İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
BİCA KABİLELERİNİN
MISIR'A SALDIRISI
Bu
yılda Bica Kabilesi Mısır topraklarına bir saldırıya geçmişti. Daha evvel
Müslümanlarla aralarında akdedilmiş olan bir anlaşma gereğince İslam diyarına
asla saldırmazlardı. Biz bu anlaşmadan daha önce söz etmiştik. Ülkelerinde
bulunan değerli madenleri Müslümanlarla paylaşan bu halk Mısır valilerine bu
madenlerin beşte birini öderlerdi.
el-Mütevekkil
zamanında Bicalılar bu beşte birlik ödemeyi yapmamağa başlamışlardı. Bunun
üzerine Mısır'daki posta görevlisi durumu el-Mütevekkil'e bildirmiş ve bunların
maden ocaklarında çalışan bir grup Müslümanı öldürdüklerini, canlarını
kurtarmak isteyen Müslümanların da öldürülmekten korkarak kaçmış olduklarını
haber vermişti. el-Mütevekkil buna son derece kızmış ve bu hususta ilgililerle
istişarede bulunmuştu. Kendileriyle danıştığı kimseler O'na bunların çöl
bedevileri olup birçok deve ve davara sahip bulunduklarını, ülkelerine varmanın
son derece zor olduğunu, çünkü yolların bit hayli sarp ve İslam diyarıyla
ülkeleri arasında bir aylık bir mesafenin bulunduğunu, bu yolların ise sarp
dağlardan geçtiğini anlatmışlardı. Ayrıca oraya sevk edilecek orduların sürekli
olarak yardımlarla takviye edilmesi gerektiğini, aksi takdirde oraya gidenlerin
belirli bir müddetten sonra bu ülkede kalmalarının bir hayli zor olduğunu ve
mutlaka oradan İslam diyarlarına geri dönülmesi gerektiğini, bu müddetten daha
fazla orada kalan İslam askerlerinin olması halinde Bicalıların bunları mutlaka
öldüreceklerini ve burada hiç kimsenin hakimiyet kuramayacağını ilave
etmişlerdi.
Bunun
üzerine el-Mütevekkil onlardan biraz uzakta durmağa çalışmış, fakat kötülükleri
daha da artmış ve Said halkı onlardan korkmağa başlamıştı. el-Mütevekkil,
bundan sonra Muhammed b. Abdullah el-Kummi'yi onlarla savaşmak üzere
görevlendirmiş ve O'na bu bölgede bulunan Kuft, el-Aksur, Esna, Ermenet ve
Assuvan kasabalarının zekat işlerini de havale edip Bicalılarla savaşa girmesini
emretmişti. Ayrıca Mısır'ın harp işleriyle görevli valisi Anbese b. İshak
ed-Dabbiyyi'ye bir mektup göndererek Muhammed b. Abdullah'ın ihtiyaç duyacağı
her şeyi hazırlamasını ve asker yardımında bulunmasını emretmiş, vali de aynen
bu emirleri yerine getirmişti.
Muhammed
b. Abdullah el-Kummi madenlerde çalışan işçiler ve diğer gönüllülerle birlikte
sayıları yaklaşık yirmi bin civarında atlı ve yaya olan büyük bir ordu toplayıp
onları Kulzüm'e doğru sevketti. Ayrıca denizden de yedi kadar gemiyi un, zeytinyağı,
hurma, arpa ve kurutulmuş et ile doldurarak sevk etmiş, askerlerinin de
sahilden onunla birlikte Bicalıların ülkesine doğru yürümelerini emretmişti.
Muhammed b. Abdullah altın ocaklarını geçinceye kadar yoluna devam etmiş ve
Bicalıların kalelerine doğru ilerlemişti. İsmi Ali Baba olan hükümdarları
Müslümanların ordularından kat kat daha fazla olan büyük bir ordu ile
karşılarına çıkmıştı. Bicalıların ellerinde atlara benzeyen eşkin develer
vardı. Günlerce savaştılar. Hükümdarları Ali Baba savaşın böyle uzamasını bir
türlü kabullenemiyordu. Müslümanların ellerindeki azıklarıyla davarlarının
yemlerinin tükenmesini bekliyor ve onları savaşmadan ele geç irmeyi
düşünüyordu. Ancak denizden gelen azık ve yem dolu gemiler oraya ulaşınca
Muhammed b. Abdullah el-Kummi adamlarına gerekli erzakı dağıttı, böylece her
türlü ihtiyaçları giderilmiş oluyordu. Ali Baba bu azık ve yemlerin geldiğini
görünce artık savaşın kaçımlmaz olduğuna inanmış ve iki ordu karşı karşıya
gelip şiddetli bir savaşa girişmişlerdi. Ancak Bicalıların develeri bir hayli
ürkek ve çılgın olup her şeyden ürküyorlardı. el-Kummi bu durumu fark edince
ordudaki bütün zilleri toplayıp atların boyunlarına geçirmiş ve bu şekilde
zilli atlarla Bicalıların üzerine hücuma geçmiş, zillerin çıkardığı seslerden
ürken develer kaçmağa başlamış ve düşmanı dağlara ve vadilere sürükleyip
götürmüşlerdi. Müslümanlar böyle kaçışan Bicalıları takip ederek onlardan çok
kimseyi öldürmüş, birçoğunu da esir almışlardı. Nihayet gece olunca tamamen
dağılmışlardı. Bu olay 241 yılının ilk günlerinde meydana gelmişti. Ordugahına
dönen el-Kummi düşmandan öldürülenlerin çokluğundan dolayı sayısım bilememişti.
Nihayet
Bicalıların hükümdarı Ali Baba eman dilemiş ve ülkesinin kendisine tekrar geri
verilmesini istemişti. Ayrıca dört yıldan beri ödememiş olduğu haracım tümüyle
ödemiş ve el-Kummi ile birlikte el-Mütevekkil'in huzuruna gitmişti.
el-Mütevekkil'in ziyaretine giderken yerine oğlu Bağşi'yi vekil olarak
bırakmıştı. Huzuruna vardığında el-Mütevekkil O'na ve adamlarına hil'atler
giydirmiş, devesini bir hayli güzel kumaşlarla örtmüş ve dibacelerle
süslemişti. Ayrıca el-Mütevekkil Bicalılara Mısır yolunu vermiş ve Mısır ile
Mekke yolunu da el-Hadim el-İtahi'ye vererek buranın korunmasını istemişti,
el-İtam ise Muhammed el-Kummi'yi bu göreve tayin etmişti. Nihayet Ali Baba
tekrar geriye dönmüş ve eski dininde kalmıştı. Gelirken kendisine sürekli secde
ettiği, genç bir çocuğun resmini andıran bir kutuyu yanında taşıyordu.
ÇEŞİTLİ
OLAYLAR
Bu
yılın Ağustos ayında Samerra'da son derece şiddetli bir yağmur yağmıştı.
Anlatıldığına
göre, Bağdat'da bulunan Asım Hanı'mn sahibi İsa b. Ca'fer b. Muhammed b. Asım
adındaki birisinin Hz. Ebu Bekir, Ömer, Aişe ve Hafsa'ya küfür ettiğini
el-Mütevekkil'e haber verdiler. O da Muhammed b. Abdullah b. Tahir'e mektup
yazıp İsa b. Ca'fer'i kamçı ile dövmesini, öldüğü takdirde de Dicle Nehri'ne
atmasını söylemişti. Muhammed b. Abdullah b. Tahir el-Mütevekkil'in bu emrini
yerine getirmiş ve İsa b. Ca'fer'i öldürdükten sonra Dicle Nehri'ne atmıştı.
Bu
yılda ani bir hastalık meydana gelmiş, birçok davar hel ak olmuştu. Bu yıl
içinde Bizanslılar Ayn Zerbe'ye hücum ederek buradaki Müslümanları ve Zuttları
esir alarak kadınları, çoluk çocukları ve davarlarıyla alıp götürmüşlerdi. Bu
yılda Endülüs Hakimi Muhammed, Rebah Kalesi'ne bir hayli asker yığıp Tuleytula
halkı üzerine saldırıya geçmelerine zemin hazırlamış ve Franklara karşı Musa
ile birlikte savaşa girecek askerler göndermişti. Nihayet Frankların ülkesine
doğru giden İslam Ordusu Elbe'ye ve diğer kalelere varıp bazılarını fethetmiş
ve geri dönmüşlerdi.
Bu
yıl Mısır ve Mağrib'in posta işleriyle görevli olup ''Kavsara'' diye meşhur
olan Yakub b. İbrahim vefat etmişti.
Bu
yılın Hac Emirliği görevini yine Abdullah b. Muhammed b. Davud ifa etmiş ve hac
yolunu korumak ve mevsimdeki olayları yatıştırmakla görevli olan Ca'fer b.
Dinar da hac görevini ifa etmişti.
Bu
yıl içinde bir gece yıldız kaymış ve o gece yatsıdan sonra sabaha kadar sürekli
olarak bu yıldız kayması devam etmişti.
Yine
yıl içinde Rey Şehri'nde büyük bir zelzele meydana gelmiş, şehrin bütün evleri
yıkılmış ve enkaz altında kalan birçok kimse hayatım kaybetmişti. Bu deprem
kırk gün müddetle sürekli tekrarlanıp durmuştu.
Yine
bu yılda Türk illeri tarafından esip gelen bir rüzgar ile birçok kimse
hastalanmış ve etkisinden ölmüştü. Bu rüzgar şiddetli bir soğuk getirmişti.
Halk bunun etkisiyle nezleye tutularak hastalaruyordu. Bu hastalık Serahs,
NisabUr, Hemedan, Rey şehirlerinde yayılarak Hulvan'a kadar gelmişti.
Bu
yılın Rebiyülevvel (Temmuz-Ağustos) ayında meşhur fıkıh alimi ve muhaddis İmam
Ahmed b. Hanbel eş-Şeybani vefat etmişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HİCRETİN İKİ YÜZ
KIRK İKİNCİ YILI OLAYLARI (M. 856-857)