İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
MEHDİ'NİN HALİFELİĞİNE
BEY'AT EDİLMESİ
Ali
b. Muhammed en-Nevfeli babasından naklediyor:
"Hacca
gitmek maksadıyla Basra'dan ayrılmıştım, bir müddet sonra ''Zat-ı Irk'' denilen
yerde Mansur'un hac kafilesiyle bir araya geldik. Ölüme yaklaşmış olan Mansur'u
her hayvana binişinde selamlardım. Nihayet Bi'r-i Meymun'a gelince konaklamak
üzere burada kaldı, fakat biz yolumuza devam ederek Mekke'ye vardık. Ben Umre
haccımı tamamladıktan sonra Mansur'un yanına gidip gelmeğe başladım. Mansur'un
vefat ettiği gece -ki öldüğünü bilmiyorduk- sabah namazını Mekke'de kıldım.
Sonra ben ve Haşimoğulları'nın ileri gelenlerinden Muhammed b. Avn b. Abdullah
b. el-Haris beraberce hayvanlarımıza atlayıp yola koyulduk. el-Ebtah'a
geldiğimizde at sırtında Mekke'ye doğru gitmekte olan Abbas b. Muhammed ve
Muhammed b. Süleyman ile karşılaştık. Kendilerine selam verdikten sonra
yolumuza devam ettile Ben Muhammed b. Avn'a: ''Mansur'un öldüğünü sanıyorum.''
dedim. Nitekim dediğim gibi Mansur ölmüştü.
Sonra
askeri karargaha geldik, Musa b. Mehdi çadır direğinin yanında, Kasım b. Mansur
ise çadırın kenar tarafında bulunuyorlardı. Halbuki bundan önce protokol gereği
Kasım b. Mansur, Mansur ile güvenlik güçleri komutanı arasında yerini alırdı.
Bu arada orada bulunanlar Musa b. Mehdi'ye haber getirmeğe başladılar. İşte bu
durumu görünce Mansur'un öldüğünü anladım.
Bu
sırada Hasan b. Zeyd el-Alevi ve diğer kimseler gelerek çadırı doldurdular. Bu
arada biz çadır içerisinden gelen için için ağlayış sesleri işittik. Tam bu
anda Mansur'un hadimi Ebu'l-Anber, kaftam parçalanmış, saçı başı toprak
içerisinde olduğu halde dışarı fırlayıp: <<Yah Müminlerin Emiri. vaah!''
diyerek feryat etmeğe başladı. Bu durum karşısında herkes ayağa kalkarak
Mansur'un yanına girmek üzere ilerlemeğe başladılar, ancak muhafızlar onların
girmesini engellediler. O esnada İbn Ayyaş el-Mentuf: ''Sübtanellah! Yahu siz
hiç mi halife ölümü görmediniz? Oturunuz!'' diyerek onları yatıştırdı ve oturmalarını
sağladı. Bundan sonra Kasım ayağa kalkarak elbisesini parçaladı ve başına
toprak saçmağa başladı. Musa b. el-Mehdi ise bulunduğu hali koruyor ve tavrında
bir değişiklik görülmüyordu.
Daha
sonra Rabi' elinde bir kağıtla dışarı çıktı ve açıp okumağa başladı.
Kağıtta
şunlar yazılıydı: ''Ralıman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Müminlerin
Emiri Mansur'dan Haşimoğulları'na, Emir'in Horasanlı taraftarlarına ve bütün
Müslümanlara ... ''
Bu
cümlelerden sonra Rabi' ve O'nu dinleyenler beraberce ağladılar. Bir müddet
sonra Rabi', ağlayan kişilere dönerek: ''Allah'ın rahmeti üzerinize olsun;
ağlamanız elverdi, artık susunuz!'' dedi ve elindeki kağıdı okumağa devam etti:
'' ... Ben bu mektubumu dünyadaki son günümde ve ahiretin ilk gününde sağ iken
yazdım. Sizlere selamlarımı sunuyor, benden sonra sizi fitneye düşürerek
birbirinize katıp kiminizden kiminin hıncım aldırmamasını Allah (C.C.)'tan
diliyorum.''
Bundan
sonra Rabi' kendini dinleyen halka Mehd!'yi tavsiye edip O'na bey'at etmelerini
hatırlattı ve verdikleri bu bey'at sözüne vefa göstermeleri için onları teşvik
etti. Bunu müteakip Hasan b. Zeyd'in elini tuttu ve: ''Kalk, bey'ar et.'' dedi,
O da kalkıp (Mehdi adına) oğlu Musa'ya bey'at etti. İşte bundan sonra halk
protokoldeki sıralarına göre bey'atlerini yaptılar. Bu arada Haşimoğulları'nın
Mansur'un yanına girmelerine müsaade edildi. Onlar girdikleri zaman Mansur'un
cesedi kefene sarılmış durumdaydı, ancak başı kapatılmamıştı. Nihayet tabutunu
Mekke'ye doğru üç mil kadar taşıdık ve defnedileceği yere geldik. Bu esnada ben
rüzgar saçlarını dalgalandınp yüzüne vurdukça O'na bakıyordum. Mansur ihramdan
çıkılırken yapılacak tıraş için saçlarını bir hayli uzatmıştı ve boyasız
bırakmıştı. Bu yüzden saçları rüzgar tarafından dalgalandırılmağa müsaitti.
Mansur'un
ölümünden sonra İsa b. Musa'nın bey'atten geri durması üzerine ilk sesi
yükselten Ali b. İsa b. Matan oldu. O'na: ''Allah'a yemin ederim ki, ya bey'at
edersin, ya da boynunu vururum.'' dedi, bunun üzerine İsa b. Musa da bey'at
etti. Bundan sonra Musa b. el-Mehdi ile Rabi' Mansur'un azatlısı Menare'yi
Mehdi'ye göndererek vefatı haberini ve kendisine bey'at edildiğini bildirdiler,
ayrıca Hz. Peygamber (-sav-)'in hırkasını, hilafet mührünü ve asayı da Mehdi'ye
yollayıp Mekke'den ayrıldılar. 15 Zilhicce 158 (17 Ekim 775)'de Mehdi'ye
Mansur'un vefat haberi gelince Bağdat halkı da bey'atte bulundu."
Bir
rivayete göre, Rabi' Mansur'un vefatım bir müddet gizleyerek ona elbise
giydirip bir koltuğa oturtmuş, yüzüne de görülmesini sağlayan cibinlik şeklinde
ince bir tül örtmüştü; öyle ki Mansur'un ölü olduğu anlaşılıruyordu. Sonra aile
ve yakınlarını ölmüş cesedinin biraz ilerisine kadar yaklaştırıp kendisi
Mansur'un yakımna kadar giderek konuşuyormuş rolünü yapıruş, sonra da onların
yanına gelerek Mansur'dan emir almışçasına Mehdi için bey'atlerini
yenilemelerini istemiş, bunun üzerine onlar da bey'atlerini tekrar
yenilemişlerdi. Rabi' bundan sonra Mansur'un aile ve yakınlarını dışarı çıkarıp
kendisi de peşlerinden üstü başı yırtılmış olarak ve elleriyle başına vurarak
ağlar bir vaziyette dışarı çıkmıştı. Bu durumu öğrenen Mehdi Rabi'in hareketini
beğenmedi ve: "Müminlerin emirinin azameti senin yaptığın harekete
engelolmadı mı?" diyerek çıkıştı. Bir rivayete göre Mehdi O'nu dövdürdü,
fakat bunu kimseye duyurmadı.
ÇEŞİTLİ
OLAYLAR
Bu
yıl Mansur Müseyyeb b. Züheyr'i güvenlik güçleri komutanlığı görevinden azletti
ve zincire vurarak hapsetti. Müseyyeb'in azledilmesinin sebe, Bi, Katib Eban b.
Beşir'i öldürünceye kadar kırbaçlamış olmasıydı. Eban b. Beşir, Müseyyeb'in
Küfe Valisi olan kardeşi Amr b. Züheyr'in idarede ortağı idi. Mansur
Müseyyeb'in yerine sahibu'l-hırab (ordunun kılıç, ok gibi harp aletlerini
hazırlayan ve yöneten kişi) görevinde bulunan Hakem b. Yusuf'u tayin etti. Daha
sonra Mehdi'nin Müseyyeb hakkında babası Mansur ile görüşmesi üzerine Mansur,
Müseyyeb'i affetti ve eski görevine iade etti.
Bu
yıl Mansur Nasr b. Harb b. Abdullah'ı Fars Valiliği'ne tayin etti. Yine bu yıl
Ramazan (Temmuz 775) ayında Mehdi Rakka'dan geri döndü.
Bu
yıl Derebü'l-Hades'ten yaz seferine çıkan Ma'yuf b. Yahya düşmanla karşılaştı
ve savaşa tutuştu. Neticede iki taraf savaşı bıraktılar.
Bu
sene Mansur'un emriyle Mekke emiri İmam Muhammed b. İbrahim bir grup kimseyi
hapse attı. Tutuklanan bu kimseler İbn Cureyc, Abbad b. Kesir ve Süfyan
es-Sevri ile Mekke'de oturan Ali b. Ebi Talib'in soyundan gelen bir kişi idi.
Daha sonra Muhammed b. İbrahim, Manstir'dan emir almadan onları serbest
bıraktı, ancak Manstil' O'nun bu hareketine çok öfkelendi.
Muhammed
b. İbrahim'in onları serbest bırakmasının sebebi, bu hareketi beğenmeyip
yadırgamış olmasıydı. Hatta bir ara Manstir'a hitaben şunları söylemişti:
"Resulullah'ın yakım olan bir adamı tutup hapsettirdin (bununla Ali b. Ebi
Talib'in soyundan gelen adamı kastediyordu), sonra da Müslümanların ileri gelen
sayılı kişilerinden bir grubu tutuklattın. Bir gün Müminlerin Emıri gelerek
onların öldürülmelerini emredebilir, hatta saltanatının hışmına uğrayarak ben
de öldürülebilirim. En iyisi onları salayım, böylece sen de onlardan kurtulmuş
olursun, diye düşündüm. "
Manstir
Mekke'ye yaklaşınca Muhammed b. İbrahim kendisine hediyeler gönderdi, fakat
Manstil' bu hediyeleri geri çevirdi.
Bu
yıl Mansllr, Bağdat'tan Mel<ke'ye hareket etti, fakat Mekke'ye varmadan
yolda vefat etti.
Endülüs
emiri Abdurrahman, bu yıl Ktiriye şehrine karşı savaş açtı ve buranın valisini
Şakna'ya teslim eden Berberllerin üzerine yürüdü. Abdurrahman Berberllerin
ileri gelenlerinden bir grup kimseyi öldürdükten sonra Şakna'nın peşine
takıldı. Beyaz Saray ve ed-Dereb'i geçip izini kaybettirmesine kadar O'nu takip
etti.
Bu
yıl cillikiye Kralı Orali (?) öldü, yerine Şilon kral oldu. Orali'nin krallığı
altı yıl sürmüştür.
Bu
yıl Fakih Malik b. Miğvel el-Beceli Ktife'de vefat etti. Mısırlı Hayat b.
Şureyh b. Müslim el-Hadrami de bu yıl ölmüştür.
Bu
yıl İbrahim b. Yahya b. Muhammed b. Ali b. Abdullah Mekke ve Taif, Abdüssamed
b. Ali Medine, Amr b. Züheyr ed-Dabbi (bir rivayete göre İsmail b. İsmail
es-Sakafi) Ktife Valisi idiler. Ayrıca Kufe Kadılığı'nda Şerik b. Abdullah
en-Nehat ve Haraç Amilliği'nde ise Sabit b. Musa bulunuyordu. Horasan Valisi
Humeyd b. Kahtabe, Bağdat Kadısı Abdullah b. Muhammed b. Safvan idi. Bağdat
emniyet işleri görevinde Abdülcebbar b. Abdurrahman'ın kardeşi Ömer b.
Abdurrahman (bir rivayete göre Musa b. Ka'b) bulundu. Basra'da Haraç Amilliği
ve arazi işleri görevlerinde Umare b. Hamza, kadılık ve imamet görevlerinde ise
Vbeydullah b. Hasan el-Anberi bulunuyordu.
Bu
yıl halk arasında büyük bir veba salgım baş gösterdi.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HİCRETİN YÜZ
ELLİ DOKUZUNCU YILI OLAYLARI (M. 775-776)