ŞAFİİ el-UMM

KÜÇÜK ORUÇ

 

(RAMAZAN HİLALİNE DAİR) BİR BAB

 

[907] Bize er-Rebi' haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Malik, Abdullah b. Dinaruan haber verdi. O, İbn Ömer'den rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ''Ay, 29 gündür. Hilali görmeden oruç tutmayın, hilali görmeden oruç açmayın. Eğer hava bulutlu olursa, o zaman ayın gün sayısını 30'a tamamlayın."

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: İşte biz de böyle diyoruz. Eğer halk, Ramazan hilalini görmeyip adaletli bir kişi onu görürse, benim görüşüme göre bu husustaki rivayet dolayısıyla ve ihtiyattan ötürü onu kabul ederim.

 

[908] Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Bize Deraverdi, Muhammed b. Abdullah b. Amr b. Osman'dan haber verdi. O, annesi Hüseyin kızı Fatıma'dan rivayet ettiğine göre bir adam, Ali (r.a.)'ın huzurunda Ramazan hilalini gördüğüne dair şahitlik edince, o da oruç tuttu. Zannederim şunları da söyledi:

 

İnsanlara da oruç tutmalarını emretti. Ayrıca dedi ki: Şaban ayından bir gün oruç tutmayı, Ramazan ayından bir gün de oruç açmaktan daha çok severim.

 

Sonra Şafii dedi ki: Ramazan hilaline ancak iki şahidin şahitliği ile kabul edilir.

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Arkadaşlarımızdan kimisi de: Ben, buna dair ancak iki şahidin şahitliğini kabul ederim. Bu, kendisine bir delil / beyyine ile delil getirilen ve gayp olan her hususa göre yapılmış bir kıyastır.

 

Kimisi de bir topluluk (şehadet etmelidir) demiştir.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Ben, Şevval hilalinin görüldüğüne dair ancak adaletli iki kişinin ve daha fazlasının şahitliğini kabul ederim. İnsanlar bir yahut iki kişinin şahitliği ile oruç tutmaya başlayıp -hilali görmeleri müstesna- oruç gün sayısını otuza tamamlasa yahut da hilalin görüldüğüne dair bir beyyine ortaya konulsa, oruçlarını açarlar. Her iki ayın da hilalinin görüleceği günde hava bulutlu olduğundan 30 gün oruç tutup sonra onların oruca başladıkları günden bir gün önce Şaban hilalinin görüldüğüne dair bir beyyine gelirse, bir gün kaza ederler, çünkü Ramazanöan bir gün oruç tutmamış olurlar. Eğer iki ay sonu da bulutlu olup onların oruç açmaları gereken günde oruç tuttuklarına dair bir beyyine / delil şahit gelirse, bu beyyinenin onlara geldiği an ne olursa olsun, oruçlarını açarlar. Eğer beyyine, kendilerine zevalden önce ulaşırsa, bayram namazını kılarlar. Zevalden sonra gelmiş se bayram namazı (o gün) kılmazlar. Bu, arkadaşlarımızdan kendilerinden ilim bellediğim kimselerin de görüşüdür.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Ama bu hususta bazı kimseler ona muhalefet etmiş olup zevalden önceki mesele hakkında bizim dediğimiz gibi demiş ve şunları söylemiştir: Zevalden sonra haber ulaşmışsa ertesi günü imam onlarla (namazgaha) çıkar fakat o haberi aldıkları günde onlara namaz kıldırmaz.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Bu görüşü delil gösteren birisine şöyle denildi:

- Bize göre de size göre de bayram namazı terk edilmesi halinde, kazası yapılmayan ve vaktinde yapılması gereken bir sünnet olduğuna göre, sen bunun başka bir vakitte yapılmasını nasıl emredersin ve bu durumda sen vakit geçtikten sonra yapılması emredilmemiş bir vakitte yapılmasını nasıl emredersin? Nitekim Müzdelife gecesi geçip gidecek olursa, orada gece kalmayı emretmiyorsun. Cemre günleri geçtikten sonra cemrelere taş atılmasını emretmiyorsun. Bu kabilden yapılmayan ve fidye vermeyi gerektiren işler hakkında fidye verilmesini emrediyorsun. Aynı şekilde remel yapmak gereken tavafın ilk üç şavtı geçtikten sonra geri kalan dört şavtta remel yapmayı emretmiyorsun, çünkü vakti geçmiş bulunmaktadır. Ayrıca bunun bedeli olarak kefaret de bulunmamaktadır. O halde sen, bayram namazının vakti dışındaki bir vakitte kılınmasını emrettiğine göre, aynı günün öğlesinden sonra kılınmasını nasıl emretmezsin? Oysa aynı gün namazı kılmak helal değil mi? Bunu yapmayarak namazın ertesi gün kılınmasını emrediyorsun. Oysa orucun açıldığı ilk gün, bir sonraki gündeki vakitten daha yakın bir vakit değil midir?

 

Dedi ki: Ertesi günü, vaktinin benzeri vakitte kılınmaktadır. Ona şöyle denilir: - Senin görüşüne göre, vaktinde kılınmayan farz namazların hangisi olursa olsun, onu hatırladığı vakit kazasını yapar demiyor musun? Peki, bu ikisi arasında nasıl bir fark görüyorsun? Senin gösterdiğin gerekçe vakit ise, o halde ertesi günü onu terk edecek olursan, yine aynı vakitte o günün bir sonrasında mı o namazı kılacaksın? O,

- Hayır derse şöyle denilir:

- Bu durumda sen o vaktin benzerinde namaz kılınır diye gösterdiğin gerekçeni terk etmiş oluyorsun. Buna dair delilin nedir? O dedi ki:

- Biz bu hususta Rasulullah (s.a.v.)'tan bir rivayet naklediyoruz. Deriz ki: Biz o rivayeti işittik fakat bu bize göre sabit olan rivayetlerden değildir. -Elbette Allah en iyi bilendir- Halbuki sen bundan daha kuvvetli olanı dahi zayıf kabul ediyorsun. Bunun sabit olduğunu iddia edecek olursan, nasılolur da o, bir sonraki gün kazasını yapmakla birlikte ondan sonra onun kazasını da yapmayı ona yasaklamıyorsun? Senin bu durumda şöyle demen gerekmez miydi: Aradan uzun günler geçse bile birkaç gün sonra dahi kazasını yapar. Şafii (r.a.) dedi ki:

- Ben bu hususta -sabit olmamakla birlikte- bir şey zikretmeyi arzu ediyorum. Ertesi günü nafile olarak yapılması ve eğer ertesi günü olmazsa, bir sonraki gün yapılması caizdir, çünkü bu bir tecavüzdür. Kişinin de yükümlü olmadığı bir şeyi yapması, üzerindeki yükümlülüğü terk etmesinden daha sevilen bir iştir. Velev ki hadis sabit olmasa bile. Eğer tetavvu olarak yapılması caiz ise bu, Allah'ın onun hakkında dilediği bir hayırdır ve amelindeki niyet sebebiyle yüce Allanın ona ecir vereceğini umarım.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) daha sonra dedi ki: Orucun açıldığı 'gün güneş zevale ererse namaz kılınmaz.

 

[909] Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Bize Malik'in haber verdiğine göre, ona şu bilgi ulaşmıştır. Osman b. Affan zamanında hilal akşama doğru görüldü ama Osman, güneş batıncaya kadar orucunu açmadı.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Biz de böyle diyoruz. Hilali görmemekle birlikte hilalin gece vakti görüldüğüne dair tanıklık da edilmezse, insanlar gündüz vakti hilali gördüler diye oruç açmazlar. Bu, ister zevalden önce olsun ister sonra. Bu hilal -Allah en iyi bilendir- bir sonraki gecenin hilalidir. Bazı kimseler de bu hususta hilalin zevalden (sonra) görülmesi ile ilgili olarak, bizimle aynı görüşü dile getirmişlerdir, fakat zevalden önce görülecek olursa oruçlarını açarlar demiş ve şöyle açıklamışlardır: Biz bu hususta naklettiğimiz bir rivayete tabiiyiz, bu bir kıyas değildir. Biz de de riz ki: Elbette ki kıyasa uymaktansa rivayete uymak daha doğrudur, çünkü bu rivayet sabit ise, gereğinin uygulanması daha bir yerindedir.

 

Şafii (Allah ondan razı olsun) dedi ki: Bir kişi, Ramazan hilalini tek başına görecek olursa, o orucunu tutar, bundan başkasını yapamaz. Eğer Şevval hilalini görürse, orucunu açar ancak bu hususta şüpheye düşmesi yahut da orucu hafife almakla itham edileceğinden korkması hali müstesna.

 

Sonraki için tıkla:

 

ORUCA BAŞLAMAK VE BU HUSUSTAKİ GÖRÜŞ AYRILIĞI