ŞUABU’L-İMAN

52. Şube İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak

 

İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak

 

Yüce Allah şöyle buyurur: "Sizden hayra çağıran, iyilikle emreden, kötülükten men eden bir cemaat olsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.''[Al-i İmran 104] Allah bu ayetle iyiliği emretmeyi, kötülükten da alıkoymayı emretmiş, başka bir ayette ise iyiliği emredenleri ve kötülükten alıkoyanları överek şöyle buyurmuştur: "Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a iman edersiniz.''[Al-i İmran 110] Müminlerin vasfedildiği başka bir ayette ise şöyle buyurmuştur: ''İyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır ... "[Tevbe 112] israil oğullarından Ianetlediği bir kavmi vasfederken ise şöyle buyurdu: "İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı.''[Maide 79] Yani birbirlerini kötülüklerden alıkoymuyorlardı. Bu konuda Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu hadisler nakledilmiştir:

 

 

 

7138- Ebu Ubeyde b. Abdillah b. Mes'ud'un bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "israil oğullarına (din bakımından) eksiklik ilk olarak şu şekilde düştü: Kişi kardeşini günah işlerken görünce onu bundan alıkoymaz, ertesi gün onunla tekrar karşılaşır, fakat dünkü yaptıği, onunla birlikte yemesine, içmesine ve oturmasına mani olmazdı. Bunu yaptıklarında Allah onların kalplerini birbirine karıştırdı. Allah onlar hakkında: ''İsrail oğullarından Mfir olanlar, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir .... Eğer Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene (Kur'an'a) inanıyor olsalardı, onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fasık kimselerdir."[Maide 78-81] Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu söylerken yaslanmıştı. Oturdu ve şöyle buyurdu: "Hayır; canım elinde olana yemin ederim ki, zalimin zulmüne engel olmadıkça ve onu hakka döndürmedikçe (Sizin de kalpleriniz birbirine karıştırılmaktan kurtulamaz)"

 

Süfyan es-Sevri hadisi bu şekilde nakletmiştir.

Yunus b. Raşid ve Şerik bu hadisi Ali b. Bezıme kanalıyla Ebu Ubeyde'den, o da Abdullah b. Mes'ud'dan bu şekilde nakletmiştir. İkisinin de senedini Sünen kitabında naklettik.

Yine başka bir yolla Salim el-Eftas kanalıyla Ebu Ubeyde'den, o da (babası) Abdullah'tan nakledilmiştir.

 

 

 

7139- Abdullah b. Mes'ud'un bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın, israil oğullarına neden gazaplandığını biliyor musunuz?" Sahabe: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" karşılığını verince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kişi, birinin günah işlediğini görünce bir müddet onu alıkoyar, sonra onunla karşılaşınca kendisiyle tokalaşıp onunla yer, içer ve sanki günah işlemiyormuş gibi davranırdı. Bu durum onlarda artınca Allah onların kalplerini birbirine vurdu, sonra Hz, Davud ve isa b. Meryem'in diliyle onları lanetledi, Bunun sebebi de isyan etmeleri ve taşkınlık yapmalarıydı. Canım elinde olana yemin ederim ki; ya iyiliği emredip kötülükten alıkoyarsınız ve zalime engel olup hakka çevirirsiniz ya da Allah sizin kalplerinizi birbirine vurup, sizden öncekileri lanetlediği gibi lanetler."

 

 

 

7140- Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ümmetimin zalime zalim demediğini görürseniz, onlardan aynı."

İsnadındaki Muhammed b. Müslim, Ebu'z-Zübeyr el-Mekki'dir ve Abdullah b. Amr b. el-As'tan hadis dinlememiştir. Yahya b. Main ve başkaları da aynı şeyi söylemiştir.

 

 

 

7141- İbn Şiliab, "Hasan b. Amr -Ebu'z-Zübeyr -Amr b. Şuayb babası -Abdullah b. Amr" kanalıyla Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynı şeyi nakletmiştir.

 

Tahric: Senedi kopukluk vardır. Hatib, Tarih (11/222-223) ve İbn Adiy, el-Kamil (6/2135).

 

 

Beyhaki der ki: "Hadis şu manaya gelmektedir: Müslümanlar kendilerine bir zarar gelmesinden korkup zalime zalim olduğunu söylemeyi bıraktıkları zaman, zararı bu sözü söylemenin getireceği zarardan daha çetin, vebali bu görevi yerine getirememekten daha ağır olan bir durumun içine düşerler. Bunun yanında canlarına ve mallarına bir zarar gelmemesi için müşriklerle cihadı bırakmaları daha kolayolur. işte böylesi bir durumda oldukları zaman artık onlardan ümit kesilmelidir. Zira yoklukları ile varlıkları bir olur."- Bkz: Halimi, el-Minhac (3/316).

 

 

 

7142- İbn Bureyde'nin bildirdiğine göre babası şöyle dedi: Cafer b. Ebi Talib, Habeşistan'dan gelince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu karşılayıp: "Habeşistan'da gördüğün en ilginç şeyi bana anlat" buyurdu. Cafer şöyle karşılık verdi: "Başının üzerinde yiyecek dolu bir sepet bulunan bir kadın gördüm. Bir atlı gelip sepete vurarak yiyeceğini dağıttı. Ben ona bakmaya başlarken, kadın dökülen yiyecekleri zembile doldururken şöyle demeye başladı: "Melik'in Kürsi'sini koyup mazlumun zalimdeki hakkını alacağı günde vay haline!" Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dişleri gözükecek şekilde güldü ve: "Zayıfın hakkını, güçlüsünden çekinmeden alamadığı bir ümmet nasıl takdis olunabilir?" buyurdu.

 

 

 

7143- Cabir b. Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Zayıfın hakkını, güçlüsünden çekinmeden alamadığı bir ümmet takdis olunamaz!

 

 

 

7144- Kays der ki: Hz. Ebu Bekr, Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle dedi: "Ey insanlar! Sizler, "Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir"[Maide 105] okuyorsunuz, ancak yanlış mana veriyorsunuz. Ben Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Eğer bir kavmin içinde ma'siyet işleyen biri olur da kavmin bunu değiştirmeye gücü yettiği halde değiştirmezse, mutlaka, Allah'ın hepsinin üzerine azabını indirmesi pek yakındır."

 

Lafız, Hişam'a aittir. Yezid'in rivayetinde lafız şu şekildedir: "insanlar zalimi görüp ona engel olmazlarsa mutlaka, Allah'ın hepsinin üzerine azabını indirmesi pek yakındır. " Hadisin başında ise hadis şu şekildedir: Ebu Bekr esSıddik kalkıp Allah'a hamd ve sena ettikten sonra: "Ey insanlar sizler şu ayeti okuyorsunuz ... "

 

 

 

7145- Hz. Ebu Bekir der ki: "Bir topluluk kendilerinden daha üstün bir toplum içinde açıkça günah işler de bu topluluk kendilerine engel olmazlarsa muhakkak Allah onlara bela indirir, sonra o belayı kendilerinden kaldırmaz."

 

 

 

7146- Ebu'ı-Aliye anlatıyor: Abdullah b. Mes'ud'un yanında iken insanların arasında olduğu gibi iki kişinin arasında bir sorun olmuştu. Her ikisi de birbirlerine kalkınca, Abdullah'ın meclisinde oturanlardan biri: "Onlara iyiliği emredip kötülükten nehyetmek için kalksan" dedi. Diğer bir kişi yanındakine: "Sen kendi nefsine bak. Yüce Allah: ''Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez''[Maide 105] buyuruyor" diye karşılık verince, bunu işiten İbn Mes'ud şöyle dedi: "Bu ayetin tevili henüz gelmiş değildir. Kur'an indirildiği yere indirildi ve bir kısım ayetlerin tevili Kur'an inmeden önce geçti. Bir kısım ayetlerin tevili, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında gelmiş, bir kısım ayetlerin tevili Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yıllar sonra gelmiştir. Bir kısım ayetlerin tevili de bu günden sonra, bir kısım ayetlerin tevili de kıyamet günü zamanındadır. Bir kısım ayetlerin tevili Hesap, Cennet, Cehennem ve Mizan zamanıdır. Kalpleriniz ve istekleriniz bir oldukça, fırkalara ayrılmadıkça ve birbirinize acılar tattırmadığınız müddetçe iyiliği emredip kötülükten nehyedin. Kalpleriniz ve istekleriniz ayrı olduğu zaman, fırkalara ayrılıp birbirinize acılar tattırdığınız zaman bu ayetin tevili de gelmiş olur. İşte o zaman herkes kendi nefsinden sorumludur."

 

 

 

7147- Ebu Umeyye eş-Şa'bani anlatıyor: Ebu Sa'lebe el-Huşenl'ye, "Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez" [Maide 105] ayetini sorup: "Bu ayetle nasıl amel edeceğiz?" dediğimde şöyle cevap verdi: VAllahi, bunu bilen birine sordun. Ben bu ayeti Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorduğumda şöyle buyurdu: "Birbirinize iyiliği emredin, kötülükten sakındırın. itaat edilen bir cimrilik, tabi olunan nefsi arzular (ahirete) tercih edilen dünya ve her görüş sahibinin kendi görüşünü beğendiğini görürsen kendine düşeni yap ve Seçkin kimselerle beraber olmaya bak."

Firyabi der ki: Gördüğüm kadarıyla şöyle buyurdu: "Avamla beraber olmaktan sakın. şüphesiz sizin ardınızdan sabır günleri gelecektir. O günde sabretmek, avuçta kor tutmak kadar zor olacaktır. O günlerde iyi amel işleyene, onun yaptığının benzerini yapan elli kişinin sevabı vardır."

 

 

 

7148- Aynı manada bir hadis başka bir kanalla nakledilmiştir ancak farklı olarak: "Avamın işlerini bırak ve sen kendi nefsine dikkat et" ibaresi vardır.

 

 

 

7149- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! İyiliği emredip kötülükten nehyetmeyi ne zaman bırakacağız?" denilince: "Sizden önceki israil oğullarında zuhur eden şey sizde de zuhur ettiği zaman" buyurdu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Zuhur eden şey nedir?" diye sorunca: "iyilerinizin arasında aldatmacanın, şerlilerinizin arasında fuhşun, idareciliğin küçüklere bırakılması ve fıkhın rezilierde zuhur etmesidir" buyurdu.

 

 

 

7150- Başka bir kanalla bu hadisin aynısı rivayet olunmuştur; ancak: "Mülk küçüklerinizin eline geçince ve fıkıh rezilierinizde olunca" ibaresi geçmiştir.

 

 

 

7151 - Abdurrahman b. Abdillah b. Mes'ud'un, babasından bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ganimetler elde edecek, size yardım edilecek ve fetihler gerçekleştireceksiniz. O zamana yetişen kişi, Allah'tan korksun ve iyiliği emredip kötülükten alıkoysun. Kasıtlı olarak benim adıma yalan söyleyen, cehennemdeki oturacağı yeri hazırlasın."

 

 

 

7152- Huzeyfe b. el- Yeman'ın bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki: ya iyiliği emredip kötülükten alıkoyarsınız veya Allah size bir ceza gönderiverir de ona dua edersiniz ve duanızı kabul etmez."

 

 

Beyhaki der ki: Kitap ve sünnet iyiliği emredip kötülükten sakındırmanın vacip olduğunu göstermektedir. Yüce Allah iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı, müminlerle münafıklar arasındaki fark yapmıştır. Çünkü Allah, "Münafik erkekler ve münafik kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü emrediP iyiliği yasaklarlar"[Tevbe 67] ve "Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar"[Tevbe 71] buyurmuştur.

 

Bu da müminlerin, akidelerinin sahih gidişierinin doğru olmasının en büyük ve kuvvetli özelliğinin, iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak olduğunu göstermektedir. Bunu da herkes layıkıyla yapamaz. Bunlardan had uygulama ve tazir cezası gibi olan bazı şeyleri Müslümanların idarecisi uygular. Her memlekette ve şehirde salih, güçlü, alim ve güvenilir bir kişiyi görevlendirir, ona olanları gözetiemesini, gördüğü veya işittiği kötülüğü değiştirmesini, emredilmesi gereken her iyiliği emretmesini, had (şer'i ceza) uygulanması gereken her fasıka had uygulamasını emreder. Bu kuralları koyan (Yüce Allah) bunların nasıl tatbik edileceğini en iyi bilir.

 

ilim ve salih amele sahip olan bütün alimlerin, gücü nispetinde iyiliğe çağırıp kötülükten sakındırması gerekir. Eğer kötülüğü ortadan kaldırmaya ve bunu yapana engel olmaya gücü varsa bunu yapar, eğer gücü yoksa ve ancak birinden yardım alınca yapabiliyorsa, yine öyle yapar. Ancak had ve cezayı gerektiren şeylerde sadece idareci tasarrufta bulunabilir. Sadece sözle engel olmaya gücü yetiyorsa sözle engel olur. Eğer sadece kalbiyle reddedebiliyorsa, öyle yapar. iyiliği emretmek te kötülükten sakındırmak gibidir. Eğer ıslah eden alimin sözü dinleniyorsa bunu yapar. Eğer sözü dinlenmiyorsa, kalbiyle o iyiliğin yapılmasını temenni eder. Umulur ki böyle yapması affedilmesine vesile olur.

 

 

 

7153- Tarık b. Şihab'ın bildirdiğine göre Mervan (b. el-Hakem) bayram günü namazdan önce hutbe verince bir adam kalkıp: "Namazın hutbeden önce kılınması gerekir" dedi. Mervan: "Ey Ebu falan! Bu artık terk edilmiştir" deyince Ebu Said: "Bu adam üzerine düşeni yerine getirdi" deyip şöyle devam etti: ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizden bir kötülük gören onu eliyle inkar etsin. Buna gücü yetmezse diliyle yapsın, buna da gücü yetmezse kalbiyle yapsın. Bu da, imanın en zayıf şeklidir."

Müslim bu hadisi Sahih'te Şube'den rivayet etti.

 

 

 

7154- Abdullah b. Mes'ud'dan bize bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah'ın bir ümmete gönderdiği her peygamberin mutlaka o ümmetten, sünnetini uygulayan, emirlerine uyan havarileri vardır. Sonra nesiller çıkar ve yapmadıkları şeyleri söylerler, söylemedikleri şeyleri yaparlar, kendilerine emredilmeyen şeyleri yaparlar. Onlarla eliyle cihad eden mümindir. Onlarla diliyle cihad eden mümindir. Onlarla kalbiyle cihad eden mümindir. Bunun dışında kalanın ise hardal tanesi kadar bile imanı yoktur."

Müslim bu hadisi Amr en-Nakid ve başkasından rivayet etti. - Müslim, iman (80).

 

 

Beyhaki der ki: "Bu hadis, imanla ilgili rivayet ettiğimiz: "En yükseği, Allah'tan başka ilah olmadığına şahitlik etmek, en düşüğü ise yolda eziyet veren şeyleri kaldırmaktır" hadisiyle çelişmemektedir. Çünkü "edna (=en düşük)" farklı "ad 'af (en zayıf)" farklı bir şeydir. "Edna" ifadesi, her ne kadar sonuç olarak yakınlıkla alakalı bir ifade olsa da yakın olan bir şeyden giderek uzaklaşmak anlamındadır. "Ad'af" ise bir şeye giderek yakınlaşan, sonunda ona varacak olan, ancak aynı alanda ondan daha yakın bir şeyleri olan anlamındadır." Sonrasında Halimi konuyu detaylıca anlatır. - Bkz: Halimi, el-Minhac (3/218).

 

 

 

7155- Saib b. Yezid bildiriyor: Bir adam Ömer b. el-Hattab'a: "Allah yolunda kınayanın kınamasından korkmadan doğruyu söylemem mi daha hayırlıdır, yoksa kendi halime bakmam mı?" diye sorunca, Ömer şöyle cevap verdi: "Müslümanların idaresini eline alanın, Allah yolunda, kınayanın kınamasından korkmaması gerekir. Tek başına olan ise kendi haline baksın ve idarecisine nasihatta bulunsun."

 

Halimi der ki: iyiliği emredip kötülükten alıkoyanın, yumuşak davranması gereken yerde yumuşak davranmalı, sert davranması gereken yerde ise sert davranmalıdır. insanların her tabakasıyla da onların anlayacağı şekilde konuşmalı, günaha meyletmemeli, halkı aldatmamalı ve ilk önce kendini ıslah edip doğrultmalı, sonra başkasını ıslah edip doğrultmaya çalışmalıdır. Yüce Allah, "Siz, insanlara iyiliği emredip kendinizi mi unutuyorsunuz ... ''[Bakara 44] buyurmuştur.

 

 

 

7156- Muhammed b. en-Nadr der ki: Rabi b. Huseym'in yanında bir adamdan bahsedilince şöyle dedi: "Ben, başkasını kınayacağıma kendi nefsimle meşgul olup onu kınamayı tercih ederim. İnsanlar, başkalarının günahı sebebiyle Allah'tan korktular; ancak kendi günahları konusunda kendilerini Ona karşı güvende hissettiler."

 

 

 

7157- Zekeriyya b. Ebi Halid der ki: Bir adam şöyle dedi: İşittiğim şu şiirle kendimi ibadete verdim: Başkası için değil kendi nefsim için ağlıyorum

Kendi nefsimle meşguliyetten başkasıyla meşgul olamam.

 

 

 

7158- Muhammed b. Sirin: "Takva sahibi, günahkarlarla meşgul olacak zamanı olmayan kişidir" demiştir.

 

 

 

7159- Avn b. Abdillah der ki: Kişi kendi nefsini ayıplarken: "Bende hiç hayır yoktur" demesin. çünkü bizde tevhid vardır. Eğer diyecekse: "Bendeki kötülüğün beni helak etmesinden korktum" desin. Kişinin, ancak kendi kusurlarından gafıl olduğu zaman insanların kusurlarıyla meşgul olacağını düşünüyorum. Eğer kişi kendi kusuruyla meşgul olacak olursa, başkasının kusurunu görecek ve ayıplayacak zaman bulamaz.

 

 

 

7160- Avvam b. Semi' der ki: Süleyman el-Havvas kasabın yanından geçince kedisi için et alırken, onu bir kadınla konuşurken görünce, kendi kendine: "Ey Süleyman! Bir kedi yüzünden konuşmaktan vaz mı geçelim" deyip evine geldi ve kediyi kovdu. Ertesi gün de kasaba gidip ona nasihat etti.

 

 

Halimi der ki: Fuhşiyat yapan idarecinin de iyiliği emredip kötülükten alıkoyması gerekir. Çünkü idarecilik bunu gerektirir. idareci iyiliği emredip kötülükten alıkoymayacak olursa idareci olamaz ve bunu kendisinden başka yapacak yetkili yoktur. Çünkü bu işleri idareci yapmadığı takdirde sorumluluk başkalarına düşer. - Halimi, el-Minhac (3/219).

 

 

 

7161 - Şakik der ki: Usame b. Zeyd'e: "Falan kişiyi konuşturmayacak mısın?" diye sorulunca, Usame şöyle cevap verdi: ValIahi, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittikten sonra, valiml komutanım bile olsa kişiye: "Sen insanların en hayırlısısın" demem: "Kıyamet günü kişi getirilip Cehenneme atılır ve bağırsakları dökülür. Sonra o kişi (bağırsakları etrafında) değirmen merkebinin değirmende döndüğü gibi döner. Bunun üzerine cehennem halkı o kişinin başına toplanıp şöyle derler:''fy falan! Neyin var? Sana ne oldu? Sen bize dünyada iyilikle emredip bizi kötülükten alıkoymaz mıydın?'' Bu kişi: ''Ben size iyiliği emrederdim. ancak ben yapmazdım. kötülükten sakındırırdım, ancak o kötülüğü ben yapardım'' cevabını verir."

Buhari ve Müslim bu hadisi Sahih'te A'meş'ten rivayet ettiler.

 

 

 

7162- Dahhak'ın bildirdiğine göre İbn Abbas'a bir adam gelerek: "Ey İbn Abbas! İyiliği emredip kötülükten alıkoymak istiyorum" deyince, İbn Abbas: "Sen bu dereceye geldin mi?" diye sordu. Adam: "Erdiğimi dilerim?" cevabını verince, İbn Abbas: "Eğer Allah'ın Kitab'ındaki üç ayete muhatab olmaktan korkmuyorsan yapabilirsin" dedi. Adam: "O ayetler hangileridir?" diye sorunca, İbn Abbas: "Kitab'ı okuyup durduğunuz halde kendinizi unutur da başkalarına mı iyilikle emredersiniz. Düşünmez misiniz?"[Bakara 44] ayeti. Bu ayetin gereğini yerine getirdin mi?" diye sordu. Adam: "Hayır, peki ikinci ayet hangisidir?" karşılığını verince, İbn Abbas: "Ey inananlar! Yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük gazaba sebep olur"[Saf 2, 3] ayetleridir. Peki, bu ayetlerin gereğini yerine getirdin mi?" dedi. Adam: "Hayır, peki üçüncü ayet hangisidir?" karşılığını verince, İbn Abbas: Salih kul Hz. Şuayb'ın söylediği şu sözdür: " ... Size yasak ettiğim şeylerde, aykırı hareket etmek istemem ... ''[Hud 88] peki, bu ayetin gereğini yerine getirdin mi?" diye sordu. Adam: "Hayır" cevabını verince, İbn Abbas: "O zaman nasihat etmeye kendinden başla" dedi

 

 

 

7163- Ebu Hureyre der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Bütün iyilikleri kendimiz yapmadıkça ve bütün kötülüklerden sakınınadıkça iyiliği emretmeyip kötülükten sakındırmayalım mı?" diye sorduğumuzda şöyle cevap verdi: "Hepsini yapmasanız bile iyiliği emredin, hepsinden sakınmasanız bile kötülükten alıkoyun. "

 

Beyhaki der ki: Talha b. Amr el-Mekki hadiste zayıftır. Bu hadis sahih olsa bile önceki hadise ters düşmez. Kişi çoğu zaman itaat üzere olur, ancak bazen günah işleyebilir ve hemen tövbe eder. Önceki hadiste kastedilen ise kişinin çoğu zaman günah üzere olması ve bazen itaat üzere olmasıdır.

 

 

 

7164- Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kimse kendi nefsini küçümsemesin. Eğer kişi bir şey görür de Allah için o şeyi söylemesi gerekir de söylemezse, kıyamet gününde Allah ona: ''Falan şeyi söylemekten seni alıkoyan neydi7'' diye sorar. Bu kişi de: ''insanlardan korkmam beni söylemekten alıkoydu'' cevabını verir. Bunun üzerine Allah: ''Önce benden korkman gerekirdi'' buyurur."

 

Beyhaki der ki: Bu, gücü yettiği halde insanların kötülemesinden korkup iyiliği emrederek kötülükten alıkoymayı terk eden için geçerlidir.

 

 

 

7165- Ebu Said'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişi korktuğu için bildiği hakkı söylemekten geri durmasın" buyurdu.

Ebu Said der ki: "Bu konuda gerekeni ihmal ettiğimiz için belalara maruz kaldık."

Şu'be der ki: Ebu Mesleme, Ebu Nadra kanalıyla Ebu Said'den, o da Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynı rivayette bulundu. 

 

 

 

7166- Ebu Said'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişi gördüğü ve bildiği hakkı söylemekten geri durmasın" buyurdu.

Ebu Said der ki: Bu hadis sebebiyle bineğime binerek yola çıktım ve Muaviye'ye nasihatta bulunup geri döndüm.

 

 

 

7167- Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü Allah kulu sorguya çeker. Hatta: ''Kötülüğü gördüğün zaman neden engel olmadın?'' diye sorar. Allah kula savunma delilini telkin edince kul: ''Ey Rabbim! Sana (merhametine) güvendim ve halktan korktuğum için'' cevabını verir. "

Yahya b. Said ve İsmail b. Cafer, Ebu Tuvale Abdullah b.

Abdirrahman'dan rivayette bulunarak ona mutabaat etmiştir.

 

 

 

7168- Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü Allah kulu sorguya çeker ve: ''Kötülüğü gördüğün zaman neden engel olmadın?'' diye sorar. Allah kula savunma delilini telkin edince kul: ''Ey Rabbim' insanlardan korktuğum ve rahmetini umduğum için korktuğum için'' cevabını verir."

Beyhaki der ki: Bu hadiste kastedilen kişinin, insanların kötülüklerini engelleyecek güçte olmasına rağmen onlardan korktuğu için yapmayanın olması muhtemeldir.

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

Gücü Nisbetinde iyiliği Emredip Kötülükten Alıkoymanın Gerekliliği ve Bunu Terk Edince Gerçekleşecek Fesatlada ilgili Hadisler