BEYHAKİ

KÜLLİYATI

KADER

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Her Çocuk Fıtrat Üzere Doğar Ve Çocuklar'da Hüküm

 

Allah'ın: "Kullarımın Hepsini Hanif Yarattım" Buyruğunun, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her Çocuk Fıtrat Üzere Doğar" Buyruğunun ve Çocuklarda Hükmün Beyanı

 

586- İyad b. Himar el-Mucaşii bildiriyor: Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hutbesinde şöyle buyurdu: "Şunu bilin ki, Rabbim, bugün bana öğrettiği, sizin ise bilmediğiniz şeyleri size öğretmemi emretti ve buyurdu ki: ''Bir kula ihsan ettiğim her şey helaldir. Ben kullarımın hepsini de tertemiz olarak yarattım; ancak şeytanlar onlara gelip dinlerinden alıkoydular ve kendilerine helal kıldığım şeyleri haram yaptılar. Haklarında bir şey indirmediğim bazı şeyleri bana ortak koşmalarını emrettiler.''

Yüce Allah yeryüzü ahalisine baktı ve Ehl-i kitab'dan olan bazıları dışında diğer bütün Araplara ve Arap olmayanlara öfkelendi. Bana da: ''Ey Muhammed! Hem seni, hem de senin vasıtanla diğer insanları denemek için ben seni gönderdim. Sana, uyurken de, uyanıkken de okuyabileceğin, hiçbir suyun yok edemeyeceği bir Kitap indirdim'' buyurdu. Yüce Allah, Kureyşlileri yakmamı emretti. Ancak kendisine: ''Rabbim! O zaman başımı koparıp yerlere atarlar!'' dediğimde buyurdu ki: ''Seni (yurdundan) çıkardıkları gibi sen de onları çıkar! Onlara karşı savaş ki biz de sana yardım edelim. Bağışlarda bulun ki biz de sana ihsanlarda bulunalım. Sen bir ordu çıkar ki, biz de yardım olarak aynısından beş tane ordu gönderelim. Sana tabi olanlarla beraber, sana isyan edenlere karşı savaş!''

 

Yüce Allah yine buyurdu ki: ''Cennet ahalisi şu üç zümreden olacaktır: Adaletli olan, bağışlarda bulunan ve görevini başarılı bir şekilde ifa eden yöneticiler. Bütün yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve şefkatli olan kişiler. Bir de namuslu ve iffetli çoluk çocuk sahibi olan kimseler.''

 

Yine: ''Cehennem ahalisi de şu beş zümreden olacaktır: Hiçbir gücü bulunmayan, aile ve mal istemeyen ve içinizde birilerine tabi olarak yaşayan zayıf kişiler, hırsı aşikar olan ve en basit şeylerde bile ihanet eden hainler, sabah akşam seni, ailen ve malın konusunda aldatan kişiler'' buyurdu."

 

Ravi der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cimriliği veya yalancılığı ve çirkin sözler söyleyen kötü huylu kişileri de zikretti."

 

Müslim, Sahih'inde iki ayrı yolla Hişam ad-Destuval'den ve İbn Ebi Artibe ile Matar el-Verrak kanalıyla Katade'den rivayet etti.

 

 

 

587- Bu hadis başka bir kanalla da "Bir kula verdiğim her mal helaldir" lafzıyla rivayet olunmuştur. Müslim, Abdurrahman b. Bişr'den naklederek Hemmam b. Yahya'nın iddiasına göre Katade, bunu Mutarriften işitmemiştir.

 

 

 

588- Hemmam der ki: Katade'nin yanında iken bu hadisi zikrettik. Aramızda hadis ezberlemede kendisinden daha güçlü biri olmayan Yunus el-Hedadi: "Katade bu hadisi Mutarriften işitmemiştir" dedi. Onu (böyle demesinden dolayı) kınadığımızda: "(İsterseniz bunu) ona sorun" dedi. Biz de bunu ona sormaktan çekindik. Bir bedevi gelince ona: "Katade'ye, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), İyad b. Himar'dan nakledilen hutbesini sor bakalım. Bunu Mutarriften işitmiş mi?" dedik. Bunun üzerine bedevi: "Ey Ebu'l-Hattab! Bana Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hutbesini anlat. Sen bunu bizzat Mutarriften mi işittin?" deyince, Katade öfkelenerek: "Üç kişi bana bu hadisi kendisinden nakletti. Kardeşi Yezid b. Abdillah eş-Şıhhlrı:, Ala b. Ziyad el-Adevi bunu bana Mutarriften nakletti" dedi.

 

Ravi der ki: "Katade üçüncüsünü de zikretti, ama Hemmam bunu hatırlamamaktadır. "

 

 

 

589- Ebü Bekr b. Ahmed b. İshak b. Eyyüb el-Fakih der ki: Bu hadis daha önce nakledilen haberlerden birine muhalif değildir. Hanif kelimesi lügatte doğruluk ve istikamet demektir. Bu sebeple lediğe "selim", muhlike "mefaze", esvede "kafur" denildiği gibi hanife: "Ahne!' denilmektedir. Eğer hanif kelimesi lügatte dürüstlük ise ve Allah: "Ben kullarımın hepsini de hanif olarak yarattım" buyuruyorsa: "Ben kullarımı dürüst yarattım. Ancak şeytanlar gelip onları dinlerinden yani ezeli ilmimde bildiğim, takdir ettiğim ve bu vakitte ondan çıkacaklarını yazdığım dinlerinden alıkoydular" buyurması çok yerindedir. Eğer bu, bu şekilde doğru ise bu konuda daha önce zikredilen bütün haberlere de muvafıktır demektir.

 

Alimler hanif kelimesi hakkında ihtilaf etmiştir. Mücahid: "Hanif kendisine uyulan demektir" derken, Hasan, Süddi ve Dahhak: "Çok hacceden kimsedir" demişlerdir. Husayf ise: "Anlamı muhlis kimsedir" demiştir. Yüce Allah'ın: "Fakat o, hanlf (Allah'ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir Müslümandı"[Al-i İmran 67] buyruğu hanif kelimesinin İslam olmadığına delalet etmektedir. Burada Yüce Allah, hanif ile Müslüman arasını ayırmıştır. Eğer "Muhammed b. İshak - Sevr b. Zeyd - Yahya b. Cabir - Abdurrahman b. Aiz - İyad b. Himar - Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)" kanalıyla Yüce Allah'ın: "Adem'i ve oğullarını hanif Müslümanlar olarak yarattım" buyurduğunun rivayet edildiği söylenecek olursa, bu haber hakkında menfi görüş olduğu söylenir. Zira Şu'be, Said, Hişam, Hemmam ve Ma'mer bu haberi Muhammed b. İshak'ın rivayet ettiği habere muhalif olarak rivayet etmişlerdir. Muhammed b. İshak hadisleri mana olarak da rivayet ederdi. Eğer haberi sahih olsaydı Katade ve Hasan kendisine ihtilaf etmezlerdi. Bu şekilde bu konuda zikredilen haberleri bırakmak doğru değildir. Eğer bu doğru bir haber olsaydı biz de bunu huccet sayardık. Zira rivayetinde: "Onları Müslümanlar olarak yarattım" ibaresi geçmiştir.

