İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 158.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

MANSUR'UN VEFATI ve VASİYETİ

 

Bu içinde 6 Zilhicce 158 (8 Ekim 775)'de Mansur Bi'r-i Meymun'da vefat etti. Söylentiye göre köşkünde iken gaipten gelen bir ses O'na şöyle seslenmişti: "Hareket ve sükunun Rabbine yemin ederim ki, ölümün pek çok tuzakları vardır. Ey nefis! Yaptığın kötülükler aleyhine, iyi niyetle yapmış odluğun iyilikler ise lehinedir. Gece ve gündüz birbirlerini kovaladıkça, gökyüzündeki yıldızlar dönüp durdukça, saltanat bir hükümdardan diğer bir hükümdara durmadan el değiştirir. Sonunda bu iş, mülk ve saltanatında hiç bir ortağı olmayan, yeri ve gökleri emsalsiz bir güzellikte yaratan, dağları dimdik ayakta durduran ve feleği döndüren Allah'a varıp dayanır."

 

Bu sözleri duyan Mansur: "İşte ecelim gelip çattı." demişti. Taberi'nin rivayetine göre Abdülaziz b. Müslim şunları anlatmaktadır:

 

Bir gün Mansur'un huzuruna girdim ve kendisine selam verdim. Selamımı alamayacak derecede dalgın görünce hemen dönüp huzurundan çıkmak istedim. Tam bu sırada bana döndü ve şunları söyledi: "Bir rüya gördüm, sanki bir adam bana şu beyitleri okuyordu:

 

''Kardeşçeğizim! Hayal ve emellerinden artık vazgeç; neredeyse günün gelip çattı, zaman sana göstereceğini gösterdi.

 

Kusurlu ve zavallı birini görmek istersen işte o sensin; sürebildiğin kadar saltanat sürdün, artık bundan sonra saltanat sürme sırası başkasınındır. ''

 

İşte bende gördüğün bu dalgınlık ve keder gördüğüm rüyadan ve duyduğum bu sesten ileri geliyordu."

 

Bunun üzerine Abdülaziz: "Ey Müminlerin Emiri! Gördüğün rüyada hayır vardır." diyerek Mansur'u teselli etti. Bundan sonra Mansur fazla zaman geçirmeden hac maksadıyla Mekke'ye doğru yola koyuldu. Bu gaye ile Bağdat'tan ayrılan Mansur Abdeveyh köşkünde konakladığı bir sırada 27 Şevval 158 (30 Ağustos 775)'de, şafak söktükten sonra bir yıldız kaydı ve izi güneş doğuncaya kadar devam etti. Bu hadise üzerine vedalaşmak için babasıyla birlikte bulunan Mehdi'yi huzuruna çağırdı ve bu köşkte bulunduğu müddetçe kendisine her gün sabah akşam yapması gereken devlet ve mali işlerle ilgili bir takım tavsiyelerde bulundu. Ayrıca buradan ayrıldığı gün Mehdi'ye şöyle dedi:

 

"Yapman gereken herşeyi önceden sana ilettim. Aynı zamanda sana bazı hususlarda tavsiyede bulunmak istiyorum, fakat bunların hiçbirini de yapacağım sanmıyorum. "

 

Mansur'un, içinde problemlerini çözmek için gerekli bilgiler bulunan defterlerini sakladığı bir sepeti vardı ve kilitli olduğu için bu sepeti kendisinden başkası açamazdı. Mansur, oğlu Mehdi'ye şunları söyledi:

 

"Bu sepeti görüyorsun. Onu iyi muhafaza et, şimdiye kadar olmuş ve kıyamete kadar olacak olan her hadise hakkındaki atalarının bilgi ve tecrübeleri bu sepetin içerisinde bulunmaktadır. Başın bir derde girdiği zaman büyük deftere bakarsın. Aradığını bulursan ne ala, aksi takdirde ikinci, üçüncüye bakarsın (bu arada Mansur yedi deftere kadar saydı); eğer bunlara bakmaktan üşenirsen kÜçük deftere bakarsın, istediğin her şeyi onda bulacaksın; ama bunu yapacağını sanmıyorum.

Bu şehre iyi bak, sakın bu şehri bir başkasıyla değiştirmeğe kalkma. Ben bu şehirde senin için o kadar mal biriktirdim ki, on yıl haraç toplayamasan dahi bu mallar askerlerin erzakına, ailenin nafakasına, soyuna sopuna ve askeri birliklerin sevkine yeter ve artar. Öyle ise bu serveti iyi koru, zira hazinen dolu oldukça sen de güçlü ve şerefli olursun; ama bunları yapacağını sanmıyorum.

 

Ev halkının şerefini kollamanı, gereken iyiliği yapmanı, öne geçirip halkın onların arkalarından gelmelerini ve onları yüksek mevkilere getirmeni tavsiye ederim, çünkü onların şerefi senin şerefın, nam ve ünleri senin nam ve ünün sayılır; ama bunu da yapacağını sanmıyorum.

 

Azatlılar takımına iyi bak ve onlara iyilik yap; onları kendine yaklaştır ve sayılarını çoğalt; çünkü baş ın derde girip sıkıştığın zaman yardımına koşacak olan onlardır; fakat bunu da yapacağını sanmıyorum.

 

eş-Şarkıyye Şehri'ni inşa etmekten vazgeç, zira bunu tamamlayamazsın; işte bunu yapacağını sanıyorum.

 

Kadınları işlerine karıştırma; bunu da yapacağını sanıyorum.

Süleymoğulları'na mensup olan herhangi bir kimseden yardım istemekten uzak dur; bunu yapacağını sanıyorum."

 

Bir rivayete göre Mansur, oğlu Mehdi'ye şunları da söylemiştir:

"Ben zilhicce ayında doğdum ve Zilhicce ayında halife oldum. İçime öyle doğuyor ki, bu yılın zilhicce ayında öleceğim. Beni hacca gitmeğe sevk eden de budur.

 

Benden sonra Müslümanların idaresini üstlendiğinde, onlar hakkında Allah'tan kork ki başın dara girdiği zaman o sana kurtuluş kapılarını açsın ve hiç ummadığın bir anda selamete kavuştursun.

 

Oğulcağızım! Muhammed (-sav-)'in ümmetiyle birlikte halkını gözetip kolla ki, Allah da seni korusun ve işlerini gözetip kollasın. Haksız yere kan dökmekten sakın, zira bu Allah katında büyük bir günah, dünyada ise daimi bir utanç vesilesidir. Dini cezaları uygulamağa devam et, çünkü dünyadaki iyi halin, ahiretteki kurtuluşun buna bağlıdır. Dini cezaları uygularken sınırı aşma. aksi halde helak olursun. Şayet dini cezaların dışında din için daha faydalı ve suçları önlemek için daha müessir bir şeyolsaydı Allah (C.C.) Kur'an'da onu emrederdi.

 

Bilmelisin ki, Allah'ın sultana karşı olan gazabı çok şiddetlidir, hatta O Kitab'ında, yeryüzünde fesat çıkaranların ahiretteki azapları bir tarafa, dünyadaki azaplarının kat kat olacağını bildirmekte ve şöyle buyurmaktadır: ''Allah ve Resulü'ne karşı savaşanların, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmağa çalışanların cezası öldürülmek veya asılınaktır.'' (Maide, 33). Oğulcağızım! Sultanlık Allah'ın kuvvetli ipi, sağlam kulpu ve kamil dinidir. O halde onu koru ve muhafaza altına al, müdafaaya çalış, sultana itaatten çıkan mülhitleri cezalandır. Ondan sıyrılanların kökünü kurut, ayrıca ona karşı çıkanları ceza vererek öldür. Allah tarafından Kur'an'ın muhkem ayetlerinde verilen emirlerin dışına çıkma. Adaletle hükmet, sakın zulme taşma. İşte bunlar karışıklıkları kesmek, düşmanların ümidini kırmak için en müessir hal çareleridir.

 

Ganimet mallarından uzak dur, çünkü Allah'ın diğer taraftan verdiği mallar dolayısıyla senin buna ihtiyacın yoktur. İşine akraba ziyareti ve onlara iyilik ederek başla. Kendini başkalarına tercilı ederek ayrıcalık yapmağa kalkışma. Halkın mallarını saçıp savurma. Uç bölgelere asker yığ, çevrendeki yerleri iyi koru. Yol güvenliğini sağla, halkı (veya konar göçerleri) iskan et, onlara kolaylıklar sağla, sıkıntı ve meşakkatlerini gidermeğe çalış. Devlet hazİnesini doldur, savurganlıktan uzak dur; çünkü zamana güven olmaz, ummadığın bir anda felaketler karşınıza çıkabilir, zira bu zamanın karakterinin İcabıdır.

 

Gücün yettiği kadar ordu için asker ve harp levazımatı hazırlamağa çalış.

 

Bu günün işini yarına bırakma, sonra biriken işlerin üstesinden gelemezsin. Ortaya çıkan problemleri sırasıyla vakitlerinde çözmeye çalış, bu konuda gereken ciddiyet ve gayreti göster. Gündüzün neler olup bittiğini öğrenmen için geceden, geceleyin neler olup bittiğini öğrenmek için de gündüzden adamlarını hazırla. İşleri bizzat kendin üstlen, sakın usanıp tembellik gösterme. Rabb'ine karşı hüsnüzan sahibi ol, fakat vali ve katiplerine karşı art niyetli ve daima uyanık bulun. Kapındaki muhafızların durumunu iyi kontrol et. Halkın seninle görüşmesine müsaade et ve bu hususta kolaylık göster. Hasım ve düşmanlanna karşı dikkatli ol, onları takip etmek için uyanık ve ciddi kimseleri görevlendir. Gözünü aç, sakın uyuma; baban halifelik makamına geldiği günden beri uyumamış, kirpiği kirpiğine değmiş olsa dahi kalbi daima uyanık kalmıştır. İşte bunlar sana olan vasiyetimdir, senin üzerindeki vekilim ise Allah'tır. "

 

Bundan sonra baba oğul vedalaştılar ve birlikte ağlaştılar. Hac ıçın Kufe'ye hareket eden Mansur ''temettu''a niyet ettiğinden Zilkade 158 (Eylül 775)'in başında keseceği kurbam işaretleyip gönderdi, fakat Kufe'den bir kaç menzil uzaklaştıktan sonra ölümüne sebep olan hastalığı ortaya çıkıp artınca, binek arkadaşı Rabia'ya: ''Beni günahlarımdan uzaklaştırıp bir an önce Rabbimin haremine ulaştırın.'' dedi. Bu arada Mansur Rabia'ya vasiyette bulundu.

 

Mansur 6 Zilhicce 158 (8 Ekim 775)'de ''Bi'r-i Meymun'' denilen yere varınca sabaha karşı vefat etti. Vefat ederken yanında azatlısı Rebi' ve hizmetçileri bulunuyordu. Rebi' bir müddet Mansur'un ölüm haberini gizledi ve ağlamalara engeloldu. Sabahleyin adet olduğu üzere ailesi Mansur'un yanına geldi, fakat Rebi' önce amcası İsa b. Ali'ye, bir müddet sonra da kardeşinin oğlu İsa b. Musa'ya içeri girmeleri için izin verdi. Aslında tenha durumlarda İsa b. Musa, İsa b. Ali'ye takdim edilirdi. Daha sonra devletin üst kademesindeki memurlar, kafilede bulunan yaşlılar ve diğer halk içeri alındılar. Rebi' onlardan önce Mehdi, sonra Mehdi'nin oğlu Musa el-Hadi'nin gözleri önünde Mansur'un yeğeni İsa b. Musa için bey'at aldı.

 

Haşimoğulları'nın bey'at merasimi tamamlandıktan sonra sırayla kumandanlar ve halk da bey'at ettiler. Bu arada Abbas b. Muhammed ile Muhammed b. Süleyman halktan bey'at almak üzere Mekke'ye gönderildiler. Halk Kabe'de ''Rükn'' ile ''Makam-ı İbrahim'' arasında Mehdi'ye bey'at etti. Bundan sonra Mansur'un teçhiz ve tekfin işi ile meşguloldular ve ikindi vaktine kadar bu işi tamamladılar. Mansur'un yüzü ve bedeni kefenle örtüldü, fakat ihramlı olduğu için başı açık bırakıldı. Cenaze namazım yeğeni İsa b. Musa kıldırdı. Bir rivayete göre İbrahim b. Yahya b. Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas kıldırmıştı. Cenazesi Ma'lat'ta toprağa verildi. Cesedin hangi kabre konulduğunu halk anlamasın diye yüz adet kabir kazıldı, fakat neticede bunların dışında başka bir kabre konuldu. Cesedini kabir çukuruna İsa b. Ali, İsa b. Muhammed, Abbas b. Muhammed, azatlısı Rebi' ve Reyyan ile Yaktin indirdiler.

 

Mansur vefat ettiği zaman altmış üç, bir rivayette altmış dört, diğer bir rivayette ise altmış sekiz yaşında idi. Halifeliği ise yirmi iki yıldan yirmi dört gün eksikti. Diğer rivayetlerde üç veya iki gün eksik olduğu söylenir.

 

Ölümü ile ilgili bir başka rivayete göre, Mansur Mekke yolculuğundaki son ınenzile vardığında konaklayacağı evin cephesinde Besınele'den sonra şu iki beytin yazılmış olduğunu görmüştü:

 

''Ey Ebu Cafer! Ömrün sona erdi, ölüm gelip çattı; şüphe yok ki, Allah'ın takdiri mutlaka yerini bulacaktır. Ey Ebu Ca'fer! Bugün seni ölümün pençesinden kurtaracak bir kahin veya bir müneccim var mıdır?''

 

Mansur konaklama yerlerinin mütevellisini huzuruna çağırdı ve ona: "Halktan hiçbir kimse bu menzillere girmeyecek diye sana emretmedim mi?" diye çıkıştı. Bunun üzerine mütevelli: "Allah'a yemin ederim ki, boşaltılıp hazırlandığından beri buraya hiç bir kimse girmedi." diye cevap verdi. Sonra ona: "Şu evin cephesindeki beyitleri oku." dedi. Mütevelli: "Hiç bir şey göremiyorum." karşılığını verdi. Bu defa bir başkasını çağırdı, onun da hiç bir şey göremediğini söylemesi üzerine gördüğü beyitleri yazdırdı ve hacibinden bir ayet okumasını istedi. Hacib: '' ••• Zalimler, hangi akıbete döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.'' (Şuara, 227) ayetini okuyunca emretti, boynu vurduruldu. Bundan sonra Mansur uğursuzluk sayarak oradan ayrıldı, fakat yolda giderken bineğinden düşüp kaburga kemikleri kırıldı ve ölerek Bi'r-i Meymun'da defnedildi.

 

Doğru olan bir önceki rivayettir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

MANSUR'UN BEDENİ ÖZELLİKLERİ ve ÇOCUKLARI