RAMAZAN BAŞLANGIÇ VE BİTİŞ TESPİTİ |
2. HİLALİN GÖRÜLMESİNE
BAĞLI OLARAK RAMAZAN AYININ BAŞLANGIÇ VE BİTİŞİNE İLİŞKİN HÜKÜMLER
Hilalin görülmesinin sabit
olması adil [güvenilir] bir kimsenin haber vermesiyle olur. [Zayıf] bir görüşe
göre adil iki kişinin haber vermesiyle olur.
Bir kişinin şartı daha
doğru görüşe göre adalet [udul] niteliklerinin o şahısta bulunması, bu kişinin
köle ve kadın olmamasıdır.
Güvenilir bir kimsenin
haberine dayanarak oruç tutmaya başladığımızda otuzuncu günden sonra da hilali
görmezsek daha doğru görüşe göre gökyüzü açık bile olsa orucu bırakırız.
A. HİLALİN GÖRÜLDÜĞÜ
NASIL SABİT OLUR?
B. RAMAZAN AYININ
BİTİMİ NASIL SABİT OLUR?
C. HİLALİ GÖRDÜĞÜNE
DAİR ŞAHİTLİK YAPAN KİŞİNİN ŞAHİTLİĞİNDEN DÖNMESİ
A. HİLALİN GÖRÜLDÜĞÜ
NASIL SABİT OLUR?
1. BİR KİŞİNİN HİLALİ GÖRMESİ
2. HİLALİ GÖRDÜĞÜ KONUSUNDA ŞAHİTLİK
EDEN BİR KİŞİDE BULUNMASI GEREKEN ŞARTLAR
1. BİR KİŞİNİN HİLALİ
GÖRMESİ
[Hilalin görüldüğünün
nasıl sabit olacağı konusunda Mezhep içinde iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Hilalin görüldüğü -hava
ister açık olsun isterse olmasın- güvenilir bir kişinin ["ben hilali
gördüm" diyerek] verdiği haberle sabit olur.
[*] - Çünkü Ebu Davud'un
rivayet ettiği ve İbn Hibban'ın da sahih kabul ettiği rivayete göre; İbn' Ömer
(r.a.) hilali görüp Resulullah (s.a.v.)'a haber verdi. Hz. Peygamber (s.a.v.)
hem kendisi oruç tuttu, hem de insanların oruç tutmaların! emretti. (Ebu Davud,
Savm, 2342; İbn Hibban, Savm, 3447)
[*] - İbn Hibban ve
Hakim'in sahih gördükleri bir rivayet şöyledir: Bir bedevi Resulullah
(s.a.v.)'a gelerek "ben Ramazan hilalini gördüm" dedi. Hz. Peygamber
(s.a.v.) "Sen Allah'tan başka ilah olmadığına şahitlik ediyor musun?"
diye sordu. Adam "evet" dedi. Nebi (s.a.v.) "Muhammed'in
Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik ediyor musun?" diye sordu, adam
"evet" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) Bilal'e hitaben
şöyle buyurdu: "Bilal' İnsanlara yarın oruç tutmalarını duyur. "(İbn
Hibban, Savm, 3446; Müstedrek, Savm, 1, 424)
Ramazan ayının hilalinin
bir kişinin görmesiyle sabit olmasının aklı gerekçesi "oruç konusunda
ihtiyatlı davranmak"tır.
[İkinci görüş]
[Zayıf] bir görüşe göre
ise hilalin görüldüğünü n sabit olması için -aynen diğer şahitliklerde olduğu
gibi- iki adil [güvenilir] şahidin haber vermesi şart koşulur.
İsnevi şöyle demiştir:
İmam Şafii (r.a.)'nin görüşü işte budur; çünkü müctehidin bir meselede iki
görüşü varsa ve bunların hangisinin son görüş olduğu biliniyorsa, son görüş
onun esas aldığı görüştür. İmam Şafii (r.a.) el-Ümm'de son olarak "Ramazan
hilali konusunda iki güvenilir şahidin sözü dışında başka bir şeyi kabul etmek
caiz değildir." demiştir. Bulkini de İmam Şafii (r.a.)'nin bu ifadesi
yanında "Şafii daha sonra bu görüşünden dönerek 'iki şahidin şahitliği
olmadan oruç tutulmaz' görüşünü kabul etti" ifadesini nakletmiştir.
Zerkeşı de Saymeri'nin
şu sözünü nakletmiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.)'in tek başına bedevinin sözünü
kabul ettiği veya İbn Ömer'in şahitliğini kabul ettiği sahih ise tek kişinin
şahitliği kabul edilir; aksi takdirde ikiden az kişinin şahitliği kabul
edilmez.
Her iki rivayetin de
sahih olduğu bilinmektedir.
Bana göre bu konuda İmam
Şafii (r.a.)'nin görüşü "tek bir şahidin şahitliğinin kabul
edileceği" şeklindedir. İmam Şafii (r.a.) konu ile ilgili sünnet ona sahih
olarak gelmediğinden bunu [diğer şahitliklere] kıyaslama yoluyla iki kişinin
şahitlik etmesi görüşüne dönmüştür. Tek bir şahidin haberinin yeterli olduğu
konusunda ise Hz. Ali' den nakledilen görüşe uymuştur. Bu sebeple Müzenl'nin
Muhtasarında şöyle demiştir: Güvenilir bir kişi ramazan hilalini gördüğüne
şahitlik etse konu ile ilgili sahabeden rivayet bulunduğundan bunu kabul etmeyi
tercih ederim.
Bazı alimler ilk görüşü
tek görüş olarak zikretmişlerdir ki -belirttiğimiz sebeplerle- itimad edilmesi
gereken görüş budur.
Buna göre kişi belirli
bir ayda oruç tutmayı adasa, bir şahıs o ayın hilalini gördüğüne şahitlik etse
-el-Bahr adlı eserde daha doğru olduğu söylenen görüşe göre- hilalin görüldüğü
sabit olur. İbnü'lMukri'nin er-Ravd'ta tek görüş olarak belirttiği üzere itim
ad edilecek olan görüş budur.
"Güvenilir bir
kişinin şahitliğiyle hilalin görüldüğünü n sabit olması" oruç konusundadır.
Zerkeşı şöyle demiştir:
Teravih namazı, ramazan ayının girmesine bağlanmış olan itikaf ve umre ihramı
da oruca tabi olarak sabit olur. Ancak bunlar dışında vadeli bir borcun vadesi,
ramazan ayının girmesine bağlanmış olan bir boşama veya azat etme işleminin
gerçekleşmesi ise şahitlikle sabit olmaz.
[Soru] Bir kişinin ramazan hilali konusunda şahitlik
yapması durumunda Şevval ayı da [doğrudan değilse bile] zımnen sabit
olmaktadır. Yine kadınların doğum konusunda şahitlik etmelerinin bir sonucu
olarak nesep ve mirasçılık hükümleri [doğrudan değilse bile] zımnen sabit
olmaktadır. Öyleyse diğer sayılan hususlar da zımnen sabit olarak kabul
edilemez mi?
[Cevap] Zikredilen meselelerde zımnen sabit olan
durum şahitlik edilen şeye bağlı [ondan ayrılmayan] bir durumdur. Boşama vb.
meseleler ise böyle değildir.
Ayrıca bir şeyin zımnen
sabit olması yalnızca tabi olan, kendisine tabi olduğu şeyle [metbu ile] aynı
cinsten olduğunda söz konusu olur. Örneğin oruç ve iftar böyledir; bu ikisi
ibadetlerdendir. Yine doğum, nesep ve mirasçılık da böyledir; çünkü bunlar mali
konulardandır. Bizim meselemizde ise zikredilen şeyler birbiri ile aynı cinsten
değildir; zira tabi malla ilgili konu olduğu halde metbu [kendisine tabi olunan
şey] ibadetlerle ilgili bir konudur.
Beğavi'nin belirttiğine
göre bu hüküm "kişinin [boşama ve az at etme vb.] tasarruflarını Ramazan
ayının girmesine bağlaması" şahitlikten önce meydana gelmişse söz konusu
olur.
Şayet hakim, güvenilir
bir kişinin şahitliğine dayanarak Ramazan ayının girdiğine hükmederse, daha
sonra da kişi "Şayet ramazan ayının girdiği sabitse kölem hür olsun"
veya "karım boş olsun" derse az at etme ve boşama gerçekleşir.
İsnevi'nin belirttiğine göre bu da "söz konusu tasarrufu n şahitlik eden
şahısla bir ilgisi olmadığında" söz konusu olur. Şayet ilgisi varsa
kendisi itirafta bulunduğundan bu sabit olur.
Bazı ayrıntılar: Hilali
gördüğüne bir veya iki kişi şahitlik etse, astronomik hesaplar ise ayın
görülmesinin imkansız olduğunu ortaya koysa [ne olur? Bu konuda farklı görüşler
vardır:]
Subki şöyle demiştir:
"Bu durumda şahittik kabul edilmez; çünkü hesap kesin, şahitlik ise
zannidir. Zanni olan bir şey kat'inin karşısında duramaz." Subki bu
şahitliğin reddedilmesi konusunda uzunca açıklamalar yapmıştır. Bununla
birlikte "bu şahitliğin kabul edileceği görüşü" esas alınır; çünkü
-daha önce geçtiği üzere- bu konuda hesap yapanların sözü dikkate alınmaz.
Hilal gündüz vakti
görüldüğünde bu hilal önceki günün değil ertesi günün hilalidir. Dolayısıyla bu
görme ramazan ayının otuzuncu günü gerçekleşmişse orucumuzu bozmayız, şayet
şabanın otuzuncu günü görülmüşse yeme-içmeyi terk etmeyiz.
Hilali yirmi dokuzuncu
gün görmeye gelince; hiçkimse bunun önceki günün hilali olduğunu -İbn Ebu
Şerif'in Şerhu'I-İrşdd adlı eserinde belirtildiğine göre ertesi günün hilali
olduğunu dasöylememiştir. Aksi takdirde şayet bunun önceki günün hilali olduğu
söylenirse bir ay yirmi sekiz gün olmuş olur.
2. HİLALİ GÖRDÜĞÜ
KONUSUNDA ŞAHİTLİK EDEN BİR KİŞİDE BULUNMASI GEREKEN ŞARTLAR
[Bir kişinin şahitliğine
dayanarak hilalin görüldüğünün tespit edilmesi ve ramazan ayının başlaması için
bu kişinin adil / güvenilir olması gerekir mi? Bu konuda mezhep içinde iki
görüş bulunmaktadır?]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan -ve bizzat
İmam Şafii (r.a.) tarafından ifade edilen- görüşe göre [hilali gördüğüne dair
şahitlik eden] bir kişide bulunması gereken şart onda adalet [güvenilirlik]
özelliğinin bulunması, o şahsın köle ve kadın olmamasıdır. Köle ve kadınlar
şahitlik konusunda adalet [güvenilirlik] niteliklerini taşıyan şahitler
kapsamında yer almazlar.
Şarih Celaleddin
ei-Mahalli şöyle demiştir: Nevevi'nin "uclul [güvenilirlik]" ifadesi
şahitliğe ilişkindir, "guvenilir" kelimesi ise bundan farklı olarak
hem şahitlik hem cle rivayete ilişkindir. Kadının tek başına şahitliği kabul
edilmez.
Bu açıklama bazılarının
şu ifadelerle ileri sürdüğü itiraz ı ortadan kaldırmaktadır:
Nevevi'nin "ramazan
hilalinin görülmesi, adil [güvenilir] bir kişinin haberi ile sabit olur"
ifadesinden sonra "bir kişinin şartı o kişide adalet niteliklerinin
bulunmasıdır" ifadesinde bir bozukluk vardır.
Bu itiraz geçersiz
olmaktadır çünkü adil [güvenilir] olmak, kişinin kendisinde adalet
[güvenilirlik] niteliklerinin bulunmasıyla olur.
Aradaki görüş ayrılığı
"Ramazan hilalinin görülmesinin bir kişinin haberiyle sabit olması"
şahitlik mi yoksa rivayet midir? Konusuna dayalıdır. Bunun şahitlik olduğu
kabul edilirse bir kişinin şahitliğiyle sabit olmaz, bunun rivayet olduğu kabul
edilirse bir kişinin şahitliğiyle sabit olur. İlki kabul edilirse
"şahitlik" sözcüğünün kullanılması şarttır. Bu hissı [duyu
organlarına dayalı] bir şahitliktir. El-Envdr yazarına ve diğerlerinin tek
görüş olarak zikrettiğine göre bu şahitlik yalnızca hakimin bulunduğu mecliste yapılabilir.
Nevevl'nin el-Mecm(l'da
daha doğru bulduğu görüşe göre bu şahitlikte gizli adalet - yani şahitlik eden
kişinin başkaları tarafından tezkiye edilmesi şart değildir; görünürdeki
adaletle yetinilir. Bununla kastedilen [yani hakkında güvenlik tespiti
yapılacak olan kişi] "durumu bilinmeyen kişi [mestur]"dir. Bu hüküm
problemlidir; çünkü doğru olan görüşe göre bu işlem bir rivayet değil
şahitliktir. Bunun hikmeti ibadet konusunda ihtiyata riayet etmek olabilir.
Not: Nevevi "hilalin görüldüğünün sabit
olması" ifadesiyle bunun "insanların geneli açısından" geçerli
olduğuna işaret etmiştir. Hilali gören kimse açısından ise orucun farz olması
onun adil olmasına bağlı değildir. Ramazan hilalini her kim görürse -o kişi
fasık [güvenilmez] bir kimse bile olsa- oruç ona farz olur.
Bazıları -ki Beğavi de
onlardandır- şöyle demiştir: Güvenilir bir kimse hilali gördüğünü haber
verdiğinde -bunu hakimin meclisinde söylememiş olsa bile- onun doğru
söylediğine inanan kişinin oruç tutması farz olur. Bu görüşte olanlar bu hükmü
başka meselelere taşımamışlardır. Nevevi el-Mecmu'da buna örnek olarak kişinin
karısı, cariyesi ve arkadaşını zikretmiştir.
Şahitlik nasıl yapılır?
[Bu konuda üç görüş
bulunmaktadır:] [Birinci görüş]
Rafii'nin bayram namazı
konusunda açık olarak belirttiğine göre ve ayrıca Kadı Şurayh ve bu ikisi
dışında başkalarının açıkça ifade ettiklerine göre, [hilali gördüğünü söyleyen
kişinin] şahitlik yaparken "hilali gördüğüme şahitlik ederim" demesi
yeterlidir.
[İkinci görüş]
Ruyani'nin ifadesi şu
şekildedir: Hilali görme konusunda şahitlik kişinin "ben hilali batı
tarafında gördüm" dedikten sonra bunun büyüklük ve küçüklüğünü,
yuvarlaklığını, takdirini, güneşle aynı hizada mı güneşten farklı bir tarafta
mı olduğunu, sırt tarafının kuzeye mi güneye mi baktığını, gökyüzünde bulut
olup olmadığını belirtmek suretiyle yapılır.
Şahitlikte bunları açık
olarak belirtmeyi gerekli görmenin sebebi ihtiyatlı davranmaktır. Buna göre hilal
ertesi günü kişinin haber verdiğinden farklı bir şekilde görüldüğünde onun
yalancı olduğu ortaya çıkar. Çünkü hilal ikinci gece bir önceki gece doğduğu
şekilden farklı bir şekilde belirmez.
[Üçüncü görüş]
ibn Ebu'd-Dem ise buna
muhalefet ederek şöyle demiştir: "Şahitlik ederim ki hilali gördüm"
demesi caiz değildir; çünkü bu kişinin kendi fiili üzerine yaptığı bir
şahitliktir. Burada izlenmesi gereken yol kişinin "hilalin doğduğuna"
veya "o gecenin ramazandan olduğuna" vb. şahitlik etmesidir.
Bu konuda itimad
edilecek olan ilk görüştür. Bunun doğruluğunu süt emziren kadının "ben süt
emzirdiğime şahitlik ederim" dediğinde -daha doğru görüşe göre- onun
sözünün kabul edilmesi göstermektedir.
Ramazan ayı bir kişinin
hilali gördüğüne şahitlik etmesiyle sabit olduğu gibi birden fazla kişinin
şahitlik etmesiyle de sabit olabilir. Bu durumda el-Muharrer'de olduğu gibi ~
diye fiille ifade edilmesi daha uygun olup, bunu görmenin bir kişi ile sınırlı
olduğu izlenimini doğuran mübteda ile cümlenin ifade edilmesi uygun değildir.
İsnevi buna dikkat çekmiştir.
B. RAMAZAN AYININ
BİTİMİ NASIL SABİT OLUR?
Güvenilir bir kimsenin
hilali gördüğüne dair şahitliğine dayanarak oruç tuttuğumuzda, ramazan ayının
otuzuncu günü hilali görmezsek [ne yapmamız gerekir? Bu konuda mezhep içinde
farklı görüşler bulunmaktadır: ]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan -ve
bizzat İmam Şafii (r.a.) tarafından ifade edilen- görüşe göre -gökyüzü açık
yani bulutsuz olsa bile- oruç tutmayı bırakırız. Çünkü şer' ı bir huccetle
[dinen geçerli bir delille] şahitlik sayısı tamamlanmıştır.
[İkinci görüş]
Orucu bırakamayız; çünkü
orucu bırakmak tek kişinin şahitliği ile Şevval ayının başlaması anlamına gelir
ki bu olamaz.
İlk görüşte olanlar buna
şu şekilde cevap vermişlerdir: Aslen [doğrudan] sabit olamayan bir şey başka
bir şeyin zımnında [dolayısıyla] sabit olabilir. Nitekim kadınların
şahitliğiyle [doğrudan olmamakla birlikte] dolaylı yoldan nesep ve miras hükmü
sabit olmaktadır. Bunlar doğum konusundaki şahitliğin zımnında sabit olmaktadır.
[Üçüncü görüş]
[Zayıf] bir görüşe göre
hava bulutluysa orucu bırakırız, hava açık ise bırakmayız; çünkü hava açıksa
görme [ihtimali] güçlüdür.
C. HİLALİ GÖRDÜĞÜNE
DAİR ŞAHİTLİK YAPAN KİŞİNİN ŞAHİTLİĞİNDEN DÖNMESİ
Adil bir kimsenin şahitliğine
dayanarak oruç tutsak, şahitlik yapan kişi gün içinde şahitliğinden dönse [bu
durumda ne yapılır? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Bu durumda oruca devam
etmek gerekmez. Bu, hakim hüküm vermeden önce şahidin şahitlikten dönmesi
gibidir [ki hakim bu durumda o şahitliğe dayanarak hüküm veremez.]
[İkinci görüş]
Oruca devam etmek
gerekir; çünkü oruca başlamış olmak hakimin şahitliğe dayanarak hükmü vermiş
olması gibidir. Bunu Şurayh Edebü'!-Kadi adlı eserde söylemiştir.
Ezrai'nin de dediği gibi
bu ikinci görüş daha uygundur.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
3. BİR BÖLGEDE
HİLALİN GÖRÜLMESİNİN DİĞER BÖLGELERE ETKİSİ