İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
HİCRETİN İKİ YÜZ ON
BİRİNCİ YILI OLAYLARI (M. 826-827)
Bu
yıl Ubeydullah b. es-Seri, Bağdat'a getirildi ve Medinetü'l-Manslir'a konuldu. Abdullah
b. Tahir ise Mısır, Suriye ve el-Cezire Valiliği'ni sürdürdü. Bir gün Me'mun'un
kardeşlerinden birisi (el-Mu'tasım) kendisine, Abdullah b. Tahir'in Hz. Ali
(R.A.)'nin torunlarına mütemayil olduğunu söyledi ve:
"Nitekim
babası Tahir de o tarafa meyilli idi." dedi. Me'mun kardeşinin bu
sözlerini kabul etmedi, ancak kardeşinin aynı sözleri tekrar etmesi üzerine bir
adam görevlendirdi ve ona şunları söyledi: "Bir abid ve zahid kisvesi
altında Mısır'a git ve buranın ileri gelenlerinden bir grup kimseyi Kasım b.
İbrahim b. Tabataba'ya bey'ate davet et. Sonra Abdullah b. Tahir'e git ve O'nu
da Kasım'a bey'at etmeğe çağır. Ayrıca Kasım b. İbrahim'in menkıbelerini anlat
ve Kasım'a bey'at etmeğe teşvik et. Böylece içini dökmesini temin et, sonra da
duyduklarını bana ilet."
Bu
adam Me'mun'un arzusu istikametinde hareket etti ve Abdullah'ın
taraftarlarından ileri gelen bir grup kimse Kasım'a bey'at hususunda bu adamın
görüşüne katıldı. Bu adam sonra Abdullah b. Tahir'in kapısının önüne oturdu ve
çıkmasını bekledi. Abdullah evinden çıkıp bineğine bindiği bir sırada ayağa
kalktı ve O'na bir kağıt parçası uzattı. Daha sonra evine dönen Abdullah bu
adamı huzuruna çağırdı ve O'na: "Pusulada yazdıklarını anladım, şimdi sen
içinden geçirdiğini ortaya koy." dedi. Bunun üzerine Me'mun'un adamı eman
ve güven istedi, güven aldıktan sonra da O'nu Kasım b. İbrahim'e bey'ate
çağırdı ve Kasım'ın ilminden, zühdünden ve faziletinden bahsetti.
Abdullah
bu adama: "Sen böyle bir teklif yapmakla bana iyilik mi etmek
istiyorsun?" diye sordu. Adam: "Evet." diye karşılık verdi.
Bunun üzerine Abdullah: "Kulların üzerine Allah'a şükretmek gerekli
midir?" diye sordu. Adam yine: "Evet." dedi. Sonra Abdullah
adama dönerek şunları söyledi:
"Bana
geldiğin şu sırada öyle bir durum içerisindeyim ki, doğuda ve batıda geçerli
olan iki mühüre sahibim, ayrıca doğu ve batı arasında emrime boyun
eğilmektedir. Hem sonra sağıma, soluma, önüme ve arkama baktığım zaman mutlaka
bana ihsanda bulunan birinin (Me'mun'un) nimetini, boynumu mühürleyen (itaatinden
çıkmama mani olan) birinin minnetini ve kereminden ve faziletinden bana uzanan
parlak bir elin sunduğu ihsam görmekteyim. Sen ise beni bunca iyilik ve
nimetlere karşı nankörlüğe davet ediyorsun ve halifeliğe daha layık birisi
adına ahdimi bozmamı, nimetlerinden faydalandığım kimsenin boynunun koparılması
ve kanının dökülmesi için gayret göstermemi söylüyorsun. Bunları bir tarafa
bırak, eğer sen beni ayan beyan cennete davet etsen, acaba Allah (C.C.),
nimetini gördüğüm kimseye karşı gaddarca hareket etmemi, ihsanlarına karşı
nankörlük yapmamı ve O'na vermiş olduğum bey'at sözümden dönmemden hoşlanacak
mıdır?"
Me'mün'un
adamı Abdullah'ın bu sözleri karşısında susmak mecburiyetinde kaldı, bunun
üzerine Abdullah O'na: "Canının tehlikede olmasından korkuyorum, derhal bu
memleketi terk et. Eğer bu söylediklerini büyük Sultan (Me'mün) duyarsa, hem
kendinin ve hem de başkalarının katili olursun." dedi.
Neticede
Abdullah'tan ümidini kesen adam Me'mün'un yanına geldi ve durumu kendisine
bildirdi. Me'mün, adamının Abdullah'tan getirdiği bu habere çok sevindi ve
Abdullah hakkında şunları söyledi: "Abdullah elimle diktiğim bir fidandır,
edebimin hemdemidir ve aşımın toprağıdır." Fakat Me'mün bu durumu kimseye
duyurmadı, hatta Abdullah b. Tahir O'nun ölümünden sonra bu durumu öğrendi.
Me'mün'a, Abdullah b. Tahir'in Hz. Ali (R.A.)'nin torunlarına meyilli olduğunu
söyleyen kişi kendi kardeşi el-Mu'tasım'dı; çünkü el-Mu'tasım, Abdullah'tan
uzaklaşmış ve O'ndan yüz çevirmişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
BU YILIN OLAYLARI
AMİR b. NAFİ' İLE
MANSUR b. NASR ARASINDAKİ İHTİLAF ve MANSUR'UN İFRİKİYYE'DE ÖLDÜRÜLMESİ