MUĞNİ’L-MUHTAC

NAMAZ  /  VAKİT-BAZI MESELELER

 

E. NAMAZ VAKTİNİN GİRİP GİRMEDİĞİNİ BİLMEMEK

 

Namaz vaktinin girip girmediğini bilmeyen kimse bir vird vb. ile vaktin girip girmediğini araştırır.

 

A. VAKTİN GİRDİĞİNİ KESİN OLARAK BİLMEYEN KİMSENİN ARAŞTIRMA YAPMA ZORUNLULUĞU

B. ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI VE HÜKÜMLERİ

 

A. VAKTİN GİRDİĞİNİ KESİN OLARAK BİLMEYEN KİMSENİN ARAŞTIRMA YAPMA ZORUNLULUĞU

 

Havatın bulutlu olması, karanlık bir yerde hapsedilmek gibi bir durumda güvenilir bir kimsenin bir bilgiye dayanarak vakti bildirmesinin söz konusu olmaması halinde kişi vaktin girip girmediğini araştırır: [Burada iki ihtimal söz konusudur:]

 

[Birinci ihtimal]: Şayet beklemek veya dışarı çıkarak güneşi görmek suretiyle vaktin girdiğini kesin olarak bilme imkEmı varsa bu araştırmayı yapması [zorunlu değil] caizdir.

 

[İkinci ihtimal]: Şayet vaktin girdiğini kesin olarak bilme imkanı yoksa araştırma yapması farzdır.

 

Bu araştırmayı ya sürekli aynı vakitte Kur'an okumak, ders, mütalaa, namaz kılmak gibi bir virdi varsa onu esas alarak yapar veya sürekli aynı vakitte dikiş dikmek, sürekli aynı vakitte öten bir horozun sesini duymak gibi bir yolla yapabilir.

 

Bu araştırma konusunda gözleri gören ile görmeyen birbirine eşittir.

 

Kişi beklemek veya başka bir yolla, örneğin dışarı çıkarak fecri gözlemek suretiyle kesin bilgiye ulaşabilecek durumda ise kendisinde oluşan hakim kanaati esas alarak hareket eder.

 

Kör kimse de, gözleri gördüğü halde araştırma yapmakta aciz olan kimse gibi bu konuda bir başkasının vereceği habere göre davranabilir. Çünkü netice itibarıyla acizdir.

 

Güvenilir bir erkek, kadın ve hatta bir köle kesin bir bilgiye dayanarak vaktin girdiğini haber verirse; örneğin "ben fecrin doğduğunu gördüm" veya "şafağı batarken gördüm" derse bu durumda kişinin kendi başına bunu bilmesi mümkün değilse bunu kabul etmesi gerekir. Kendi başına bunu bilmesi mümkün ise bu haberi kabul etmesi [zorunlu değil] caizdir.

 

Kıble yönünü belirleme meselesinde ise kişi ancak kendisinin kıble yönünü bilmesi mümkün olmazsa başkasının kesin bilgiye dayalı olarak vereceği habere güvenebilir.

 

Bu ikisi arasında şu fark vardır: Vakitler sürekli tekrarlandı ğından her vakit bunu kesin olarak bilmek zor olur, kıble yönü ise böyle değildir, bir kere bilinince o bölgede oturduğu sürece kıble yönünü belirleme konusunda bir zorluk söz konusu olmaz.

 

Güvenilir bir kimse kesin bir bilgiye dayanarak namaz vaktinin girdiğini bildirdiğinde kişinin [bunu bırakıp da] araştırma yapması caiz değildir. Ancak güvenilir bir kimse kendi araştırmasına dayalı olarak haber verirse kişi onu taklid etmez; çünkü müctehid müctehidi taklid edemez.(Genel kural)

Nitekim bir şahıs kendi idihadına dayalı olarak bir başkasının namazının vakit çıktıktan sonra kılındığını söyle se bu söze muhatap olan şahsın namazını iade etmesi gerekmez.

 

Gözleri görmeyen ve gören şahsın vaktin girdiğini bilen güvenilir bir müezzini taklid etmeleri [onun eza n okumasına güvenip vaktin girdiğini kabul etmeleri] caiz midir değil midir?

 

Rafil şöyle demiştir: Havanın açık olduğu durumda onu taklid etmeleri dÜz, bulutlu iken caiz değildir; çünkü hava bulutlu olduğunda müezzin ictihad ederek vaktin girdiği sonucuna ulaşmıştır. Kendisi araştırma yapmak zorunda olan kimse başkasının araştırmasına uyamaz. Hava açık olduğunda ise müezzin, gözleri ile gördüğü bir durumu haber vermektedir.

 

Nevevi, havanın bulutlu olduğu durumda da müezzinin sözüne güvenilmesi görüşünü doğru kabul etmiş ve bunu İmam Şafii'nin ifadeleri arasında zikretmiştir. Çünkü normal şartlarda müezzin ancak vakit girdikten sonra eza n okur. O, vakitli öten bir horczdan daha geri bir durumda değildir. Bendenıd "bunun Müslümanların icma ettiği bir konu olması muhtemeldir" demiştir.

 

Müezzinler çok olsa ve kişi, onların doğruyu tutturduğuna kanaat getirse onların sözüne mutlak olarak güvenebilir, bu konuda farklı görüş yoktur.

 

Kişi vakit konusunda bir araştırma yapmaksızın namaz kılsa bu namazı herhalükarda iade eder, çünkü araştırma farzını yerine getirmemiştir.

 

Vaktin girip girmediğini araştıran kimse vaktin girdiğine kesin olarak kanaat getirinceye kadar namazını ertelemek zorundadır. Bu namazı, kaçıracağı korkusunu duyacağı zamana kadar geciktirmesi daha faziletlidir.

 

Müneccimin(astronom) yaptığı hesaba göre hareket etmesi farz değil caizdir. Et-Tahkik ve diğer eserlerde belirtildiğine göre başkası onu taklid edemez.

 

Hasib, yani yıldızların yörüngelerini esas alan ve yıldızların hareketlerini takip edebilen kimse de müneccim ile aynı durumdadır. Müneccim ise -oruç bölümündeki açıklamalardan anlaşıldığına görevaktin başlangıcı falanca yıldızın doğmasıdır vb. görüşleri kabul eden kimsedir.

 

B. ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI VE HÜKÜMLERİ

 

Kişi namazının vakitten önce kılındığını kesin olarak anlarsa; -daha güçlü görüşe göre- namazını kaza eder. Bu kesin olarak bilinmezse kaza etmez.

 

1. Namazın vakit girmeden önce kılındığını kesin olarak anlamak

 

Vakit konusunda araştırma yaparak namaz kılan kişi daha sonra namazının tümünü veya bir kısmını -hatta bu kısım başlangıç tekbiri bile olsa- vakit girmeden önce kıldığını kesin olarak anlarsa veya güvenilir bir şahıs bunu kendisine haber verirse [bakılır]:

 

[Birinci durum]: Kişi bu durumu vakit içinde veya vakitten önce anlarsa bu namazı iade etmesi gerekir. Bu konuda bir görüş aynlığı yoktur.

 

[İkinci durum]: Kişi bu durumu vakit çıktıktan sonra öğrenirse [kazanın gerekli olup olmadığı konusunda iki görüş vardır]:

 

[Birinci görüş]: Daha güçlü görüşe göre namazın şartı olan vaktin girmesi yerine gelmemiş olduğundan bunun kazası gerekir. Kişinin mesela sabah namazını yıllar boyunca vakit girmeden önce kıldığı sonradan anlaşılsa bu kişinin yalnızca bir vakit sabah namazını kaza etmesi gerekir. Çünkü ilk günün namazı ikinci günün namazı ile ikinci günün namazı üçüncü günün namazı ile kaza edilmiş gibi kabul edilir. Bu şekilde namazlar kaza edilmiş olur. Bu "namaz için eda ve kaza niyeti şart değildir. Kaza niyeti ile eda namazı kılınması sahihtir" görüşüne dayalı olarak verilmiş bir hükümdür. Bunun aksi vaktin girdiğini bilmeme konusunda gelecektir.

 

[İkinci görüş]: Burada kişinin zannı dikkate alınır, kaza gerekmez.

 

2. Namazın vakit girmeden önce kılındığını kesin olarak anlamamak

 

Şayet kişi namazın vakit girmeden önce kılındığını kesin olarak bilmiyorsa örneğin vakit içinde veya sonra kılındığını kesin olarak biliyor veya bu konuda hiçbir karara varamıyorsa namazı kaza etmesi gerekmez. Ancak vakit girdikten sonra kılındığı anlaşılan namaz kaza namazı olmuş olur, bunda bir günah söz konusu olmaz.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

F. KAZA NAMAZINI KILMADA ACELE ETMEK