ŞUABU’L-İMAN

32.ŞU’BE: Sözlerde Vefa

 

Verilen Sözlerde ve Anlaşmalarda Vefa

 

Yüce Allah: "Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin"[Maide 1] buyurmuştur.

Yine: "O kullar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar"[İnsan 7] buyurmuştur. Yine: "Sonra kirlerini gidersinler ve adaklarını yerine getirsinler"[Hac 29] buyurmuş ve ihramda iken gereken şeylerin yapılmasını emretmiştir.

Yine: "İçlerinden, ''Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse mutlaka bol bol sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz'' diye Allah'a söz verenler de vardır. Fakat Allah lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler. Allah'a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için o da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu''[Tevbe 75-77] buyurmuştur.

Yine: "Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah'ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir''[Nahl 91] buyurmuştur.

Hz. Peygamber de (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslümanlar (anlaşmadaki) şartlara bağlı kalırlar" buyurmuştur.

 

 

 

4039- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Müslümanlar (anlaşmadaki) şartlara bağlı kalırlar" buyurmuştur.

 

Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ebu Davud 4/19- 20 (3594).

 

Süfyan ise buna: "Hakka uygun olduğu sürece" eklemesini yapar.

Halimi der ki: "Kişi tarafından yapılan, şeriatın sabit kıldığı ve Allah ile kul arasında veya kulların kendi aralarında bir hükme bağladığı her bir akit geçerlidir. Böylesi bir durumda kişinin yaptığı akde bağlı kalması ve bu akde vefa göstermesi gerekir."- Bkz: Halimi, el-Minhac (2/512-514).

 

Sonrasında Halimi, bu bağlamda kişinin müslüman olarak kabul ettiği islam akdini, sonra farz namazı akdini, sonra farz oruç akdini, sonra ihram akdini, sonra nafile olan adak akdini zikreder. Adak konusunda Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisler nakledilmiştir ki bazıları bundan sonraki rivayetlerde zikredilmiştir .

 

 

 

4040- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a itaat etmeyi adayan kişi. bunu yerine getirip itaat etsin. Allah'a isyan etmeyi adayan kişi ise bunu yerine getirmesin" buyurmuştur.

 

 

 

4041-İbn Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adağı yasakladı ve: "Adak (takdir edilenden) hiçbir şeyi değiştirmez, Sadece cimri olan kişiden mal çıkarmaya yarar" buyurdu.

 

İsnadı sahihtir.

 

Hallad ise bunu: "Ancak cimriden bir şeyler çıkarmaya yarar" lafzıyla rivayet etmiştir.

Buhari, Sahih'de Ebu Nuaym ve Hallad b, Yahya'dan ve Müslim başka bir kanalla Süfyan' dan rivayet etti. - Buhari, kader (7/213) ile iman (7/232), - Müslim, nezr (2, 4).

 

Ancak bu rivayette yapılan adağa vefa gösterilmesi gerektiğine işaret de vardır. Zira öylesi bir gereklilik olmasaydı cimriden mal çıkarma söz konusu olmazdı. Bir sonraki rivayet de mehir konusundadır.

 

 

 

4042- Ukbe b. Amir el-Cüheni'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "En başta yerine getirilmesi gereken şartlar, kadınları size helal kılmak için (nikahta) koşulan şartlardır" buyurmuştur.

 

Müslim, Sahıh'de farklı kanallarla Abdulhamid'den rivayet etti.- Müslim, nikah (63).

 

 

 

4043- Abdullalı b. Amr'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Dört özelliğe sahip olan kişi, katıksız bir münafık olur. Bunlardan bir tanesine sahip olan kişi de, onu bırakıncaya kadar münafıklığın bir özelliğini üzerinde taşır. Bunlar da: konuştuğunda yalan söylemesi. yaptığı anlaşmaya ihanet etmesi. sözünde durmaması ve biriyle davalaştığı zaman da haddini aşmasıdır."

İbn Affan ise rivayet ederken "Hulletün" lafzı yerine (aynı anlamda olan) "Hasletün" lafzını kullanmış ve geri kalan kısımını da aynısıyla aktarmıştır.

 

Müslim, Sahıh'de Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr'den ve Buhari ile Müslim, Sevri kanalıyla A'meş'ten rivayet ettiler. - Müslim, iman (106). - Buhari, iman (1/14) ve Müslim, iman (106).

 

 

 

4044- Abdullah (b. Mes'ud)'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "ihanet eden her bir kişinin kıyamet gününde bir sancağı olur ve: ''Bu, filan kişinin ihanetidir'' denilir.''

Vehb'in Ebu Vail ile diğerlerinden rivayetleri aynıdır ve Sahih'de Şu'be'den bize rivayet olunmuştur.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. - Buhari, cizye (4/71-72) ve Müslim, cihad (l2, 13).

 

 

 

4045- Enes der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bir hutbe verdi.

Hutbesinde de: "Emanet sahibi (güvenilir) olmayanın imanı da yoktur. Ahdine vefası olmayanın dini de yoktur" buyurdu.

 

Tahric: İsnadı hasendir. Ahmed, Müsned (3/135, 154,210,251), Beğavi, Şerhu's•Sünne 1/74-75 (38), Ebu Ya'la, Müsned 5/246•247 (2863), 6/164•165 (3445), İbn Ebi Şeybe, Musannef (11/11), Bezzar, Müsned 1/68 (100) ve İbn Hibban, Sahih (1/208).

 

 

 

4046- Enes b. Minik bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Altı konuda bana garanti verin, ben de size cenneti garanti edeyim" buyurdu. "Bunlar nedir?" diye sorulunca da Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Biriniz konuştuğu zaman yalan söylemesin. Söz verdiği zaman sözünden caymasın. Kendisine verilen emanete ihanet etmesin. Gözlerinizi haramdan sakının. Ellerinizi günah olan şeylerden çekin. Namusunuzu muhafaza edin. ''

 

Tahric: İsnadı hasendir. Hakim, Müstedrek (4/359) ve Ebu Ya'la, Müsned 7/248-249 (4257).

 

 

 

4047- Ali b. Ebi Talha bildiriyor: İbn Abbas, "Akitlerinizi yerine getirin"[Maide 1] buyruğunu açıklarken: "Ahitlerinize, yani Allah'ın helal ve haram kıldığı hususlara, farzlara ve Kur'an'da koymuş olduğu bütün buyruklara uyun anlamındadır" demiştir.

 

Tahric: İsnadı mürseldir. İbn Cerir, Tefsır (6/47,48) Bak: Suyuti, Dürrü'l-Mensur (3/5).

 

 

 

4048- Ebu Umame der ki: Sa'lebe b. Hatib, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Allah'a dua et de bana mal versin" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Sa'lebe! Şükrünü eda edebileceğin az mal, altından kalkamayacağın çok maldan hayırlıdır" karşılığını verdi. Sa'lebe yine:

"Ey Allah'ın Resulü! Allah'a dua et de bana mal versin. Yüce Allah bana mal ınsan ederse sadakalar verecek şöyle şöyle yapacağım" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahım! Ona mal ihsan et" diye dua etti.

 

Sonrasında Sa'lebe'nin küçük bir koyun sürüsü oldu. Küçük sürü sahibiyken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte cemaatle namazı kılmaya geliyordu. Sürüsü büyüyünce de Medine dışına çıktı. Medine dışına çıkınca Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte sadece akşam ile yatsı namazlarını kılmak için gelmeye başladı. Sürüsü daha da çoğalınca Medine'den biraz daha uzaklaştı. Uzaklaşınca da Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte sadece Cuma namazlarını kılmak için gelmeye başladı. Sürüleri daha da çoğalınca artık ne cuma namazına, ne de başka namazlara gelmemeye başladı.

 

Sonrasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zekatı toplamak için birilerini gönderdiğinde bu kişiler Sa'lebe'nin yanına da gitti. Sa'lebe onlara:

"Diğerlerinden zekat toplama işini bitirince bana uğrayın" babında bir şeyler söyledi. Zekat memurları zekat toplama işini bitirdiklerinde yanına geldiler. Sa'lebe: "Vallahi benden alacağınız cizyeden başka bir şey değildirl" dedi. Memurlar da ondan zekatı alamadan yanından ayrılıp Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiler ve Sa'lebe'nin dediklerini aktardılar. Bunun üzerine Yüce Allah: "İçlerinden, ''Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse, mutlaka bol bol sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz'' diye Allah'a söz verenler de vardır. Fakat Allah, lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler. Allah'a verdikleri sözden caydıkları ve yalancı oldukları için O'nunla karşılaşacakları güne kadar Allah kalplerine nifak soktu"[Tevbe 75-77] ayetlerini indirdi.

 

Sa'lebe, hakkında bu ayetler nazil olunca vereceği zekatı Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirdi. Ancak Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) almayı kabul etmedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince zekatını Ebu Bekr'e getirdi. Ancak Ebu Bekr de: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) almayı kabul etmediği bir şeyi ben de almam" diyerek zekatını almayı kabul etmedi. Daha sonraları zekatını Ömer'e getirdi. Ömer de: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekr'in almayı kabul etmedikleri bir şeyi ben de almam" diyerek zekatını almayı kabul etmedi.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. Taberani, el-Kebir 8/260-261 (7873), 25/225-227 (20), Beyhaki, Delailü'n-Nübüvve (5/289-292), İbn Cerir, Tefsir (10/189-190), İbn Kesir, Tefsir (2/374) ve Suyuti, Dürrü'l-Mensur (4/246-247).

 

 

Beyhaki der ki: Sa'lebe sonradan münafık olduğu için Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun getirdiği zekatı almamış, Ebu Bekr ve Ömer de ona karşı aynı tavrı göstermişlerdir. Onun münafıklığı da Kitab'da onun hakkında nazil olan: ''Allah'a verdikleri sözden caydıkları ve yalancı oldukları için O'nunla karşılaşacakları güne kadar Allah kalplerine nifak soktu''[Tevbe 77] ayetiyle sabittir. Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonraki halifeler onun münafık olarak kaldığını, elinden zorla alınmasından korktuğu için zekatını getirip vermek istediğini bu ayetle bilmişlerdir.

 

Bu hadisin isnadı hakkında tenkitler vardır, ancak tefsir alimleri arasında meşhur bir rivayettir. Doğrusunu da Allah bilir.

 

 

 

4049- Süleym b. Amir der ki: Muaviye ile Bizanslılar arasında bir anlaşma vardı. Muaviye onlarla savaşmak isteyince anlaşma süresinin bitimine bir ay kala yola çıktı. Bizans topraklarına gittiğinde atı üzerinde bir adamın: "İhanet değil vefa gerek!" diyerek dolaştığını gördü. Muaviye onu yanına çağırınca Amr b. Abese olduğunu gördü. Amr gelince Muaviye'ye: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kişinin bir toplulukla bir anlaşması varsa. anlaşma süresi bitinceye veya karşılıklı olarak anlaşmayı vaktinden önce bozduklarını birbirlerine bildirinceye kadar onu tek taraflı bozması helal değildir'' buyurduğunu işittim" dedi.

 

Tahric: Ravilerinin tümü güvenilirdir. Ebu Davud 3/190-191 (2759).

 

 

 

4050- Süleym b. Amir der ki: Muaviye ile Rumlar arasında bir anlaşma vardı. Muaviye de RumIara doğru yaklaşıyor ve anlaşmanın müddetinin bitmesinin ardından onların üzerine saldırmayı düşünüyordu. Bu esnada atı üzerinde bir adam geldi ve: "Allahu Ekber! İhanet değil vefa gerek!" demeye başladı. Baktıklarında bu adamın Süleym oğullarından Amr b. Abese olduğunu gördüler. Amr b. Abese: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bir toplulukla anlaşması olan kişi anlaşma müddeti bitmeden veya karşılıklı olarak anlaşmayı vaktinden önce bozduklarını birbirlerine bildirmeden tek tarafli bu anlaşmayı yenilemeye kalkışmasın veya tek tarafli bunu bozmasın'' buyurduğunu işittim" dedi.

 

Tahric: Ravilerinin tümü güvenilirdir. İbnu'l-Carud, el-Münteka 357-358 (1069).

 

 

 

4051- İshak b. Said el-Kureşi, babasından bildirir: Ebu Hureyre: "Cizye olarak hiçbir şey veya tek bir dinar ile tek bir dirhem bile alamayacağınız zamanlarda ne yapacaksınız?" deyince, ona: "Ey Ebu Hureyre! Bunun olabileceğini düşünüyor musun?" diye sordular. Ebu Hureyre: "Canım elinde olana yemin olsun ki doğruyu söyleyen ve doğrulanan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haberiyle evet, olacak!" dedi. Ona: "Ey Ebu Hureyre! Bu ne zaman olacak?" diye sorduklarında ise: "Allah ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdiği zimmet (ahit) çiğnendiği zaman! İşte o zaman Yüce Allah yağmuru insanlardan esirgeyecek, cömert kişiler de ellerini sıkı tutacaklardır" dedi.

 

Tahric: İsnadı sahihtir. Buhari, cizye (4/69-70).

 

 

 

4052- Cerir b. Hazım, amcasından bildirir: Mühelleb b. Ebi Sufra'nın, oğlu Abdulmelik'e şöyle dediğini işittim: "Evladım! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verilen sözlere vefa gösterilmesini vasiyet etmiş, Ebu Bekr de bu vasiyeti yerine getirmiştir. Söz verilecekse buna sen başlama, zira sözün verilmesi kolayancak ifa edilmesi zordur. Bil ki (söz vermek yerine) hayır demen başta kötü olarak görülse de, belki seni hırsa bulaştırmadan işin içinden çıkarabilir."

 

Ravileri güvenilirdir.

 

 

 

4053- Meymun b. Miliran der ki: "Üç şeyde Müslüman da, kafir de birdir. Biriyle aranda bir anlaşma varsa Müslüman da olsa, kafir de olsa bu anlaşmaya vefa göster. Zira anlaşma Allah'la yapılmış gibidir. Biriyle aranda akrabalık bağı varsa bu akraba Müslüman da olsa ,kafir de olsa bağı kesme. Biri sana bir şeyemanet bıraktığı zaman emaneti veren kişi Müslüman da olsa, kafir de olsa emaneti ona iade et."

Zayıf bir isnadla merfü olarak da rivayet edilmiştir.

 

Tahric: Said b. Mansur, Sünen 3/272 (2601) ve İbnEbi Şeybe, Musannef(12/298-299).

 

 

 

4054- Ali b. Ebi Talib'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Üç konunda hiçbir insana aksi davranma ruhsatı yoktur. Biri; müslüman olsun kafir olsun anne babaya iyi davranmaktır. Diğeri; müslüman olsun kafir olsun biriyle yapilan anlaşmaya vefa göstermektir. Bir diğeri de; kafir olsun müslüman olsun birinden alınan emaneti iade etmektir."

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. Suyuti, el-Camiu's-Sağir'de zikretmiştir.

 

 

 

4055- Zeyd b. Erkam'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Biriniz bir kişiye yerine getirmek niyetiyle bir söz verip de bunu tutamadığı zaman bundan dolayı günaha girmiş olmaz ...

 

Başka bir kanalla bu hadisin aynısı rivayet olunmuştur. Doğrusunu Allah bilir.

 

Tahric: Isnadı çok zayıftır. - Ebu Davud 5/268 (4995) ve Tirmizi 5/20 (2633).

 

Bir sonraki konu için aşağıdaki link’e tıklayın:

 

33.Şu’be: Allah'ın Nimetleri ve Bu Nimetlere Şükür