KÖPEĞİN BEDELİ
HUSUSUNDAKİ GÖRÜŞ AYRILIĞI
Şafii (Allah ondan razı
olsun) dedi ki: Bazı kimseler, bize muhalefet ederek köpeğin bedelini ve onu
satın almayı caiz kabul etmiş, öldüren kimseyi bedelini ödemekle yükümlü
görmüştür. Ben ona (böyle düşünene) dedim ki:
- Rasulullah (s.a.v.),
köpeğin bedelini haram kılmış iken, senin canlı ya da ölü haliyle ona bir bedel
kabul etmen caiz olur mu? Yahut da Rasulullah (s.a.v.)'ın öldürenin tazminatını
ödeyeceği bir bedeli söz konusu iken köpeklerin öldürülmesini emretmesi mümkün
mü? Öldüren bir kimsenin tazminatını ödemesi de söz konusu her bir şeyi
öldürenin günahkar olduğu ve öldürenin tazminatını ödediği bir canlıyı
Rasulullah (s.a.v.) öldürmeyi emreder mi? Çünkü o takdirde Müslümana ait bir
malın telef edilmesi söz konusudur. Rasulullah (s.a.v.) da günah olan bir işi
emretmez.
Birisi dedi ki:
- Ama biz köpeğin
bedelinin alınmasının caiz olduğunu hem rivayet hem kıyas yoluyla öğrenmiş
bulunuyoruz. Ben ona:
- Peki, bu rivayeti
zikret dedim. Dedi ki:
[1457] Bana
arkadaşlarımdan birisi Muhammed b. İshak'tan haber verdi.
O İmran b. Ebu Enes'ten
rivayet ettiğine göre, Osman (ra) bir adama öldürmüş olduğu bir köpeğin değeri
karşılığında yirmi deve tazminat ödetti.
Dedi ki: Öldürülmüş
haliyle ona bir değer tespit ettiğine göre, diri iken de onun bir değeri var
demektir. Bu hususta da görüş ayrılığı yoktur.
(Şafii) Dedi ki: Ona
dedim ki:
- Bu rivayetin Osman (ra)'tan
sabit olduğunu varsaysak bile, yine sen Rasulullah (s.a.v.)'den sabit olmuş bir
şeye karşı getirdiğin bu delil işe yaramaz. Çünkü Osman (ra)'tan sabit olan
bunun aksidir. Dedi ki:
- O halde bunu zikret,
dedi. Ben de dedim ki:
[1458] Bize sika birinin
Yunus'tan haber verdiğine göre, o el-Hasandan şöyle dediğini rivayet
etmektedir: Ben Osman b. Affanı hutbe verirken köpeklerin öldürülmesini
emrettiğini dinledim.
Şafii (Allah ondan razı
olsun) dedi ki: Öldürülmesinden dolayı tazminat ödenecek bir şeyin
öldürülmesini nasıl emredebilir? O dedi ki:
- Biz bunu ayrıca
Rasulullah (s.a.v.)'ın, ekini olanın da davarları olanın da köpek edinmesini
yasaklamamış oluşuna kıyas yaparak da çıkardık. Çünkü ona av köpekleri söz
konusu edilince, onlar hakkında söylediğini söylemiş ve edinmeyi
yasaklamamıştır. Rasulullah (s.a.v.), köpeğin de eşek gibi mülk
edinilebilmesine ruhsat verdiğine göre, onun bedelini almak da helal olur.
Bedelini almak helal olunca onu öldüren e de kıymetini ödemek düşer.
(Şafii) Dedi ki: Ben de
ona dedim ki:
- Rasulullah (s.a.v.)
ekini ve davarı olan kimsenin köpek edinmesini mubah kılmakla birlikte, avcı
olana bunu yasaklamayıp bedelini almayı haram kılmışsa, bizim için de senin
için de her Müslüman için de bu iki görüşten hangisine uymamız daha iyi olur.
Buna göre, bedeli haram olan şeyin haram kılınması ve öldürülmesini emrettiği
gibi, edinilmelerini de mubah kılmadığı kimseler için, köpekleri öldürüp mubah
kabul ettiği kimseler için, bunları edinmeyi mubah kıldığı halde ona bedelini
almayı yasaklamadığı yahut da bu husustaki hadisler arasında bir çelişki
olduğunu iddia edenin kanaatleri mi daha uygundur? Dedi ki:
- Peki, sen ne diyorsun?
Dedim ki:
- Ben, yüce Allanın
izniyle doğru olanı söylüyorum: Hadisleri geldikleri gibi hepsinin sabit olması
eğer ihtimal dahilinde ise, kabul ederim. Eğer senin dediğin gibi bunların bir
kısmını diğer bir kısmı sebebiyle bir kenara itmek caiz olsaydı, o zaman kendin
için mümkün kabul ettiğini sana karşı delil gösterilmesi halinde de mümkün
kabul etmelisin.
O dedi ki: Birisi:
- Biz hadisleri
bilmiyoruz, der. Dedim ki:
- Eğer onları edinmekten
ötürü günahkar oluyorsa, ben hiçbir kimseye onları edinmeyi helal göremem.
Bulduğum yerde de onları öldürürüm. Diğer taraftan bundan daha doğru bir şey de
olmaz. Dedi ki:
- Sana göre herhangi bir
bedelleri olmamakla birlikte, birisinin onları edinmesi caiz midir?
Dedim ki:
- Hatta bu hususta başka
şekli caiz değildir. Çünkü esas itibariyle onları edinmek helalolsaydı, herkes
için helal olmalıydı. Tıpkı herkesin koyun, eşek, katır edinmesinin helal oluşu
gibi. Fakat asıl itibariyle bunları edinmek bir yer müstesna haram kılınmıştır.
O da maişetin yoluna girmesi için zaruret gibi bir haldir. Çünkü ben helal bir
şeyin birisine haram kılındığı halde haram kılınan bir şeyin bazıları için
mubah, bazıları için mubah olmadığını görmüyorum. o:
- Bunun örnegi nedir,
dedi. Dedim ki:
- Leş ve 'kan, zaruret
içerisinde olan kimseye, mubahtır. O zaruret hali sona erdi mi bu sefer her
ikisi de haklarında aslolan haramlık özelliklerine geri dönerler. Toprak ile
taharet (teyemmüm) su bulamayan kimse için yolculukta (ve hastalıkta) mubahtır.
Suyu bulduğu takdirde toprak ile taharetlenmesi ona haram olur. Çünkü taharetin
esası su ile yapılmasıdır. ihtiyaç duymak, yolculuk ya da hastalık gibi bir
zaruret dışında sudan farklı bir şey ile taharet haramdır.
Aynı şekilde bir adam,
av için yahut ekin ya da davar için köpek edinme halinde değilse, bunları
edinmek ona haram olur. O dedi ki:
- Peki, bunları edinmenin
kendisi için helal olacağı bir zamanda bedelini alması niçin helal olmasın?
Dedim ki:
- Sana açıkladığım
üzere, bunların asıllarına göre değerlendirilmesinden dolayıdır. Aslı
itibariyle haram olan bir şeyin bedeli olmaz. Zaruret ya da bir menfaat sebebiyle
durumları değişse bile. Çünkü bunun helal görülmesi kendisine mubah kabul
edilen kimse için özeldir. Dedi ki:
- Bu anlattığının bir
benzerini bana göster. Dedim ki:
- Bir kimsenin bir
hayvanı ölse, başka kimseler de zaruretten ona muhtaç olsa, onu yemek onlara
helal olur mu?
- Evet, dedi. Ben:
- Peki, bu kişinin bu
hayvanını onlara ya da onlardan birisine -eğer birileri aralarından onu daha
erken elde etmişse- satması hel al olur mu? Eğer: Buna hakkı yoktur dersen: Sen
o hayvanın malikine onu satmayı haram kılmış oldun, derim. Eğer evet dersen
derim ki: Sen haram bir şeyi hel al kılmış olursu. O;
- Evet dedi. Ben onu
satması helal değildir, diyorum. Dedim ki:
- Peki, bu kimselere o
hayvanı yemenin mubah olduğu bir zamanda bir adam gelse, o hayvanı yaksa onun
bedelini ödemez, değil mi? O;
- Hayır, ödemez, dedi.
Dedim ki:
- Eğer köpeğin bedelinin
yasak oluşunu sana bu anlattığımdan başka şey delil teşkil etmiyorsa, tek
başına bunun bile sana delilolması gerekirdi. Dedi ki:
- Sence benim bunun
dışında söyleyebileceğim bir şeyim yok mu?
Ben:
- Evet, dedim. Senin
iddiana göre, eğer sana edinmek haram olan şarabın bulunsa ve senin için tuz,
su ve buna benzer onu sirkeye dönüştürüp bozacak bir işlem işe, onu bozman
helal olursa ve diğer taraftan bir adam sen sirke haline onu dönüştürmeden önce
ifsad edip onu dökerse, o şarabın bedelinden bir şey ödemekle yükümlü olmaz.
Çünkü henüz haramdan çıkıp helalolup şarabın dışında ayni bir malolmamıştır. Diğer
taraftan senin bir davarın (kesilmeden) ölse, senin kanaatine göre onu yüzmek,
derisini alıkoymak helal olur. Onu tabaklaman halinde de onun bedelini almak
helal olur. Eğer bir kimse, sen bu deriyi tabaklamadan önce gelip yaksa, bundan
dolayı onun kıymetini ödemekle yükümlü olur mu? O dedi ki;
- Bu kanaatte değilim,
fakat ben şöyle derim: Şarap sirke olup, post da tabaklandıktan sonra onun bir
değeri olur ve bunu yakana kıymetini ödemesi gerekir. Derim ki;
- Çünkü bu durumda bu
sana göre herkes, için hel al bir ayn olur, öyle mi? O;
- Evet deyince dedim ki;
- Peki, köpekler de
herkes için hel al olabilir mi? O;
- Hayır, zaruret hali
yahut bir menfaat sağlamak isteği olması müstesna. Köpekler de leşe daha çok
benzer ve leş özelliği onlarda daha çok bulunur. Dedim ki;
- İşte senin şarabı ve
derileri alıkoymanın senin için helal olduğu bir durumda, bu senin için
bağlayıcı olur. Çünkü böyle bir vaziyette sen onların bir değerinin olduğunu
kabul etmiyorsun, dedim. O;
- Evet, dedi.
Şafii (Allah ondan razı
olsun) dedi ki: Sonra birisinin şöyle dediği nakledildi: Ekin ve av köpeğinin
değeri yoktur. Çünkü Nebi (s.a.v.) genelolarak köpeğin değerini (bedelini)
almayı yasaklamıştır. Sonra dedi ki;
- Bir kimse bir
başkasına ait bir köpeği öldürürse, onun değerinin tazminatını öder. Çünkü ona
ait bir malı telef etmiş olur.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona) dedi ki: Esasen bedeli haram olduğu için diri iken bir bedeli olmayan bir
şeyin öldürüldüğü zaman, bedelinin olmaması yahut da diri iken bedelinin
mislinin söz konusu olmaması, öncelikle kabul edilmelidir. İşte bütün bu
anlattıklarım görüşlerini naklettiğim kimselere karşı bir delilolduğu gibi, bu
görüşü kabul eden kimselere karşı da bir delildir. Ayrıca bunun üzerinde şu
söyledikleri de ona karşı bir delildir:
Nebi (s.a.v.)'ın bunları
edinmeyi mubah kıldığı durumda dahi bunların bedelleri helal olmadığına göre,
öldürülmeleri halinde bunların karşılığında bedellerinin helal olmaması daha
uygundur.
Dedi ki: Bana birisi
şöyle dedi:
- Bir kimse bir
başkasına ait bir köpeğin hayalarını bursa yahut onun kulağını, burnunu kesse
ne olur? Dedim ki:
- Onun bir değeri
olmadığına göre, onu öldürme karşılığında da bir değeri olmaz. Dolayısıyla
öldürmeden daha aşağı / düşük yaptığı bu işten ötürü bir değerinin bulunmaması
daha yerindedir ve bundan dolayı ona bir tazminat ödemesi söz konusu olmaz.
Fakat böyle bir şeyi yapmaması istenir, tekrar etmesi halinde de tedip edilir.
Sonraki için tıkla: