İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
EMİN İLE ME'MUN ARASINDA
ÇIKAN ANLAŞMAZLIK
Bu
yıl Emin minberlerden oğlu Musa için dua edilmesini emretti. Bunun sebebi şu
idi:
Me'mun'a
karşı ahdini bozan ve Tus'tan Irak'a gelen Fadl b. Rebi' bu hareketinin
neticesini düşündü ve kendisi hayatta iken Me'mun halifeliğe geldiği takdirde
kendisine hayat hakkı tanımayacağı kanaatine vardı. Bu yüzden Emin'i
kışkırtmağa başladı ve kardeşi Me'mun'u veliahtlıktan hal' ederek, yerine oğlu
Musa'ya bey'at etmesini ve O'nu veliaht tayin etmesini teşvik etti. Aslında
Emin'in niyetinde böyle bir şey yoktu. Fadl devamlı surette Me"mun'un
hal'ini Emin'e şirin göstermeye çalıştı ve bu işi O'nun gözünde küçültme
gayretlerine girişti. Şöyle dedi: "Abdullah (Me'mun) ve Kasım
(Mü"temen)'i neye bekliyorsun? Sana onlardan önce bey'at edildi ve onlar
bey'at hususunda senden sonradırlar." Fadl'ın bu görüşüne Ali b. İsa b.
Mahan, e5-Sindi gibi kişiler de katıldılar. Daha sonra Emin de onların bu
fıkrine katıldı.
Bu
safhadan sonra Emin, Abdullah b. Hazim'i yanına çağırdı ve sabaha kadar bu
konuyu görüştü. Abdullah kendisine şunları söyledi: "Ey Müminlerin Emiri!
Ahdinden ve sözünden dönen, kendisinden önce gelen halifenin görüşünü reddeden
ilk halife olmaktan seni uyarıyorum." Bunun üzerine Emin Abdullah'a şöyle
dedi: "Sus! Abdülmelik'in görüşü senin görüşünden hem üstün ve hem de daha
mükemmeldir. O: ''Bir ormanda iki erkek aslan bir arada bulunmaz. '' dedi."
Emin
bundan sonra kumandanlarını topladı ve Me'mun'un veliahtlıktan hal' edilmesi
hususunu onlara arzetti. Fakat kumandanlar Me'mun'un halini kabul etmediler,
ancak bir grup Emin'i destekledi. Bundan haberdar olan Huzeyme b. Hazim, Emin'e
şunları söyledi: "Ey Müminlerin Emiri! Yüzüne karşı yalan söyleyen sana
nasihat etmiş sayılmaz, doğruyu söyleyen de sana hıyanet etmez. Hal' hususunda
kumandanlarda cür'et fikrini uyandırma, yoksa seni de halifelikten hal'
ederler. Onları ahdi bozmağa zorlama, aksi takdirde sana karşı olan ahit ve
bey'atlerini bozmağa kalkışırlar; çünkü ahdini bozan rezil olur ve mutlaka
hıyanete maruz kalır."
Bundan
sonra Emin, Ali b. İsa b. Mahan'a döndü ve kendisine tebessüm ettikten sonra:
"Bu devletin naibi olan sen, imamına (halifene) karşı koymaz ',"e
O'na olan itaatini gevşetmezsin." Dedi ve Ali b. İsa'yı daha önce
getirmediği yüksek bir mevkie yükseltti. Çünkü Ali b. İsa ile Fadl b. Rebi'
Me'mun'un hal'i hususunda Emin'e yardım ediyorlardı. Me'mun'un hal'i hususunda
ısrarlı olan Emin bir gün Fadl b. Rebi'e şöyle dedi: "Ey Fadl! Abdullah
Me'mun) ile yaşamak mümkün mü? Mutlaka O'nun halifelik adaylığından hal'
edilmesi gerekir." Fadl ise Emin'e vaatte bulunuyor ve şöyle diyordu:
"Bu hal' işi ne zaman gerçekleşecek? Acaba Me'mun Horasan ve orada
bulunanlara hilim olduktan sonra mı? Me'mun'un ilk yapacağı iş, önce bütün
valilere birer mektup göndererek kendisi ve Mü'temen'den Sonra Emin'in oğlu
Musa'nın emirliği (halifeliği) için dua etmek olacaktır." Mü'temen'in
azliyle birlikte bu hal' meselesi Me'mun'a ulaştığı zaman, Emin'in adım
tırazdan, sikkelerden sildi ve O'nunla olan muhabere ve posta işlerini kesti.
Me'mun'un
iyi tavır ve hareketlerini duyan Rafi' b. el-Leys b. Nasr b. Seyyar O'ndan eman
istedi, Me'mun bu isteğini kabul etti ve O da Me'mun'un yamna geldi. Daha sonra
Tahir b. Hüseyin ile beraber Semerkand'da ikamet eden Herseme Me'mun'un yanına
geldi, Me'mun kendisine ikramda bulundu ve muhafız birliğinin başına tayin
etti. Emin bunların hepsini yadırgadı ve Me'mun'a karşı bir tedbir olarak,
O'nun Rey amili olan Abbas b. Abdullah b. Malik'e bir mektup gönderdi ve bu
mektubunda O'nu denemek maksadıyla Rey'de bulunan enteresan fidan (veya hurma
tatlısı) çeşitlerini kendisine bir mektupla bildirmesini istedi. Abbas b.
Abdullah Emin'in emrini yerine getirdi ve kendisine bir mektupla bu hususta
bilgi verdi, fakat bunu Me'mun ve Zü'r-riyaseteyn'den gizli tuttu. Ancak
durumdan haberdar olan Me'mun O'nu azlederek kendi adamı olan Hasan b. Ali'yi
tayin etti.
Bundan
sonra Emin Abbas b. Musa b. İsa b. Muhammed b. Ali, İsa b. Ca'fer b. Mansur,
Sahibu'l-musalla görevini üstlenen Salih ve Muhammed b. İsa b. Nehik'i Me'mun'a
gönderdi ve oğlu Musa'nın uzakta kalması dolayısıyla yalnızlığa terk edildiğini
ileri sürerek yanına almasını ve kendisine takdim etmesini istedi. Bu haber
Me'mun'a gelir gelmez hemen Rey, Nisabur ve diğer yerlerdeki amillerine birer
mektup göndererek onlardan kendilerini kuvvet hazırlığı içinde göstermelerini
istedi. Amiller Me'mun'un bu emrini yerine getirdiler. Nihayet Emin'in
gönderdiği bu kimseler Me'mun'a geldiler ve Eminin mesajını kendisine tebliğ
ettiler. Emin'e bu şekilde hareket etmesini Ali b. İsa b. Mahan öğütlemiş ve
Horasanlıların Me'mun ile beraber olduklarını Emin'e O haber vermişti.
Emin'in
mesajını dinleyen Me'mun, Fadl b. Sehl ile istişare etti ve Fadl b. Sehl
kendisine şöyle dedi: "Ali ve Ahmed'in babası Hişam'ı yanına çağır ve
O'nunla bu hususta müşavere et." Me'mun, O'nunla istişare ettikten, sonra
Hişam kendisine şöyle dedi: "Sen bizden Horasan'dan çıkmamak üzere bey'at
aldın. Emin böyle hareket (seni hal' edip oğlu Musa'ya bey' at) ederse, bizim
boynumuzda O'na bey'at borcu yoktur. Ey Müminlerin Emiri! Allah'ın rahmeti,
bereketi ve selamı sana olsun. Eğer Emin'e karşı harekete geçersen, sana sağ
elimle sarılırım; sağ elim kesildiği takdirde sol elimle sarılırım; bu da
kesildiği takdirde dilim ile sarılırım. Boynum vurulduğu zaman üzerime düşeni
ancak yapmış olurum."
Böylece
Emin'in isteklerine karşı Me'mun'un direnme azmi kıuvvetlendi. Me'mun, Abbas b.
Musa'yı huzuruna çağırdı ve kendisinin gelemeyeceğini bildirdi. Emin'in oğlu
Musa'yı da kendisine takdim etmeyeceğini bildirince Abbas b. Musa şöyle dedi:
"Ey Emir! Bunun (Musa'yı kendine takdim etmenin) sana bir zararı olmaz.
İşte dedem İsa b. Musa hal' edildi, fakat bunun kendisine bir zararı
olmadı." Bunun üzerine Zü'r-riyaseteyn ortaya atılarak Abbas b. Musa'ya:
"Sus! Senin deden onların elinde esirdi, Musa ise dayılarının ve
taraftarlarının arasında bulunmaktadır." dedi.
Toplantı
dağıldıktan sonra Abbas b. Musa ile başbaşa kalan Zu'r-riyaseteyn O'nu kendine
çekti, Mısır'dan bazı yerler ile Mekke'de hac zamanı mevsim emirliğini vermeyi
kendisine vaat etti. Bunun üzerine Abbas, Me'mun'a bey'at etti ve bundan sonra
Me'mun'a ''İmam'' adı verildi. Bundan sonra Abbas, Me'mun ve taraftarlarına
Bağdat'ta olup bitenleri mektupla bildirmeğe başladı.
Emin
tarafından Me'mun'a gönderilen bu elçiler geri döndüler ve isteklerinin Me'mun
tarafından kabul edilmediğini Emin'e bildirdiler. Fadl ve Ali b. İsa, Emin'den
Me'mun'un hal'ini ve Musa'ya bey'at edilmesini ısrarla istediler. Bunun üzerine
Emin, Me'mun'a bir mektup göndererek bir kısım Horasan bölgelerini terk
etmesini ve haberleşme imkam elde etmek için yanında kendisi adına posta ve
istihbarat işleriyle görevli birisinin bulunmasını istedi. Emin'in gönderdiği
bu mektup üzerine Me'mun hemen yanında bulunan seçkin insanlar ve
kumandanlarıyla istişare etti. Kumandanlar daha büyük bir tehlikeden sakınmak
için Emin'in bu nahoş tekliflerinin kabul edilmesini tavsiye ettiler. Bunun
üzerine Hasan b. Sehl şöyle dedi: "Emin'in, hakkı olmadığı halde bir takım
şeyler istediğini biliyorsunuz değil mi?" Onlar:
"Evet,
biliyoruz; zaten isteklerine O'nu durdurmak için katlanıyoruz." dediler.
Bu defa Hasan b. Sehl: "Bu isteklerini kabul ettikten sonra, O'nun
duracağına ve başka şeyler istemeyeceğine emin olabilir misiniz?" dedi.
Onlar:
"Hayır,
emin olamayız." diye cevap verdiler. Hasan b. Sehl bu defa: "Eğer
başka şeyler isterse ne yapacaksınız?" diye sordu. Kumandanlar: "Karşı
kor ve engeloluruz." dediler. Bunun üzerine Hasan b. Sehl, şöyle konuştu:
"İşte bu davranışınız hukemadan duymuş olduğumuz şu söze aykırıdır:
''Meydana gelecek kötülüğü bu günden bertaraf ederek akıbeti düzeltmeğe çalış.
Yarın seni tehlikeye atacak olan bu günün sulh ve sükununu arama''."
Me'mun,
Zü'r-riyaseteyn'e dönerek: "Sen ne dersin?" diye sordu.
Zü'rriyaseteyn şunları söyledi: "Allah seni başarılı kılsın! Emin'in,
senin kuvvetinle seni takip edeceğinden ve bu kuvvetle üzerinde hakimiyet
kuracağından emin misin? Belki hükema bu sözle, akıbetin iyi netice vermesini
isteyen sizler için bir takım külfetlere tahammül etmenizi işaret etmiştir.
"
Bunun
üzerine Me'mun: "Acil rahatı tercih etmek, dünya ve ahiretin güzel
akıbetini bozar." dedi ve Emin'in isteklerini kabul etmedi. Bundan sonra
Me'mun güvendiği birisini sınıra gönderdi ve ülkesine hiç bir kimsenin
girmesine fırsat vermemesini, ancak kendisi tarafından güvenilen kimselerin
girmesine müsaade etmesini istedi. Ayrıca Horasanlıların gönüllerini korku ve
rağbetle kendine çekerek bütün yolları güvendiği kimseler vasıtasıyla kontrol
altına aldı. Böylece tanıdıklar ve kendisine girme müsaadesi verilenler ile
belli tacirler hariç, hiçbir kimsenin Horasan'a girmesine imkan ve fırsat
verilmediği gibi Horasan'a girip çıkan bütün mektuplar da sıkı bir kontrole
tabi tutuldu.
Bir
rivayete göre Emin, bazı Horasan bölgelerini istemek için Me'mun'a bir mektup
göndermek istemişti. Bunu duyan İsmail b. Sabih, Emin'e şunları söyledi:
"Ey Müminlerin Emiri! Böyle bir mektup Me'mun'un kuşkusunu artırır ve O'nu
uyarıro Bence, kendisine yaklaşmak istediğini, halifelik işinde yardımlarından
faydalanacağım ve kendisine ihtiyacın olduğunu, ayrıca yapmış olduğun şeyler
hakkında görüşlerine müracaat edeceğini, bunun için de yanına gelmesinin
gerektiğini bildiren bir mektup göndermen daha uygun olur. "
Emin,
İsmail b. Sabih'in düşünceleri doğrultusunda bir mektup yazdı ve bu mektubu bir
grupla yola çıkardı. Ayrıca mektubun tez elden Me'mun'a ulaştırılmasını emretti
ve bu grupla birlikte bol miktarda hediyeler gönderdi. Emin'in gönderdiği grup
mektubu Me'mun'a sundular. Me'mun mektubu okuduğu zaman çevresinde bulunan ve
kendisine yakın olan kimseler Emin'in isteklerini kabul etmesini tavsiye
ettiler ve bu kabul edişte umumi ve hususi bir çok maslahatın bulunduğunu
kendisine bildirdiler.
Bunun
üzerine Me'mun, Zü'r-riyaseteyn'i yanına çağırdı ve mektubu bir de O'na okuttu.
Kendisiyle istişarede bulunan Zü'r-riyaseteyn Horasan'dan ayrılmamasını ve
Emin'e yaklaşmamasını tavsiye etti. Bunun üzerine Me'mun şunları söyledi:
"Benim Emin'e karşı koymam mümkün değildir, çünkü malların çoğu yanında ve
kumandanların ekserisi O'nun tarafındadır. Bugün insanlar dirhem ve dinara
meyletmekte, ahitlerini korumaya pek rağbet etmemektedirler. Emin'in isteğine
karşı koymam için herhangi bir kuvvete malik değilim. Şu anda Cigaveyh itaatten
çıkmış durumda, Tübbet Beyi Hakan bağlılığını koparmış vaziyette, Kabul Beyi
baskın yapma hazırlığı içinde ve İtradbende Beyi de vergisini ödememektedir.
Ben şu anda bunların hiçbirinden yakamı kurtaracak durumda değilim ve içinde
bulunduğum durumdan sıyrılarak Türk Hakan'ına katılmak, O'nun himayesinde
kalmak istiyorum. Belki kendimi böylece güvence altına almış olurum."
Me'mun'un
bu sözlerine karşı Zü'r-riyaseteyn de şunları söyledi: "Ahdi bozmanın
akıbeti çok fena olur, zulmün geride bıraktığı iz güvensizlik meydana getirir.
Nice mağluplar zamanla galip hale gelirler. Zafer sayının azlığına ve çokluğuna
bağlı değildir. Ölmek, zulme boyun eğmek ve zillet içinde yaşamaktan daha
kolaydır. Ben senin, gövdesinden kopmuş bir baş gibi kumandan ve askerlerinden
ayrılıp kardeşin Emin'in yanına gitmeni uygun bulmuyorum. Eğer böyle yaparsan
O'nun sade bir vatandaşı olma durumuna düşersin ve savaşmak hususunda kendini
mazur gösterecek bir gayrette bulunmadığın için de senin üzerindeki hükmü devam
edecektir. Önce Cigaveyh ve Hakan'a birer mektup göndererek onların kendi
memleketlerinin başında kalmalarını sağla, Kabul Beyi'ne Horasan'dan hediyeler
göndererek onunla sulh andlaşması yap, İtrMbende Beyi'nden de şimdilik vergi
almayı bırak. Bundan sonra taraftarlarını toplayarak askerlerinle birleştir,
piyade ve süvarileri karşı tarafla vuruştur. Eğer muzaffer olursa ne ala, aksi
takdirde Türk Beyi Hakan'a iltihak eder ve himayesine girersin. "
Me'mun,
Zü'r-riyaseteyn'in söylediklerinin doğruluğunu tasdik etti ve O'nun görüşü
doğrultusunda hareket ederek önce başkaldıran bu beyleri razı kıldı, sonra
askerlerini bir araya getirerek yanında topladı ve Emin'e şu mealde bir mektup
gönderdi: ''Müminlerin emirinin (Emin'in) mektubu bana ulaştı. Ben O'nun
valilerinden ve yardımcılarından birisiyim. Harun er-Reşid bana bu suğur (uç
bölge)'da kalmamı emretti. Hayatım hakkı için söylüyorum; benim burada kalmam,
Müminlerin Emiri'nin yanına gitmemem, hem Müslümanlar ve hem de kendisi için
daha faydalıdır. Gerçi Müminlerin Emiri'nin yakımnda bulunmak suretiyle
Allah'ın O'nun üzerindeki nimetini müşahede ederek bana sevinme fırsatı doğuyor
ise de, Müminlerin Emiri isterse beni vazifemde bırakır ve yanına gelmekten
affeder.''
Emin,
Me'mun'un gönderdiği bir mektubu okuyunca isteklerini yerine getirmeyeceğini
anladı ve daha önce anlatıldığı üzere, bazı Horasan bölgelerini terk etmesi
için bir mektup daha gönderdi. Me'mun, Emin'in isteklerini kabullenmekten
çekinince, bu defa reddedilen istekleri hususunda Me'mun ile münazara etmek
üzere bir grup gönderdi. Ancak bunlar Rey' den öteye gidemediler ve Me'mun'un
almış olduğu tedbirleri çok sağlam buldular, hatta sefer ve ikamet hallerinde
haber almak ve haber vermek hususunda sıkı bir kontrole tabi tutuldular. Zaten
halkın arasına haber yaymak için hazırlanmışlardı; fakat Me'mun onlara bu
fırsatı vermedi. Bu grup geri dönünce gördüklerini baştan aşağı Emin'e
anlattılar.
Bir
rivayete göre Emin, Me'mun'u hal' etmeye karar verdiği zaman -ki bunu O'na
şirin gösterenler Ali b. İsa b. Mahan ile Fadl b. Rebi' idiYahya b. Süleym'i
yanına çağırdı ve bu hususta kendisiyle istişarede bulundu. Bunun üzerine Yahya
b. Süleym şunları söyledi: "Ey Müminlerin Emiri! Daha önce Harun yazdığı
ahitnamede Me'mun için bey'at sözü verdi ve bu ahitnameye şartlar koydu,
yeminler aldı; hal böyle iken sen nasıl bu şekilde hareket edebilirsin?"
Yahya b. Süleym'in bu sözlerine karşılık Emin de şunu söyledi:
"Harun
er-Reşid'in Me'mun hakkındaki görüşü ani olmuştur ve isabetsizdir; çünkü Ca'fer
b. Yahya bir hile ile Harun'u böyle bir görüşe yönlendirmiştir. Bizim için şu
anda faydalı olan durum, hemen Me'mun'u hal' edip veliahtlıktan
uzaklaştırmaktır." Emin'in bu tavrı karşısında Yahya b. Süleym şu
fikirleri beyan etti: "Görüşünüz Me'mun'u hal' etmek ise, bunu açığa
vurmayın, çünkü askerler bunu hoş karşılamazlar. Onları ve kumandanları kademe
kademe çağırır ve hediyeler vermek suretiyle kendinize ısındırırsınız. Ayrıca
Me'mun'un taraftarlarını ve güvendiği kişileri dağıtmağa çalışırsınız ve onları
çeşitli mallar vermek suretiyle kendinize yaklaştırırsınız. Böylece kuvvetini
zayıflatıp adamlarını elinden çektikten sonra kendisine yanınıza gelmesini
emredersiniz. Eğer Me'mun isteğinize uyarak yanınıza gelirse, istediğiniz
gerçekleşmiş olur; eğer gelmekten çekinirse, sınırının kuşatıldığı ve
kuvvetinin sarsıldığı bir durumda O'nu elinize geçirmiş olursunuz." Bunun
üzerine Emin Yahya b. Süleym'e: "Sen lüzumsuz konuşan bir hatipsin,
isabetli görüş sahibi değilsin. Kalk, git buradan, mürekkep ve kalemlerinin
başına dön." dedi.
Zü'r-riyaseteyn
(Fadl b. Sehl), Bağdat'ta kendisine güvenebileceği kişiler edinmişti ve
bunlarla mektuplaşıyordu. Fadl b. Rebi' ise bütün yolları kontrol altına
almıştı. Zü'r-riyaseteyn'in güvendiği kimselerden birisi Bağdat'ta meydana
gelen yeni bir hadiseyi mektupla O'na bildirmek istediği zaman bu mektubu bir
kadınla yola çıkamdı ve mektubu kadının bindiği bineğin palanındaki ağacın
içine gizlerdi. Böylece kadın bir köyden başka bir köye gider gibi yoluna devam
eder ve mektubu Zü'r-riyaseteyn'e ulaştmrdı. Fadl b. Rebi'. Me'mun'un hal'i
konusunda ısrar edince, Emln O'nun ısrarı karşısında oğlu Musa'ya Safer 194
(Kasım 809)'de, bir rivayete göre de Rebiyülevvel 195 (Aralık 810)'de bey'at
etti. Ayrıca Emin, oğlu Musa'ya, ''en-Natık bi'l-hakk (doğruyu söyleyen)''
adını verdi ve Me'mun ile Mü'temen'in adlarının minberlerde okunmasını
yasakladı. Hatta Mciplerden birini Kabe 'ye gönderdi ve Harun er-Reşid'in daha
önce Emin ve Me'mun'a bey'at ederek bıraktığı yazılı kağıtları getirtti. Fakat
bunları Fadl b. Rebi' yırtıp attı.
Emin'in
bu yaptıklarından haberdar olan Me'mun, Zü'r-riyaseteyn'e: "İşte bunlar
görüşle bilinecek hususlardır, hak tarafında olmamız bize yeter.'' dedi. Bu
arada Me'mun adına minberlerde okunan duanın bırakıldığını ve bu haberin Me'mun
tarafından doğrulandığını gören Zü'r-riyaseteyn ilk tedbir olarak Me'mun'un Rey
ve civarındaki askerlerini bir araya toplamasını ve bunları yiyecek ve diğer
şeylerle desteklemesini ileri sürdü. Bu sırada Rey civarındaki bölgelerde
kıtlık bulunması sebebiyle, Me'mun buralarda bulunan askerlerin isteklerini
fazlasıyla yerine getirdi. Böylece refaha kavuşan bu askerler taşkınlık edip
sağa sola saldırmadılar. Bundan sonra Me'mun, kumandan ve askerlerinden bir
kısmını kumandasına teslim ettiği Ebu'l-Abbas Tahir b. Huseyn b. Mus'ab b.
Zurayk b. Es'ad el-Huza'l'yi onların başına emir olarak gönderdi. Ebü'l-Abbas
sür'atli bir yürüyüşle Rey'e geldi ve burada konaklamağa başladı. Bu arada
silahları bırakıp, hayvanları otlamağa saldı.
Emin
ise, İsmet b. Hammad b. Salim'i bin kişilik bir kuvvetle Hemedan'a sevk etti ve
öncü birliği Save'ye göndermesini, kendisinin ise Hemedan'da kalmasını emretti.
Bu arada Fadl b. Rebi' ile Ali b. İsa b. Mahan, Me'mun ile savaşması için
Emin'i kışkırımağa devam ettiler. Oğlu Musa'ya bey'at eden Emin O'nu Ali b.
İsa'nın terbiye ve himayesine bıraktı. Ayrıca Emin, Sahibu'ş-şurta görevine
Muhammed b. İsa b. Nehik'i, muhafız birliğinin başına Osman b. İsa b. Nehik'i
ve mektupçuluk işlerine de Sahibu'l-musalla görevini yürüten Ali b. Salih'i
tayin etti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
TUNUSLULARIN İBN
AĞLEB'E KARŞI ÇIKMALARI