İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 227.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

el-MU'TASIM'IN HAYATINDAN BAZI ÖRNEKLER

 

Ahmed b. Ebi Du'ad, el-Mu'tasım'dan uzun uzadıya bahsedip evsafını sayıp döker, asalet ve kereminden, ahlakının güzelliğinden ve insanlıkla olan münasebetlerinin fevkaladeliğinden bahsettikten sonra da şunları ekler:

 

"Bir gün el-Mu'tasım ile beraber Amınuriye (Amorion)'de bulunurken bana: ''Ey Ebu Abdullah! Ekşi hurmaya ne dersin?'' dedi. Ben: ''Ey Müminlerin Emiri! Ekşi hurma Irak'ta olur, biz ise Bizans ülkesinde bulunuyoruz.'' dedim. el-Mu'tasım: ''Askerler Bağdat'tan bir miktar ekşi hurma getirdiler, senin bundan çok hoşlanacağım biliyorum.'' dedi. Bu arada huzuruna bir ekşi hurma salkımı getirildi ve kendi eli ile kopararak salkımdaki bütün hurmaları bitirdi. "

 

Ahmed b. Ebi Du'ad anlatıyor:

 

"el-Mu'tasım'a Amınuriye seferinde çoğu zaman arkadaşlık ettim ve yanından fazla ayrılmadım. "

 

Ahmed b. Ebi Du'ad el-Mu'tasım'la arasında geçen bu vak'ayı şu cümleler ile tamamlıyor:

"el-Mu'tasım'dan Şaş halkı için, İslamiyet'in ilk günlerinde kapanan ve kapanması halk için zararlı olan nehri yeniden açmak için iki milyon dirhem aldım."

 

Bir başkasının anlattığına göre, el-Mu'tasım öfkelendiği zaman ne yaptığına ve kimi öldürdüğüne hiç aldırmazdı. Binaları süslemekten zevk almazdı. Ayrıca savaş için yapılan harcamalarda andan daha cömertine rastlamlmamıştır.

 

Ahmed b. Süleyman b. Ebi Şeyh anlatıyor:

 

"Zübeyr b. Bekkar Alevilere dil uzattığı için onların tehdidine maruz kalmış ve korkusundan kaçarak Irak'a gelmişti. Önce amcası Mus'ab b. Abdullah b. ez-Zübeyr'in yanına gelen Zübeyr b. Bekkar durumunu O'na anlattı ve amcasını Aleviler ile korkutmağa çalıştı, ayrıca da durumunu el-Mu'tasım'a iletmesini istedi. Ne var ki amcasının yanında aradığını bulamadı, hatta amcası O'nun bu halini yadırgayarak kendisini kötüleyip yerdi."

 

Ahmed b. Süleyman sözlerine devam ediyor ve ekliyor:

 

"Bu defa Zübeyr amcasıyla arasında geçenleri bana şikayet etti ve benden kendisi hususunda amcasıyla görüşmemi istedi. Bunun üzerine Mus'ab b. Abdullah ile O'nun şikayet ettiği hususları görüştüm, yeğeni Zübeyr b. Bekkar'dan yüz çevirdiği için yadırgadım ve bu hareketini doğru bulmadım. Buna karşılık Mus'ab b. Abdullah bana şunları söyledi: ''Zübeyr b. Bekkar'da hem acelecilik ve hem de cahillik vardır. Sen O'na, Alevilere karşı şefkatli olmasını ve onların gönüllerinde besledikleri kinleri gidermeğe çalışmasını öğütle. Me'mun'un Alevilere karşı olan merhametini, onları bağışlamasını ve onlara olan temayülünü görmedin mi? Allah'a yemin ederim ki, Müminlerin Emiri el-Mu'tasım bu hususta tıpkı Me'mun gibidir, hatta O'nun da fevkindedir. Şunu ifade edeyim ki, ben bile Alevileri O'nun huzurunda kötüleyici bir tarzda anma cesaretini kendimde bulamadım. Git O'na bunu söyle, artık Alevileri yermekten vazgeçsin.''"

 

İshak b. İbrahim el-Mus'abi naklediyor:

 

"el-Mu'tasım bir gün beni yanına çağırmıştı; huzuruna geldiğimde bana: ''Seninle çevkan oynamak istiyorum.'' dedi. Bir müddet oynadıktan sonra atından indi ve elimden tuttu. El ele tutuşarak hamamın soyunma odasına gittik. Buraya geldiğimizde benden elbiselerini çıkarmamı istedi ve ben de emrine uyarak çıkardım. Sonra benim de soyunmamı emretti, böylece beraberce soyunup hamama girdik, yanımızda herhangi bur uşak bulunmadığı için ben O'na hizmet edip keseledim, O da beni keseledi. Her ne kadar kendisinden bana hizmet etmemesini istedimse de bu hususta beni dinlemedi ve ricamı reddetti. Daha sonra hamamdan çıkıp beraberce doğru oturmakta olduğu yere gittik. el-Mu'tasım burada uykuya yattı ve bana da uyumamı emretti. Ben önce yanında yatmaktan çekindim, sonra kabul edip karşısında uykuya yattım. Bir müddet sonra uyanan el-Mu'tasım bana: ''Ey İshak! Gönlümde yatan bir şey var ve ben bunu uzun zamandır düşünmekteyim. Şu anda seninle düşüp kalkmam ve senli benli olmam bu hususu sana açmak ve duyurmak içindir.'' dedi. Ben de: ''Ey Müminlerin Emiri, buyurun; ben sizin kulunuzum ve kulunuzun oğluyum.'' dedim. Bunun üzerine şöyle konuştu: ''Kardeşim Me'mun'a bakıyorum da O'nun dört kişi seçip yetiştirdiğini ve hepsinin de seçkin kimseler olduklarını görüyorum. Ben de dört kişi seçip yetiştirdim, fakat onların hiçbirisi de iflah olmadı.'' Kardeşi Me'mun'un yetiştirip terbiye ettiği kimseleri sordum, şu cevabı verdi: ''Bunlardan birisi Tahir b. Hüseyn'dir; O'nu gördün ve şöhretini, maharetlerini duydun. Diğeri onun oğlu Abdullah'tır; O öyle bir adamdır ki emsali görülmüş değildir. Üçüncüsü ise sendin. Allah'a yemin ederek ifade edeyim sen öyle bir adamsın ki hiçbir zaman sultan senden karşılık istemez. Dördüncüsü ise kardeşin Muhammed b. İbrahim'dir, O'nun gibisi de nasıl bulunur? Ben ise Afşin'i seçip yetiştirdim, sonunda ne olduğunu gördün. Eşnas'a gelince, o zayıf ve korkak çıktı. İtah ise beş para etmez, Vasifın da beğenilecek bir tarafı yoktur.''

 

Bunun üzerine el-Mu'tasım'a: ''Öfke ve gadabından emin olmak şartıyla bu hususlara cevap verebilir miyim?'' diye sordum, ''Evet, cevap verebilirsin.'' dedi. ''Ey Müminlerin Emiri! Kardeşin Me'mun usule dikkat etti, onları hizmetinde kullandı, dolayısıyla onlar sivrilip yükseldiler; siz ise hizmetinizde füruu kullandınız, dolayısıyla köksüz olduklarından sivrilip YÜkselemediler.'' dedim. Verdiğim bu cevap karşısında bana: ''Ey İshak! Uzun bir süredir bu hususu düşünürken çektiğim sıkıntılar, bana bu cevaptan daha hafif geldi.'' dedi."

 

Ahmed b. Ebi Du'ad diyor ki:

 

"el-Mu'tasım bana tasaddukta bulundu ve yüz milyon dirhem bağışladı." Hikaye edildiğine göre, yağmurlu bir günde el-Mu'tasım arkadaşlarından geri kalmıştı. Bir ara bineğiyle giderken üzerinde dikenli çalı yüklü bir merkeple yaşlı bir adam gördü. Merkep ayağı kayarak yere düşmüştü, yaşlı adam ise tökezleyip düşen merkebine dökülen çalıları tekrar yüklemek için yardımcı olacak birisinin yanından geçmesini bekliyordu. el-Mu'tasım yaşlı adama ne olduğunu sordu, o da halini arzetti. Bunun üzerine el-Mu'tasım merkebi düştüğü bataklıktan kurtarmak ve yükünü tekrar yüklemek için bineğinden yere indi. Yaşlı adam O'na: "Annem babam sana feda olsun! Ne olur, ıslanıp da elbisenizi kirletmeyin ve güzel kokularınız yok olmasın." dedi. el-Mu'tasım yaşlı adama: "Bir sakınca yoktur." dedi, merkebi bataklıktan çıkarıp dikenli çalıları üzerine yükledi, sonra ellerini yıkayıp hayvamna bindi. Bunun üzerine yaşlı adam O'na: "Ey delikanlı! Allah günahlarını bağışlasın." diyerek dua etti. Daha sonra arkadaşlarına kavuşan el-Mu'tasım bu yaşlı adama dört bin dirhem verilmesini emretti, ayrıca yanına evine kadar götürecek birisini verdi.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

el-VASIK BİLLAH'IN HALİFELİĞE GEÇMESİ