NEVEVİ
MİN HAC / KAYIP EŞYA – LUKATA -
DALLE
A.
GENEL BİLGİLER
Kendinden
emin olan kimsenin buluntu malı alıp kaldırması müstehab,
zayıf kavle göre ise vacibtir. Kendinden emin olmayan
kimsenin buluntuyu almaması müstehabtır. Fakat en
sahih kavle göre alması caizdir. Fasık kişinin
buluntuyu alması ise mekruhtur. Mezhep alimlerince
kabul edilen rivayete göre, kişinin yitik malı aldığına şahit tutması vacib değildir.
Fasığm, çocuğun
ve zımminin İslam diyarmdaki
buluntuyu alması sahihtir. En zahir kavle göre, fasığm
bulduğu eşya kendisinden alınır ve adil bir kimsenin yanma emanet bırakılır. Fasığm buluntu hakkındaki beyanatına itimat edilmez ve
yanma bir gözcü verilir.
Çocuğun
aldığı buluntuyu velisi alır ve ilân eder. Buluntu, çocuk için faydalı ise
onun mülkiyetine geçirir. Malı çocuğun mülkiyetine geçirmek, çocuk adına borç
almanın caiz olması gibidir. Veli malı almakta kusurlu davranır ve çocuğun elinde
iken telef olursa zararı öder. En zahir kavle göre kölenin aldığı buluntu
geçersiz olup onu ilân etmesi de geçersizdir. Şayet efendisi kendisinden
alırsa, bunun hükmü buluntu malın hükmü gibidir.
Ben
diyorum ki; mezhep alimlerince kabul edilen rivayete
göre, kendisi ile sahih kitabet akdi yapılmış kölenin buluntuyu alması
sahihtir. Keza bir kısmı hür olan kölenin hükmü de böyle olup buluntu hem
kendisinin hem de efendisinin olur.
Bir kısmı
hür olan köle nöbetleşe, yani bir ay kendisi bir ay da efendisi için
çalışıyorsa, en zahir kavle göre çalıştığı ay hangisinin sırasına denk gelirse
kazancı da ona ait olur. Keza nadir olarak elde edilen kazanç ile alman ücretin
hükmü de nöbetleşerek elde edilen kazancın hükmü gibidir. Ancak cinayet
ücretinin hükmü böyle değildir, sırasına denk gelen yalnız başına bu ücreti
ödemez. Her ikisi kendi aralarında paylaşarak öderler. Allah daha iyi bilir.
1.
Buluntu Malın Hükmü
Kendini
yırtıcı küçük hayvanlardan koruyabilen deve ve at gibi hayvanlar, kaçarak
kendini koruyabilen tavşan ve geyik gibi hayvanlar ve uçarak kendini
koruyabilen güvercin gibi kuşlar kaybolursa, bunlar hakkındaki hüküm şöyledir:
1-
Sahrada bulunan mal sahibine teslim etmek üzere hakimin
alıp muhafaza etmesi lazımdır. Keza en sahih kavle göre hakimden
başkası görürse alıp muhafaza etmesi lazımdır. Kendini tehlikelerden
koruyabilen hayvanı temlik maksadı ile almak haramdır.
2- Bir köyün evleri arasındaki buluntu hayvanı
temlik maksadı ile almak, en sahih kavle göre caizdir. Kendini muhafaza edemeyen
koyun gibi hayvanı sahrada veya köyde bulup temlik maksadı ile almak caizdir.
3-
Sahrada bir hayvanı bulan kişi dilerse, ilân eder ve mülkiyetine geçirir.
Dilerse onu satar parasını alıkoyar ve ilân ettikten sonra mülkiyetine
geçirir. Dilerse hayvanı kesip yer sahibi ortaya çıkarsa değerini Öder.
Hayvanı meskun bir mahalde bulan kimse, üçüncü şıkkın ilk iki
şıkkından birisini (alıp mülkiyetine geçirmek veya satmak şıklardan birini)
tercih eder. En sahih kavle göre "hayvanı kesip yemek" şıkkı tercih
edilemez.
Mümeyyiz
olmayan köle ve hayvan dışındaki buluntu malı almak da caizdir.
4- Helva
gibi kısa zamanda bozulabilen buluntuyu, kişi isterse satıp değerini mülk edinmek
üzere ilân eder, dilerse hemen mülk edinir ve onu yer. Zayıf kavle göre meskun mahalde bulunan böyle bir malın satılması caizdir.
Buluntuyu
ilaçlayarak bekletmek mümkün ise ilaçlayıp bek-letmelidir.
