BEYHAKİ

KÜLLİYATI

ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARI

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Tereddüdle ilgili Rivayetler

 

1029- Ebü Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah buyurur ki: Benim dostlarımdan birine düşmanlık eden kişi bana karşı savaş açmış demektir. Kulum bana en çok farz kıldığım ibadetlerle yaklaşabilir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya çalıştıkça sonunda onu severim. Sevdiğim zaman da işiten kulakları, gören gözleri, tutan elleri ve yürüyen ayakları olurum. Bu kulum benden bir şey isterse istediğini veririm. Bana sığınırsa onu korurum. Ölümü sevmeyen mümin kulumun canını alırken tereddüt ettiğim kadar yapacağım hiçbir şeyde tereddüt etmem. Zira onu üzmeyi istemem."

 

Buhari bu hadisi Sahih'te Muhammed b. Osman b. Kerame'den rivayet etti.  [-] Hasendir. Buhari (11/341).

 

 

 

1030- Ebü Abdinahman es-Sülemi'nin bildirdiğine göre Ebü Osman el-Hiri'ye bu haberin manası sorulunca şöyle cevap verdi: "Onun ihtiyaçlarını gidermede, işitmesinden, görmesinden, bir şeye dokunmasından ve yürümesinden daha hızlı olurum, manasındadır."

 

 

 

1031- Cüneyd (Bağdadi): "Ölümü sevmeyen mümin kulumun canını alırken tereddüt ettiğim kadar yapacağım hiçbir şeyde tereddüt etmem. Zira onu üzmeyi istemem" sözünü şöyle açıklamıştır: "Allah; ölümün şiddeti ve zorluğundan dolayı kişiyi üzmek istemez. Hadis onun ölmesini istememesi manasında değildir. Çünkü ölüm bu kişiyi Alah'ın rahmet ve mağfiretine kavuşturur."  [-] Sahihtir.

 

 

Ebü Süleyman (Daranı) der ki: "Sevdiğim zaman da işiten kulakları, gören gözleri, tutan elleri ve yürüyen ayakları olurum" sözü, yüce Allah'ın verdiği birer misaldir. Manası ise Onu bu azalarla yapacağı salih amellerde muvaffak kılması, bu amelleri ona sevdirmesi, boş sözleri dinlemeyi, harama bakmayı, Allah'ın haram kıldığına el uzatmayı, Alah'ın razı olmayacağı bir şey için adım atmayı da sevdirmemesidir."

 

Yine bu, duasına hızlı icabet etmek manasına da gelir. İnsan bu dört organıyla iş yapar. "Ölümü sevmeyen mümin kulum un canını alırken tereddüt ettiğim kadar yapacağım hiçbir şeyde tereddüt etmem" sözünde de örnek verilmiştir. Tereddüdün yüce Allah'ın sıfatlarından olduğunu kabul etmek caiz değildir. Bunun iki tevili vardır. Bunlardan biri şöyledir: Kul hayatında bazen hastalık ve kendisini helake götürecek şeylerle karşılaşınca Allah'a dua eder ve Allah ona şifa verir, istemediği şeyi ondan uzaklaştırır. Bu fiil, bir iş yapmak isteyip sonra terk eden birinin yaptığına benzer. Ancak kişinin eceli geldiği zaman ondan kaçışı yoktur. Çünkü Allah mahlükata fenayı takdir etmiştir ve baki kalacak olan yalnız O' dur. "Dua belayı savar" sözü de bu manadadır. Diğer manası ise şöyledir: "Ölümü sevmeyen mümin kulum un canını almak için elçilerimi gönderirken tereddüt ettiğim kadar hiçbir şeyde tereddüt etmem." Hz. Müsa ve ölüm meleği kıssasında Hz. Musa'nın ölüm meleğinin gözüne vurması, ölüm meleğinin Hz. Musa'ya gidip gelmesiyle ilgili bu manada bir rivayet vardır. İki durumda da hadisten kastedilen, yüce Allah'ın kuluna şefkati ve merhameti anlatılmaktadır.

 

 

 

1032- Tavus kanalıyla Ebu Hureyre der ki: "Ölüm meleği Hz. Musa'ya gönderildi. Ancak gelince Musa ona vurdu (gözünü çıkardı) ve ölüm meleği geri Rabbinin yanına döndü. Melek: ''Beni, ölmek istemeyen bir kuluna gönderdin'' deyince Yüce Allah ona çıkan gözünü geri verdi ve: ''Yanına geri dön ve elini öküzün sırtına koymasını, elinin altında kalan her bir kıl karşılığında da ömrünün bir yıl uzatılacağını söyle!'' buyurdu. (Musa melekten bunu duyunca): ''Ey Rabbim! Sonra ne olacak?'' diye sordu. Yüce Allah: ''Sonra yine öleceksin!'' buyurdu. Bunun üzerine Hz. Musa: ''O zaman şimdi öleyim!'' dedi. Sonra Hz. Musa, Yüce Allah'tan kendisini kutsal topraklara bir taş atımlığı kadar yaklaştırmasını diledi." Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Şayet orada olsaydık, yol kenarında kırmızı kum tepesinin altında bulunan mezarını size de gösterirdim. "

 

[-] Hadis sahihtir. Buhari (3/206) ve Müslim (2372).

 

 

 

1033- Bu hadis başka bir kanalla Hemmam (b. Münebbih)'den de rivayet olunmuştur. Ravi bunu ayrıca Hasan( -ı Basri)'den duyan birisi vasıtasıyla Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den de mürselolarak aktarmıştır.

 

Buhari ile Müslim, Sahih'lerinde tahric ettiler. Ayrıca Buhari, Mahmud b. Gaylan ile Yahya b. Musa'dan, Müslim ise Muhammed b. Rafi' den; tümü ise Hasan'ın hadisinden söz etmeksizin Abdurrezzak'tan rivayet ettiler. [-] Hadis sahihtir. Buhari (6/441) ve Müslim (2372).

 

 

Ebu Süleyman el-Hattabi der ki: Mülhidler bu hadisin hem metnini, hem senedini eleştirmiş ve şöyle demişlerdir: Allah'ın peygamberi olan Musa, Allah'ın emriyle gelen meleklerinden birine nasıl böyle bir şey yapar ve emre itaat etmeyip isyan eder. Nasılolur da meleğe el kaldırıp vurabilir. Nasılolur da ruhunu almakla emr olunmuş melek bu emri yerine getirmez. Böyle bir şey mümkün değildir.

 

Bu kıssayı insanlar arasındaki muamelede düşünecek olursak bu insana garip gelebilir. Ancak Allah'ın, hiç bir şeyin aciz bırakamayacağı kudreti düşünüldüğünde bunun garip olmadığı görülür. Bu olay değerli bir melek ve Allah'ın kendisiyle konuştuğu bir peygamber arasında geçmiştir. İkisinde de beşerde olmayan özel sıfatlar vardır. Ölüm meleğiyle Hz. Musa'yı diğer insanlar gibi düşünüp meseleyi buna göre değerlendirmek doğru değildir. Ölüm meleğiyle Hz. Musa arasında geçen mesele de diğer insanlar arasında geçebilecek bir mesele değildir. Bu sebeple değerlendirmeyi bu çerçevede yapmak gerekir. Allah peygamberlerinden ve evliyalarından dilediğine, özellütuflarda bulunur ve bazı durumlarda onları diğer insanlardan ayrı tutar. Allah Hz. Musa'ya peygamberlik vermiş, onunla konuşmuş, onu Firavun'a gönderdiği zaman, asa ve beyaz el gibi açık mucizelerle desteklemiştir. Onun için denizden yol açmış, Hz. Musa kavmiyle birlikte denizi geçerken düşmanları denizde boğulmuştur. Hz. Musa hayattayken Allah bu hususiyetleri ona vermiştir. Hz. Musa, vefatı yaklaşınca bir insan olarak ölümü kerih görüp acısını hissetti. Allah ona ihsanda bulunarak ölümü aniden göndermeyip, ölüm meleğine istemese de canını almasını emretmedi. Aksine ölüm habercisini kendisine gönderdi ve denemek için insan suretinde karşısına çıkmasını emretti. Hz. Musa onu görünce ürperip korktu ve kendini savunmak için ona vurdu. Bu darbe insan suretindeki meleğin gözüne geldi. İnsanın kendisi savunmak için veya kendisine kötülük yapmak isteyene engelolmak için vurması kadar doğal bir şeyolamaz. Kur'an'da birçok ayet te Hz. Musa'nın huyunun buna uygun olduğu geçmektedir. Kur'an'da Kıbti'ye vurup öldürdüğü geçmiştir. Yine sinirlenip levhaları yere attığı, kardeşinin başını tutup çektiği geçmektedir. Nakledildiğine göre Hz. Musa kızdığı zaman sarığından ateş çıkardı. Canı korumak, zararı defetmek ve zulmü ondan uzaklaştırmak dinin tabiatında vardır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bir topluluğun mahremine bakanın gözünün çıkarılabileceğini belirterek şöyle buyurmuştur: "Her kim izinleri olmadan birilerinin evinin içini gözetlerse, onun gözünü çıkarmaları helalolur."

 

Hz. Musa insan suretinde birinin öldürmek maksadıyla kendisine saldırdığını görünce, ki Hz. Musa onun melek olduğunu bilmiyordu, kendini savunarak ona vurdu. Bu da karşısındakinin gözünün çıkmasına sebep oldu.

 

Yüce Allah birçok peygamberi, yanlarına insan suretinde melek göndererek imtihan etmiştir. Bunlardan biri de Hz. Davud'un yanına insan suretinde hasım olarak giren iki melektir. Yüce Allah Hz. Davud'a suçunu göstermesi ve yaptığından razı olmadığını bildirmesi için bu iki meleği göndermişti. Yine Hz. İbrahim'in yanına, Lut kavmini helak edecek olan melekler insan suretinde gelmişlerdi. Hz. İbrahim onlara:

 

"Siz benim tanımadığım kimselersiniz" demişti. "Ellerini ona uzatmadıklarını görünce, durumlarını beğenmedi ve içine korku düştü.''[Hud 70] Cibril, Resulullalı'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına insan suretinde gelip imanı sorduğunda Resulullalı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun Cibril olduğunu bilmiyordu. Cibril gidince onun kim olduğunu anladı ve: "Cibril dininizi size öğretmek için gelmiş" buyurdu. Hz. Musa ile ölüm meleği arasında geçen de aynı şekilde olmuştur. Hz. Musa onun insan olduğunu zannediyordu. Melek Rabbine gidince Allah meleğin gözünü yerine yerleştirdi ve Hz. Musa'nın, meleğin gözünün eski haline döndüğünü görüp ölüm meleği olduğunu anlaması için tekrar onu Hz. Musa'ya gönderdi. Hz. Musa bu sefer ölüm meleğini görünce Allah'ın kendisi için takdir ettiğini gönül hoşluğuyla kabul etti. Bu Hz. Musa'ya ölümü kolaylaştırmak ve alıştırmak için Allah tarafından ihsan edilmiş bir lütuftur.

 

"Ölümü sevmeyen mümin kulumun canını alırken tereddüt ettiğim kadar yapacağım hiçbir şeyde tereddüt etmem" hadisinin manası Hz. Musa kıssasına uygun bir manadır. Çünkü Allah Hz. Musa'ya merhametinden dolayı ölüm meleğini ona kendi suretinde göndermemiştir. Bunu Allah'ın tereddüd etmesi olarak anlamak caiz değildir. Tereddüd kelimesi, meselenin anlaşılması için kullanılmış bir kelimedir. Allah tereddüd gibi mahlukata ait olan özelliklerden münezzehtir. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Yüce Alalı'ın: "Allah büyük lütuf sahibidir"[Bakara 105] Buyruğu