İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 193.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

EMİN İLE ME'MUN ARASINDA MEYDANA GELEN İLK İHTİLAF

 

Bu yıl Harun er-Reşid'in oğullarından Emin ile Me'mun arasında ilk anlaşmazlık ortaya çıktı. Bu anlaşmazlığın sebebi şu idi:

 

Harun Horasan'a hareket ettiği zaman askerlerinden ve kumandan'arından Me'mun için bey'at almıştı. Daha önce de bahsi geçtiği üzere, Harun eraberinde bulunan mal ve şaire ne varsa hepsini Me'mun'a vermişti. İşte O'nun bu hareketi Emin'in gözünde büyüdü. Emin babası Harun'un hastalığının arttığım haber aldığı zaman Bekr b. Mu'temir'i babasına gönderdi ve O'nunla bir çok da mektup yolladı. Emin bu mektupları mutfak malzemelerinin taşınmasında kullanılan bir sandığın ayaklarındaki oyuklara yereştirmiş ve bu sandığın ayaklarını sığır derisiyle kapattıktan sonra Bekr b. Mu'temir'e şöyle demişti: "Bu mektupları öldürülmen bahasına da olsa Müminlerin Emiri'ne ve başkalarına sakın verme. Müminlerin Emiri (Harun) 5ldüğü zaman da bu mektupları sahiplerine teslim et."

 

Harun er-Reşid Bekr b. Mü'temir'in Tus şehrine geldiğini duyunca O'nu yanına çağırdı ve geliş sebebini sordu. Bunun üzerine Bekr: "Senin durumunu öğrenip kendisine haber götürmem için beni Emin gönderdi." dedi. Harun Bekr'e yanında mektup olup olmadığım sordu, Bekr de bulunmadığım söyledi.

 

Bunun üzerine Bekr'in her yerinin aranmasını emretti, ancak arama sonunda herhangi bir şeye rastlamadılar. Bu defa dövmelerini emretti, Bekr yine hiç bir ikrarda bulunmadı. Bunun üzerine hapsettirdi ve zincire vurdurdu.

 

Bundan sonra Fadl b. Rebi'e O'nu zorla ikrar ettirmesini, aksi takdirde boynunu vurmasını emretti. Bekr yine hiç bir ikrarda bulunmadı. Tam bu sırada Harun baygınlık geçirdi ve kadınlar bağrışmağa başladılar. Bu durum karşısında Fadl, Bekr'i öldürmekten vazgeçti ve hemen Harun'un yanına geldi. Harun ayılıp kendine geldiyse de Bekr ve başkalarıyla meşgul olacak durumda değildi, bundan kısa bir müddet sonra da öldü.

Bekr Fadl b. Rebi'e bir mektup göndererek kendisi hakkında acele etmemesini ve yanında yapması gerekli birçok şeyin bulunduğunu bildirdi. Bunun üzerine Fadl Bekr'i yanına çağırarak Harun'un vefat ettiğini duyurdu ve yapması gerekli olan şeylerin neler olduğunu sordu. Bekr Harun'un hayatta olmasından korktu, ancak öldüğünü kesin olarak öğrenince yanında bulunan mektupları çıkardı. Bu mektuplardan biri Me'mun'a verilmek üzere göndermişti. Emin bu mektubunda Me'mun'a üzüntüsünü terk etmesini, hem kendileri ve hem de kardeşleri Mü'temen için halktan bey'at almasını emrediyordu. Fakat Me'mun bu sırada Merv'de idi. Emin bu mektuplarından birisini de kardeşi Salilı'e verilmek üzere göndermişti. Bu mektubunda Salilı'e, askerin sevk ve idaresini, ordunun içinde bulunan şeylere sahip çıkmasını, kendisinin ve beraberindekilerin Fadl'ın görüşü doğrultusunda hareket etmesini emrediyordu. Mektuplardan biri de Fadl'a gönderilmişti. Emin mektubunda Fadl'a, beraberinde bulundurduğu malları, namusları korunması gereken hanımları ve benzeri şeyleri korumasını emrediyor, sahibu'ş-şurta, haciplik ve halifeyi koruma (haraset) gibi görevleri üstlenen kimselerin bu görevlerinde bırakıldıklarını bildiriyordu.

 

Emin tarafından kendilerine gönderilen mektupları okuyan bu kimseler ve kumandanlar O'na iltihak hususunda müşaverede bulundular. Hatta Fadl b. Rebi': "Hazır bir mülkü, akıbetinin nasılolacağını bilemediğim bir kimseye terk etmem." dedi ve askerlerine geri dönmelerini emretti. Bunun üzerin varan ve aile hasreti çeken askerler geri döndüler ve daha önce Me'mun'a vermiş oldukları ahiHerini terk ettiler.

 

Bu durumdan haberdar olan Me'mun, babası Harun'un kumandanlarından yanında bulunan Abdullah b. Malik, Yahya b. Muaz, Şebib b. Humeyd b. Kahtabe, Harun'un azatlısı ve Mciplik görevinde bulunan el-Ala', Sahibu'ş-şurta görevinde bulunan Abbas b. Müseyyeb b. Züheyr, mektupçuluk görevini üstlenen Eyyub b. Ebi Sumeyr, Abdurrahman b. Abdülmelik b. Salih ve Me'mun katında büyük bir itibar sahibi olan, kendisine yakınlığı ile bilinen Zü'rriyaseteyn gibi şahsiyetleri topladı ve onlarla istişarede bulundu. Bu kumandanlar istişare neticesinde Fadl b. Rebi'i iki bin süvari ile takip ederek yakalayıp askerleri ile birlikte geri çevirmeyi kararlaştırdılar. Fakat Me'mun ile baş başa kalan Zü'rriyaseteyn O'na şunları söyledi: "Eğer bu kumandanların dediklerini yaparsan onlar seni kardeşin Emin'e hediye yapmış olurlar. Bence en uygun olan görüş önce onlara bir mektup yazman, sonra da arkadan göndereceğin bir elçi vasıtasıyla daha önce vermiş oldukları bey'atlerini hatırlatman ve buna vefa göstermelerini isteyerek dünya ve ahiret hususunda ahitlerini bozmak konusunda uyarmandır." Me'mun O'nun söylediklerini tuttu ve Sehl b. Said ile hadimlerinden Nevfel'i bir mektupla birlikte Fadl'a gönderdi. Bunlar Fadl ve yanındaki askerlere Nisabur'da yetiştiler ve Me'mun'un mektubunu Fadl'a verdiler. Bunun üzerine Fadl: "Ben ancak askerlerden biriyim." dedi. Bu arada Abdurrahman b. Cebele el-Enbari, Sehl'in üzerine süngüyle saldırdı ve süngüsünü yan tarafına dayayarak şöyle dedi: "Sahibin Me'mun'a söyle, eğer O, şu anda karşımda bulunsaydı, bu süngüyü ağzına sokardım." Bu sözleri söyleyen Abdurrahman aynı zamanda küfür de etti.

 

Sehl ile Nevfel, durumu bildirmek üzere Me'mun'un yanına döndüler.

Bunun üzerine Zü'r-riyaseteyn şöyle dedi: "Nihayet düşmanlardan kurtuldun. Fakat şunu iyi bilmek gerekir ki, bu devlet hiç bir zaman Mansur'un dönemindekinden daha kuvvetli ve kudretli olmamıştır, çünkü tanrılık iddiasıyla Mansur'a karşı başkaldıran -bir rivayete göre Ebu Müslim'in kanını talep eden- ve Horasan'da ortaya çıkan Mukanna'a karşı askerler galip geldiler. Yine Mukanna'dan sonra başkaldıran ve Müslümanlarca kafir kabul edilen Yusuf el-Berm'e karşı da askerler üstünlük sağladılar. Şimdi söyle ey emir (Me'mun)! Rafi' b. el-Leys'in haberi kendilerine geldiğinde, insanları (askerleri) nasıl ve ne halde gördün?" Me'mun: "Onların şiddetli bir şekilde çalkalandıklarını gördüm." deyince Zü'r-riyaseteyn: "O halde boyunlarında sana bey'at borcu olan dayılarının arasına geldiğinde Bağdat halkının dalgalanmaları ve çalkalanmaları nasılolacak? Sen sabret, ben sana halifeliği garanti edeceğim." dedi.

 

Zü'r-riyaseteyn'in bu sözü üzerine Me'mun: "Söylediklerine uyuyorum ve bu işi sana havale ediyorum; bu işi sen üstlen." dedi. Zü'rriyaseteyn de: ''Allah'a yemin ederim ki, sana doğruyu söylüyorum. Abdullah b. Malik ve O'nunla beraber bulunan kumandanlar yaygın olan riyasetleri ve savaş gücüne sahip bulunmaları sebebiyle bu işi senin adına üstlenirler ise sana benden daha çok faydalı olurlar. Bu işi kim üstlenirse, görüşünüzü gerçekleştirip emelinize ulaşıncaya kadar o kimseye yardımcı olacağım." diye karşılık verdi.

 

Bundan sonra Zü'r-riyaseteyn, Me'mun'un yanından ayrıldı ve kumandanlara gelerek, Me'mun için göstermeleri gerekli olan vefa borcunu hatırlattı. Fakat onlar Zü'r-riyaseteyn'i kendilerine bir tabak üzerinde cife getirmiş kabul ettiler. Bir kısmı: "Bu helal değildir, buradan uzaklaş." derken, bir kısmı da: "Müminlerin Emlri (Emin) ile kardeşi Me'mun'un arasına giren kimdir?" diyerek hoşnutsuzluklarını belirttiler.

 

Kumandanların bu tavrım gören Zü'r-riyaseteyn hemen Me'mun'a geldi ve durumu kendisine bildirdi. Bunun üzerine Me'mun: "Bu işi en iyisi sen üstlen." dedi. Zü'r-riyaseteyn Me'mun'a hitaben: "Bunca zaman Kur'an okudun, hadis dinledin ve dinde fakih oldun. Kanaatime göre yanında bulunan fakihleri hakka ve hakla amele, sünneti ihyaya davet etsen, kendin de postuna oturup mezalim davalarına baksan daha iyi olur." dedi.

 

Me'mun O'nun bu tavsiyelerine uydu. Bundan sonra da kumandanlar, beyler ve onların çocukları kendisine ikram ve saygıda bulundular. Me'mun, Temimli için: "Seni Musa b. Ka'b'ın yerine.", Rıb'i için: "Seni Ebu Davud ve Halid b. İbrahim'in yerine" ve Yemenli için de: "Seni Kahtabe b. Malik b. Haysem'in yerine ikame ediyorum." diyerek vaziyeti idare etti. Burada sayılan kimselerin hepsi Abbasi Devleti'nin nakibleri idiler. Ayrıca Horasanlıların haraç vergilerinde de dörtte bir indirim yaptı. O'nun bu hareketi Horasan halkının hoşuna gitti, bu yüzden onlar Me'mun'u: "Kız kardeşimizin oğlu ve Peygamber (-sav-)'imizin amcasının oğlu." diye taltif ettiler.

 

Emin kendisine bey'at edildikten bir gün sonra ve Bağdat'ta sükunet sağlanır sağlanınaz Mansur'un sarayının çevresinde çevgan oyunu için alan yapılmasını emretti. Me'mun ise elinde bulundurduğu Horasan ve Rey Valiliklerini sürdürdü. Ayrıca Emin'e hediyeler gönderdi ve yolladığı bir mektupla kendisine karşı olan bağlılığını bildirdi.

 

 

 

ÇEŞİTLİ OLAYLAR

 

Bu yıl Herseme b. A'yen, Semerkand bostanlanna girdi ve Raff b. el-Leys'i Türk taraflarına gönderdi. Türkler Raft'in etrafında toplandılar, böylece Herseme, Raft' ile Türkler arasında kaldı, fakat Türklerin Raft'in çevresinden bir müddet sonra dağılmaları üzerine Rafi' zayıf düştü.

 

Bu sene Harun er-Reşid'in hanımlarından Zübeyde, Rakka'dan Bağdat'a geldi ve Enbar'da oğlu Emin ile Bağdat'ın ileri gelenlerinden bir grup tarafından karşılandı. Bunlar arasında Emin'in kardeşi İbn er-Reşid de bulunuyordu.

 

Bu yıl içinde Bizans Kralı Nikfor, Burcan Savaşı'nda öldürüldü. Nikfor yedi sene krallık görevinde bulunmuştu. Kendisinden sonra oğlu İstebrak kralı oldu, fakat yaralı olan İstebrak'ın krallığı iki ay sürdü. İstebrak'ın ölümünden sonra ise kız kardeşinin kocası Mihail b. Corcis kraloldu.

 

Yine bu yıl içinde Emin, kardeşi Kasım el-Mü'temen'i Cezire Valiliği'nden azlederek Kınnesrin ile Avasım'a tayin etti. Cezire Valiliği'ne ise Huzeyme b. Hazim'i getirdi.

 

Bu yıl hac işlerini Mekke Emiri olan Davud b. İsa b. Musa b. Muhammed idare etti.

 

Bu yıl fakih ve zahid olan İmam Malik'in arkadaşı Sıklab b. Ziyad el-Endülüsi ile Mervan b. Muaviye el-Pezari vefat ettiler. Bir rivayete göre Mervan b. Muaviye Zilhicce 194 (Eylül 810)'de vefat etmiştir.

 

Doksan dört yaşında bulunan Ebu Bekr b. Ayyaş ile İsmail b. Uleyye de bu yıl vefat ettiler.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

1HİCRETİN YÜZ DOKSAN DÖRDÜNCÜ YILI OLAYLARI (M. 809-810)

HIMS HALKININ EMİN'E KARŞI ÇIKMASI