|
İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
HİCRETİN
İKİ YÜZ ALTINCI YILI OLAYLARI (M. 821-822)
ABDULLAH
b. TAHİR'İN RAKKA VALİLİĞİ
Bu
yıl Me'mun Abdullah b. Tahir'i Rakka'dan alarak Mısır'a vali tayin etti ve Nasr
b. Şebes ile savaşmasını emretti.
Abdullah
b. Tahir'in Mısır'a vali tayin edilmesinin sebebi şu idi:
Daha
önce Me'mun tarafından el-Cezire Valiliği'ne tayin edilen Yahya b. Mu'az bu yıl
öldü ve yerine oğlu Ahmed'i halef tayin etti, Me'mun ise O'nun yerine Abdullah
b. Tahir'i atadı. Me'mun Abdullah'ı vali tayin etmek istediği zaman yanına
çağırdı ve şöyle dedi: "Ey Abdullah! Bir ay, belki de daha uzun zamandan
beri Allah'a istihare yapıyorum ve bu istiharenin benim için hayırlı olduğunu
umuyorum. Bir kişinin oğlu hakkındaki düşüncesinden dolayı onu aşırı derecede
övmek için tavsif ettiğini gördüm. Fakat seni, babanızın hakkınızdaki
söylediklerinden daha üstün buldum. Biliyorsunuz ki, Yahya öldü ve yerine oğlu
Ahmed'i halef bıraktı; halbuki Ahmed hiçbir şey değildir. Ben senin Mısır
Valiliği'ni üstlenmeni ve Nasr b. Şebes ile savaşmanı uygun görüyorum. "
Bunun
üzerine Abdullah: "Emriniz başımın üstündedir. Allah'ın, bu işi Müminlerin
Emiri ve Müslümanlar için hayırlı kılacağım umuyorum." dedi. Bundan sonra
Me'mun O'nu Mısır'a vali tayin etti. Bu tayin işinin bir rivayette 205 (820),
diğer bir rivayette 207 (822) yılında olduğu ifade edilmektedir.
Abdullah
b. Tahir Mısır'a hareket edince Me'mun O'nun yerine amcasının oğlu İshak b.
İbrahim b. Hüseyn b. Mus'ab'ı Sahibu'ş-şurta görevine getirdi. Tahir, Me'mun
tarafından Mısır Valiliği'ne tayin edilen oğlu Abdullah'a idarecilerin adap,
siyaset ve diğer hususlarda muhtaç oldukları her şeyi ihtiva eden uzun bir
mektup yazdı. Bu mektuptan hükümdar olsun, halk olsun hiçbir kimsenin müstağni
olamayacağı adap, güzel ahlak ve karakteri teşvik eden hususlardan
seçtiklerimin en güzellerini buraya alıyorum.
Tahir'in,
oğlu Abdullah'a yazdığı bu uzun mektup şöyle başlamaktadır: ''Ralıman ve Rahim
olan Allah'ın adıyla başlıyorum ...
Bir
olan ve ortağı bulunmayan Allah'tan kork. O'nun korku ve murakabesi içerisinde
bulun ve O'nun gadabım gidermeğe çalış. Ayrıca gece ve gündüz idaren altında
bulunan halkı korumanın gayreti içinde ol. Allah'ın sana verdiği afiyeti;
ahiretini, gideceğin yeri, hesap vermek için bekletileceğin ve kendisinden
mesul tutulacağın şeyi hatırlaman için kullan. Bütün bunları yapabilmen
Allah'ın seni koruması ve kıyamet gününde seni acıklı azabından kurtarmak
istemesiyle mümkün olur; zira Allah sana ilisanda bulunmuş ve idaren altında
bulundurduğun kullarına karşı merhametli davranmam gerekli kılmış, ayrıca
onlara karşı adaletli olmam, Allah'ın hakkım yerine getirmeni, emir ve
yasaklarını onlar hakkında uygulamam, zararlı olan şeylerden onları korumam, onların
namus ve harimini muhafaza etmeni, kanlarının dökülmesini önlemeni, onlara yol
emniyeti sağlayıp rahata kavuşturmam emretmiştir. Ayrıca Allah, üzerine farz
kıldığı şey yüzünden seni cezalandıracak, hesap vermen için bekletecek ve suale
çekecek, geçmiş ve gelecekte yaptıklarını bu farz üzerine mükafatlandıracaktır.
O halde aklım, zihnini ve basiretini Allah'ın sana farz kıldığı şeyin üzerine
teksif et ve hiçbir meşguliyet seni bu farzı yapmaktan alıkoymasın; çünkü bu
farz senin işinin başı, temel taşı ve Allah'ın seni hidayette kılmasının ilk
şartıdır.
Nefsini
ilzam edeceğin ve yaptıklarını kendisine nispet edeceğin ilk şey Allah'ın senin
üzerine farz kıldığı beş vakit namaza devam etmek ve bunları vakitleri içerisinde
sünnetlerine riayet ederek cemaatle beraber kılmak, bu namazlar için güzelce
abdest alarak Allah'ı zikirle başlamak olsun. Ayrıca namazda okuduğun Kur'an
ayetlerini teenni ile oku; rükü, secde ve teşehhüt rükünlerini ifa ederken
samimiyet ve doğruluk üzerinde bulun. Bundan başka beraberinde bulunan kimseler
ile elinin altında bulunanları namaza teşvik et ve kendin de namaza devam et.
Nitekim Allah (C.C.)'ın buyurduğu gibi ''Namaz edepsizlikten akıl ve dine
uymayan her şeyden alıkoyar.'' (Ankebut, 45).
Beş
vakit namazdan sonra yapman gereken ikinci husus Resulullah (-sav-)'ın
sünnetlerini alman, huyunu O'nun ahlakına uydurman ve O'ndan sonra gelen
selefin çığırından gitmendir. Bir işle karşılaştığın zaman önce o iş hakkında
Allah'tan korkarak, istiharede bulunarak, O'nun Kitab'ında indirmiş olduğu
emir, yasak, helal ve haramlarına bağlı kalarak, eksik olan kısımları
Resülullah'ın sünnetiyle tamamlayarak O'dan yardım iste, sonra da bu işi
Allah'ın sana uygun gördüğü tarzda yerine getirmeğe çalış. Sana yakın olan veya
olmayan birine karşı, hoşlandığın veya hoşlanmadığın hususlarda adaletten bıkıp
usanma.
Fıkhı,
fakihleri, dini ve dindarları, Allah'ın Kitab'ını ve bununla amel edenleri
tercih et; çünkü kişinin kendisini süslediği şeyin en iyisi ve değerlisi dinde
fıkıh bilgisi sahibi olmak, fıkıh bilgisini elde etmeğe çalışmak ve buna teşvik
etmek, ayrıca kişiyi Allah'a yaklaştıracak olan şeyleri bilmektir; zira bütün
hayra kılavuzluk eden, hayra çeken, hayrı emreden ve bütün tehlikeli şeyleri ve
günahları yasaklayan Allah'tır. Kişi, Allah'ın kendisine verdiği muvaffakiyet
sayesinde ve bunlarla birlikte Allah bilgisini, O'na karşı tazimini artırır ve
ahiretteki yüksek dereceleri elde eder. İşte Allah'ın muvaffakiyeti sayesinde
bunlarla birlikte halk emrine karşı tazim, saltanatına karşı heybet, kendine
karşı samimiyet ve adaletine güven duymaya başlar.
Bütün
işlerde orta yolu tut; çünkü hiçbir şeyin faydası orta yolu tutmak kadar açık
seçik, emniyet bakımından belirli ve fazilet yönünden daha derli toplu
değildir. Orta yolu tutmak doğru yola ve hidayete sevk eder, doğru yol ise
İlahi muvaffakiyete kılavuzluk eder, muvaffakiyet de saadete götürür. Dinin ve
hidayete ulaştıran sünnetlerin ayakta durması orta yolu tutmağa bağlıdır. Bunun
için bütün dünya işlerinde orta yolu tutmayı tercih et. Ahireti aramak, sevap
elde etmek, salih ameller yapmak, dinen kabul edilen iyi çığırlarda yürümek ve
doğru yolun nişanelerini aramak hususlarında gevşeklik gösterme; çünkü Allah'ın
zatım murad etmek, O'nun rızasını kazanmak ve cennette O'nun dost kullarıyla
beraber bulunmak maksadıyla çok hayır yapmanın ve bu uğurda gayret göstermenin
bir sınırı yoktur.
Şunu
iyi bil ki, dünya hususunda orta yolu tutmak kişiye izzet ve şeref kazandırır
ve onu günahlardan korur. Ayrıca sen kendini ve kendine tabi olanları orta yolu
tutmaktan daha üstün bir şeyle ihtiyat altına alıp koruyamaz ve işlerini
düzeltemezsin. O halde orta yolu tut ve onu ara ki, işlerin tamamlansın, güç ve
kudretin artsın, sana yakın olan kimseler ile yakın olmayan halkın düzelsin.
Allah'a
güzel zanda bulun ki, idaren altıda bulunan halkın sana doğru ve düzgün
davransın. Bütün işlerinde Allah'a bir vasıta ara ki, O'nun sana olan nimeti
devam etsin.
Devlet
işlerinde görevlendirdiğin hiç bir kimsenin durumunu araştırmadan önce onu
itham etme: zira her türlü kusurdan beri olan kimseyi töhmet altında tutmak ve
ona kötü zanda bulunmak günahtır. Bunun için yakın arkadaşlarına karşı iyi
zanda bulun, onlara kötü zanda bulunma. Onlar hakkında kötü zanda bulunmayı bırak
ki bu hareketin onların yetişmelerine ve terbiye görmelerine karşı sana yardım
etmiş olsun. Ayrıca Allah'ın düşmanı şeytan senin işinde ayıplanacak bir husus
bulamasın; çünkü şeytan senin gösterdiğin azıcık bir gevşeklik ve zaafa kanaat
eder ve bununla yetinmeğe çalışır. Ayrıca şeytan kötü zanda bulunduğun takdirde
hayatının lezzetini kaçıracak olan gam ve kederi gönlüne sokar.
Yine
bilmelisin ki, iyi zanda bulunduğun takdirde kendinde kuvvet ve rahat bulur,
başkasına muhtaç olmadan bitirilmesini istediğin işlerini iyi zan sayesinde
bitirir ve bu sayede halkı kendini sevmeye, sana ait olan bütün işlerde
istikametten ayrılmamağa davet edebilirsin. Fakat hiç bir zaman yakın
arkadaşlarına karşı iyi zanda bulunman ve idaren altında olanlara merhametli
davranman işlerini soruşturup araştırmana engelolmasın. Dostların işlerini
bizzat ele almak, halkı korumak, halkı ayakta tutan ve onların halini düzelten
hususlarla alakalanmak, onların ihtiyaçlarını gözetmek ve rızıklarını üstlenmek
diğer hususlara nispetle, tercihin olsun. Çünkü bu şekilde hareket etmen dini
daha çok ayakta tutar ve sünneti ihya eder.
Bütün
bu hususlarda niyetin samimi olsun. Yaptıklarından mesul olduğunu, yapmış
olduğu iyiliklerden mükafat alacağını, işlemiş olduğu kötülüklerden dolayı
cezalandırılacağını bilen kimsenin sivrildiği gibi, nefsini doğrultmak
hususunda sivrilmelisin. Allah (C.C.), dini muhkem bir sığınak ve ululuk
vasıtası kılmış, dine tabi olanların derecelerini yükseltmiş ve şereflerini
artırmıştır. O halde idare ettiğin halka karşı din ve doğru yol metodunu
uygulamağa koyulmalısın.
Suçlulara
hak ettikleri nispette ve derecelere göre Allah'ın tayin ettiği cezaları tatbik
et ve bu cezayı basite alarak sakın terk etmeğe kalkışma. Ayrıca suçluların
cezasını geciktirme; çünkü bu hususta tefritte bulunman, göstermiş olduğun iyi
zannı ifsat eder. Aynı zamanda bu mesele hakkında din ve akıl prensiplerine
bağlı kalarak sabır göster, bid'at ve şüpheli şeylerden uzaklaş ki, dinin
kurtulsun ve insanlığın tamamlanmış olsun.
Söz
verdiğin zaman sözünü tut, iyilik yapmayı vaat ettiğin zaman hemen yerine
getir. iyilik yapmağa yönel ve iyilik yaparak kötülükleri defetmeğe çalış.
idaren altında bulundurduğun bütün ayıp sahibi kişilerin ayıplarına göz yum.
Dilini yalandan ve yalan şahitlikten uzak tut ve yalan söyleyenlere buğz et.
Ayrıca söz taşıyan koğucuları kendinden uzaklaştır. işlerinin başında ve
sonunda bozulmağa yüz tutması, yalancıyı kendine yaklaştırman ve yalan
söylemesine cüret vermenden ileri gelir; çünkü yalan söylemek günahların başı,
yalan şahitlik ve koğuculuk ise günahların sonudur. Bu sebepten koğuculuk
yapanla kendisine söz taşınan kimselerin başları selamete ermez, ayrıca koğucu
ile arkadaşlık edenin de başı dertten kurtulmaz. Aynı zamanda kendisine taşınan
söze uyarak hareket eden kişinin hiç bir işi rast gitmez.
iyi
ve doğru kimseleri sev, hak yolda oldukları müddetçe asalet ve şeref sahibi
kişilere yardımcı ol. Zayıflara yardım ederek onları sıkıntıdan kurtar,
yakınlarını görüp gözet. Bunları yaparken de Allah'ın rızasını ve emrini
yüceltmeyi talep et. Ayrıca yapmış olduğun bu hareketlerden dolayı Allah'tan
sevap ve ahiret yurdunu iste. Kötü arzulardan, zulümden kaçın ve bunları
düşüncenden uzaklaştır, aynı zamanda böyle bir düşünce içerisinde olmadığını
halkına göster. Halkın siyasetini adaletle yumuşatmağa çalış, onlara hak ve
seni hidayete götüren bilgi ile muamele et.
Öfkelendiğin
zaman nefsine hakim ol, vakar ve hilim içerisinde bulunmayı tercih et. Hiddet
ve öfkeden, içinde bulunduğun durum dolayısıyla gurura kapılmaktan ve:
"Başınızda bulunuyorum, istediğimi yaparım." demekten sakın. İşte
bunlar senin Allah'a karşı olan yakininin azalmasını ve görüşünün eksilmesini
çabuklaştırırlar.
Bir
olan ve ortağı olmayan Allah'a karşı niyet ve yakininde samimi ol.
Şunu
iyi bil ki, mülk Allah'ındır, onu dilediğine verir ve dilediğinden de çeker,
geri alır. Nimetin bir kimsenin elinden çıkıp yerini ukubete terk etmesi, hiç
bir zaman sultana yakın olan ve nimetleri ellerinde bulundurup refah içerisinde
yüzen kimselerin, Allah'ın kendilerine lütfunde vermiş olduğu nimetlere karşı
nankörlük etmeleri ve bu nimetler sebebiyle büyüklenmeleri yüzünden bu
nimetlerin ellerinden çıkmasından daha çabuk olmaz.
Aşırı
hırstan sakın, biriktirmen ve saklaman gereken zahire ve hazinelerini iyilik
etmek, takva, adalet, halkı ıslah etmek ve memleketlerini imar etmek, onların
işlerini araştırıp ilgilenmek, canlarını korumak, gönlü yanık kimselere yardım
etmek için kullan. Bilmelisin ki, toplanıp hazinelerde bekletilen mallar
üremez. Bu mallar ancak halkın durumunun iyileştirilmesi, haklarının
kendilerine verilmesi ve hayat yüklerinin karşılanması halinde çoğalır ve artış
gösterir. Bu mallar sayesinde halkın durumu düzelir, idare bununla süslenir,
hayat bununla güzelleşir, şeref ve kuvvet bununla pekişir. O halde
hazinelerinde gerçekten mal biriktirmek istiyorsan, bu malları İslam'ın ve
Müslümanların mamur olması için harcamalısın. Aynı zamanda bu mallardan
Müminlerin emirinin dostlarına bol miktarda vermelisin, zira bu onların
hakkıdır. Bundan başka idaren altındaki halka hisselerini vermelisin ve onların
geçimlerini, işlerinin düzeltilmesini üstlenmelisin. İşte bunları yaptığın
takdirde, nimetler elinde kalır ve Allah'tan daha fazlasına hak kazanırsın.
Ayrıca haraç vergisini almak, halktan vergi toplamak ve görevini kolayca yapmak
hususlarında daha muktedir olursun. Adalet ve ihsanını herkese teşmil ettiğin
takdirde onlar sana daha kolay itaat eder ve her istediğini gönül rahatlığı
içerisinde yaparlar. Bu konuda sana tarif ettiğim hususları yapmakta gayretli
ol, ayrıca bu konuda aldığın tedbir çok büyük olsun, çünkü maldan geri kalacak
olan ancak Allah yolunda harcanan kısımdır. Bu arada şükreden kimseleri
şükürlerine karşılık mükafatlandır.
Dünya
ve dünya gururu, sana ahiret korkusunu unutturmasın, aksi takdirde üzerine
düşen hakları hafife alarak ihmal etmeğe başlarsın. Bir kimsenin üzerine düşen
hakları ihmal etmesi onu tefrite götürür, tefritin sonu ise helak olmaktır.
Yaptığın her ameli, seni nimet ve lütuflarıyla kuşatan Allah için yap ve yapmış
olduğun bu amel için O'ndan sevap ümit et. Şükre sarıl ve ona dayan ki, Allah
sana karşı hayır ve ihsanını artırsın; çünkü Allah şükredenleri şükürleri,
ihsanda bulunanları ihsanları nispetinde mükafatlandırır.
Hiç
bir dini (veya günahı) hakir görme, kıskançlık yapana yardım etme, fasık ve
facire merhamet gösterme, nanköre iyilikte bulunma, düşmana dalkavukluk etme,
koğuculuk yapam tasdik etme, hain kimseyi de emin kabul etme ... Fasıkı dost
edinme, yoldan sapmışın peşine takılma, ikiyüzlüyü övme, hiç bir insam hakir
görme, dilenen fakiri boş çevirme, batıla icabet etme, muziplik yaparak
güldüren kimseye bakma ... Vaadinden dönme, cahilce ve beyinsizce davranma, fas
ık ve facirlerden korkma, öfkeni açığa vurma, şımarık ve kendini beğenmiş bir
şekilde yürüme ... Ahireti arama hususunda haddi aşma (veya gevşek davranma),
günlerini gazap ve azar içerisinde geçirme, zalimin zulmüne ondan korkarak veya
müsamaha göstererek göz yumma, ahiretin sevabım dünyada bekleme.
Fakihler
ile sık sık müşavere et, devamlı surette bilimle muamele et. ..
Tecrübe,
akıl, fikir ve hikmet sahibi kimselerden faydalan, istişare edeceğin kimselerin
arasına zimmileri ve diğer milletlere mensup olanları sokma ve onların
sözlerini de kabul etme; çünkü onların vereceği zarar faydalarından daha
çoktur.
Bilmelisin
ki, idaren altındaki halkın işlerine yönelmeni, cimrilik kadar hiç bir şey
çabuk ifsat edemez; çünkü haris olduğun takdirde çok alır, az verirsin, böyle olunca
da işlerin nadiren düzgün gider. Ayrıca halk, mallarından elini çektiğin ve
kendilerine karşı zulmü terk ettiğin zaman sana sevgi besler. Aynı zamanda
dostlarının sevgideki sadakatleri senin onlara ihsanda bulunmana ve onlara
güzel bahşişler vermene bağlıdır. Bunun için cimrilikten çok sakın.
Bilmelisin
ki, insanın Allah'ına karşı yapmış olduğu ilk isyan cimriliktir , isyan eden
kimse ise perişan olmuş demektir. İşte bu husus şu ayette bildirilmektedir: ''
••• Kim nefsinin (mala olan) hırsından ve cimriliğinden korunursa, işte onlar
kurtulanların ta kendileridir.'' (Haşr, 9).
Bütün
Müslümanlar için niyetinden bir pay ve nasip ayır. Şunu iyice bil ki, cömertlik
kulların yapmış oldukları amellerin en değerlisidir; bunun için cömertliği
kendinde huy haline getir, cömertlik yolunu hak doğrultusunda aç, amel ve
meslek bakımından cömertliğe razı ol. Askerlerin durumlarını adlarının kayıtlı
olduğu defterlerden araştırıp öğren ve onlara bol miktarda erzak ver, hatta
maaşlarını o derece artır ki, bu sayede Allah onların ihtiyaçlarını gidermiş
olsun. İşte bu şekilde hareket ettiğin takdirde onlar senin için bir kuvvet
olur ve gönülleri sana itaat ederken samirniyet ve neşe ile dolar.
Saltanat
sahibi olan bir kimseye saadet olarak askerlerine ve halkına karşı adalet,
himaye, insaf, yardım, şefkat, iyilik ve bolluk sağlamak gibi hususlarda rahmet
olması yeterlidir.
İki
kötü durumla karşılaştığın zaman bunlardan kötü olamm, diğer tarafın faziletini
düşünerek gidermeğe çalış. Bu şekilde hareket ettiğin takdirde Allah'ın izniyle
kurtuluşa erersin.
Bilmelisin
ki, adaletle hükmetmenin Allah katındaki değeri büyüktür ve bu değere hiç bir
şey denk değildir; çünkü adalet Allah'ın yeryüzündeki insanların durumlarını
ölçtüğü bir terazisidir. Hüküm ve diğer sahalarda adaleti yerine getirmekle
halkın durumu düzelir, yol emniyeti sağlamr, mazlum hakkım zalimden tam olarak
alır, ayrıca diğer insanlar da haklarını kolaylıkla alırlar, hayat güzelleşir,
halk idarecisine karşı itaat hakkım ifa eder, Allah afiyet ve selamet bahşeder,
din ayakta durur, şeriat ve kanunlar kendi mecralarında yürürler.
Allah'ın
emirlerini tatbik hususunda sert davran ve iftiradan sakın.
Allah'ın
bir kısım suçlar için tayin ettiği cezaları uygulamakta devamlı ol, fakat bu
cezaları uygulamada acele etmekten sakın. İç sıkıntısından ve endişeden uzak
olmağa çalış ... Suçluların yeminiyle iktifa et, kendi tecrübenden faydalan.
susarken uyanık ol, konuşurken doğru söyle ... Hasma karşı insaflı davran.
şüpheli noktalarda tevakkuf et, ispat hususundaki delilleri iyice tespite çalış
... İdaren altındaki birini cezalandırmak istediğin zaman himaye ve müsamaha
gibi düşünceler veya herhangi bir kimsenin seni ayıplaması onu cezalandırmana
mani olmasın, bu hususta acelecilik yapma, temkinli hareket et. .. İyi mülahaza
et ve yaptığın işin akıbetini düşün, tefekkür içerisinde bulun, ibret aL ..
Rabb'ine karşı mütevazı ol, idaren altında bulunan bütün halka merhametli
davran ve hakkı kendi üzerine hakim kıl.
Haksız
yere ve hafife alarak kan dökmeğe kalkışma, çünkü dökülen kanların Allah
katındaki yeri çok büyüktür. Ayrıca halkın hayat dengesini sağlayan haraç
gelirinin üzerinde dikkatle dur. Allah'ın İslam için şeref ve üstünlük.
Müslümanlar için kuvvet ve bolluk, hem kendisinin ve hem de Müslümanların
düşmanları için zillet ve kin, Müslümanların muhalifleri olan kafirler için
zillet ve hakirlik sebebi kıldığı bu haracı, taraftarların arasında hiçbir
ayırım yapmadan hak, adalet ve eşitlik esaslarına göre dağıt. Ayrıca şerefinden
dolayı şerefliyi, zenginliğinden dolayı zengini, katipleri, çevrende topladığın
seçkin kimseleri ve aile mensuplarını dağıttığın bu haraçtan mahrum etme.
Haraç
vergisine tabi olanlardan takatlerinin üstünde haraç alma, hak ve adalet
sınırını aşan emirler teklif etme. Aynı zamanda hak ve hakikatin acısım bütün
halka tattır. İşte bu, onların birbirlerine karşı olan dostluk ve
muhabbetlerini daha çok pekiştirir. Bu halkın rızasını elde etmek için de çok
gereklidir.
Bilmelisin
ki, valilik görevini kabullenmekle halkın hazinedarı, muhafızı ve çobam
(idarecisi) oldun. Diğer taraftan hizmetinde bulunduğun halkın başkanlığım ve
çobanlığım yaptığın için onlara, "idare edilen halk" manasında
"raiye" adı verilmiştir. Bu itibarla onların sana kudretleri
dahilinde istemeden verdikleri malları alır, sonra tekrar bunları onların
iyiliğine olan hususlar, onları ayakta tutan temel meseleler ve bükülen
bellerini doğrultmak gibi lüzumlu olan yerler için harcarsın. Ayrıca onların
üzerine memur tayin etmek istediğin zaman görüş sahibi, tedbirli, tecrübeli,
namuslu, işinden anlayan, siyaset ve iffet bilgisi olan kimseleri tayin et. Bu
arada yiyecek hususunda halka bolluk sağla. Zira bu, üstlendiğin görevin icabı,
yerine getirmen gereken haklardandır. Hiçbir şey seni bundan uzak tutmasın ve
hiç bir engel seni bundan menetmesin. Eğer bunu yapmayı tercih eder ve görevini
yerine getirirsen, Rabb'in tarafından nimetin artırılmasını ve hizmetinden
dol<\yı halkından hakkında iyi şeyler söylemesini isteyebilirsin. Ayrıca bu
sayede halkın sana karşı olan sevgisini korur, halkın iyileşmesine yardım etmiş
olur ve memleketinde birtakım hayır işlerini de yapmayı planlamış olursun.
Böylece bulunduğun taraf bayındır hale gelir ve elinde bulundurduğun bölgelerde
bolluk görülür, haraç vergilerin artar, dolayısıyla malların çoğalır. Bu sayede
ordunu elinde tutmak imkamna sahip olur ve halka bol miktarda bahşişler
dağıtarak onları kendinden memnun etme fırsatım elde edersin. Aynı zamanda
düşmanının gözünde siyaseti beğenilen ve adaletinden memnun kalınan bir kimse
haline gelir ve bütün işlerinde adalet, kuvvet, tedarik sahibi bir kişi
olursun. O halde bu hususta yarış ve hiç bir şeyi buna tercih etme ki, Allah'ın
izniyle yapmış olduğun işin neticesinde övülmeye layık olasın.
Görev
sınırlarının içerisinde bulunan her bölgeye, el altından sana amilleri hakkında
haber verecek ve onların gidişatlarım, yapmış oldukları hareketleri bir
mektupla bildirecek emin kimseler tayin et ki, her amilinin yanında bizzat
bulunmuş ve onların yapmış oldukları işleri gözlerinle yakinen görmüş gibi
olasın. Ayrıca amillerine bir iş emretmek istediğin zaman o işin akıbetini iyi
düşün. Eğer akıbetinde emniyet ve selamet görür, iyi bir çare olduğuna inamr ve
güzel bir şey yaptığına kani olursan o işi yap, aksi takdirde yapmaktan uzak
dur ve o iş hakkında basiret ve bilgi sahibi kimselere müracaat et ve bundan
sonra hazırlığım yap; çünkü çoğu zaman kişi arzusuna boyun eğerek bir işe
girişir, fakat o iş onu şaşırtır ve yolunu saptırır. Eğer kişi o işin akıbetini
düşünmez ise kendisini tehlikeye atar ve işi altüst olur. Yapmak istediğin her
şeyde ihtiyatlı ol ve Allah'ın yardımından sonra kuvvetle o şeye sarıl. Bütün
işlerinde Allah'tan sık sık istiharede bulun. Gününün işini o gün bitir,
yarınına bırakma ve işini daha çok bizzat kendin yapmağa çalış; çünkü yarının
öyle işleri ve hadiseleri vardır ki, yarına bırakmış olduğun bu günün işlerini
yapmana mani olur.
Bilmelisin
ki, bugün geçtiği zaman içindekilerle birlikte geçer, eğer bugünün işini yarına
bırakırsan iki günün işi üzerine yığılmış olur ve bu seni meşgul edeceğinden o
işi yapamamana yol açar; ama her günün işini gününde yaparsan nefsini ve
bedenini rahata kavuşturmuş, saltanata ait olan idari işlerini sağlamlaştırmış
olursun.
Gönül
safiyetlerini yakın olarak bildiğin, işlerine samimi ve halisane bir şekilde
yardım etmek istediklerini, sana karşı sevgi beslediklerini gördüğün yaşlı,
temiz, hür kimseleri araştırıp bul ve onları kendin için dost edin, onlara
ihsanda bulun.
İhtiyaç
içerisinde bulunan hanelerin halklarını araştır, onların geçim yüklerini üstlen
ve durumlarını öyle düzelt ki, bir daha ihtiyaçları için sıkıntıya düşmesinler.
Ayrıca fakirlerin, miskinlerin, davasını sana kadar getiremeyecek olan güçsüz
mazlumların, hakkım arayacak kadar bilgisi olmayan zavallıların işleriyle
bizzat kendin ilgilen ve onları ısrarla araştırıp bulmaya çalış. Ayni zamanda
bu tür kimselerin araştırılmasını idaren altında bulunan dürüst kişilere bırak
ve Allah'ın onların durunılarını iyileştirmek istediği tarzda onların halini
düzeltmen için bu kişilere, o tür kimselerin ihtiyaçlarını ve durunılarını sana
bildirmelerini emret.
İhtiyaç
sahibi fakirleri, onların yetim ve dullarını araştır, ayrıca merhamet ve iyilik
hususunda Müminlerin Emiri'ne -Allah kendisini aziz eylesin- uyarak onlar için
Bey tülmal' den yiyecek ve giyecekler tayin et ki, bu sayede Allah onların
durumlarını iyileştirsin ve sana bereket ve bolluk nasip etsin. Ayrıca muhtelif
sınıflar için de Beytülmal'den hisseler ayır ve öncelikle maaş defterlerine
Kur'an'ı tam ezberleyenler ile çoğunu ezberleyenlerin isimlerini kaydet.
Müslümanların hastaları için barınacak evler (hastaneler) yap, onlar için
merhametle davranacak hizmetçiler ve hastalıklarını tedavi edecek tabipler
tayin et, Beytülmal' den israfa kaçmamak şartı ile onların arzularını
karşılamağa çalış.
Yine
bilmelisin ki, insanların haklarını vermek ve onların en üstün ve ideal olan
arzularını yerine getirmek yetmez; onları memnun ve hoşnut etmek için daha
fazlasını elde etmek ve kendilerinden daha güzel bir davranış beklemek
arzusuyla ihtiyaçlarını kendi valilerine götürmelerine imkan sağlamak gerekir.
çoğu zaman halkın işleriyle meşgulolan kimsede işlerinin çokluğu yüzünden bir
bıkkınlık meydana gelir, hatta başına gelen bir takım meşakkat ve sıkıntılar
onun fıkrini ve zihnini halkla ilgilenmekten alıkor. Şunu iyi bilmek gerekir
ki, adalete rağbet gösteren, adalete dayanan işlerin güzelliğini dünyada
kavrayan ve bundan doğacak olan ahiret sevabının faziletini bilen bir kimse hiç
bir zaman kendisini Allah'a yaklaştıracak olan şeyleri istiskal ederek O'nun
rahmetini isteyen kimse gibi olmaz.
Halkın
yanına girmelerine sık sık izin ver, yüzünü onlara göster. Azalarını teskin et
(veya muhafızlarının onlara müsamahalı hareket etmelerini temin et), onlar için
merhamet kanatlarını ser.... Sevincini onlar için açığa vur, konuşurken ve bir
şey sorarken onlara karşı yumuşak ol, fazilet ve cömertliğin ile onlara
şefkatli davran.
Bir
şey verdiğin zaman başa kakmadan ve tefrik etmeden cömertlik ve gönül hoşluğu
ile karşılığında iyilik ve ecir beklemek suretiyle ver. Zira bu şekilde verilen
bahşişler ve hediyeler Allah'ın izniyle karlı bir ticaret olacaktır.
Gördüğün
dünya hadiselerinden, senden önce gelen ve geçmiş çağlarda helak olmuş
milletlerin başlarında bulunan başkan ve hükümdarlardan ibret al, sonra da
bütün ahvalinde Allah'ın emrine sarıl, O'nun sevdiği şeylerin sınırında dur,
şeriat ve koyduğu kanunlara göre amel et. Dinini ve Kitab'ım ayakta tutmağa
çalış, bunlara ters düşen şeylerden uzak dur ve Allah'ın gazabına davet eden
şeylere karşı koy.
Amillerin
tarafından toplanacak ve harcanacak olan malları iyice araştırıp tammağa çalış,
haram mal toplamaktan ve topladıklarını da müsrifçe harcamaktan sakın.
Sık
sık alimler ile otur kalk, onlarla müşavere et ve onların arasında bulunmağa
çalış. Tek arzun ilahi kanunlara tabi olmak ve onları yerine getirmek, işlerin
iyilerini ve üstün olanlarını tercih etmek olsun. Ayrıca yanına girip
çıkanların ve kendin için seçtiğin has kimselerin senin nazarında en iyisi,
sende gördüğü bir ayıbı ve kusurunu korkarak tenha bir yerde söylemekten ve
bildirmekten çekinmeyen kimse olsun. İşte böylesi kimseler senin en samimi öğüt
veren dostların ve yardımcılarındır. Yakımnda bulunan amillerine, bu arada
katiplerine bir bak. Bu katiplerinden her birine, idaren altında bulunan
bölgelerin ve burada yaşayan halkın işlerini, amillerinin ihtiyaçlarım, kendi
mektuplarını ve müşavere edecekleri hususları sunmak üzere huzuruna girmeleri
için her gün muayyen bir vakit ayır. Sonra onların sunacakları şeylere kulak
ver, gözünü aç, idrak ve aklım bunlara yönelt. Ayrıca sunulan şeylere bir daha
göz at ve akıbetini iyi düşün. Hak ve doğruya uygun değilse o işi iyice
araştırmak ve bir bilene sormak üzere geri bırak.
İdaren
altında bulunan halka ve başkalarına karşı yaptığın iyiliği başa kakma, onların
hiç birinden vefa, istikamet ve Müminlerin Emiri'nin işlerine yardımdan başka
hiçbir şeyi kabul etme, yapmak istediğin iyiliği bu esaslar çerçevesinde yap.
İşte bu mektubumu iyice anlamağa çalış, sık sık bu mektubun muhtevası hakkında
düşün ve onu tatbik etmek için gayret göster. Bütün işlerinde Allah'tan yardım
iste ve O'ndan hayırlı kılmasını talep et; zira Allah (C.C.) iyi ve iyilerle
beraberdir. Hayatta aldığın en büyük tavır ve hayatının en üstün değeri
Allah'ın rızasını kazandıracak, dinin için niz am olacak, dininin mensuplarına
vakar ve şeref bahşedecek, zimmiler ile Müslüman millete adalet ve asayiş
sağlayacak şeyler olsun. Allah (CC)'tan sana yardımcı olmasını ve muvaffak kılmasını,
doğru yolu ihsan buyurmasını ve seni korumasını istiyorum.''
*
* *
Tahir'in
oğluna yazdığı bu mektubu halk elden ele dolaştırıp yazmağa başladı ve
dolayısıyla bu mektubun şöhreti çevreye yayıldı; neticede bunu haber alan
Me'mun mektubu istetti ve baştan sona kadar okudu. Sonra Me'mun:
"Ebu't-Tayyib Tahir din ve dünya işlerinden, ayrıca tedbir, görüş,
siyaset, mülk ve halkın ıslahı, saltanat ve halifelere olan itaati korumak,
hilafeti düzeltmek gibi hususlardan hiç bir şeyi atlamak-sızın gayet muhkem bir
şekilde ifade etmiş ve tavsiyede bulunmuştur." dedi. Bundan sonra
Me'mun'un emriyle bu mektup çoğaltılarak etrafta bulunan bütün valilere
gönderildi. İşte bu mektuptan sonra Abdullah üstlenmiş olduğu valilik görevine
başlamak üzere Mısır'a hareket etti. Ayrıca Abdullah kendisine emir ve tavsiye
edilen şeylere tamamen uydu ve hareketlerine bu doğrultuda devam etti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
BU YILIN OLAYLARI
HAKEM'İN OĞLU
ABDURRAHMAN'IN EMİRLİĞE GEÇMESĞİ