BEYHAKİ KÜLLİYATI |
ZÜHD |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Zühd'ün Anlamı ve
Zahid'in Özellikleri
1- İbn Abbas, Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu bildiriyor: "İki
nimet vardır ki, insanların çoğu onlar hakkında aldanır: Sağlık ve boş vakit.''
[-] Buhari, rikak (7/169).
2- ... dedemin şöyle
dediğini işittim: "Zühd kalbinin dünyadaki hiçbir varlığa yönelmemesi ve
dünyada kaybolan hiçbir şeye meyletmemesidir." Sonra: "Yeryüzünde ve
kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan
önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a
göre kolaydır"[Hadid 22] ayetini okudu.
3- Ahmed b. Ebi'l-Havari
der ki: Ebü Müsa ed-Deybüli'ye: "Dünyada zahitlik nedir?" diye
sorduğumda: "Ondan elinden gidenler için hayıflanmaman ve eline geçenler
için sevinmemendir" karşılığını verdi.
4- Ebu Süleyman
ed-Darani der ki: "Gerçek zahid, dünyayı ne yerer, ne över, ne de ona
dönüp bakar. Aynı şekilde dünyalıklar kendisine yöneldiği zaman sevinmez, dönüp
gittiği zaman da buna üzülmez."
5- Ebu Osman Said b.
Osman el-Hannat der ki: Zünnun'un şöyle dediğini işittim: "Dünyaya en çok
meyleden ve onu gizliden en çok isteyen kimselerin çoğu dünyayı kötülemektedir.
Onu da içleri yandığı için kötülemekteler."
6- Yine Zünnun'un:
"Geri dönenler vardıktan sonra değil, yoldan geri dönmüşlerdir. İnsanlar
Allah'a varmış olsalardı asla geri dönmezlerdi. O halde ey kardeşim! Dünyada zahid
ol ki şaşırtıcı şeyler göresin" dediğini işittim.
8- Dahhak der ki: Bilal
b. Sa'd'ın şöyle dediğini işittim: "Ey Rahman'ın kulları! Allah'ın sizden
yapmanızı istediği şeyi terk ediyor, sizin için kefil olduğu şeyin ise peşine
düşüyorsunuz! Allah mümin kullarını böyle vasfetmemiştir. Dünyayı isteyip,
sebebiyle yaratıldığınız şeyi ise terk etmek akıl karı mı? Allah'a itaat ederek
rahmetini istediğiniz gibi, aynı şekilde günahlardan kaçınarak cezasından
korkunuz."
8- Hasan, Amir b.
Abdikays'ın şöyle dediğini nakleder: "Hayatta dört şey güzeldir: Kadınlar,
giyim, yemek ve uyku. Kadınlar konusuna gelince, vallahi bir keçiyi görmekle
bir kadını görmek benim için birdir. Giysi meselesinde ise avretimi neyle
örttüğümü önemsemem. Yemek ve uykuya gelince ise bunlar beni yendiler. Vallahi
bunları yenmek için çaba harcayacağım." Hasan ekledi: "Vallahi onları
yendi."
9- Amir b. Kays der ki:
"Dünya lezzetleri dört tanedir: Mal, kadınlar, uyku ve yemek. Mal ve
kadınlara ihtiyacım yoktur. Uyku ve yemeğe gelince bunlarsız olmaz. Vallahi
onlardan da uzak durmak için çalışacağım."
Ravi der ki: Sonra da:
"Artık bütün derdim bir (sadece Allah) olacaktır" dedi.
10- Esma b. Ubeyd der
ki: Amir b. Abdi Kays: "Vallahi gücüm yeterse dertlerimi tek bir dert
(Allah'a itaat derdi) kılacağım" dedi. Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki
böyle de yaptı.
Ebu Said b. el-A'dbi der
ki: Zahitlik konusunda söylenene göre dertlerin tek bir dert kılınması ile
kişinin derdinin dünya ve ahiret derdi değil de sadece Allah'a itaat derdi olması
kastedilmektedir. Zahidliğin gayesi de budur ki, zahid kişi Yüce Allah'ın
rızası dışında dünyaya bir değer vermeyip dünya sevgisini kalbinden söken
kimsedir. Bu, dertlerini tek bir dert, sadece Allah'a itaat derdi sayan kişinin
durumudur.
11- Mansür der ki: Said
b. Cübeyr' e: "Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada
işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de
uğratılmazlar"[Hud 15] ayetinin açıklamasını sorduğumda şu karşılığı
verdi: "Burada Allah için değil de dünyalık için am el işleyen kimse
kastedilmektedir. ''İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz her hangi
bir faiz Allah katında artmaz''[Rum 39] ayetinde olduğu gibi Yüce Allah da
böylesi kişiye amelinin karşılığını dünyada iken verir."
12- Sellam b. Miskin der
ki: Hasan(-ı Basri) sürekli olarak: "Ey gençler topluluğu! Ahireti
kazanmaya bakın. Ahireti kazanmak isteyen çok kişi gördük ki ahireti ile
birlikte dünyalığını da kazanmıştır. Ancak dünyalık şeyleri isteyip de
ahiretini de kazanan hiç kimseyi görmedik" derdi.
13- Hasan( -ı Basrl) der
ki: "Bir parça ekmekle, eski bir elbiseyle yatmakla yetinen gücü yettiği
kadar ibadet eden, günahına ağlayan, cezalandırılmaktan kaçan ve ölüm kendisine
gelene kadar Allah'ın rahmetini istemek gibi basit bir hayat tarzını
yaşayanlara Allah merhamet eylesin."
14- Ebu Hazım der ki:
Yüce Allah dünyaya şöyle vahyetti: "Kim sana hizmet ederse onu yar. Kim de
Bana hizmet ederse sen de ona hizmet et''
15- Başka bir kanalla
aynısı rivayet olunmuştur.
16- İbn Ömer der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Bütün dertlerini
tek derde (ahiret derdine) indiren kişiyi Yüce Allah dünya ve ahirette rahat
ettirir. Türlü türlü dertler edinen kişinin ise Yüce Allah hangi vadide (dertte)
helak olacağına aldırmaz." [-]
Hakim 3658 [SAHİH, Zehebi]
Ebu Abdullah'ın rivayeti
ise: "Yüce Allah dünya ve ahiret dertlerinden yana rahat ettirir"
şeklindedir. Sonunda da: "Yüce Allah dünya vadilerinden hangi vadide
(dertte) helak olacağına aldırmaz" demiştir. Ancak isnadında Abdullah b.
Dinar'ı zikretmemiştir.
17- Ebu Osman Said b.
İsmail el-Vaiz der ki: "Her yönüyle derdi Allah olmayan kimsenin Allah
katında her yönüyle nasibi eksiktir demektir. Dertler Allah'ın yanında son
bulur. Her yönüyle derdi sadece Allah olan kimsenin varacağı yerde Allah
katıdır. Varılacak tek yer de Allah'ın huzurudur. Çünkü Allah'tan başka
sığınılacak kimse yoktur. Huzuruna varılacak ondan yücesi yoktur. Bu sebeple
kişi ancak yüce Allah'a teslimiyetle huzur bulur."
18- Ebu Bekr b. Ayyaş
der ki: "Dünyalığa değer veren kişiyi yücelten kimse İslam'da bir ihdasta
(bidat) bulunmuş olur."
19- İbrahim b. Fatik der
ki: Cüneyd'e zühd konusu sorulunca:
"Mallardan el çekip
kalbin onlara bağlanmasından geri durmaktır" karşılığını verdi.
20- Ruveym'in Cüneyd'e
zühd hakkında sorduğunu işittim. Cüneyd: "Dünyayı önemsemeyip onun
izlerini (sevgisini) kalpten silmektir" karşılığını verdi.
21- Ahmed b.
Ebi'l-Havarı der ki: Ebu Süleyman ed-Darani'nin, Ebu Safvan'a: "Zahidliğin
başlangıç sınırı nedir?" diye sorduğunu işittim. Ebu Safvan: "Dünyayı
önemsememektir" karşılığını verdi. Ebu Süleyman: "Başlangıcı bu ise
ortası ve sonu nedir?" diye sordu. Bunun üzerine Ebu Safvan:
"Dünyadan bir şeye değer vermediği zaman nefsi de ardından gider (ve o
şeye değer vermez). Kişi böyle olduğu zaman da dünyayı önemsemez olur"
karşılığını verdi.
22- İbn Ebi'l-Havarı der
ki: Ebu Süleyman'ın, Ebu Safvan'a yani erRuayni'ye: "Zahidliğin başlangıç
sınırı nedir?" diye sorduğunu işittim. Ebu Safvan: "Dünyayı
önemsememektir" karşılığını verdi.
Ebu Said b. el-A'rabi
der ki: zahitlik konusunda bilgili sayılan kişilerin şöyle dediğini işittim:
"Zahidliğin başlangıcı dünya sevgisini kalpten kaldırmaktır. Sonu da ona ne
rağbet etmek, ne de değer vermemek aklına gelmeyecek bir şekilde kalpten söküp
atmaktır. Çünkü rağbet etmek ve zühd, ancak dünyaya değer veren bir kalpte bir
araya gelir."
23- Ebu Ali el-Belhi der
ki: Muhammed b. el-Fadl'a zühd hakkında sorulunca: "Zühd; dünyayı küçük
görmek, dünyaya tenezzül etmeyerek ondan yüz çevirmektir. Dünyadan bir şey elde
eden kişiye de ona değer vermemesi yönünde öğütlenir" karşılığını
verdi.
24- Yahya b. Muaz der
ki: "Zühdün hakikati kişinin elini sebeplerden arındırması gibi kalbini
isteklerinden arındırmasıdır."
25- Ebu Hammad der ki:
Basra'ya geldim ve Merhum el-Attar'a: "Hasan'ın sohbetlerinde
bulunanlardan kimse kaldı mı?" diye sordum. O da: "Sadece yaşlı bir
adam kaldı" karşılığını verdi. Bunun üzerine bu kişinin yanına gittim ve:
"Allah sana merhamet etsin. Bana Hasan'ın bazı sözlerini anlatsan da ben
de ondan faydalansam" dedim. Bunun üzerine bana: "Hasan her zaman
şöyle derdi" dedi ve şöyle devam etti:
"Ey Ademoğlu! Bu
gün nutfe halinde olan yarın bir leş olacaktır. Nutfeyle leş olma arasındaki
zamanda adım adım ölüme yaklaşacaksın. Asıl sağlıklı olan günah hastalığına
yakalanmayandır. Temiz kişiyi de hatalar kirletmez. Ahireti en çok zikredeniniz
dünyayı en çok unutanınızdır. Ahireti en çok unutan kişi de dünyayı en çok
zikredeninizdir. İbadet ehli nefsini kötü şeylerden alıkoyandır. Basiretli kişi
haramı görüp ona yaklaşmayandır. Akıllı kişi de kıyamet gününü hatırlayıp hesap
gününü unutmayandır."
26- Semmak der ki: Bana
ulaşan habere göre Ömer b. Abdilaziz, Hasan el-Basri'ye: "Bana kısaca bir
nasihatte bulun" diye bir mektup yazınca, Hasan el-Basri ona cevaben şöyle
yazmıştır: "Derim ki; dünya, kalbi ve bedeni meşgul eden bir şeydir. Zühd
ise kalb ve bedene rahatlık verir. Yüce Allah bizi helal nimetlerinden dolayı
hesaba çekecektir. Ancak haram kıldığı nimetlerden dolayı hesaba çekilirsek
halimiz ne olur!"
27- Ebu Abdillah şöyle
nakleder: Ömer b. Abdilaziz, Hasan elBasri'ye: "Bana kısaca bir nasihatte
bulun" diye mektup yazdı. Hasan ona şöyle yazdı: "Gelelim sadede ...
Seni ıslah edecek ve senin de başkalarını ıslah edeceğin şeyin başında zühd
gelir. Zühd de yakınle (kesin bir imanla) olur, yakin de tefekkürle, tefekkür
de ibret almakla. Eğer dünya hakkında düşünürsen, kendini ona satmaya (dünyanın)
ehil olmadığını göreceksin. Ayrıca nefsine dünyanın değersizliğini ikram etmeye
(nefsini) layık göreceksin. Dünya musibetler dünyası ve gaflet diyarıdır."
28- Hişam'ın
bildirdiğine göre Hasan(-ı Basri) şöyle demiştir: Vallahi ben öyle kavimlere
yetiştim ki onlardan biri aşırı şekilde ihtiyaç sahibi olduğu ve yanında helal
mal bulunduğu halde gidip ondan almıyordu. Kendisine: "Allah sana merhamet
etsin! Gidip şu maldan alsan ve içinde bulunduğun sıkıntıdan kurtulsan"
denildiğinde: "Hayır vallahi, bu şeyin kalbimi ve amelimi ifsad edici bir
şeyolmasından endişe etmekteyim" demekteydi. [-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s.
260)
29- Davud b. Nusayr
(et-Ta!): "Dünya, günaha bulaşmadan kişiye bir şeyler vermez"
demiştir.
30- İbrahim b. Edhem der
ki: "Zühd üç kısımdır: Farz olan zühd, faziletten olan zühd ve kendisiyle
selamete ulaşılan zühd. Farz olan zühd: Haram olan şeylerden kaçınmaktır.
Faziletli olan zühd: Helalolan şeylerden (dünyalıklardan) da uzak durmaktır.
Selamete ulaştıran zühd ise, şüpheli şeylerden kaçınmaktır."
31- Ebü Hafs der ki:
"Haramlardan kaçmakla yapılan zühd, farz olan zühd'dür. Mubah olanlardan
kaçmak da fazilet olan zühd'dür. Helal olanlardan sakınmak da, (Hakka)
yakınlığı sağlayan zühd'dür."
32- el-Müseyyeb der ki:
Yüsuf b. Esbat'a: "Zühd nedir?" diye sorduğumda şu karşılığı verdi:
"Allah'ın helal kıldığı şeylere de değer vermemendir. Allah'ın haram
kıldığına gelince; eğer haram olan bir şeyi yaparsan Allah sana azap eder. Yani
böyle bir şeyi terk etmen farzdır."
33- Abdus b. el-Kasım
der ki: Seri (es-Sekati)'nin şöyle dediğini işittim: "Beş şey zahidlerin
ahlakındandır; helale şükretmek, harama karşı sabretmek, ne zaman vefat
edeceğini önemsememek, dünyayı kimin elde edip yediğini önemsememek ve kendisi
için fakirlikle zenginliğin bir olmasıdır."
34- Süfyan der ki:
Zühri'ye zühd konusu sorulunca: "Zahid kişi, haram olan şeyler sabrına
baskın çıkmayan, helalolan şeyler ise şükretmesine engelolmayan kişidir"
dediğini işittim.
Süfyan b. Uyeyne der ki:
"Zühd konusunda bundan daha güzel bir söz işitmiş değilim."
35- Ali b. Assam der ki:
Fudayl b. İyad'a zühd konusu sorulunca: "Helalı istemektir
(aramaktır)" karşılığını verdi.
36- Muhammed b. Ali der
ki: Mahled b. el-Hüseyn'in: "Dünyada zahitlik (sadece) helal(olan şey)i
almaktır" dediğini işittim.
37- Ebu Osman
el-Hannat'ın bildirdiğine göre Zünnun şöyle demiştir: "Üç şey iyi
zenginliğin göstergesindendir. Bunlar; zühd sahibi biri olarak haramları
terketmek, ödemek için başkasının hakkını malından çıkarmak ve büyüklük
korkusuyla alçak gönüllü olmaktır. Üç şey de salih biri olan fakirin
alametindendir. Bunlar, rızıktan kendisine takdir edilene razı olmak, kendisine
verilen nimetlerden dolayı şükretmek ve kendisine çokça tamah eden birine karşı
alçak gönüllü olmayı terk etmektir. Üç şey de ahireti sevmenin alametidir.
Bunlar, çokça ağlamak, ahireti çokça hatırlayarak ona rağbet etmek ve ahiretten
dolayı dünyayı sevmemektir."
38- Ahmed b. Sa'lebe'nin
bildirdiğine göre Ebu Muaviye el-Esved, Yüce Allah'ın: "İşte ahiret yurdu.
Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has
kılarız"[Kasas 83] buyruğunu açıklarken şöyle demiştir: "Onun
zilletinden korkmayan ve dünya malıyla başkalarıyla yarışmayan kimse
kastedilmektedir" demiştir.
39- Muhammed b. Muhammed
b. Ahyed el-Belhı der ki: Ebu Bekr elVerrak'ın şöyle dediğini işittim:
"İzzet sahibi biri olmayı istememden dolayı izzeti sattım. Zilletten olan
korkumdan dolayı da onu satın aldım. Bu da Rabbine muhalif olan kişinin
cezasıdır."
40- Ebu Süleyman ed- Darani
der ki: Irak'ta iken zühd konusunda insanlar ihtilafa düştüler. Bazıları:
"Zühd, insanlarla görüşmemektir" dedi. Bazıları: "Zühd, nefsi
arzulardan uzak durmaktır" dedi.
Ebu Süleyman der ki:
"Hepsinin dediği (mana olarak) birbirine yakındır." Ahmed (b.
Ebi'l-Havari) der ki: "İnsanlarla görüşmeyi terk eden kimse nefsi
arzularını daha rahat terk eder."
41- Abdülaziz b. Eban'ın
bildirdiğine göre Süfyan: "Yöneticilikte zühd sahibi olmak, dünya malına
karşı zühd sahibi olmaktan daha ağırdır" demiştir.
42- Ebu Abdillah
el-Mağribi der ki: "Rahatı konusunda zahid olan kimse, izzette ve
yöneticilikte zahid olur. İzzet ve yöneticilikte zahid olan kimse de (Allah'a)
dostluk listesine yazılır."
43- Ebu Amr b. Nuceyd
der ki: "İnsanların yanında itibarını düşürebilen (yani hiçbir şekilde
övülmeyi sevmeyen) kimsenin dünya ve ahalisine yüz çevirmesi kolayolur."
44- Hammad b. Vakıd
bildiriyor: Malik b. Dinar'ın şöyle dediğini işittim: "Malik zahiddir,
Malik zahiddir. Bir cübbe ve bir giysiye sahip olan Malik'in nasıl bir zühdü
var ki? Asıl zahid olan Ömer b. Abdilaziz'dir. Dünya ağzını açmış bir şekilde
ona geldi de o dünyayı bıraktı."
45- İshak b. Mansur
es-Seluli bildiriyor: Bir dostumla beraber Davüd et-Tai'nin yanına girdik.
Toprağın üzerinde oturuyordu. Dostuma: "Bu, zahid biridir" deyince
Davıld şu karşılığı verdi: "Şüphesiz zahid, imkanı olduğu halde
(dünyalıkları) terk edendir."
46- Avn b. el-Mu'temir
bildiriyor: Bir defasında Ömer b. Abdilaziz, Fatıma'nın yanına girdi ve:
"Ey Fatıma! Üzüm satın almam için yanında bir dirhemin var mı?" diye
sordu. Fatıma: "Yok!" dedi. Ömer: "Peki üzüm alabileceğimiz bir
fils (metelik) dahi yok mu?" diye sorunca, Fatıma:
"Yok!"
karşılığını verdi. Sonra ona dönüp: "Sen ki müminlerin emirisin! Üzüm
alabilmek için (hazineden) bir dirhem veya filsi de mi alamıyorsun!"
deyince, Ömer: "Yarın hazineden para aşırdığım için cehennem ateşinde
yanmaktansa bu durum daha iyidir" karşılığını verdi.
47- İnan b. Ahmed
el-Benna der ki: Seriyy es-Sekati'nin, İbrahim el-Benna'ya: "Ey Benna!
Dünyadan iğrenerek zahid olan kimse, sabrederek zahid olan kimse gibi
değildir" dediğini işittim.
48- Muhammed b. Nasr der
ki: İbn Muaz'a zühd konusu sorulunca: "Sevilen şeyi terk etmektir"
karşılığını verdi.
49- Muhammed b. Abdillah
er-Razi der ki: Ebu Amr ed-Dimaşki'ye zühd konusu somlunca: "Kendisinin
olmayan bir şeye meyletmesi endişesi ile kendisinin olan şeyden uzak
durmasıdır" karşılığını verdi.
50- Yahya b. Muaz der
ki: "Korkusu olmayan bir kimse nasıl zahid olabilir ki? Senin olmayan
şeyden kork. Sonra da senin olan şeyden de sakın."
51- Bişr b. el-Haris der
ki: "Dünyada zahitlik dünya malına değer vermemek değildir. zahitlik,
Allah'tan başka her şeyi gönülden çıkarmak ve değer vermemektir. Hz. Davud ile
Süleyman, dünyaya malik idiler. Ancak her ikisi de Allah katında zahid
kımselerden idi."
52- Şibli'ye zühdü
sorduklarında: "Kalbi, eşyadan alıp, eşyanın Rabbine yönlendirmektir"
dedi.
53- Fudayl b. İyad der
ki: "Kulun Allah'tan korkusu onu bildiği kadarıyladır. Zahidliği de
ahireti arzuladığı orandadır."
54- Ebu Süleyman
ed-Darani der ki: "Zahid olan, dünya derdiyle uğraşmayı bırakıp rahat eden
kişi değildir. Asıl zahid olan kişi, dünya derdini bırakıp ahireti için yorulan
kişidir."
Ebu Said'in bildirdiğine
göre (Ebu Süleyman ed-Darani) yine şöyle demiştir: "Kişi dünyada zahid
olduğu gibi onda rahatlıktan da yüz çevirmelidir. Zira dünyada rahatlık, dünya
malı ve nimetlerinden gelir."
55- Ahmed (b.
Ebi'l-Havari) der ki: Ebu Hişam b. Abdilmelik elMeğazili'ye sordum: "Zühd
nedir?" Dedi ki: "(Dünyalık) umutları kesmek, övülen şeyleri vermek
ve rahatlığı söküp atmaktır."
56- Ebu Osman el-Hannat
der ki: Zünnun: "Aç kal, yalnız kal ve sıkıntılara sabret ki, şaşılacak
şeyler (kerametler) göresin" dediğini işittim."
57- Yahya b. Muaz der
ki: "Zühd, yokluk, yalnızlık ve açlık olmak üzere üç şeyden
ibarettir."
58- Yahya b. Muaz der
ki: "zahitlik, zarar görme halinde sabretmek, ihtiyaç halinde bile başkasını
kendine tercih etmek ve hiçbir şekilde dünya malına meyletmemek olmak üzere üç
şeydedir."
59- Ali b. el-Medini der
ki: Süfyan b. Uyeyne'ye: "Zühdün alt sınırı nedir?" diye sorulunca:
"Bollukta şükür, belalarda sabır içinde olmandır. Kişi bunu yaptığı zaman
zahid biri olur" dedi. Ona: "Şükür nedir?" diye sorulunca da:
"Yüce Allah'ın yasakladığı şeylerden uzak durmandır" dedi.
60- Ebu Bekr el-Hiraşi
der ki: Ebu Bekr el-Verrak'a zühd konusu sorulunda şu karşılığı verdi:
"ez-Ze he de'' sözcüğü üç harften oluşmaktadır. (ze) harfi zinetleri terk
etmektir. (he) harfi kişinin hevasına uymayı terk etmesidir. (de) harfi de
dünyalık şeyleri terk etmektir."
61- Seri der ki:
"Allah dünyayı dostlarından çekip almıştır. Seçkin kullarından da himayesi
altına almıştır. Onu sevenlerinin kalbinden de çıkarmıştır. Çünkü dünyayı
onlara layık görmemiştir."
62- Ebu Süleyman
(ed-Daranı) der ki: Dünyada zühd ehli iki tabakadır. Bazısı dünyada zahid olup
orada kendisine ahiret ruhu açılmayan kimselerdendir. Bu kişinin dünyadaki
varlığı azdır ve nefsi dünya zevklerinden ümidini kesmiştir. Ahiretteki
rahatlığını ümid ederek ölmeyi tercih ettiği halde ona ahiret ruhu
açılmamaktadır. Bazısı da dünyada zahid olunca kendisine ahiret ruhu açılan
kimselerdendir.
Onun için Allah'ı
zikretmek isteğiyle dünyada baki kalmaktan daha sevimli bir şey yoktur.
"Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur."[Ra'd 28]
Dünyada kalıp Allah'ı zikretmek ister ki Allah da kendisini zikretsin. Zira
ölen kişinin ameli kesilmektedir. Yüce Allah da: ""Beni zikredin ki
ben de sizi zikredeyim"[Bakara 152] buyurmaktadır. Yani Yüce Allah:
"Beni bana itaat ederek zikredin ki, ben de sizi rahmetim ve sevabım ile
zikredeyim" buyurmaktadır.
63- Zünnun der ki:
Kardeşlerim! Bilin ki insanlar zühd hakkında muhtelif manalarda birçok şey
söylemiştir. Bazıları: "Zühd, makam sevgisini terk etmek" derken
bazıları: "Zühd, nefislerin rahatlığını ve mutluluğunu bırakmaktır.
Nefisleri rahat edeceği her şeyden alıkoymaktır" demektedir. Bazıları:
"Zühd, Yüce Allah'tan meşgul eden her şeyi bırakmaktır" derken,
bazıları: "Zühd, dünyaya meyletmeyi terk etmek ve emelleri kısa
tutmaktır" demektedir. Bazıları: "Zühd, Yüce Allah'a
güvenmektir" derken, bazıları: "Zühd, açlığı giderecek, avret yerini
örtecek kadar dünyalığı alıp gerisini reddetmektir" demiştir. Bazıları
ise: "Allah için başkasını kendine tercih etmek ve Allah'a kulluktan
alıkoyacak her şeyi terk etmektir" derken, bazıları: "Yaratılmışları
kalpten çıkarıp Yaratıcı'yı sevmektir" demiştir.
64- Zünnun der ki:
"Bilin ki zahidin özelliği, mevcut olanı kaybetmeden kaybolanı
istememesidir."
Bir grup şöyle demiştir:
"Zahid, dünyayı, dünya ehlini ve içindekileri görmeyip sadece Allah'ı
görendir. Böyle olunca da zahid dünyadan bir şey almayı kabul etmeyip sadece
Allah'tan ister."
65- İbn Uyeyne der ki:
"Zahide bir nimet verilince şükreder, bir belaya maruz kalınca da
sabreder."
66- Zünnun'un:
"Sakın marifette iddialı, zühd'de mahir, ibadete de bağlı kalma"
dediğini işittim. Ona: "Allah sana merhamet etsin! Bunu bize açıkla"
denilince de şöyle açıkladı: "Marifetin hakikatinden habersiz bir şekilde
ilminle kendi nefsin için bir şeyler elde ettiğin zaman marifet sahibi olduğunu
sadece iddia etmiş olursun. Şayet zühdde insanlar tarafından bir hal üzere
biliniyorsan ve içinde görünenden farklı haller varsa zühdde mahir biri
olursun. Yine kalbini ibadete bağlayıp Allah'ın inayetiyle değil de bu yaptığın
ibadetle kurtulacağını düşünürsen ibadete bağlı olursun, onun sahibine ve sana
ihsan edene değil."
67- Zünnun der ki:
"Geri dönenler vardıktan sonra değil, yoldan geri dönmüşlerdir. İnsanlar
Allah'a varmış olsalardı asla geri dönmezlerdi. O halde ey kardeşim! Dünyada
zahid ol ki şaşırtıcı şeyler göresin."
Bir grup şöyle demiştir:
"Zahid, Allah sevgisiyle dünyayı reddedendir. "
68- Zünnun der ki:
"Bilin ki; Alah için sevene, Allah için başkasını kendine tercih etmek zor
gelmez, Çünkü Onun için Allah'tan yücesi yoktur. Allah'ı sevenin, dünyayı
reddettiğinin açıkça görülmesi gerekir, Çünkü Allah sevgisiyle dünya sevgisinin
bir kalpte birleşmesi imkansızdır. Allah'ı seven dünyadan elde edeceği şeylere
iltifat etmez ve sevdiğinden başkasına ihtiyaç duymaz,"
69- Zünnun der ki:
"Allah'ı sevmenin delillerinden biri de, Allah'tan meşgul edecek her şeyi
terk edip sadece Allah ile meşgul olmaktır,"
70- Zünnun der ki:
"Allah'ı sevenlerin bu sevgisinin delili, Allah'tan başkasıyla ünsiyet
kurmamak, Allah ile beraberken yalnızlık hissetmemektir. Çünkü Allah sevgisi
kalbe yerleşince, o kalp sevinir, Çünkü Allah başkası için sevilmeyecek kadar
yücedir."
71- Zünnun der ki:
"Allah'ı seven (Onun için) yaptığı her am eli az görür,"
72- Zünnun, müminin
sıfatı hakkında şöyle demiştir: "Allah'ın, kulları arasında seçkin ve
mümtaz kulları bulunmaktadır." Kendisine: "Ey Ebu'l-Feyd! Bunların
vasıfları nelerdir?" diye sorulunca şöyle demiştir: "Kişinin rahat
bir yaşamdan uzak durup, itaatte elinden gelen çabayı göstermesi ve insanların
nazarında değersiz bir konumda olmayı sevmesidir." Kendisine: "Allah'ın
kuluna yöneldiğinin göstergeleri nelerdir?" diye sorulduğunda şöyle
demiştir: "Onu sabırlı, hep şükreden ve Allah'ı zikreden biri olarak
gördüğün zaman bil ki Allah ona yönelmiş, teveccüh göstermiştir."
Kendisine:
"Allah'ın, kulundan yüz çevirdiğinin göstergeleri nelerdir?" diye
sorulduğunda şöyle karşılık vermiştir: "Kulun kendini dünya işlerine
verdiğini, Allah'tan yüz çevirmiş, zikirden uzak durmuş olduğunu gördüğün zaman
bil ki Allah ondan yüz çevirmiştir!" Sonrasında şöyle demiştir:
"Yazıklar olsun sana! Allah'ın kendisine yönelmiş olduğunu bildiği halde
O'nu zikretmekten uzak durması, Allah'tan yüz çevirmesi olarak kula
yeter!" Kendisine: "Ey Ebu'l-Feyd! Kulun, Allah'la ünsiyet kurmuş
olduğunun göstergeleri nelerdir?" diye sorulunca şöyle demiştir:
"Böylesi bir kulu gördüğün zaman bedenen senden uzak dursa da ahlaken onu
kendine yakın bulursun. Ahlaken senden uzak durduğu zamanlarda da bedeniyle
sana yakın olduğunu gorursun.
73- İbn Yakub b.
el-Pered der ki: İnsanlar zühd konusunda ihtilaf edip kimi: "Zühd, dünyada
kısa emelli olmaktır" demiştir. Bu, Sevri, Ahmed b. Hanbel, İsa b. Yunus
ve başkasının görüşüdür.
Bazıları ise:
"Zühd, Allah'a olan sevgi ve ihtiyaçla birlikte Ona güvenmektir"
demişlerdir. İbnu'l-Mübarek, Şakik ve Yusuf b. Esbat bu görüştedir.
Bazıları ise şöyle
demiştir:"Zühd, dinar ve dirhemi terk etmektir. Bu Abdulvahid b. Zeyd'in
görüşüdür. Bazıları ise: "Zühd dünyadaki zaruri ihtiyaçları terk
etmektir" demiştir.
Bazıları ise:
"Allah'a kulluktan meşgul edecek her şeyi terketmektir" demiştir. Bu,
Darani'nin görüşüdür.
Bazıları da: "Zühd,
nefislerin rahatlığını ve mutluluğunu bırakmaktır" demiştir.
Bazıları ise:
"İlmin delilleri ve yakine göre hareket etmektir" demişlerdir.
Bazıları da: "Zühd,
nefsin dünyaya meyletmeyip ondan yüz çevirmesidir" demiştir. Harise böyle
demiştir.
Bazıları ise:
"Zühd, nimet anında şükür, bela anında sabırdır" demiştir. İbn Uyeyne
böyle demiştir.
Bazıları ise:
"Zahid, helale şükreden, harama sabredendir" demiştir.
Bu da Zühri'nin sözüdür.
74- Muaviye b.
Abdilkerim bildiriyor: Hasan(-ı Basri)'nin yanında zühdden bahsettiler.
İçlerinden kimisi dedi ki: "(Zühd) giysidedir." Kimisi: "(Zühd)
yemektedir" dedi. Başkaları da zühdün başka şeylerde kendini gösterdiğini
söyledi. Hasan ise dedi ki: "Söylediğiniz şeylerde değiL. Zahid, birini
gördüğü zaman, ''Bu, benden daha iyidir'' diyen kişidir."
75- Ebu Abdirrahman
es-Sülemi'ye okudum: Yahya b. Muaz'a: "Zahidin özelliği nedir?" diye
sorulunca şöyle cevap verdi: "Zahidin azığı bulduğu şey, meskeni vardığı
yer, elbisesi avretini örtecek kadar, dünya zindanı, fakirlik yatağı, yalnızlık
meclisi, şeytan düşmanı, Kur'an yoldaşı, aklındaki tek şey Allah, zikir yoldaş
ı, zühd dostu, hikmet silahı, susmak sözü, ibret almak fikri, ilim önderi,
sabır yastığı, tövbe yatağı, yakin arkadaşı, nasihat ihtiyacı, sıddikler
kardeşi, akıl delili, tevekkül kazancı, amel işi, ibadet alışkanlığı, takva
azığı, iyilik bineği, marifet yardımcısı, hayat seferi, günler merhaleleri, cennet
menzili ve Allah güvencesidir. "
76- Ebu Osman der ki:
"Zenginlerin zühdü kanaatte, fakirlerin zühdü içinde bulundukları halden
başkasını istememesindedir."
77- Bişr b. el-Haris der
ki: Fudayl b. İyad: "Ey Bişr! Allah'ı en büyük rızası, dünyada zahid
olmaktır" deyince ben: "Bu nasılolur, ey Ebu Ali?" diye sordum.
Fudayl b. İyad: "Bir şeyin sana verilmesiyle verilmemesinin bir
olmasıdır" cevabını verdi.
78- İbrahim b. el-Eş'as
der ki: Fudayl b. İyad'a sordum: "Dünyada zahid olmak ne demektir?"
"Kanaat etmek, zühdün ta kendisidir ve (hakiki) zenginliktir" dedi.
79- Ebu Süleyman
ed-Darani der ki: Bir topluluk zenginlik istediler ve bunun mal toplamakla
olduğunu zannettiler. Ancak bilin ki asıl zenginlik kanaattedir. Rahatlığı da
çoklukta aradılar. Ancak rahatlık azlıktadır. Yine insanlardan kendilerine
değer verilmesini istediler. Ancak asıl değer takvadadır. Nimeti de ince ve
yumuşak elbiseler ve güzel yemeklerde aradılar. Ancak asıl nimet ve afiyet,
İslam'dadır."
80- İbrahim b. Beşşar es-Sufi
bildiriyor: İbrahim b. Edhem, Ebu Yusuf el-Gasuli ve Ebu Abdillah es-Sincar!
ile birlikte İskenderiye'ye doğru gidiyorduk. Yolda Ürdün Nehrinin yanına
vardığımızda dinlenmek üzere oturduk. Ebu Yusuf el-Gasuli yanındaki kuru
ekmekleri çıkardı. Onları yiyip Allah'a hamd ettik. Birimiz İbrahim'e su
getirmek için kalktık; ancak İbrahim daha acele davranıp dizlerine kadar nehre
girdi. Bismillah deyip su içti. Sonra: "Elhamdu ımah" dedi. Ardından
bir daha:
"Bismillah"
deyip su içti. Sonra yine: "Elhamdu ımah!" dedi. Nehirden çıktıktan
sonra ayaklarını uzattı ve şöyle dedi: "Ey Ebu Yusuf! Krallar ve oğulları
içinde bulunduğumuz bu nimet ile huzuru bilseler, dünyadayken zahmete
katlanmadan elde ettiğimiz yaşamın bu lezzetini bizden almak için kılıçlarıyla
bizimle savaşırlardı."
Cafer ise rivayetini şu
ziyadeyle aktarır: İbrahim b. Beşşar der ki: Bunun üzerine İbrahim b. Edhem'e:
"Ey Ebu İshak! Onlar da rahatlığı ve nimetleri istediler; ancak bunlara
götürecek doğru yoldan saptılar" dediğimde bana: "Bu sözleri nereden
getiriyorsun sen?" karşılığını verdi.
81- İbrahim b. Edhem'in
hizmetçisi İbrahim b. Beşşar es-SMi anlatıyor: Bir defasında İbrahim b.
Edhem'le akşamı ettiğimizde ne bir yiyeceğimiz, ne yiyecek alacak paramız
vardı. Beni üzgün ve sıkıntılı görünce şöyle dedi: "Ey İbrahim b. Beşşar!
Allah hem dünya, hem de ahirette fakir ve miskinlere hem nimet, hem de rahatlık
bakımından nasıl ihsanlarda bulunmuştur, bilir misin? Allah, kıyamet gününde
bunları ne zekat, ne hac, ne sadaka ve akrabayı gözetme, ne de adaletten dolayı
hesaba çekecektir. Ancak asıl bunlardan hesaba çekilecek olanlar, dünyada
zengin ahirette fakir, dünyada aziz ahirette de zelil olan miskin (zavallı)
kişilerdir. Onun için üzülüp dertlenme. Allah'ın sana takdir ettiği rızık
garantilidir ve mutlaka sana gelecektir. Vallahi dünyada asıl sultanlar biziz!
Zira henüz dünyadayken rahatlığa ve huzura kavuşmuş, Allah'a itaat içinde
olduktan sonra hangi durumda akşamlayıp sabahladığımıza aldırış
etmiyoruz."
Bunları dedikten sonra
namaza kalkınca ben de namaz için kalktım.
Fazla bir zaman geçmedi
ki elinde sekiz ekmek ve bolca hurmayla bir adam çıkageldi. Bunları önümüze
koydu ve: "Allah merhametini üzerinizden eksik etmesin! Yiyin!" dedi.
İbrahim b. Edhem namazını bitirip de selam verdikten sonra bana: "Ye
dertli adam!" O esnada bir dilenci içeriye girdi ve: "Bana da yiyecek
bir şeyler verin" dedi. İbrahim b. Edhem biraz hurma ile birlikte üç ekmek
alıp adama verdi. Bana da üç ekmek verip kalan ekmeği kendisi yedi. Sonra da
bana: "Adalet müminin ahlakıdır" dedi.
82- Bişr b. el-Haris der
ki: "Vallahi dünya ehlinin miskinleri rahmet vesilesidir."
83- Muhammed b. Ali
el-Kettanı der ki: "Rahatlığı rahatlıkta arayan rahatlıktan mahrum
olur."
84- Zünnun der ki:
"Zenginlik, rızadan mahrum olandan alınır. Az şeye kanaat getirmeyen çoğa
isteyerek muhtaç olur."
85- Bişr b. el-Haris der
ki: "Kanaat sahibinin faydalanacağı sadece izzet olsaydı ona
yeterdi."
86- Ebu'n-Nadr Haşim b. el-Kasım
der ki: Şu'be bize gelip, Husam b. Misak kanalıyla Ebu Ma'şer'den, İbrahim'in
şöyle dediğini nakletti: "Allah sekineti (manevi huzuru) insanlardan
şükredene verir." Ebu'n-Nadr der ki: "Daha sonra Hişam bize gelip
bunu anlattı."
87- Zekeriyya b.
Delluveyh el-Vaiz der ki: Abdullah b. Ebi Ziyad elKatavani: "Ey Horasanlı!
Neden diyarından çıktın?" diye sorunca: "Şeref sevgisi" cevabını
verdim. Bunun üzerine bana: "Doğru söyledin. Kanaatkar ol; dünya ve
ahirette şerefli olursun. Şeref çoklukla olmaz"
dedi.
88- Ali b. Abdilaziz der
ki: "Mal, kanaatten mahrum olanın zenginliğini arttırmaz."
89- Ebu's-Sahba (Sıla b.
Eşyem) der ki: "Ben bütün rızkımı istedim. Ancak (Allah) bana günlük
rızkımı verdi. Ben de bunun benim için daha hayırlı olduğunu bildim. Rızkı gün
be gün verilen kişi, bunun kendisi için daha hayırlı olduğunu bilmezse görüş
sahibi kişi değildir demektir." [-]
Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, Musannef 13/579
Ebu Said el-Asmai der
ki: İbn Avn ile oturan biri bu hadisi aktarırken şu ilave de bulundu:
"Ebu's-Sahba şöyle dedi: "Nefsime: ''Haline razı ol'' dedim, nefsim
hala içinde bulunduğu halden hoşnuttur."
90- Ebu's-Sahba Sıla b.
Eşyem der ki: "Dünyayı helalinden istedim, sadece günlük azığımı
bulabildim ve hiçbir şeye ihtiyaç duymadım. Kendime: "Ey nefis! Rızkın tam
sana yetecek kadardır. Daha fazlasını isteme" dedim. Bunun üzerine nefis
ve buna razı oldu."
91- Rabi el-Havlani'nin
bildirdiğine göre Hz. Lokman oğluna şöyle dedi: "Eyoğul! Alimlerin yanında
diz çöküp onlarla beraber ol ve onlarla mücadele etme ki sana kızmasınlar.
Dünyadan da sana yetecek kadarını aL. Ondan ahiretine zarar verecek kadarını
alma. Onu büsbütün reddetme ki halka muhtaç olmayasın. Şehvetini kesecek
şekilde oruç tut ve seni namazdan alıkoyacak derecede oruç tutma. Çünkü Allah
namazı oruçtan daha çok sever."
92- Muhammed b. Ali
el-Kettani: "Kanaatini hırsına tercih eden izzet ve yiğitliğe
kavuşur" demiştir.
93- Muhammed b. el-Hasan
der ki: Ebu'l-Hasan el-Buşenci'ye kanaat sorulunca: "Kısmetini bilip razı
olmaktır" cevabını verdi.
94- Zünnun der ki:
"Kendisine takdir edilene razı olmaya muvaffak kılınan tasa çekmez.
Allah'ı bilen Allah'a (onun takdirine) razı olur ve Allah'ın takdiriyle kimseye
muhtaç duruma gelmez."
95- İbrahim b. Beşşar der
ki: İbrahim b. Edhem'e: "Bu gün gidip çamur işinde çalışacağım"
deyince, bana şöyle karşılık verdi: "Ey İbn Beşşar! Sen hem arıyor, hem de
aranıyorsun. Elinden kurtulmaya imkan olmayan biri tarafından aranıyorsun.
Senden istenmeyen bir şeyi de sen arıyorsun. Bilmediğin şeyi biliyor ve içinde
bulunduğun durumdan (dünya imtihanından) kurtulmuş gibisin. Ey İbn Beşşar! Sen
hiç mahrum olmuş bir hırslıyı ve çeşitli nimetlerle donatılan bir zayıfı
görmemiş gibisin." Sonra: "Hiçbir mazeretin yok" dedi. Ben:
"Bakkal'ın yanında bir dan ik alacağım var" deyince: "Bir
danikin olmasına rağmen (çamur işinde) çalışmak istemeni yadırgadım" dedi.
96- İbrahim b. Edhem der
ki: "Hırs ve tamahkirlığın az olması, kişide doğruluk ve vera (günah
korkusu) doğurur. Hırs ve tamahkarlığın çok olması ise kişide dert ve endişe
doğurur."
97- Süleyman b. Ebi
Seleme el-Fakih Rakka'dayken şöyle dedi: Cüneyd b. Muhammed es-Süfi'ye kalbi
bozan şeyler sorulunca: "Tamah" cevabını verdi. "Onu ne ıslah
eder?" diye sorulunca ise: "Vera" cevabını verdi.
98- Bunan el-Hammal der
ki: "Hür, tamahkar olduğu müddetçe köle, köle de kanaatkar olduğu müddetçe
hürdür."
99- Ali b. Abdilaziz der
ki: "Kanaatten mahrum olanın ihtiyacını hiçbir şey gideremez."
100- Abdulmelik b.
Umeyr'in bildirdiğine göre Sa'd el-Hayr oğluna şöyle derdi: "İnsanların
elindeki şeylerden ümidini kes ki, bunu yapman zenginliktir. İhtiyaçlarını
(başkalarından) istemekten de sakın. Zira bu, (ihtiyacın karşılansa bile) seni
fakir durumuna sokar. Sonrasında özür dilemek zorunda kalacağın şeyleri
söylemekten sakın. Namaz kılacağın zaman (hayata) veda edip dönmeyecek kişi
gibi namaz kıL. Belki de bundan başka namaz kılamazsın. Eğer bu gününün dünden,
yarının da bu günden daha hayırlı olmasını sağlayabilirsen yap." [-] Ahmed b. Hanbel, Zühd (s. 182) ve Ebu
Bekr b. Ebi Şeybe, Musannef 14/26
101- Sa'd b. Ebi Vakkas
der ki: Adamın biri Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve:
"Ey Allah'ın Resulü! Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun" dedi. Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adama şöyle buyurdu: "İnsanların
ellerindekinden yana ümidini kes! Tamahkar olmaktan da sakın! Zira tamahkarlık
her zaman fakirlik demektir. Her namazı son namazmış gibi kıL. Sonunda özür
dileyeceğin şeyleri yapmaktan uzak dur."
[-] Hakim 7928 [SAHİH, Zehebi]
102- Ebu Eyylib der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir adam gelerek: "Ey Allah'ın
Resulü! Bana (dini) öğret ve fakat çok özlü olsun!" dedi. Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Namazına kalktığın vakit (dünyaya) veda
edenin (namazı gibi) namaz kıL. Sonradan (pişman olup) özür dileyeceğin söz
söyleme. İnsanların elinde bulunan (dünyalık şeylerden) ümidini kesmeye
azmet!" buyurdu. [-] İbn Mace 4171
Bu hadis, "İbn
Huseym -Ebu Eyyüb'un azatlısı Osman b. Cübeyr babası -dedesi -Ebu Eyyub"
ve "İbn Huseym -Osman b. Cübeyr Ebu Eyyub" kanalıyla da
aktarılmıştır.
103- Hz, Ömer der ki:
"Kim ihtiyacını sadece Allah'tan isterse Allah ona yeter. Allah'tan başkasından
isteyen ise yolunu kaybeder. Az dünyalıkla doymayana topladığı çok şey fayda
vermez. Dünyadan sana yetecek kadanyla yetin ve nefsine iffeti (el avuç
açmamayı) zorunlu kılıp hıyaneti bırak. Çünkü yarın hıyanetin hesabı uzun
olur."
104- Cabir der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kanaat, tükenmez
bir hazinedir."
Bu hadisin isnadı
zayıftır.
105- Seleme b.
Ubeydillah b. Mıhsan, sahabeliği olan babasından, Resulullah'ın Sallallahu
aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğunu nakleder: "Sizden her kim ruhen ve
bedenen sağlıklı olup günlük yiyeceği de yanında olursa tüm dünya nimetleri ona
toplanmış gibidir." [-] Tirmizi
(2346-7)
106- Abdullah b.
el-Mübarek der ki:
Hiçbir mahluka boyun
eğme
Çünkü bu. dinine zarar
verir
Rızkını Allah'ın
hazinelerinden iste
Allah'ın bu kaf ile nun
( KUN / OL! emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut
bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu
miskindir.
107- Ebu Abdillah
Muhammed b. Arefe en-Nahvi der ki:
Zaman sana sıhhat
elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip
gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta
etme.
Çünkü zaman onlara
verdiği kadar alır.
108- Halil b. Ahmed der
ki: Hayatta sana şu azık yeter Ölecek olana bu azık bile ne kadar çoktur.
109- Mansur el-Fakih kendisine
ait şu beyitleri söyledi:
Eğer günlük azığın.
sıhhatin ve emniyetin varsa
Hüznün kardeşi olursun
ve hüzün senden ayrılmaz.
110- Mes'udi, bir kişiye
ait şu şiiri söyledi: Nefsin zenginlik g!)isisidir onu koru
Nefsini korumayan onu
küçük görmüş olur Eğer bir ihtiyacın olursa onu bırak
Bu ihtiyaçtan ümidini
kesmen, ona ihtiyacını yok eder.
111- Hire kadısı Ebu
Cafer Muhammed b. Musa der ki: Mansur b. İsmail el-Fakih, Mısır'da: "Bu
zaman uzlet zamanıdır" deyip şu şiiri okudu:
Tüm hayırlar susmaktadır
Ve evinde durmaktadır
Şunun bunun yanına
gideceksen de
Sana yetecek kadar
konuşmaya bak.
112- Muhammed b.
Abdilkerim el-Mervezi der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zahid olan
kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv'den kendisine şöyle yazdı:
"Bir topak tuzla
yenilen bir yemek Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir Sahibini helaka
yaklaştıran bir ylYecek Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir"
113- Ebü Bekr el-Varrak
der ki: Açgözlülüğe, "Baban kim?" deselerdi, "Takdir edilen
hakkında şüphe etmektir" derdi. "Ne iş yaparsın?" deselerdi,
"Zillet kazanırım" derdi. "Amacın nedir?" deselerdi,
"Mahrumiyet" derdi.
114- Sehl b. Muhammed b.
Süleyman, başkasına ait şu şiiri söyledi: Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve vera bir arada olmaz Hırslı olan başkasında olana göz
diker
Başkasında olana göz
diken de doymaz.
115- Buhturi kendisine
ait şu şiiri söyledi: Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım. az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
116- Muzaffer
el-Kırmisini şu şiiri söyledi: Kanaat her şerefi bana verdi Kanaatten daha
büyük şeref var mıdır Kanaati kendin için sermaye yap Ve takvayı da bu
sermayenin malı yap.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Uzlet ve Humul
(Uzak kalmak ve Tanınmamak)