ŞAFİİ el-UMM

USÜL

 

İCMA’

 

İmam Şafil (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Birisi bana şöyle dedi: Allah'ın hükümleriyle Resulullah (s.a.v)'in hükümleri hakkındaki yorumlamanı anladım. Hz. Peygamber (s.a.v)'in hükmünü kabul eden kimse, onu Allah'ın hükmü olarak kabul etmektedir. Çünkü Allah, Resulüne itaati farz kılmıştır. Kitap ve sünnet hükmünü bilen bir Müslümanın onlara aykırı bir söz söylemesinin caiz olmayacağına dair görüşünüz delile dayanmaktadır. Anladım ki bu, Allah'ın farzıdır. Hakkında Allah'ın bir hükmü bulunmayan ve Hz. Peygamber (s.a.v)'den de bir şey nakledilmeyen konularda insanların icmasına uyma hususunda delilin nedir? Senin dışında bazı kimselerin, "İnsanların icması, nakledilmemiş bile olsa mutlaka sabit bir sünnete dayanmaktadır." sözlerini kabul ediyor musun?!

Ben de ona şöyle dedim: Üzerinde icma edip sonra da Resulullah (s.a. v)'den nakletmiş olduklan mesele -İnşaallah- söyledikleri gibidir. Ama nakletmedikleri şeyin ise Resulullah (s.a.v)'den nakledilmiş olma ihtimali de, nakledilmemiş olma ihtimali de vardır. Bu sebepten dolayı nakledilmiş sayamayız; çünkü bir kimsenin ancak işittiği şeyi rivayet etmesi muhtemeldir. Onun, zanna dayanarak söylediğinden ayn olma ihtimali bulunan bir şeyi rivayet etmesi caiz değildir.

Biz onların icmalarını onlara ittiba ederek benimsiyoruz. Biliyoruz ki Hz. Peygamber (s.a.v)'in sünnetleri, onların hepsinin gözünden kaçacak değildir, belki bazılan sünnetleri tam olarak bilemezler. Yine biliyoruz ki topluluklar, Hz. Peygamber (s.a.v)'in sünnetine aykın bir şey üzerinde birleşmez, inşaallah, hata üzerinde de birleşmezler.

 

Birisi şöyle derse: Sana göre, bu hususu açıklayan ve destekleyen bir şey var mıdır?

Ona şöyle dedim: Bize Süfyan b. Vyeyne, Abdulmelik b. Vmeyr'den, Abdurrahman b. Abdullah b. Mes'ud'dan, babası yoluyla Resulullah (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu haber verdi:

"Allah, benim sözümü işitip ezberleyen ve onu iyice aklında tutup rivayet eden bir kulun yüzünü nurlandırsın. Bir bilgiyi nakleden bazı kişiler alim olmayabilir. Bir bilgiye sahip olan bazı kişiler de onu, kendilerinden daha alim olan kimselere nakledebilir. Üç şey vardır ki Müslümanın kalbi onlara karşı hıyanet etmez. Onlar da Allah için amelde ihlas, Müslümanlara nasihat ve Müslümanların cemaatinden ayrılmamaktır; çünkü İslam 'ın çağrısı, onları arkalarından (her taraflarından) kuşatır. " Hadis daha önce zikredilmiştir.

 

İmam Şafii şöyle dedi: Bize Süfyan, Abdullah b. Ebi Lebid'den, o İbn Süleyman b. Yesar'den, o da babasından şöyle rivayet etmiştir: "Ömer b. el-Hattab, Cabiye'de (Şam tarafında bir yer) halka hitap edip şöyle dedi: Hz. Peygamber (s.a.v) benim sizin aranızda olduğum gibi ayağa kalktı ve şöyle buyurdu: "Sahabi/erime, sonra onların ardından gelenlere, sonra onların ardından gelenlere saygı gösterin. Daha sonra yalan zuhur eder; hatta kişi teklif edilmediği halde yemin eder, istenmediği halde şahitlik yapar. Kim, cennetin ortasında olmaktan hoşnutluk duyarsa, cemaatten ayrılmasın; çünkü şeytan, tek kalan kimseyle ber'ih~r olup iki kişiden uzaktır. Bir erkek, bir kadınla (helali olmayanla kimsenin olmadığı yerde yalnız) tenhada kalmasın; zira onların üçüncüsü şeytan olur. Kimi bir iyiliği sevindiriyor, kötülüğü de üzüyorsa, işte o mümindir. " Hadis bu isnad ile mürsel'dir. Çünkü Süleyman b. Yesar, Hz. Ömer'e ulaşmamıştır. Müsned, el-Hami di, Süleyman b. Uyeyn yoluyla 1/19-20.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Adam dedi ki: Hz. Peygamber (s.a.v)'in Müslümanlara cemaatlerinden aynImamalan konusundaki emrinin anlamı nedir?

Ben de "Bunun ancak bir anlamı vardır." dedim.

"Bu, nasıl sadece bir anlama gelir?" dedi.

Dedim ki: Müslümanların cemaati ülkelere dağılmış vaziyettedir. Hiç kimsenin, böyle dağılmış bir kavmin bedenlerinin teşkil ettiği cemaate bağlı kalmaya gücü yetmez. Müslümanlardan, kafirlerden, müttaki ve facirlerden -bedence- oluşmuş bir topluluk bulunabilir. Dolayısıyla bedeni olarak cemaatten ayrılmalarının bir anlamı yoktur; çünkü bu, hem mümkün değildir, hem de bedeni olarak bir araya gelmek bir şey sağlamaz. Neticede ise cemaatten ayrılmamanın bir anlamı olmaz. Ancak Müslümanlara düşen, helal ve harama riayet etme bakımından ve bunlara uyma hususunda birleşmeleridir.

Kim Müslümanların cemaatinin benimsediği görüşe uyarsa, onların cemaatinden ayrılmamış olur. Müslümanların cemaatinin benimsediği görüşe karşı çıkan kimse ise ayrılmamakla emrolunduğu Müslümanların cemaatine muhalefet etmiş olur. Muhakkak ki ga:flet de ayrılıktan kaynaklanır. Cemaatin ise -İnşaallah- toptan Kitap, sünnet ve kıyasın manasında ga:flete düşmesi mümkün değildir.

 

Sonraki için tıkla:

 

KIYAS