İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
el-MU'TASIM'IN
HAYATINDAN BAZI ÖRNEKLER
Ahmed
b. Ebi Du'ad, el-Mu'tasım'dan uzun uzadıya bahsedip evsafını sayıp döker,
asalet ve kereminden, ahlakının güzelliğinden ve insanlıkla olan münasebetlerinin
fevkaladeliğinden bahsettikten sonra da şunları ekler:
"Bir
gün el-Mu'tasım ile beraber Amınuriye (Amorion)'de bulunurken bana: ''Ey Ebu
Abdullah! Ekşi hurmaya ne dersin?'' dedi. Ben: ''Ey Müminlerin Emiri! Ekşi
hurma Irak'ta olur, biz ise Bizans ülkesinde bulunuyoruz.'' dedim. el-Mu'tasım:
''Askerler Bağdat'tan bir miktar ekşi hurma getirdiler, senin bundan çok
hoşlanacağım biliyorum.'' dedi. Bu arada huzuruna bir ekşi hurma salkımı
getirildi ve kendi eli ile kopararak salkımdaki bütün hurmaları bitirdi. "
Ahmed
b. Ebi Du'ad anlatıyor:
"el-Mu'tasım'a
Amınuriye seferinde çoğu zaman arkadaşlık ettim ve yanından fazla ayrılmadım.
"
Ahmed
b. Ebi Du'ad el-Mu'tasım'la arasında geçen bu vak'ayı şu cümleler ile
tamamlıyor:
"el-Mu'tasım'dan
Şaş halkı için, İslamiyet'in ilk günlerinde kapanan ve kapanması halk için
zararlı olan nehri yeniden açmak için iki milyon dirhem aldım."
Bir
başkasının anlattığına göre, el-Mu'tasım öfkelendiği zaman ne yaptığına ve kimi
öldürdüğüne hiç aldırmazdı. Binaları süslemekten zevk almazdı. Ayrıca savaş
için yapılan harcamalarda andan daha cömertine rastlamlmamıştır.
Ahmed
b. Süleyman b. Ebi Şeyh anlatıyor:
"Zübeyr
b. Bekkar Alevilere dil uzattığı için onların tehdidine maruz kalmış ve korkusundan
kaçarak Irak'a gelmişti. Önce amcası Mus'ab b. Abdullah b. ez-Zübeyr'in yanına
gelen Zübeyr b. Bekkar durumunu O'na anlattı ve amcasını Aleviler ile
korkutmağa çalıştı, ayrıca da durumunu el-Mu'tasım'a iletmesini istedi. Ne var
ki amcasının yanında aradığını bulamadı, hatta amcası O'nun bu halini
yadırgayarak kendisini kötüleyip yerdi."
Ahmed
b. Süleyman sözlerine devam ediyor ve ekliyor:
"Bu
defa Zübeyr amcasıyla arasında geçenleri bana şikayet etti ve benden kendisi
hususunda amcasıyla görüşmemi istedi. Bunun üzerine Mus'ab b. Abdullah ile
O'nun şikayet ettiği hususları görüştüm, yeğeni Zübeyr b. Bekkar'dan yüz
çevirdiği için yadırgadım ve bu hareketini doğru bulmadım. Buna karşılık Mus'ab
b. Abdullah bana şunları söyledi: ''Zübeyr b. Bekkar'da hem acelecilik ve hem
de cahillik vardır. Sen O'na, Alevilere karşı şefkatli olmasını ve onların
gönüllerinde besledikleri kinleri gidermeğe çalışmasını öğütle. Me'mun'un
Alevilere karşı olan merhametini, onları bağışlamasını ve onlara olan temayülünü
görmedin mi? Allah'a yemin ederim ki, Müminlerin Emiri el-Mu'tasım bu hususta
tıpkı Me'mun gibidir, hatta O'nun da fevkindedir. Şunu ifade edeyim ki, ben
bile Alevileri O'nun huzurunda kötüleyici bir tarzda anma cesaretini kendimde
bulamadım. Git O'na bunu söyle, artık Alevileri yermekten vazgeçsin.''"
İshak
b. İbrahim el-Mus'abi naklediyor:
"el-Mu'tasım
bir gün beni yanına çağırmıştı; huzuruna geldiğimde bana: ''Seninle çevkan
oynamak istiyorum.'' dedi. Bir müddet oynadıktan sonra atından indi ve elimden
tuttu. El ele tutuşarak hamamın soyunma odasına gittik. Buraya geldiğimizde
benden elbiselerini çıkarmamı istedi ve ben de emrine uyarak çıkardım. Sonra
benim de soyunmamı emretti, böylece beraberce soyunup hamama girdik, yanımızda
herhangi bur uşak bulunmadığı için ben O'na hizmet edip keseledim, O da beni
keseledi. Her ne kadar kendisinden bana hizmet etmemesini istedimse de bu
hususta beni dinlemedi ve ricamı reddetti. Daha sonra hamamdan çıkıp beraberce
doğru oturmakta olduğu yere gittik. el-Mu'tasım burada uykuya yattı ve bana da
uyumamı emretti. Ben önce yanında yatmaktan çekindim, sonra kabul edip
karşısında uykuya yattım. Bir müddet sonra uyanan el-Mu'tasım bana: ''Ey İshak!
Gönlümde yatan bir şey var ve ben bunu uzun zamandır düşünmekteyim. Şu anda
seninle düşüp kalkmam ve senli benli olmam bu hususu sana açmak ve duyurmak
içindir.'' dedi. Ben de: ''Ey Müminlerin Emiri, buyurun; ben sizin kulunuzum ve
kulunuzun oğluyum.'' dedim. Bunun üzerine şöyle konuştu: ''Kardeşim Me'mun'a
bakıyorum da O'nun dört kişi seçip yetiştirdiğini ve hepsinin de seçkin
kimseler olduklarını görüyorum. Ben de dört kişi seçip yetiştirdim, fakat
onların hiçbirisi de iflah olmadı.'' Kardeşi Me'mun'un yetiştirip terbiye
ettiği kimseleri sordum, şu cevabı verdi: ''Bunlardan birisi Tahir b.
Hüseyn'dir; O'nu gördün ve şöhretini, maharetlerini duydun. Diğeri onun oğlu
Abdullah'tır; O öyle bir adamdır ki emsali görülmüş değildir. Üçüncüsü ise
sendin. Allah'a yemin ederek ifade edeyim sen öyle bir adamsın ki hiçbir zaman
sultan senden karşılık istemez. Dördüncüsü ise kardeşin Muhammed b.
İbrahim'dir, O'nun gibisi de nasıl bulunur? Ben ise Afşin'i seçip yetiştirdim,
sonunda ne olduğunu gördün. Eşnas'a gelince, o zayıf ve korkak çıktı. İtah ise
beş para etmez, Vasifın da beğenilecek bir tarafı yoktur.''
Bunun
üzerine el-Mu'tasım'a: ''Öfke ve gadabından emin olmak şartıyla bu hususlara
cevap verebilir miyim?'' diye sordum, ''Evet, cevap verebilirsin.'' dedi. ''Ey
Müminlerin Emiri! Kardeşin Me'mun usule dikkat etti, onları hizmetinde kullandı,
dolayısıyla onlar sivrilip yükseldiler; siz ise hizmetinizde füruu kullandınız,
dolayısıyla köksüz olduklarından sivrilip YÜkselemediler.'' dedim. Verdiğim bu
cevap karşısında bana: ''Ey İshak! Uzun bir süredir bu hususu düşünürken
çektiğim sıkıntılar, bana bu cevaptan daha hafif geldi.'' dedi."
Ahmed
b. Ebi Du'ad diyor ki:
"el-Mu'tasım
bana tasaddukta bulundu ve yüz milyon dirhem bağışladı." Hikaye edildiğine
göre, yağmurlu bir günde el-Mu'tasım arkadaşlarından geri kalmıştı. Bir ara
bineğiyle giderken üzerinde dikenli çalı yüklü bir merkeple yaşlı bir adam
gördü. Merkep ayağı kayarak yere düşmüştü, yaşlı adam ise tökezleyip düşen
merkebine dökülen çalıları tekrar yüklemek için yardımcı olacak birisinin
yanından geçmesini bekliyordu. el-Mu'tasım yaşlı adama ne olduğunu sordu, o da
halini arzetti. Bunun üzerine el-Mu'tasım merkebi düştüğü bataklıktan kurtarmak
ve yükünü tekrar yüklemek için bineğinden yere indi. Yaşlı adam O'na:
"Annem babam sana feda olsun! Ne olur, ıslanıp da elbisenizi kirletmeyin
ve güzel kokularınız yok olmasın." dedi. el-Mu'tasım yaşlı adama:
"Bir sakınca yoktur." dedi, merkebi bataklıktan çıkarıp dikenli
çalıları üzerine yükledi, sonra ellerini yıkayıp hayvamna bindi. Bunun üzerine
yaşlı adam O'na: "Ey delikanlı! Allah günahlarını bağışlasın."
diyerek dua etti. Daha sonra arkadaşlarına kavuşan el-Mu'tasım bu yaşlı adama
dört bin dirhem verilmesini emretti, ayrıca yanına evine kadar götürecek
birisini verdi.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
el-VASIK BİLLAH'IN
HALİFELİĞE GEÇMESİ