İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 241.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

BİCA KABİLELERİNİN MISIR'A SALDIRISI

 

Bu yılda Bica Kabilesi Mısır topraklarına bir saldırıya geçmişti. Daha evvel Müslümanlarla aralarında akdedilmiş olan bir anlaşma gereğince İslam diyarına asla saldırmazlardı. Biz bu anlaşmadan daha önce söz etmiştik. Ülkelerinde bulunan değerli madenleri Müslümanlarla paylaşan bu halk Mısır valilerine bu madenlerin beşte birini öderlerdi.

 

el-Mütevekkil zamanında Bicalılar bu beşte birlik ödemeyi yapmamağa başlamışlardı. Bunun üzerine Mısır'daki posta görevlisi durumu el-Mütevekkil'e bildirmiş ve bunların maden ocaklarında çalışan bir grup Müslümanı öldürdüklerini, canlarını kurtarmak isteyen Müslümanların da öldürülmekten korkarak kaçmış olduklarını haber vermişti. el-Mütevekkil buna son derece kızmış ve bu hususta ilgililerle istişarede bulunmuştu. Kendileriyle danıştığı kimseler O'na bunların çöl bedevileri olup birçok deve ve davara sahip bulunduklarını, ülkelerine varmanın son derece zor olduğunu, çünkü yolların bit hayli sarp ve İslam diyarıyla ülkeleri arasında bir aylık bir mesafenin bulunduğunu, bu yolların ise sarp dağlardan geçtiğini anlatmışlardı. Ayrıca oraya sevk edilecek orduların sürekli olarak yardımlarla takviye edilmesi gerektiğini, aksi takdirde oraya gidenlerin belirli bir müddetten sonra bu ülkede kalmalarının bir hayli zor olduğunu ve mutlaka oradan İslam diyarlarına geri dönülmesi gerektiğini, bu müddetten daha fazla orada kalan İslam askerlerinin olması halinde Bicalıların bunları mutlaka öldüreceklerini ve burada hiç kimsenin hakimiyet kuramayacağını ilave etmişlerdi.

 

Bunun üzerine el-Mütevekkil onlardan biraz uzakta durmağa çalışmış, fakat kötülükleri daha da artmış ve Said halkı onlardan korkmağa başlamıştı. el-Mütevekkil, bundan sonra Muhammed b. Abdullah el-Kummi'yi onlarla savaşmak üzere görevlendirmiş ve O'na bu bölgede bulunan Kuft, el-Aksur, Esna, Ermenet ve Assuvan kasabalarının zekat işlerini de havale edip Bicalılarla savaşa girmesini emretmişti. Ayrıca Mısır'ın harp işleriyle görevli valisi Anbese b. İshak ed-Dabbiyyi'ye bir mektup göndererek Muhammed b. Abdullah'ın ihtiyaç duyacağı her şeyi hazırlamasını ve asker yardımında bulunmasını emretmiş, vali de aynen bu emirleri yerine getirmişti.

 

Muhammed b. Abdullah el-Kummi madenlerde çalışan işçiler ve diğer gönüllülerle birlikte sayıları yaklaşık yirmi bin civarında atlı ve yaya olan büyük bir ordu toplayıp onları Kulzüm'e doğru sevketti. Ayrıca denizden de yedi kadar gemiyi un, zeytinyağı, hurma, arpa ve kurutulmuş et ile doldurarak sevk etmiş, askerlerinin de sahilden onunla birlikte Bicalıların ülkesine doğru yürümelerini emretmişti. Muhammed b. Abdullah altın ocaklarını geçinceye kadar yoluna devam etmiş ve Bicalıların kalelerine doğru ilerlemişti. İsmi Ali Baba olan hükümdarları Müslümanların ordularından kat kat daha fazla olan büyük bir ordu ile karşılarına çıkmıştı. Bicalıların ellerinde atlara benzeyen eşkin develer vardı. Günlerce savaştılar. Hükümdarları Ali Baba savaşın böyle uzamasını bir türlü kabullenemiyordu. Müslümanların ellerindeki azıklarıyla davarlarının yemlerinin tükenmesini bekliyor ve onları savaşmadan ele geç irmeyi düşünüyordu. Ancak denizden gelen azık ve yem dolu gemiler oraya ulaşınca Muhammed b. Abdullah el-Kummi adamlarına gerekli erzakı dağıttı, böylece her türlü ihtiyaçları giderilmiş oluyordu. Ali Baba bu azık ve yemlerin geldiğini görünce artık savaşın kaçımlmaz olduğuna inanmış ve iki ordu karşı karşıya gelip şiddetli bir savaşa girişmişlerdi. Ancak Bicalıların develeri bir hayli ürkek ve çılgın olup her şeyden ürküyorlardı. el-Kummi bu durumu fark edince ordudaki bütün zilleri toplayıp atların boyunlarına geçirmiş ve bu şekilde zilli atlarla Bicalıların üzerine hücuma geçmiş, zillerin çıkardığı seslerden ürken develer kaçmağa başlamış ve düşmanı dağlara ve vadilere sürükleyip götürmüşlerdi. Müslümanlar böyle kaçışan Bicalıları takip ederek onlardan çok kimseyi öldürmüş, birçoğunu da esir almışlardı. Nihayet gece olunca tamamen dağılmışlardı. Bu olay 241 yılının ilk günlerinde meydana gelmişti. Ordugahına dönen el-Kummi düşmandan öldürülenlerin çokluğundan dolayı sayısım bilememişti.

 

Nihayet Bicalıların hükümdarı Ali Baba eman dilemiş ve ülkesinin kendisine tekrar geri verilmesini istemişti. Ayrıca dört yıldan beri ödememiş olduğu haracım tümüyle ödemiş ve el-Kummi ile birlikte el-Mütevekkil'in huzuruna gitmişti. el-Mütevekkil'in ziyaretine giderken yerine oğlu Bağşi'yi vekil olarak bırakmıştı. Huzuruna vardığında el-Mütevekkil O'na ve adamlarına hil'atler giydirmiş, devesini bir hayli güzel kumaşlarla örtmüş ve dibacelerle süslemişti. Ayrıca el-Mütevekkil Bicalılara Mısır yolunu vermiş ve Mısır ile Mekke yolunu da el-Hadim el-İtahi'ye vererek buranın korunmasını istemişti, el-İtam ise Muhammed el-Kummi'yi bu göreve tayin etmişti. Nihayet Ali Baba tekrar geriye dönmüş ve eski dininde kalmıştı. Gelirken kendisine sürekli secde ettiği, genç bir çocuğun resmini andıran bir kutuyu yanında taşıyordu.

 

 

 

ÇEŞİTLİ OLAYLAR

 

Bu yılın Ağustos ayında Samerra'da son derece şiddetli bir yağmur yağmıştı.

Anlatıldığına göre, Bağdat'da bulunan Asım Hanı'mn sahibi İsa b. Ca'fer b. Muhammed b. Asım adındaki birisinin Hz. Ebu Bekir, Ömer, Aişe ve Hafsa'ya küfür ettiğini el-Mütevekkil'e haber verdiler. O da Muhammed b. Abdullah b. Tahir'e mektup yazıp İsa b. Ca'fer'i kamçı ile dövmesini, öldüğü takdirde de Dicle Nehri'ne atmasını söylemişti. Muhammed b. Abdullah b. Tahir el-Mütevekkil'in bu emrini yerine getirmiş ve İsa b. Ca'fer'i öldürdükten sonra Dicle Nehri'ne atmıştı.

 

Bu yılda ani bir hastalık meydana gelmiş, birçok davar hel ak olmuştu. Bu yıl içinde Bizanslılar Ayn Zerbe'ye hücum ederek buradaki Müslümanları ve Zuttları esir alarak kadınları, çoluk çocukları ve davarlarıyla alıp götürmüşlerdi. Bu yılda Endülüs Hakimi Muhammed, Rebah Kalesi'ne bir hayli asker yığıp Tuleytula halkı üzerine saldırıya geçmelerine zemin hazırlamış ve Franklara karşı Musa ile birlikte savaşa girecek askerler göndermişti. Nihayet Frankların ülkesine doğru giden İslam Ordusu Elbe'ye ve diğer kalelere varıp bazılarını fethetmiş ve geri dönmüşlerdi.

 

Bu yıl Mısır ve Mağrib'in posta işleriyle görevli olup ''Kavsara'' diye meşhur olan Yakub b. İbrahim vefat etmişti.

 

Bu yılın Hac Emirliği görevini yine Abdullah b. Muhammed b. Davud ifa etmiş ve hac yolunu korumak ve mevsimdeki olayları yatıştırmakla görevli olan Ca'fer b. Dinar da hac görevini ifa etmişti.

 

Bu yıl içinde bir gece yıldız kaymış ve o gece yatsıdan sonra sabaha kadar sürekli olarak bu yıldız kayması devam etmişti.

 

Yine yıl içinde Rey Şehri'nde büyük bir zelzele meydana gelmiş, şehrin bütün evleri yıkılmış ve enkaz altında kalan birçok kimse hayatım kaybetmişti. Bu deprem kırk gün müddetle sürekli tekrarlanıp durmuştu.

 

Yine bu yılda Türk illeri tarafından esip gelen bir rüzgar ile birçok kimse hastalanmış ve etkisinden ölmüştü. Bu rüzgar şiddetli bir soğuk getirmişti. Halk bunun etkisiyle nezleye tutularak hastalaruyordu. Bu hastalık Serahs, NisabUr, Hemedan, Rey şehirlerinde yayılarak Hulvan'a kadar gelmişti.

 

Bu yılın Rebiyülevvel (Temmuz-Ağustos) ayında meşhur fıkıh alimi ve muhaddis İmam Ahmed b. Hanbel eş-Şeybani vefat etmişti.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

HİCRETİN İKİ YÜZ KIRK İKİNCİ YILI OLAYLARI (M. 856-857)