BEYHAKİ KÜLLİYATI |
DİRİLİŞ VE KIYAMET |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Cennetin
Ağaçları, Nehirleri, Meyveleri
ve
Gölgelikleri Hakkında Gelen Rivayetler
262- Ebu Bekr Ahmed b.
Hüseyn b. Ali el-Beyhaki der ki: Yüce Allah: "Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten
sakınanlar cennetlerde, ırmak başlarındadırlar. Muktedir bir hükümdarın
katında, doğruluk meclisindedirler"[Kamer 54, 55] buyurmaktadır. Yine:
"İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar
akan cennetler olduğunu müjdele"[Bakara 25] ve: "(İman ve amelde) öne
geçenler ise (ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış
kimselerdir. Onlar, Naim cennetlerindedirler"[Vakıa 10-12] buyurmaktadır.
Ashabul-yemin (Amel defterleri sağdan verilenler) için hazırladıkları
konusunda: "Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları,
içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar
için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama
vardır"[Muhammed 15], "Muhakkak ki; takva sahipleri, cennetlerin
içinde ve pınarlar başındadırlar"[Hicr 45] ve: "Canlarının çektiği
meyveler içerisindedirler"[Mürselat 42] buyurmuştur.
263- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: "Seyhan, Ceyhan, Fırat ve Nil ırmakları Cennet
ırmaklarındandır. "
[T] Müslim (2839).
264- Ka'b der ki:
"Nil nehri cennetteki bal nehridir. Dicle nehri cennetteki süt nehridir.
Fırat ise cennetteki içki nehridir. Seyhan nehri de cennetteki su nehridir."
265- Enes bildiriyor:
Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kevser konusu sorulunca:
"Rabbimin (cennette) bana verdiği bir ırmaktır. Suyu sütten daha beyaz,
baldan daha tatlıdır. Bu ırmakta deve boyunlarını andıran kuşlar vardır" buyurdu.
Ömer: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar pek lezzetli şeyler yiyen
kuşlarmış" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey
Ömer! Onları yemek daha lezzetlidir" buyurdu.
İbrahim b. Sa'd ise İbn
ahi İbn Şihab'dan rivayetle bunu aktarırken Ömer yerine Ebu Bekir'in adını
vermiştir. [T] Ahmed, Müsned (3/220).
266- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kim Yüce Allah'ın kendisine ahirette cennet şarabını içirmesini
istiyorsa, o kimse dünyada şarap içmeyi terk etsin. Kim Allah'ın kendisine
ahirette ipekle giydirmesini istiyorsa, o kimse ipekli giymeyi dünyada terk
etsin. Cennet nehirleri tepecikler veya misk dağları altından fışkırır. Cennet
ehlinden en aşağı derecede olan kişinin üstündeki süsler bütün dünya ziyneti
kadardır. Allah'ın ahirette Cennet ehlinden bir kişiye verdiği süsler bütün
dünyanın ziynetinden daha üstündür."
[T] Heysemi,
Mecma'uz-Zevaid (6/76)
267- Abdullah (b.
Mes'üd): "Cennet nehirleri misk dağından fışkırır" demiştir.
Bu, mevküf sahih
hadistir. [T] İbn Ebi Şeybe, Musannef
(13/96/147), Abdurrezzak, Musannef (11/416)
268- Ebü Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Cennette öyle bir ağaç vardır ki, bir süvari onun gölgesinde yüz yıl
gider de bir baştan öbür başa yetişemez, Eğer dilerseniz: ''Ve uzayıp giden bir
gölgelik''[Vakıa 30] ayetini okuyunuz."
Buhari, Sahih'te Ali b.
Abdillah kanalıyla Süfyan'dan ve Müslim Muğire b. Abdirrahman kanalıyla
Ebu'z-Zinad'dan rivayet etti.
269- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Cennette bir ağaç var ki binekli kişi gölgesinde yüz yıl boyunca yol
alabilir de yine de kat edemez." Ebu Hureyre ekledi: İsterseniz: ''Ve
uzayıp giden bir gölgelik''[Vakıa 30] ayetini okuyun."
[T] Buhari (3252) ve
Müslim (2826).
270- Katade'nin
bildirdiğine göre Enes b. Malik, ''Ve uzayıp giden bir gölgelik''[Vakıa, 30] ayetini
açıklarken şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cennette
öyle bir ağaç vardır ki, bir süvari onun gölgesinde yüz yıl gider de bir baştan
öbür başa yetişemez" buyurdu.
Ma'mer der ki: Muhammed
b. Ziyad'ın rivayetinde Ebu Hureyre'nin: "Eğer dilerseniz, ''Ve uzayıp
giden bir gölgelik''[Vakıa, 30] ayetini okuyunuz" dediğini
nakletmiştir.
[T] Abdurrezzak,
Musannef (11/417), Ahmed, Müsned (3/164) ve İbn Cerır et-Taberı, Tefsir
(27/105).
271- Sehl b. Sa'd'ın
bildirdiğine göre Resulullah şöyle buyurdu: "Cennette öyle bir ağaç vardır
ki, bir süvari onun gölgesinde yüz yıl gider de bir baştan öbür başa
yetişemez."
Ebu Hazım ekledi: Ben bu
hadisi Nu'man b. Ebi Ayyaş'a bildirdiğim de şöyle dedi: Bana Ebu Said,
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "Kuşkusuz Cennetin içinde öyle
bir ağaç vardır ki, iyi cins, eğitimli ve hızlı bir atın binicisi yüz yılonun
gölgesinde yürür de yine onun gölgesini kat edemez" buyurduğunu
aktardı.
Buhari ve Müslim,
Sahih'de İshak b. İbrahim kanalıyla rivayet etmişlerdir. [T] Buhari (6552) ve MÜslim (2827).
272- Ebu İshak'ın
bildirdiğine göre Amr b. Meymun, Yüce Allah'ın: "Uzayıp giden
gölge''[Vakıa, 30] buyruğunu açıklarken: "Bu gölge yetmiş bin yıllık bir
mesafedir" demiştir.
273- Ebu İshak'ın
bildirdiğine göre Amr b. Meymun: "Uzayıp giden gölge"[Vakıa 30]
buyruğunu açıklarken: "Bu gölge yetmiş bin yıllık bir mesafededir"
demiştir.
274- Utbe b. Abd
es-Sülemi anlatıyor: Bir bedevi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
gelip: "Kendisinden bahsedilen Havz'ın nedir?" diye sordu. Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Büyüklüğü Bayda ile Busra arası
kadardır. Yüce Allah, Havz'a ek olarak öyle bir su akıtır ki hiçbir insan
suyunun nereden geldiğini ve ucunun nerede olduğunu bilemez" buyurdu. Ömer
b. el-Hattab tekbir getirip: "Havz'a Allah yolunda savaşıp şehit olan
Muhacirlerin fakirleri varıp içmek için izdiham yaşayacaktır. Yüce Allah'tan
ilaveten akıttığı o sudan bana da içirmesini umuyorum" dedi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbim bana ümmetimden yetmiş bin kişiyi
hesapsız bir şekilde cennette sokacağına dair söz verdi. Sonra her bin kişi
yetmiş bin kişiye şefaatçi olacaktır. Sonra da Rabbim iki eliyle üç avuç
avuçlayacaktır" buyurdu. Ömer b. el-Hattab yine tekbir getirip:
"Yüce Allah ilk
yetmiş bin kişinin babalarına çocuklarına ve ev aşiretlerine şefaat etmesine
izin verecektir. Allah'ın beni son avuçlardan birinde kılmasını da
dilerim" dedi.
Bedevi: "Ey
Allah'ın Resulü! Cennette meyve var mı?" diye sorunca, Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet, onda, Tuba adında Firdevs'i kaplayan
bir ağaç vardır" cevabını verdi. Bedevi: "Bizim yerlerimizdeki hangi
ağaca benzer?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Senin yurdundaki hiçbir ağaca benzemez. Şam'a hiç gittin mi?"
karşılığını verdi. Adam: "Hayır" cevabını verince, Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Tuba ağacı, Şam'da, ceviz diye bilinen bir
ağaca benzer. O ağaç bir gövde üzerinde yükselir ve üst tarafı da yayılır"
buyurdu. Bedevi: "Onun gövdesinin büyüklüğü ne kadardır?" diye
sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şayet yakınlarına
ait dört yaşını bitirmiş bir dişi deveye binecek olsan, aşırı yaşlılıktan
dolayı göğsünün kemiği kırılıncaya kadar sen bunun gövdesinin etrafını
dolaşamazsın" cevabını verdi. Bedevi:
"Onda üzüm var
mı?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
Evet" cevabını
verdi. Bedevi: "Salkımının büyüklüğü ne kadardır?" diye sorunca,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Alacakarganın bir ayda
gidebileceği mesafe büyüklüğündedir" cevabını verdi. Bedevi:
"Üzümlerinin tanelerinin büyüklüğü ne kadardır?" diye sorunca,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Senin babanın davarlarından
büyükçe bir teke kesip derisini yüzerek onu annene verip: ''Al bunu,
tabakladıktan sonra bundan bize hayvanlarımızı sulayacak büyüklükte bir tulum
çıkar'' dedi mi?" buyurdu. Bedevi: "Evet" deyince, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İşte o üzüm tanesi beni, Ehl-i beyt'imi ve
senin bütün kabileni doyuracak kadardır" buyurdu.
[T] Taberani, M.
el-Kebir (17/127)
275- Bu hadis başka bir
kanalla da rivayet olunmuştur.
276- Ebu Umame'den
bildirir: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabı: "Allah,
Bedevilerle ve onların soru sormalarıyla bize fayda sağlamaktadır"
derlerdi. Bir gün bir Bedevi gelip: "Ya Resulallah! Allah, Kur'an'da
rahatsız edici bir ağacı zikretmiştir. Oysa ben Cennette sahibini rahatsız
edecek ağaç olacağını düşünmemiştim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "O ne ağacıdır?" diye sorunca, Bedevi:
"Dikenleri olan
sedir ağacıdır" cevabını verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Allah: ''Onlar dikensiz sedir agaçları''[Vakıa 27]
buyurmuyar mu? Allah onun dikenlerini yok edecek ve her dikenin yerinde bir
meyve kılacaktır. O, öyle meyveler verecek ki, her bir meyvesinden yetmiş iki
renk yiyecek çıkacaktır ve biri diğerine benzemeyecektir" buyurdu.
[T] Hakim, Müstedrek
(2/476, "sahih"), Ebu Nuaym, Hilye (6/103), Taberani, M. el-Kebir
(17/130)
277- Husayf vasıtasıyla
bildirdiğine göre Ata ve Mücahid derler ki: Taif ahalisi kendisinde çok balolan
vadinin kendileri için korunma altına alınmasını isteyince Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) o vadiyi koruma altına aldı. O herkesin taaccüp
ettiği bir vadi idi. İnsanlar: "Cennette şu şu vardır" denildiğini
işitince: "Keşke Cennette bu vadi gibi bir vadimiz olsa dediler. Bunun
üzerine Yüce Allah: "Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir!
Onlar dikensiz sedir ağaçları ... altındadır"[Vakıa 27, 28] ayetini
indirdi.
278- Mücahid der ki:
Taif ahalisi Vecc vadisini, gölgeliği ile muz ve sedir ağaçlarından dolayı
beğenirlerdi. Bunun üzerine Yüce Allah: "Ahiret mutluluğuna erenler, ne
mutlu kimselerdir! Onlar dikensiz sedir agaçları, salkımları sarkmış muz
agaçları, uzayıp giden gölge altındadır"[Vakıa 27, 28] ayetlerini
indirdi.
279- İkrime'nin
bildirdiğine göre İbn Abbas: "....." buyruğunu açıklarken burada muz
kastedilmektedir" demiştir. "....." buyruğu hakkında ise:
"Mahdud ifadesi dikeni olmayan manasındadır" demiştir.
Başka bir kanalla İbn
Abbas'tan ve Ebu Hureyre'den bildirilene göre kendileri Talh ifadesi ile muzun
kastedildiğini söylemişlerdir.
280- Hüseyn b. Hasan b.
Atiyye b. Sa'd'ın, babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre İbn Abbas:
"Rabbinin makamından korkan kimseye iki cennet vardır''[Rahman 46] ayetini
açıklarken: "Burada korkup sakınan ve Allah'a itaat ederek masiyetleri
terk eden kimse kastedilmektedir" demiştir. "Bu iki cennet türlü
ağaçlarla doludur"[Rahman 48] ayetini açıklarken: "Burada çeşitli
renklerde birbirlerine değen ve çardak gibi duran dallar kastedilmektedir"
demiştir. "Yemyeşildirler"[Rahman 64] ifadesini açıklarken: "Çokça
su olmasından dolayı ikisi de yemyeşildir" demiştir. "Bu cennetlerden
akan iki kaynak vardır''[Rahman 50] ayetini açıklarken: "Burada hayırla
fışkırması kastedilmektedir" demiştir. "Onlar dikensiz sedir ağaçları
... altındadır"[Vakıa 28] buyruğu hakkında: "Onun dikensiz oluşu çok
meyve tutması ve meyvelerinin toplanması ile dikenlerinin de yok
olmasıdır" demiştir. "......" buyruğunu açıklarken: "Üst
üste dizilmiş manasındadır" demiştir.
281- Ali b. Ebi
Talha'nın bildirdiğine göre İbn Abbas: ".....'''[Vakıa 28] ifadesini
açıklarken: "Mahdüd ifadesi dikeni olmayan manasındadır" demiştir.
"....."[Rahman 64] ifadesini ise: "İkisi de yemyeşildir"
şeklinde açıklamıştır. "İki cennetin meyvelerini de kolayca
toplarlar"[Rahman 54] buyruğu hakkında ise: "Meyveleri yakındır"
demiştir. "Fışkıran"[Rahman 66] ifadesini açıklarken de: "Coşup
akan, manasındadır" demiştir.
282- İbn Ebi Necih'in
bildirdiğine göre Mücahid: "....."[Rahman 64] ifadesini açıklarken:
"Onlar çok sulandıkları için siyahlaşmışlardır" demiştir. Ata b.
es-Saib'in bildirdiğine göre de Said b. Cübeyr: ''....."[Rahman 64]
ifadesini açıklarken: "İkisi de yemyeşildir" demiştir.
283- "İçlerinde her
türlü meyve, hurma ve nar vardır"[Rahman 68] ayeti hakkında İbn Abbas der
ki: "Cennetteki hurma ağaçlarının gövdeleri yeşil zümrüt, dalları kırmızı
altındır. Yaprakları da Cennet ahalisinin giyeceğidir. Cennet ahalisinin
gömlekleri ve elbiseleri onlardandır. Meyveleri küp gibi olup sütten daha
beyaz, baldan daha tatlı ve tereyağından daha yumuşaktır. Aynı zamanda
çekirdeği de yoktur."
[T] İbn Ebi Şeybe,
Musannef (13/97/149), Hakim, Müstedrek (2/475, 476, "sahih"),
284- Bera. b. Azib:
"Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması
kolaylaştırılmıştır''[İnsan 14] ayetini açıklarken: "Cennet meyveleri kendilerine
yaklaştırıldığı için diledikleri şekilde onlardan yerler" dedi. 4
4 Fethu'l-Bari'de
(8/685) geçtiği üzere Said b. Mansur, İbn Ebi Şeybe (13/140, 141), Hakim,
Müstedrek (2/511, "sanıh")
285- Bera b. Azib:
"Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması
kolaylaştırılmıştır"[İnsan 14] ayetini açıklarken: "Cennettekiler
Cennet meyvelerinden ayakta veya oturarak veya uzanmışken diledikleri şekilde
yerler" dedi.
[T] Ahmed b. HanbeL,
Zühd (s. 211)
286- Mücahid der ki:
"Cennette yerler gümüşten, toprak ise misktendir. İçindeki ağaçların
gövdeleri altın ve gümüşten, dalları ise inci, zeberced ve yakuttandır.
Yapraklar ile meyveler de bunların altındadır. Kişi bunlardan ayakta yediği
zaman (onlara ulaşmakta) bir sıkıntı çekmez, oturarak yediği zaman sıkıntı
çekmez, yatarken de yediği zaman bir sıkıntı çekmez. Zira: "Meyve
ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması
kolaylaştırılmıştır" buyrulm uştur.
[T] İbn Ebi Şeybe,
Musannef (13/95),
287- Ebu Bişr'in
bildirdiğine göre Said b. Cübeyr: "......"[Rahman 76] buyruğunu
açıklarken: "Burada cennet bahçeleri kastedilmektedir" demiştir.
[T] İbn Ebı Şeybe,
Musannef (13/136),
288- Cerir naklediyor:
Sifah dağlarında konakladığımızda güneşin kendisine yetişmek üzere olduğu bir
adamın ağacın gölgesinde yatmakta olduğunu gördük. Ben hizmetçiye: "Git şu
yaygıyla adama gölge yap" dedim. Biraz sonra adam uyandı, bir de baktım ki
Selman-ı Farisi! Yanına vardım ve selam verdim. Bana: "Ey Cerir! Allah
için mütevazı ol! Çünkü kim Allah için bu dünyada mütevazı olursa, yarın
kıyamet günü Allah onun derecesini yüceltir. Ey Cerir! Kıyamet günü nelerin
karanlıklara sebep olacağını biliyor musun?" dedi. Ben, "Hayır"
karşılığını verince, Selman: "İnsanların dünyada aralarında yaptıkları
zulüm ve haksızlıklardır" dedi. Sonra yerden bir çöp parçası aldı; o kadar
küçüktü ki zor görüyordum. Bana: "Ey Cerir! Şayet cennette böyle bir çöp
parçası aramaya kalksan bulamazsın" dedi. Ben: "Ey Ebu Abdillah!
Hurma ağaçları ve öbür ağaçlar nerede?" diye sorunca, şöyle dedi:
"Onların kökleri altın ve inci, dalları ise meyvelerle doludur."
[T] İbn Ebi Şeybe,
Musannef (13/333), Ebu Nuaym, Hilye (1/202) ve Suyuti, ed-Dürrü'lmensur
(6/150).
289- Bu hadis başka bir
kanalla da ayna manası ile rivayet olunmuştur.
290- Alkame:
"Cennet soğuk ile sıcak arasıdır. Yani cennette ne sıcak, ne de soğuk
vardır" demiştir.
[T] İbn Ebi Şeybe, Musannef
(13/100), İbnu'l-Mübarek, Zühd (s. 535) ve Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 213).
291- Şuayb b: el-Habhab
der ki: "Ebu'ı-Aliye er-Riyahı ile birlikte çıktım ve güneş doğmadan önce
mezarlığa geldiğimizde: "Bana bildirilene göre cennet böyledir" dedi
ve: "Uzayıp giden gölge altında"[Vakıa 30] ayetini okudu. [T] Mücahid, Tefsir (2/647).
292- Ebu Ubeyde'nin
bildirdiğine göre Mesruk: "Ve çağlayarak akan sular
kenarlarındadırlar"[Vakıa 31] buyruğunu açıklarken: "Cennetteki
ırmaklar yatakları olmadan akarlar" demiştir. "Salkımları sarkmış
hurmalar arasında"[Şuara 148] buyruğunu açıklarken de: "Gövdesinden
dallarına kadar (her tarafından salkımları sarkmış)" demiştir.
293- İbn Ebi Necih'in
veya başka birisinin bildirdiğine göre Mücahid: "Orada bir pınardandır ki
adına Selsebil denir"[İnsan 18] buyruğunu açıklarken: "Selsebil,
hızlıca akan bir pınardır" demiştir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Cennet Ehlinin
Giysileri, Yatakları, Tahtları, Yastıkları, Çardakları, Kapları ve Başka Şeyler