İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 139.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

ABDURRAHMAN b. MUAVİYE'NİN ENDÜLÜS'E GİRİŞİ

 

92 yılı olaylarında Endülüs'ün fethedildiğini ve Musa b. Nusayr'ın da azledildiğini zikretmiştik.

 

Musa b. Nusayr Endülüs'ten azledilip Şam'a gittiğinde yerine geçen oğlu Abdülaziz ülkeyi her türlü tehlikeden korumuş, ülke çapında pek çok şehir kurmuş, ülkenin kapılarını herkese açmış, hayırlı ve faziletli biri olmuştu, emirliği ise 97 yılına kadar devam etmiştir. Bu sürenin 98 yılına kadar sürdüğü de söylenmiştir. Abdülaziz'in burada öldürüldüğü ve öldürülme sebebi daha önce geçmiştir.

 

Abdülaziz öldürüldükten sonra Endülüs halkı altı ay başkansız kalmış, bu sürenin sonunda Musa b. Nusayr'ın kız kardeşinden yeğeni Eyyub b. Habib el-Lalımi üzerinde ittifak etmişler ve başkan olarak O'nu seçmişlerdi. Ülkenin sükunu ve halkın iyiliği için dua eden bu zat, Kurtuba'ya kadar giderek burayı 97 yılının başında (98 yılı olduğu da söylenmiştir) hükümet ve devlet merkezi yapmıştır.

 

Daha sonra Süleyman b. Abdülmelik, el-Hurra b. Abdurralıman es-Sakafı'yi buraya vali tayin etmiştir. Bu zat, 98 yılından itibaren Kurtuba'da iki yıl dokuz ay vali olarak kalmıştır.

Ömer b. Abdülaziz hilafet makamına geçince Endülüs'e es-Semh b. Malik el-Havlaru'yi vali olarak atamış ve bu zata Endülüs topraklarını diğerlerinden ayırmasını, isyan edenleri Endülüs'ten çıkarmasını mallarından beşte bir vergi almasını ve Endülüs'ün durumu hakkında da kendisine bilgi vermesini emretmişti. Ömer b. Abdülaziz'in böyle yapmasındaki amaç Müslümanlardan ayrılan ve kopanları Endülüs'ten atmaktı. es-Semh 100 yılının Ramazan ayında Endülüs'e geldi ve Ömer b. Abdülaziz'in kendisinden istediği şeyleri yaptı. Ancak savaştan döndüğünde 102 yılında öldürüldü. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz Müslümanları burada bırakıp onların selameti için dua ettikten sonra asi olan insanları da Endülüs'ten çıkarmağa başladı.

 

Abdülaziz, es-Semh'ten sonra 103 yılında buraya Anbese b. Suhaym elKerbi'yi vali olarak görevlendirmiştir. Bu zat da İftenç Gazvesi'nden döndükten sonra 107 senesinde Şaban ayında vefat etmiştir.

 

Bu zattan sonra yerine Yahya b. Selma el-Kelbi 107 yılının Zilkade ayında vali olarak tayin edilmiş, iki yıl altı ay vali olarak kalmıştır. Bundan sonra Endülüs'e 110 yılında Huzeyfe b. el-Ebras el-Eşcai vali olarak gelmiş ve altı ay valilik yapmıştır. Bunun görevden alınmasını müteakip yerine Osman b. Ebu Nis'a el-Has'ami 110. yılda atanmıştır. 110. senenin sonunda azledilen bu zatın valiliği beş ay sürmüştür.

 

Bundan sonra Endülüs'e el-Heysem b. Ubeyd el-Kenaru atanmıştır. 111. yılın Muharrem ayında göreve başlayan el-Heysem burada on ay valilik yaptıktan sonra Zilhicce ayında vefat etmiştir. Endülüs halkı Muhammed b. Abdullah el-Eşcai'nin vali olmasını istemişler, bu zatın valiliği ise iki ay sürmüştür. Bu zattan sonra yerine Abdurralıman b. Abdullah el-Gafıki 112. yılın Safer ayında vali olmuş, ne var ki düşmanlığın hüküm sürdüğü bu arazide 114 yılında Ramazan ayında şehit edilmiştir.

 

Daha sonra bu ülkeye Abdülmelik b. Katan el-Pihri vali olmuş ve burada iki yıl kaldıktan sonra azledilmiştir. Yerine Ukbe b. el-Haccac es-Seluli atanmış, 114 yılında göreve başlamış ve beş yıl valilik yapmıştır. Valiliği esnasında ayaklanan Endülüs halkı Ukbe b. el-Haccac'ı makamından indirerek yerine Abdülmelik b. Katan'ı ikinci kez valiliğe getirmişlerdir. Bazı Endülüs tarihçilerinin ifade ettiklerine göre, görevde iken ölen bu zattan sonra yerine Endülüs halkı Abdülmelik'i idareci olarak seçmişlerdir.

Daha sonra Belc b. Bişr el-Kuşeyri vali oldu ve taraftarlarıyla bey'atleşti. Abdülmelik kaçarak evine girdi. Katan ve Ümeyye adındaki oğulları da kaçarak biri Maride'ye diğeri ise Sarakusta'ya geldi. Sonra Yümnlüler (?) Belc'e karşı ayaklanarak Abdülmelik b. Katan'ın öldürülmesini istediler. Bunların fesadından korkan Belc Abdülmelik'in öldürülmesini ve asılmasını emretti. Abdülmelik'in ölüm haberi iki oğluna ulaşınca Maride'den Erbllne'ye hareket etmek üzere yüz bin kişi ile Belc'e ve onunla birlikte olan Kurtubalılara karşı yürüdüler. Belc, kendisine destek olan Şamlılarla birlikte bunlar üzerine yürüdü ve her iki kardeşi de hezimete uğrattı. Sonra Kurtuba'ya döndü, bir kaç gün sonra da öldü.

 

Belc'in Endülüs'e geliş sebebi ise şudur:

Belc 123 senesinde Berberi olayında amcası Külsllm b. İyaz ile birlikte bulunurken -bu konu daha önce geçmiştir- amcası Endülüs'te Abdülmelik b. Katan tarafından öldürülmüştü. İşte Abdülmelik'in öldürülmesinin sebebi de budur.

 

Daha sonra Şamlılar Belc'in yerine Sa'lebe b. Selame el-Amili'yi getirdiler. 125 senesinde Ebu'I-Hattar'ın Endülüs'e vali olarak gelmesine kadar Sa'lebe görevde kalmıştır. Ebll'l-Hattar'a Endülüs halkı itaat etti. Sa'lebe İbn Ebi Nis'a ve Abdülmelik'in iki oğlu da Ebu'l-Hattar'a gelerek bağlılıklarını, ona karşı gelmeyeceklerini, emrine itaat edeceklerini söylediler. Ebu'I-Hattar zeki, kerem ve şecaat sahibi biriydi. Şamlı pek çok kişi yanında bulunuyordu.

 

Kurtuba bu kadar kalabalık nüfusa tahammül etmedi. Bu yüzden Ebll'lHattar halkı muhtelif beldelere dağıttı. Şamlılan kendilerine uygun olan İlbire'ye gönderdi ve burası Şam'a benzediği için ''Dımaşk'' adını verdi. Hımslılan İşbiliyye'ye gönderdi, buraya da ''Hıms'' adını verdi. Kınnesrinlileri Cübban'a gönderdi, oraya ''Kınnesrin'' adını verdi, Ürdünlüleri Reyye'ye gönderdi, buraya da ''el-Ürdün'' dedi. Filistinlileri Şemne'ye gönderdi, oraya da ''Filistin'' dedi. Mısırlılan Tüdmir'e gönderdi, bura Mısır'a benzediği için de ''Mısır'' adını verdi.

 

Yemenliler hakkında ise ırkçılık yaptı. Bu yüzden es-Sumeyl b. Hatim Mudar'la birlikte ittifak edip Ebu'I-Hattar'a karşı savaş açmış ve mağlup etmiştir. Bu fitne 127 yılında ortaya çıkmıştır.

 

es-Sumeyl b. Hatim b. Şemir b. Zilcevşen Şam yöresinden gelerek Endülüs'e başkan oldu. Ebu'l-Hattar kendisine mühlet verilmesini es-Sümeyl'den istedi, O da bir gün süre verdi. Ebu'l-Hattar'ın yanında bulunan askerler ise ağır küfür ve ihanete uğradılar. Ebu'l-Hattar dışarı çıktı, sarığı eğilmişti. Kapıcılardan bazıları kendisine neden sarığının eğri olduğunu sordular, O da:

 

"Eğer taraftarlarını olsaydı, onu doğrulturlardı." cevabını verdi. Taraftarlarına bir elçi göndererek karşılaştığı durumu bildirdi. Onlar da: "Biz seni destekliyoruz. " dediler ve Filistin halkından olan Sevabe b. Selame el-Cüzami'ye mektup yazarak durumunu bildirdiler. Sevabe b. Selame ise onlara bir elçi gönderdi ve cevap verdi. Lahm ve Cüzam kabileleri de onlara tabi oldular.

 

Bu durum Ebu'I-Hattar'a ulaşınca üzerlerine yürüdü ve Sevabe ile savaştı. Askerleri hezimete uğradılar, Ebu'I-Hattar'ın kendisi de esir düştü. Sevabe Kurtuba köşküne girdi. Ebu'I-Hattar Sevabe'nin aldığı esirler arasında bulunmaktaydı. Sevabe Endülüs'te iki yıl vali oldu, sonra vefat etti.

 

Yemenliler Ebu'I-Hattar'ın iadesini istediler. Mudar ve başkanları esSumeyl bunu kabul etmediler. Bu konu tartışmalara ve ayrılmalara sebep oldu. Bu arada Endülüs dört ay idarecisiz kalmıştı. Bu konudaki etraflı bilgi 127. yılda meydana gelen olaylar bölümünde geçmiştir.

 

Endülüslüler emirsiz kalınca, hükmetmek için Abdurrahman b. Kesir elLahmi'yi öne geçirdiler. Durum zararlı bir hal almağa başlayınca halk, Yusuf b. Abdurrahman b. Habib b. Ebi Ubeyde el-Fihri üzerinde ittifak ettiler. Yusuf 122 senesinde Endülüs'e vali oldu. Ortalık bir yıl boyunca sükUnete kavuştu. Bu arada Yemen' de durum karışmıştı. Yemenliler kendilerinden olan sevdikleri kişiyi vali tayin etmek istediler.

 

Yıl sona erdiğinde Yemenliler kuvvetleri ile birlikte kendilerinden olan birini vali yapmak için Endülüs'e geldiler, es-Sumeyl bunlara gece baskını düzenledi, onlardan pek çoğunu katletti. Buna meşhur ''Şekunde Vak'ası'' denir. Burada Ebu'I-Hattar öldürüldü. Mızrakları parçalanıncaya, kılıçları kırılıncaya kadar adam öldürdüler. Bu olayların meydana geldiği 130 yılında bile bile ihtilafa düştüler ve nihayet Yusuf'un emirliği üzerinde karar kıldılar, hiç kimse de buna karşı çıkmadı.

 

Yukarıda söylediklerimizin dışında bir takım olayların olduğu da söylenmektedir. Nitekim bu konudaki bilgi 127. yılda meydana gelen olaylar bölümünde geçmiştir. Sonra Endülüs'te peş peşe kıtlık oldu. Buranın halkı kıtlıktan dolayı yurtlarından uzaklaştılar. Bu durum 130 yılına kadar devam etti. Bu sene Temim b. Ma'bed el-Fihri ve Amir el-Ab-deri Sarakusta şehrinde toplandılar. es-Sumeyl bu ikisi ile savaştı. Sonra Yusuf el-Fihri ikisi üzerine yürüdü ve onlarla savaştı ve her ikisini de katletti. Yusuf, Abdurrahman b. Muaviye b. Hişam kendisini mağlup edinceye kadar Endülüs'te kaldı.

 

Endülüs valileri hakkında muhtasar olarak zikrettiklerimiz bunlardır. Bu husustaki bilgiler daha geniş olarak değişik şekillerde yukarıda geçmiştir. Bizim burada peş peşe olayları ortaya koymamızın sebebi, Endülüs hakkında dağınık halde bulunan haberleri bir araya getirmektir. Şimdi ise Abdurrahman b. Muaviye b. Hişam'ın Endülüs hakkında akıttığı gözyaşlarına dönelim.

 

*  *  *

 

Abdurrahman'ın garba gitme sebebine gelince ... Kendisinden bu konuda şöyle bir hikaye anlatılmaktadır: "Abbasi devleti ortaya çıkıp Ümeyyeoğulları ve mensupları kılıçtan geçirildiğinde, bu katliamdan kurtulup kaçan tek kişi olan Abdurrahman b. Muaviye'nin zeytinliği vardı, buradan kaçarak Filistin'e geldi. Burada azatlı kölesi Bedr ile birlikte kaldı. Aynı zamanda bilgi toplamağa çalışıyorlardı. Nitekim bu konuda kendisinin şöyle dediği nakledilmiştir:

 

"Bize güven verdiler, sonra Ebu Futruh Nehri'nde izimizi kaybettiler. Kammızın helal kılındığına dair haber aldık. Bunun üzerine insanlardan ayrıldım, münzevi yaşamaya başladım. Meyus olarak evime döndüm ve ailemi düşündüm. Korku içerisinde evden çıktım, ağaçlık ve ormanlıklar içerisinde Fırat üzerinden bir köye geldim. Bir gün oğlum Süleyman yanımda oynuyordu. On dört yaşında idi. Yanımdan ayrıldı ve bir müddet sonra ağlayıp feryat ederek kapıdan girip boynuma sarıldı. Onu teskin etmeye çalıştığım halde o hala bana sarılıyordu. Ne var diye dışarıya çıktığımda köyü bir korkunun kapladığım gördüm. Bir de baktım ki köye siyah bayraklar dikilmiş. Genç bir kardeşim vardı, bana şöyle diyordu: ''Kaç, kaç, bunlar siyah bayraklardır.'' Bunun üzerine paralarımı yanıma alıp kaçtım. Ben ve kardeşim kurtulduk, diğer kardeşlerime de gideceğim yeri bildirdim ve kendilerine azatlı kölem Bedr'e haber ulaştırmalarını emrettim. Süvariler köyü kuşattılar, fakat izimi bulamadılar. Tanıdığım bir adama gelerek bir binek hayvam satın almasını istedim. Becerikli bir köle bana yol gösterdi. Süvariler ise beni aramağa gelmişlerdi.

 

Ayaklarımızın ucuna basarak kaçtık. Süvariler ise bizi araştırıyorlardı.

Fırat üzerindeki bir bahçeye girdik. Süvarilerden kurtularak nehrin öbür tarafına yüzüp geçtim. Bu arada süvariler bize teslim olmamızı ve bir şey yapmayacaklarım, kendilerine güvenmemizi ifade eden çağrıda bulunuyorlardı, fakat ben bunlara aldırış etmedim. Kardeşim ise Fırat'ın yarısına kadar yüzdükten sonra yoruldu. Süvarilerin güven telkin eden sözlerine kanarak geri döndü.

 

Gözlerimin önünde onu tuttular ve öldürdüler. O henüz on üç yaşında idi. Bu acıya sabrettim. Yüzümü çevirdim.

 

Bulma ümitleri kesilinceye kadar ağaçlık içerisine gizlendim. Daha sonra buradan çıkarak batıya doğru yola koyuldum, Afrika'ya geldim."

 

Sonra Abdurrahman'ın kız kardeşi Ümmü'l-Usbuğ, azatlı kölesi Bedr'i bir miktar azık ve kıymetli taşla birlikte Abdurrahman'ın yanına kattı. Afrika'ya ulaştıklarında Abdurrahman b. Habib b. Ebi Ubeyde el-Fihri Abdurrahman b. Muaviye'ye karşı çıktı. Buna Endülüs emiri Yusuf'un babası diyenler de vardır. Bu sırada Abdurrahman Afrika'nın valisi idi. Abdurrahman b. Muaviye'ye karşı kini artmıştı. Abdurrahman buradan da kaçtı ve Miknase'ye geldi. Bunlar Berberi soyundandılar. Bunların yanında da çok büyük kötülüklerle karşılaştı ki burada zikredilmesi çok uzun sürer.

 

Sonra buradan da kaçarak Nifzave'ye geldi. Bunlar Abdurrahman'ın yakınları idi. Bedr de O'nunla birlikte idi.

 

Söylendiğine göre, Abdurrahman Zenatiyyundan olan bir kavme geldi.

Burada hüsnü kabul gördü ve ikamet etti. Endülüslü olan Emevilere mektup yazmağa başladı. Onlara döndüğünü bildirdi ve kendisine yardım etmeleri için çağrıda bulundu. Bunun için de azatlı kölesi Bedr'i görevlendirdi. Bu sırada Endülüs emiri Yusuf b. Abdurrahman el-Pihri idi.

 

Bedr onlara giderek Abdurrahman'ın durumunu bildirdi ve O'na yardımcı olmalarını söyledi. Onlar da buna olumlu cevap vererek Abdurrahman'a gitmek üzere Sümame b. Alkame, Vehb b. el-Asfer ve Şakir b. Ebu'l-Eşmat'a gemi temin ederek gönderdiler. Bunlar da Abdurrahman'a gelip halkın bağlılığım anlattılar ve onu alarak Endülüs'e döndüler. Sonra 138 yılının rebiyülevvel ayında gemi el-Münekkeb'e demirledi. İşbiliyye'nin ileri gelenlerinden bir grup Abdurrahman'ı ziyaret ettiler. Daha önce de geçtiği gibi Yemenliler es-Sumeyl ve Yusuf el-Pihri'ye kin besliyorlardı. Bunlar da Abdurrahman'a muvafakat etiler. Sonra da Reyye'ye geldi, buranın funili İsa b. Müşavir kendisine bey'at etti. Daha sonra Şezune'ye geldi, Gıyas b. Alkame el-Lahıni de bey'at etti. Arkasından Mevrllr'a geldi, buranın amili İbrahim b. Şecere de bey'at etti. Nihayet İşbiliyye'ye geldi, Ebu's-Sabah Yahya b. Yahya'nın da bey'atini aldı ve Kurtuba'ya hücum etti.

 

Bu haber Yusuf'a ulaştırıldığında, Abdurrahman Tulaytula taraflarında olup Kurtuba'dan hayli uzaktaydı. Bu haberi Kurtuba'ya dönmekteyken öğrendi. Bu sırada Abdurrahman da Kurtuba 'ya hareket etmişti.

 

Kurtuba'ya gelince Yusuf'la birlikte sulh için teşebbüste bulundular.

Yusuf O'nu iki gün oyaladı. Bu günlerden ilki arefeydi. Yusuf'un taraftarlarından hiç birinin sulhun kaçımlmaz olduğu hususunda şüphesi kalmamıştı.

 

Yusuf bayram günü bütün insanların yemeleri için geniş bir sofra hazırlattı. Abdurrahman ise adamlarına ve süvarilerine hazırlanmalarını söyledi. Gece yarısı adamlarını nehrin öbür tarafına geçirdi. Bayram gecesi kapıştılar. İki taraf da güneş çıkıncaya kadar direndiler. Abdurrahman halk kaçtığını zannetmesin diye bir katıra binmişti. Bu durumu gören halk rahatladı. Bu sefer Yusuf'un taraftarları arasında kıtal baş gösterdi. Yusuf hezimete uğradı. Geriye Yusuf'un aşiretinden olan Usabe ile savaşan eş-Sumeyl kaldı. Bunlar da hezimete uğradılar. Böylece Abdurrahman muzaffer oldu. Yusuf yenilince Maride'ye, Abdurrahman ise Kurtuba'ya geldi. Yusuf köşkten ayrıldıktan sonra buraya girdi.

 

Sonra Abdurrahman Yusuf'u ele geçirmek için peşinden gitti; Yusuf bunu hissedince Kurtuba'ya girdi, emirlik sarayını ele geçirdi, Abdurrahman'ın mallarını ve çoluk çocuğunu alarak İlbire'ye geldi. es-Sumeyl ise Şevzer şehrine gelmişti.

Bu haberi öğrenince kızan Abdurrahman doğru Kurtuba'ya döndü.

Burada Yusuf'u bulamayınca İlbire'ye hareket etti. Bu sırada es-Sumeyl ile Yusuf arasında sulh yapmak üzere bir toplantı yapıldı. Yusuf'a ve taraftarlarına dokunmamak, Abdurrahman ile birlikte Kurtuba'da kalmak üzere anlaşma yaptılar. Yusuf Ebu'I-Esved Muhammed ve Abdurrahman adında iki oğlunu es-Sumeyl'in yanında bıraktı, kendisi ise Abdurrahman ile birlikte Kurtuba'ya hareket etti. Buraya geldiğinde şu beyti söyledi:

''Bir zamanlar insanlan yönetir, istediğimiz gibi hüküm sürerken şimdi onlardan insaj dileyen halktan kimseler olduk.''

 

Abdurrahman Kurtuba'ya yerleşti. Burada bir köşk ve bir cami bina etti.

Seksen bin dinar harcadı, cami bitmeden de öldü. Ayrıca pek çok mescit yaptırdı. Ailesi O'nun vasiyetini yerine getirdiler. O Mansur için dua ederdi.

 

Ebu Ca'fer (Taberi) Abdurrahman'ın Endülüs'e gelişini 137 senesi olarak zikretmiştir. Daha önce de söylediğimiz gibi 138 diyenler de vardır.

 

Abdurrahman'ın Endülüs'e girişi hakkındaki bilgi bu kadarıyla kafidir, çünkü biz kısa olarak sunmayı tercih ettik.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

ABDULLAH b. ALİ'NİN HAPSEDİLMESİ