İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 223.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

ABBAS b. ME'MUN'UN HAPSEDİLMESİ

 

Bu yıl el-Mu'tasım Abbas b. Me'mun'u hapsetti ve O'na lanet edilmesini emretti. Abbas'ın hapsedilip kendisine lanet edilmesinin sebebi şu idi:

 

Uceyf b. Anbese'yi Ömer el-Pergani ve Muhammed Kutah ile birlikte Zibatra'da bulunan Bizans Kralı'nın üzerine gönderen el-Mu'tasım, Afşin'i askeri harcamalarda serbest bırakmış, ancak Uceyf'e bu tür harcamalarda yetki tanımamıştı, ayrıca Uceyf'in davranışlarını da kusurlu buluyordu. el-Mu'tasım tarafından kendisine karşı alınan bu tavrı öğrenen Uceyf, yukarıda da geçtiği üzere, Abbas'ı babası Me'mun'un ölümünden sonraki hareketinden ve el-Mu'tasım'a bey'at etmesinden dolayı tekdir edip yerdi, ayrıca kaçırdığı fırsatı (halifeliği) yeniden yakalaması için O'na cesaret verip teşvik etti.

Neticede Abbas b. Me'mun Uceyf'in sözlerini kabul etti ve Ubeydullah b. el-Vaddah'ın yalan adamı olan Haris es-Semerkandi'yi bir hile ile bu iş için kullanmayı kararlaştırdı. Haris; edip, akıllı ve idari kabiliyete sahip becerikli bir kişiydi; aynı zamanda Abbas b. Me'mun'un O'nunla yakınlığı vardı. Abbas b. Me'mun Harisi elçi tayin etti ve kumandanları elde etmek için onların yanlarına gönderdi. Askerlerin arasında dolaşan Haris bir müddet sonra el-Mu'tasım'ın yakın adamlarından bir takım kimselerle bir grup kumandanın gönüllerini çelerek Abbas b. Me'mun'a bey'at etmelerini sağladı. Bu arada Haris bey'atte bulunan bu kimselere: "Biz Abbas b. Me'mun'un halifeliğini açığa vurduğumuz zaman her biriniz birlikte bulunduğu kumandamnın üzerine atılsın ve öldürsün." diyerek el-Mu'tasım ile Afşin, Eşnas ve diğer kumandanları öldürmekle görevlendirdi. Bu adamlar, Haris'e söz vererek bu isteğini yerine getirmeyi garanti ettiler.

Nihayet Ankara ve Ammüriye üzerine yürümek isteyen el-Mu'tasım ve kumandanları ed-Dereb'e geldikleri zaman Afşin Malatya tarafından Bizans topraklarına girdi. Tam bu sırada da Uceyf, Abbas b. Me'mun'a ed-Dereb'de bulunan ve askerlerinin Bizans topraklarına girmesiyle zayıf duruma düşen el-Mu'tasım'ın üzerine hücum edip öldürmesini, bundan sonra da Bağdat'a dönmesini tavsiye etti, ayrıca askerlerin de seferi yarıda kesip Bağdat'a döneceklerinden dolayı sevineceklerini söyledi; fakat Abbas b. Me'mun O'nun bu tavsiyesini kabul etmedi ve: "Askerler Bizans topraklarına girip Ammüriye'yi fethedinceye kadar bu savaşı ifsat etmek istemiyorum." dedi. Bunun üzerine Uceyf Abbas b. Me'mün'a şunları söyledi: "Ey gafil! Daha ne kadar uyuyacaksın? Ammüriye fethedilmiş, adam (el-Mu'tasım) ise iyice yerleşip kuvvet kazanmıştır. En iyisi bir kısım ganimetleri yağmalamak için bir grup kimseyi görevlendir; bunu öğrenince el-Mu'tasım acele harekete geçecektir, işte bu sırada adamlarına emir vererek O'nu öldürebilirsin." Abbas b. Me'mün Uceyf'in bu görüşünü de kabul etmedi ve şöyle dedi: "ed-Dereb'e gelinceye ve ilk durumunda olduğu gibi tenhada kalıncaya kadar O'nu bekleyeceğim, çünkü bu durumda öldürmek daha kolayolacaktır. "

 

Bu arada Uceyf bazı kimselere değersiz bir takım metaların yağma edilmesini emretti ve bunlar yağma hareketine giriştiler. Bunun üzerine el-Mu'tasım sür'atle hareket edip yanlarına geldi, fakat bu sırada bu kimseler hareketlerine son vermişlerdi. Abbas b. Me'mün ise el-Mu'tasım'ı öldürmek için sözleştiği kimseleri serbest bırakmamış bu yüzden de onlar emri olmaksızın el-Mu'tasım'ı öldürmeyi uygun bulmamışlardı.

Ömer el-Fergani durumdan o gün haberdar oldu. Akrabalarından genç bir uşak el-Mu'tasım'ın yakın adamları arasında bulunuyordu ve bu genç Ömer el-Fergani'nin çocuklarının yanlarına gelip o gece içki içmişti. Sarhoş olan bu genç el-Mu'tasım ile beraber olduğunu ve O'nun harekete geçtiğini, ayrıca kendisine karşılaştığı herkese kılıcını çekmesini emrettiğini söylemişti. İşte Ömer el-Pergani durumu bu gencin ağzından duyarak öğrenmişti. Fakat bu gencin başına bir şey gelmesinden korkan Ömer ona şunları söyledi: "Yavrum! Müminlerin Emiri el-Mu'tasım'ın yanında fazla bulunmaktan sakın, kendi çadırında bulun. Şayet bir ses ve gürültü duyarsan sakın bulunduğun yerden ayrılma, zira sen toy bir gençsin ve askerlerin halinden anlamazsın." Bu genç Ömer el-Pergani'nin söylemiş olduğu bu sözlerden ne demek istediğini anladı.

Bundan sonra el-Mu'tasım es-Suğur (uç bölge)'a hareket etti, Afşin ise İbn el-Akta'ı başka bir yoldan harekete geçirdi ve O'na adını verdiği bir yerin yağma edilmesini emretti. Ayrıca yolda giderken kendisine yetişmesini istedi. Bu arada Afşin'in emri üzerine hareket eden İbn el-Akta' verilen talimata uyarak adı verilen yeri yağmaladıktan sonra bir hayli ganimetle birlikte konaklama yerlerinden birinde Afşin'in ordusuna yetişti ve karargahına geldi. Her birlik müstakil hareket ettiği için Eşnas'ın askerleri içerisinde bulunan Ömer el-Pergani ile Ahmed b. Halil esir satın almak için Afşin'in karargahına doğru hareket ettiler ve yolda karşılaştıkları Afşin'e bineklerinden inip selam verdikten sonra ganimetlerin bulunduğu tarafa doğru yöneldiler. Bunları gören Eşnas'ın yakın adamlarından birisi durumu kendisine bildirdi, bunun üzerine de Eşnas adamlarından birisini onların yanına göndererek ne yapacaklarını kontrol etmesini istedi. Onların yanına gelen Eşnas' ın adamı esirlerin satışını beklediklerini gördü ve geri dönüp durumu Eşnas'a bildirdi. Bu durum karşısında Eşnas hacibine şunları söyledi: "Git onlara söyle, karargahlarına dönsünler, bu onların hayrına olur." Onlar Hacib tarafından kendilerine aktarılan Eşnas'ın bu sözüne çok üzüldüler ve Karargah Haber Dairesi Başkanı' na gidip kendilerini Eşnas' ın birliğinden düşürmesini istemeyi kararlaştırdılar. Nihayet bu kişinin yanına gelen Ömer el-Pergani ve Ahmed b. Halil şunları söylediler: "Biz Müminlerin Emiri'nin kullarıyız, bizi O'nun dilediği birliğe gönder; zira bu adam (Eşnas) bizi hafife almakta ve sövmekte, hatta tehdit etmektedir. O'nun bir gün üzerimize çıkıp gelmesinden korkuyoruz. Ne olur Emir'e söyleyin, bizi dilediği birliğe versin."

 

Karargah Haber Dairesi Başkanı onların isteklerini hemen el-Mu'tasım'a ulaştırdı, fakat bu sırada birlikler karargahlarından ayrılıp yola koyulmuşlardı. Eşnas ve Afşin ise el-Mu'tasım ile beraber gidiyorlardı. Bu esnada el-Mu'tasım Eşnas'a: "Ömer ve Ahmed'in terbiyesini ver, zira onlar kendilerini maskara ettiler." dedi. Bunun üzerine Eşnas hemen karargahına geldi, onları yakalayıp tutukladı, sonra da katır sırtında Safsafa getirdi. Bu arada Ömer el-Pergani'nin yakını olan genç uşak gelip o gece Ömer'den duyduğu sözleri el-Mu'tasım'a anlattı. Bunun üzerine el-Mu'tasım Boğa'yı Eşnas'a gönderdi ve Boğa Ömer'i teslim alıp el-Mu'tasım'a getirdi. el-Mu'tasım Ömer'den genç uşağa, neler söylediğini sordu, Ömer ise söylediklerini inkar etti ve: "Bu genç uşak yanımda bulunduğu sırada ne söylediğimi bilemeyecek kadar sarhoştu." dedi. Bu durum karşısında el-Mu'tasım Ömer'i İtah'a teslim etti ve kendisi yoluna devam etti. Bu sırada Ahmed b. Halil Eşnas'a bir mektup göndererek Müminlerin Emiri'ne söyleyeceği bir öğüdü olduğunu bildirdi. Eşnas ise Ahmed'e birisini gönderip öğüdünün ne olduğunu sordu. Bunun üzerine Ahmed: "Bunu ancak Müminlerin Emıri'ne söylerim." karşılığım verdi. Eşnas yemin ederek:

 

"Eğer el-Mu'tasım'a söylemek istediği bu öğüdünü (hayırlı sözünü) bana bildirmezse O'nu ölünceye kadar sopayla döverim." dedi.

 

Eşnas'ın bu tehdidini işiten Ahmed b. Halil yanına gelerek Abbas b.

Me'mun ile kumandanların ve Haris es-Semerkandi'nin müştereken yürüttükleri faaliyetleri O'na bildirdi, bunun üzerine Eşnas birisini göndererek Haris es-Semerkandi'yi yakalatıp zincire vurdurdu ve el-Mu'tasım'a gönderdi. el-Mu'tasım'ın yanına getirilen Haris huzura çıkınca durumu baştan aşağıya olduğu gibi anlattı, ayrıca kendilerine bey'at eden bütün kumandan ve diğer kimseleri de haber verdi. Bu yüzden el-Mu'tasım O'nu serbest bıraktı ve vermiş olduğu bu habere karşılık kendisine hil'at giydirdi, ancak adlarını verdiği kumandanların sayılarının çokluğunu düşünerek bu husustaki haberinin doğruluğunu kabul etmedi.

 

Bundan sonra el-Mu'tasım, Abbas b. Me'mun'u huzuruna çağırdı ve sarhoş oluncaya kadar içki içirdikten sonra kendisine bey'at edilmesi konusunda ve hazırladığı tuzak hususunda hiçbir şeyi saklamayacağına dair yemin ettirdi. Nihayet Abbas b. Me'mun da tıpkı Haris es-Semerkandi'nin anlattığı gibi durumu bütün açıklığı ile el-Mu'tasım'a bildirdi, bunun üzerine el-Mu'tasım O' nu yakalayıp zincire vurduktan sonra Afşin'e teslim etti ve tutuklattı.

 

Daha sonra el-Mu'tasım bu kumandanların peşine düştü ve onları takibe koyuldu. Bunlar yol boyunca çıplak katırların sırtlarında taşındılar. Bu arada Horasan halkından Şah b. Sehl yakalandı ve el-Mu'tasım kendisine: "Ey fahişe çocuğu! Sana karşı yaptığım bunca iyiliklere nankörce davrandın." dedi. Şah b. Sehl de Abbas b. Me'mun'u işaret ederek: "Asıl fahişe çocuğu budur." karşılığım verdi. Bu sözünü sarf ettiği sırada Abbas b. Me'mun orada hazır bulunuyordu. Şah b. Sehl sözlerine sonra devam etti: "Eğer Abbas beni kendi irademe bıraksaydı, şu anda sen ne bulunduğun yerde hilafet makamında oturur olurdun, ne de bu sözleri söyleyebilirdin?" Bu sözlerinden sonra Şah b. Sehl'in başı el-Mu'tasım'ın emriyle vuruldu. İşte bu hadise ile ilgili olarak öldürülen ilk kişi ve kumandan Şah b. Sehl oldu. Bundan sonra da el-Mu'tasım Abbas b. Me'mun'u Afşin'e teslim etti.

 

Menbic'e gelip konaklayan Abbas b. Me'mun yiyecek istedi ve kendisine bol miktarda yiyecek sunuldu, ancak yiyeceklerini yedikten sonra kendisine su verilmedi ve eski bir abaya sarılarak bir kenara bırakıldı. Nihayet Abbas Menbic'de öldü ve cenaze namazını kardeşlerinden birisi kıldırdı.

 

el-Mu'tasım Nusaybin'e geldikten sonra Ömer el-Fergani için bir çukur kazdınldı ve buraya bırakılarak üzeri kapatıldı, böylece Ömer de öldürülmüş oldu.

 

Uceyf ise Musul'da bulunan Baaynasa'da öldü. Bir rivayete göre Uceyf'e bol miktarda yiyecek vermiş fakat su verilmemişti.

 

Nihayet Abbas b. Me'mun ile işbirliği yapanların tamamı sıkı bir takibata tabi tutuldular ve çok geçmeden hepsi öldürüldüler. Bundan sonra el-Mu'tasım sağ salim Samerra'ya ulaştı ve o gün Abbas b. Me'mun'a ''el-Lain (lanete uğramış)'' adını verdi. Bu arada Sündüs'te doğan Me'mun'un çocuklarını yakalatıp getirtti ve onları evinde tutukladı. Nihayet onlar da burada tutuklu iken öldüler.

 

Bu hususta anlatılan vak'aların en güzeli şu hadisedir:

 

Muhamıned b. Ali el-İskafi; Uceyf'e ait olan ikta'ın mütevellisi bulunuyordu. Bir gün Uceyf'in ailesi Muhammed b. Ali aleyhinde O'na bir haber uçurdular. Bu haber üzerine Uceyf O'nu yakalayıp öldürmek istedi. Vceyf'ten korkan Muhammed b. Ali idrarım üzerine koyuverdi. Muhammed b. Ali sonra araya şefaatçilerin girmesiyle canını kurtardı, fakat Uceyf O'nu zincire vurup hapsetti.

 

Bundan sonra Uceyf Bizans'a hareketetti, ancak el-Mu'tasım, yukarıda da bahsedildiği üzere, Uceyf'i yakaladı ve O'nun tarafından hapsedilen bir grup kimseyi serbest bıraktı. Serbest bırakılanlar arasında Muhamıned b. Ali el-İskafi de bulunuyordu. Muhammed b. Ali, sonra el-Cezire'nin kenar nahiyelerine vali tayin edildi. Bu nahiyelerden birisi de Baaynasa idi.

 

Muhamıned b. Ali anlatıyor:

 

"Bir gün Baaynasa tepesine çıkmıştım. Abdest almak ihtiyacım duyduğumdan tepenin üzerine çıkıp idrarımı yaptım, sonra abdest alıp aşağıya indim. Bu sırada Baaynasa şeyhi beni bekliyordu, Uceyf'in kabrinin bu tepede olduğunu söyledi ve kabrin bulunduğu yeri bana gösterdi. Bir de ne göreyim, idrarımı yaptığım yer kabriymiş. Bu iki hadise üzerinden tam tamına bir yıl geçmişti."

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

ZİYADETULLAH b. İBRAHİM b. AĞLEB'İN VEFATI ve YERİNE KARDEŞİ AĞLEB b. İBRAHİM b. AĞLEB'İN GEÇMESİ