BEYHAKİ KÜLLİYATI |
İ’TİKAD |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Hz. Ebi'I-Hasan Ali b.
Ebi Talib'in Hilafete Getirilmesi
Sefine, Allah'ın
Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peygamberlik hilafeti otuz yılolacak,
bundan sonra da Allah mülkü dilediğine verecektir" buyurduğunu söyleyip,
Ebu Bekr'in, Ömer'in, Osman'ın ve Ali'nin hilafetini zikretti.
Said der ki: Sefine'ye:
"Bunlar Hz. Ali'nin halife olmadığını iddia ediyorlar" dediğimde,
Sefine: "Zerka oğulları yalan söylüyorlar" karşılığını verdi.
Zühri der ki: Hz. Osman
öldürülünce Hz. Ali halkın karşısına çıkıp, onları kendisine biat etmeye
çağırdı ve halk ona biat etti. Ne Talha, ne de başkası ona biat etmekten
çekinmediler. Bunun sebebi de Hz. Osman'a biat edildiği zaman altı kişilik
şurada olanlardan Hz. Alı dışındaki herkesin hilafet hakkından feragat etmiş
olmalarıdır. Sahabeden kalan en faziletli kişi de Hz. Ali'ydi. Hiç kimse
hilafete onun kadar hak sahibi değildi. Hz. Ali de, altı kişilik şuradan geriye
kalanların hepsi kendisine biat etmeden kendisini bu konuda hak sahibi
görmemişti.
[T] Hasen
Hasan'ın bildirdiğine
göre Hz. Ali, Talha ve arkadaşları peşinden Basra'ya gelince, Abdullah b.
el-Kavva ve İbn Abbad kalkıp şöyle dediler:
"Ey müminlerin
emiri! Buraya geliş sebebini bize söyle. Bu (hilafet), Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sana vasiyeti mi? Yoksa vermiş olduğu bir sözü mü
veya ümmet ayrılığa düştüğü için mi geldin?" Hz. Ali onlara şöyle cevap
verdi: "Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adına ilk yalan
söyleyecek kişi ben olamam. Vallahi Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ani
bir ölümle ölmedi ve öldürülmedi. Bir müddet hasta olarak kaldı ve bu süre
zarfında müezzin gelip namaz için çağırınca, benim orada olduğumu bilmesine
rağmen: "Ebu Bekr'e söyleyin, insanlara namazı o kıldırsın" buyurdu.
Eğer bana böyle bir emir vermiş olsaydı, onu yerine getirirdim. Hatta
hanımlarından biri: ''Ebu Bekr yufka yüreklidir. Senin yerine geçerse sesini
insanlara duyuramaz. Namaz kıldırması için Ömer'e emir versen'' deyince
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Siz Hz. Yusufla uğraşan
kadınlar (gibi) değil misiniz" buyurdu. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince Müslümanlar, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine dinleriyle ilgili şeyi teslim ettiği
Ebu Bekr'e dünya işlerini de teslim ettiler ve ona biat ettiler. Ben de
insanlarla beraber ona biat ettim, beni savaşa gönderince savaştım, bana ihsan
edince kabul ettim. Onun idaresinde kadı olarak Allah'ın had cezalarını
uyguladım. Eğer bu konuda haktan saparak bir karar verecek olsaydı kesinlikle
emirliğe oğlunu tercih ederdi, ama o hiç tereddüd etmeden Ömer'i işaret etti.
Müslümanlar Ömer'e biat edince ben de biat ettim, beni savaşa gönderince
savaştım, bana ihsan edince kabul ettim. Onun idaresinde kadı olarak Allah'ın
had cezalarını uyguladım. Eğer bu konuda haktan saparak bir karar verecek
olsaydı kesinlikle emirliğe oğlunu tercih ederdi. Fakat Ömer kendisinden sonra
gelecek olan halifenin yapacağı bir günahın kabirde kendisini bulacağı
endişesine kapılıp bu korkudan kendisini ve oğlu Abdullah'ı mesul olmaktan
kurtarmak için ne Ebu Bekir gibi tavsiye etti, ne oğlunu şuraya koydu. O bundan
kendini soyutlayarak bu danışma ve seçme işini içlerinde benim de olduğum
Kureyşli altı kişiye verdi. Bu altı kişi toplanınca Abdurrahman b. Avf kalkıp,
kendisi dışındaki beş kişiden birisini seçip işi ona vermesi halinde ona
uyacağımıza dair söz verirsek, kendisinin hilafetten feragat edeceğini söyledi.
Söz verdiğimizde ise Osman'ın elini tutup ona biat etti. Bunun üzerine kendi
durumumu düşündüm. Anladım ki, biattan önce söz vermişim. Ben de Osman'a biat
ettim. Beni savaşa gönderince savaştım, bana ihsan edince kabul ettim. Onun
huzurunda kadı olarak Allah'ın had cezalarını uyguladım. Hz. Osman vurulunca
kendi halimi düşündüm. Ebu Bekr ve Ömer'e karşı sorumluluğumu yerine
getirmiştim ve Osman'a verdiğim söz de yerine gelmişti. Bu sırada da
Müslümanlardan kimsenin bende bir alacağı ve talebi yoktu. Bana denk olmayan
Muaviye ortaya çıktı, bu kişinin ne akrabalığı benim gibi Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yakın, ne de ilmi benim ilmime denk, ne de
İslam'da benim gibi bir önceliği vardı. Ben bu işe ondan daha layıktım."
Abdullah b. el-Kevva ve
İbn Abbad: "Doğru söyledin. Talha ve Zübeyr'le neden savaştığını bize
söyle. Bunlar senin hicret arkadaşların. Rıdvan biatında beraber olduğun ve
Osman'ı seçen şurada seninle beraber olan kişilerdi" deyince, Hz. Ali şöyle
cevap verdi: "Bunlar Medine'de bana biat ettiler, Basra'ya varınca
bozdular. Ebu Bekr ve Ömer'e biat eden biri biatını bozsaydı kesinlikle onunla
da savaşırdık."
Şeyh imam Ebu't-Tayyib
Sehl b. Muhammed es-Su'luki, Hz. Ali'nin üstünlüğünü, meziyetlerini ve doğruluğunu,
imanının kuvvetini ve biatının doğruluğunu anlatan bu hadisi zikrederken şöyle
demiştir: Hz. Ali, Abdurrahman'ın şura heyetine sunduğu teklifi zikretmiş ve:
"O zaman bu teklife karşı içimde bir sıkıntı oluştu" demiştir. Bu da
gösteriyor ki; Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer'in hilafetinde aynı sıkıntıyı
hissetseydi ve buna rağmen sıkıntısını açığa vurmadan zahiren biat etmiş
olsaydı, Abdurrahman'ın yaptığından dolayı sıkıntı duyduğunu söylediği gibi
bunu da söylerdi.
Beyhaki der ki: Talha ve
Zübeyr'in Hz. Ali ile savaşmaları, bazı insanların kendilerine Hz. Ali'nin, Hz.
Osman'ın öldürülmesine razı olduğunu söylemeleridir. Bu sebeple Talha ve
Zübeyr, müminlerin annesi Hz. Aişe'ye gidip, onun da Hz. Osman'ın öldürenlerden
intikam alınması için çıkmasını, Hz. Ali'nin, Hz. Osman'ı öldürmek için
Medine'ye gelenlerle aralarından çekilmesini söylemesini istediler. Şeytan iki
gruba da fitneyi soktu ve sonunda savaştılar. Sonra bu yaptıklarına pişman
oldular ve birçoğu da tövbe etti. Hz. Aişe: "Haris b. Hişam'ın oğlu gibi
on çocuğumu kaybetmeyi, bu yolculuğa çıkmamış olmaya tercih ederdim"
derdi.
Rivayet edildiğine göre
Hz. Aişe bu olayı ne zaman hatırlasa başörtüsünü ıslatıncaya kadar ağlar ve:
"Keşke unutulup gitseydim (de Ali'ye karşı çıkmasaydım)" derdi.
Hz. Ali, Cemel günü
Talha'yı çağırdı, Talha gelince de: "Allah için söylemeni istiyorum;
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ben kimin mevlasıysam, Ali de
onun mevlasıdır. Allahım, ona dost olana dost, düşman olana da düşman ol''
buyurduğunu duymadın mı?" diye sordu. Talha: "Evet" cevabını
verince, Hz. Ali: "O zaman benimle neden savaşıyorsun?" diye sordu.
Talha: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sana söylediği bu sözü
unuttuğum için" deyip oradan ayrıldı.
[T] Hakim (3/371).
Rivayet edildiğine göre
Talha vurulunca, Hz. Ali'nin dostlarından bir adama biat etti (Hz. Ali'ye biat
ettiğini söyledi) ve vefat etti. Bu durum Hz. Ali'ye bildirilince: "Allah
en yücedir. Allah ve Resulü doğru söyledi. Allah, onun bana biat etmeden
Cennete girmesini kabul etmedi" dedi.
Hz. Ali, Zübeyr b.
el-Avvam'ın, (savaşmayı bırakıp) geri döndüğünü ogrenince şöyle dedi:
''Vallahi, korktuğu için geri dönmedi. O tövbe ederek geri döndü."
Zübeyr'in katili Curmuz
gelince, Hz. Ali şöyle dedi: "Safiyye'nin oğlunun katili Cehenneme girsin.
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Her peygamberin bir havarisi
vardır. Benim Havarim de Zübeyr'dir'' buyurdu."
[T] Sahih hadistir.
Ahmed (1/89, 102, 103) ve Tirmizi (3744).
Hz. Ali dedi ki:
"Ben, Talha ve Zübeyr'in, Yüce Allah'ın, ''Biz onların gönüllerinde olan
kini çıkardık, artık onlar sedider üzerinde karşılıklı oturan
kardeşlerdir''[Hicr 47] buyurduğu kişilerden olmamızı umarım."
Hz. Ali'nin Hz. Osman'ın
öldürülmesiyle bir ilgisi yoktu ve şöyle derdi: "Vallahi ben ne öldürdüm,
ne öldürülmesini emrettim, ne öldürülmesine razı oldum, ne de öldürülmesine
ortak oldum. Ama engel olmaya gücüm yetmedi. Yine Hz. Ali şöyle derdi:
"Ben ve Osman'ın, Yüce Allah'ın, ''Biz onların gönüllerinde olan kini
çıkardık, artık onlar sedider üzerinde karşılıklı oturan kardeşlerdir''[Hicr
47] buyurduğu kişilerden olmamızı umarım."
[T] Sahih hadistir. İbn
Sa'd TabaktU (3/113) ve Ahmed Fadailu's-Sahabe (729, 7018, 1291, 1295, 1298,
1299, 1300).
Şa'bi der ki: Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından beş yüz veya daha fazla kişiye
yetiştim, hepsi de: "Osman, Ali, Talha ve Zübeyr Cennettedir"
diyordu.
Şam halkıyla beraber Hz.
Osman'ı öldürenlerin cezalandırılmasını istemek için Hz. Ali'ye karşı çıkmaları
ve Hz. Ali'yle hilafet konusunda tartışmaları, doğru değildi. Hz. Ali'nin, Hz.
Osman'ın öldürülmesiyle ilgisi yoktu. Kendisine yapılan biatın geçerli
olmasına, ilk Müslümanlardan olması, hicret etmesi, Allah yolunda cihad etmesi
ve birçok üstünlüğünü delil gösterebiliriz.
Hz. Ali'ye karşı çıkan
ve onunla tartışan, Hz. Ali'ye karşı azgınlık etmiş sayılır. Allah'ın Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ammar b. Yasir'in azgın bir topluluk tarafından
öldürüleceğini bildirmişti. Ammar'ı da Sıffin' de Hz. Ali'ye karşı çıkanlar
öldürmüştü.
Ümmü Seleme'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ammar'a: "Seni
azgın olan bir topluluk öldürecektir" buyurmuştur. [T] Sahih hadistir. Müslim (2916) ve Buhari
(337, 2812).
Ümmü Seleme, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ammar'a: "Seni azgın olan bir topluluk
öldürecektir" buyurduğunu nakletmiştir.
Muhammed b. İshak b.
Huzeyme der ki: Allah'ın Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonra en
üstün ve hilafete en layık olan kişi Ebü Bekr esSıddik'tir. Sonra Ömer
el-Faruk, Sonra Osman b. Affan, sonra Ali b. Ebi Talib' dir. Allah hepsinden
razı olsun.
Yine İbn Huzeyme der ki:
Hz. Ali ile halifeliği konusunda onunla tartışan herkes azgındır. Bütün
şeyhlerim böyle derlerdi. İbn İdris yani Şafii de aynı görüştedir.
Beyhaki der ki: Azgınlık
yaparak Hz. Ali'ye karşı gelenler İslam'dan çıkmış olmazlar. Allah'ın Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Davaları bir olmasına rağmen iki büyük
topluluk savaşmadıkça ve çok sayıda kişi öldürülmedikçe kıyamet kopmaz"
buyurmuştur.
Ebu Hureyre bu hadisi
Allah'ın Resulü'nden rivayet etmiştir.
Allah en doğrusunu
bilir; ama hadisteki kıyamet saatinden o asırda birçok kişinin öldürüleceği
kastedilmiştir.
Sahih olarak rivayet edildiğine
göre, Ali onlarla doğru olan birinin azgın olanla savaşması şeklinde savaşmış,
yaralılara dokunmamışlar, kaçanı kovalamamışlar ve öldürülenin de hiçbir şeyini
(ganimet olarak) almamışlardır.
Ebu Umame der ki: Ben
Sıffın'de bulundum. Savaşanlar, yaralılara dokunmuyorlar, kaçanları
öldürmüyorlar, ölenlerin eşyalarını almıyorlardı. Allah'ın Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ümmeti arasında iki grubun ayrılığa düşeceğini, içlerinden
dinden çıkanların çıkacağını ve bu iki gruptan haklı olan tarafın bu dinden
çıkanları öldüreceğini söylemişti. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hz.
Ali'nin fırkasını ve diğer fırkayı ümmetinden saymış, sonra Nehrevan halkından
olan çıkanlar ortaya çıkmışlar ve Hz. Ali adamlarıyla birlikte onları
öldürmüştür. Karşı karşıya gelen iki fırka da haktır. Allah'ın Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) dinden çıkan Haricileri vasfetmiş ve aralarında
olan organları eksik birini tarif etmiş, Müslümanlar, Haricilerin arasında
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasfettiği gibi olan organları
eksik adamı görmüşlerdi.
[T] Hakim (2/155)
Ebu Said el-Hudri ve
başkalarının rivayet ettiği hadiste Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
haber verdiği durum, onun vefatından sonra olacak şeyi bildirmesi yönüyle peygamberliğine
delilolarak ta gösterilebilir.
Müminlerin emirinin
üstünlüğünü gösteren başka bir şey de, onlarla savaşmakta haklı olması ve eline
geçirdiklerini öldürmesidir. Hz. Ali, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) vasfettiği organları eksik olan kişi bulununca, onlara karşı muvaffak
olduğu için secdesine kapandı. Bu hadisleri Fadail adlı kitabımızda
zikrettiğimiz için bu kitapta daha fazla yer vermeye gerek yoktur.
[T] Sahih hadistir.
Müslim (1065).
Ebu Bekre der ki:
Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minberde gördüm, Hasan b. Ali
yanındaydı. Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir halka, bir de
Hasan b. Ali'ye bakıyor ve: "Bu oğlum efendidir. Umulur ki Allah onunla
iki Müslüman grup arasını bulur" buyuruyordu. [T] Sahih
Süfyan der ki:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Müslümanlardan iki grup
demesi gerçekten çok hoşumuza gidiyor."
Beyhaki der ki:
Hoşlarına gitmesi, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hepsini Müslüman
olarak adlandırmasıdır.
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber verdiği şey, Hz. Ali'nin vefatından sonra
Hz. Hasan'ın idareyi Muaviye b. Ebi Süfyan'a teslim etmesi suretiyle iki
topluluğun arasını bulmasıdır.
O zaman Hz. Hasan
hutbesinde şöyle demişti: "Ey insanlar! Allah ilkimizle sizi hidayete
kavuşturmuş, sonuncumuzla da kanınızın akmasına engelolmuştur. Muaviye ile
ihtilaf ettiğimiz şeye benden daha çok hakkı olan yoktur. Müslümanların
barışması ve kanlarının akmasının önüne geçilmesi için bu işi Muaviye'ye bıraktım.
"Bilmem; belki bu gecikme sizi denemek ve bir süreye kadar geçindirmek
içindir."[Enbiya 111]
Beyhaki der ki: Bu
kitabda Ehl-i sünnet ve'l-cemaatin itikadını anlatıp sözlerini naklettik. Her konuyu
delilleriyle ve açıklayarak ayrı ayrı işledik. Usulle ve delillerle ilgili
kısımları okuyanın daha kolayokuyup faydalanması için kısa tuttuk. Allah,
sünnete uymada ve bidatten kaçınmada bizi muvaffak kılsın. Fazlı ve rahmetinin
genişliğiyle, sonumuzu da doğruluk ve saadet içinde kılsın. O, merhameti çok,
ihsanı bol ve mağfireti geniş olandİr.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: