EL-MUVAFAKAT *ŞATİBİ*
AVARİZU’L-EDİLLE /
BEŞİNCİ FASIL: MÜCMEL VE MÜBEYYEN /
İKİNCİ MESELE:
Alimler, Hz.
Peygamber'in [s.a.v.] varisleridir. Dolayısıyla onlar hakkında beyan, mutlaka onların
alim olması hasebiyle olacaktır. Buna iki husus delalet eder:
1. Alimlerin, peygamberlerin varisleri olduğunun
sabit olması. Bu sa. hih ve sabit bir husustur. Alimlerin varis olmasından,
beyan konusunda varis olduğu kimsenin yerini almaları lazım gelir. Peygambere
beyan farz olduğuna göre, aynı şekilde varise de farz olacaktır. Beyan
konusunda, delillerden müşkil ve mücmel olanın açıklanması ya da kullanılacak
delillerin ortaya konulması arasında fark yoktur. Tebliğin esası, şer'i
hükümlerin açıklanmasıdır. Tebliğden sonra, (alimler tarafından) yapılan tebliğ
de, ilk tebliğ gibidir.
2. Alimlere nisbetle bu konuda gelen deliller.
Mesela, Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Gerçekten, Allah'ın indirdiği
Kitap'tan birşeyi gizlemede bulunup, onu az bir değere değişenler var ya,
onların karınlarına tıkındıkları ancak ateştir"[Bakara 174]; "Hakkı
batıla karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin"[Bakara 42];
"Allah tarafından kendisine bildirilen gerçeği gizleyenden daha zalim kim olabilir?"[Bakara
140] Hadiste de şöyle buyurulur: "Dikkat edin! Burada bulunanlarınız,
bulunmayanlara tebliğ etsin"; "Hased (gıpta) ancak iki kişi hakkında
caizdir: Birincisi, Allah'ın kendisine mal verdiği ve o malı hak yolunda
harcamaya muvaffak kıldığı kimsedir. İkincisi de, Allah'ın kendisine hikmet
(ilim) verdiği kimsedir; onunla amel eder ve onu öğretir"; "Kıyamet
alametlerinden biri de, ilmin kaldırılmış olması ve cehaletin ortaya
çıkmasıdır'' Bu konuda varid olan hadisler pek çoktur. Beyan görevinin alimler üzerine
vacip olduğunda herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Beyan ise, gelen nasslara
ve yönelen yükümlülüklere ait ilk açıklamaları kapsar. Bütün bunlar, alimin,
alim olması hasebiyle beyan ile görevli olduğunu ortaya koyar. Durum böyle
olunca, bunun üzerine bir konu daha bina edilir:
Sonraki
sayfa için aşağıdaki link’e tıkla: