ŞUABU’L-İMAN

49. Şube Ulul-Emre itaat

 

Evzai'nin (Halife) Mansur ile Oturması ve Ona Nasihati

 

7024- Evzai Abdurrahman b. Amr anlatıyor: Ben Sahil'deyken müminlerin emiri Mansür yanına gitmem için haber gönderdi. Yanına gidip halife olarak onu selamladığımda selamı aldı ve yanına oturttu. Sonra: "Ey Evzai! Neden yanımıza çok az geliyorsun?" dedi. "Ey müminlerin emiri! Benden ne istiyorsun?" diye sorduğumda: "Senden bir şeyler almak ve öğrenmek istiyorum" karşılığını verdi. Ona: "Ey müminlerin emiri! O zaman söyleyeceğim şeyleri görmezden gelme" dediğimde: "Seni buraya ben getirtmişken ve ben soruyorken nasıl görmezden gelebilirim?" karşılığını verdi. Ona: "Ey müminlerin emiri! Dinlediklerinle amel etmezsen görmezden gelmiş olursun! Hak olan bir şeyden hoşlanmayan kişi apaçık hak olan Allah'tan hoşlanmıyor demektir" dediğimde, orada bulunan İbnu'r-Rabi' bana bağırdı ve kılıcına davrandı. Ancak Mansur onu azarladı ve: "Bu meclis ceza verme değil, sevap kazanma meclisidir" dedi.

 

Mansur öyle deyince benim içim rahatladı ve söze şöyle başladım: "Ey müminlerin emiri! Mekhul'un Atiyye b. Busr'dan bana bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişiye dini konusunda bir nasihat verildiği zaman bu, Allah tarafından ona gönderilmiş bir nimet gibidir. Kişi bu nasihati şükranla kabul etmediği zaman Allah'ın günahlarını arttırması ve ona daha da öfke duyması için bir gerekçe olur" buyurmuştur. Ey müminlerin emiri! Yine Mekhul'un Atiyye b. Busr'dan bana bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir yönetici gününü yönettiği kişileri aldatmış bir şekilde kapattığı zaman Allah ona cenneti haram eder" buyurmuştur.

 

Ey müminlerin emiri! Sizi onlara idareci kıldığı zaman ümmetinizin kalbini size karşı yumuşatan şey, Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olan akrabalık bağınızdır. Zira Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) akrabalarına karşı yumuşak ve merhametliydi. Onlardan ayrı durmaz, sahip olduğu şeyleri onlarla paylaşırdı. Diğer insanlara karşı da hakkaniyetliydi. Aralarında adaletle hükmeder, kusurlarını açığa vurmazdı. Kapılarını insanlara karşı kapatmaz, insanlarla arasına kapıcılar koymaz dı. Başlarına iyi bir şey geldiği zaman sevinir ve bir musibete maruz kaldıkları zaman da üzülürdü.

Ey müminlerin emiri! Artık hem kendinle, hem de kırmızısı siyahı, müslümanı kafiri sorumlu olduğun diğer insanlarla meşgul olacaksın. Bunlardan her biri senin adaletinden nasibini almalıdır. Ey müminlerin emiri! İnsanlar topluluklar halinde senin peşinden gidiyorken içlerinden her birinin senden bir şikayeti varsa veya senden dolayı başına bir musibet gelmiş veya haksızlığa uğramışsa nasıl olacak?

 

Ey müminlerin emiri! Mekhul'un bana bildirdiğine göre Urve b. Ruveym şöyle demiştir: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elinde kendisiyle dişlerini misvakladığı ve münafıkları korkuttuğu yaprakları soyulmuş bir hunna dalı vardı. Bundan dolayı Cebrail kendisine gelip: "Ey Muhammed! Kendisiyle ümmetinin bellerini kırdığın ve kalplerine korku saldığın bu hurma dalı da ne oluyor?" dedi." Peki bedenleri parçalanan, kanları akıtılan, evleri başlarına yıkılan, ülkelerinden sürülen ve korkudan ortalıktan yok olan kişilere için ne demeli?

 

Ey müminlerin emiri! Mekhul'un, Ziyad b. Cariye'den bildirdiğine göre Habib b. Mesleme şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kasıtsız bir şekilde bedevinin birinin vücudunda bir çiziğe sebep olunca kendine kısas yapılmasını istedi. Zira Cebrail gelmiş ve: "Ey Muhammed! Yüce Allah seni zorbalık yapasın veya büyüklenesin diye göndermedi!" demişti. Bundan dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bedeviyi çağırdı ve: "Kısasını yap!" buyurdu. Ancak bedevi: "Anam babam sana feda olsun! Hakkımı sana helal ediyorum! Beni öldürmüş olsan dahi bunu yapacak değilim!" dedi. Bunun üzerine de Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adama dua etti."

Ey müminlerin emiri! Önce kendi nefsini kurtarıp Allah'tan yana onu güvene al. Genişliği yerle gökler arası kadar olan, hakkında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cennette birinizin yayı kadarlık olan bir yer dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır" buyurduğu cennete rağbet et.

 

Ey müminlerin emiri! Yönetim senden öncekilere kalsaydı ondan sana bir şey ulaşamazdı. Başkasına kalmadığı gibi sana da kalacak değildir. Ey müminlerin emiri! "Bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın (yaptıklarımızın) hepsini sayıp dökmüş"[Kehf 49] ayeti için dedenin yapmış olduğu açıklamayı biliyor musun? Deden bu ayetteki küçüğü tebessüm, büyüğü de gülme olarak açıklamıştır. Ey müminlerin emiri! Peki ya ellerin işledikleri, dillerin söyledikleri hakkında ne demeli?

 

Bana bildirilene göre Ömer b. el-Hattab: "Fırat'ın kenarında bir oğlak kaybolup ölse hesabının benden sorulmasından korkarım" demiştir. Peki senin yakınında yaşayıp da adaletinden mahrum olan kişi için ne demeli?

 

"Ey Davud! Seni şüphesiz yeryüzünde hükümran kıldık, o halde insanlar arasında adaletle hükmet, hevese uyma; yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır"[Sad 26] ayeti için dedenin yapmış olduğu açıklamayı biliyor musun? Deden (İbn Abbas) bu ayeti: "Ey Davud! İki hasım davalaşmak için huzuruna geldiğinde birini diğerinden daha fazla seviyorsan hakkın ondan yana olmasını ve diğerine üstün gelmesini aklından bile geçirme! Yoksa seni peygamberlikten silerim! Artık ne halifem, ne de değer verdiğim biri olabilirsin. Ey Davud! Ben elçilerimi çobanlık da yaptıklarından ve insanlara karşı yumuşak huylu olduklarından dolayı kullarım için deve çobanları gibi kıldım ki kırıkları tedavi etsinler, ihtiyacı olanı da yeme ve suya yönlendirsinler" şeklinde açıklamıştır.

 

Ey Müminlerin emiri! Sana öyle bir görev verildi ki bu görev göklere, yere ve dağlara teklif edilseydi korkar ve taşımayı kabul etmezlerdi. Ey müminlerin emiri! Yezid b. Yezid b. Cabir'in bana bildirdiğine göre Abdurrahman b. Ebi Amre el-Ensarı şöyle demiştir: "Ömer b. el-Hattab Ensar'dan bir adamı zekat memuru olarak görevlendirdi. Birkaç gün sonra adamın verilen göreve gitmeyip hala oturduğunu görünce: "Neden sana verilen göreve gitmedin? Bu görevde sana Allah yolunda cihad eden kişi gibi sevap verileceğini bilmiyor musun?" dedi. Adam: "Hayır, bilmiyorum" karşılığını verdi. Ömer: "Nasıl bilmiyorsun?" diye sorunca, adam: "çünkü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bir konuda insanlara idarecilik yapmış olan kişi. kıyamet gününde elleri bağlı bir şekilde getirilip cehennem üzerindeki köprüde durdurulur. Köprü öyle bir sarsılır ki yerinden çıkmayan tek bir kemiği bile kalmaz. Sonra kemikleri geri yerine döner. Ardından hesaba çekilir. Şayetiyi biriyse iyiliği onu kurtarır. Ancak kötü biriyse üzerinde bulunduğu köprü yıkılır ve yetmiş yıl boyunca da cehenneme düşüp durur'' buyurduğunu işittim" dedi. Ömer: "Bu hadisi kimden işittin?" diye sorunca, adam: "Ebu Zer ile Selman'dan işittim" dedi. Ömer haber gönderip yanına çağırttı. Geldiklerinde bu hadisi sordu. "Evet! Bu hadisi Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işittik" dediler. Ömer: "Vah Ömer'e! O zaman sonuçlarıyla birlikte böylesi bir görevi (hilafeti) kim kabul eder?" deyince, Ebu Zer: "Yüce Allah'ın burnunu kesip yüzünü yere sürttüğü kişi" karşılığını verdi."

 

Bunun üzerine Mansur bir mendil alıp yüzüne koydu ve hıçkırarak ağlamaya başladı, beni de ağlattı. Şöyle devam ettim: "Ey müminlerin emiri! Deden Abbas, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke veya Taif veya Yemen valiliğini istemişti de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Ey Abbas! Ey peygamberin amcası' (Azaptan) kurtaracağın bir can senin için hakkını veremeyeceğin valilikten daha hayırlıdır" buyurdu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcasına şefkatinden dolayı bu nasihati etmişti. çünkü Allah'ın azabı karşısında onun için yapabileceği bir şey yoktu. "Öncelikle en yakın akrabalarını uyar"[Şuara 214] ayeti nazil olduğunda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Abbas! Ey peygamberin amcası' Ey peygamberin halası Safiyye! Ey Muhammed'in kızı Fatima! Allah'ın azabı karşısında sizin için yapabileceğim bir şey yoktur. Benim amelim bana, sizin ameliniz de sizedir" buyurdu.

 

Ömer b. el-Hattab da şöyle demiştir: "İnsanlar arasında ancak keskin zekalı, basiretli, kusurları olmayan, kimseye kin gütmeyen ve hiç kimsenin kınamasına aldırmayan kişiler hüküm verebilir."

 

Hz. Ali de şöyle demiştir: "Dört çeşit yönetici vardır. Biri, hem kendini hem de görev verdiği kişileri disiplin altında tutan güçlü bir yöneticidir. Bu kimse, Allah yolunda cihad eden kişi gibidir. Allah onun üzerine rahmet elini açmıştır. Diğeri, kendisi disiplinli olan, ancak görevlendirdiği kişiler gevşek davranan yöneticidir. Bu kişi, çalışanlarıyla yollarını ayırmazsa helaki yakın demektir. Biri de, görevlendirdiği kişiler disiplinli olan, ancak kendisi gevşek davranan yöneticidir. İşte zalim olan kişi budur ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yöneticilerin en kötüsü, zalim olanıdır" buyurmuştur. Bu da tek başına helak olmuştur. Dördüncüsü ise, hem kendi, hem de görevlendirdiği kişiler gevşek olan kişidir ki, her ikisi de helak olmuştur."

 

Ey müminlerin emiri! Bana bildirildiğine göre Cebrail, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Sana Yüce Allah'tan, cehennemin körükleriyle ilgili bir haberle geldim. Bu körükler kıyamete dek ateşi körüklemek üzere yerleştirildi" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bana ateşin nasıl olduğunu anlat" buyurunca, Cebrail şöyle dedi: "Yüce Allah'ın emriyle ateş bin yıl boyunca yakıldı ve kırmızılaştı. Sona bir daha bin yıl boyunca yakılınca sarardı. Bir bin yıl daha yakılınca da siyahlaştı. Şimdi Cehennem ateşi siyah ve karanlıktır. Alevi ve koru hiçbir zaman sönmez. Seni hakla gönderene yemin olsun ki cehennemdekilerden birinin giysisi yeryüzündekilere gösterilecek olsa üzerindeki herkes ölürdü. Cehennem içeceğinden bir kova yeryüzündeki suların içine dökülse suyu içen herkes ölürdü. Şayet cehennemdeki zincirlerinden bir arşını yeryüzündeki dağlardan birinin üzerine konulacak olsa dağ eriyip yok olurdu. Biri cehenneme sokulduktan sonra çıkarılsa pis kokusundan, bedeninin çirkinliğinden dolayı tüm insanlar ölürdü."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu duyunca ağlamaya başladı. Cebrail de onun ağlamasına ağladı ve: "Ey Muhammed! Yüce Allah geçmiş ve gelecek tüm günahlarını bağışlamışken ağlıyor musun?" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Buna şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurdu ve: "Ey Cebrail! Sen Allah'ın güvendiği Ruhu'I-Emin iken neden ağlıyorsun?" diye sordu. Cebrail: "Harut ile Marut'un sınanması gibi sınanmaktan korkuyorum. Allah katındaki yerime güvenmeme engel olan şey budur. Bu durumda kötü bir akıbetim varken kendimi güvende hissetmiş olacağım" dedi. Bu şekilde ikisi ağlamaya devam ettiler ki sonunda semadan onlara: "Ey Cebrail! Ey Muhammed! Yüce Allah sizi isyandan korudu. Bundan dolayı azaba maruz kalmayacaksınız" diye seslenildi.

 

Ey Müminlerin emiri! Bana bildirildiğine göre Ömer b. el-Hattab: "Allahım! İki hasım davalaşmak için önümde oturduğu zaman uzaktan veya yakından hakkın hangisinde olduğu umurumda olacaksa göz açıp kapayana kadar dahi olsa bana fırsat verme!" demiştir.

 

Ey Müminlerin emiri! Allah için hakkı ayakta tutmak en zor iştir. Allah katında en değerli olan şey takvadır. İzzeti Allah'a itaatte arayan kişinin Allah değerini arttırıp izzetli kılar. izzeti Allah'a isyanda arayan kişiyi ise hor ve zelil kılar. Sana nasihatim budur. Ves-Selamü Aleyke."

 

Kalkmak istediğimde bana: "Nereye?" diye sordu. "MüminIerin emın müsaade ederse inşaAllah memleketime gideceğim" karşılığını verdiğimde: "Müsaade senin! Nasihatin için de sana teşekkür ediyorum. Harfi harfine kabul ediyorum. Hayra muvaffak kılan ve bunda yardım eden Allah'tır. Yardımı O'ndan diliyor, O'na tevekkül ediyorum. En güzel vekil O'dur. Beni böylesi nasihatlerinden malırum etme. Zira sen sözüne güvenilir ve nasihati her türlü şüpheden uzak birisin" dedi. Ben de: "inşaAllah yaparım" karşılığını verdim."

 

Muhammed b. Mus'ab der ki: "Mansur, yolculuğunda kullanması için para vermek istedi, ancak Evzai: "ihtiyacım yok! Nasihatimi de bütün dünya malına karşılık satacak değilim" diyerek kabul etmedi. Mansur onun ne demek istediğini anladığı için yardımını geri çevirmesine içerlemedi."

 

Tahric: İsnadı kavi değildir. Ebu Nuaym, Hilye (6/136-140).

 

 

Hakim der ki: "Ebu Cafer Ahmed b. Ubeyd b. Nasih el-Edib'in rivayette tek kaldığı bir hadistir. Ebu Cafer de Asmai'nin yakın arkadaşlarından biridir. Ebu'l-Aside lakabıyla anılır. İbn Said ve başka hadis imamlarından rivayetlerde bulunmuştur."

 

 

 

7025- Ali b. İsa b. el-Cerrah der ki: Umeyye oğullarından (Emevilerden) birine: "İktidarınızın elinizden gitme sebebi nedir?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Dört şeyden dolayı gitti. Birincisi, vezirlerimiz bilmemiz gereken şeyleri bizden gizlediler. İkincisi, vergi memurlarımız insanlara zulmedince insanlar ülkelerini terkettiler. Bu şekilde gelir kaynaklarımız kesildi. Üçüncüsü, askerlerin maaşları kesilince emrimizden çıktılar. Dördüncüsü de insanlar bizim adaletimizden umut kesince bizden başkalarına yöneldiler. Bunlardan dolayı da iktidarımız elimizden gitti."

 

İsnadında tanımadığıffi ravi vardır.

 

 

 

7026- Fudayl b. İyad der ki: "Harun Reşid geldiği zaman bana haber gönderip yanına çağırdı..." Fudayl sonrasında Harun Reşid'in yanına girişini anlatıp şöyle devam eder: Harun: "Bize ilminden biraz nasihatte bulun" dediğinde, ona doğru döndüm ve: "Ey güzel yüzlü! Bu insanların tümünün' hesabı senden sorulacaktır!" dedim. Harun Reşid bunu duyunca hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. "Ey güzel yüzlü! Bu insanların tümünü hesabı senden sorulacaktır!" diyerek sözümü bir daha tekrarladığımda korumaları beni tutup odasından dışarıya çıkardılar ve: "Be adam! Sağ salim bir şekilde çekip git!" dediler.

 

Ravileri güvenilirdir .

 

 

 

7027- Ahmed b. Asım Ebu Abdillah el-Antaki der ki: Harun Reşid, Süfyan'a: "Fudayl'ı görmek isterdim" deyince, Süfyan: "Hadi yanına gidelim" karşılığını verdi. Gittiklerinde Süfyan, Fudayl'ın yanına girmek için izin istedi. Fudayl gelenlerin kimler olduğunu sorunca, Süfyan: "Ona Süfyan geldi deyin" dedi. Fudayl da: "Girmesini söyleyin" diyerek girmesine izin verdi. Süfyan: "Yanımdaki de girsin mi?" diye sorunca, Fudayl:

"Yanındaki de girsin" karşılığını verdi. Yanına girdiklerinde Süfyan: "Ey Ebu Ali! Yanımdaki müminlerin emiridir" dedi. Fudayl, Harun'a: "O sen misin ey güzel yüzlü! Allah ile kulları arasında kendisinden başkası bulunmayan kişi sen misin? Kıyamet gününde herkes kendi nefsinden hesaba çekilirken bu ümmetin hepsinden yana hesaba çekilecek olan kişi sen misin?" deyince, Harun ağlamaya başladı.

 

İsnadı ceyyiddir.

 

 

 

7028- Fadl b. er-Rabi' anlatıyor: Müminlerin emiri Harun Reşid hac için gelmişti. Bir gece Mekke'de uyurken kapımın çalındığını duydum. "Kim o?" diye sorduğumda bana: "Müminlerin emirinin karşısına çık!" dediler. Alelacele karşısına çıkıp: "Ey müminlerin emiri! Bana haber gönderseydin, ben yanına gelirdim!" şeklinde onu karşıladığımda: "Bir konu kafamı meşgul etti, onu sormam için bana birini bul!" dedi. Ona: "Burada Süfyan b. Uyeyne var!" karşılığını verdiğimde, bana: "O zaman yürü yanına gidelim!" dedi.

 

 

Süfyan'ın evine gidip kapısını çaldık. içerden: "Kim o?" diye seslenince:

"MüminIerin emirinin karşısına çık!" dedi. Hemen dışarı çıktı ve: "Ey müminlerin emiri! Bana haber gönderseydin ben yanına gelirdim!" dedi. Müminlerin emiri de ona: "Bir konuyu sormak için geldik, sen onu hallet! Allah merhametini senden esirgemesin" karşılığını verdi. Müminlerin emiri, Süfyan'la biraz konuştuktan sonra ona: "Borcun var mı?" diye sordu. Süfyan: "Var" deyince, müminlerin emiri yanındakine: "Ey Abbas! Bunun borcunu öde!" emrini verdi.

 

Sonra bana döndü ve: "Bulduğun kişinin bize pek bir faydası olmadı. Bana başka birini bul!" dedi. "Abdurrezzak b. Hemmam var" karşılığını verdiğimde, bana: "O zaman yürü yanına gidelim!" dedi. Abdurrezzak'ın evine gidip kapısını çaldım. içerden: "Kim o?" diye seslenince: "MüminIerin emirinin karşısına çık!" dedim. Hemen dışarı çıktı ve: "Ey müminlerin emiri! Bana haber gönderseydin ben yanına gelirdim!" diyerek onu karşıladı. Müminlerin emiri de ona: "Bir konuyu sormak için geldik sen onu hallet! Allah merhametini senden esirgemesin" dedi. Abdurrezzak'la da biraz konuştuktan sonra ona: "Borcun var mı?" diye sordu. Abdurrezzak: "Var" deyince, müminlerin emiri yanındakine: "Ey Abbas! Bunun borcunu öde!" emrini verdi.

 

Sonra bana dönüp: "Bulduğun kişinin bize pek bir faydası olmadı. Bana başka birini bul!" dedi. "Fudayl b. iyad var" karşılığını verdiğimde, bana: "O zaman yürü yanına gidelim!" dedi. Fudayl'ın yanına gittiğimizde namaz kılıyordu ve kıraatinde bir ayeti tekrar edip duruyordu. Harun yumuşak kalpli biri olduğu için hıçkıra hıçkıra ağladı. Sonra bana: "Kapıyı çal!" deyince kapıyı çaldım. içerden: "Kim o?" diye seslenince: "MüminIerin emirinin karşısına çık!" karşılığını verdim. Fudayl: "Benim müminlerin emiri ile ne işim olur ki!" deyince, ben de: "Sübhanallah! Senin ona itaat etmen gerekmiyor mu? Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Müminin kendini küçük düşürmemesi gerekir'' buyurduğu rivayet edilmiyor mu?" karşılığını verdim.

 

Bunun üzerine inip kapıyı açtı, sonra tekrar odasına çıktı. Lambayı da söndürüp odanın bir köşesine çekildi. Biz de içeri girip, el yordamıyla Fudayl'ın yanına gitmeye çalıştık. Ancak beninı elimden önce Harun'un eli Fudayl'a dokununca, Fudayl: "Ne kadar da narin bir elmiş! inşaallah yarın Allah'ın azabından da kurtulur!" dedi. Kendi kendime: "Sanırım bu gece Fudayl ona takvalı bir kalpten sözler sarf edecek!" diye düşündüm.

 

Müminlerin emiri: "Yanına bir konu için geldik, onu bize açıkla! Allah merhametini senden esirgemesin" deyip konuyu sordu. Fudayl şöyle dedi: "Ey müminlerin emiri! Bana ulaşana göre bir valisi Ömer b. Abdilaziz'e mektup yazıp görevden yana şikayetlerde bulununca, Ömer cevaben ona şöyle yazmıştır: "Kardeşim! Cehennem ahalisinin sonsuza dek ve dinlenmeden azap çekmelerini düşün! Bunu düşünmen uyurken de uyanıkken de seni Rabbine yönlendirecektir. Yüce Allah'ın senden yüz çevirmesine karşı da seni şiddetle uyarıyorum! Zira öylesi bir durumda artık bir daha yüzüne bakmaz ve ondan herhangi bir beklentin de kalmaz!" Vali, Ömer'in bu mektubunu okuyunca, görevini bırakıp soluğunu Ömer b. Abdilaziz'in yanında aldı. Ömer ona: "Neden geldin?" diye sorunca, vali:

"Mektubun kalbimi yerinden oynattı! Vallahi artık ölene kadar bir daha valilik yapmam!" dedi.

 

Bunu duyan Harun çok ağladı ve: "Allah sana merhamet etsin! Daha anlat" dedi. Fudayl şöyle devam etti: "Bana bildirilene göre Ömer b. Abdilaziz halife olduğu zaman Salim b. Abdillah, Muhammed b. Ka'b elKurazi ve Reca b. Hayve'yi yanına çağırdı. Onlara: "Gördüğünüz gibi böylesi bir belaya (idareye) maruz kaldım. Bana yol gösterin!" dedi. Ömer b. Abdilaziz bu işi bir musibet olarak görüyordu, oysa sen ve arkadaşların bunu nimet olarak görüyorsunuz. Ömer'in bu isteği üzerine Muhammed b. Ka'b el-Kurazi: "Allah'ın azabından kurtulmayı istiyorsan müminlerden büyükleri baban gibi, yaşıtlarını kardeş gibi, küçüklerini de çocukların gibi gör. Babana saygılı, kardeşine cömert, çocuğuna da şefkatli ol" dedi. Salim b. Abdillah ona: "Allah'ın azabından kurtulmayı istiyorsan dünyaya karşı oruçlu ol (yüz verme) ve iftarın da ölümün olsun" dedi. Reca b. Hayve de: "Allah'ın azabından kurtulmayı istiyorsan, kendin için istediğin şeyleri diğer müslümanlar için de iste. Kendin için hoş görmediğin şeyleri diğer müslümanlar için de hoş görme" dedi.

 

Ben de sana derim ki: "Ayakların kaydırılacağı o günde senin adına çok korkuyorum. Allah sana merhamet etsin, ama Ömer b. Abdilazız'de olduğu gibi sana bu şekilde yol gösterecek birileri var mı?"

 

Bunun üzerine Harun öyle bir ağladı ki kendinden geçti. Fudayl'a: "MüminIerin emirine acı!" dediğimde: "Ey Ümmü Rabl'nin oğlu! Sen ve arkadaşların onu öldürüyorken acımayı benden mi bekliyorsun!" karşılığını verdi. Harun kendine gelince ona: "Allah sana merhamet etsin! Daha anlat" dedi. Fudayl: "Ey güzel yüzlü insan! Kıyamet gününde Yüce Allah bu insanlardan dolayı hesabı senden soracak. Bundan dolayı bu güzel yüzünü ateşten korumaya çalış" diye devam etti.

 

Sonra Harun Reşıd ona: "Borcun var mı?" diye sorunca, Fudayl: "Var! Rabbime borcum var ve bu borcunu henüz istemiş değil. Ama yazık bana eğer bu borcu benden isterse! Yazık bana bu borcun hesabını benden sorarsa! Yazık bana bu konuda geçerli bir mazeretim olmayacaksa!" karşılığını verdi. Harun: "Ben ailenin borcunu kastediyorum!" deyince de Fudayl şöyle karşılık verdi: "Rabbim bana bunu emretmiş değil. Benden istediği buyruklarını tasdik edip kendisine itaat etmemdir. Zira: ''Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum. şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır''[Zariyat 56-58] buyurmuştur."

 

Harun ona: "O zaman şu bin dinarı al! Çoluk çocuğun için harcar, ibadetin için güç toplarsın!" deyince, Fudayl: "Sübhanallah! Ben sana kurtuluşun yolunu gösteriyorum, sen ise bana öylesi bir ödülle karşılık veriyorsun! Allah sana selamet versin ve muvaffak kılsın!" karşılığını verdi.

 

Sonra yanından çıktık. Kapıya vardığımızda hanımlarından biri yanına girdi ve Fudayl'a: "Ey Ebu Abdillah! İçinde bulunduğumuz sıkıntılı durumu görüyorsun. Bu parayı kabul etsen de bizi sevindirsen olmaz mı?" dedi. Fudayl kadına: "Bir topluluğun devesi vardı. Devenin getirdiği kazancı yerlerdi. Ancak deve yaşlanınca kesip etini yediler. Seninle durumumuz da buna benziyor!" karşılığını verdi.

 

Harun bu konuşmayı işitince bana: "Geri içeri girelim! Belki bu parayı kabul eder" dedi. Ancak Fudayl bunu öğrenince dama çıkıp oturdu. Harun da gelip yanında oturdu. Harun onunla konuşuyor, ancak Fudayl cevap vermiyordu. Onlar böyle konuşurlarken siyah bir cariye çıktı ve: "Geceden beri şu ihtiyara sıkıntı veriyorsunuz. Allah size merhamet etsin, gidin artık!" dedi. cariyenin bu sözü üzerine oradan ayrıldık. Harun bana: "Ey Abbas! Şayet bana birilerini tavsiye edeceksen işte böylesi kişileri tavsiye et! Zira bu adam müslümanların efendisidir!" dedi.

 

Fudayl'ın söyledikleri arasında ''Vitir namazında kunut dualarını okur, sabah vakti de günahkarın yanına gidip gerekeni yaparsın.'' sözü de vardı.

Yine ona: ''İnsanlara karşı sert olma, onlara şefkatle yaklaş.'' dedi.

 

Tahric: İsnadında tanımadığım ravi vardır. Ebu Nuaym, Hilye (8/105-108).

 

 

 

7029- İbnu's-Semmak anlatıyor: Harun Reşid haber gönderip beni yanına çağırdı. Sarayın kapısına ulaştığımda iki muhafız beni alıp hızlıca saraya soktular. Sarayın avlusuna ulaştığımızda hadım edilmiş iri kıyım iki adam beni muhafızlardan alıp Harun'un bulunduğu salonun kapısına kadar getirdiler. Oraya ulaştığımızda Harun bu iki adama: "İhtiyara yumuşak davranın" dedi. Önünde durduğumda ona: "Ey müminlerin emiri! Annem beni doğurdu doğuralı bugünkü gibi yorulmuş değilim! Ey müminlerin emiri! Allah'tan kork! Unutma ki gün gelecek sen de Allah'ın huzurunda bugün benim durduğum makamdan daha aşağıda olan bir makamda duracaksın! Kullarına karşı Allah'tan kork! Ümmetine iyi davranarak Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haklarını gözet. Yönettiğin insanlara karşı dürüst ve samimi ol. Bil ki Allah kendisine karşı gelenleri kahredip intikamını almıştır" dedim. Harun bunları duyunca tahtının üzerinde titremeye başladı ve tahtın önündeki kilimin üzerine düştü. Ona: "Ey müminlerin emiri! Henüz anlatırken böyle olduysa o zilletli durumu bizzat yaşadığın zaman nasıl olacak?" dediğimde ruhu çıkacak gibi oldu. Bunun üzerine yanında bulunan Yahya b. Halid, hadım edilmiş o iki adama: "MüminIerin emirini ağlattı! Bu adamı çıkarın!" dedi.

Süfyan der ki: "Allah rahmet eylesin İbnu's-Semmak ona karşı en özlü bir şekilde konuştu."

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Bak: İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye (10/189) .

 

 

 

7030- Abdullah b. ed-Durays der ki: İbnu's-Semmak, Harun Reşid'in yanına girdiğinde ona: "Ey müminlerin emiri! Yüce Allah dünyada seni herkesin üstünde kıldı. Bundan dolayı herkesten daha fazla Allah'a itaat etmen gerekir" dedi. 

 

Tahric: İsnadında tanımadığım bir ravi vardır. Bak: İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye (10/224).

 

 

 

7031- Ebu'l-Hasan der ki: İbnu's-Semmak, Harun Reşid'in yanına girdiğinde ona: "Ey müminlerin emiri! Böylesi değerli bir makamda mütevazı olman makamından daha değerlidir" dedi.

 

İsnadında tanımadığım bir ravi vardır.

 

 

 

7032- Müseyyib b. Said der ki: Harun Reşid'in yanına girdiğimde: "Bana nasihatte bulun" dedi. Ona: "Ey müminlerin emiri! Yüce Allah dünyada senin üstünde birilerinin olmasına razı olmadı. Bundan dolayı herkesten daha fazla Allah'a itaat etmen gerekir" dediğimde: "Kısa olsa da özlü bir söz söyledin" karşılığını verdi.

 

Tahric: Sülemi'nin hocası ile onun da hocasını tanımıyorum.

 

 

 

7033- Ahmed b. Yusuf el-Kadı der ki: (Halife) Memun'e: "Ey müminlerin emiri! Şayet kişinin Allah ile arasında korkması gereken biri yoksa böylesi bir kişinin Allah'tan korkması gerekir" dediğimde: "Doğru söylüyorsun karşılığını verdi. 

 

İsnadı ceyyiddir .

 

 

 

7034- Fudayl der ki: Bana bildirildiğine göre Halid b. Safvan, Ömer b. Abdilazız'in yanına girdiğinde Ömer ona: "Ey Halid! Bana nasihatte bulun" dedi. Halid: "Yüce Allah senden daha üstte birinin olmasına razı olmamıştır, buna karşılık başkasından senden daha çok şükür etmesine de razı olmayacaktır" deyince, Ömer ağlamaya başladı ki sonunda kendinden geçti. Kendine gelince: "Benden daha üstte birinin olmasına razı olmamış mıdır ey Halid! Buna karşılık elimden geldiğince ve gücümün yettiğince O'ndan korkacak, O'na karşı gelmekten sakınacak, O'ndan yana ümitvar olacak, O'nu sevecek, O'na şükredecek ve O'na hamd edeceğim. Aynı şekilde gücümün yettiğince adil ve insaflı olacağım. Yüce Allah'a kavuşana kadar bitip gidecek olan dünyaya karşı zahid olacak, daimi ve kalıcı olan ahirete de rağbet edeceğim. Belki bu şekilde ben de kurtulanlarla birlikte kurtulur, kazananlarla birlikte kazanmış biri olurum" dedi ve yine kendinden geçinceye kadar ağladı. Halid de kendinden geçmiş olan Ömer'i o şekilde bırakıpyanından çıktı. 

 

Tahric: İsnadı sahihtir. İbnu'l-Cevzi, Siret Ömer b. Abdülaziz (s.115-116).

 

 

 

7035- Hişam b. el-Hakem es-Sekafi der ki: "Beş şeyin kişiyi çirkin kılacağı söylenirdi. Biri, yaşlıların gençlere özenınesidir. Diğeri, kurrada (Kur'an hafızları nda) hırsın olmasıdır. Diğeri, saygın kişilerde utanma duygusunun azlığıdır. Diğeri, varlıklı kişilerin cimri olmasıdır. Bir diğeri de, yöneticinin sertliğidir."

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

7036- Zünnun der ki: "Üç şey yöneticinin hayırlı olduğunun göstergelerindendir. Biri, hakkın karşısında güçlü ile zayıfı eşit görmesidir. Diğeri, yakınlarının insanlara zulümlerine engel olmasıdır. Bir diğeri de, kalbi kırık fakirlerin gönüllerini alması, sertlik yerine onlara şefkat ve merhametle davranmasıdır."

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

7037- Ubeydullah b. Aişe, babasından bildiriyor: Abdulmelik b. Mervan uzak bölgelerden olan bir adam yanına girdiği zaman ona şöyle derdi: "Dört tavırdan uzak dur, sonra da istediğini söyle. Bana yalan söyleme! Zira yalancının görüşüne itibar edilmez. Sana sormadığım konularda bana cevap verme, zira sana soracağım konular beni yeteri kadar meşgul edecektir. Beni yumuşatmaya çalışma! Zira ben kendimi senden daha iyi bilirim. Beni insanlara karşı kışkırtma! Zira onlar benim daha çok şefkat ve merhamet göstermemi hak ederler."

 

Başka bir rivayette "Beni öfkelendirme ki bu öfkem taşkınlığa sebep olmasın" dediği aktarılır.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

7038- İsmail b. İshak el-Kadi der ki: Ömer b. Abdilaziz, valilerinden

birine yazdığı bir mektupta şöyle dedi: "Sonrasına gelince, gücün seni insanlara zulmetmeye yönelttiği zaman Allah'ın senin üzerindeki kudretini, senin insanlara yaptıklarının bir gün biteceğini, onların sana yükleyecekleri vebalin ise baki kalacağını hatırla.''

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. İbnu'l-Cevzi, Siret Ömer b. Abdülaziz (s. 86) .

 

 

Beyhaki der ki: "ibn Mes'ud'un kölesini dövmesi konusunda zikredilen hadis de bu manadadır. Bu hadis de kölelere iyi davranma konusu içinde zikredilmiştir."

 

 

 

7039- Vuheyb b. el-Verd der ki: Bize bildirildiğine göre fakihin biri Ömer b. Abdilazız'in yanına girince: "Sübhanallah! Görmeyeli nasıl değişmişsin!" dedi. Ömer ona: "Ey Ebu Filan! Üç gün sonra kabrime konulduğumda, gözlerim çukurlarından çıkıp yanaklarımda süzüldüğünde, dudaklarım dişlerimden ayrıldığında, suyum kalçamdan çıktığında, ağzım açık kaldığında, karnım şişip göğsümü geçtiğinde görsen ne diyecektin?" karşılığını verdi. Adam: "Şayet kendin için bunu diyebiliyorsan o zaman Allah'ın kullarını yanında üç konumda gör. Senden büyük olanları baban konumunda, yaşıtın olanları kardeşin konumunda, senden küçük olanları ise oğlun konumunda gör" dedi: "Bunlardan hangisine kötü davranmak istersin?" diye sordu. Ömer: "Hiçbirine!" dedi. 

 

İsnadında bir sakınca yoktur.

 

 

 

7040- Süfyan der ki: el-İfrikı (Abdurrahman b. Ziyad b. En'um), Ebu Cafer'e şöyle dedi: "Ey müminlerin emiri! Ömer b. Abdilazız: ''Yönetici çarşı gibidir. Yanında ne satılıyorsa ahali de o şeyleri yanına götürür'' derdi."

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

7041- Enes b. İyad der ki: Ebu Hazım'ın şöyle dediğini işittim:

"Yöneticileri arzularının peşine düşmedikleri sürece din aziz ve güçlü kalacaktır. çünkü yöneticiler insanları ıslah edip dini korurlar. İnsanlar da onlardan çekinir. Peki arzularının peşine düşmüş yöneticileri kim ıslah edecek?"

 

Ravileri güvenilirdir.

 

Buhari'nin Tarıh'ine geçtiğine göre de İbn Mes'ud: "Yöneticileriniz salih olduğu sürece hayır üzeresiniz demektir" demiştir.

Beyhaki der ki: "Bir sonraki rivayette aynısı" daha tam bir metinle zikredilmiştir. "

 

 

 

7042- Zeyd b. Eslem, babasından bildiriyor: Vefat anında Hz. Ömer: "Yöneticileri ve alimleri dosdoğru olduğu sürece insanlar hayır üzere kalırlar" dedi. 

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (8/162).

 

 

 

7043- Kasım b. Muhaymir der ki: "İçinde yaşadığınız zamanın (insanların) durumu yöneticinize bağlıdır. Şayet yöneticiniz iyi olursa yaşadığınız zaman da iyi olur. Yöneticiniz bozuk olursa yaşadığınız zaman da bozuk olur."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra (8/162-163)

 

 

 

7044- Fatıma binti İbrahim b. Abdillah es-Sa'diyye der ki: Yahya b. Yahya'nın karısı Fatıma'nın şöyle dediğini işittim: "Bir gece Yahya virdi için kalktı. Bitirince mushafından okumak için oturdu ... " Sonrasında ravi vali Abdullah b. Tahir'in Yahya'nın yanına girmesi olayını Fatıma'dan naklen şöyle anlatır: "Abdullah yaklaşınca Yahya elinde mushafla kalktı. Sonra okumasına döndü ve başladığı süreyi bitirene kadar okudu. Bitirince mushafı yerine koydu ve valiye: "Sana saygısızlık yapmak istemedim.

 

Ancak bir sureye başlamıştım, onu bitirdim" diyerek mazeretini sundu. Abdullah yanında bir süre oturup sohbet etti. Sonra Yahya'ya: "İhtiyacın varsa söyle" deyince, Yahya: "Allah seni her dem desteklesin, isteklerimiz elbet olacaktır. Şu an da bir isteğim var, eğer giderme imkanın varsa söyleyeyim" karşılığını verdi. Abdullah: "İsteğin her ne ise giderilecektir" deyince, Yahya: "Valinin iyi ve cömert biri olduğunu duyardım, ancak gözümle ancak şu an görebildim. Ondan isteğim de iyi yönleri ile cömertliğini ateşte yakmamasıdır" karşılığını verdi. Abdullah bunu duyunca ağlamaya başladı ki kalkıp giderken hala ağlıyordu.

 

Tahric: Hakim'in hocası ile ondan sonra gelen raYileri tanımıyorum.

 

 

 

7045- Ahmed b. İbrahim el-Mevsili anlatıyor: (Halife) Memun'un yanındayken adamın biri kalktı ve ona: "Ey müminlerin emiri! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''insanlar Allah'ın ailesi gibidir ve Allah'ın en sevdiği kullan ailesine en faydalı olan kullardır'' buyurmuştur" dedi. Memun: "Sus! Bu hadisi ben senden daha iyi biliyorum!" diye bağırdı ve şöyle devam etti: "Yusuf b. Atiyye es-Saffar'ın Sabit'ten, onun da Enes'ten bana bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''insanlar Allah'ın ailesi gibidir ve Allah'ın en sevdiği kullan, O'nun bu ailesine en faydalı olan kullardır'' buyurmuştur.''

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. Zehebi, Mızan (4/469) .

 

 

 

7046- Ahmed b. İbrahim el-Mevsili der ki: Şumasiyye'de müminlerin emiri ile birlikteydim. At koşturuyordu, yanında Yahya b. Eksem de vardı ve ona: "Ey Yahya! Görüyor musun! Görüyor musun!" diyordu. Sonra ona: "Yusuf b. Atiyye'nin Sabit el-Bünani'den, onun da Enes b. Malik'ten bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''İnsanlar Allah'ın ailesi gibidir ve Allah'ın en sevdiği kulları, ailesine en faydalı olan kullardır'' buyurmuştur" dedi.

 

Ahmed b. İbrahim el-Mevsili der ki: "Yusuf b. Atiyye aynısını bize Sabit'ten rivayet etmiştir."

 

İsnadı çok zayıftır.

 

 

 

7047- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İnsanlar Allah'ın ailesi gibidir ve Allah'ın en sevdiği kullan, ailesine en fayda IL olan kullardır" buyurmuştur.

Yusuf b. Atiyye bunu rivayette tek kalmıştır. Zayıf bir isnadla da rivayet edilmiştir.

 

Tahric: İsnadı güçlü değildir. Bezzar, Müsned (2/398), Ebu Ya'la, Müsned 6/65 (106) ve İbn Adiy, el-Kamil (7/2611) Bak: Heysemi, Mecmau'z-Zevaid (8/91).

 

 

 

7048- Abdullah (b. Mes'lid)'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "insanlar Allah'ın ailesi gibidir ve Allah'ın en sevdiği kulları, ailesine iyi davranan kişilerdir" buyurmuştur. 

 

Tahric: İsnadı zayıftır. İbn Adiy, el-Kamil (6/2340), Ebu Nuaym, Hilye (2/102, 4/237), Taberani,

M.el-Kebir 10/105 (10033) ve Deylemi, Müsnedü'l-Firdevs 2/201 (2995).

 

 

 

7049- Başka bir kanalla bir önceki hadisin aynısı rivayet edilmiştir.

 

İsnadı zayıftır.

 

 

 

7050- Humeyd b. Ferve der ki: Memün'un hilafeti kesinleştiği zaman İbn Şekle olarak bilinen İbrahim b. el-Mehdi 'yi çağırdı. İbrahim gelip önünde durunca ona: "Hilafet iddiasıyla karşımızda duran sen misin?" dedi. İbrahim şu karşılığı verdi: "Ey müminlerin emiri! Cezaları sen verir, kısasları sen uygularsın. Affetmek ise takvaya daha yakın duran bir tutumdur. Yüce Allah seni günahkar olan her bir kişinin üstünde, her bir günahkarı da senin altında kılmıştır. Şayet cezalandırırsan hakkın olduğu için cezalandırırsın, bağışlarsan da lutfetmiş olursun. Deden olan babamla birlikte bir olaya şahit oldum. O zaman suçu benim suçumdan daha ağır olan bir adam getirilmişti. Halife öldürülmesini emredince yanında bulunan Mübarek b. Fadale: "MüminIerin emiri lutfedip bu adam hakkında acele etmezlerse ona Hasan'dan işittiğim bir hadis aktarmak isterim" dedi. Halife: "Ey Mübarek! Nedir?" diye sordu. Mübarek: "Hasan'ın, İmran b. Husayn'dan bize bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kıyamet gününde Arş'ın içinden bir ses "Halifelerden başkalarını affetmiş olanlar en güzel mükafat için kalksını" şeklinde seslenecek ve bu çağrı üzerine sadece başkalarını affetmiş olanlar kalkacaktır'' buyurmuştur" deyince, halife: "Evet ey Mübarek! Ben de bu hadisi aynı şekilde kabul ediyor ve bu adamı affediyorum" dedi."

Memün bunu duyunca İbrahim'e: "Ben de bu hadisi aynı şekilde kabul ediyor ve seni şimdi burada bağışlıyorum ey amca!" dedi.

 

Tahric: İsnadında tanımadığım ravi vardır. Bak: İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye (10/126).

 

 

 

7051- Raşid b. Sa'd der ki: Ebu Derda şöyle derdi: "Yüce Allah, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işit(ip rivayet et )tiği bir sözden dolayı Muaviye'ye faydalar ınsan etmiştir. O da: ''insanların kusurlarının peşine düşen kişi, onları bozar veya bozulmalarına sebep olur'' sözüdür."

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ebu Davud (4888).

 

 

Beyhaki der ki: "Ahlaki meziyetler konusu içinde ileri gelenlerin affetmeleri ve öfkelerine sahip olmaları konusunda bu rivayete muvafık düşen pek çok rivayet ve kıssa zikrettik. Dileyen söz konusu yere müracaat edebilir."

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

Gereklerini Yerine Getirmeye Gücü Yetmeyenlerin Görev İstememeleri