|
İBNÜ’L-ESİR |
1. CİLT |
ŞAKİKA
VAK'ASI VE BİSTAM BİN KAYS'IN ÖLDÜRÜLMESİ
Bu
savaş, Şeybanoğulları ile Dabbe bin Üddoğulları arasında cereyan etmiş.
Şeybanoğulları'nın efendi ve reisi olan Bistam bin Kays bu savaşta
öldürülmüştür.
Bu
savaşın sebebi şu idi: Bistam bin Kays bin Mes'ud bin Halid bin Abdullah
Zü'l-Ceddeyn, beraberinde kardeşi Selil bin Kays ve Esed bin
Huzeymeoğullarından kuş uçurarak kehanette bulunan Nakid adında birisi olduğu
halde Dabbeoğulları ile savaşmak üzere yola çıkmıştı. Yolda giderken Bistam
rüyasında birisinin kendisine gelip: "Kova kaygan ve yalçın yere
gelecek." dediğini gördü ve rüyasını Nakid'e anlattı. Nakid ise bunu
uğursuzluk sayıp ona: "Keşke sen de: ''Bu kova nemli çöle dönecek.''
deseydin de uğursuzluk senden uzaklaşsaydı." dedi. Bundan sonra Bistam
yoluna devam etti, fakat Dabbeoğulları topraklarında bulunan ve ''Hasen''
denilen kum uzantısına gelince çevreyi iyice görebilmek için bu kum tepesinin
üzerine çıkınca araziyi dolduran bir deve sürüsü gördü. Bu sürü Sa'lebe bin
Sa'ad bin Dabbeoğulları'ndan Malik bin elMüntefika aitti ve bin tane deve
vardı. Damızlık olan erkek devenin gözleri ise oyulmuş vaziyetteydi; çünkü
cahiliye dönemindeki Araplarda bir kimsenin develerinin sayısı bine ulaştığında
göz değmesin diye bu develer için damızlık bırakılan erkek devenin gözlerini
oyma adeti vardı. Bu develer ise burada otluyordu, Malik bin el-Münefık da
güzel yürüyen soylu bir atın üzerinde olduğu halde develerin arasında
dolaşıyordu.
Bistam
bin Kays kum yığınının üzerine çıkınca kendisini görüp haberdar olmalarından
korktuğu için yan yatıp yuvarlanarak arkadaşlarının yanına geldi ve: "Ey
Şeybanoğulları! Ben bu günkü kadar gaflete ve deve bolluğuna hiç
rastlamadım." dedi. Bu sırada Nakid, Bistam'ın kum tepesinden aşağıya
yuvarlanması sebebiyle tozlanmış sakalına bakıp onun için tekrar fal tuttu ve:
"Eğer kuş doğru ise ilk önce Bistam öldürülecektir." dedi. Bundan
sonra Nakid Bistam'ın yanından ayrılmağa karar verdi, fakat Bistam'dan ayrılıp
gitmeğe korktuğundan kendisini bir titreme aldı ve Bistam'a son defa olmak
üzere: "Ey Ebu's-Sehha! Geri dön, senin öldürülmenden korkuyorum."
dedi; ne var ki, Bistam sözünü dinlemedi, bunun üzerine Nakid de O'nu terk edip
ayrıldı.
Bistam
ve adamları hemen harekete geçerek develere baskın yaptılar ve onları sürüp
götürdüler. Bu develerin arasında Malik'in ''Ebu Şair'' adında tek gözü kör
erkek bir devesi vardı. Atının üzerinde bulunan Malik ise hemen acele olarak
kendi kavmi olan Dabbeoğulları'na geldi ve ''Ti'şar'' denilen yerin üzerine
çıkıp: "Ey kavmim! Haberiniz olsun baskın var." dedi ve geri döndü.
Dabbeoğulları'nın süvarileri develeri götürmekte olan Bistam ve adamlarına
yetiştiler. Bu sırada Malik'in ''Ebu Şair'' adındaki tek gözlü erkek devesi
diğer develeri peşine takıp geri dönmek için develerin arasından ayrılıyordu,
fakat Bistam onun peşine takılan her deveyi boğazlayıp kesiyordu. Malik, Bistam
ve adamlarının bu hareketini görünce: "Ey Bistam! Bu ne beyinsizliktir?
Onları boğazlama; çünkü onlar ya senin, ya da benim olacaktır." dedi,
fakat Bistam onun bu sözüne kulak asmadı. Bistam, ''Za'feran'' denilen yağız
bir atın üzerinde ve adamlarının arkasında bulunuyor, onları himaye ediyordu.
Nihayet Dabbeoğulları'nın süvarileri Bistam ve adamlarına yetişince, Malik bu
süvarilere: ''Önce onların su tulumlarını nişan alıp atın.'' dedi, onlar da su
tulumlarını nişan aldılar ve attıkları oklarla tulumları parçaladılar. Bu arada
Sa'lebeoğulları da yetiştiler. Onların önlerinde ise Asım bin Halife es-Sabahi
adında kıt akıllı birisi bulunuyordu. Daha önce Asım mızrağına sırım bağlarken
kendisine: "Ey Asım! Bununla ne yapacaksın?" diye sorulduğunda,
"Bununla Bistam'ı öldüreceğim." diye cevap vermiş ve Dabbeoğulları
O'nu hafife alarak alayetmişlerdi. Nihayet imdatçı kişi gelip tehlikeyi haber
verince izin almadan babasının atına binip süvarilere yetişti ve
Dabbeoğulları'ndan birisine: "Bu adamların reisi hangisidir?" diye
sordu, o da: "Şu yağız atın üzerindeki kişidir." diye cevap verdi;
bunun üzerine Asım bin Halife Bistam'ın karşısına geçip tam hizasına gelince
saldırdı ve mızrağını bir kulağının deliğine vurup öbür kulağından çıkarttı,
Bistam ise ''ela'e'' denilen (hoş kokulu, devamlı yeşil kalan) bir ağaç üzerine
düşüp yığıldı. Şeybanoğulları bu durumu görünce develeri bıraktılar ve geri
dönüp kaçmağa başladılar. Dabbeoğulları ise onların peşine düşüp bir kısmını
öldürdüler ve bir kısmını da esir aldılar. Bu arada Sa'lebeoğulları Bistam'ın
kardeşi Nicad bin Kays'ı ve Şeybanoğulları'ndan yetmiş kişiyi esir ettiler.
Dabbeoğulları'ndan
Abdullah bin Aneme, Şeybanoğulları'nın komşusu idi ve öldürülmekten korktuğu
için Bistam hakkında mersiye olarak şu mealdeki mısraları söyledi:
"Yazıklar
olsun Ümmü 'l-arza (?) ki, ''Hasen'' denilen yerde kuşluk vakti yol zorluk
çıkardığında onu örtüp gizlememişti. O (Bistam), malını aramızda taksim eder,
biz de güneş batarken onu ''Ebu's-Sehba'' diye çağırırdık. Ey Ümmü'I-arz! Sana
ciddi olarak söylüyorum ki, artık Bistam'ı ne sen görebileceksin, ne de biz
göreceğiz. İri cüsseli, seri ve güzel yürüyen, sırtındaki yükü bir palan ile
insan bedeni olan ve boynunun altı tüyle kaplı bulunan bir deve çevresi
süvarilerle donatılmış olduğu halde çirkin çehreli, hayasız, ne söylediğini
bilmez ahmak birisinin vaadine doğru götürüyor. Ganimetin dörtte biri,
ganimetin taksiminden önce seçilip alınanlar, savaş yerine varılmazdan önce
elde edilen ganimetIer, artan fazlalıklar ve arzuna göre aldıkların senindi.
Zeyd bin Amiroğulları 'nın kulakları sağır oldu; hiç bir maktul Bistam'a denk
değildir. Bistam bir yastığa yatırılmadan ''ela 'e'' adındaki ağacın üzerine
yığılmıştı. Bu sırada alnı sanki parlak bir kılıç gibiydi. Eğer babasının
oğulları ona karşı teessür duyup üzülüyorlarsa, zaten başlarına felaket
gelmiştir ve bir büyüklerini kaybetmişlerdir Bistam öyle bir kişiydi ki,
yavruları kendilerinden ayrıldıktan sonra sütleri çekilen develer ağıllarına
çekildileri zaman o bol bol yedirir, ikramda bulunurdu. "
Bekr
bin Vail Kabilesi'nden olan her hane, Bistam'ın sahip olduğu üstünlük ve
itibarden dolayı onun öldürülmesiyle evlerinden çıkıp sokağa dökülmüşlerdi.
Dabbeoğulları'ndan
Şem'ale bin Ahdar bin Hübeyre, Bistam'ı anıp onun hakkında şu mealdeki
mısraları söylemiştir:
"Şakikatü
'l-Hasenan (iki kum yığını) vak'asında Şeybanoğulları ömürlerini kısaltan
eceller ile karşılaştılar. Biz, Şeybanoğulları eğlence halinde iken, başbuğları
ve efendileri Bistam'ın kulak içlerine mızraklarla dürttüğümüzde, o kıvrana
kalmıştı. Biz ona uzunluğu sağlam örülmüş bir ip ve life benzeyen boğumlu bir
mızrakla vurmuştuk. "
Bistam
bin Kays'ın annesi de oğlu Bistam için şu mealdeki mısraları söylemiştir:
"Zü'l-Ceddeyn
'in oğluna (yani torunu Bistam 'a) Bekr bin Vailoğulları ağlasın; zira kendilerinden
ziynet ve güzelliklerini temsil eden Bistam ortaya çıktı. Bistam onların
aralarına çıktığında, onlar tıpkı hilali ortalarında kalan gök yıldızları gibi
olurlardı. Onun gibi birisini gören in gözleri ne kadar mutludur? Savaş günü
vuruşmak için develerinden inip atlarına bindikleri zaman o bir yiğitti. O,
savaş yerinin ulusu ve şereflisi idi, asla kolunu kanadını bırakıp indirmezdi.
Yiğitlerin ayağı kaydığı (sarsıldığı) zaman, aslan kesilirdi. Senin ölümüne,
kendisini esaretten kurtaracak birisini bulamayan esir kişi ağlayacak, bir de
savaşın erleri ve süvarileri ağlayacak. Ayrıca kendilerini esaretten
kurtardığın kişilerle aileleri zayi olup kendileri perişan olan dullar
ağlayacak. Musibet ve felaket bulutlarını dağıtan, en ağır savaş hamlelerinde
savaşlara yetişen O idi. Böylece O, savaşlar sebebiyle helak ve öldürme
işlerine karışmıştı; ne var ki, Temimlilerin ok ve mızrakları O'nu fadaya
sürükleyip öldürdü. Temim oğulları bizim bir gafiet ve hatamızı (Bistam'ın
öldürülmesi) yakaladı ki, ömrüm hakkı için söylüyorum, bu gaflet ve hatanın
bağışlanması asla mümkün değildir. İşte bu hata sebebiyle Şeybanoğulları isabet
aldılar ... "
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA