|
NAMAZ / ŞARTLAR |
GİRİŞ
Şart sözlükte
"alamet" anlamına gelir. "Eşratü's-saa" kıyamet alametleri
demektir. Şart sözcüğünün meşhur anlamı budur. Bununla birlikte Hocamız
Zekeriya el-Ensati şöyle demiştir:
Bazıları bu sözcüğünün
anlamının "alamet" olduğunu söylemişse de sözcük "şart"
diye okunduğunda alamet anlamına gelmez, "bir şeyle yükümlü tutma ve bir
şeyi yüklenme" anlamına gelir. Bu sözcük "şarat" diye okunursa
alamet anlamına gelir.
Bu, hocamızın yalnız
kaldığı bir görüştür.
"Şart"ın terim
anlamı şudur: Yok olması halinde hükmün de yok olacağı. var olması halinde ise
bizatihi hükmün varlığının veya yokluğunun gerekli olmadığı şeym
Mani sözlükte engel
anlamına gelir. Mani'nin teri m anlamı ise şudur: Varlığı hükmün yokluğunu
gerektiren. yokluğu ise bizatihi ne hükmün varlığını ne de yokluğunu
gerektirmeyen şeydir. Örneğin namazda kasten konuşmak böyledir.
[Soru]: Bir önceki
konunun başında geçen tarife göre namazın şartı "namazdan önce bulunan ve
namaz esnasında da varlığı devam etmesi gereken şey" dir. Rükün ise
"namazın kapsamında yer alan şey"dir. Öyleyse şu anki konunun bir
öncekinden daha önce ele alınması daha uygundu.
[Cevap]: Bu bölümde
namazın manileri de ele alınmaktadır. Mani ise namaz başladıktan sonra söz
konusu olduğu için bu bölümün daha sonraya bırakılması yerinde olmuştur.
Biz, yukarıda belirttiğimiz üzere
"namazın manilerini" bu bölüm başlığı altında değil, müstakil bir
başlık altında ele alacağız.
[Soru]: Şunlar da
namazın şartlarından olduğu halde Nevevi bunları niye saymadı?:
1. Müslüman olmak,
2. Temyiz çağına gelmiş
olmak,
3. Namazın farz olduğunu
ve kılınışını bilmek,
4. Namazın farzlarını
sünnetlerinden ayırabilmek.
[Cevap]: Bu sayılanlar
namaza özgü şartlar değildir. Kişi namazın aslının veya kılmaya başladığı
namazın, yahut abdestin, tavafın, orucun vb. bir ibadetin farz olduğunu bilmese
veya bu yapmakta olduğu ibadetin farzlarını ve sünnetlerini birbirinden
ayıramasa, gerekli olan temyiz [ayırım] bulunmadığı için ibadeti sahih olmaz.
Gazali' den şöyle bir
görüş nakledilmiştir: Sıradan halk kesiminden namazın farzlarını sünnetlerinden
ayıramayan kişinin namazı sahih olur. Diğer ibadetler de böyledir. Ne var ki
kişinin farz olan fiili yaparken nafileye niyet etmemesi şarttır.
Nevevi el-Mecmu'da bu
görüşü "doğru" olarak kabul etmiştir. [İsnevi] El-Mühimmat'ta şöyle
demiştir: "Sıradan halk kesimi" diye sınırlama yapmasından
anlaşıldığına göre alim bir kimse [ibadet esnasındaki fiilleri yapmaya] niyet
ederken farzı sünnetten ayıramasa namazı batıl olur. İmam [Cüveyni'nin]
fetvalarında yer alan görüş de budur. Bu, tartışılabilecek bir konudur. Zahir
olan bu ibadetin sahih olmasıdır. Burada dikkate alınacak tek husus "farz
bir fiili yaparken nafileye niyet etmemekıltir.
Aksine, burada zahir
olan görüş, İmam Cüveyni'nin fetvasında yer alan görüştür.
Sıradan halktan birisi
veya başka bir şahıs [alim] namazın bütün fiillerinin farz olduğuna inansa
namazı sahih olur; çünkü burada onun yaptığı sünneti farz niyeti ile eda
etmektir; bunun ise namaza zararı yoktur.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN