EKİNLERİN ZEKATI
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: İnsanların genelolarak ekip biçtikleri, kuru, depolanan,
ekmek, kavut veya yemek olarak azık şeklinde yenen her şeyin zekatı vardır.
[809] Şafii (Allah'ın
rahmeti ona olsun)şöyle dedi: Rivayet edilmiştir ki, Rasulullah (s.a.v.)
buğday, arpa ve mısırdan da zekat aldı,
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: Bütün bu anlattıklarım insanların ekip biçtikleri ve azık
olarak yedikleri şeylerdir. Dolayısıyla bir tür buğday olan ales darı, bir tür
arpa olan sult ve pişirilip yenen bir tür hububat olan kutniye'den zekat
alınır. Nohut, mercimek, fasulye ve darıdan da alınır. Çünkü bunların tümü
ekmek, kavut ve yemek olarak yenir ve insanlar da bu amaçla bunları ekip
biçerler. Çölde yetişen bir tür bitki olan fess'in azık olmasına rağmen
zekatının alınabileceği benim açımdan kesin değildir. Çünkü insanlar bunu ekip
biçmiyorlar. Yine hanzal (ebucehil karpuzu) taneleri de azık olsa bile zekatı
alınmaz. Çünkü bu anlamda fe ss' ten bile daha bilinmezdir. Yine (...) beriyye
denilen ağacın tanelerinin de zekatı alınmaz. Aynı şekilde yaban sığırlarının
ve ceylanların da zekatı olmaz.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: Hardaldan ve isbiyuş (pamuk çekirdeği, çiğit) denilen
çekirdekten de zekat alınmaz. Çünkü bunların çoğu ilaç için yetiştirilirler.
Yine bu anlamda ilaç olarak kullanılan tohumlardan da zekat alınmaz. Aynı
şekilde meyve sayılan bazı baklaların da zekatı olmaz. Aynı şekilde hıyar,
kavun ve karpuz ve bunların çekirdeklerinin zekatı olmaz, çünkü onlar da meyve
gibidirler. Yine aspur tohumunun, turp tohumunun, sebze tohumlarının ve susam
tohumunun da zekatı olmaz.
BUĞDAY ZEKATINA EK
BUĞDAY DIŞINDAKİ HUBUBATIN ZEKATI
YERDE BİTEN ŞEYLERİN ZEKATININ ALINDIĞI
VAKİT
BUĞDAY ZEKATINA EK
Bize Rebi' anlattı:
Şafii dedi ki: Zekatı verilen hububattan bir türün miktarı beş veski bulunca
zekatını vermek gerekir. İyi ve kötü cinsleri birleştirilen her hububatın
ölçümünde iyisi ile kötüsü birlikte değerlendirilir. Tıpkı hurmanın iyisi ile
kötüsünün birlikte sayılması gibi. Ama hububat türlerinin farklılıkları, hurma
türlerinin farklılığına benzemez. Hububat iki veya üç tür olur ve her türden
miktarı oranında zekat alınır. Hurma ise elli veya buna yakın yahut daha fazla
türdür. Mesela buğday iki türdür; bir türü harmanda dövülür ki taneleri
üzerinde tomurcuk ve kovuk gibi şeyler kalmayacak şekilde iyice ortaya çıksın.
İşte bu buğdayın miktarı beş veske ulaşırsa zekatının verilmesi gerekir. Bir
diğer buğday türüne de ales denir. Bu da harmanda dövülünce her bir tomurcukta
iki tane kalır ve sahipleri kullanmak istedikleri zaman tomurcuklarından
çıkarılır. Bu buğdayı üretenler, kabuklarını çıkarmanın buğdaya zarar verdiğini
söylerler. Çünkü bu tür, diğer buğday türleri kadar dayanıklı değildir.
Şafii (Allah'ın rahmeti ona
olsun)şöyle dedi: Bu buğdayın taneleri ezmekle veya hafif şekilde öğütmekle
ortaya çıkarılır. O zaman diğer buğday türlerinden farklı olmadığı görülür.
Fakat bu tür buğdayın taneleri döven gibi aletlerle sapından ve kabuğundan
ayrılarak ortaya çıkarılmaz. Tecrübe edenler söylüyorlar:
Harmanda dövüldükten
sonra kabukları üzerinde kalır. Sonra kabukları ayrıldıktan sonra, ilk ölçülen
miktarın yarısı kaybolur. Bu yüzden bu tür buğdaya sahip olan kişi, henüz
kabuğunda iken tartmakla kabuğundan çıkarıldıktan sonra tartmak arasında
muhayyer bırakılır. Eğer kabuğundan çıkarıldıktan sonra tartılmasını tercih
ederse, bu takdirde beş veske ulaşınca zekatı alınır. Şayet kabuğu üzerinde
iken tartılmasını tercih ederse, bu durumda da miktar on veske ulaşınca zekatı
alınır. Çünkü bu halde ancak beş vesk miktarındadır. Sahibi hangisini tercih
ederse kabul edilir, diğer şeklini kabul etmeye zorlanamaz.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: Eğer zekat toplama memuru, zekatı buğdaylar henüz başakta
iken alınmasını isterse, bu talebi kabul edilmez. Eğer ales dışında buğdaya
sahip olanlar da buğdayları henüz başakta iken zekatın alınmasını isterlerse,
onların da bu talepleri kabul edilmez. Nitekim bize göre, kabuğun içindeki
cevizin zekatının verilmesini caiz görürüz. Çünkü kabuk koruyucu işlevini
görür. Eğer kabuğu kırılıp çıkarılırsa, daha çabuk bozulur. Ama dalında iken
üzerinde bulunan kabuğun (asıl kabuğun üstündeki kabuk) çıkarılmadan zekatın
alınmasını caiz görmeyiz.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: Bir adamın ales denilen türün dışında, buğdayının yanında
ales türü buğdayı da varsa ve benim tanımladığım şekilde bunları birbirine
eklerse, normal buğday kendi ölçüsüne, ales de başağında olacak şekilde
hesaplanır ve elde edilen ölçünün yarısı değerlendirilir. Ales dışındaki
buğdayın miktarı üç vesk ve ale s türü buğdayın miktarı da iki vesk çıkarsa,
bundan zekat verilmez. Çünkü bu ölçüye göre gerçekte toplamda dört vesk buğday
mevcuttur. Eğer ales türü buğdayın miktarı dört vesk ise o zaman zekat alınır.
Çünkü bu takdirde toplamda beş vesk buğday vardır demektir. Yani normal buğday
üç vesk, ale s türü buğday da dört vesk, dolayısıyla yarısı olan iki vesk esas
alınarak beş vesk elde edilir.
BUĞDAY DIŞINDAKİ
HUBUBATIN ZEKATI
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) şöyle dedi: Ales adı verilen buğday türünün dışındaki hiçbir hububat
türünün zekatı başağından çıkarılıp tartılmadan alınmaz. Tartılıp beş vesk
miktarında olduğu tespit edildikten sonra, zekatı alınır. Arpadan da zekat
alınır. Ama arpa ile buğday toplanarak zekat alınmaz. Sult adı verilen arpa
türü de buğdaya eklenmez. Arpa, pirinç, darı ve mısıra da eklenmez.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: Mısır iki türlüdür; birine (...) betis mısırı denir ki;
üzerinde kabuk ve beyaz halka olmaz. Öbürü ise üzerinde kırmızı halka veya
bitiştiği yerde pul benzeri bir şeyolur, ancak oldukça incedir. Tıpkı buğday
tanesinin üzerindeki zar gibi, çıkarıldığında tartıyı azaltmaz ve ancak
öğütülerek çıkar. Harmanda dövenle çıkması pek nadirdir.
Her ikisi de tartılır ve
tartılması için arpanın sivri taraflarının koparılıp atıldığı gibi herhangi bir
tarafı atılmaz. Nitekim tartı esnasında hurmanın zarı da ayrılmış olsa da
atılmaz. Çünkü aslında bu zar taneden ayrı değildir ve yaratılış itibariyle ona
bitişiktir. Yine arpa ve buğdayın kepeği de atılmaz.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: Darı burçaka(hayvan yemi olarak kullanılır), nohut
mercimeğe ve bakla da başka bir türe eklenmez. Aynı şekilde kendine has ismi
olan bir hububat türü de başka bir ismin altında toplanmaz. Özellikle yapı, tat
ve yetişmesi gibi hususlarda farklı olan şeylerle birlikte değerlendirilemez.
Ama bir türün büyükleri küçüklerine, uzunları yuvarlak olanlarına birbirlerine
eklenir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: keçiboynuzundan zekat alındığını bilmiyorum. Onun tat
almak dışında azık olarak yendiğini de bilmiyorum. Soğan ve sarımsağın da
zekatı yoktur. Çünkü bunlar baharat ya da katık olarak kullanılırlar.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) şöyle dedi: Eğer biri dese ki;
- Nohut ve mercimek
hububat (kutniyye) ismi altında birleşiyorlar. Biz de;
- Evet, birleşiyorlar,
ama her birini öbüründen ayıran kendine has bir ismi
vardır. Hububat ismi
buğday ve tohumu da ifade eder, ama hububat isminin genelliği itibariyle
birbirlerine eklenemezler ve her biri diğerinin içinde değerlendirilmez. Eğer
dense ki: - Hz. Ömer Nabatlılardan hububat öşrünü aldı. Denir ki: -
Peygamberimiz (s.a.v.) de hurmadan, kuru üzümden ve yerin bitirdi ği başka
şeylerden öşür almıştır. Ama bunlar öşür alınmak hususunda birleşmişlerdir diye
bazısı bazısına katılıp toplanmamıştır. Hz. Ömer Nabatlılardan kuru üzüm ve
hububat öşrünü de almıştır. Sadece öşür alınmak hususunda kuru üzüm ve hububat
bir arada değerlendirilmiştir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: Yerin bitirdiği ve kuruyan türler, kurumadan zekatı
alınmaz. Bunlar kurutulur ve harmanda dövülür. Hurma veya üzüm ise iyice kurur
ve son kuruma merhalesine gelir, sonra zekatı alınır. Eğer bunlardan yaşken
zekat alınırsa bana göre mekruhtur. Zekat toplama memurunun aldığını geri
vermesi gerekir ya da aynısı kalmamışsa değerini iade etmelidir. Sonra zekatı
kuru haliyle alınır. Yine bu türler kurumadan bazısını bazına karşılık olarak
satmayı da caiz görmem. Çünkü her birinin kuruduktan sonra verdiği ağırlık
kaybı farklı olur ki yaşken bunu bilmek mümkün değildir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: Öşür de tıpkı alış veriş gibi bölüşmektir. Zekat toplama
memuru, öşürü yaş iken alırsa ve aldığı mal tıpkı sahibinin elindeki mal gibi
onun yanında kurursa ve şayet aldığı öşür gerçek miktara denk geliyorsa, bunun
bir sakıncası yoktur. Ama elindeki mal normalde alması gereken öşrün
miktarından fazla ise fazla olan kısmını sahibine iade etmesi gerekir. Şayet
eksik ise bu sefer de eksik kısmını alır. Eğer mal sahibi zekat toplama
memurunun aldığı ve tükettiği miktarı bilmiyorsa, o zaman mal sahibinin kanaati
esas alınır. Dolayısıyla zekat memurunun yaş olarak aldıkları mal, sahibine
iade edilir ve kuruyunca da yeniden değerlendirilir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki; aynı durum zekat toplama görevlisinin buğdayı başağında
alması halinde de geçerlidir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: Zekat görevlisi, hububatın öşrünü yaş iken alır da bu
mallar zimmetinde iken bozulursa, zekat toplama görevlisi aynısını veya aynısı
yoksa değerini mal sahibine tazmin etmekle yükümlüdür. Sonra öşrü kuru iken
almak üzere yeniden mal sahibine başvurur.
Şafii (Allah'ın rahmeti ona
olsun)şöyle dedi: Eğer kurutulmayan bir üzüm cinsini veya kurutulmayan bir
hurma cinsini, yaş iken zekat olarak alırsa, ben bunu mekruh görür üm ve iade
edilmesini isterim. Çünkü daha önce söylemiştim; bunların bazısının bazısına
karşılık olarak ve yaş halde satılması caiz olmaz. Eğer buna rağmen zekat
toplama memuru, almış ve tüketmişse, aynı miktarı veya değerini tazmin etmekle
yükümlüdür. Yine zekattan fazla olan kısmını da iade eder. Şayet üzümün iki
sahibi varsa, bedeli iki ortağa verilir. Eğer aldığı yaş üzüm veya yaş hurma
kurumuyorsa ve bunu üzüm olarak ve ölçerek taksim etmişse ve öşrünü de alıp
ortaklara verirse bunu mekruh görür üm ve üzerinde de bir borç olmaz.
YERDE BİTEN ŞEYLERİN
ZEKATININ ALINDIĞI VAKİT
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: Tarlada biten herhangi bir şey zekat alınacak miktara
ulaşırsa zekatı alınır ve üzerinden bir sene geçmesi beklenmez. Çünkü yüce
Allah;
"O,
çardaklı-çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri, çeşit çeşit hurmalıkları ve
ekinleri, zeytini ve nan (her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden
farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü
de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri
sevmez." (Enam, 6/141) buyurmuştur ve zekatının verilmesinin vakti olarak,
sadece hasattan bahsetmiştir.
"Hasat günü" ifadesiyle hasattan sonra elverişli hale
gelmesinin, elverişli hale gelmemişse de hasat edildiği günün kast edilmiş
olması aynı oranda muhtemeldir. Çünkü Rasulullah'ın (s.a.v.) sünneti gösteriyor
ki, hurma ve üzümün zekatı kuruduktan sonra alınır, hasat edildikleri gün
değiL. Sünnet bunların zekatının kuru üzüm ve kuru hurma olarak alındığını
göstermektedir. Bu durum, kuruyarak, harmanda dövülerek kullanılır hale gelen
ve zekat verilmesi gereken yerin bitirdiği her şey için geçerlidir. Yine yerden
çıkarılan madenlerin zekatı da böyle alınır. Madenlerin zekatı ham olarak
çıkarılır çıkarılmaz hemen alınmaz, altın veya gümüş olarak kullanıma hazır
hale gelince yani o gün zekatları alınır.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun)şöyle dedi: Cahiliye ehlinin gömülerinin zekatı çıkarıldıkları gün
alınır. Çünkü o haliyle kullanıma hazırdır, ayrıca kullanıma hazır hale gelmesi
için beklemeye gerek yoktur. Bunları tümü yerden biten (çıkan) şeylerin kapsamına
girerler.
Sonraki için tıkla: