İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
ABDURRAHMAN
b. MUAVİYE'NİN ENDÜLÜS'E GİRİŞİ
92
yılı olaylarında Endülüs'ün fethedildiğini ve Musa b. Nusayr'ın da
azledildiğini zikretmiştik.
Musa
b. Nusayr Endülüs'ten azledilip Şam'a gittiğinde yerine geçen oğlu Abdülaziz
ülkeyi her türlü tehlikeden korumuş, ülke çapında pek çok şehir kurmuş, ülkenin
kapılarını herkese açmış, hayırlı ve faziletli biri olmuştu, emirliği ise 97
yılına kadar devam etmiştir. Bu sürenin 98 yılına kadar sürdüğü de
söylenmiştir. Abdülaziz'in burada öldürüldüğü ve öldürülme sebebi daha önce
geçmiştir.
Abdülaziz
öldürüldükten sonra Endülüs halkı altı ay başkansız kalmış, bu sürenin sonunda
Musa b. Nusayr'ın kız kardeşinden yeğeni Eyyub b. Habib el-Lalımi üzerinde
ittifak etmişler ve başkan olarak O'nu seçmişlerdi. Ülkenin sükunu ve halkın
iyiliği için dua eden bu zat, Kurtuba'ya kadar giderek burayı 97 yılının
başında (98 yılı olduğu da söylenmiştir) hükümet ve devlet merkezi yapmıştır.
Daha
sonra Süleyman b. Abdülmelik, el-Hurra b. Abdurralıman es-Sakafı'yi buraya vali
tayin etmiştir. Bu zat, 98 yılından itibaren Kurtuba'da iki yıl dokuz ay vali
olarak kalmıştır.
Ömer
b. Abdülaziz hilafet makamına geçince Endülüs'e es-Semh b. Malik el-Havlaru'yi
vali olarak atamış ve bu zata Endülüs topraklarını diğerlerinden ayırmasını,
isyan edenleri Endülüs'ten çıkarmasını mallarından beşte bir vergi almasını ve
Endülüs'ün durumu hakkında da kendisine bilgi vermesini emretmişti. Ömer b.
Abdülaziz'in böyle yapmasındaki amaç Müslümanlardan ayrılan ve kopanları
Endülüs'ten atmaktı. es-Semh 100 yılının Ramazan ayında Endülüs'e geldi ve Ömer
b. Abdülaziz'in kendisinden istediği şeyleri yaptı. Ancak savaştan döndüğünde
102 yılında öldürüldü. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz Müslümanları burada
bırakıp onların selameti için dua ettikten sonra asi olan insanları da
Endülüs'ten çıkarmağa başladı.
Abdülaziz,
es-Semh'ten sonra 103 yılında buraya Anbese b. Suhaym elKerbi'yi vali olarak
görevlendirmiştir. Bu zat da İftenç Gazvesi'nden döndükten sonra 107 senesinde
Şaban ayında vefat etmiştir.
Bu
zattan sonra yerine Yahya b. Selma el-Kelbi 107 yılının Zilkade ayında vali
olarak tayin edilmiş, iki yıl altı ay vali olarak kalmıştır. Bundan sonra Endülüs'e
110 yılında Huzeyfe b. el-Ebras el-Eşcai vali olarak gelmiş ve altı ay valilik
yapmıştır. Bunun görevden alınmasını müteakip yerine Osman b. Ebu Nis'a
el-Has'ami 110. yılda atanmıştır. 110. senenin sonunda azledilen bu zatın
valiliği beş ay sürmüştür.
Bundan
sonra Endülüs'e el-Heysem b. Ubeyd el-Kenaru atanmıştır. 111. yılın Muharrem
ayında göreve başlayan el-Heysem burada on ay valilik yaptıktan sonra Zilhicce
ayında vefat etmiştir. Endülüs halkı Muhammed b. Abdullah el-Eşcai'nin vali
olmasını istemişler, bu zatın valiliği ise iki ay sürmüştür. Bu zattan sonra
yerine Abdurralıman b. Abdullah el-Gafıki 112. yılın Safer ayında vali olmuş,
ne var ki düşmanlığın hüküm sürdüğü bu arazide 114 yılında Ramazan ayında şehit
edilmiştir.
Daha
sonra bu ülkeye Abdülmelik b. Katan el-Pihri vali olmuş ve burada iki yıl
kaldıktan sonra azledilmiştir. Yerine Ukbe b. el-Haccac es-Seluli atanmış, 114
yılında göreve başlamış ve beş yıl valilik yapmıştır. Valiliği esnasında
ayaklanan Endülüs halkı Ukbe b. el-Haccac'ı makamından indirerek yerine
Abdülmelik b. Katan'ı ikinci kez valiliğe getirmişlerdir. Bazı Endülüs
tarihçilerinin ifade ettiklerine göre, görevde iken ölen bu zattan sonra yerine
Endülüs halkı Abdülmelik'i idareci olarak seçmişlerdir.
Daha
sonra Belc b. Bişr el-Kuşeyri vali oldu ve taraftarlarıyla bey'atleşti.