 

Kaderiyye fırkasının dediğine göre Allah onları ne Müslüman, ne de kafir olarak yaratmıştır. Bu da imkansız bir şeydir. Muhtemelen burada imkansız olan şeyle daha önce zikredilen ayetler ve haberler doğrultusunda Allah'ın bir kısmını Müslüman, bir kısmını da kafir olarak yaratmış olması kastedilmektedir. Aynı haber de dediğimiz şeye delalet etmektedir ki Allah: "Ben onların hepsini yarattım ve şeytanlar onları dinlerinden alıkoydular" buyurmuştur. Ancak şeytanlar hepsini değil bir kısmını alıkoymuştur. Çünkü (şeytanlar) peygamberleri, Yahya b. Zekeriya'yı, çocukları ve delileri bir şeyden alıkoyamazlar. Ancak:

 

"Hepsini alıkoydu" demesi sabit olunca: "Hepsini yarattım" buyruğuyla bir kısmının kastedildiği sabit oldu. Eğer: "Haberde: ''Kullarımı yarattım'' buyurmaktadır. Kullanm ifadesi de sadece bir kısmını kapsamaz" diyecek olursa, ona şöyle denilir: "Kullarım ifadesi bir kısmını kapsar. Zira Yüce Allah: "(Bu,) Allah'ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir pınardır"[İnsan 6] buyurmaktadır. Yüce Allah burada kullarının bir kısmını kastetmiştir ki, onlar da müminlerdir. Yine: "Ey kullarımı Bugün size korku yoktur"[Zuhruf 68] buyurmaktadır. Yüce Allah burada da kullarının bir kısmını kastetmiştir ki, bunlar da müminlerdir. "Kullanmı yarattım" buyruğuyla da bu şekilde kullarının bir kısmını kastetmektedir.

 

 

 

590- Beyhaki der ki: İshak b. İbrahim el-Hanzali: "Kullarımı hanif olarak yarattım" ifadesinin: "Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: ''Ben sizin Rabbiniz değil miyim?'' (Onlar da), ''Evet (buna) şahit olduk'' dediler"[A'raf 172] buyruğuna dayanarak ilk misak (söz alma) anlamında olduğu görüşüne varmıştır.

 

 

 

591- Ebü Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Her insan fıtrat üzere doğar. Ancak anne babası sonradan onu Yahudi veya Hıristiyan veya Mecüsi yaparlar. Hayvanın, azalan tam bir hayvan doğurması gibi. Hiç hayvanın kulağı kesik bir hayvan doğurduğunu gördünüz mü?"

Buhari, Sahih'inde Adem kanalıyla İbn Ebi Zi'b'den rivayet etti.

 

 

 

592- Ebü Hureyre der ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Her çocuk fıtrat üzere doğar. Ebeveyni sonradan onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yaparlar. Bir hayvanın tam olarak bir hayvan doğurması gibi; hiç kulağı kesik doğan bir yavru gördünüz mü?" Sonra Ebü Hureyre şu ayeti okudu: "Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah'ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu, dosdoğru dindir, fakat insanların çoğu bilmezler."[Rum 30]

 

 

 

593- Ebü Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Her insan fıtrat üzere doğar, Ancak anne babası sonradan onu Yahudi veya Hıristiyan veya Mecüsi yaparlar. Aynen hayvanın, azalan tam bir hayvan doğurması gibi. Hiç hayvanın kulağı kesik bir hayvan doğurduğunu gördünüz mü?" İsterseniz bu konuda: " Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah'ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu, dosdoğru dindir, fakat insanların çoğu bilmezler"[Rum 30] ayetini okuyun."

 

Bunu Müslim, Sahih'de Hacib b. el-Velid'den rivayet etti.

 

 

 

594- Ebü Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her doğan bu (İslami) fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır. Tıpkı hayvanın yavrusunu tam olarak doğurması gibi. Hiç doğan yavruda kesik bir organ görür müsünüz? Onun azasını sonradan siz kesiyorsunuz" buyurdu. Oradakiler: "Ey Allah'ın Resulü! Küçük iken ölen kişinin durumu ne olacaktır?" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Yaşasalardı) Allah neler yapacaklarını herkesten ıyı bilendir" buyurdu.

 

Buhari, İshak kanalıyla Abdurrezzak'tan ve Müslim ise Muhammed b. Rafi' kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etmiştir. Ayrıca A'rec bunu Ebu Hureyre'den "fıtrat üzere" ibaresiyle aktarmış ve eklemeyi sonunda zikretmiştir. 

 

[T] Buhari (6599) ve Müslim (2658/24).

 

 

 

595- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her insan mutlaka (İslami) millet üzere doğar ve konuşacak yaşa gelene dek öyle kalır. Sonra anne babası onu Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır veya müşrik yapar veya Mecılsileştirir" buyurdu. Oradakiler: "Ey Allah'ın Resulü! Küçük iken ölen kişinin durumu ne olacaktır?" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Yaşasalardı) Allah neler yapacaklarını herkesten iyi bilendir" buyurdu.

Müslim, Sahih'de Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve Ebu Kureyb kanalıyla Ebu Muaviye'den rivayet etmiştir. Aynı manada rivayet Abdullah b. Numeyr kanalıyla A'meş'ten aktarılmıştır.

 

 

 

596- Bu hadis başka bir kanalla "her doğan fıtrat üzere" ibaresiyle rivayet olunmuştur. Hafs b. Giyas ile Ebü Bekir b. Ayyaş, A'meş'ten "her doğan İslam üzere doğar" ibaresiyle aktarmıştır. Veki ile Ebü Muaviye ise A'meş'ten "her doğan millet üzere doğar" ibaresiyle rivayet etti. Bu da A'meş'in bunu mervi olan lafzı yerine manası ile (öğrencilerin) bildirdiğini göstermektedir.

 

 

 

597- Ebü Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Her insanı annesi fıtrat üzere doğurur. Sonra annesi, babası onu Yahudileştirir, Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir. Eğer annesi, babası Müslüman ise çocuk da Müslüman olur. Şeytan, doğan her çocuğun göğsüne dokunur, Meryem ve Oğlu hariç."

 

Müslim, Sahih'inde Kuteybe'den rivayet etti.  [T] Müslim (2659).

 

 

 

598-599- Esved b. Seri' der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bir gazveye çıkmıştım. Müşriklerle karşılaştığımızda Müslümanlar hızlı ca onları öldürmeye başladı. Hatta onların çocuklarını bile öldürmüşlerdi. Bu durum Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaştırılınca: "Bazı topluluklara ne oluyor da işi düşmanın çoluk çocuğunu da öldürmeye kadar götürdüler? Sakın çoluk çocuğu öldürmeyin!" buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Onlar müşriklerin çocukları değil midir?" denilince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizin hayırlılarınız (evvelce) müşriklerin çocukları değil midir? Her çocuk, fıtrat üzere doğar; dili dönünceye kadar da öyle devam eder. Sonra anne babaları, onu Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırırlar" karşılığını verdi.

Lafız Fezari'nin lafzıdır.

 

Ahmed b. Ubeyd der ki: "Her çocuk, fıtrat üzere doğar" buyruğu, Adem'in sulbünden çıkarıldıkları ve tevhid konusunda ikrarda bulundukları zamanki fıtrat manasındadır.

 

Beyhaki der ki: Mualla b. Ziyad, Eş'as, Mübarek b. Fadale ve başkası bunu Hasan'dan bu manada rivayet etmişlerdir.

 

 

 

600- Hasan bildiriyor: Şair biri olan ve ilk defa kıssa anlatan Esved b. Seri' anlatıyor: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte dört gazvede bulundum. Kavim savaşçıları öldürdükten sonra onların çocuklarını da öldürmeye başladı. Bu durum Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yetişince: ''Bazı kavimlere ne oluyor ki savaşçıları öldürdükten sonra onların çocuklarını da öldürmektedir?'' buyurdu. Bir adam: ''Ey Allah'ın Resulü! Onlar müşriklerin çocuklarıdır'' deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bir ümmetten doğan her çocuk mutlaka İslam fıtratz üzere doğar; dili dönünceye kadar da öyle devam eder. Sonra anne babaları, onu Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir'' buyurdu."

 

Müslim b. İbrahim bunu bu şekilde rivayet etmiştir. Sehl b. Bekkar bunu Seri kanalıyla: "Doğan her nefis mutlaka fıtrat üzere doğar" şeklinde rivayet ederek kendisine muhalefet etmiştir.

 

 

 

601- Hasan: "Esved b. Seri' şöyle anlattı" dedi ve söz konusu rivayeti zikretti. Başkasının Hasan kanalıyla olan rivayetinin buna muvafık olması açısından bu daha doğrudur. Hadis hafızları Hasan'ın Esved b. Seri'den hadis işittiğini sabit görmemiştir.

 

 

 

602- Semure b. Cundub der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her doğan fıtrat üzere doğar" buyurdu. Bazı kimseler: "Ey Allah'ın Resulü! Müşriklerin çocukları da mı?" diye seslenince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müşriklerin çocukları da" buyurdu.

 

 

 

603- Evzai'nin rivayetinde: "Allah'ın ezeli ilminde olduğu gibi onu Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırırlar" şeklinde geçmektedir.

 

 

 

604- Yine Evzai'nin rivayetinde: "Onu Allah'ın ezeli ilminde olanın dışına çıkaramazlar ve Allah'ın ezeli ilminde ne ise onu yaparlar" şeklinde geçmektedir.

 

 

 

605- İbn Vehb der ki: Malik'e: "Hevalarına uyanlar (sapık mezhep sahipleri) bu hadisi bize karşı huccet saymaktadır" denilince, Malik: "Sen de onlara karşı hadisin son kısmını huccet say" karşılığını verdi. Kendisine: "Küçük iken ölen kişinin durumu hakkında ne dersin?" dediklerinde: "(Yaşasalardı) Allah neler yapacaklarını herkesten iyi bilendir" cevabını verdi.

 

 

 

606- Haccac b. Minhal der ki: Hammad b. Seleme'nin: "Her doğan fıtrat üzere doğar" buyruğunu açıklarken şöyle dediğini işittim: "Bize göre burada(ki fıtrat ile) Yüce Allah'ın daha onlar babalarının sulbünde iken onlardan: ''Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şahit olduk, dediler''[A'raf 172] diye söz alması kastedilmektedir."

 

 

 

607- İbrahim b. Ebi Talib der ki: İshak b. İbrahim el-Hanzali, İyad b. Himar'ın rivayetinde: "Kullarımı tertemiz yarattım" demiştir. Ebü Hureyre de rivayetinde: "Her doğan fıtrat üzere doğar" demektedir. Burada: "Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şahit olduk, dediler"[A'raf 172] diye söz alması, yani ilk söz alma kastedilmektedir.

 

Ebu Süleyman el-Hattabi: "Hammad'ın bu konudaki açıklaması güzeldir" demiştir. Sanırım burada fıtrat olarak dünyanın hükümlerine iman etmenin bir şey ifade etmediği görüşüne varmıştır. Zira şeri olarak iman, ancak irade ve fiil ile birlikte bir şey ifade eder. Hadiste: "Sonra anne babaları, onu Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır'' buyruğunu görmez misin? Yani fıtri olarak imanın var olması ile birlikte onun hakkında kafir olan anne babasının hükmü ile hüküm kılınmıştır.

 

 

 

608- Ebu Ubeyd der ki: Muhammed b. el-Hasan'a bu hadisin açıklamasını sorduğumda: "Bu, İslam'ın ilk dönemlerinde miras ayetleri nazil olmadan ve Müslümanlara cihat emredilmeden önce olan bir şeydi" karşılığını verdi.

 

Ebu Ubeyd der ki: Sanırım Muhammed b. el-Hasan, kişinin fıtrat üzere doğup anne babası kendisini Yahudileştirmeden veya Hıristiyanlaştırmadan ölmesi halinde ne kendisinin anne babasına, ne de anne babasının kendisine varis olmayacağı görüşünde idi. Çünkü kendisi Müslümandır ve anne babası kafirdir. Bu sebeple de esir olarak alınması caiz değildi. Kendisi bu konuda: "Ancak miras hakkında ayetler nazil olunca ve sünnet bunun hilafına cereyan edince onların anne babasının dini üzere doğduğunu bilmiş oldu" demektedir. Bu, Muhammed b. el-Hasan'ın kavlidir.

 

Beyhaki der ki: Muhammed b. el-Hasan bunu ahiret hükümleri değil de, dünya hükümleri ile ilgili görmüştür. Şafii de mana olarak buna yakın bir görüşe varmıştır. Ebu Abdirrahman, Şafii'den bildiriyor:

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her doğan, fıtrat üzere doğar" hadisiyle ilgili şöyle dediğini söylemiştik: Bu fıtrat, Allah'ın, yarattıklarını üzerinde yaratmış olduğu durumdur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu kişiler hakkında konuşmaya başlayıp iman veya küfrü tercih edecek çağa gelmeden önce anne babalarına göre hüküm vermiştir. Bunlar doğduğunda anne babaları hangi din üzereyse onlar da aynı durumdadır. Anne baba müminse bunlar da mümin, kafir ise çocuklar da onlar gibi kafir kabul edilir. İslam hükmü kendisine vacip olan kimse de İslam hükmüne göre mirasa dahil olur. Dinden dönenlerden olana kadar da bu durumda kalır. Dinden dönme de ancak bir durumdan diğer bir duruma (İslam dininden başka bir dine) geçme fiili ile gerçekleşir.

