İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 210.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

ABDULLAH b. TAHİR'İN MISIR'A HAREKET ETMESİ

 

Bu yıl Abdullah b. Tahir Mısır'a hareket etti ve burasını fethetti, bu arada Ubeydullah b. es-Serı himayesine girdi.

 

Abdullah b. Tahir'in Mısır'a gitmesinin sebebi şu idi:

 

Ubeydullah Mısır'ı eline geçirmiş ve halifenin itaatinden çıkmıştı, ayrıca Endülüs'ten gelen bir grup kimse de İskenderiye'yi ellerine geçirmişti. Bu sırada Abdullah b. Tahir Narr b. Şebes ile savaştığından onlarla uğraşmağa zaman bulamamıştı. Abdullah, Nasr ile yaptığı savaşı bitirdikten sonra Mısır'a hareket etti. Mısır'a bir konak kala kumandanlarından birisini karargah yapmağa uygun bir yer bakması için Mısır'a gönderdi. Bu sırada Ubeydullah b. es-Seri Mısır'da hendekler kazmıştı. Abdullah'ın gönderdiği kumandanın kendisine yaklaşmakta olduğunu öğrenen Ubeydullah, taraftarlarıyla birlikte ona karşı çıktılar ve taraflar şiddetli bir çatışmaya giriştiler. Ancak gelen bu kumandanın yanında bulunan askerler az olmaları sebebiyle dağıldılar. Bunun üzerine kumandan Abdullah b. Tahir'e durumunu bildirmek üzere bir posta gönderdi. Böylece durumu öğrenen Abdullah katırlar sırtında asker gönderdi. Bu askerler atları yanlarında götürmek suretiyle hızlıca yol alarak Ubeydullah ile savaşını sürdüren kumandana katıldılar. Abdullah tarafından gönderilen bu askerlerin kumandana katıldıklarını gören Ubeydullah onların karşısında tutunamadı ve bozguna uğradı. Bu arada Ubeydullah'ın askerlerinden pek çoğu kendi kazdıkları hendeklere düştüler. Birbirlerinin üzerlerine düşerek ölenlerin sayısı kılıçla öldürülenlerin sayısından daha çok olmuştu.

 

Bundan sonra Ubeydullah b. es-Serı Mısır'a girdi ve şehrin kapılarını askerleri ile kendi üzerine kapattı, Abdullah b. Tahir ise O'nu muhasara altına aldı. Bundan sonra Ubeydullah bir daha Abdullah'a karşı koymadı. Bu arada bir gece her birinde biner dinar bulunan bin tane erkek ve kız hizmetçi gönderdi, ancak Abdullah bu hediyelerini kabul etmeyip O'na şu mealde, bir mektup yazdı: "Eğer gönderdiğin hediyeleri gündüz kabul etmiş olsaydım, gece de kabul ederdim." Ayrıca Abdullah şu mealdeki ayeti de sözlerine ekledi: '' ••• Belki siz hediyenizle böbürlenirsiniz. Onlara dön, andolsun ki, önüne geçemeyecekleri ordularla onlara gelir, onları, hor ve hakir oldukları halde oradan çıkarırrm.'' (Nemi, 36-37).

 

Bu durum karşısında Ubeydullah, Abdullah'tan eman dilemek mecburiyetinde kaldı.

Bir rivayete göre bu hadise 211 (826) yılında meydana gelmiştir. Ahmed b. Hafs b. Ebi'ş-Şemmas anlatıyor:

 

"Abdullah b. Tahir ile beraber Mısır'a giderken Remle ile Şam arasında devesine binmiş yaşlı bir Bedeviye rastladık. Bedevi selam verdi, biz de selamını aldık. Bu sırada İshak b. İbrahim er-Rafıki ve İshak b. Ebi Rıb'i, Emir Abdullah b. Tahir ve ben beraber gidiyorduk. Bizim bineklerimiz yürüyüş bakımından Abdullah'ın bineğinden daha üstün ve elbiselerimiz de O'nunkinden daha iyi idi. Bedevi yüzlerimize bakmağa başladı. Bunun üzerine ben: ''Ey ihtiyar! Israrla bize bakıyorsun, yoksa bizde yadırgadığın bir şey mi gördün?'' dedim. Bedevi: ''Hayır, vallahi sizde böyle bir şey görmedim ve hem sizi hayatımda ilk defa görüyorum. Ne var ki ben insanlar hakkında iyi teşhiste bulunan bir kimseyim.'' diye karşılık verdi. Bu defa ben İshak b. Ebi Rıb'i'yi göstererek: ''Bunun hakkında ne dersin?'' diye sordum. Bedevi O'nun hakkında şu mealdeki mısralan söyledi:

 

''O 'nun katiplik sanatında dahi birisi olduğunu tahmin ediyorum, O'nun üzerinde bu görünmektedir. Irak'ın verdiği terbiye çok güzel ve parlaktır, O'nun bazı hareketlerinden haraç taksitlerini planlamada bilgi ve basiret sahibi olduğu anlaşılmaktadır.''

Bundan sonra Bedevi, İshak b. İbrahim er-Rafiki'ye baktı ve hakkında şu ınısralan söyledi:

 

''Gönlündekinin aksine dışa karşı abidliğini ortaya koymakta, Ve kişiler vasıtasıyla çok miktarda hediye almaktan hoşlanmaktadır. O'nun korkak ve cimri olduğunu sanıyorum. Ve bunlar O 'nun vezir olduğunu göstermektedir.'' Sonra bana baktı ve şu mealdeki ınısraları söyledi:

 

''Bu emirin nedimi ve O'nunla ülfette bulunan bir munisidir; Emir O 'na yaklaşmakla neşe ve sevinç kazanır.

 

Ayrıca O 'nun şiir ve ilim rivayetinde bulunduğunu sanıyorum; Aynı zamanda O bazen emirin nedimi, bazen de gece sohbetlerinde hemdemidir.''

 

Daha sonra Emir'e (Abdullah b. Tahir'e) baktı ve şu ınısralan söyledi:

''Avuçlarından bahşiş umulan emir. Kainatta O 'nun bir benzeri yoktur.

O 'nun üzerinde heybet ve cemal, sıfatlarından bir kaftan.

 

Ve ihtiyaçların elde edilmesine vesile olan sevindirici bir yüz bulunmaktadır.

 

O'nun kudreti sayesinde İslam yüceldi. İyilikler yaşadı, kötülükler ise öldü. Allah'ın kulu, Tahir 'in oğlu Abdullah, Bizim hem eminmiz, hem de bize iyilik eden babamızdır.''

 

Yaşlı Bedevinin bu sözleri Abdullah'a çok tesir etti ve hayrette bıraktı.

Bunun üzerine bu yaşlı Bedeviye beş yüz dinar verilmesini emretti, ayrıca ondan kendisine arkadaşlık etmesini istedi."

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

ABDULLAH b. TAHİR'İN İSKENDERİYE'Yİ FETHETMESİ