eğer ticaret için izin verirse" ifadesindeki şart ifadesinden anlaşıldığı kadarıyla izin verirken belirli bir tür belirlemek şart değildir. Çünkü şart ifadesi mevcut olması da olmaması da mümkün olan şeyler için kullanılır, söylediğinde kesin olarak bulunması gerekli olan bir şey için şart ifadesi kullanılmaz. Bu hüküm doğrudur.

 

3. Köle, ticarete izin verildiğinde "ticaret" kelimesinin kapsamında yer alan, onun gerektirdiği ve ona bağlı olan bütün konularda izin elde etmiş sayılır.

Örneğin malı yaymak, dürmek, malı dükkana taşımak, kusurlu çıkan malı geri vermek, sorumluluğu reddetme konusunda davalaşmak gibi hususlar böyledir. "Davalaşmak" ile kastedilen ticarı muameleden kaynaklanan davadır. Malı gasp eden, çalan vb. kimselerle olan davalaşmaya gelince Rafifnin "sermayeyi işleten kimsenin tasarrufları" konusunda yaptığı açıklamaya göre kişi buna yetkili değildir. Köle de aynı durumdadır.

 

4. Efendi kölesine izin verirken herhangi bir belirleme yapmamışsa köle bütün mal türlerinde bütün zamanlarda ve mekanlarda maslahata uygun bir şekilde tasarrufta bulunur.

 

Efendi kölesine bin dirhem verip "bununla ticaret yap" dese, köle bizzat bu bin dirhemle veya zimmetindeki bu miktarda dirhem ile ticaret yapabilir, bundan fazla miktarla ticaret yapamaz. Bu köle zimmetinde bin dirhem borçla bir mal satın alsa, elindeki bin dirhemi satıcıya teslim etmeden önce elindeki telef olsa satım akdi kendiliğinden fesholmaz. Efendi malın bedelini ödemezse satıcı muhayyer olur. Şayet bu köle bizzat efendinin verdiği bin dirhem karşılığında bir mal satın alır da bin dirhem telef olursa satım akdi kendiliğinden fesholur. Bu, satılan malın teslim öncesinde telef olması gibidir.

 

Efendi kölesine "bu bin dirhemi sermaye yap, tasarruf ta bulun, ticaret yap" dese köle bin dirhemden fazlası ile mal satın alabilir.

 

Efendi herhangi bir mal vermeksizin kölesine ticaret konusunda izin verebilir; bu durumda köle -tıpkı vekil gibi- efendisinin izniyle zimmetteki borç karşılığında mal alır ve satar.

 

Efendinin köleye "zimmetindeki borç karşılığında mal satın alma" konusunda izin vermesi için belirli bir miktar sınırlaması yapmasına gerek yoktur; çünkü -vekilin aksine burada- borç efendinin zimmetinde sabit olmamaktadır.

 

5. Kölenin ticaret yapmasına izin verildiğinde onun [bu izne dayanarak] ne kendisinin evlenme ne de ticaretini yaptığı köleleri e evlendirme hakkı olur. Çünkü "ticaret" sözcüğünün kapsamına bu ~ girmez.

 

Köle efendisinin izni olmaksızın ücretle çalışamaz; çünkü kölenin kendi malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi olmadığı gibi işgücü üzerinde tasarruf yetkisi de yoktur. Şayet efendi köleye izin verirse bu caiz olur. Köle, ticaretini yaptığı elbise, köle ve hayvanları kiraya verebilir.

 

Ticarete izin verilen köle, ticaretini yaptığı köleye ticaret yapma konusunda -efendisinin izni olmaksızın- izin veremez. Çünkü köleye bu konuda izin verilmemiştir. Şayet efendi bu konuda izin vermişse kölenin bunu yapması caiz olur.

 

İkinci köleyi efendi birincinin elinden almamış olsa bile efendinin ikinci kölenin iznini kaldırması ile onun izni sona erer.

 

Ticareti yapılan kölenin izinli köleye izafe edilmesi, izinli kölenin onun üzerinde tasarrufta bulunması sebebiyledir.

 

Bu, genel tasarruf hakkında geçerli hükümdür. Şayet izinli köle, elindeki köleye "elbise satın almak" gibi özel bir konuda izin vermişse, -Cüveynl'nin sahih kabul ettiği ve Gazalı ve

İbnü'l-Mukrl'nin tek görüş olarak naklettiğine göre- bu, caiz olur. Beğavı'nin söylediklerinden ise bunun caiz olmadığı anlaşılmaktadır. Bu caizdir; çünkü bu tasarruf, izinli kölenin düşüncesinden doğmaktadır. İzinli kölenin bunu yapmaya ihtiyacı vardır.

 

Bunu yapmasını yasaklamak onu sıkıntıya sokmaktadır.

 

6. Ticarete izinli köle tasaddukta bulunamaz.

 

Nevevi "tasadduk" ifadesi yerine "teberru" demiş olsa hibe, ariyet vb. karşılıksız tasarrufların tümünü içeren daha genel bir ifade olmuş olurdu.

 

Köle bunu yapamaz; çünkü köle karşılıksız bağışta bulunmaya ehil değildir.

 

Köle yemekli davet veremez.

 

Ticarete izinli köle ticaretini yaptığı maldan kendisi için harcama yapamaz. ibnü'r-Rif'a'nın "efendi yoksa, yaygın örf sebebiyle bunu yapmanın caiz olması gerekir" ifadesi "bunun için müracaat edilecek bir hakimin bulunmaması durumu"na yorulur.

 

İzinli köle ticaret malını ancak efendinin izniyle yolculuğa götürebilir.

 

İzinli köle malı emsal bedelin altına ve vadeli olarak satamaz. Mütevelli "bu köle efendiden izin almaksızın malı vadeli satın alabilir" demiştir.

 

7. Ticarete izinli köle efendisiyle ve ticaret yapmasına izin verdiği kölesiyle alım-satım vb. tasarruflarda bulunamaz; çünkü -efendisiyle özgürlük sözleşmesi yapan kölenin aksine- bu kölenin tasarrufu zaten efendisi içindir. Efendinin kölesinin zilyedliği efendisinin zilyedliği gibidir.

 

Vekilin aksine izinli kölenin kendisini ticaretten azletme yetkisi yoktur.

 

izinli köle, satın alması halinde efendisi adına doğrudan azat olacak olan kimseleri satın alamaz. Efendi buna izin vermişse satın alması sahih olur, köle borçlu değilse satın aldığı kişi azat olmuş olur. Köle borçlu ise "rehin veren kişinin rehin verdiği köleyi azat etmesi halinde borcu ödeyecek durumda olması veya olmaması" konusundaki ayrımlar burada da geçerlidir. Bunu ibnü'l-Mukrı isnevı'ye tabi olarak kabul etmiştir.

 

8. Ticarete izinli köle kaçtığında ticaret izni kendiliğinden ortadan kalkmaz. Bu konuda tek görüş bulunmaktadır; çünkü kaçmak, ticari kısıtlamayı gerektirmeyen bir suçtur. Doğru görüşe göre kaçtığı kentte ticaret yapabilir; ancak efendi köleye kendi kentinde ticaret için izin vermişse o zaman o kentin dışında ticaret yapamaz. Köle tekrar efendisinin itaati altına girerse kesin olarak tasarrufta bulunabilir.

 

9. Kişi cariyesine ticaret yapması konusunda izin verdikten sonra ondan çocuğu olsa cariye azlolmuş olmaz; çünkü cariye efendinin mülkiyetinde bulunmakta ve efendisi onun işgücüne sahip olmaktadır.

 

10. Köle efendisinin yanında tasarrufta bulunurken efendisi buna sessiz kalsa bu sessiz kalmayla köle izinli hale gelmiş olmaz; çünkü iznin şart olduğu konularda sessiz kalmak yeterli değildir. Buna örnek olarak bir şahsın başkasının malını onun yanında satarken mal sahibinin sessiz kalmasını zikredebiliriz.

 

11. İzinli kölenin yaptığı muameleden dolayı borçlu olduğuna dair ikrarı kabul edilir. Köle üst soy hısımları [ana-baba, dede ... vb.] ve alt soy hısımları [çocukları, torunları .... vb.] için borç ikrarında bulunsa bile bu kabul edilir; çünkü kölenin bu tasarrufları gerçekleştirme yetkisi vardır.

 

Bu mesele, Nevevi'nin "ikrar" konusunda tekrarladığı bir mesele olup bundan orada bahsetmek daha uygun olur.

 

Köle borç altında kalsa ve bir şeyi ödünç olarak aldığını ikrar etse bu ikrarı kabul edilir. Bir görüşe göre bu kabul edilmez. Bunu Şureyh Ravd adlı eserinde zikretmiştir.

 

Not:  Efendi, ticaret yapmasına izin verdiği köleyi satsa veya azat etse köle "tasarrufu kısıtlanmış" duruma gelir; çünkü efendinin köleye verdiği izin köleye verilmiş bir vekalet değil onu hizmetinde kullanmaktır. Köle hizmete ehil olmaktan çıkmıştır.

 

Hibe ve vakıf gibi köle üzerindeki mülkiyeti ortadan kaldıran durumlar da aynı anlamdadır.

 

Ticarete izin verilen köle ile özgürlük sözleşmesi yapmak onun ticarı faaliyetlerine kısıtlama getirmek anlamına gelir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır.

Bunlardan daha güçlü olanına göre -el-Envar'da bu tek görüş olarak nakledilmiştir- sözleşme yapmak ona kısıtlama getirmek anlamına gelir.

 

Hocamız Zekeriya el-Ensari'nin çıkarımına göre köleyi ücretle başkası yanında çalıştırmak da böyledir.

 

Hür olan bir kimse öldüğünde nasıl ki onun vadeli borçları peşin hale gelirse kölenin ölümüyle onun vadeli borçları da peşin haline gelir; bu borçlar onun elindeki [geriye bıraktığı] mallardan ödenir.

 

 

3. KÖLE OLDUĞU BİLİNEN BİR ŞAHISLA TİCARİ MUAMELEDE BULUNMAK

 

Bir kimse bir şahsın köle olduğunu biliyorsa; efendisinin ona izin verdiğini işitmek veya delille sabit olması yahut da insanlar arasında yaygın olmak gibi bir yolla kölenin ticaret yapmasına izin verildiğini kesin olarak bilmediği sürece onunla muamelede bulunmaz.

Köleye izin verildiği konusunda insanlar arasında yaygın bir bilgi[nin yeterli olmadığına dair] bir görüş de bulunmaktadır. Kölenin ["benim ticaret yapmama izin verilmiştir" şeklindeki] sözü yeterli değildir.

 

1. Bir kimse bir şahsın köle olduğunu bildiğinde, malını [zayi olmaktan] korumak için onunla muamelede bulunması caiz değildir.

 

Köleyle muamelede bulunmanın caiz olması için köleye izin ve-

rildiğinin şu yollarla bilinmesi gerekir:

 

[a] - Efendisinin kölesine ticaret konusunda izin verdiğini işitmek,

[b] - Buna dair delilin [şahitlerin] bulunması,

[c] - Bu bilginin insanlar arasında yaygın olması.

 

[Bu şekilde izin sabit olmadıkça kişinin köleyle ticarı muamelede bulunması caiz değildir;] çünkü aslolan efendinin kölesine izin vermemiş olmasıdır.

 

Burada "bilmek" ile kastedilen, bu konuda zann-ı galibi n oluşmasıdır; çünkü delilin olması ve insanlar arasında bunun konuşulması sadece zan ifade eder.

 

Subki şöyle demiştir: Güvenilir bir kimsenin haber vermesi durumunda kişide zan meydana geleceğinden -bu haber her ne kadar hakim açısından yeterli olmasa bile- bunun caiz olması gerekir. Bu, şuf' aya kıyas edilir. Ayrıca efendiden işitme meselesinde ve yine insanlar arasında bunun yaygın olması konusunda da bir kişinin haberi yeterlidir.

 

Zerkeşı de buna benzer bir görüş belirttikten sonra şöyle demiştir: "Delil" ile kastedilen "mahkemeye sunulan delil" midir yoksa iki güvenilir şahsın bunu haber vermesi midir? Bana göre ikincisidir.

 

Bu değerlendirmeler yerindedir; çünkü bütün bunlardan amaç efendinin köleye izin verdiği konusunda kişide zannın oluşmasıdır.

 

2. Köleye izin verildiğinin insanlar arasında yaygın olmak suretiyle bilinmesinin yeterli olmadığına dair mezhep içinde bir görüş de bulunmaktadır; çünkü köleye kısıtlama getirildiği kesin olarak bilinmekte, kısıtlamanın kalktığı konusunda ise şüphe bulunmaktadır. İnsanlar arasındaki söylenti herhangi bir temele dayanmaksızın çıkmış olabilir.

 

3. Kişi, muamelede bulunmak istediği kişinin köle mi yoksa hür mü olduğunu bilemese onunla muamelede bulunması caizdir; çünkü insanlara ilişkin temel prensip ve yaygın durum onların hür olmasıdır.

 

4. Kölenin "benim ticaret yapmama izin verilmiştir" demesi yeterli değildir; çünkü köle [yalan söyleyebileceğil ithamı altındadır.

 

Bu durumda iken kişi köleyle muamelede bulunsa ve daha sonra köleye izin verilmiş olduğu anlaşılsa bu tasarruf sahih olur. Bu, kişinin, babasını hayatta zannederek onun malında tasarruf ta bulunduktan sonra babasının öldüğünün anlaşılmasına benzer [ki bu durumda muamele geçerlidir.]

 

Şu durum da buna benzer: Kişi vekil oldUğU inkar edilen veya sefih olduğu bilinen bir kimse ile muamelede bulunsa, ilk durumda kişinin vekil olduğu ikinci durumda reşid olduğu ortaya çıksa tasarruf geçerli olur.

 

5. Ticaret yapmasına izin verilen köle "efendim bana kısıtlama getirdi" dese, efendi kendisini yalanlasa bile o köleyle muamelede bulunmak sahih olmaz; çünkü bu akit, akdi yapanın iddiasına göre batıldır. Bu durumda başkasının sözüne dayanarak muamele yapılamaz.

 

İzin veren kişinin "köleye kısıtlama getirdiğini" yalanlaması köleye izin verme anlamına gelmez. Bu, efendinin başlangıçta "senin tasarrufta bulunmana engelolmam" demesi gibidir ki bu ifade köleye izin verme anlamına gelmez; çünkü "engelolmama" "izin vermek"ten daha genel bir durumdur. Ancak ZerkeşI'nin belirttiğine göre efendi "ben daha önce onun ticaret yapmasına izin vermiştim, bu iznimde devam ediyorum" derse o zaman köle bunu inkar etse bile kişinin o köleyle tasarruf ta bulunması caiz olur.

 

Bundan anlaşıldığına göre efendinin yalanlaması durumunda köleyle muamelede bulunulamaması, köle ile muamelede bulunan kişinin, izin verilmesini efendiden başka birinden işittiği duruma özgüdür, aksi takdirde [kişi izin vermeyi bizzat efendiden işitmişse köle kendisine kısıtlama getirildiğini söylese bile] onunla muamelede bulunmak caiz olur.

Hocamız Zekeriya el-Ensarı "hatta kölenin yalan söylediğine dair zannın oluştuğu durumda kişinin onunla muamelede bulunmasının caiz oldUğunu söylemek gerekir. Daha sonra aksi durum ortaya çıkarsa muamele batıl olur aksi takdirde batıl olmaz" demiştir. Bu, yerinde bir görüştür.

 

Köleye izin verildiğini bilen ve onunla muamelede bulunan kişinin, efendinin bu izni inkar etmesi ihtimalinden kurtulmak için kölenin kendisine izin verildiğine dair delil getirinceye dek malın bedelini ona teslim etmemesi gerekir. Zerkeşı'nin belirttiği üzere bu mesele "kişi izin verildiğini delil dışında bir yolla bildiğinde geçerlidir. Aksi takdirde mahzurlu durum ortadan kalkmış olduğundan kişinin malın bedelini vermekten kaçınma hakkı yoktur; aslolan iznin devam ediyor olmasıdır. "

 

 

4. İZİNLİ KÖLENİN SATIM AKDİNE İLİŞKİN BAZI HÜKÜMLER

 

Ticaret yapmasına izin verilen köle bir mal sattıktan sonra bedelini teslim alsa ve bedelonun elinde iken telef olsa, daha sonra malda başkasının hak sahibi olduğu ortaya çıksa müşteri bedelini köleden geri alır. Müşteri bunu kölenin efendisinden de isteyebilir.

[Zayıf] bir görüşe göre efendiden isteyemez. [Zayıf] bir başka görüşe göre kölenin elinde malın bedelini ödeyebilecek kadar mal varsa efendiden isteyemez.

 

İzinli köle bir mal satın aldığında satıcının bedeli efendiden isteyip isteyemeyeceği konusunda da bu görüş aynlığı geçerlidir.

 

Ticaretten kaynaklanan borç kölenin kölenin boynuna / rakabesine ilişmez, efendinin zimmetine de ilişmez, ticaret malından ödenir. Daha doğru görüşe göre avlanma vb. yolla elde ettiği kazancından da ödenir.

 

Daha güçlü görüşe göre köle, efendisinin kendisine mal temlik etmesiyle mala sahip olamaz.

 

1. Ticaret yapmasına izin verilen köle bir mal satsa ve satım bedelini teslim aldıktan sonra bedel elinde telef olsa, ardından malda başka bir hak sahibi ortaya çıksa [malın başkasına ait olduğu anlaşılsa] müşteri malın satım bedelini köleden geri alır. Köle azat edildikten sonra bile olsa ondan geri alınır; çünkü akdi doğrudan yapan kişi köledir ve akdin sorumluluğu da ona bağlıdır. Köle bu açıdan mudarebe akdinde sermayeyi işleten kişiye [mudarib] ve vekile benzemektedir. Bu iki meselede alacaklı olan kişi mudarib ve vekilin azledilmesinden sonra bile olsa alacağını onlardan isteme hakkına sahiptir; sermaye sahibi satım bedelini vermiş olsun ya da olmasın fark etmez. Bu ikisi malın bedelini ödediğinde sermaye sahibi nden ve müvekkilden bunu geri alırlar. Köle ise bundan farklıdır; azat edildikten sonra malın bedelini ödeyince -er-Ravda'da daha doğru olduğu belirtilen görüşe göre- bunu efendiden geri alamaz. Çünkü tazmin ettiği bedel, kendisinin azat edilmeden önceki bir tasarrufuna dayanmaktadır. Sebebin önceden olması sonucun önceden olması gibidir Azat işleminden sonra tazmin edilen şeyazattan önce tazmin edilen gibidir. Aynı şekilde efendi ücretle çalışması için birinin yanına verdiği kölesini hizmet sözleşmesi devam ederken azat etse, azat işleminden sonraki süre için emsal ücretini ondan geri alamaz.

 

2. Müşteri satım bedelini kölenin efendisinden de isteyebilir; çünkü akit onun için yapılmıştır. Bu durumda adeta satışı yapan ve satım bedelini teslim alan kişi efendinin kendisi gibidir.

 

[Zayıf] bir görüşe göre müşteri satım bedelini efendiden isteyemez; çünkü efendi izin vermekle kölesine bağımsız hareket etme hakkı vermiş, köleyle muamelede bulunan kişinin efendinin elinde ve zimmetinde bulunan malvarlığına göz dikmesinin önüne geçmiştir.

 

[Zayıf] bir başka görüşe göre kölenin elindeki mal satım bedelini geri vermek için yeterli ise müşteri bunu efendiden isteyemez; çünkü kölenin elinde bulunan malonun amacını yerine getirmektedir. Kölenin elindeki mal bunun için yeterli değilse müşteri satım bedelini efendiden isteyebilir.

 

3. Ticaret yapmasına izin verilen köle bir mal satın alsa bu malın bedelini efendiden isteme konusunda da yukarıda belirtilen gerekçeyle aynı görüş ayrılığı bulunmaktadır.

 

4. Ticaretten kaynaklanan borç kölenin varlığı üzerine ilişmez; çünkü bu borç -tıpkı mehirde olduğu gibi- hak sahibinin rızası ile sabit olmuştur. Yine borç, ticaret yapmasına izin verilmiş cariyenin me hrine de ilişmez; çünkü mehir onun cinselliğinin bir bedelidir, borçlar cariyenin cinselliğine ilişmediği gibi cinselliğin bedeline de ilişemez.

 

Bu borç, izinli kölenin çocukları gibi efendinin diğer mallarına da ilişmez.

 

Efendi kölesini azat etmiş veya satmış olsa bile kölenin borcu, efendisinin zimmetine de ilişmez; çünkü bu borç efendinin izin verdiği bir amacı bulunan bedelli akitle sabit olmuştur; tıpkı nikah akdindeki nafaka gibi kölenin kazancına ilişir.

 

[Soru]  Nevevi'nin burada söyledikleri bir satır önce söylediği "kölenin elinde telef olan satım bedeli efendiden istenebilir, yine kölenin satın aldığı malın satım bedeli de efendiden istenebilir" görüşü ile çelişmektedir. Bu iki görüş eş-Şerhu'l-kebir, el-Muharrer ve e r-Ra vda 'da da bu şekilde yer almıştır. Subkı şöyle demiştir:

 

Bu çelişkinin sebebi şudur; ilk olarak zikredilen görüş Cüveyni'nin rivayetidir. Gazall el-Basit'te "mezhebin zahir olan görüşü budur" demiş, el-Matlab adlı eserde ise bu görüşün zayıf olduğuna işaret edilmiştir. İkinci görüş ise Iraklı ve Horasanlı alimlerin çoğunluğunun rivayetidir. El-Ümm'de yer alan ifade de bunu desteklemektedir. Rafii bu iki rivayeti uzlaştırmaya çalışmış, bu uzlaştırma yukarıdaki sonucu doğurmuştur. İsnevı ve Ezrai de buna tabi olmuştur.

 

[Cevap]  Bir şeyin bir kimseden istenebilmesi o şeyin o kişinin zimmetinde borç olmasını gerektirmez. Nitekim şu durumlarda kişilerden nafaka vermeleri istendiği halde bu nafaka onların zimmetinde bir borç olarak kalmaz:

 

[a] - Kişiden yakınına nafaka vermesinin istenmesi,

[b] - Maddı imkanı yerinde olan kişiden, zaruret durumuna düşmüş kişiye nafaka vermesinin istenmesi,

 

[c] - Bir çocuğu bulan kişinin o çocuğun nafakasını vermesinin istenmesi.

 

Nevevi'nin kastettiği "efendiden, kölenin elinde bulunan maldan ödeme yapması için borcun istenmesi"dir, başka bir maldan ödenmesi için değiL. Köle kendisine kısıtlama getirildikten sonra bir şey kazanmış olsa ve terikede mirasçı gibi olmuş olsa yalnızca bu miktarda ödeme yapması kendisinden istenir. Kölenin elinde mal olmadığında bunun efendiden istenmesinin fonksiyonu, efendinin bunu ödemesinin ihtimal dahilinde olmasıdır; çünkü kölenin borcu her ne kadar efendisinin zimmetinde yer etmiş olmasa da netice itibarıyla onun köleyle ilişkisi devam etmektedir. Şayet efendi borcu öderse kölenin zimmeti borçtan kurtulur, aksi takdirde kurtulmaz.

 

5. Kölenin bu borcu gerek asıl gerekse kar olarak elinde bulunan ticaret malından ödenir. Çünkü örf de efendinin verdiği izin de bunu gerektirir.

 

Yine daha doğru görüşe göre bu borç kölenin kısıtlama getirilmeden önce avlanma, odun toplama vb. bir yolla elde ettiği kazancından da ödenebilir; çünkü kölenin mehir borcu ve nikah masrafları kazancından ödenebildiği gibi ticaret borcu da bu borçtan ödenebilir. Diğer bir görüşe göre ise bu borç, efendinin diğer mallarından ödenmediği gibi kölenin de [ticaret malları dışındaki] kazancından ödenemez.

 

İlk görüşe göre ödeme sonrasında kölenin borcundan herhangi bir şey kalırsa bu borç, azat edilinceye kadar kölenin zimmetinde kalır. Kısıtlama sonrasında kölenin kazançlarına -eş-Şerh u' l-kebır' de daha doğru olarak belirtilen görüşe göre- borç taalluk etmez; çünkü kısıtlama ile birlikte ticaret hükmü sona ermiştir.

 

6. [Köle, efendisinin kendisine mal temlik etmesi halinde o mala sahip olur mu? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

İmam Şafii (r.a.)'nin daha güçlü ve yeni görüşüne göre köle, efendisinin kendisine mal temlik etmesiyle mala sahip olmaz; çünkü köle malik olmaya ehil değildir. Zira onun kendisi mülktür. Bu yönüyle o hayvan hükmündedir.

 

[İkinci görüş]

 

İmam Şafiı (r.a.)'nin eski görüşüne göre köle, efendisinin kendisine mal temlik etmesiyle mala sahip olur.

 

[*] - Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Bir kimse malı olan bir köle sattığında, müşteri [malın kendisine ait olmasını] şart koşmadığı sürece mal satıcıya ait olur.(Buhari, Müsakat, 2379; Müslim, Buyu', 3882)

 

Hadiste köleye mal izafe edilmesi kölenin mala sahip olabileceğini göstermektedir.

İlk görüşte olanlar buna şu cevabı vermişlerdir: Köleye mal izafe edilmesi onun mala sahip olduğunu göstermek değil mal üzerinde [tasarrufun] ona özgü olduğunu belirtmek içindir. Çünkü mülkiyet ona ait olsaydı bunun [eski] efendiye ait kılınması mülkiyetle çelişirdi.

 

Kölenin mala sahip olabileceği görüşü kabul edildiğinde bu mÜLkiyet zayıf bir mülkiyet olur, efendi bu mülkiyeti köleden alma yetkisine sahip olur. Bu malın zekatının verilmesi gerekmez. Köle bu mal üzerinde ancak efendisinin izniyle tasarrufta bulunabilir.

 

Nevevi "efendisinin temliki ile" ifadesini zikrederek yabancı bir şahsın temlikini dışarıda bırakmıştır; çünkü bu durumda kölenin mala sahip olamayacağı tek görüş olarak kabul edilmiştir. Rafii bunu vakıf konusunda "kendisine vakıf yapılan kişi"den bahsederken, zıhar konusunda, kölenin oruç tutarak keffareti yerine getirmesi konusunda zikretmiştir. Maverdı ve Kadı Hüseyin bu meselede de yukarıdaki görüş ayrılığının bulunduğunu söylemiştir.

 

7. Müdebber köle ve azat edilmesi bir sıfata bağlanan köle normal bir köle gibi olup onlar da herhangi bir şeye sahip olamazlar. Bir kısmı azat olmuş köle ve özgürlük sözleşmesi yapmış olan köle ise bunlardan farklıdır.

 

8. Bir kısmı özgür olan köle özgür olan yanı ile bir mala sahip olsa ve bu yanıyla bir cariye satın alsa ona sahip olur ancak efendisi izin verse bile cariye ile ilişkide bulunamaz; çünkü bir kısmı köledir. Cinsel ilişki bedeninin yalnızca hür olan kısmıyla değil bütünüyle gerçekleşmektedir.

 

9. Efendisiyle özgürlük sözleşmesi yapmış olan köle, -efendisi izin verse bile- cariyesi ile ilişkide bulunamaz; çünkü onun mülkiyeti zayıftır; ayrıca cariyenin doğum sancısı sebebiyle ölmesi ihtimalinden korkulur.

 

Son Hükümler:

 

Sefih bile olsa köle bir hibe veya vasiyeti efendisinin izni olmaksızın kabul etse, efendisi onun kabul etmesini yasaklamış olsa

bile hibe ve vasiyet sahih olur. Çünkü bu, tıpkı odun toplaması durumunda oldUğu gibi herhangi bir bedeli gerektirmeyen bir kazançtır. Bu mal zorunlu olarak efendinin mülküne girer. Ancak kendisine mal hibe edilen veya vasiyet yoluyla mal bırakılan kişi efendinin üst veya alt soy hısımı olup kabul anında "kötürüm olma" veya "küçük olma" gibi bir sebepten dolayı efendinin nafaka vermesi zorunlu olan bir kimse ise bu durumda söz konusu kişinin kabulü sahih olmaz. Vellnin velayeti altındaki kişi için kabulde bulunması da buna benzemektedir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

SELEM: GİRİŞ