Yaş hurmayı kurutarak muhafaza etmek gibi. Şayet satılması muhafaza
edilmesinden faydalı ise satılır. Kurutulması faydalı ise ve alan kişi kurutma
işini teberru olarak yaparsa, kurutarak bekletir. Şayet kurutmayı teberru
olarak yapmazsa, kurutma ücreti için bir kısmını satar.
Bir kimse
buluntuyu muhafaza amacı ile alırsa kendisinde emanet kalır. Şayet hakime teslim etmek isterse, hakimin onu teslim alması
lazımdır. İlân etmek için almışsa, ekser ulemaya göre ilân etmesi vacib değildir.
İlân
etmek amacı ile aldıktan sonra ona ihanet ederse, en sahih kavle göre zamin olmaz. Fakat hıyanet etmek kastı ile alırsa za-min olur. Hıyanet kastı ile
alması halinde onu ilân edip mülkiyetine geçirmesi mezhep alimlerince
kabul edilen rivayete göre gerekmez. Şayet ilân etmek kastı ile alır ve
mülkiyetine geçirirse, ilân müdde-tince keza en sahih
kavle göre, mülkiyetine geçirmeyi tercih etmedikçe ilân müddetinden sonra da
emanet hükmündedir.
Buluntuyu
alan kişi cinsini, niteliklerini, miktarını, kılıfım ve bağlama ipini
öğrendikten sonra, sokaklarda ve mescitlerin kapısında bir sene boyunca örfe
göre ilân eder. İlânı yaparken, ilk hafta her gün sabah-akşam niteliklerini
belirtip ilân eder, ikinci hafta ise günde bir defa ilân eder. Ondan sonra
haftada bir defa, daha sonra her ayda bir defa ilân eder. En sahh kavle göre bir sene boyunca belirtildiği şekilde art
arda yapılmayan ilânlar geçerli değildir. Ben diyorum ki en sahih kavle göre,
sene boyunca art arda yapılmayan ilânlar geçerlidir. Allah daha iyi bilir.
Lükatayı muhafaza
etmek niyeti ile alan kişi, ilân ücreti vermesi lazım değildir. Hakim ilân ücretini devlet hazinesinden öder veya mal sahibi
adına borç alır. Ancak mülkiyetine geçirmek amacı ile almışsa, ilân ücretini
kendisi öder. Zayıf kavle göre şayet mülkiyetine geçirmemişse, ilân ücreti mal
sahibince ödenir. En sahih kavle göre ise değersiz olan buluntu, bir sene
boyunca ilân edilmez. Belki genellikle sahibi onu aramaktan vazgeçtiği bir
zaman kadar ilân edilir.
2.
Buluntu Malın Mülkiyete Geçirilmesi
Bir kimse
buluntuyu bir sene boyunca tarif ederse: "Onu mülkiyetime geçirdim."
gibi bir lafız söylemedikçe mülkiyetine geçirmiş olmaz. Zayıf kavle göre ise
buluntuyu mülkiyete geçirmek için niyet etmek yeterlidir. Başka bir zayıf kavle
göre ise, bir senenin geçmesi ile mülkiyete geçmiş sayılır.
Bir kimse
buluntuyu mülk edinir de sahibi ortaya çıkar ve eşyayı iade etmede
anlaşırlarsa, anlaştıkları şekilde yaparlar. Şayet eşya sahibi eşyasını ister
de onu alan da bedelini vermek isterse, en sahih kavle göre mal sahibinin
isteği dikkate alınır. Ma}
telef olmuşsa benzerini veya mülk edindiği günkü değerini öder. Şayet mal bir
ayıp sebebi ile eksilmişse, en sahih kavle göre mal sahibi onu değer farkı ile
birlikte alır.
Buluntuyu
alan kimse kendisine ait olduğunu iddia eder de niteliklerini söyleyemezse
veya bir delil gösteremezse, eşya kendisine teslim edilemez. Şayet nitelendirir
ve doğru söylediği zannedilirse, kendisine teslim etmek caizdir. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, eşyayı kendisine
vermek vacib değildir. Nitelendiren kişiye buluntu
verilir de bir başkası kendisine ait olduğuna dair delil gösterirse kendisine
teslim edilir. İlk bulan veya nitelendiren kişi buluntuyu telef ederse, delil
gösteren telef edeni zamin kılar, ama karar
nitelendiren kişinin aleyhine alınır.
Ben
diyorum ki; en sahih kavle göre harem bölgesindeki buluntuyu alıp temlik etmek
helal değildir. Harem bölgesindeki buluntuyu ilân etmek kesinlikle vacibtir. Allah daha iyi bilir.
B.
LAKİT (BULUNTU ÇOCUK)
Buluntu
çocuğu alıp muhafaza etmek farz-ı kifayedir. En sahih
kavle göre, terk edilmiş çocuğu alan kimsenin şahit tutması vacibtir.
Çocuğu alan kişinin velayet hakkının sabit olması için mükellef, hür, müslüman, adil ve reşid olması
gerekir.
Bir köle,
efendisinin izni olmaksızın buluntu çocuğu alırsa, çocuk kendisinden alınır.
Çocuğu aldığından efendisi haberdar ise, kölenin yanında kalmasına karar
verilir. Efendisinin izni ile almışsa, efendisi almış sayılır. Terk edilmiş müslüman çocuğu fasık, kısıtlı
veya kafir bir kimse alırsa, hakim tarafından
kendisinden alınır.
İki kişi
buluntu çocuğu beraber aldıklarını iddia ederlerse, hakim
çocuğu uygun gördüğü kişiye veya onların dışında bir başkasına verir. İkisi
beraber görür de birisi önce davranarak alırsa, diğerinin iddiası reddedilir.
Şayet ikisi beraber alır ve her ikisi de almaya ehil iseler, en sahih kavle
göre zengin olan fakire ve adil olan adil olmayana tercih edilir. İkisi aynı
seviyede iseler aralarında kura çekilir.
Şehirde
oturan bir kimse bir çocuğu görüp alırsa, onu köye götüremez. Ama en sahih
kavle göre bir başka şehre götürebilir. Bu kişi yabancı ise, çocuğu kendi
beldesine götürebilir. Köyde bulunursa, şehre götürebilir. Köyde yaşayan bir
kimse şehirde bir çocuk görürse, bunun hükmü şehirde yaşayan kimsenin hükmü
gibidir. Yani çocuğu köye götüremez. Şayet köyde bulursa, çocuğun köyde
kalmasına karar verilir. Zayıf kavle göre ise bulan kişi hayvanlarını beslemek
için devamlı bölgeden bölgeye göç ediyorsa, çocuk kendisine verilmez.
Buluntu
çocuğun nafakası, buluntu çocuklar için vakfedilmiş umumi maldan harcanır. Veya
çocuğun Özel malından harcanır. Özel maldan maksat üzerinde bulunan elbise,
altına serilmiş sergi, cebinde bulunan para ve başka şeyler ile beşiği yanma
veya altına konulmuş para gibi şeylerdir. Bir evde bulunursa o ev kendisine
ait sayılır. Fakat evin altına defnedilmiş mal kendisine ait sayılmaz. Keza en
sahih kavle göre, çevresine bırakılmış elbise ve diğer emtia da kendisine ait
sayılmaz.
Çocuğun
mal varlığı bilinmiyorsa, en zahir kavle göre devlet hazinesinden kendisine
harcama yapılır. Bu olmazsa, müslümanlar kendisine kafi gelecek malı borç verirler. Bir kavle göre kendisine
nafaka olarak verirler. En sahih kavle göre çocuğu bulan kişi, çocuğa ait olan
malı muhafaza eder. Hakimin izni olmadan malından
kendisine harcama yapılamaz diye alimler görüş birliği etmişlerdir.
1.
Buluntu Çocuğun Müslüman Köle Veya Kafir Olduğuna
Karar Vermek
İçerisinde
zımmi bulunan İslam ülkesinde veya fethedilip sulh
yolu ile küffarın elinde kalmasına karar verilen veya cizye ile mülk edindikten
sonra içinde müslüman olan ülkede bulunan çocuğun müslüman olduğuna karar verilir.
Buluntu
çocuk müslümanlarm meskun
olmadığı, kafirlerin olduğu diyarda bulunursa, onun kafir olduğuna; müslümanlarm esir olarak bulundukları veya ticaret maksadı
ile bulundukları bir ülkede bulunursa, en sahih kavle göre müslüman
olduğuna karar verilir. Bir ülkede bulunan çocuğun, müslüman
olduğuna hüküm verilir de zımmi bir kimse kendisinin
nesebinden olduğuna dair şahit gösterirse, çocuk nesebine dahil
olur ve küfürde ona tabi olur. Kafir bir kimse delil göstermeksizin buluntu
çocuğun kendisine ait olduğunu iddia ederse, mezhep alimlerince
kabul edilen rivayete göre küfürde ona tabi olmaz. Çocuğun müslüman
olduğu iki şekilde daha tespit edilir ki, bu iki şekil buluntu çocuk için
geçerli olmaz:
1- Doğum: Hamilelik döneminde annesi veya babası
müslüman ise kendisi de müslümandır.
Çocuk buluğ çağma erdiğinde küfrü kabul ederse, mürted
olur. Hamilelik döneminde annesi ile babası kafir ise
ve sonra birisi müslüman olursa, çocuğun müslüman olduğuna karar verilir. Baliğ olduktan sonra küfrü
seçerse, mürted olur. Bir kavle göre aslî kafir olur.
2- Esaret Hali: Müslüman bir kimse yanında
annesi veya babası olmayan bir çocuğu esir alırsa, çocuk müslüman
olmakta ona tabi olur. Şayet zımmi olan kimse bir
çocuğu esir alırsa, en sahih kavle göre çocuğun müslüman
olduğuna hükmedilmez. Anası-ba-bası zımmi olan mümeyyiz çocuk tek başına İslam'a girerse, en sahih
kavle göre müslümanlığı sahih olmaz.
2.
Buluntu Çocuğun Köleliğine Veya Hürriyetine Taalluk Eden Hükümler
Buluntu
çocuk kendisinin köle olduğunu ikrar etmezse, hür sayılır. Bir kimse onun köle
olduğuna dair delil gösterirse, köle olduğu sabit olur. Çocuk bir kimsenin
kölesi olduğunu ikrar eder ve o şahıs da onu doğrularsa, sözü kabul edilir.
Ancak daha önce çocuğun hür olduğuna dair bir ikrarın geçmemiş olması şarttır.
Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, onun
hürriyetine delil olacak satış ve nikah gibi bir tasarrufta bulunmamış olması
şart değildir.
Bilakis
en zahir kavle göre, bu tasarruflarda bulunduktan sonra aslî köle olduğu ve
gelecekte olacak hükümler hakkında yapacağı ikrar kabul edilir. Geçmişte
başkasına verdiği zarar ile ilgili hükümler hakkındaki ikrarı kabul edilmez.
Vermesi gereken bir borcu olur da köle olduğunu ikrar ederse ve elinde malı
varsa, borcu o maldan ödenir.
Bir kimse
elinde delil olmadığı halde buluntu çocuğun kendisinin kölesi olduğunu iddia ederse,
bu iddiası kabul edilmez. Keza çocuk da o şahsın kölesi olduğunu iddia ederse,
en zahir kavle göre iddiası geçerli sayılmaz.
Bir kimse
elinde bulundurduğu mümeyyiz olan veya mümeyyiz olmayan çocuğun kendisinin
kölesi olduğunu iddia ederse ve bulan kişi tarafından durumu bilinmiyorsa,
köle olduğuna hükmedilir. Şayet çocuk buluğ çağma erer de: "Ben
hürüm." derse, en sahih kavle göre hür olduğuna dair şahit göstermedikçe
iddiası kabul edilmez.
Bir kimse
şahit göstererek buluntu çocuğun köle olduğunu söylerse, iddiası şu şartla
kabul edilir: Mülkiyetine geçirme sebebi için şahit göstermelidir. Bir kavle
göre sadece: "Mülkümdür." demesi, onun kölesi olduğuna yeterli delil
olur.
Hür ve müslüman bir kimse buluntu çocuğun oğlu olduğunu söylerse,
nesebine dahil olur ve onun terbiyesi ile ilgilemeye
kendisi daha layıktır. Bir köle buluntu çocuğu nesebine katarsa, çocuk ona ait
olur. Bir kavle göre efendisinin onu tasdik etmesi şarttır.
Bir kadın
buluntu çocuğu nesebine dahil ederse, en sahih kavle
göre ona ait olmaz. Şayet iki kişi buluntu çocuğun kendilerine ait olduğunu
iddia ederlerse, müslüman ve hür olan zımmi ve köle olana tercih edilmez, iddiada bulunanların
şahitleri yoksa iakidin kime iltihak edeceği kaifçe (bilir kişice) tespit
edilir ve hangisinin nesebine katarsa çocuğu o alır. Kaif
yoksa veya tespit edemezse veya hiçbirinin de nesebine katamazsa veya her
ikisine de dahil ederse; çocuk buluğa erdikten sonra
tabiatı ile onlardan hangisine meylederse, onun nesebine dahil edilmesi
emredilir. Şayet her ikisi bir birine zıt iki şahit gösterirlerse, en zahir
kavle göre her ikisinin delili düşer ve kaifm sözü
tercih edilir.