BEYHAKİ

KÜLLİYATI

DİRİLİŞ VE KIYAMET

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Mahşer’de Şefaat

 

Yüce Allah'ın: "Onlar, O'nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O'nun korkusuyla titrerler''[Enbiya 28] Buyruğu ve Şefaatin Olduğunu Kabul Etmeyen Kişilerin Huccet Saydığı Şeyler

 

1- Cabir bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O'nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler"[Enbiya 28] ayetini okudu ve: "Benim şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenler içindir" buyurdu.  

 

[-] 3 Hakim, Müstedrek (2/382, "sahıh"). Elbanı, Zilalu'l-Cenne'de (s. 385) hadisin sahih olduğunu söylemiştir.

 

 

Ebu Abdillah (el-Hakim) isnadının sahih olduğunu söyledi.

 

Beyhaki der ki: "Burada büyük günah işleyenlere meleklerden başka Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şefaat edeceği kastedilmektedir. Melekler küçük günah işleyenlere şefaat edecektir veya derecelerinin yükselmesi için şefaat edecektir. Burada da kastedilen kendisine şefaat edilecek kişinin şirk dışında büyük günahları olsa bile imanından razı olunacak kimse olmasıdır. Ayette kastedilen de kendisine şefaat edilecek kişinin kafir olmamasıdır. Zira ne mukarreb melekler, ne de gönderilmiş peygamberlerden hiç biri kafire şefaat etme cüretinde bulunamaz. Çünkü Yüce Allah buna izin vermemekle birlikte onun itikadından da razı değildir." Ebü Abdillah der ki: Bu hadis sahihtir.

 

 

 

2- İbn Abbas: "O'nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler"[Enbiya 28] buyruğunu açıklarken: "Razı olunan kişiler, 'La ilahe illallah' deyip de Allah'ın bunu kendilerinden kabul ettiği kişilerdir" demiştir.

 

 

 

3- İbn Ebi Necih'in bildirdiğine göre Mücahid: "Şefaat tümüyle Allah'a aittir"[Zümer 44] buyruğunu açıklarken: "Hiç kimse Allah'ın izni olmadan şefaatçi olamaz" demiştir. "O'nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefaat edebilirler"[Zuhruf 86] buyruğunu açıklarken de: "Allah dışında taptıkları şeylerden kasıt Hz. İsa, Uzeyr ve meleklerdir. Bunlar da: "Akıl erdirdikten sonra''[Bakara 75] buyruğunda olduğu gibi ancak bilerek hakka şahitlik edenlere şefaat edebilirler" demiştir. "O'nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler"[Enbiya 28] buyruğu hakkında ise: "Meleklerin şefaatine nail olabilecekler Allah'ın kendilerinden razı olduğu kimselerdir" demiştir.

 

 

Beyhaki der ki: Bütün bunlar da bu kimselerin kafirlere şefaat etmeyeceklerini göstermektedir. Allah'ın kuldan razı olması, onu bağışlayıp affetmesi ve cennete sokma ikramında bulunmasıdır. Evliyalar dışında meleklerden ve peygamberlerden olan şefaatçiler ancak Allah'ın ilminde kendilerinden razı olduğu kimselere şefaatçi olabilirler ki bunlar da: "O'nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler''[Enbiya 28] buyruğunda kastedildiği gibi ve: "İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir?"[Bakara 255] buyruğunda olduğu gibi Allah'ın onlardan razı olma takdirini yerine getirmiş ve bağışlanmayı onlara ulaştırmış olurlar.

 

Ebü Abdillah el-Halimi der ki: "O gün, kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı bir gündür"[infİtar 19] ayetinde şefaat reddedilmemektedir. Ayetteki Mülk'ten kasıt, insanların dünyada başkalarına karşı kendilerini savunması gibi güç kullanmasıdır ki kıyamet gününde böyle bir şeyolmayacaktır. Yani burada hiç kimse kendi gücüyle başkası için hiçbir fayda sağlayamayacak denilmektedir.

 

Şefaat ise güç değil, şefaatçinin, şefaate izin verecek olanın önünde eğilmesi, şefaatçinin de kendisine şefaat edilecek olana şefaat etmesidir. Bu da kıyamet günü gerçekleşecektir.  [-] Beyhaki, Şuabu'l-İman (1/411,412).

 

 

 

4- Ebu Hureyre bildiriyor: "Önce en yakın hısımlarını uyar''[Şuara 214] ayeti nazil olduğu zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle seslendi: "Ey Kureyş topluluğu! Yüce Allah'ın azabından kendinizi koruyun! Zira bu konuda ben size bir yardımda bulunamam! Ey Abdulmuttalib oğulları! Yüce Allah'ın azabına karşı size bir yardımda bulunamam! Ey Abbas b. Abdilmuttalib! Yüce Allah'ın azabına karşı sana bir yardımım dokunamaz! Ey Resulullah'ın halası Safiyye! Yüce Allah'ın azabına karşı sana bir yardımım dokunamaz! Ey Muhammed'in kızı Fatıma! Benden her şeyi isteyebilirsin, ama Yüce Allah'ın azabına karşı sana da bir yardımım dokunamaz!"

 

Buhari, Sahih'de Ebu'l-Yeman kanalıyla ve Müslim ise Yunus b. Yezid kanalıyla Zühri'den rivayet etmiştir. Müslim bunu başka bir kanalla da aktarmıştır. [-] Buhari: (2753, 3527) ve Müslim (206, 204).

 

 

Ebu Abdillah el-Halimi bunun manasını şöyle açıklamıştır: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aşiretini, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesinden olmalarına güvenerek ve O'nun (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aşiretinden oldukları için yaptıklarından dolayı hesaba çekilmeyeceklerini düşünerek Allah'ın emirlerini yerine getirmekten geri kalmaktan nehyetmiş, aşiretinden olmalarının kendilerini yaptıklarından sorumsuz kılmayacağını, başkaları gibi yaptıklarından sorumlu olduklarını ve hesaba çekileceklerini bildirmiştir. Bundan sonra da artık durumları Allah'a kalmıştır. Allah dilerse onları azaplandırır, dilerse de bağışlar. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Yüce Allah'ın azabına karşı onlara bir yardımda bulunamayacağını bildirmekle birlikte burada onlara şefaatte bulunmayacağını kastetmemektedir. İnsanlar kendisine şefaatçi olunan kişi için bu şefaati kabul edip suçluyu affederken, Yüce Allah'ın, şefaati kabul etmemesi düşünülemez! Bir sonraki hadis te buna delalet etmektedir.  [-] Beyhaki:, Şuabu'l-ıman (1/412).

 

 

 

5- İbn Abbas der ki: Abbas, Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Şu davayla ortaya çıkışından beri kavmimizle aramıza kin soktun!" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizi (Ehl-i beyt'i) Allah için ve bana olan akrabalığınızdan dolayı sevmedikçe hayra ulaşamazlar" veya: "iman etmiş olamazlar. Selhem (Murad kabilesinden bir boy) şefaatimi ümit eder de Abdulmuttalib oğulları ümit etmez mi?" buyurdu.  [-] Taberani, M. el-Kebir (1/433)

 

 

 

6- Ebü Huzeyfe rivayetinde şu ibaresi geçmiştir: Abbas: "Ey Allah'ın Resulü! Kureyşliler birbirlerini güler yüzle karşılıyor. Ancak bizimle karşılaştıklarında bize yadırgayacağımız bir yüzle bakmaktadır" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu karşılığı verdi: "Canım elinde olana yemin olsun ki iman etmeden cennete giremezsiniz. Onlar sizi Allah ve Resulü için sevmedikçe de iman etmiş olamazlar. Onlar şefaatimi ümit eder de Abdulmuttalib oğulları ümit etmez mi?"  [-] Hakim, Müstedrek (4/75).

 

 

Ebu Huzeyfe bunu mevsul olarak rivayet etmiştir. Ebu Ahmed ezZübeyri ve başkası Sevri kanalıyla mürselolarak rivayet etmişlerdir. Hassan b. İbrahim de bunu Said b. Mesruk kanalıyla mürselolarak aktarmıştır.

 

 

 

7- Ebu'd-Duha der ki: Abbas, Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Yaşadığımız birkaç olaydan sonra artık kavmimizden bazılarının bize kin güttüğünü öğrendik" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlar sizi (Ehl-i beyt'i) Allah için ve bana olan akrabalığınızdan dolayı sevmedikçe hayra ulaşamazlar. Selheb (Yemen'den bir kabile) şefaatimi ümit eder de Abdulmuttalib oğulları ümit etmez mi?" buyurdu. Ravi bunu (5. hadiste zikredilen Selhem ifadesini) Selheb şeklinde "b" harfi ile zikretmiştir.

 

 

 

8- Ebu Hureyre der ki: Haşim oğullarından bir kadın Kureyşli bir adamın nikahı altında idi. Bu kişi karısına: "Vallahi göreceksin ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile olan akrabalığın sana hiç bir fayda sağlamayacaktır" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öfkeli bir şekilde çıkarak: "Suday ve Selheb şefaatimi ümid ederken bazı adamlara ne oluyor da akrabalığımın fayda sağlamayacağını söylemektedir" buyurdu.

 

Ravi der ki: Ebu Ubeyd'e Suday ve Selheb'in kimler olduğunu sorduğumda: "Bunlar Yemen'den iki kabiledir" karşılığını verdi.

 

 

 

9- Ebü Said el-Hudri bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında amcası Ebu Talib anılınca şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde umarım ki şefaatim ona fayda verir de Cehennemde, topuklarına kadar ulaşan ve oradan beynini kaynatan sığ bir yere konulur."

 

Lafız Kuteybe'nin lafzıdır. İbn Bukeyr'in rivayeti: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında amcası Ebu Talib zikredilince şöyle buyurduğunu işittim" şeklindedir.

 

Buhari, Sahih'de Abdullah b. Yusuf kanalıyla Leys'ten ve Müslim ise Kuteybe'den rivayet etmiştir.   [-] Buhari (3885, 6564) ve Müslim (210).

 

 

 

10- Abbas der ki: Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Seni amcandan (Ebu Talib hakkında şefaat etmekten) ne alıkoydu? O, seni her zaman saldırılardan korurdu ve sana yardımda bulunurdu" dediğimde: "O şimdi derin olmayan ateşten bir çukur içindedir. Eğer ben olmasaydım muhakkak o cehennemin en derin yerinde bulunurdu" buyurdu.

Lafız Yahya b. Said'in lafzıdır.

 

Ebu Davud'un rivayetinde: "O, seni her zaman saldırılardan korurdu ve senin için düşmanlarına karşı öfkelenirdi. .. " şeklindedir.

 

Buhari, Sahih'de Müsedded kanalıyla Yahya'dan ve Müslim ise İbn Hatim kanalıyla Yahya'dan rivayet etmiştir.   [-] Buhari (3883, 6208) ve Müslim (431-2).

 

 

 

11- Abbas b. Abdilmuttalib der ki: Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Ebu Talib'e bir faydan dokundu mu? O, seni her zaman saldırılardan korurdu ve senin için düşmanlarına karşı öfkelenirdi" dediğimde: "Evet, o şimdi derin olmayan ateşten bir çukur içindedir. Eğer faydam olmasaydı muhakkak o, cehennemin en derin yerinde bulunurdu" buyurdu.

 

Buhari, Sahih'de Musa kanalıyla Ebu Avane'den ve Müslim ıse Muhammed b. Ebi Bekr'den rivayet etmiştir.  [-] Buhari (6208, 3883) ve Müslim (209).

 

 

 

12- Abbas b. Abdilmuttalib der ki: Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Ebü Talib'e bir faydan dokundu mu? O, seni her zaman saldırılardan korurdu ve senin için düşmanlarına karşı öfkelenirdi" dediğimde: "Evet, (dokundu) o cehennemin sığ bir yerindedir. Eğer ben olmasaydım cehennemin en derin yerinde olurdu" buyurdu. 

 

Müslim, Sahih'de İbn Ebi Ömer'den rivayet etti.  [-] Müslim (209).

 

 

Beyhaki der ki: İbn Ebi Talib bunu bize rivayet etti. Rivayet sahihtir ve bunu inkar etmenin bir anlamı yoktur. Hadisin doğruluğunu ve manasını kabul etmeyene gelince; -Allah doğrusunu bilir- şefaat etme hakkında doğru olarak nakledilen haber, kafirlerden hiç kimseye şefaat edilmeyeceğini bildirmektedir. Bu konudaki haberler geneli kapsayacak şekilde rivayet edilmiştir. Ancak bu rivayet genelolarak değil de (Ebü Talib hakkında) özelolarak rivayet edilmiştir. Bazı görüş sahipleri de bunu azabın kendisine ulaştığı, ancak Ebü Talib için değil de, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönlünü hoş tutmak açısından Allah'ın azabın çeşitlerini üstünden kaldırdığı yönünde yorumlamıştır. Zira Ebü Talib'in sevapları küfür üzere ölmekle yok olmuştur. Kafire, yaptığı iyiliğin karşılığının dünyada iken verildiği rivayet edilmiştir.

 

 

 

13- Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah kimseye haksızlık etmez. Mümine, yaptığı bir iyiliğin karşılığını dünyada rızık olarak, ahirette de sevap olarak verir. Kafire ise yaptığı iyiliğin karşılığını dünyadayken verir. Ahirette ise karşılığı verilecek bir iyiliği kalmaz."

 

Müslim, Sahih' de Yezid b. Harun kanalıyla Hemmam'dan rivayet etmiştir. İlk hadisi rivayet edenler bunun genelolduğunu, ancak Ebu Talib hakkındaki haberin kendisine özelolduğunu söylemiştir.   [-] Müslim, sıfati el-münafikin (56).

 

 

 

14- Hz. Aişe der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! İbn Cud'an cahiliye döneminde akrabasını gözetir, yoksulları yedirirdi. Bunun kendisine bir faydası olacak mı?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır fayda vermez. Çünkü o bir gün bile: ''Ey Rabbim! Din günü (kıyamet günü) günahımı bağışla'' dememiştir" cevabını verdi. 

 

Müslim Sahih'de Ebu Bekr b. Ebi Şeybe'den rivayet etmiştir.  [-] Müslim (1/196).

 

Bu da Ebu Talib hakkındaki rivayete ters düşmez. Zira Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yapmış olduğu yardımlar azabının hafifletilmesi yönünde kendisine fayda sağlar. Ayetlere ve nakledilen hadislere göre kafirin küfrü üzerine ölmesi halinde işlediği hayırlı şeyler iptal edilmiş olabilir. Ancak burada kastedilen kafirin ateşten kurtulup cennete giremeyişi ve küfürden başka işlemiş olduğu günahlardan dolayı azabının hafifletilmesi kastedilmektedir. Doğrusunu da Allah bilir. Bu konuda isnadında görüş olan başka bir rivayette nakledilmiştir.

 

 

 

15- İbn Mes'tid bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslüman olsun, kafir olsun iyilik yapan herkese Yüce Allah bu iyiliğinin mükafatmı verir" buyurdu. Biz: "Ey Allah'ın Resulü! Yüce Allah, kafiri nasıl mükafatlandırır?" diye sorduğumuzda: "Şayet akrabalık bağlarını gözetmişse veya bir sadaka vermişse veya bir iyilik yapmışsa Yüce Allah buna karşılık ona mal, çocuk, sağlık gibi şeyler verir" buyurdu. "Peki, ahiretteki mükafatı nedir?" diye sorduğumuzda: "Hafifletilmiş azaptır" buyurdu ve: "Firavun ailesini azabın en çetinine sokun''[Mümin 46] ayetini okudu. ibnu'l-Cüneyd ilave etti: Okurken de "....." ile ".....'' lafızlarını birleştirmeden ayrı ayrı okudu. Bu hadis, Urve b. ez-Zübeyr'den sahih olarak rivayet olundu ki o, bu rivayet kanalını desteklemektedir.

 

 

 

 

16- Ümmü Habibe bildiriyor: "Ey Allah'ın Resulü!" diyerek O'nun kız kardeşini de nikahına almasını, sonra da Durre binti Ebu Seleme ile evlenmesini teklif etmesini zikrettikten sonra şöyle devam etti: Şöyle buyurdu: "Vallahi! O benim terbiyem altında olmasa dahi yine bana helal olmaz. Zira o süt kardeşimin kızıdır. Babası Ebu Seleme ile beni Süveybe emzirmiştir. (Evlenmek için) bana kızlarınızı ve kız kardeşlerinizi teklif etmeyin."

 

Urve dedi ki: Süveybe, Ebu Leheb'in cariyesi idi. Sonra onu azat etti.

Sonra bu kadın Peygamber'i emzirdi. Ebu Leheb öldüğü zaman, ailesi halkından bazılarına rüyada Ebu Leheb fena bir halde gösterildi. Ona:

 

Ne hale ulaştın? diye sordu. Ebu Leheb: Sizden sonra hiç bir hayra kavuşmadım. Yalnız Süveybe'yi az at ettiğimden dolayı sununla sulandım! diye başparmağıyla şahadet parmağı arasında bir delik gösterdi.

 

Buhari, Sahih'de Ebu'l-Yeman'dan rivayet etti.  [-] Buhari (5372, 5101) ve Müslim (1449).

 

 

 

17- Osman b. Affan, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu sözünü bildiriyor: "Arapları aldatan şefaatime nail olamaz ve sevgim kendisine ulaşamaz."

 

Muaviye b. Amr, Muhammed b. Bişr'den rivayette mutabaat etti. Bu hadis, Husayn b. Amr el-Ahmesi'den yazılmıştır ki bu ravi, hadis nakil alimlerince zayıf biridir.   [-] Tirmizi (3928).

 

 

 

18- Ma'kil b. Yesar, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Ümmetimden iki kişi vardır ki, kıyamet gününde şefaatime nail olmayacaklar: Biri zalim ve gaddar idareci, diğeri ise dinde aşırı giden ve dinden dönen sapıktır."

 

Bu hadisi rivayette Meni' b. Abdirrahman Basri tek kalmıştır. Başka zayıf yollarla da tahric edilmiştir.   [-] İbn Eb! Şeybe ve Ebu Ya'la tahric etmiştir.

 

 

Eğer bu ve bir önceki hadis sahih ise o zaman zikredilenler dışındakilere şefaatin sabit olduğu görülmektedir. Dinden dönen sapık ile dinden çıkan kimseye şefaat edilmez ve bu kişi bağışlanmaz. Bir başkası şefaatle cehennemden çıkmasa bile bir gün Allah'ın rahmetiyle cehennemden çıkar. Doğru bir şekilde nakledilen rivayete göre iman ettiği şey üzere ölen kişiye vaad edilen verilir ve şefaat kendisine ulaşmaz. Cehennemde uzun süre kalır ve şefaatle cehennemden çıkan kişilerle birlikte çıkmaz. Doğrusunu da Allah bilir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Şirk Dışındaki Günahları ALLAH dilerse Affeder