İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
EMİN İLE
ME'MUN ARASINDA MEYDANA GELEN İLK İHTİLAF
Bu
yıl Harun er-Reşid'in oğullarından Emin ile Me'mun arasında ilk anlaşmazlık
ortaya çıktı. Bu anlaşmazlığın sebebi şu idi:
Harun
Horasan'a hareket ettiği zaman askerlerinden ve kumandan'arından Me'mun için
bey'at almıştı. Daha önce de bahsi geçtiği üzere, Harun eraberinde bulunan mal
ve şaire ne varsa hepsini Me'mun'a vermişti. İşte O'nun bu hareketi Emin'in
gözünde büyüdü. Emin babası Harun'un hastalığının arttığım haber aldığı zaman
Bekr b. Mu'temir'i babasına gönderdi ve O'nunla bir çok da mektup yolladı. Emin
bu mektupları mutfak malzemelerinin taşınmasında kullanılan bir sandığın
ayaklarındaki oyuklara yereştirmiş ve bu sandığın ayaklarını sığır derisiyle
kapattıktan sonra Bekr b. Mu'temir'e şöyle demişti: "Bu mektupları
öldürülmen bahasına da olsa Müminlerin Emiri'ne ve başkalarına sakın verme.
Müminlerin Emiri (Harun) 5ldüğü zaman da bu mektupları sahiplerine teslim et."
Harun
er-Reşid Bekr b. Mü'temir'in Tus şehrine geldiğini duyunca O'nu yanına çağırdı
ve geliş sebebini sordu. Bunun üzerine Bekr: "Senin durumunu öğrenip
kendisine haber götürmem için beni Emin gönderdi." dedi. Harun Bekr'e
yanında mektup olup olmadığım sordu, Bekr de bulunmadığım söyledi.
Bunun
üzerine Bekr'in her yerinin aranmasını emretti, ancak arama sonunda herhangi
bir şeye rastlamadılar. Bu defa dövmelerini emretti, Bekr yine hiç bir ikrarda
bulunmadı. Bunun üzerine hapsettirdi ve zincire vurdurdu.
Bundan
sonra Fadl b. Rebi'e O'nu zorla ikrar ettirmesini, aksi takdirde boynunu
vurmasını emretti. Bekr yine hiç bir ikrarda bulunmadı. Tam bu sırada Harun
baygınlık geçirdi ve kadınlar bağrışmağa başladılar. Bu durum karşısında Fadl,
Bekr'i öldürmekten vazgeçti ve hemen Harun'un yanına geldi. Harun ayılıp
kendine geldiyse de Bekr ve başkalarıyla meşgul olacak durumda değildi, bundan
kısa bir müddet sonra da öldü.
Bekr
Fadl b. Rebi'e bir mektup göndererek kendisi hakkında acele etmemesini ve
yanında yapması gerekli birçok şeyin bulunduğunu bildirdi. Bunun üzerine Fadl
Bekr'i yanına çağırarak Harun'un vefat ettiğini duyurdu ve yapması gerekli olan
şeylerin neler olduğunu sordu. Bekr Harun'un hayatta olmasından korktu, ancak
öldüğünü kesin olarak öğrenince yanında bulunan mektupları çıkardı. Bu
mektuplardan biri Me'mun'a verilmek üzere göndermişti. Emin bu mektubunda
Me'mun'a üzüntüsünü terk etmesini, hem kendileri ve hem de kardeşleri Mü'temen
için halktan bey'at almasını emrediyordu. Fakat Me'mun bu sırada Merv'de idi.
Emin bu mektuplarından birisini de kardeşi Salilı'e verilmek üzere göndermişti.
Bu mektubunda Salilı'e, askerin sevk ve idaresini, ordunun içinde bulunan
şeylere sahip çıkmasını, kendisinin ve beraberindekilerin Fadl'ın görüşü
doğrultusunda hareket etmesini emrediyordu. Mektuplardan biri de Fadl'a
gönderilmişti. Emin mektubunda Fadl'a, beraberinde bulundurduğu malları,
namusları korunması gereken hanımları ve benzeri şeyleri korumasını emrediyor,
sahibu'ş-şurta, haciplik ve halifeyi koruma (haraset) gibi görevleri üstlenen
kimselerin bu görevlerinde bırakıldıklarını bildiriyordu.
Emin
tarafından kendilerine gönderilen mektupları okuyan bu kimseler ve kumandanlar
O'na iltihak hususunda müşaverede bulundular. Hatta Fadl b. Rebi': "Hazır
bir mülkü, akıbetinin nasılolacağını bilemediğim bir kimseye terk etmem."
dedi ve askerlerine geri dönmelerini emretti. Bunun üzerin varan ve aile
hasreti çeken askerler geri döndüler ve daha önce Me'mun'a vermiş oldukları
ahiHerini terk ettiler.
Bu
durumdan haberdar olan Me'mun, babası Harun'un kumandanlarından yanında bulunan
Abdullah b. Malik, Yahya b. Muaz, Şebib b. Humeyd b. Kahtabe, Harun'un azatlısı
ve Mciplik görevinde bulunan el-Ala', Sahibu'ş-şurta görevinde bulunan Abbas b.
Müseyyeb b. Züheyr, mektupçuluk görevini üstlenen Eyyub b. Ebi Sumeyr,
Abdurrahman b. Abdülmelik b. Salih ve Me'mun katında büyük bir itibar sahibi
olan, kendisine yakınlığı ile bilinen Zü'rriyaseteyn gibi şahsiyetleri topladı
ve onlarla istişarede bulundu. Bu kumandanlar istişare neticesinde Fadl b.
Rebi'i iki bin süvari ile takip ederek yakalayıp askerleri ile birlikte geri
çevirmeyi kararlaştırdılar. Fakat Me'mun ile baş başa kalan Zü'rriyaseteyn O'na
şunları söyledi: "Eğer bu kumandanların dediklerini yaparsan onlar seni
kardeşin Emin'e hediye yapmış olurlar. Bence en uygun olan görüş önce onlara
bir mektup yazman, sonra da arkadan göndereceğin bir elçi vasıtasıyla daha önce
vermiş oldukları bey'atlerini hatırlatman ve buna vefa göstermelerini isteyerek
dünya ve ahiret hususunda ahitlerini bozmak konusunda uyarmandır." Me'mun
O'nun söylediklerini tuttu ve Sehl b. Said ile hadimlerinden Nevfel'i bir
mektupla birlikte Fadl'a gönderdi. Bunlar Fadl ve yanındaki askerlere
Nisabur'da yetiştiler ve Me'mun'un mektubunu Fadl'a verdiler. Bunun üzerine
Fadl: "Ben ancak askerlerden biriyim." dedi. Bu arada Abdurrahman b.
Cebele el-Enbari, Sehl'in üzerine süngüyle saldırdı ve süngüsünü yan tarafına
dayayarak şöyle dedi: "Sahibin Me'mun'a söyle, eğer O, şu anda karşımda
bulunsaydı, bu süngüyü ağzına sokardım." Bu sözleri söyleyen Abdurrahman
aynı zamanda küfür de etti.
Sehl
ile Nevfel, durumu bildirmek üzere Me'mun'un yanına döndüler.
Bunun
üzerine Zü'r-riyaseteyn şöyle dedi: "Nihayet düşmanlardan kurtuldun. Fakat
şunu iyi bilmek gerekir ki, bu devlet hiç bir zaman Mansur'un dönemindekinden
daha kuvvetli ve kudretli olmamıştır, çünkü tanrılık iddiasıyla Mansur'a karşı
başkaldıran -bir rivayete göre Ebu Müslim'in kanını talep eden- ve Horasan'da
ortaya çıkan Mukanna'a karşı askerler galip geldiler. Yine Mukanna'dan sonra
başkaldıran ve Müslümanlarca kafir kabul edilen Yusuf el-Berm'e karşı da
askerler üstünlük sağladılar. Şimdi söyle ey emir (Me'mun)! Rafi' b. el-Leys'in
haberi kendilerine geldiğinde, insanları (askerleri) nasıl ve ne halde
gördün?" Me'mun: "Onların şiddetli bir şekilde çalkalandıklarını
gördüm." deyince Zü'r-riyaseteyn: "O halde boyunlarında sana bey'at
borcu olan dayılarının arasına geldiğinde Bağdat halkının dalgalanmaları ve çalkalanmaları
nasılolacak? Sen sabret, ben sana halifeliği garanti edeceğim." dedi.
Zü'r-riyaseteyn'in
bu sözü üzerine Me'mun: "Söylediklerine uyuyorum ve bu işi sana havale
ediyorum; bu işi sen üstlen." dedi. Zü'rriyaseteyn de: ''Allah'a yemin
ederim ki, sana doğruyu söylüyorum. Abdullah b. Malik ve O'nunla beraber
bulunan kumandanlar yaygın olan riyasetleri ve savaş gücüne sahip bulunmaları
sebebiyle bu işi senin adına üstlenirler ise sana benden daha çok faydalı
olurlar. Bu işi kim üstlenirse, görüşünüzü gerçekleştirip emelinize ulaşıncaya
kadar o kimseye yardımcı olacağım." diye karşılık verdi.
Bundan
sonra Zü'r-riyaseteyn, Me'mun'un yanından ayrıldı ve kumandanlara gelerek,
Me'mun için göstermeleri gerekli olan vefa borcunu hatırlattı. Fakat onlar
Zü'r-riyaseteyn'i kendilerine bir tabak üzerinde cife getirmiş kabul ettiler.
Bir kısmı: "Bu helal değildir, buradan uzaklaş." derken, bir kısmı
da: "Müminlerin Emlri (Emin) ile kardeşi Me'mun'un arasına giren
kimdir?" diyerek hoşnutsuzluklarını belirttiler.
Kumandanların
bu tavrım gören Zü'r-riyaseteyn hemen Me'mun'a geldi ve durumu kendisine
bildirdi. Bunun üzerine Me'mun: "Bu işi en iyisi sen üstlen." dedi.
Zü'r-riyaseteyn Me'mun'a hitaben: "Bunca zaman Kur'an okudun, hadis
dinledin ve dinde fakih oldun. Kanaatime göre yanında bulunan fakihleri hakka
ve hakla amele, sünneti ihyaya davet etsen, kendin de postuna oturup mezalim
davalarına baksan daha iyi olur." dedi.
Me'mun
O'nun bu tavsiyelerine uydu. Bundan sonra da kumandanlar, beyler ve onların
çocukları kendisine ikram ve saygıda bulundular. Me'mun, Temimli için:
"Seni Musa b. Ka'b'ın yerine.", Rıb'i için: "Seni Ebu Davud ve
Halid b. İbrahim'in yerine" ve Yemenli için de: "Seni Kahtabe b.
Malik b. Haysem'in yerine ikame ediyorum." diyerek vaziyeti idare etti.
Burada sayılan kimselerin hepsi Abbasi Devleti'nin nakibleri idiler. Ayrıca
Horasanlıların haraç vergilerinde de dörtte bir indirim yaptı. O'nun bu
hareketi Horasan halkının hoşuna gitti, bu yüzden onlar Me'mun'u: "Kız
kardeşimizin oğlu ve Peygamber (-sav-)'imizin amcasının oğlu." diye taltif
ettiler.
Emin
kendisine bey'at edildikten bir gün sonra ve Bağdat'ta sükunet sağlanır
sağlanınaz Mansur'un sarayının çevresinde çevgan oyunu için alan yapılmasını
emretti. Me'mun ise elinde bulundurduğu Horasan ve Rey Valiliklerini sürdürdü.
Ayrıca Emin'e hediyeler gönderdi ve yolladığı bir mektupla kendisine karşı olan
bağlılığını bildirdi.
ÇEŞİTLİ
OLAYLAR
Bu
yıl Herseme b. A'yen, Semerkand bostanlanna girdi ve Raff b. el-Leys'i Türk
taraflarına gönderdi. Türkler Raft'in etrafında toplandılar, böylece Herseme,
Raft' ile Türkler arasında kaldı, fakat Türklerin Raft'in çevresinden bir
müddet sonra dağılmaları üzerine Rafi' zayıf düştü.
Bu
sene Harun er-Reşid'in hanımlarından Zübeyde, Rakka'dan Bağdat'a geldi ve
Enbar'da oğlu Emin ile Bağdat'ın ileri gelenlerinden bir grup tarafından
karşılandı. Bunlar arasında Emin'in kardeşi İbn er-Reşid de bulunuyordu.
Bu
yıl içinde Bizans Kralı Nikfor, Burcan Savaşı'nda öldürüldü. Nikfor yedi sene
krallık görevinde bulunmuştu. Kendisinden sonra oğlu İstebrak kralı oldu, fakat
yaralı olan İstebrak'ın krallığı iki ay sürdü. İstebrak'ın ölümünden sonra ise
kız kardeşinin kocası Mihail b. Corcis kraloldu.
Yine
bu yıl içinde Emin, kardeşi Kasım el-Mü'temen'i Cezire Valiliği'nden azlederek
Kınnesrin ile Avasım'a tayin etti. Cezire Valiliği'ne ise Huzeyme b. Hazim'i
getirdi.
Bu
yıl hac işlerini Mekke Emiri olan Davud b. İsa b. Musa b. Muhammed idare etti.
Bu
yıl fakih ve zahid olan İmam Malik'in arkadaşı Sıklab b. Ziyad el-Endülüsi ile
Mervan b. Muaviye el-Pezari vefat ettiler. Bir rivayete göre Mervan b. Muaviye
Zilhicce 194 (Eylül 810)'de vefat etmiştir.
Doksan
dört yaşında bulunan Ebu Bekr b. Ayyaş ile İsmail b. Uleyye de bu yıl vefat
ettiler.
BİR SONRAKİ SAYFA
İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
1HİCRETİN YÜZ
DOKSAN DÖRDÜNCÜ YILI OLAYLARI (M. 809-810)
HIMS HALKININ EMİN'E KARŞI ÇIKMASI