MİKATLAR
[1001] Şafii (Allah'ın
rahmeti üzerine olsun) dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Zühri'den haber verdi. O,
Salih b. Abdullah b. Ömer'den, o, babasından rivayet ettiğine göre, Rasulullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: "Medineliler, Zülhuleyfe'den telbiye getirip
ihrama girerler. Şamlılar, el-Cuhfe'den telbiye getirip ihrama girerler.
Necidliler, Karn'dan telbiye getirip ihrama girerler." İbn Ömer dedi ki:
Ayrıca Rasulullah (s.a.v.)'ın: "Yemenliler de Yelemlem'den telbiye getirip
ihrama girerler." buyurduğunu da söylerler.
[1002] Bize Malik b.
Enes, Abdullah b. Dinar'dan haber verdi. O, İbn Ömer'den şöyle dediğini rivayet
etti. Medinelilere, Zülhuleyfe'den, Şamlılara Cuhfe'den, Necidlilere Karn'dan
telbiye getirip ihrama girmeleri emr olundu. İbn Ömer dedi ki: Ben bu üçünü
Rasulullah (s.a.v.)'tan kendim işitim. Ayrıca bana haber verildiğine göre
Rasulullah (s.a.v.): "Yemenliler de Yelemlem'den telbiye getirip ihrama
girerler." buyurdu.
[1003] Bize Müslim, İbn
Cüreyc'den haberverdi. O, Nafı'den, o, İbn Ömer'den şöyle dediğini rivayet
etti: Mescid'de Medinelilerden bir adam ayağa kalkarak, Ey Allanın Rasulü, bize
nereden ihrama girmemizi emredersin, dedi. O şöyle buyurdu: "Medineliler
Zülhuleyfe'den, Şamlılar Cuhfe'den, Necidliler de Karn'dan telbiye getirip
ihrama girerler." Bana Nafi dedi ki: Ayrıca Nebi (s.a.v.)'ın:
"Yemenliler de Yelemlem'den telbiye getirerek ihrama girerler."
buyurduğunu da söylüyorlar.
[1004] Dedi ki: Bize
Müslim b. Halid ve Said b. Salim, İbn Cüreyc'den şöyle dediğini haber verdiler:
Bana Ebu Zübeyr'in haber verdiğine göre o, Cabir b. Abdullana ihrama girecek
olan kimseye dair soru sorulunca dedi ki: Ben zannederim Nebi (s.a.v.)'ı kast
ederek şöyle buyurdu: "Medineliler, Zülhuleyfe'den telbiye getirip ihrama
girerler. Cuhfe'den gelen öteki yol ile mağripliler de. Iraklılar ise Zatu
Irk'dan ihrama girerler. Necidliler de Karn'dan telbiye getirip ihrama
girerler. Yemenliler de Yelemlem'den telbiye getirip ihrama girerler."
Şafii dedi ki: Cabir b.
Abdullah, Nebi (s.a.v.)'ın adını vermemiş olmakla birlikte Ömer b. el-Hattab'ı
dinlemiş olması mümkündür.
[1005] İbn Sirin dedi
ki: Ömer b. el-Hattab'dan mürselolarak şu rivayet nakledilmiştir: 0, meşrık
halkına Zatu Irk'ı mikat olarak tayin etmiştir. Bununla birlikte Nebi
(s.a.v.)'ın ashabından Ömer b. el-Hattab'dan başkasından da dinlemiş olması
mümkündür.
[1006] Bize Said b.
Salim haber verip dedi ki: Bize İbn Cüreyc haber verip dedi ki: Bana Atanın
haber verdiğine göre, Rasulullah (s.a.v.) Medinelilere Zülhuleyfe'yi,
Mağriplilere el-Cuhfe'yi, Meşrıklılara Zatu Irk'ı, Necidlilere Karn'ı mikat
olarak tayin etti. Yemen ahalisinden ve diğerlerinden Necid üzerinden gelenlere
Karnü'l-Menazil'i Yemenlilere de Yelemlemi tayin etti.
[1007] Bize Müslim b.
Halid ve Said b. Salim'in haber verdiğine göre İbn Cüreyc dedi ki: Ataya
müracaat edip dedim ki: Dediklerine göre Nebi (s.a.v.), Zatu Irk'ı mikat olarak
tespit etmemiştir ve o gün meşrıklılar da yokmuş. O dedi ki: Biz böyle işittik.
0, Zatu Irk'ı yahut el-Akik'i meşrıklılara mikat tayin etmiştir. (Devamla) dedi
ki: Henüz o zaman Irak yoktu, fakat meşrık ehli deniliyordu. O ayrıca bunu Nebi
(s.a.v.)'dan başkasına nispet etmemekle birlikte bunu Nebi (s.a.v.)'tan
başkasının mikat tayin ettiğini de kabul etmiyordu.
[1008] Bize Müslim b.
Halid, İbn Cüreyc'den haber verdi. 0, İbn Tavus'tan o, babasından şöyle
dediğini rivayet etti: Rasulullah (s.a.v.) Zatu Irk'ı, mikat olarak tayin
etmemiştir. O gün meşrıklılar da yoktu. İnsanların kendiler Zatu Irk'ı tespit
etmişlerdir.
Şafii (Allah ondan razı
olsun) dedi ki: Ben de durumun ancak Tavus'un dediği gibi olduğunu sanıyorum.
Bununla birlikte Allah en iyi bilendir.
[1009] Bize Müslim b.
Halid, İbn Cüreyc'den haber verdi. 0, Amr b. Dinar'dan, 0, Ebu Şasadan şöyle
dediğini rivayet etti: Nebi (s.a.v.), meşrıklılara hiçbir mikat tayin etmedi.
İnsanlar Karn'ın hizasında Zatu Irk' ı mikat edindi.
[1010] Bize sika kişi,
Eyyüp'ten haber verdi. Onun İbn Sirinden rivayet ettiğine göre Ömer b. el-
Hattab, meşrıklılara Zatu Irk'ı mikat olarak tayin etmiştir. Şafii dedi ki: Bu rivayet; Ömer b.
el-Hattab'tan mürselolarak da rivayet edilmiştir. Zatu Irk ise yakınlık itibari
ile Karn ve Elemlem(Yelemlem) gibidir.
Şafii dedi ki: Şayet
meşrıklılar, oradan ihrama girecek olurlarsa, Karn ve Yelemlem'e kıyas ile
onlar için geçerli olacağını ümit ederim. Bununla birlikte el - Akik'den ihrama
girmelerini daha çok severim.
[1011] Bize Süfyan,
Abdullah b. Tavus'tan haber verdi. O, babasından şöyle dediğini rivayet etti:
Rasulullah (s.a.v.); Medinelilere Zülhuleyfey'i, Şamlılara Cuhfe'yi,
Necidliler'e Karnı, Yemenlilere de Yelemlemi mikat olarak tespit etti,
Sonra Rasulullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bu mikat yerleri, bu yerlerin ahalisi ile onların
ahalisinden olmayıp hac ve umre yapmak isteyenlerden buralardan yolu geçen
herkes içindir. Aile halkı mikattan Mekke'ye daha yakın yerlerde bulunanlar
ise, Mekkelilerin yanına gelebilmesi için bulunduğu yerden ihrama girsin.''
[1012] Bize, o sika
kişi, Mamer'den haber verdi. O, İbn Tavus'tan o, babasından o, İbn Abbas'tan
(Allah ondan ve babasından razı olsun) O, Nebi (s.a.v.)'tan mikatlar hakkında
Süfyan'ın mikatlara dair hadisin manasına ile aynı manada rivayet etti.
[1013] Bize Said b.
Salim, el-Kasım b. Mandan haber verdi. O, Leys'ten, o Atadan, o Tavus'tan, o,
İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (s.a.v.): Medinelilere
Zülhuleyfe'yi, Şamlılara el-Cuhfe'yi, Yemenlilere Yelemlemi, Necidlilere Karnı
mikat olarak tayin etti. Buralardan Mekke'ye daha yakın olan kimseler için de
Hacca başlayacağı yeri mikat tayin etti.
[1014] Bize, Müslim b.
Halid, İbn Cüreyc'den haber verdi. Onun Atadan rivayet ettiğine göre,
Rasulullah (s.a.v.) mikat yerlerini tayin edince şöyle buyurdu:
"Kişi -mikat
yerlerini belirterek- şuraya şuraya gelinceye kadar eşinden ve elbisesinden
yararlansın." Dedim ki: Peki Nebi (s.a.v.)'ın: "İşte şuraya ve şuraya
vardıkları vakit telbiye getirip ihrama girerler:' buyurduğu da sana ulaşmadı
mı? O, bilmiyorum, dedi.
MİKAT YERLERİNE DAİR
ETRAFLI BİLGİLER
[1015] Bize er-Rebi',
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Amr
b. Dinar'dan haber verdi. O, Tavus'tan şöyle dediğini rivayet etti: Amr, asıl
söylenen kişinin adını vermemekle birlikte bizim kanaatimize göre, o İbn
Abbas'tır, dedi ki: Kişi aile halkının yanından ve onların yanından aynIdıktan
sonra ve nerede dilerse, oradan ihrama girer. Fakat ihrama girmemiş olarak mikatı
geçmez.
[1016] Bize Süfyan b.
Uyeyne, Amr b. Dinar'dan haber verdi. Onun Ebu Şisidan rivayet ettiğine göre o,
İbn Abbas'ın mikatı ihramsız olarak geçen kimseleri geri çevirdiğini görmüştür.
Şafii dedi ki: Biz de bunu
kabul ediyoruz. Kişi mikattan sonra hac ya da umre için ihrama girdiği takdirde
arkasından kendine ait mikata dönerse, o kişi o dönüşünden itibaren ihramlıdır.
Birisi;
- Mikatını geçtikten
sonra başlatmış olduğu bir ihramı onun için bağlayıcı kabul ettiğin halde ona
nasıl geri dönmesini emr edersin? Sen bunu İbn Abbas'a uyarak mı söyledin yoksa
ondan başkasından gelen bir habere göre mi yoksa kıyasla mı söyledin, derse
derim ki:
- Bu her ne kadar İbn
Abbas'a uymak ise de aslında bu hususta bunun sünnet manasında olduğu da
bilinmektedir. Eğer;
- Bununla aynı manadaki
sünneti söyle diyecek olursa derim ki:
- Rasulullah (s.a.v.),
hac ya da um re yapmak isteyen kimselere, mikatlan tayin
ettiğinde acaba bu hac
ve umre yapmak isteyen bir kimsenin mikattan itibaren ihramlı olmakla emr
olunmuş olup Beyte gidip tavaf edip onunla birlikte yapılacak diğer işleri
yaptıktan sonra ancak ihramdan çıkabileceği anlamında değil midir, dedim. O;
- Evet derse ben de
derim ki;
- Peki, senin kanaatine
göre, mikat yerine varmadan önce, onun ihramsız olabileceği kanaatinde misin,
dedim. O; - Evet deyince derim ki:
- Senin görüşüne göre,
yolculuğunun bir kısmında ihramsız kalmasına izin verilmiş diğer kısmında da
ihramlı olması istendiği kanaatinde misin? O;
- Evet derse derim ki:
- Peki, ne dersin mikatı
aştıktan sonra ihrama girse ya da ihrama girmeyip sonradan mikata dönüp oradan
ihrama girse, acaba kendisine emr olunan mikattan itibaren Beyti tavaf edip
diğer amelleri de işledikten sonra ihramdan çıkması şeklinde kendisine emr
olunanı yerine getirmiş olur mu? O;
- Evet, fakat mikattan
sonra ihrama girecek olursa, ihramının gereklerini yerine getirmesi gerekir.
Bununla birlikte ihramını mikattan başlatmamış olur.
Şafii (Allah ondan razı
olsun) dedi ki: Dedim ki;
- Böyle bir kimse için
mikattan önce ihrama başlaması hususunda darlık olmadığı gibi, aile halkı
arasından ihrama girip mikata ancak önceden ihrama girmiş olarak gelen kimse
aleyhine de darlık yoktur. Çünkü o mikattan itibaren tavaf yapıp hac amellerini
işleyerek ihramdan çıkacağı vakte kadar, emr olundukları ne ise hepsini yerine
getirmiş olur. İşte bu böyle olduğuna göre, mikatı geçtikten sonra ihrama
giren, sonra tekrar mikat yerine dönen kişi de mikat yerine ihramlı gelmiş
olması itibari ile bununla aynı manadadır. Çünkü bu kişi de böylelikle tavaf
edip ihramı sebebi ile yapmaması gerekenleri yapıncaya kadar ihramlı kalır. Şu
kadar var ki, o kendi aleyhine olmak üzere geri dönmek sureti ile yolu uzatmış
olur. Bu fazlalık onu günaha sokmadığı gibi yüce Allanın izni ile ayrıca bir
fidye ödemesini gerektirmez. Dese ki;
- Peki, aile halkı
mikattan daha yakın yahut da mikatta bulunanlardan olan kişinin durumu nedir?
Derim ki;
- Bu kimsenin
yolculuğunun tamamı ihramlı olur. Aile halkının bulunduğu yeri (ihramsız)
geçecek olması halindeki durumu, mikatı bu şekilde geçen kimsenin durumu
gibidir. Mikatı aşan kimseye emrettiğimizin aynısını yapar.
[1017] Şafii (Allah
ondan razı olsun) dedi ki: Bize Müslim b. Halid ve Said b.
Salim, İbn Cüreyc'den
şöyle dediğini haber verdi. Bize Amr b. Dinar, Tavus'tan şöyle dediğini rivayet
etti. Dileyen evinden ihrama girer, dileyen kendi mikatına varıncaya kadar
elbiselerini üzerinde bırakarak yararlanır. Fakat orayı -yani kendi mikatını -
ihramsız aşmaz.
[1018] Bize Müslim b.
Halid ve Said b. Salim, İbn Cüreyc'den haber verdi.
O, Atadan şöyle dediğini
rivayet etti: Hac ve umre için mikatlar aynıdır. Ama isteyen bunlardan önce de
ihrama girebilir, isteyen buralarda ihrama girer. Fakat buraları ihramsız
geçmez. Biz de bunu kabul ediyoruz.
[1019] Bize Müslim b.
Halid ve Said b. Salinı'in İbn Cüreyc'den haber verdiğine göre Ata dedi ki: Kim
kendi mikatından hac ihramına girmekte hata ederse yahut da bunu kasten yapacak
olursa, kendi mikatına dönüp oradan ihrama girsin. Ancak hastalık ya da daha
başka bir mazeret sebebi ile onu alıkoyan bir durum olması yahut da dönecek
olursa, haccı kaçırmaktan korkması hali müstesnadır. O takdirde dönmeyip bir
kan akıtsın. Akıtacağı asgari kan hacda ya da başka yerde bir koyundur.
[1020] Bize, Müslim'in
İbn Cüreyc'den haber verdiğine göre, o Ataya dedi ki: Hac için kendi mikatından
ihrama girmekte hata eden ve haccın oldukça yaklaşmış olduğunu görürken gelen
bir kişi, senin görüşüne göre, bir kan akıtır mı? Yoksa Harem'den çıkıp
Harem'in dışından hac için ihrama girmesi mi gerekir? Ne dersin? O dedi ki:
Hayır, neden çıksın ki. Akıtacağı kandan korktuğundan mı?
Şafii dedi ki: İşte biz
de mikatını geçtikten sonra, ihrama giren kişi hakkında, bu kanaati kabul
ediyoruz. Ona Beyti tavaf etmediği sürece mikıtına geri dönmesini emrederiz.
Şayet Beyti tavaf etmiş ise, dönmesini emretmeyiz. Ona bir kan akıtmasını
emrederiz. Eğer bir mazeret sebebi ile mikatına dönemiyor ya da kasten bunu
terk etmiş ise, ona mikatından önce herhangi bir yere çıkmasını emr etmeyerek
bir kan akıtmasını emrederiz. Ayrıca böyle bir kimse imkanı varken kasten
dönmeyecek olursa, kötü bir iş yapmış olur.
Bir kavminitoplumun
mikat yeri bir kasaba ise, ihrama girmek hususunda riayet etmekle yükümlü olduğu
asgari sınır, ihrama girmeden önce, o yerleşim yerinin evlerini dışarıya
çıkarak geri bırakmamasıdır. Daha çok sevdiğim husus ise, eğer oranın evleri
toplu ya da dağınık ise Mekke'ye göre en uzak duran evi tespit ederek -kendi
şehrinin bulunduğu cihetten Mekke'ye- en uzak yerden ihrama girmesidir. Eğer
bulunduğu yer bir vadi ise, daha çok hoşuma giden, vadinin en uzak ve kendi
şehrine en yakın Mekke'ye de en uzak yerinden ihrama girmesidir. Eğer yüksekçe
bir yer ise, bu hususta yerine getirmesi gereken asgari husus ona yüksek yer
denilebilecek bir bölgeden yahut vadiden yahut yerden ya da kasabadan ihrama
girmesidir. Ancak belli bir yer bilir ve oradan ihrama girmesi hali
müstesnadır. Ayrıca kendi şehrine uzak yerden ihrama giren kimse için daha çok
sevdiğim Mekkeöen daha uzak olan yer (den ihrama girmesi)dir. Çünkü o böyle bir
işi yapacak olursa, kesinlikle mikattan ihrama girmiş olur ya da fazlasını
yapmış olur. Fazlasını yapmanın da zararı yoktur. Eğer o kasabanın başka tarafa
taşındığını bilirse, kasabanın ilk yerinden ihrama girmesi, haramdır. İsmi
hakkında kullanıldığı yeri aşması halinde ya döner yahut da bir kan akıtır.
[1021] Bize Süfyan b.
Uyeyne, Abdülkerim el-Cezeri'den şöyle dediğini haber verdi: Said b. Cübeyr,
Zatu Irk'ın mikat yerinden ihrama girmek isteyen bir adam gördü. Onu elinden
tutup evlerin bulunduğu yerin dışına çıkardı, vadiyi geçti ve onunla birlikte
kabristana kadar geldi. Sonra: İşte ilk Zatu Irk burasıdır, dedi.
Şafii dedi ki: Bir
kimse; bir deniz yahut bir kara yolunu mikat yerlerinin cihetinden başka bir
taraftan takip edecek olursa, hac için bu mikat yerlerinin hizasına düşen
yerleri tespit ederek ihrama girer. Bununla birlikte ihtiyatlı davranarak böyle
bir yerden önce ihrama girmesini daha çok severim. Eğer mikat sınırlarını
aştıktan sonra ihrama girdiğini öğrenecek olursa ihramsız olarak mikatı aşan
kimse gibi olur, bu sebeple (mikat)döner yahut bir kan akıtır.
[1022] Bize, er - Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Müslim b. Halid, İbn
Cüreyc'den haber verdi. O, Atadan şöyle dediğini rivayet etti: Kim mikat
yönünden başka deniz yahut kara yolundan gelir ise, mikat yerlerinin hizasına
geldiği takdirde ihrama girer.
Şafii (Allah ondan razı
olsun) dedi ki: Biz bunu kabul ediyoruz. Necid ahalisinden Küda ve Serat
üzerinden gelenler Karn'dan itibaren hac için ihrama girer. Burası ise Küda
tepesine gelmeden öncedir. Burası Necid'de Karn'dan daha yüksek ve Vadi-i
Karn'ın üst taraflarıdır.
Bütün bunların ortak
noktası, Atanın şu dediği sözlerdir: Mikatlar yönünden gelmeyen bir kimse,
mikat yerlerinin hizasına geldiği takdirde ihrama girer. Tavus'un mikatlara
dair Nebi (s.a.v.)'tan naklettiği hadis ise, mana itibari ile bunların en
açıkları ve daha başka şeylere ihtiyaç bırakmayanlarıdır. Çünkü bu rivayet;
mikatları zikrettikten sonra Nebi (s.a.v.)'nin şöyle buyurduğunu
nakletmektedir: "Buralar, buranın ahalisi için ve buranın ahalisinden
olmayıp hac yahut umre yapmak isteyip yolu buralara düşen herkes için
mikattır."
Bunda açıkça şu
görülmektedir: Iraklı yahut Şamlı bir kimse, hac yahut um re yapmak isteyip de
Medine'den geçecek olursa, onun mikatı Zülhuleyfe olur. Yahut bir kimse
Medineli olmakla birlikte Yemen'den gelecek olursa, mikatı Yelemlemdir. Ayrıca
"Medineliler Zülhuleyfe'den ihrama girerler:' sözü sadece şundan
dolayıdır: Çünkü onlar kendi şehirlerinden çıkıkları takdirde Zulhuleyfe
onların yollarındadır ve onların üzerinden geçip uğradıkları ilk mikat
orasıdır.
"Şamlılar Cuhfe'den
(ihrama girer)" sözüne gelince; onlar kendi yurtlarından çıktıkları vakit
Cuhfe onların yolları üzerindedir ve onların ilk uğradıkları mikat orasıdır,
Medine değildir. Zülhuleyfe onların yollarında değildir. Özellikle yollarını
oradan geçirmeleri hali müstesna. Aynı şekilde Necid ve Yemen ahalisi hakkında söyledikleri
de böyledir. Çünkü bunların her biri kendi yaşadığı diyarın dışındadır.
Dolayısıyla ilk uğrayacakları mikatın hükmü de böyledir. Bunun bir başka
inceliği de vardır: Yemen'in Necidinden gelenler, Karn'a uğrarlar. Onların
yolları oradan geçtiği için ayrıca Yelemlem'e gelmekle mükellef tutulmazlar.
Çünkü Yelemlem mikatı, ancak Yemen'in alçak yerlerinin ahalisi arasından
yolları oradan geçenler içindir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona) dedi ki: Hadis hakkında benim söylediklerimden başkası caiz değildir.
Elbette Allah en iyi bilendir. Eğer Medineliler nerede bulunurlarsa
bulunsunlar, hac yapmak istedikleri takdirde, Zülhuleyfe'den ihrama girmek
zorundadır, dersek o takdirde Yemen'den Zülhuleyfe'ye gelirler. Yemenliler de
Medine'den hac etmek istedikleri takdirde Yelemleme geri dönerler. Fakat
hadisin manası dediğim gibidir. Allah elbette en iyi bilendir. Ayrıca bu
hadiste de mevcut olan ve aklen hadisten de anlaşılan bu olduğu gibi yine
hadisteki: "ve yolu oradan geçen herkes içindir." buyruğundan aklen
anlaşılan da anlattıklanm gibidir.
"Hac ya da umre
yapmak isteyen kimse" buyruğu ile de buraların hac ya da umre yapmak
isteyip de yolları buradan geçen kimseler için mikat oldukları anlamındadır.
Fakat hac yahut umre istemeyerek buralardan geçen ve mikatı geride bırakan bir
kimse, sonradan hac yahut umre yapmak isterse, böyle bir isteğe sahip olduğu
yerden itibaren hac için ihrama girer ve burası onun için mikat yeri olur.
Tıpkı hac yahut umre yapmak isteyip o yerden ihrama girerek hadarını başlatan o
mikat ahalisi gibi onun da mikatı orası olur. İşte Rasulullah (s.a.v.)'ın:
"Hac ya da umre yapmak isteyenlerden" buyruğu ile verdiği emrin
manası budur. Çünkü burada sözü edilen kişi, hac ve um re yapmak istemeyerek
mikatı geçmiştir.
"Hac ya da umre
yapmak isteyenlerden yolu bunlara uğrayan herkes" buyruğuna gelince,
bununla ancak mikatları aştıktan sonra hac ya da umre yapmak isteyen kimseler
kastedilmiştir. Böylelikle tayin edilmiş mikatları geçtikten sonra,
bulunanlardan birisi olarak hac yapmak istemiştir. O, bu haccı, mikatın
içerisinde bulunan kimselerden birisi olarak istemiş olur. Çünkü Nebi
(s.a.v.)'ın buyruğu bunu gerektirmektedir: "Kimin aile halkı miktit
yerlerinden daha sonra ise Mekkelilerin yanına gelinceye kadar başlatacağı
yerden (ihrama) girer." İşte mikadar ile ilgili söylenecek sözlerin özeti
budur.
[1023] Bize Malik,
Namlen haber verdi. Onun İbn Ömer(len rivayete göre o Für' denilen yerden
ihrama girmiştir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bu bize göre - Allah elbette en iyi bilendir - kendisi için
mikat olan yerden hac ya da umre isteği olmaksızın geçtikten sonra el-Für' den
bunu yapma kanaati doğdu ve böylelikle oradan ihrama girdi. Yahut da el-Für'
denilen bu yere Mekke ya da bir başka yerden gelmiş iken ihrama girmek isteği
doğunca oradan ihrama girmiş, Zülhuleyfe'ye dönememiştir. İşte Nebi
(s.a.v.)'tan mikadara dair hadisi rivayet eden kendisi olduğu halde, böyle
yapmıştır. Eğer Medinelilerden birisi, hac ve umre yapma isteği olmadan
-ihtiyacı sebebi ile- Taif'e geldikten sonra, yine aynı şekilde hac ve umre
yapmak isteği olmadan oradan çıkıp nihayet Hareme yaklaştıktan sonra hac ya da
umre için ihrama girme kanaati olursa, bulunduğu o yerden ihrama girer ve geri
dönmez.
[1024] Bize, Said b.
Salim, İbn Cüreyc'den haber verdi. O, İbn Tavus'tan, onun babasından rivayetine
göre, babası dedi ki: Mekkeli bir kişi, bir başka bölgenin ahalisine ait
mikattan geçecek olursa, orayı ancak ihramh olarak geçebilir.
[1025] Bize Said b.
Salim'in haber verdiğine göre İbn Cüreyc dedi ki: Tavus dedi ki: Mekkeli bir
kimse, Mekke'ye gitmek isterken mikat yerlerinden geçecek olursa, umre
yapmadıkça Mekke'yi geride bırakmasın.
Sonraki için tıkla:
HAC VE UMRE
İSTEĞİ OLMADAN MEKKE'YE GİRMEK