İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 194.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

EMİN İLE ME'MUN ARASINDA ÇIKAN ANLAŞMAZLIK

 

Bu yıl Emin minberlerden oğlu Musa için dua edilmesini emretti. Bunun sebebi şu idi:

 

Me'mun'a karşı ahdini bozan ve Tus'tan Irak'a gelen Fadl b. Rebi' bu hareketinin neticesini düşündü ve kendisi hayatta iken Me'mun halifeliğe geldiği takdirde kendisine hayat hakkı tanımayacağı kanaatine vardı. Bu yüzden Emin'i kışkırtmağa başladı ve kardeşi Me'mun'u veliahtlıktan hal' ederek, yerine oğlu Musa'ya bey'at etmesini ve O'nu veliaht tayin etmesini teşvik etti. Aslında Emin'in niyetinde böyle bir şey yoktu. Fadl devamlı surette Me"mun'un hal'ini Emin'e şirin göstermeye çalıştı ve bu işi O'nun gözünde küçültme gayretlerine girişti. Şöyle dedi: "Abdullah (Me'mun) ve Kasım (Mü"temen)'i neye bekliyorsun? Sana onlardan önce bey'at edildi ve onlar bey'at hususunda senden sonradırlar." Fadl'ın bu görüşüne Ali b. İsa b. Mahan, e5-Sindi gibi kişiler de katıldılar. Daha sonra Emin de onların bu fıkrine katıldı.

 

Bu safhadan sonra Emin, Abdullah b. Hazim'i yanına çağırdı ve sabaha kadar bu konuyu görüştü. Abdullah kendisine şunları söyledi: "Ey Müminlerin Emiri! Ahdinden ve sözünden dönen, kendisinden önce gelen halifenin görüşünü reddeden ilk halife olmaktan seni uyarıyorum." Bunun üzerine Emin Abdullah'a şöyle dedi: "Sus! Abdülmelik'in görüşü senin görüşünden hem üstün ve hem de daha mükemmeldir. O: ''Bir ormanda iki erkek aslan bir arada bulunmaz. '' dedi."

 

Emin bundan sonra kumandanlarını topladı ve Me'mun'un veliahtlıktan hal' edilmesi hususunu onlara arzetti. Fakat kumandanlar Me'mun'un halini kabul etmediler, ancak bir grup Emin'i destekledi. Bundan haberdar olan Huzeyme b. Hazim, Emin'e şunları söyledi: "Ey Müminlerin Emiri! Yüzüne karşı yalan söyleyen sana nasihat etmiş sayılmaz, doğruyu söyleyen de sana hıyanet etmez. Hal' hususunda kumandanlarda cür'et fikrini uyandırma, yoksa seni de halifelikten hal' ederler. Onları ahdi bozmağa zorlama, aksi takdirde sana karşı olan ahit ve bey'atlerini bozmağa kalkışırlar; çünkü ahdini bozan rezil olur ve mutlaka hıyanete maruz kalır."

 

Bundan sonra Emin, Ali b. İsa b. Mahan'a döndü ve kendisine tebessüm ettikten sonra: "Bu devletin naibi olan sen, imamına (halifene) karşı koymaz ',"e O'na olan itaatini gevşetmezsin." Dedi ve Ali b. İsa'yı daha önce getirmediği yüksek bir mevkie yükseltti. Çünkü Ali b. İsa ile Fadl b. Rebi' Me'mun'un hal'i hususunda Emin'e yardım ediyorlardı. Me'mun'un hal'i hususunda ısrarlı olan Emin bir gün Fadl b. Rebi'e şöyle dedi: "Ey Fadl! Abdullah Me'mun) ile yaşamak mümkün mü? Mutlaka O'nun halifelik adaylığından hal' edilmesi gerekir." Fadl ise Emin'e vaatte bulunuyor ve şöyle diyordu: "Bu hal' işi ne zaman gerçekleşecek? Acaba Me'mun Horasan ve orada bulunanlara hilim olduktan sonra mı? Me'mun'un ilk yapacağı iş, önce bütün valilere birer mektup göndererek kendisi ve Mü'temen'den Sonra Emin'in oğlu Musa'nın emirliği (halifeliği) için dua etmek olacaktır." Mü'temen'in azliyle birlikte bu hal' meselesi Me'mun'a ulaştığı zaman, Emin'in adım tırazdan, sikkelerden sildi ve O'nunla olan muhabere ve posta işlerini kesti.

 

Me'mun'un iyi tavır ve hareketlerini duyan Rafi' b. el-Leys b. Nasr b. Seyyar O'ndan eman istedi, Me'mun bu isteğini kabul etti ve O da Me'mun'un yamna geldi. Daha sonra Tahir b. Hüseyin ile beraber Semerkand'da ikamet eden Herseme Me'mun'un yanına geldi, Me'mun kendisine ikramda bulundu ve muhafız birliğinin başına tayin etti. Emin bunların hepsini yadırgadı ve Me'mun'a karşı bir tedbir olarak, O'nun Rey amili olan Abbas b. Abdullah b. Malik'e bir mektup gönderdi ve bu mektubunda O'nu denemek maksadıyla Rey'de bulunan enteresan fidan (veya hurma tatlısı) çeşitlerini kendisine bir mektupla bildirmesini istedi. Abbas b. Abdullah Emin'in emrini yerine getirdi ve kendisine bir mektupla bu hususta bilgi verdi, fakat bunu Me'mun ve Zü'r-riyaseteyn'den gizli tuttu. Ancak durumdan haberdar olan Me'mun O'nu azlederek kendi adamı olan Hasan b. Ali'yi tayin etti.

 

Bundan sonra Emin Abbas b. Musa b. İsa b. Muhammed b. Ali, İsa b. Ca'fer b. Mansur, Sahibu'l-musalla görevini üstlenen Salih ve Muhammed b. İsa b. Nehik'i Me'mun'a gönderdi ve oğlu Musa'nın uzakta kalması dolayısıyla yalnızlığa terk edildiğini ileri sürerek yanına almasını ve kendisine takdim etmesini istedi. Bu haber Me'mun'a gelir gelmez hemen Rey, Nisabur ve diğer yerlerdeki amillerine birer mektup göndererek onlardan kendilerini kuvvet hazırlığı içinde göstermelerini istedi. Amiller Me'mun'un bu emrini yerine getirdiler. Nihayet Emin'in gönderdiği bu kimseler Me'mun'a geldiler ve Eminin mesajını kendisine tebliğ ettiler. Emin'e bu şekilde hareket etmesini Ali b. İsa b. Mahan öğütlemiş ve Horasanlıların Me'mun ile beraber olduklarını Emin'e O haber vermişti.

 

Emin'in mesajını dinleyen Me'mun, Fadl b. Sehl ile istişare etti ve Fadl b. Sehl kendisine şöyle dedi: "Ali ve Ahmed'in babası Hişam'ı yanına çağır ve O'nunla bu hususta müşavere et." Me'mun, O'nunla istişare ettikten, sonra Hişam kendisine şöyle dedi: "Sen bizden Horasan'dan çıkmamak üzere bey'at aldın. Emin böyle hareket (seni hal' edip oğlu Musa'ya bey' at) ederse, bizim boynumuzda O'na bey'at borcu yoktur. Ey Müminlerin Emiri! Allah'ın rahmeti, bereketi ve selamı sana olsun. Eğer Emin'e karşı harekete geçersen, sana sağ elimle sarılırım; sağ elim kesildiği takdirde sol elimle sarılırım; bu da kesildiği takdirde dilim ile sarılırım. Boynum vurulduğu zaman üzerime düşeni ancak yapmış olurum."

 

Böylece Emin'in isteklerine karşı Me'mun'un direnme azmi kıuvvetlendi. Me'mun, Abbas b. Musa'yı huzuruna çağırdı ve kendisinin gelemeyeceğini bildirdi. Emin'in oğlu Musa'yı da kendisine takdim etmeyeceğini bildirince Abbas b. Musa şöyle dedi: "Ey Emir! Bunun (Musa'yı kendine takdim etmenin) sana bir zararı olmaz. İşte dedem İsa b. Musa hal' edildi, fakat bunun kendisine bir zararı olmadı." Bunun üzerine Zü'r-riyaseteyn ortaya atılarak Abbas b. Musa'ya: "Sus! Senin deden onların elinde esirdi, Musa ise dayılarının ve taraftarlarının arasında bulunmaktadır." dedi.

 

Toplantı dağıldıktan sonra Abbas b. Musa ile başbaşa kalan Zu'r-riyaseteyn O'nu kendine çekti, Mısır'dan bazı yerler ile Mekke'de hac zamanı mevsim emirliğini vermeyi kendisine vaat etti. Bunun üzerine Abbas, Me'mun'a bey'at etti ve bundan sonra Me'mun'a ''İmam'' adı verildi. Bundan sonra Abbas, Me'mun ve taraftarlarına Bağdat'ta olup bitenleri mektupla bildirmeğe başladı.

 

Emin tarafından Me'mun'a gönderilen bu elçiler geri döndüler ve isteklerinin Me'mun tarafından kabul edilmediğini Emin'e bildirdiler. Fadl ve Ali b. İsa, Emin'den Me'mun'un hal'ini ve Musa'ya bey'at edilmesini ısrarla istediler. Bunun üzerine Emin, Me'mun'a bir mektup göndererek bir kısım Horasan bölgelerini terk etmesini ve haberleşme imkam elde etmek için yanında kendisi adına posta ve istihbarat işleriyle görevli birisinin bulunmasını istedi. Emin'in gönderdiği bu mektup üzerine Me'mun hemen yanında bulunan seçkin insanlar ve kumandanlarıyla istişare etti. Kumandanlar daha büyük bir tehlikeden sakınmak için Emin'in bu nahoş tekliflerinin kabul edilmesini tavsiye ettiler. Bunun üzerine Hasan b. Sehl şöyle dedi: "Emin'in, hakkı olmadığı halde bir takım şeyler istediğini biliyorsunuz değil mi?" Onlar:

 

"Evet, biliyoruz; zaten isteklerine O'nu durdurmak için katlanıyoruz." dediler. Bu defa Hasan b. Sehl: "Bu isteklerini kabul ettikten sonra, O'nun duracağına ve başka şeyler istemeyeceğine emin olabilir misiniz?" dedi. Onlar:

 

"Hayır, emin olamayız." diye cevap verdiler. Hasan b. Sehl bu defa: "Eğer başka şeyler isterse ne yapacaksınız?" diye sordu. Kumandanlar: "Karşı kor ve engeloluruz." dediler. Bunun üzerine Hasan b. Sehl, şöyle konuştu: "İşte bu davranışınız hukemadan duymuş olduğumuz şu söze aykırıdır: ''Meydana gelecek kötülüğü bu günden bertaraf ederek akıbeti düzeltmeğe çalış. Yarın seni tehlikeye atacak olan bu günün sulh ve sükununu arama''."

 

Me'mun, Zü'r-riyaseteyn'e dönerek: "Sen ne dersin?" diye sordu. Zü'rriyaseteyn şunları söyledi: "Allah seni başarılı kılsın! Emin'in, senin kuvvetinle seni takip edeceğinden ve bu kuvvetle üzerinde hakimiyet kuracağından emin misin? Belki hükema bu sözle, akıbetin iyi netice vermesini isteyen sizler için bir takım külfetlere tahammül etmenizi işaret etmiştir. "

 

Bunun üzerine Me'mun: "Acil rahatı tercih etmek, dünya ve ahiretin güzel akıbetini bozar." dedi ve Emin'in isteklerini kabul etmedi. Bundan sonra Me'mun güvendiği birisini sınıra gönderdi ve ülkesine hiç bir kimsenin girmesine fırsat vermemesini, ancak kendisi tarafından güvenilen kimselerin girmesine müsaade etmesini istedi. Ayrıca Horasanlıların gönüllerini korku ve rağbetle kendine çekerek bütün yolları güvendiği kimseler vasıtasıyla kontrol altına aldı. Böylece tanıdıklar ve kendisine girme müsaadesi verilenler ile belli tacirler hariç, hiçbir kimsenin Horasan'a girmesine imkan ve fırsat verilmediği gibi Horasan'a girip çıkan bütün mektuplar da sıkı bir kontrole tabi tutuldu.

 

Bir rivayete göre Emin, bazı Horasan bölgelerini istemek için Me'mun'a bir mektup göndermek istemişti. Bunu duyan İsmail b. Sabih, Emin'e şunları söyledi: "Ey Müminlerin Emiri! Böyle bir mektup Me'mun'un kuşkusunu artırır ve O'nu uyarıro Bence, kendisine yaklaşmak istediğini, halifelik işinde yardımlarından faydalanacağım ve kendisine ihtiyacın olduğunu, ayrıca yapmış olduğun şeyler hakkında görüşlerine müracaat edeceğini, bunun için de yanına gelmesinin gerektiğini bildiren bir mektup göndermen daha uygun olur. "

 

Emin, İsmail b. Sabih'in düşünceleri doğrultusunda bir mektup yazdı ve bu mektubu bir grupla yola çıkardı. Ayrıca mektubun tez elden Me'mun'a ulaştırılmasını emretti ve bu grupla birlikte bol miktarda hediyeler gönderdi. Emin'in gönderdiği grup mektubu Me'mun'a sundular. Me'mun mektubu okuduğu zaman çevresinde bulunan ve kendisine yakın olan kimseler Emin'in isteklerini kabul etmesini tavsiye ettiler ve bu kabul edişte umumi ve hususi bir çok maslahatın bulunduğunu kendisine bildirdiler.

 

Bunun üzerine Me'mun, Zü'r-riyaseteyn'i yanına çağırdı ve mektubu bir de O'na okuttu. Kendisiyle istişarede bulunan Zü'r-riyaseteyn Horasan'dan ayrılmamasını ve Emin'e yaklaşmamasını tavsiye etti. Bunun üzerine Me'mun şunları söyledi: "Benim Emin'e karşı koymam mümkün değildir, çünkü malların çoğu yanında ve kumandanların ekserisi O'nun tarafındadır. Bugün insanlar dirhem ve dinara meyletmekte, ahitlerini korumaya pek rağbet etmemektedirler. Emin'in isteğine karşı koymam için herhangi bir kuvvete malik değilim. Şu anda Cigaveyh itaatten çıkmış durumda, Tübbet Beyi Hakan bağlılığını koparmış vaziyette, Kabul Beyi baskın yapma hazırlığı içinde ve İtradbende Beyi de vergisini ödememektedir. Ben şu anda bunların hiçbirinden yakamı kurtaracak durumda değilim ve içinde bulunduğum durumdan sıyrılarak Türk Hakan'ına katılmak, O'nun himayesinde kalmak istiyorum. Belki kendimi böylece güvence altına almış olurum."

 

Me'mun'un bu sözlerine karşı Zü'r-riyaseteyn de şunları söyledi: "Ahdi bozmanın akıbeti çok fena olur, zulmün geride bıraktığı iz güvensizlik meydana getirir. Nice mağluplar zamanla galip hale gelirler. Zafer sayının azlığına ve çokluğuna bağlı değildir. Ölmek, zulme boyun eğmek ve zillet içinde yaşamaktan daha kolaydır. Ben senin, gövdesinden kopmuş bir baş gibi kumandan ve askerlerinden ayrılıp kardeşin Emin'in yanına gitmeni uygun bulmuyorum. Eğer böyle yaparsan O'nun sade bir vatandaşı olma durumuna düşersin ve savaşmak hususunda kendini mazur gösterecek bir gayrette bulunmadığın için de senin üzerindeki hükmü devam edecektir. Önce Cigaveyh ve Hakan'a birer mektup göndererek onların kendi memleketlerinin başında kalmalarını sağla, Kabul Beyi'ne Horasan'dan hediyeler göndererek onunla sulh andlaşması yap, İtrMbende Beyi'nden de şimdilik vergi almayı bırak. Bundan sonra taraftarlarını toplayarak askerlerinle birleştir, piyade ve süvarileri karşı tarafla vuruştur. Eğer muzaffer olursa ne ala, aksi takdirde Türk Beyi Hakan'a iltihak eder ve himayesine girersin. "

 

Me'mun, Zü'r-riyaseteyn'in söylediklerinin doğruluğunu tasdik etti ve O'nun görüşü doğrultusunda hareket ederek önce başkaldıran bu beyleri razı kıldı, sonra askerlerini bir araya getirerek yanında topladı ve Emin'e şu mealde bir mektup gönderdi: ''Müminlerin emirinin (Emin'in) mektubu bana ulaştı. Ben O'nun valilerinden ve yardımcılarından birisiyim. Harun er-Reşid bana bu suğur (uç bölge)'da kalmamı emretti. Hayatım hakkı için söylüyorum; benim burada kalmam, Müminlerin Emiri'nin yanına gitmemem, hem Müslümanlar ve hem de kendisi için daha faydalıdır. Gerçi Müminlerin Emiri'nin yakımnda bulunmak suretiyle Allah'ın O'nun üzerindeki nimetini müşahede ederek bana sevinme fırsatı doğuyor ise de, Müminlerin Emiri isterse beni vazifemde bırakır ve yanına gelmekten affeder.''

 

Emin, Me'mun'un gönderdiği bir mektubu okuyunca isteklerini yerine getirmeyeceğini anladı ve daha önce anlatıldığı üzere, bazı Horasan bölgelerini terk etmesi için bir mektup daha gönderdi. Me'mun, Emin'in isteklerini kabullenmekten çekinince, bu defa reddedilen istekleri hususunda Me'mun ile münazara etmek üzere bir grup gönderdi. Ancak bunlar Rey' den öteye gidemediler ve Me'mun'un almış olduğu tedbirleri çok sağlam buldular, hatta sefer ve ikamet hallerinde haber almak ve haber vermek hususunda sıkı bir kontrole tabi tutuldular. Zaten halkın arasına haber yaymak için hazırlanmışlardı; fakat Me'mun onlara bu fırsatı vermedi. Bu grup geri dönünce gördüklerini baştan aşağı Emin'e anlattılar.

 

Bir rivayete göre Emin, Me'mun'u hal' etmeye karar verdiği zaman -ki bunu O'na şirin gösterenler Ali b. İsa b. Mahan ile Fadl b. Rebi' idiYahya b. Süleym'i yanına çağırdı ve bu hususta kendisiyle istişarede bulundu. Bunun üzerine Yahya b. Süleym şunları söyledi: "Ey Müminlerin Emiri! Daha önce Harun yazdığı ahitnamede Me'mun için bey'at sözü verdi ve bu ahitnameye şartlar koydu, yeminler aldı; hal böyle iken sen nasıl bu şekilde hareket edebilirsin?" Yahya b. Süleym'in bu sözlerine karşılık Emin de şunu söyledi:

 

"Harun er-Reşid'in Me'mun hakkındaki görüşü ani olmuştur ve isabetsizdir; çünkü Ca'fer b. Yahya bir hile ile Harun'u böyle bir görüşe yönlendirmiştir. Bizim için şu anda faydalı olan durum, hemen Me'mun'u hal' edip veliahtlıktan uzaklaştırmaktır." Emin'in bu tavrı karşısında Yahya b. Süleym şu fikirleri beyan etti: "Görüşünüz Me'mun'u hal' etmek ise, bunu açığa vurmayın, çünkü askerler bunu hoş karşılamazlar. Onları ve kumandanları kademe kademe çağırır ve hediyeler vermek suretiyle kendinize ısındırırsınız. Ayrıca Me'mun'un taraftarlarını ve güvendiği kişileri dağıtmağa çalışırsınız ve onları çeşitli mallar vermek suretiyle kendinize yaklaştırırsınız. Böylece kuvvetini zayıflatıp adamlarını elinden çektikten sonra kendisine yanınıza gelmesini emredersiniz. Eğer Me'mun isteğinize uyarak yanınıza gelirse, istediğiniz gerçekleşmiş olur; eğer gelmekten çekinirse, sınırının kuşatıldığı ve kuvvetinin sarsıldığı bir durumda O'nu elinize geçirmiş olursunuz." Bunun üzerine Emin Yahya b. Süleym'e: "Sen lüzumsuz konuşan bir hatipsin, isabetli görüş sahibi değilsin. Kalk, git buradan, mürekkep ve kalemlerinin başına dön." dedi.

 

Zü'r-riyaseteyn (Fadl b. Sehl), Bağdat'ta kendisine güvenebileceği kişiler edinmişti ve bunlarla mektuplaşıyordu. Fadl b. Rebi' ise bütün yolları kontrol altına almıştı. Zü'r-riyaseteyn'in güvendiği kimselerden birisi Bağdat'ta meydana gelen yeni bir hadiseyi mektupla O'na bildirmek istediği zaman bu mektubu bir kadınla yola çıkamdı ve mektubu kadının bindiği bineğin palanındaki ağacın içine gizlerdi. Böylece kadın bir köyden başka bir köye gider gibi yoluna devam eder ve mektubu Zü'r-riyaseteyn'e ulaştmrdı. Fadl b. Rebi'. Me'mun'un hal'i konusunda ısrar edince, Emln O'nun ısrarı karşısında oğlu Musa'ya Safer 194 (Kasım 809)'de, bir rivayete göre de Rebiyülevvel 195 (Aralık 810)'de bey'at etti. Ayrıca Emin, oğlu Musa'ya, ''en-Natık bi'l-hakk (doğruyu söyleyen)'' adını verdi ve Me'mun ile Mü'temen'in adlarının minberlerde okunmasını yasakladı. Hatta Mciplerden birini Kabe 'ye gönderdi ve Harun er-Reşid'in daha önce Emin ve Me'mun'a bey'at ederek bıraktığı yazılı kağıtları getirtti. Fakat bunları Fadl b. Rebi' yırtıp attı.

 

Emin'in bu yaptıklarından haberdar olan Me'mun, Zü'r-riyaseteyn'e: "İşte bunlar görüşle bilinecek hususlardır, hak tarafında olmamız bize yeter.'' dedi. Bu arada Me'mun adına minberlerde okunan duanın bırakıldığını ve bu haberin Me'mun tarafından doğrulandığını gören Zü'r-riyaseteyn ilk tedbir olarak Me'mun'un Rey ve civarındaki askerlerini bir araya toplamasını ve bunları yiyecek ve diğer şeylerle desteklemesini ileri sürdü. Bu sırada Rey civarındaki bölgelerde kıtlık bulunması sebebiyle, Me'mun buralarda bulunan askerlerin isteklerini fazlasıyla yerine getirdi. Böylece refaha kavuşan bu askerler taşkınlık edip sağa sola saldırmadılar. Bundan sonra Me'mun, kumandan ve askerlerinden bir kısmını kumandasına teslim ettiği Ebu'l-Abbas Tahir b. Huseyn b. Mus'ab b. Zurayk b. Es'ad el-Huza'l'yi onların başına emir olarak gönderdi. Ebü'l-Abbas sür'atli bir yürüyüşle Rey'e geldi ve burada konaklamağa başladı. Bu arada silahları bırakıp, hayvanları otlamağa saldı.

 

Emin ise, İsmet b. Hammad b. Salim'i bin kişilik bir kuvvetle Hemedan'a sevk etti ve öncü birliği Save'ye göndermesini, kendisinin ise Hemedan'da kalmasını emretti. Bu arada Fadl b. Rebi' ile Ali b. İsa b. Mahan, Me'mun ile savaşması için Emin'i kışkırımağa devam ettiler. Oğlu Musa'ya bey'at eden Emin O'nu Ali b. İsa'nın terbiye ve himayesine bıraktı. Ayrıca Emin, Sahibu'ş-şurta görevine Muhammed b. İsa b. Nehik'i, muhafız birliğinin başına Osman b. İsa b. Nehik'i ve mektupçuluk işlerine de Sahibu'l-musalla görevini yürüten Ali b. Salih'i tayin etti.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

TUNUSLULARIN İBN AĞLEB'E KARŞI ÇIKMALARI