MUĞNİ’L-MUHTAC

TEYEMMÜM’ÜN SÜNNETLERİ

 

IV. TEYEMMÜMÜN SÜNNETLERİ

 

Nevevİ teyemmümün rükünleri konusunu bitirdikten sonra teyemmümün bazı sünnetlerini zikretmeye başlamıştır.

 

A. BESMELE ÇEKMEK

B. İKİ VURUŞLA MESH YAPMAK

C. SAĞ KOLUNU SOLDAN VE YÜZÜNÜN ÜST KISMINI ALT KISMINDAN DAHA ÖNCE MESHETMEK

D. ELLERE BULAŞAN TOZU HAFİFLETMEK

E. PEŞPEŞE YAPMAK

F-G. VURUŞA BAŞLARKEN PARMAKLARI AYIRMAK ve İKİNCİ VURUŞTA YÜZÜĞÜNÜ ÇIKARMAK

 

A. BESMELE ÇEKMEK

 

Teyemmümün mendupları şunlardır:

 

1. Besınele çekmek

 

Teyemmüm yapan kişi cünüp bile olsa abdest ve gusülde olduğu gibi teyemmümün başında besmele çekmesi mendubtur.

 

 

B. İKİ VURUŞLA MESH YAPMAK

 

2. Yüzünü ve kollarını iki vuruşla meshetınek

 

Ben [Nevevİ] derim ki: Şafii'nin açık ifadesine göre ve daha doğru olan görüşe göre, bez vb. bir şeyle bir vuruşla teyemmüm yapmak mümkün olsa bile iki vuruş yapmak farzdır. Allah (celle celalühü) daha iyi bilir.

 

Kişi hadislerde yer alan ifadeler sebebiyle yüzünü ve kollarını iki vuruşla mesheder. Ancak meshedilmesi gereken yerlerin bütününü mesh kaplaması halinde tek vuruş da yeterlidir. Çünkü bu konuda daha önce geçen Ammar hadisi bunu ifade etmektedir. Ayrıca teyemmümde amaç toprağı organa ulaştırmaktır. Bu amaç tek vuruşla sağlanırsa sorun olmaz.

 

Nevevİ şöyle demiştir: Ben [NevevI] derim ki: Şafil'nin açık ifadesine göre ve daha doğru olan görüşe göre, bez vb. bir şeyle bir vuruşla teyemmüm yapmak mümkün olsa bile iki vuruş yapmak farzdır. Allah daha iyi bilir.

 

Büyükçe bir bezi toprağa vurup sonra onun bir kısmı ile yüzünü bir kısmı ile de kollarını meshetmek suretiyle teyemmüm yapmak mümkün olsa bile [böyle yapmayıp] iki vuruş yapmak farzdır. Allah (celle celalühü) daha iyi bilir.

 

[*] - Hakim'in rivayet ettiğine göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Teyemmüm; biri yüz için diğeri de iki kol için olmak üzere iki vuruştur. (Hakim, Taharet, I, 179)

 

[*] - Ebu Davud'un rivayet ettiğine göre Nebi (s.a.v.) iki vuruşla teyemmüm yaptı, bu vuruşların biriyle yüzünü diğeri ile kollarını meshetti. (Ebu Davud, Taharet, 320)

 

Ancak el-Mecmu'da belirtildiğine göre ilk rivayet [Nebi'e (s.a.v.) ulaşmamakta] İbn Ömer'de kalmaktadır. İkinci rivayette de hadisçilere göre güçlü olmayan bir ravi bulunmaktadır. Bununla birlikte Nevevİ iki vuruş yapmanın farz olduğu görüşünü doğru kabul etmiş ve şöyle demiştir: "Şafii'nin görüşünün bu olduğu bilinmektedir". Ayrıca çoğunlukla, organın tümünün meshedilmesi iki vuruş yapılmadan gerçekleşmez. Bu, istincada üç taş kullanmaya benzer. (Kıyas)

Yine fazla vuruş yapmanın caiz olduğu konusunda ittifak vardır. Hatta her bir organ için (yüz, sağ kol ve sol kol için) bir vuruş olmak üzere toplam üç vuruş yapmanın müstehap olduğu bile söylenmiştir. İkiden az vuruş da caiz olmuş olsaydı o zaman hadiste "iki vuruş" diye bir sınırlama yapılmasının bir anlamı kalmazdı.

 

[Soru]: Ammar'ın rivayet ettiği hadis şöyledir:

 

[*] - Nebi (s.a.v.) "Ellerinle şöyle yapman yeterliydi" dedikten sonra iki eliyle toprağa bir kere vurmuş sonra ellerini silkelemiş sonra sol eliyle sağ kolunu, [sağ eliyle sol kolunu], ellerinin dış tarafını ve yüzünü meshetmiştir" . (Buhari, Teyemmüm, 345; Müslim, Hayız, 816)

 

Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

 

[Cevap]: Burada Nebi (s.a.v.) toprağa nasıl vurulacağını göstermek üzere bunu yapmıştır, amacı bütünüyle teyemmümün nasıl gerçekleştiğini göstermek değildir.

 

Zerkeşı şöyle demiştir: Bu cevabın zayıf olduğu aşikardır. Mehamill ve İbnü'l-Mukrl'nin dediğine göre teyemmümde ikiden fazla vuruş yapmak mekruhtur. Yani iki vuruşla organların tamamı meshediliyorsa fazla yapmak mekruhtur, şayet tamamı meshedilmiyorsa mekruh olmak bir yana bunu yapmak farzdır.

 

Nevevİ'nin ifadesinin zahirinden anlaşıldığına göre kişi bez gibi bir şeyle toprağa bir defa vursa sonra bu bezle yüzünü ve kollarını meshetmekle birlikte ikisinden bir parçayı veya birinden parmak kadar bir yeri meshetmese sonra bir defa daha toprağa vurup orayı meshetse, iki vuruş gerçekleştiğinden bu yeterli olur. Yukardaki hadisin zahiri ise bununla çelişmektedir.

 

Vurma fiili zorunlu değildir; kişi ellerini yumuşak bir toprağa [vurmaksızın] koysa, ellerine topraktan toz bulaşsa bu yeterli olur. Şu halde "toprağa vurmayı farz kılmakla toprakta yuvarlanarak teyemmüm yapmanın caiz olması birbiri ile çelişmektedir" görüşü geçersizdir.

 

 

C. SAĞ KOLUNU SOLDAN VE YÜZÜNÜN ÜST KISMINI ALT KISMINDAN DAHA ÖNCE MESHETMEK

 

3. Teyemmüm yapan kişini sağ kolunu [soldan önce] ve yüzünün üst kısmını [alt kısmından] önce mesheder.

 

Kişi abdestte olduğu gibi sağ kolunu sol kolundan önce, yüzünün üst kısmını alt kısmından önce mesheder.

 

Bir görüşe göre yüzü meshederken kişi yüzün alt kısmından başlayıp yukarıya doğru çıkar. Bu görüşe göre teyemmüm abdestten farklıdır; çünkü su, aşağı doğru aktığından yukarısı yıkandığında bu aşağıyı da kapsar. Toprak ise elle götürmedikçe yüzün alt tarafına doğru gitmez. Bu sebeple yüzün üst tarafında oluşacak tozun az olması ve böylelikle gözlerini tozdan korumak için kişi yüzünün altından başlar.

 

Nevevİ el-Mecmu'da şöyle demiştir: Alimlerin çoğunluğunun ifadelerinden anlaşıldığına göre yüzün herhangi bir yerinden başlama konusunda bir müstehaplık söz konusu değildir.

 

Nevevİ, Rafii'nin el-Muharrer'inden meşhur olan teyemmümün yapılış keyfiyeti ile ilgili bölümü çıkarmış, ed-Dekaik adlı eserinde bu (;;;\ konuda bir uyarıda da bulunmamıştır.

El-Mecmu'da yer aldığına göre buna uygun olarak teyemmüm yapmak müstehaptır. İbnü'r-Rif'a ise bunun müstehap olmadığını çünkü bu konuda herhangi bir rivayetin söz konusu olmadığını belirtmiştir. Oysa bir şeyi hıfzeden [bir delili bilen], hıfzetmeyen [o delili bilmeyen] aleyhine güçlü bir delil[e sahip]tir. (Kıyas)

 

Teyemmümün yapılış şekli şöyledir:

Kişi sol elinin başparmağı hariç diğer parmaklarının içini, başparmak hariç sağ elin parmaklarının dışına koyar. Bu sırada sağ elin parmak uçları sol elin işaret parmağından, sağ elin işaret parmağı sol elin parmak uçlarından dışarı çıkmayacak şekilde durur. Sol elini sağ elinin dış tarafı üzerinde gezdirir. El bileğine ulaşınca parmak uçlarını bileğin baş tarafında birleştirir, parmaklarını dirseğe kadar yürütür. Sonra avuç içini dirseğin iç tarafına doğru döndürür. Avuç içini başparmağını kaldırarak dirseği üzerinde hareket ettirir. El bileğine ulaşınca sol elinin başparmağını sağ elin başparmağı üzerinde yürütür. Sonra sol elde de aynı şeyi yapar. Sonra bir avuç içi ile diğer avuç içini mesheder. Abdestte iken suyu dolaştırdığı gibi toprağı organ üzerinde dolaştırır. Böylece bunu farz görenlerin görüş ayrılığından da kurtulmuş olur.

 

 

D. ELLERE BULAŞAN TOZU HAFİFLETMEK

 

4. Tozu hafifletir.

 

Kişi ellerine veya başka yerlerine çokça toz bulaşmışsa; sallamak ve üflemek suretiyle tozları hafifletir yalnızca ihtiyaç miktarı kalacak kadar bırakır.

 

Bunun gerekçesi Ammar'ın ve diğerlerinin rivayet ettiği hadislerdir.

 

Ayrıca böyle yapmak suretiyle kişi görüntüsünün çirkinleşmesini engellemiş olur.

 

Teyemmüm organlarından tozu elle silmeye gelince, İmam Şafii {r.a.)'in el-Ümm'deki ifadesine göre namaz bitinceye kadar kişinin bunu yapmaması daha iyidir.

 

 

E. PEŞPEŞE YAPMAK

 

5. Abdestte olduğu gibi teyemmümde de mesh etme işlemini peşpeşe yapmak.

 

Ben [Nevevİ] derim ki: Aynı şekilde gusülde de peşpeşe yapmak sünnettir.

 

Abdestte olduğu gibi teyemmümde de peşpeşe yapmak mendubtur. Bunun farz olup olmadığı konusunda iki görüş vardır.

Teyemmümün de abdest gibi peşpeşe yapılmasının mendup olması her ikisinin de hadesten taharet olmasıdır.

 

Abdestte peşpeşeliğin ölçüsü olarak organınkurumamasını esas alırken burada da toprağı su gibi düşündüğümüzde kuruma süresi kadar bir süreyi esas alırız.

Teyemmümden sonra namazın hemen kılınmasını farz görenlerin görüş ayrılığından kurtulmak için, teyemmümden hemen sonra namaz kılmak da sünnettir.

 

Özür sahibi kimselerin abdest aldıktan sonra hemen namaz kılmalarının gerekmesi gibi burada da engeli hafifletmek için özür sahibi kimselerin hem teyemmümü peşpeşe alması, hem de teyemmüm aldıktan hemen sonra namaz kılması farzdır. Çünkü abdestsizlik durumu süreklidir, kişi ancak peşpeşe yapmakla bu durumdan kurtulabilir. Bu, Nevevİ'nin ifadesine dahildir, çünkü o teyemmümü abdeste

benzetmiştir.

 

Nevevi "bana göre gusül de böyledir" demiştir. Yani abdestin peşpeşe yapılması sünnet olduğu gibi gusül de böyledir.

 

 

F-G. VURUŞA BAŞLARKEN PARMAKLARI AYIRMAK ve İKİNCİ VURUŞTA YÜZÜĞÜNÜ ÇIKARMAK

 

6. Elleri vurmaya başlarken parmakları açmak menduptur. Elleri ikinci vuruşta yüzüğü çıkarmak ise farzdır.

Allah (celle celalühü) daha iyi bilir.

 

A. ELLERİ TOPRAĞA VURURKEN PARMAKLARI AÇMAK SÜNNETTİR

 

Teyemmümün sünnetlerinden biri de mesheden eli, meshedilen organ ın tümünü meshetmedikçe kaldırmamaktır. Böylece bunu farz görenlerin görüş ayrılığından kurtulunur. Çünkü mesheden elde kalan toz, elin ayrılması ile kullanılmış toprak durumuna düşer.

 

Bu görüş şu şekilde reddedilmiştir: Kullanılmış olan toprak mesh edilen organda kalan topraktır. Mesheden organ da kalan toprak ise elin iki kere vurduğu toprak hükmündedir.

 

Her iki vuruşta elleri vurmaya başlarken parmakları açmak sünnettir. İlk vuruşta bunun sünnet olmasının sebebi, parmakların toprakta farklı yerlere temasını sağlayarak daha fazla toz kalkmasını sağlamaktır. İkinci vuruşta bunun sünnet olmasının sebebi mesh ile avuçta oluşan toz sebebiyle avucu ayrıca meshetmeye ihtiyaç kalmamasını sağlamaktır.

 

[Soru]: Kişi parmaklarını ilk vuruşta açsa bu yeterli olur. Açtığında ilk vuruşta parmakların arasında hasıl olacak olan toz, ikinci vuruşta toz ulaşmasını engelleyeceğinden bu durum teyemmümün sahih olmasını gerektirir.

 

[Cevap]: Kişi ilk vuruşta parmaklarını açmış olsa, nakilde tertibin farz olmaması sebebiyle bu yeterli olur. Ikinci vuruşta hasıl olan toprak birincide hasıl olanı arttırmamış olsa bile en azından azaltmamış olur. Ayrıca meshedilecek yerde toprağın bulunması meshe engel olmaz. Nitekim Rafil'nin belirttiği üzere yolculuk sebebiyle organlarına toz bulaşan kimsenin, bu tozları gidermekle yükümlü tutulmaması da bunu göstermektedir. Beğavl'nin "yolcu tozlarını gidermekle yükümlüdür" sözü, Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin dediği üzere "teyemmüm yapılacak bölgeye toprağın ulaşmasına engelolacak derecede çok olan toprağı gidermekle yükümlüdür" şeklinde anlaşılır.

 

Kolları meshettikten sonra ihtiyaten parmaklarının arasına da elini sokması mendup, ikinci vuruşta parmakların arasını açmamışsa bunu yapması ise farzdır. Çünkü yüzü meshetmeden önce parmakların arasına giden toprak, meshin yerine gelmesi bakımından muteberdir.

 

Kolları meshettikten sonra bir avucu diğeri ile meshetmek menduptur. Bu farz değildir; çünkü yüzü meshettikten sonra avuçları toprağa vurmakla onların farzı yerine gelmiştir.

 

Kolları, avuçların toprağı ile meshetmek caizdir; çünkü bu, ayrılmamış olan topraktır, ayrıca buna ihtiyaç vardır. Çünkü kişi kolunu aynı avuç ile meshedemez. Bu, el-Mecmu'da belirtildiği üzere abdestte suyu bir organdan diğerine nakletmeye benzer. Hocamız Zekeriya el-Ensari "suyu nakletmek" ifadesi ile Nevevl'nin kastettiğinin Rafil'nin dediği gibi, çoğunlukla görüldüğü üzere suyun savrulmasıdır. Nevevi'nin bunu kastetmiş olduğunda bir şüphe yoktur.

 

B. PARMAKTAN YÜZÜĞÜ ÇIKARMAK

 

Teyemmüm yapan kişi ikinci vuruşu yaparken yüzüğün bulunduğu yere toprağın ulaşması için yüzüğü çıkarmalıdır, yüzüğü hareket ettirmek yeterli değildir. Teyemmüm bu açıdan abdestten farklıdır; çünkü suyun aksine toprak yoğun / katıdır yüzüğün altına sirayet etmez.

 

Nevevl'nin bu ifadesinden anlaşıldığına göre ilk vuruşu yaparken yüzüğü çıkarmak gerekmez. Bu müstehaptır. Böylece, sünnete uygun olarak elle yüzün bütününün meshi yapılmış olur.

 

Nevevi'nin ifadesinin zahirinden aksi anlaşılıyorsa da yüzük takılan yeri meshetmenin farz olması toprağı naklederken değil mesh yaparkendir.

 

Yüzüğü çıkarmanın farz görülmesinin amacı toprağın yüzüğün takıldığı yere ulaşmasını sağlamaktır; çünkü çoğunlukla bu ancak yüzüğü çıkarmakla sağlanır. Yüzük geniş olur da toprağın yüzüğün altına ulaştığı düşünülürse yüzüğü çıkarmak gerekli olmaz. Yüzük anlamına gelen 'hateme' sözcüğü "hatem" ve "hatim" şeklinde okunmuştur. Ayette Nebi (s.a.v.) ile ilgili olarak "hateme'n-nebiyyin" / peygamberlerin sonuncusu [Ahzab,40] denilmiştir. Yine bu kelime şu şekillerde de okunmuştur: 'hatame' (Şirbinı)

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

TEYEMMÜME İLİŞKİN DİĞER BAZI MESELELER