ŞAFİİ el-UMM

KÜSUF

 

KÜSUF NAMAZININ VAKTİ

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Güneş ne zaman tutulursa, öğlen vakti, ikindiden sonra veya bundan önce olsun, imam insanlara küsuf namazını kıldınr. Çünkü Resulullah (s.a.v) güneş tutulduğu zaman küsuf namazının kılınmasını emretmiştir. Resulullah (s.a.v)'in emrettiği bir namaz için haram bir vakit olamaz. Tıpkı vaktinde kılınmayan bir namazı kaza etmek için herhangi bir haram vaktin olmadığı gibi ... Cenaze namazı, tavaf namazı ve kişinin kendisi için kesintisiz bir alışkanlık haline getirdiği nafile bir namaz da böyledir. Bir kimsenin alışkanlık haline getirdiği böyle bir namaz varsa ve bir meşguliyetten ya da unutmaktan dolayı kaçınrsa fırsatını bulduğu her vakitte kılabilir.

 

Eğer güneş farz bir namazın vaktinde tutulursa bu takdirde önce küsuf namazı kılınır. Bu namazı kıldıran imam, küsuf namazını tamamlamak için bir süre takdir eder, sonra farz namazı kılar. Farz namazı bitirince de küsuf hutbesini okur.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Eğer güneş Cuma namazı vaktinde tutulursa, imam önce küsuf namazını kılar. Bu namazı mümkün olduğunca kısa tutar. Aslında iki rekattan oluşan her bir rekatta Fatiha suresini ve İhlas suresini ya da benzeri bir süreyi okur. Sonra Cuma hutbesini okur. Cuma hutbesinde güneş tutulmasından da söz eder. Yani hutbede Cuma ve güneş tutulmasıyla ilgili konuşmak suretiyle iki hutbeyi birleştirir. Ama Cuma hutbesine niyet eder. Sonra da Cuma namazını kıldınr.

 

Eğer güneş tutulması Cuma namazı vaktinin sonlarında gerçekleşmişse ve imam da küsuf namazını olabilecek en hızlı şekilde kıl sa bile hutbe okumaya ve iki hutbeyi birleştirmeye zaman bulamadan ikindi namazı vaktinin gireceğini düşünüyorsa önce Cuma namazını kıldınr. Cuma namazını tamamladıktan sonra güneş tutulması hala devam ediyorsa küsuf namazını kıldınr. Eğer Cuma namazını bitirdikten sonra güneş, tutulma öncesi halini alacak şekilde tamamen ortaya çıkmışsa artık küsuf namazını kıldırmasına gerek olmadığı gibi kaza etmesi de gerekmez. Çünkü küsuf namazı bir vakte bağlı olan bir ameldir, o vakit geçince ameli gerçekleştirmeye de gerek olmaz.

 

Bu uygulama, güneş tutulmasına denk gelen ve küsuf namazı kılınması durumunda vaktinin geçmesinden endişe edilen bütün farz namazlar için de geçerlidir. Ama vaktin geçeceğine dair bir endişe yoksa önce küsuf namazı kılınır, sonra farz namaz kılınır. Çünkü hutbenin vakti yoktur.

 

Eğer küsuf namazı, bayram namazı, istiska namazı ve cenaze namazı aynı zaman dilimine denk gelirse, önce cenaze namazı kılınır. İmam hazır değilse cenaze namazını kıldırmayı birine emreder, kendisi de küsuf namazına başlar. Cenaze namazı tamamlanınca ister kılmış olsun ister kılmamış olsun imam, bayram namazını kıldırır. İstiska namazını da o günden sonrasına tehir eder.

 

Eğer imam bayram namazının vaktinin geçmesinden endişe ederse, bayram namazını hızlıca kılar, sonra küsuf namazına başlar. Sonra bayram ve küsuf niyetiyle hutbe okur. bayram ve küsuf için güneşin zeval vaktine girmesinden sonra hutbe okumasının herhangi bir sakıncası yoktur. Çünkü bayram ve küsuf hutbesi Cuma hutbesi gibi değildir.

 

Eğer güneş Mekke'de tutulursa ve imam da "Mina"da namaz kılmak için yola çıkmışsa orada küsuf namazını kılarlar. Ama "Mina"da kılması gereken öğlen namazının kaçmasından endişe ederse küsuf namazını Mekke'de kılar.

 

Şayet güneş Arafat'ta ve zeval vaktinde tutulursa, imam önce küsuf namazını kılar, sonra öğle ve ikindi namazlarını kılar. Eğer öğle ve ikindi namazlarının kaçmasından endişe ederse önce bu iki namazı kılar. Sonra küsuf namazını kılar. Vakfeden dolayı bu namazı terk etmez. Küsuf namazını ve hutbesini de hızlıca yerine getirir.

 

Bu uygulama aynı şekilde ay tutulması (hüsuf) için de geçerlidir.

 

Şayet güneş ikindiden sonra tutulursa ve imam da vakfede ise küsuf namazını kılar, devesinin sırtında hutbe okur ve dua eder. Eğer fecirden önce veya sonra Müzdelife'de ay tutulması gerçekleşirse imam ay tutulması namazını kılar ve hutbe okur. Şayet bu namaz ve hutbe, imamı güneşin doğuşuna kadar oyalayacaksa, güneşin doğmasından önce bu namazı ve hutbesini tamamlamış olmak için biraz hızlı davranır.

 

İmam ŞafiI (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Şayet iki şeyaynı vakte denk gelirse bunlardan birinin mutlaka kaçmasından endişe edilirse, diğerinin edilmezse, bu takdirde kaçmasından endişe edilenden başlanır, sonra kaçmasından endişe edilmeyen yerine getirilir.

 

Eğer ay tutulması, gece namazı (teheccüd) vaktinde gerçekleşirse önce ay tutulması (hüsuf) namazı kılınır. Ayrıca vitirden ve sabah namazının iki rekat sünnetinden önce de hüsuf namazı kılınır. Çünkü hüsuf namazı cemaatle, vitir ve sabah namazının iki rekat sünneti ise münferit kılınır. Bu yüzden vitir ve sabah namazının sünneti kaçacak olsalar da onlardan önce hüsuf namazı kılınır.

 

Güneş tutulması gerçekleşse ve güneş tutulmuş halde veya ortaya çıkmış halde batıncaya kadar küsuf namazı kılmazlarsa, artık kılmalarına gerek olmaz. Aynı şekilde ay tutulması da gerçekleşirse ve ay ortaya çıkıncaya veya güneş doğuncaya kadar hüsufnamazı kılınmazsa, artık kılınmaz. Şayet sabah namazı kılınırken ay da tutulmuş halde batarsa, sabah namazından sonra, güneş doğmamış sa hüsuf namazı kılınır. Bu esnada hüsuf namazını hızlıca eda etmeleri gerekir ki bu namazdayken üzerlerine güneş doğmasın. Şayet sabah namazından sonra ve güneşin doğmasından önce hüsuf namazına başlamışlarsa ve henüz namazı tamamlamamışken de üzerlerine güneş doğarsa namazı tamamlamaları gerekir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Güneşin ortaya çıkmasından sonra da hutbeyi okur. Çünkü güneş ve ayın ortaya çıkmalarından sonra hutbe okunabilir. Güneş tutulduktan sonra korku hali meydana gelirse, imam küsuf namazını korku namazı şeklinde kılar, tıpkı farz namazların korku namazı şeklinde kılınması gibi ... Bu hususta herhangi bir farklılık yoktur. Bu uygulama (korku namazı), hüsufnamazı için de geçerlidir. Şiddetli korku namazı işaretle ve -ister yaya ister binek sırtında- hangi tarafa dönüIÜfse dönüIsün kılınır. Eğer hutbe okuma ve namaz kılma imkanı olursa konuşur, değilse işaretle kılmasının bir zararı olmaz.

 

Güneş tutulması hazarda gerçekleşirse ve beldenin halkı da düşman istilasına maruz kalırsa düşmana karşı koymaya giderler. Eğer farz namazlar için buldukları fırsatı küsuf namazı için de bulurlarsa, bu namazı korku namazı şeklinde kılarlar. Buna imkanları yoksa o zaman ister düşmanı takip etsinler ister düşman tarafından takip edilsinler namazı şiddetli korku namazı şeklinde kılarlar.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Her ne suretle olursa olsun güneş ortaya çıkıncaya kadar küsuf namazını kılmaktan gafil olurlarsa bu namazı artık kılmalarına veya kaza etmelerine gerek kalmaz.

 

Şayet küsuf namazını güneş tamamen tutuluncaya kadar kılmazlarsa, sonra güneşin bir kısmı ortaya çıkmaya başlarsa mütemekkin olarak -ama korku halinde değillerse ve de namazı kaçıracak olmazlarsa- küsuf namazını kılarlar. Güneş ortaya çıkmaya başlasa da -ortaya çıkışı tamamlamadıkça- namazdan çıkmamaları gerekir. Tutulmuş olan güneş, tutulmadan önceki haline dönünceye kadar namazı kılabilirler.

 

Güneş tutulsa ve bulut ya da toz yahut başka bir şey tutulmuş güneşi parlatacak olsa, öyle ki insanlar güneşin tekrar ortaya çıktığını sansa, şayet güneşin tutulduğunu kesin olarak bilirlerse küsuf namazını kılarlar. Dolayısıyla böyle bir durumda güneşin kesin olarak ortaya çıktığından emin oluncaya kadar, küsuf halinde kabul edilir.

 

Şayet güneşin bir kısmı ortaya çıksa ve güneşin parlak olduğunu görseler namazı bırakmaları gerekmez. Çünkü güneşin tutulduğundan emindirler. Böyle bir durumda güneşin batan kısmının ortaya çıkıp çıkmadığını bilemezler. Çünkü güneşin tamamı değil sadece bir kısmı batabilir. Sonra tutulmayan geri kalan kısmı değil, tutulan kısmının ortaya çıkmasıyla tamamı ortaya çıkmış olur.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Şayet güneş şeffaf bir bulutun veya gölgenin ya da tozun ardında doğarsa ve insanlar da güneş tutulması zannederlerse, kesin olarak tutulduğundan emin olmadıkça küsuf namazı kılmazlar.

 

İmam küsuf namazı kılmak üzere harekete geçse ve daha namaza başlama tekbiri getirmeden güneş ortaya çıksa küsuf namazını kılması gerekmez. Eğer iftitah tekbirini getirdikten sonra güneş ortaya çıkarsa küsuf namazını tam olarak kılar.

 

Eğer küsuf namazını kılsa ve namazı tamamladıktan sonra güneşin hala tutulmuş halde olduğunu görse, ister namazı uzatsın ister uzatmasın tekrar namaz kılmasına gerek yoktur. Bundan sonra hutbe okur. Çünkü biz, Peygamberimiz (s.a.v)'in küsuf namazını iki rekattan fazla kıldığına dair bir rivayet bilmiyoruz.

 

Ay tutulması (hüsuf) namazı, güneş tutulması (küsuf) namazı gibidir ve aralarında hiçbir fark yoktur. Fakat imam küsufnamazında kıraati cehri yapmaz. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v) bu namazda kıraati cehri yapmamıştır. Oysa gündüz kılınan namazlardan olmasına rağmen Peygamberimiz (s.a.v) bayram namazlarında kıraati cehri gerçekleştirmiştir.

Buna karşılık ay tutulması (hüsuf) namazında kıraat cehridir. Çünkü hüsuf namazı geceleyin kılınan namazlardandır.

 

Gece namazlarında kıraati cehri yapmak, Resulullah (s.a.v)'in sünneti dir. Tahric: İbn Mace, 1/429.

 

Sonraki için tıkla:

 

KÜSUF NAMAZI HUTBESİ