|
İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
AFŞİN'İN VEFATI
Afşin
bu yıl vefat etti. Bir ara el-Mu'tasım'a bir mektup göndererek güvenebileceği
birini yanına göndermesini istedi, bunun üzerine el-Mu'tasım O'na Hamdlin b. İsmail'i
gönderdi. Hakkında söylenenlerden ötürü özür dileyen Afşin, Hamdlin b. İsmail'e
şunları söyledi: "Benim adıma Müminlerin Emiri'ne deyiniz ki: ''Benim ve
O'nun misali büyüyüp semizleşinceye kadar bir buzağı büyüten adamın durumuna
benzer. Semizleşen hayvanın etinden yemek isteyen bu adamın yakın arkadaşları
ona bu hayvanı boğazlamasını söylerler, fakat bu adam arkadaşlarının sözüne
kulak asmaz. Bu defa arkadaşları kendi aralarında anlaşarak: 'Bu aslanı neye
büyütüyor ve besliyorsun? O büyüyünce kendi cinsine çeker.' derler. Adam ise
onlara: 'Bunun bir buzağı olduğunu.' söyler. Fakat onlar bunun bir aslan
olduğunu söylemekte devam ederler ve: 'İstersen dilediğin kimselere sor'
derler. Aynı zamanda tanıdıkları kimselerin yanlarına giderek: 'Bu adam size
buzağıdan söz açtığı zaman onun aslan olduğunu kendisine söyleyin.' diye de
öğütlerler. Neticede adam buzağıyİkime sorduysa, ondan: 'Bu aslandır.' cevabını
alır. Bunun üzerine emir vererek buzağıyı kestirir. İşte ben o buzağıyım,
nasılolur da bir aslan olurum? Benim hakkımda Allah'tan kork!''"
Hamdün
b. İsmail anlatıyor:
"Afşin'in
yanından ayrıldığım sırada önünde bir meyve tabağı duruyordu ve bu meyveyi
el-Mu'tasım'ın oğlu el-Vas ık ile göndermişti. Tabaktaki meyvelere el sürmeden
ve çok geçmeden ölmek üzere olduğu ve sonra da öldüğü haberi geldi. Bunun
üzerine Afşin İtah'ın sarayına götürüldü ve orada öldü. Daha sonra Afşin'i
halkın görmesi için çıkarıp Babu'l-amme'ye astılar ve sonra indirip ateşle
yaktılar. Afşin Şaban 226 (Mayıs 841)'da öldü."
Yine
Hamdün b. İsmail anlatıyor:
"Afşin'e
sünnetli olup olmadığım sordum, şöyle dedi: ''Ahmet b. Ebi Du'ad halkın ve
kumandanların toplu olarak bulundukları bir yerde bana sünnetli olup olmadığımı
sordu. Maksadı 'Evet sünnetliyim.' dediğim takdirde: 'Haydi, soyun bakalım,
görelim.' diyerek beni rezil ve rüsvay etmekti. Halkın önünde soyunmaktansa
ölmek benim için daha iyi idi; fakat ey Hamdün, eğer sen istersen önünde
soyunabilirim.'' Hamdün O'na: ''Soyunmana gerek yok, ben senin doğru olduğuna
inamyorum.'' dedi. Hamdün sonra Afşin'in yanından ayrılıp el-Mu'tasım'a onun
sözlerini tebliğ etti, bunun üzerine el-Mu'tasım yiyecek ve içeceklerinin
kesilmesini, ancak çok az miktarda yiyecek ve içecek verilmesini emretti. Afşin
işte bundan sonra öldü."
Hamdün
b. İsmail'in anlattığına göre, Afşin'in mallarına el konulduğu zaman sarayının
bir odasında üzerinde birçok süs ve cevher bulunan odundan yapılmış bir insan
heykeli bulundu. Bu heykelin kulaklarında üzerleri altın kaplı iki taş
takılıydı. Bir gece Süleyman b. Vehb ile beraber bulunanlardan birisi geceleyin
onu kıymetli bir cevher sanarak almıştı. Sabah olup da üzerindeki altın
çıkarılınca onun ''hıbrün'' denilen sedefe benzer bir şeyolduğu ortaya çıktı.
Bu arada Afşin'in sarayında putlar ve diğer şeyler, kaçmak için hazırladığı
tahtadan yapılmış sallar, Mecusi kitaplarından kendisine ait bir kitap ve
mensup olduğu dinden bahseden çeşitli kitaplar bulundu.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA