İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 193.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HARÜN er-REŞİD'İN BAZI HAYAT HİKAYELERİ

 

Rivayete göre Harun, hasta olduğu günler hariç, dünyadan ayrılıncaya kadar her gün yüz rekat namaz kılar, ayrıca öz malından zekatım verdikten sonra her gün bin dirhem tasadduk ederdi. Bizzat hac için yola çıktığı zaman beraberinde yüz fakih ve onların çocukları bulunurdu. Kendisi hac yapamadığı zaman da bol miktarda nafaka ödeyerek ve kıymetli elbiseler vererek üç yüz kişinin hac yapmasını sağlardı.

 

Harun Mansur'un prensiplerini uygulardı ve ondan cömertlikte ayrılırdı. çünkü kendisinden önce daha cömert bir halifeye rastlamlmamıştır. Ayrıca kendisine iyilik yapanların iyiliğini unutmaz ve karşıhğım da geciktirmezdi.

 

Şiiri ve şairleri sever, edip ve fakihlerle (İslam hukukçuları) beraber bulunurdu ve din hakkında yapılan boş münazaralardan hoşlanınazdı. Fasih bir şair tarafından övülmeyi çok sever ve kendisini öven şaire bol miktarda bahşişler verirdi.

 

''Harun vasıtasıyla suğur (uç bölge) kapatıldı ve O 'nun sayesinde Müslümanların azimleri kuvvetlendi.''

 

mısralarıyla başlayan bir kaside ile kendisini öven Mervan b. Ebi Hafsa'ya beş bin dinar, kıymetli bir elbise (hıl'at), on Bizansh köle ve hususi bineklerinden bir birzevn (at cinsi) verdi.

 

Rivayet edildiğine göre İbn Ebi Meryem el-Medini, Harun ile beraber bulunurdu. Şakacı ve mizah seven bir kimse idi. Ayrıca O, Hicazlıların mizahla ilgili hikayelerini, ileri gelenlerin lakaplarını ve mizahçıların kurnazlık taraflarını iyi bilirdi. Harun O'nun yokluğuna sabredemediği için kendisini sarayına aldı ve burada kalmasını sağladı. Bir gece sabah namazı için kalkan Harun uyumakta olan İbn Ebi Meryem'in yanına geldi ve üzerindeki çarşafı açtıktan sonra: "Nasıl sabahladın?" diye sordu. Bunun üzerine İbn Ebi Meryem: "Henüz sabaha çıkmadım, işine git." dedi. Harun: "Namaza kalk'' deyince de: "Bu an Ebu'I-Carud'un namaz vaktidir; ben ise İmam Ebu Yusufa tabiyim." dedi. Bunun üzerine Harun sabah namazım kılmağa başladı. Bu arada yatağından kalkan İbn Ebi Meryem Harun'un yanına geldi ve O'nun namazda: ''Bana ne oluyor da beni yaratana ibadet etmiyorum?'' (Yasin, 22) mealindeki ayeti okuduğunu duyunca: "Vallahi bilmiyorum." dedi. Harun, İbn Ebi Meryem'in bu sözüne karşı kendini tutamadı, güldü ve öfkeli bir vaziyette İbn Ebi Meryem'e dönerek: "Namazda bu olur mu?" diye çıkıştı. İbn Ebi Meryem: "Ey kişi! Ben sana bir şey yapmadım ki." dedi. Harun:

 

"Namazımı bozdun." deyince de: "Allah'a yemin ederim ki, ben sana bir şey yapmış değilim. Senin: ''Bana ne oluyor da yaratana kulluk etmiyorum.'' ayetini okuduğunu duyduğum zaman üzüldüm ve: ''Bilmiyorum.'' dedim." diye karşılık verdi. İbn Ebi Meryem'in bu sözüne karşı tekrar gülmeğe başlayan Harun nihayet şöyle dedi: "Kur'an ve din ile mizah yapmaktan uzak dur; bunların dışında dilediğin mevzuda şaka yapabilirsin."

 

Rivayet edildiğine göre, Yahya b. Halid birisini haraç amili olarak bir bölgede görevlendirmişti. Bu kimse vedalaşmak üzere Harun'un yanına geldiği zaman Yahya ve Ca'fer de orada bulunuyorlardı. Harun, Yahya ve Ca'fer'e dönerek: "Bu kimseye tavsiyelerde bulunun." dedi. Bunun üzerine Yahya:

"Bol bol topla, bölgeyi mamur hale getir." şeklinde, Ca'fer ise: "Al, fakat insaflı ol." tarzında tavsiyelerde bulundular. Kendisi de: "Adil ol, iyilikte bulun." diyerek tavsiyede bulundu.

 

Hikaye edildiğine göre, Harun bir hac yılında Kabe'ye girdi ve ayakta durarak şöyle yalvardı: "Ey muhtaçların ihtiyaçlarına malik olan ve suskunların gönüllerindekini bilen Allah'ım! Her isteğin karşılığı senin katında hazırdır. Suskunları ilminle kuşatıyor; geniş rahmetini, ihsanlarını ve doğru vaatlerini devamlı surette duyuruyorsun. Hz. Muhammed (-sav-)'e ve O'nun ehl-i beytine merhamet et! Ey kusurların affı kendisini noksanlaştırmayan, işlenen günahların hiç biri kendisine zarar vermeyen ve hiç bir kayıp kendisine gizli kalmayan Allah'ım! Günahlarımızı bağışla ve kötülüklerimizi ört. Ey su üzerine yeryüzünü koyan, fezayı sema ile dolduran ve kendisi için en güzel isimleri seçip beğenen Allah'ım! Muhammed (-sav-)'e ve O'nun ehl-i beyrine merhamet et. Ey haşmetinden huzurunda seslerin kısıldığı Allah'ım! Herkes kendi lisanlarıy la senden hacetlerini istemektedirler, bütün işlerimi hakkımda hayırlı eyle. Benim senden dileğim, ölüp de kabrimin lahdine konulduğum anda ve ailem ile çocuklarımın benden uzaklaştıkları bir zamanda günahlarımı bağışlamandır. Allah'ım! Senin bütün yaratıklara karşı üstünlüğünde olduğu gibi, bütün övgülerin üstünde sana hamdolsun. Allah'ım! Muhammed (-sav-)'e ve O'nun tabilerine senin razı alacağın ve ahirette kendilerine şimdiden bir hazırlık olacak şekilde salat et. Muhammed (-sav-)'i bizden en mükemmel şekilde mükafatlandır. Allah'ım! Bizi şehit olarak öldür ve saidler ile beraber dirilt; bizi mahrum olan şakilerden değil, rızıklandırdığın saidler sınıfından kıl. "

 

Anlatıldığına göre, bir gün İbn Semmak Harun'un yanında bulunuyordu.

Bir ara Harun su istedi ve suyu içmek üzere iken İbn Semmak: "Resülullah'a yakınlığın hakkı için biraz bekle, ey Müminlerin Emiri." dedi. Sonra da:

 

''Eğer bu suyu içmekten men edilseydin, kaça satın alırdın?" dedi. Harun:

 

''Mülkümün yarısını verirdim." karşılığını verdi, İbn Semmak bunun üzerine:

 

"'Buyurun suyunuzu için." dedi. Harun suyunu içtikten sonra İbn Semmak:

 

"Resulullah'a yakınlığın hakkı için şöyle; içtiğin bu suyun vücudundan çıkmadığını düşün, acaba bu suyun vücudunun dışına çıkması için ne yapardın?" diye sordu. Harun: "Mülkümün hepsini verirdim." diye karşılık verdi. Bunun üzerine İbn Semmak: "Bir yudum suya ve onun idrar olarak dışarı çıkarılmasına denk olmayan bir mülk için kendini tehlikelere atarak yarışa girmek yaraşık değildir." dedi. Bu sözler üzerine Harun duygulandı ve ağladı.

 

Rivayet edildiğine göre, Fudayl b. İyad şöyle derdi: "Hiçbir kimsenin ölümü bana Harun'unki kadar ağır gelmedi. Allah'ın benim ömrümden alıp O'nunkine katmasını samimiyetle istedim." Fudayl'in bu sözü arkadaşları (müridleri)'nın gözünde büyüdü ve bu sözden hoşlanmadılar. Harun ölüp de arkasından fitneler ortaya çıkınca ve Me'mun Kur'an'ın mahluk olduğu fıkrini halka baskıyla kabul ettirmeğe başlayınca, Fudayl'in arkadaşları: "Şeyh (Fudayl) ne söylediğini çok iyi biliyormuş." dediler.

 

Muhammed b. Mansur el-Bağdadi anlatıyor:

 

"Harun, Ebu'l-Atahiye'yi hapse attığı zaman O'nun söylediklerini kendisine iletmek için bir gözcü tayin etti. Bu gözcü bir gün hapishane duvarının üzerine Ebu'l-Atahiye tarafından yazılan ve: ''Dikkatli ol, zulüm kötüdür ve kötü kimse kötülük yapmağa devam ettiği sürece zalimdir. Ceza gününün sahibine doğru gidiyoruz, o gün O'nun huzurunda bütün hasımlar bir arada toplanacaktır.'' mealindeki mısraları gördü, hemen Harun'a gelerek O'nun bu sözlerini duyurdu. Bu sözlerden müteessir olan Harun ağladı ve Ebu'l-Atahiye'yi huzuruna çağırarak kendisiyle helalleşti ve bin dinar verdi."

el-Esmai anlatıyor:

 

"Harun er-Reşid bir gün pek çok yemek hazırlattı, ziyafet meclisini güzelce süsledikten sonra şair Ebu'l-Atahiye'yi çağırdı ve: ''İçinde bulunduğumuz şu dünya nimetlerini tavsif et.'' dedi. Bunun üzerine Ebu'l-Atahiye: ''Fırsat sana eman verdikçe sağ salim yüksek köşklerin gölgesinde yaşamaya devam et.'' mealindeki beyti söyledi. Harun: ''Güzel'' dedi ve bundan sonra ne söyleyeceğini sordu. Ebu'l-Atahiye: ''Sabah ve öğle arzu ettiklerin hemen huzuruna getiriliyor.'' mısralarını söyledi. Harun yine: ''Güzel söyledin, bundan sonra ne söyleyeceksin bakalım.'' dedi. Bu defa Ebu'l-Atahiye: ''Göğüs çukurunun gölgesinde canların çıkma hırıltıları başladığında, aldandığım iyice bileceksin.'' beyitlerini okudu. Bu sözlerden duygulanan Harun ağlamağa başladı. Bunun üzerine Fadl b. Yahya, Ebu'l-Atahiye'ye dönerek: ''Müminlerin Emiri seni kendisini neşelendiresin diye çağırdı, sen ise O'nu üzdün.'' dedi. Harun, Fadl'a dönerek: ''O'nu bırak; çünkü O bizi basiretsizlik ve taşkınlık içinde gördü, gaflet ve basiretsizliğimizin artmasını istemediği için böyle söyledi.'' dedi."

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

EMİN'İN HALİFE OLMASI