 

Şafii bununla Yüce Allah'ın çocuğu yarattığında, çocuğun kendi üzerinde bir hükmünün olmadığını ve buluğ çağına gelip kendisini ifade edecek duruma gelinceye kadar dünya işlerinde anne babasına tabi olduğu sonucuna vardı. "Ala b. Abdirrahman -babası - Ebu Hureyre" kanalıyla Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer anne baba Müslüman ise kendisi de Müslümandır" şeklinde naklettiğimiz ziyade, bu manaya işaret etmektedir. Ahiretteki hükmü ise haberin sonunda belirtilmiştir. Yani küçük iken ölen kişinin durumunun sorulması halinde: "(Yaşasalardı) Allah neler yapacaklarını herkesten iyi bilendir" buyurması ile bildirilmiştir.

 

İshak b. İbrahim el-Hanzali de dünyadaki hükümleri konusunda Şafii'den naklettiğimiz görüştedir. Sanırım o bunu Şafii'nin kitabından almış ve sonra buna ilavede bulunmuştur.

 

 

 

609- İshak (b. İbrahim el-Hanzali) der ki: Ebü Hureyre: "Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur"[Rum 30] ayetinin açıklaması olarak, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyruğunu aktarmıştır. Burada Yüce Allah'ın kıyamet gününe kadar yaratacağı her zürriyeti Adem'in sulbünden çıkardığı zaman onları cennetlik veya cehennemlik olarak yaratması kastedilmektedir ki o zaman Yüce Allah: ''Bunlar cennetlik, bunlar da cehennemliktir'' buyurmuştu. Her doğan işte o fıtrat üzere doğar. Hızır'ın öldürdüğü çocuk hakkında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah onu yarattığı gün kafir olarak yarattı'' buyurduğunu görmez misin? Oysa bu çocuk mümin bir anne ve mümin bir babanın evladı idi. Allah çocuğun fıtratını Hızır'a bildirdi. Ancak Musa'ya bildirmedi. Allah, makamını yükseltmek ve ilmine ilim katmak için bu mucizeyi kendisine göstermişti.

 

''Sonra anne babası, onu Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır'' buyruğuna gelince; burada size anne babanın durumu ile miras ve başka şeylerde ihtiyaç duyacağınız hükümleri bildirmiştir. Yani: ''Eğer anne baba mümin kimseler ise çocuk hakkında namazda, hükümlerde ve mirasta anne babasının hükmü ile hüküm veriniz. Eğer kafir iseler miras ve namazda küfrün hükmü ile hüküm veriniz. Onu yarattığım fıtrat konusunda da bir bilginiz yoktur'' buyurmaktadır. Necde el-Haruri'nin, İbn Abbas'a müşriklerin çocuklarım öldürme konusunu yazınca, İbn Abbas'ın cevaben: ''Eğer Hızır'ın o çocuk hakkında bilgi sahibi olduğu gibi sen de onlar hakkında bilgi sahibi isen onları öldür'' yazdığım görmez misin? Yani hiç kimse Hızır'ın ilmi gibi bir ilme sahip değildir. Allah gemi ve duvar alayında bu ilmi kendisine has kıldığı gibi bunu da has kılmıştır. Ancak zahiri olarak görülen şekliyle Hızır'ın yaptıkları kabul edilir bir şey değildi. Fakat Hızır burada Allah'ın iradesi ile hükmetmiştir."

 

Daha önce zikredilen isnadla Ebu Ubeyd şöyle demiştir: Bana ulaşan habere göre Abdullah b. el-Mübarek'e bu hadisin açıklaması sorulmuştur. O da: "Bu hadisin açıklaması hadisin sonundadır ki, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşriklerin çocukları sorulunca:

 

''(Yaşasalardı) Allah neler yapacaklarını herkesten iyi bilendir'' buyurmuştu" demiştir.

Ebu Ubeyd der ki: "Abdullah b. el-Mübarek'in görüşü, İslam ve küfür olmak üzere gidecekleri şey üzere doğdukları yönündedir. Allah'ın ezeli ilminde Müslüman olması takdir edilen kimse, İslam fıtratı üzere doğar. Allah'ın ezeli ilminde kafir olarak ölmesi takdir edilen kimse de o fıtrat üzere doğar."

 

Beyhaki der ki: örtüşmektedir. Malik b. görüşe işaret etmiştir."

 

"Bu söylenenler, Evzai'nin söyledikleriyle Enes de daha önce zikrettiğimiz rivayette bu

 

 

 

610- Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşriklerin küçükken ölen çocuklarının durumu sorulunca: "Allah (büyümeleri halinde) nasıl amel edeceklerini en iyi bilendir" buyurdu.

 

Buhari, Sahih'inde Adem kanalıyla İbn Ebi Zi'b'den ve Müslim başka bir yolla İbn Ebi Zi'b'den ve A'rec ise Ebu Hureyre'den rivayet etti.   [T] Buhari (1/196, 11/432) ve Müslim (2/2, 3).

 

 

 

611- İbn Abbas bildiriyor: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşriklerin küçükken ölen çocuklarının durumu sorulunca: "Allah onları yaratırken neler yapacaklarını en iyi bilendir" buyurdu.

 

Müslim, Sahih'inde Yahya b. Yahya'dan ve Buhari Şu'be kanalıyla Ebu Bişr'den rivayet etti.  [T] Buhari (3/195, 196) ve Müslim (2/302).

 

 

 

612-613- İbn Abbas der ki: Uzun bir zaman ben: "Müslümanların çocukları Müslümanlar ile, müşriklerin çocukları da müşrikler ile beraberdir" demekteydim. Ta ki filan kişi bana filan kişiden rivayette buluncaya kadar. Ben de bana kendisinden rivayette bulunulan filan kişiyi buldum. O da bana bu hadisi şöyle nakletti: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah onların neler yapacaklarını en iyi bilendir'' buyurdu."

 

Lafız Ebü Davud'un lafzıdır. Haccac rivayetinde: "(Bu sebeple artık) böyle demeyi bıraktım" ziyadesinde bulunmuştur. "Hammad - Ammar - İbn Abbas" kanalıyla Allah Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynısı rivayet edilmiştir.

 

Beyhaki der ki: "İbn Abbas'tan gelen bu rivayet, İbnu'l-Mübarek'in yorumunu kuvvetlendirmektedir. Ayrıca ahiretteki hüküm konusunda anne babanın Müslüman veya kafir olmalarının bir şey ifade etmediğine delalet etmektedir. Bu konuda en doğru söylenen şey, durumlarının Allah'a kalmış olmasıdır. Allah'ın ezeli ilminde yaşaması halinde cennetliklerin ameli ile amel edecek olan kimse, Levh-i Mahfüz'da cennetlik kimselerden yazılmış ve yaratılırken cennetlik olarak yaratılmıştır. Allah'ın ezeli ilminde yaşaması halinde cehennemliklerin am eli ile am el edecek olan kimse de Levh-i Mahfüz'da bedbaht kimselerden yazılmış ve yaratılırken cehennemlik olarak yaratılmıştır."

 

 

 

614- Sa'b b. Cessame der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) baskın sırasında ele geçirilen müşrik kadın ve çocukların durumu sorulunca: "Bunlar da müşrik erkekler hükmündedir" buyurdu.

 

Müslim, Sahih'inde Yahya b. Yahya'dan ve Buhari, Ali b. Abdillah kanalıyla Süfyan'dan rivayet etti. [T] Buhari (3012, 3013) ve Müslim (1745).

 

Bu da kesinlikle İslam fıtratı üzere doğmadıklarına delalet etmektedir. Dünyada onlara anne babalarının hükmü ile hükmedilir. Ahirette ise durumları Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah onların neler yapacaklarını en iyi bilendir" buyurduğu gibidir.

 

 

 

615- Hz. Aişe der ki: "Ey Allah'ın Resulü! Müminlerin çocukları ahirette ne olacaklar?" diye sordum. "Onlar babalarıyla beraberdir" buyurdu. Bunun üzerine ben: "Ey Allah'ın Resulü! Amel işlemeden mi?" dedim. Şöyle buyurdu: "Allah onların (dünyada yaşadıkları takdirde) nasıl am el edeceklerini en iyi bilendir." Ben: "Peki müşriklerin çocuklarına ne dersin?" dedim. "Onlar da babalarıyla beraberdir" buyurdu. Ben: "Amel etmedikleri halde mi?" dedim. O da: "Allah onların (dünyada yaşadıkları takdirde) nasıl am el edeceklerini en iyi bilendir" buyurdu.1

 

[T] Ebu Davud (4712).

 

Bu da müşriklerin çocuklarının İslam fıtratı üzere doğmadıklarına delalet etmektedir. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların hükümlerini anne babalarının hükmü yönünde kılmıştır. Ancak bu yönde hüküm verme sadece dünyada geçerli kılınan bir şey de olabilir.

 

 

 

616- Hz. Aişe der ki: Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşriklerin çocuklarını sorduğumda: "Onlar cehennemdedir ey Aişe!" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Müslümanların çocukları hakkında ne dersin?" dediğimde: "Onlar cennettedir, ey Aişe!" buyurdu. "Büyümedikleri ve kalemler haklarında bir şey yazmadığı halde bu nasılolur?" dediğimde:

 

"Rabbin onların (dünyada yaşadıkları takdirde) nasıl am el edeceklerini en iyi bilendir" buyurdu.

 

 

 

617- Bu hadis başka bir kanalla şu ekleme ile rivayet olunmuştur: "Canım elinde olana yemin olsun ki istersen sana cehennemdeki feryatlarını sana dinletebilirim."

Bu ifade, onlar hakkında ahirette geçerli olacak hükmü açıkça dile getirmektedir.

 

 

 

618- Yezid b. Umeyye el-Kureşi bildiriyor: Azib el-Ensarı bir azatlısını Hz. Aişe'ye göndererek ona: "Benden ona selam söyle ve: ''Çocuklar hakkında Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir şey işittin mi?'' diye sor" dedi. Bunun üzerine azatlı Hz. Aişe'ye gidip kendisine selamını iletti ve:

"Oğlun Azib: ''Çocuklar hakkında Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir şey işittin mi?'' diye soruyor" dedi. Hz. Aişe şu karşılığı verdi: "Evet, O'na müşriklerin çocuklarını sorup: ''Müşriklerin (ölen) çocukları nerededir?'' dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Babalarıyla birliktedir'' buyurdu. ''Ey Allah'ın Resulü! Bir amel işlemeden mi?'' dediğimde: ''(Yaşamış olsalardı) ne yapacaklarını en iyi Allah bilir'' buyurdu. Kendisine: ''Ey Allah'ın Resulü! Müminlerin çocukları nerededir?'' dediğimde, yine: ''Babalarıyla birliktedir'' buyurdu. "Bir amel işlemeden mi?" dediğimde: ''(Yaşamış olsalardı) Allah yapacaklarını biliyordu'' buyurdu."

 

 

 

619- Abdullah (b. Mes'üd) der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "çocuğunu diri diri mezara gömen kadın da, gömülen çocukta cehennemdedir ."

Davud b. Ebi Hind ise Amir eş-Şa'bi'den rivayette yukarıdaki isnada muhalefet etmiştir. Muhtemelen Alkame bunu Abdullah ve başkasından işitmiştir.

 

[T] Ebu Davud (4717).

 

 

 

620- Seleme b. Yezid el-Cu'fi der ki: Kardeşimle birlikte Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldik ve: "Ey Allah'ın Resulü! Annemiz Muleyke akrabalık bağlarını gözetir, tasaddukta bulunur ve şöyle şöyle iyilikler yapardı. Ancak Cahiliye döneminde öldü. Bu yaptığı şeylerin (kıyamet gününde) kendisine bir faydası dokunur mu?" diye sorduk. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, dokunmaz" karşılığını verdi. Ona:

"Annemiz Cahiliye' deyken kız kardeşlerimizden birini diri diri toprağa gömmüştü. Bunun kız kardeşimiz için (kıyamet gününde) bir faydası olur mu?" diye sorduğumuzda: "çocuğu gömen de, gömülen de cehennemdedir. Ancak gömen kişinin sonradan Müslüman olması bunun dışındadır" buyurdu.

 

Ravi der ki: Bu durumdan dolayı onların üzüldüklerini görünce de: "Annem de sizin annenizle beraberdir" buyurdu. Bu da bu hükmün ahirette olduğunu açıklamaktadır ki zira Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) annesi de İslam üzere doğmamıştır.

 

 

 

621- Bunu Mu'temir b. Süleyman, Davud b. Ebi Hind kanalıyla Şa'bi' den, o Alkame b. Kays'tan, o Seleme b. Yezid' den, o da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den "çocuğu gömen de, gömülen de cehennemdedir" ibaresiyle rivayet etti.

 

 

 

622- Bu hadisin Yezid b. Murre'nin Seleme b. Yezid el-Cu'fi'den rivayetiyle başka bir şahidi vardır.

 

 

 

623- Seleme b. Yezid el-Cu'fi der ki: Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Benim annem öldü. Ancak misafire ikramda bulunur, komşulara ve yetimlere yemek verirdi. Cahiliye döneminde de birini diri diri toprağa gömmüştü. Şimdi benim malım çoktur. Eğer onun yerine tasaddukta bulunursam ona bir faydası olur mu?" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"İslam sadece kendisine yetişene fayda sağlar. Annen de gömdüğü kişi de ateştedir" buyurdu. Bundan dolayı üzüldüğümü görünce de:

"Muhammed'in annesi de onunla beraberdir. Her ikisinde de hayır yoktur" buyurdu.

Bu, başka bir yolla da Abdullah (b. Mes'ud)'dan rivayet olunmuştur.

 

 

 

624- Abdullah (b. Mes'ud) der ki: İki adam Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Annemiz misafire ikramda bulunurdu. Ancak Cahiliye döneminde de birini diri diri toprağa gömmüştü" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gömen de, gömülen de ateştedir" buyurdu.

 

 

 

625- Abdurrahman b. Cübeyr b. Nufeyr'in bildirdiğine göre babası ve Raşid b. Sa'd şöyle demişlerdir: Hz. Hatice: "Ey Allah'ın Resulü! İslam döneminde senden olan çocukların (nerededir?)" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cennetedir" buyurdu. Hz. Hatice: "Bir amel işlemeden mi?" dediğinde: "Yaşasalardı neler yapacaklarını Yüce Allah herkesten iyi bilir" buyurdu. Hz. Hatice: "Ey Allah'ın Resulü! Senden başkasından olan çocuklarım (nerededir?)" deyince: "Cehennemdedir" buyurdu. Hz. Hatice: "Bir amel işlemeden mi?" dediğinde: "Yaşasalardı neler yapacaklarını Yüce Allah herkesten iyi bilir" buyurdu.

Bu, munkatı' bir isnaddır.

 

Ayrıca "Muhammed b. Ubeydullah - Ebu'l-Yakzan - Zazan" kanalıyla Hz. Ali'den mevsul olarak rivayet edilmiştir. Ancak isnadı zayıftır. Yine Hz. Ali ve Abdullah b. Mes'ud'dan rivayet edilmiştir ve: "Gömen de, gömülen de ateştedir" lafzı kendilerine aittir.

 

 

Bu rivayetlerin isnadları sıhhat açısından Ebu Hureyre ve İbn Abbas'ın hadisi gibi değildir. Eğer sahih ise muhtemelen bu çoğul anlamına gelmektedir Hz. Hatice'nin çocukları ve Muleyke aynı konumdadır. Biz de bu konuda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vahiy ile öğrendiklerini bilmiyoruz. En doğrusu onların durumlarının Allah'a kalmış olmasıdır. Bazı ilim ehli çocuklar konusunda dünyada olduğu gibi ahirette de anne babalarına göre hüküm verildiği görüşündedir. Zikrettiğimiz bu haberleri de delil saymışlardır. Bazıları da eğer mükafatı veya cezayı gerektirecek bir am el işlememişlerse bu çocukların cennet ehlinin hizmetçileri olduğunu söylemiştir. Kralların hizmetçileri kralların nimetlerinden faydalansalar bile kralların konumunda değildirler. Bu görüşte olanlar da bunu huccet saymıştır.

 

 

 

626- Semure b. Cundub der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazını kıldığı zaman bize doğru döner ve: "Sizden kim bu gece rüya gördü?" diye sorardı.

Sonrasında ravi Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüyası hakkındaki hadisi uzunluğuyla zikrederek şöyle dedi: "Sonra gittik ve içinde büyük bir ağaç olan yeşil bir bahçeye geldik. Ağacın altında da yaşlı biri ve çocuklar vardı." Daha sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüğü rüyanın tefsirinde bu yaşlı kişinin İbrahim ve etrafındaki çocukların insanların çocukları olduğu geçmektedir.

 

Buhari, Musa b. İsmail'den rivayet etmiştir.

 

Muhtemelen burada Müslümanların çocukları kastedilmektedir. Ancak Avf bunu Ebu Reca kanalıyla Semure b. Cundub'dan şöyle rivayet etmiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "U zun adam, Allah dostu İbrahim idi. Etrafındaki çocuklar ise fıtrat üzere doğan çocuklardı" buyurdu. Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Peki, müşriklerin çocukları da içlerinde mi?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müşriklerin çocukları da içlerinde" buyurdu.

 

 

627- Başka bir kanalla bir öncekinin aynısı rivayet edilmiştir.

 

 

Ebu Bekr (b. İshak) der ki: "Müşriklerin çocukları da içlerinde" buyruğu ile Müslüman kimselerin çocuklarının fıtrat üzere doğması gibi müşriklerin çocuklarından fıtrat üzere doğanlar kastedilmektedir.

 

Beyhaki der ki: İkinci isnad hakkında menfi görüş vardır.

 

Muhtemelen burada kalemin kendisini cennetliklerden yazdığı çocuklar kastedilmektedir. "

 

 

 

628- Yezid der ki: Enes'e: "Ey Ebu Hamza! Müşriklerin çocukları hakkında ne dersin?" dediğimde bana şu karşılığı verdi: "Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kötülükleri olmadığı halde cezalandırılır ve cehennem ehlinden olurlar. Sevapları olmadığı halde mükafatlandırılır ve cennet ehlinden olurlar. Onlar cennet ehlinin hizmetçileridir'' buyurdu."

 

 

 

629- Enes b. Malik der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbimden, insan neslinden oyun ve eğlence düşkünlerine (çocuklara) azap etmemesini diledim, dileğimi kabul etti" buyurmuştur.

 

Bunu rivayette Yezid er-Rakkaşi tek kalmıştır. Yezid huccet biri olarak kabul edilmemiştir. Bu, ayrıca Osman b. Miksem kanalıyla Katade'nin Enes'ten rivayetiyle de gelmiştir ki huccet sayılmayacak derecede zayıf bir isnaddır.

 

 

 

630- Selman der ki: "Müşriklerin çocukları, cennet ahalisinin hizmetçileridirler".

Ravi Ebu Bekr der ki: Haber mevkUf olup ravisi Ebu Muraye, hakkında tenkid olan biridir.

 

 

 

631- Hasna binti Muaviye'nin amcasından bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peygamberler cennette olur. Şehitler cennette olur. Bebekken ölenler cennette olur. Diri diri gömülen çocuklar da cennette olur" buyurmuştur.

Bu hadis, başka ancak zayıf bir kanalla da rivayet olunmuştur.

 

 

 

632- Esved b. Seri der ki: Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Ey Allah'ın Resulü! Kimler cennettedider?" diye soruldu. O da: "Peygamber cennettedir. Şehit cennettedir. Çocuk cennettedir. Diri diri gömülen çocuk da cennettedir" buyurdu.

Eğer bu sahih bir hadis ise muhtemelen burada Müslümanlardan fasık olanların çocukları ya da Levh-i Mahfuz'da cennetlik yazılan çocuklar kastedilmektedir. Müslümanların zürriyetine gelince; dünya ve ahiret hükümlerinde müşriklerin çocuklarını anne babalarına katanlar, Müslümanların çocuklarını da dünya ve ahirette anne babalarına katmıştır. Müşriklerin çocuklarının cennet ehlinin hizmetçileri olduklarını söyleyenler ise Müslümanların çocuklarının cennette olması açısından söylemiştir. Bir sonraki rivayeti de buna huccet saymıştır.

 

 

 

633- Ebu Hassan der ki: Ebu Hureyre'ye: "İki oğlum vefat etti. Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işittiğin ve ölülerimizden yana içimizi ferahlatacak bir şeyler varsa anlat" dedim. Ebu Hureyre şu karşılığı verdi: "Evet! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Müslümanların ölen küçük çocukları, cennette istedikleri gibi dolaşırlar. Bunlardan biri babası veya anne babasıyla karşılaştığı zaman şu an senin giysinden tuttuğum gibi giysisinin ucundan veya elinden tutar ve onunla birlikte cennete girene kadar da bırakmaz'' buyurduğunu işittim."1

 

[T] Müslim (2635).

 

Müslim, Sahih'inde Ubeydullah b. Said kanalıyla Yahya b. Said'den rivayet etti. Bu konuda varid olan haberler çoktur.

 

 

 

634- Ebu Hureyre der ki: Allah'ın Resulü şöyle buyurdu: "Müslümanların çocukları Cennette bir dağdadır. Hz. İbrahim ve Sare onların bakımını üstlenmişlerdir. Kıyamet günü olunca onları ailelerine vereceklerdir. "

 

Bu, başka bir yolla Ebu Hureyre'den merfu olarak rivayet olunmuştur. [T] Hakim (1/384) ve Ahmed (2/326).

 

 

 

635- Hz. Ali, "Herkes kazandığına karşılık bir rehindir. Ancak sağdakiler hariç"[Müddessir 39] ayetini açıklarken: "Sağdakilerden (Ashabu'l- Yemin) kasıt Müslümanların küçük çocuklarıdır" demiştir.

 

[T] Hakim (3874) [Zehebi: Sahih]

 

 

 

636- Said b. Cübeyr bildiriyor: İbn Abbas: "Yüce Allah, Cennette kişiyi mutlu etmek için amelleri kendisinden az olan neslini de onun derecesine yükseltir" dedi ve: "İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz"[Tur 21] ayetini okudu. Yani bu şekilde babalarının yanına katılmaları da babalarının amellerinden bir şey eksiltmez.4

 

[T] Hakim 3744

 

 

 

637- İbn Abbas: "Yüce Allah, cennette kişiyi mutlu etmek ıçın amelleri kendisinden az olsa dahi neslini de onun derecesine yükseltir" dedi ve: "İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz"[Tur 21] ayetini okudu.

 

 

 

638- Ali b. Ebi Talha bildiriyor: İbn Abbas: "İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir"[Necm 39] ayetini açıklarken şöyle dedi: "Yüce Allah bu ayetten sonra ''İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık''[Tur 21] ayetini indirdi ve salih babalar vasıtasıyla çocuklarını da cennete koydu."

 

 

 

639- Ka'b(u'l-ahbar) der ki: "Cennetu'l-Me'va'da yeşil kuşlar vardır.

Şehitlerin ruhları onların içinde cennette istedikleri gibi gezerler. Firavun ailesinin ruhları da siyah kuşlar içindedir ve sabah akşam ateşe götürülürler. Müslümanların çocuklarının ruhları da cennette kuşlar içindedirler. "

 

Şafii, Menasik kitabında bunun sıhhatine delalet eden bir rivayette bulunmuştur.

 

 

 

640- Şafii der ki: Yüce Allah fazlıyla insanlara amellerinin karşılığını kat kat vermiştir. Müminlere ihsanda bulunarak zürriyetlerini kendilerine katmıştır. Onların amellerini çoğaltıp: "İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik"[Tur 21] buyurmuştur. İhsanda bulunup amelleri olmaksızın zürriyetlerini cennete soktuğu zaman yine onlara ihsanda bulunarak hac yapmamalarına rağmen onlara hacda yapılan iyilikler gibi sevaplar da yazmıştır. Hadisler, Müslümanların çocuklarının cennete gireceğini göstermektedir.

 

 

Beyhaki der ki: Bu görüşte olanlar, çocukların Arasat'ta beklemeleri hakkındaki bu hadislerin bu ayet (Tur 21) nazil olmadan önce nakledildiğini söylemektedir. Müşriklerin çocukları hakkında nakledilen rivayetler doğrultusunda görüş bildirenler ise onların durumlarının Allah'a kalmış olduğunu ve Müslümanların da çocuklarının Allah'ın onlar hakkında bilmiş olduğuyla kendisine kalmış olduğunu söylemektedir. Nakledilen haberleri de Allah'ın ezeli ilminde cennetlik olan ve Kalem'in cennet ehlinden yazdığı kimsenin cennette olacağı yönünde açıklamıştır. İbn Abbas'ın da, Ammar b. Ebi Ammar kanalıyla kendisinden nakledilen rivayet ile görüşünden döndüğü kanısına varmıştır. Bir sonraki rivayeti de buna huccet saymıştır.

 

 

 

641- Hz. Aişe der ki: Allah'ın Resulü, Ensar'dan bir çocuğun cenaze namazını kılmak için getirilince, ben: "Ey Allah'ın Resulü! Ne mutlu bu çocuğa, ne mutlu, bu, cennet kuşlarından bir kuştur. Çünkü ne bir kötülük işlemiş ne de kötülük bilir" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ey Aişe (belki gerçek) böyle değildir. Muhakkak ki Allah cenneti yarattığı gibi cennetlikleri de yarattı. Cenneti onlar babalarının bellerinde iken onlar için yarattı. Cehennemi yarattı, cehennemlikleri de yarattı, cehennemi onlar (daha) babalarının bellerinde iken onlar için yarattı."

 

Müslim, Sahih'inde Süleyman b. Ma'bed kanalıyla Hüseyn b. Hafs'tan rivayet etti.   [T] Müslim (2662).

 

 

 

642- Ubey b. Ka'b der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Hızır'ın öldürdüğü çocuk kafir olarak mühürlenmişti. Yaşasaydı annesine ve babasına azgınlık ve küfürle zulmederdi."

 

Müslim, Sahih'inde Ka'nebi'den rivayet etti.  [T] Müslim (2661).

 

 

 

643- İbn Ebi Muleyke der ki: İbn Abbas'a: "Küçükken ölen çocuklar cennete mi girecekler?" diye sorulunca, İbn Abbas: "Hakkında Musa ile Hızır'ın tartıştığı çocuğun durumu cevap olarak senin için yeterlidir" dedi.

 

[T] Hakim (3398). [Zehebi: Buhari ve Müslim'in şartınca SAHİH]

 

Sabit (sahih) olan bu iki hadis çocukların durumunun Allah'ın onlar hakkında olan ilmiyle kendisine kalmış olduğunu söyleyenlerin doğruluğuna delalet etmektedir. Yine: "Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar" buyruğunun, Hammad b. Seleme ve İshak b. İbrahim'den naklettiğimiz veya Abdullah b. el-Mübarek'ten, Evzai'den ve Malik'ten aktardığımız rivayetlerin manasını taşıdığını göstermektedir. Veya Şafii' den: "Fıtrat ile kastedilen yaradılıştır" manasını taşıdığına delalet etmektedir. Burada kastedilen, çocuğun kendi üzerinde bir hükmünün olmadığı ancak anne babasına tabi olduğudur. Yine burada ahiret hükmü değil de dünya hükmü kastedilmiştir. Ahiret hükmü de bu konudaki son haberin delalet ettiği ve imamların kabul ettiği görüştür.

 

Ebu Süleyman el-Hattabi'nin de zikretmiş olduğu başka bir rivayet te vardır. Bu da doğan her çocuğun ilk yaratıldığı fıtratta olmasıdır. Tabiatın aslı da sağlam fıtrat ve dinin kabulüdür ki Allah kişiyi o haliyle bırakırsa Müslüman olarak kalır ve başka bir dine geçmez. Zira bu dinin güzelliği ve kolaylığı insanların aklında ve içinde mevcuttur. Bu dini ancak İslam'ı bırakıp başka dine yönelerek onun tesirinde kalanlar bırakır. Nefsin afetlerinden biri de etkilenmek ve taklittir. Eğer kişi bu afetlerden selamette kalırsa bu dinden başka bir dini tercih etmez ve başka bir dine geçmez. Sonra Ebu Süleyman el-Hattabi, Yahudilerin ve Hıristiyanların çocuklarının anne babasına tabi olmasını ve onların dinlerine meyletmesini zikrederek şöyle dedi: "Bu durumda bu çocuklar doğru olan fıtrattan ve doğru yoldan çıkmış olmaktadır. Bu hadiste anlatılmak istenen bu dinin güzelliği, akla uygun oluşu, kalbe rahatlık vermesi ve çocukların imani hükümlere muhatab olmayacaklarıdır" Doğrusunu da Allah bilir.

 

Beyhaki der ki: Ebu Abdullah el-Halimi de bu değerlendirmeye yakın bir görüşte idi. Yüce Allah: "(Resulüm!) Sen yüzünü hanıf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir"[Rum 30] buyurmaktadır. Burada kastedilen, selim bir aklın yüce Allah'ın varlığını ve tek olduğunu bileceğidir. Sonra Yüce Allah: "Allah'ın yaratışında değişme yoktur''[Rum 30] buyurmuştur. Burada Yüce Allah'ın insanlara verdiği doğru ve yanlışı birbirinden ayırt eden aklı kimsenin değiştiremeyeceği kastedilmektedir. Küfreden ve Allah'a yarattığı bir şeyi şirk koşan kişinin ileri sürebileceği bir delili yoktur. Eğer fıtrat ile İslam kastedilmiş olsaydı Yüce Allah'ın: "Allah'ın yaratışında değişme yoktur"[Rum 30] buyruğu ona İslam'a olurdu ve Resulunah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Anne babası onu Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir" şeklindeki buyruğunu geçersiz kılardı. Çünkü İslam fıtratı üzere ise ve fıtrat ile Allah'ın insanları İslam üzere yaratması kastediliyorsa, o zaman anne babanın onu Yahudileştirmesi veya Hıristiyanlaştırması veya Mecusileştirmesi Yüce Allah'ın yarattığını değiştirmek olurdu. Oysa Yüce Allah: "Allah'ın yaratışında değişme yoktur''[Rum 30] buyurmaktadır. Böylece Allah'ın insanları fıtrat üzere yaratması ile İslam'ın kastedilmediği görülmektedir. Ancak aklın delaleti ile İslam'ın hiç kimsenin değiştiremeyeceği hak din olduğu da görülmektedir. Doğruya ulaşmak Allah sayesindedir.

 

 

 

644- Esved b. Seri', Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Dört sınıf insan kıyamet günü (müslüman olmadan ölmelerini) Allah'a mazeret göstereceklerdir. Hiçbir şey işitmeyen sağır kimse, ahmak (deli) kimse, yaşlı ve bunamış kimse ve fetret döneminde ölen kimse. Hiçbir şey işitmeyen sağır kimse (müslüman olmadan ölmesine gerekçe olarak): ''Rabbim! İslam geldiğinde ben hiçbir şey işitmiyordum. (Bu sebeple müslüman olamadan öldüm)'' der. Ahmak (deli) kimse: ''Rabbim! İslam geldiğinde çocuklar (benimle alayederek) bana deve dışkısı fırlatıyorlardı. (Bu sebeple müslüman olamadan öldüm)'' der. Yaşlı ve bunamış kimse: ''Rabbim! İslam geldiğinde (bunadığımdan dolayı) hiçbir şeyi akıl edemiyordum. (Bu sebeple müslüman olamadan öldüm)'' der. Fetret döneminde ölen kimse (müslüman olmadan ölmesine gerekçe olarak) ise: ''Rabbim! Bana bir elçi göndermedin'' der. Bunun üzerine Allah onlardan kendisine mutlaka itaat edeceklerine dair söz alır. Ardından onlara bir melek gönderir. Melek onlara: ''Cehenneme) girin'' der. Muhammed'in nefsi elinde olana yemin ederim ki; şayet ateşe girmiş olsalar, ateş onlar için bir serinlik ve selamet olurdu."

 

 

 

645- Bu hadis başka bir kanalla Ebü Hureyre'den merfü olarak rivayet olunmuştur. Bunun isnadı sahihtir; ancak zayıf olan başka bir isnadla da rivayet olunmuştur.

 

 

 

646- Enes der ki: Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Kıyamet günü fetret döneminde ölen kişi, ihtiyar olan kişi, bunak olan kişi ve akil baliğ olmayan çocuk getirilir. Bunlar müslüman olmamalarının sebebini söyleyip özürlerini belirtirler. Bunun üzerine Cehennemden bir ateş alevi çıkar ve Rableri kendilerine: ''Ben insanlara aralarından peygamberler gönderiyordum. Ben size kendimin elçisiyim. Bu ateşe girin'' buyurur. (Ezelde) bedbaht oldukları yazılanlar: ''Ey Rabbimiz! Biz ondan kaçtık'' derler. Cennetlik (said) olarak yazılanlar ise, koşarak hızlıca oraya dalar. Sonunda bedbaht olanlar Cehenneme, said olanlar Cennete girerler. Bunun üzerine Allah kendisine itaat etmeyenlere: ''Size Cehenneme girmenizi emrettiğimde bana isyan ettiniz ve şimdi de kudretimi gördünüz. Dünyadayken peygamberlerimi şiddetle yalanlıyordunuz'' buyurur."

 

Bu konuda bir grup vasıtasıyla Ebü Said el-Hudri'den mevküf olarak bir rivayet nakledilmiştir. Eğer bu sahih ise daha önce: "Yüce Allah cenneti ve cennet ehlini, cehennemi ve cehennem ehlini yarattı. Emrettiklerine itaat ve yasakladıklarına masiyet olarak onları o dünyada imtihan etti. Her kişiye de kendisi için yaratılan şey kolaylaştırılır" şeklinde rivayet ettiğimiz hadise racidir. Burada zikredilen kimseler başkasının secde etmesi gibi ahirette de imtihan edilirler. Ancak Allah'ın bedbahtlardan yazdığı kimse dünyada olduğu gibi burada buna (secde etmeye) güç yetiremez. Yüce Allah dilediğini yapar ve dilediği gibi hükmeder. Yaptığından dolayı sorgulanamaz, fakat onlar sorgulamrlar. Yüce Allah fazlı ve rahmetiyle bizi kurtulanlardan eylesin. Çünkü Allah merhametlilerin en merhametlisidir. Mahlükatının en hayırlısı olan Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ailesine salatu selam olsun!

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

İmam Beyhaki'nin İtikad Kitabına Girişi