ŞAFİİ el-UMM

...PAYLAŞTIRMA

 

SADAKA / ZEKAT PAYLAŞIMINDA DAĞITIM NASIL OLUR?

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Sadakaları toplamakla yükümlü olan kimsenin kendi çalışma alanı içerisindeki pay, hak edenlerin sayımının tespit edilmesini emreder. Öyle ki sadakaları kabzetme işini bitirmesi onların isimlerinin, neseplerinin, durumlarının, neye ihtiyaçları olduğunun tespitinden önce tamamlanmış olmalıdır. Kendi eline ulaşan sadakaları tespit eder ve toplama işinde çalışanların payından çalışması sebebiyle hak ettiği kadarını ayırır. Sonra yüce Allanın izniyle açıklayacağım şekilde onların yanında kalan payların tamamını hak sahiplerine dağıtır.

 

(Mesela,) fakirler 10 kişi, yoksullar 20 kişi, borçlular 5 kişi olursa, bunlar sadakayı hak eden sınıfların üçünü teşkil eder. Onların bu üç payları 3.000 olan malın tamamından alınır.

Şayet fakirler, malın üçtebir (1/3)i olan 1000'lik paylarının tamamını kapatıyor iseler, o takdirde onların payları onlar için tam olarak yeterli gelir ve böylelikle bununla ondan fakirlik sınırından varlıklı olma sınırına, hepsi kendilerine verilmiş olarak varmış olurlar. Eğer onları fakirlik sınırından zenginlik sınırına üç, dört, daha az ya da daha çok çıkartıyorsa, onlara kendilerine fakir adının verileceği sınırdan çıkartıp bununla varlıklı adını almalarını gerektirecek kadarı verilir, ondan geri kalanına ise vali alıkoyar. Sonra yoksullara yine 1.000 olan paylarını bu şekilde paylaştırır. Borçlulara da yine 1.000 olan paylarını böylece paylaştırır. Birisi dese ki:

- Sen mevcut olan her bir sınıfın hak sahiplerine payları verilir, ama paylarının bir kısmı onları varlıklı yapacak olursa, geri kalanının onlara teslim edilmeyeceğini nasıl söyleyebilirsin?

 

Şafii (Allah ondan razı olsun) dedi ki: Bunu şu sebeple söyledim:

- Şanı yüce ve mübarek Allah, bu payı onlara başkaları ile birlikte ortak bir payda dolayısıyla ismen vermiştir ki, bu isim de fakirlik, yoksulluk ve borçluluktur. Eğer onlar, fakirlik ve yoksulluktan çıkarlarsa, zengin olmuş olurlar. Zimmetleri borçtan kurtulacak olursa da artık borçlu olmaz, borçsuz olurlar. Bu sebeple onlar, bu payı hak edenlerden olmazlar, çünkü onlar hakkında aziz ve celli Allah'ın bu isim ve bu ismin manası sebebiyle kendilerine payayırdığı isimlerden birisini almazlar ve onlar, Allah'ın kendisi için payayırdığı kimselerin o durumunun dışına çıkmış olurlar. Nitekim sadaka / zekat vermekle yükümlü zenginlerin baştan itibaren fakirlik ve yoksulluk sebebiyle kendilerine sadakadan / zekattan pay verilmesini isteyecek olurlarsa, onlara verilmez ve: Siz Allah'ın kendilerine payayırdığı kimselerden değilsiniz, denilir. Aynı şekilde borçlu olmadıkları halde borçlu olmak sebebiyle kendilerine payverilmesini isteseler, durum yine böyledir.

 

Rasulullah (s.a.v.) da -istisna ettikleri müstesna olmak üzere- "Sadaka, zengin birisine helal değildir" buyurmuştur. Buna göre sadaka / zekat, fakir ve yoksullara verilip onlar da artık varlıklı olurlarsa, bu durumda onlar, sadakanın kendilerine helal olmadığı kimselerdendir. Sadaka / zekat onlara helal değilse, onlara bir şeyler verilecek olursa, kendilerine helal olmayan bir şey verilmiş olur. Ayrıca benim onlara bir şey vermek hakkım da yoktur, çünkü aziz ve celli Allah, fakirlere ve yoksullara verilmesini şart koşmuştur. Bunlar ise onlardan değildir.

 

Dedi ki: Sadakanın toplanması işinde çalışanlar ise, kendilerine benzeri durumda yetecek yaptıkları iş kadar güvenilirlikleri ve bu hususta yaptıkları masraflar kadarı ile ücret alırlar. Bizzat çalışanın kendisi, kendisi için bu çerçevede ücret alır. Arif ile insanları onun etrafında toplayan kimseler de kendisine yetecek ve külfeti kadarını alır. Bu ise hafiftir / az bir miktardır, çünkü o kendi ülkesindedir.

 

Hak sahipleri arasından yolculara da gitmek istediği yere kendisini ulaştıracak masrafı ve eğer gideceği yer uzak ve kendisi de güçsüz birisi ise binek ücreti de verilir. Gideceği yer yakın olup emsali de çoğunlukla güçlü ise yürüyerek bineğe muhtaç değilse, ona binek masrafı verilmeden nafakası için gerekli harcaması kadar verilir. Eğer gidip dönmek istiyorsa, ona gidip dönmesine yetecek kadar nafaka verilir. Eğer ona verilecek olan masraf o sınıfın tamamını kapsıyorsa, şayet onunla birlikte bir başka yolcu yoksa ona payın tamamı verilir. Şayet yolculara verilmesi gereken payın yüzdebiri (1/100) yetiyorsa ona daha fazlası verilmez. Birisi dese ki:

- Neden fakirlere, yoksullara ve borçlulara fakir, yoksul ve borçlu adının anlamının dışına çıkıncaya kadar verdin de zekat toplama işinde çalışanlara ve yolcuya kendilerine pay vermene sebep teşkil eden isim üzerlerinden kalkıncaya ve silininceye kadar vermedin? dese. (Derim ki:)

- Ben, isimlerinden ötürü onlara pay vermedim, manadan(sebepten) dolayı verdim. Mana da ortadan kalktı mı isim de kalkar. Toplama işinde çalışanlar hakkında dikkate aldığımız mana, yeterli gelecek kadarını dikkate almaktır. Yolcu için de dikkate aldığımız mana, gidecekleri yere ulaşmalarıdır. Eğer ben, toplama işinde çalışana ve yolcuya paylarının tamamını versem ve onların yine benzerlerini verecek olsam, hiçbir zaman toplama işinde çalışanın adı görevinden azledilmediği sürece düşmez. Yolcunun adı da yolunu katettiği sürece yahut da katetmeyi istediği sürece bu ismi kaybetmediklerinden ötürü ben de paylarını verileceğini söyledim. Fakirler, yoksullar ve borçlular da farklılık arz etmeyen aynı mana sebebiyle payalırlar. Bu payın adı, isimleri farklı olduğu gibi farklı olsa bile. Zekat toplama işinde çalışan (amil) ise, onlara katılmış birisidir. Onlarla birlikte onun hak sahibi olması salahı / yetkinliği ve sadakanın kendisinden alındığı ve kendisi için alındığı kimselerin menfaati için çalıştığından dolayıdır. Bu sebeple, ona emsalinin ücreti verilir. İşte amil (toplama işinde çalışan) hakkında rivayetler böylece geçmiştir. Bizim diyarımızdan olup kendisinden ilim dinlediklerimden yetiştiklerim de bu kanaattedir.

Yolcunun payalmasının sebebi ise, ona gideceği yere kadar -eğer bu hususta ona yardım olunmadıkça yolculuğunu tamamlamaktan aciz ise- onu ulaştıracak miktarın verilmesi de zekat toplama işinde çalışanın bazı durumları ile aynı oluşudur.

 

Yazışmalı köleye de hürriyetine kavuşturulması için gereken kadarı -az olsun çok olsun- verilir. İsterse yazışmalılara ait payın tamamını kapsasın. Bu payı ona verilecek olursa, bizce göründüğü kadarıyla onun ödemesi gereken bedeli ödemekten aciz kalmamayı çokça isteyişinden dolayı verilir. Bunurıla birlikte sahibine ödenmesini daha çok severim ve ihtiyata daha yakındır.

 

Sonraki için tıkla:

 

ARTANIN DİĞER PAY SAHİPLERİNE DAĞITILMASI