MUĞNİ’L-MUHTAC

HAC-UMRE / TÜRLERİ

 

E. TEMETTU HACCI YAPAN KİMSENİN KURBAN KESME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

 

Temettu haccı yapan kişiye şu şartlar dahilinde kurban kesmek gerekli olur:

 

Mescidi haramda oturan kimselerden olmaması. Mescidi haramda oturan kimseler Mekke'ye iki merhaleden daha uzakta olmayan kimselerdir.

 

Ben [Nevevi] derim ki: Daha doğru olan görüşe göre [Mekke'ye değil] harem bölgesine iki merhalede uzak olmayanlardır.

 

Umresinin hac yaptığı yılın hac aylarında yapılmış olması,

 

Hac ihramı için mikat mahalline geri dönmemesi.

 

1. Temettu haccı yapan kişinin kurban kesmesi gereklidir. Bunun delili şu ayettir:

 

> Yol güvenliğiniz bulunduğu zaman, hacdan önce umre yapan kişi maddi gücüne uygun bir kurban kesmelidir. Kurban kesmeye gücü yetmeyen kimse ise üç gün hac sırasında, yedi gün de evine döndükten sonra tam on gün oruç tutmalıdır. Hacdan önce umre yapıp kurban kesmek, Mescid-i Haram civarında ikamet etmeyenler içindir.

 

> Ey müminler! Allah'ın emir ve yasaklarını çiğnemekten sakının. Bilin ki Allah, emirlerine aykırı hareket edenleri çok şiddetli cezalandırır! [Bakara, 196]

 

Kurban kesmenin gerekli olmasının gerekçesi kişinin bir kere daha mikat mahalline gitmemesidir. Kişi, kendi bölgesinden hacca gelirken yalnızca hac için ihrama girmiş olsaydı haccı bitirdikten sonra en yakın helal bölgeye giderek umre için ihrama girmek zorunda kalacaktı. Temettu yapmakla çıkmasına gerek olmamıştır, çünkü bu kişi Mekke'nin ortasında hac için ihrama girmektedir.

 

2. Temettu haccı yapan kişinin kesmesi gereken kurban, kurban bayramında kesilmesi yeterli olacak dercedeki bir koyundur. Bir deve veya sığırın yedide biri de bunun yerine geçer. Avlanma cezası olarak kesilecek kurban hariç hacda kesilmesi gereken bütün kurbanlarda hüküm böyledir. Bu konudaki geniş açıklama ileride gelecektir.

 

3. [Temettu haccı yapan kişinin kurban kesmesinin gerekli olması için şu şartların bulunması gerekir:]

 

Birinci Şart:

 

Temettu haccı yapacak kişinin mescid-i haram civarında oturan kimselerden olmaması gerekir. Bunun delili [yukarıda yer verdiğimiz ayetteki] "Bu, Mescid-i Haram civarında ikamet etmeyenler içindir. " İfadesidir.

 

Ayette geçen "bu" sözcüğü "hedy kurbanı kesmek" ve "kurban kesme imkanı bulunmadığında oruç tutmak"tır.

 

Ayetin arapçasında geçen -limen- ifadesi ala men anlamındadır. Mescid-i Haramda oturanlar Mekke'ye iki merhaleden daha az bir mesafede evleri bulunan kimselerdir. Çünkü ayette geçen "mescid-i haram" ifadesi ile kastedilen şeyin bizatihi mescid-i haram olmadığında ittifak vardır. Bazılarına göre bununla kastedilen harem bölgesi, bazılarına göre ise Mekke şehridir. Bu ifadeyi "Mekke" şehri şeklinde anlamakta, bütün harem bölgesi şeklinde anlamaya göre mecaza daha az başvurma söz konusudur.

 

Nevevi "daha doğru görüşe göre harem bölgesine iki merhaleden daha az bir mesafede evleri bulunan kimselerdir" demiştir. Çünkü Maverdı şöyle demiştir: Allah'ın Kur'an'da "mescid-i haram" diye ifade ettiği yerlerin tümünde harem bölgesi kastedilmektedir. Bunun tek istisnası "yüzünü mescid-i haram tarafına çevir" [Bakara, 144] ayetidir. Burada bizzat Kabe kastedilmektedir.

 

Şu halde yukarıdaki ayette geçen "mescid-i haram" ifadesini çoğunlukla görülen ve genelolan durum kapsamında değerlendirmek daha uygundur.

 

Bir yere yakın olan kimseye "orada hazır bulunan" denilir. Nitekim bir ayette şöyle buyrulmuştur: [Ey Peygamber!] Onlara, deniz kıyısındaki kasaba halkının başına ne geldi biliyor musunuz diye sor. [Araf, 163]

 

Bu ayetin Arapça aslında yer alan -hadiretel bahr- ifadesi denize yakın oturan anlamına gelmektedir.

 

Bu hükmün gerekçesi şudur: Temettu haccı yapanlar içinden Mekke'ye yakın oturanlar ve oradan geçip gidenler mıkata gitmeme konusunda genel bir kazanç sağlamamışlardır.

 

Şu hükümler arasında bir çelişki yoktur: Mekke ile veya harem bölgesiyle arasında namazların kısaItılabileceği mesafeden daha az bir mesafe olan bir kimse hac veya umre yapmayı isteyip de bunu yapamadığında her ne kadar temettuu sebebiyle bir defa mikata gitmeme kazancı elde etmiş olsa bile bu, Mekke halkı ve oradan geçenler için genel bir mikat değildir.

 

Şu hükümler arasında da bir çelişki yoktur:

 

Alimler [bu meselede] "namazların kısaltılabileceği mesafe"den daha yakında oturan kişi bizzat Mekke' de oturan kişiyle aynı hükme tabi kılmışlardır.

 

İhram meselesinde ise Mekke'ye "namazların kısaltılabileceği mesafeden daha yakında" olan kişinin [evinden değil de] evini geçerek ihrama girmesini evinde ihrama girmesiyle aynı kabul etmemişlerdir. Şayet aynı kabul etmiş olsalardı bu kişinin kurban kesmemesi gerekirdi. Çünkü Mekke'li bir kimse Mekke'nin başka bir bölümünden ihrama girdiğinde kurban kesmesi gerekmez. Oysa belirtilen kişinin kötü bir iş yaptığını ve kurban kesmesi gerektiğini belirterek onu Mekke'liyle bir tutmamışlar, Mekke'ye dışarıdan gelen kişi gibi değerlendirmişlerdir.

 

Çünkü yukarıda zikredilen şahıslardan Mekke dışında olanlar Mekke'ye tabidir. Tabi olana her bakımdan tabi olunanın hükmü verilmez. Ayrıca alimler bu şekilde görüş belirtirken her iki meselede delile göre hareket etmişlerdir. Burada kurban kesmenin gerekli olmamasının sebebi kişinin geri dönmesinin söz konusu olmamasından dolayı kötü bir iş yapmasının da söz konusu olmamasıdır. Çünkü ayetden de anlaşılacağı üzere bu kişi Mekke'de oturan şahıstır. Diğer meselede ise kişi "kim bundan daha yakın mesafede ise her nerede bulunuyarsa oradan ihrama girer, Mekke halkı da Mekke'den ihrama girer" diyen Hz. Peygamber (s.a.v.)'in tayin ettiği sınırı ihramsız geçmiştir. Ayrıca belirtilen ev, Mekke'nin diğer yerlerinden ihrama girmenin caiz olması ve hac-umre yapmayı isteyen kişinin burayı ihramsız geçmesinin caiz olmaması açılarından tıpkı Mekke gibi bir yerleşim birimi olarak değerlendirilir.

 

Temettu haccı yapan kişinin biri Mekke'ye yakın birisi de uzak iki ~ evi bulunsa Mekke'li olup olmadığını belirlemede;

 

> Hangisinde çok oturduğuna bakılır.

> Şayet her ikisinde eşit süreli kalıyorsa ailesi ve malının hangisinde bulunduğuna bakılır.

> Bu evlerin birinde ailesi diğerinde malı bulunsa ailenin yaşadığı ev dikkate alınır. Bunu Muhibbü't-Taberi zikretmiştir. O şöyle demiştir: "aile ile kastedilen kişinin karısı ve bakımında bulunan çocukları olup anababası ve erkek kardeşleri kastedilmemektedir".

 

> Şayet bu konuda da evler birbirine eşit ise hacdan sonra hangisine dönüp oturma niyetinde bulunduğu dikkate alınır.

 

> Şayet kişinin bu konuda bir kararı bulunmazsa hangi evden hac-umre yapmak üzere çıktığına bakılır.

 

Aslen Mekke'li olmayıp Mekke'yi veya Mekke'ye namazların kısaltılabileceği mesafeden daha yakın bir yerleşim birimini yurt edinmiş kimse, içinde yaşadığı şehrin hükmüne tabi olur.

 

-Umre sonrasında bile olsa- Mekke'yi yurt edinmeye niyet ederek temettu haccı yapan yabancı şahsın temettu haccı yapması durumunda kurban kesmesi gerekir. Çünkü bir yeri yurt edinme yalnızca niyet etmeyle gerçekleşmez.

 

İkinci Şart:

 

[Temettu haccı yapan kişinin kurban kesmesinin gerekli olması için ikinci şart] hac yaptığı yılki umresinin hac aylarında gerçekleşmiş olmasıdır. Şayet umreye hac aylarından önce başlamış olup bitirmesi hac aylarında gerçekleşmiş olsa ve daha sonra hac yapmış olsa bile kurban kesmesi gerekmez. Çünkü hac ve umreyi brlikte hac aylarında yapmamıştır. Bu kişi ifrad haccı yapan kişi hükmündedir.

 

Üçüncü Şart:

 

Umre yaptığı yıl hac yapması şarttır. Umre yaptığı yıl hac yapmayan kişinin kurban kesme yükümlülüğü yoktur.

 

[*] - Bunun delili Beyhaki'nin hasen bir senetle Said b. Müseyyeb' den rivayet ettiği şu hadistir: Resulullah (s.a.v.)'ın ashabı hac aylarında umre yaparlardı. O yıl hac yapmadıklarında hedy kurbanı kesmezlerdi. (Beyhaki, Hac, 4, 356)

 

Dördüncü Şart:

 

[Temettu haccı yapan kişiye kurbanın gerekli olmasının dördüncü şartı] hac ihramına girmek için mikat bölgesine dönmemiş olmasıdır. Burası umre için ihrama girdiği mikat olabileceği gibi umreye girdiği mikat bölgesinden Mekke'ye daha yakın başka bir mikat bölgesi veya mikata girdiği mesafe ile aynı mesafede bulunan bir bölge olabilir. Kişi buraya döner de hac için oradan ihrama girerse kurban kesmesi gerekmez; çünkü kurbanı gerektiren şey mikat konusunda [ikinci defa mikata gitmeyerek] kazançlı çıkmaktır. Oysa kişi mikat bölgesine geri dönerek bunu ortadan kaldırmıştır. Yukarıda zikredilen durum da bunun benzeridir; çünkü amaç bu mesafeyi ihramlı olarak katetmektir.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinden kurbanın gerekli olması için şunların şart olmadığı anlaşılmaktadır:

 

1) Temettu niyeti,

2) Hac ve umre ibadetlerinin aynı şahıs tarafından gerçekleştirilmesi,

3) Hac ve umreyi yapan şahsın sağ olarak kalması Bu anlaşılan anlam doğrudur.

 

Temettu haccı yapan kişi ihrama girmek için Mekke'den çıksa ve Mekke'nin dışında ihrama girmekle birlikte mikat bölgesine veya onunla aynı uzaklıktaki bir yere yahut Mekk'ye dönmese kurban kesmesi gerekir. Çünkü Mekk' den ihramsız çıkıp oraya dönmemekle kötü bir iş yapmıştır.

 

Bil ki yukarıda zikrdedilen şartlar "kurban kesmenin gerekli olması için" bulunması gereken şartlardır. Bu şartlar, yapılan haccın temettu olarak isimlendirilmesi için de geçerli midir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır: Birincisine göre şarttır.

 

Bunlardan birisi bulunmadığında yapılan hac ifrad haccı olur. Daha meşhur görüşe göre bu şartlar dikkate alınmaz. Bu yüzden alimlerirniz Ebu Hanife' den farklı olarak şöyle demişlerdir: Mekke'li bir kişinin yaptığı temettu ve kıran haccı sahihtir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

F. TEMETTU KURBANININ FARZ OLMA VE KESİLME VAKTİ