Abdülmelik kaçarak evine girdi. Katan ve Ümeyye adındaki oğulları da kaçarak
biri Maride'ye diğeri ise Sarakusta'ya geldi. Sonra Yümnlüler (?) Belc'e karşı
ayaklanarak Abdülmelik b. Katan'ın öldürülmesini istediler. Bunların fesadından
korkan Belc Abdülmelik'in öldürülmesini ve asılmasını emretti. Abdülmelik'in
ölüm haberi iki oğluna ulaşınca Maride'den Erbllne'ye hareket etmek üzere yüz
bin kişi ile Belc'e ve onunla birlikte olan Kurtubalılara karşı yürüdüler.
Belc, kendisine destek olan Şamlılarla birlikte bunlar üzerine yürüdü ve her
iki kardeşi de hezimete uğrattı. Sonra Kurtuba'ya döndü, bir kaç gün sonra da
öldü.
Belc'in
Endülüs'e geliş sebebi ise şudur:
Belc
123 senesinde Berberi olayında amcası Külsllm b. İyaz ile birlikte bulunurken
-bu konu daha önce geçmiştir- amcası Endülüs'te Abdülmelik b. Katan tarafından
öldürülmüştü. İşte Abdülmelik'in öldürülmesinin sebebi de budur.
Daha
sonra Şamlılar Belc'in yerine Sa'lebe b. Selame el-Amili'yi getirdiler. 125
senesinde Ebu'I-Hattar'ın Endülüs'e vali olarak gelmesine kadar Sa'lebe görevde
kalmıştır. Ebll'l-Hattar'a Endülüs halkı itaat etti. Sa'lebe İbn Ebi Nis'a ve
Abdülmelik'in iki oğlu da Ebu'l-Hattar'a gelerek bağlılıklarını, ona karşı
gelmeyeceklerini, emrine itaat edeceklerini söylediler. Ebu'I-Hattar zeki,
kerem ve şecaat sahibi biriydi. Şamlı pek çok kişi yanında bulunuyordu.
Kurtuba
bu kadar kalabalık nüfusa tahammül etmedi. Bu yüzden Ebll'lHattar halkı
muhtelif beldelere dağıttı. Şamlılan kendilerine uygun olan İlbire'ye gönderdi
ve burası Şam'a benzediği için ''Dımaşk'' adını verdi. Hımslılan İşbiliyye'ye
gönderdi, buraya da ''Hıms'' adını verdi. Kınnesrinlileri Cübban'a gönderdi,
oraya ''Kınnesrin'' adını verdi, Ürdünlüleri Reyye'ye gönderdi, buraya da
''el-Ürdün'' dedi. Filistinlileri Şemne'ye gönderdi, oraya da ''Filistin''
dedi. Mısırlılan Tüdmir'e gönderdi, bura Mısır'a benzediği için de ''Mısır''
adını verdi.
Yemenliler
hakkında ise ırkçılık yaptı. Bu yüzden es-Sumeyl b. Hatim Mudar'la birlikte
ittifak edip Ebu'I-Hattar'a karşı savaş açmış ve mağlup etmiştir. Bu fitne 127
yılında ortaya çıkmıştır.
es-Sumeyl
b. Hatim b. Şemir b. Zilcevşen Şam yöresinden gelerek Endülüs'e başkan oldu.
Ebu'l-Hattar kendisine mühlet verilmesini es-Sümeyl'den istedi, O da bir gün
süre verdi. Ebu'l-Hattar'ın yanında bulunan askerler ise ağır küfür ve ihanete
uğradılar. Ebu'l-Hattar dışarı çıktı, sarığı eğilmişti. Kapıcılardan bazıları
kendisine neden sarığının eğri olduğunu sordular, O da:
"Eğer
taraftarlarını olsaydı, onu doğrulturlardı." cevabını verdi.
Taraftarlarına bir elçi göndererek karşılaştığı durumu bildirdi. Onlar da:
"Biz seni destekliyoruz. " dediler ve Filistin halkından olan Sevabe
b. Selame el-Cüzami'ye mektup yazarak durumunu bildirdiler. Sevabe b. Selame
ise onlara bir elçi gönderdi ve cevap verdi. Lahm ve Cüzam kabileleri de onlara
tabi oldular.
Bu
durum Ebu'I-Hattar'a ulaşınca üzerlerine yürüdü ve Sevabe ile savaştı.
Askerleri hezimete uğradılar, Ebu'I-Hattar'ın kendisi de esir düştü. Sevabe
Kurtuba köşküne girdi. Ebu'I-Hattar Sevabe'nin aldığı esirler arasında
bulunmaktaydı. Sevabe Endülüs'te iki yıl vali oldu, sonra vefat etti.
Yemenliler
Ebu'I-Hattar'ın iadesini istediler. Mudar ve başkanları esSumeyl bunu kabul etmediler.
Bu konu tartışmalara ve ayrılmalara sebep oldu. Bu arada Endülüs dört ay
idarecisiz kalmıştı. Bu konudaki etraflı bilgi 127. yılda meydana gelen olaylar
bölümünde geçmiştir.
Endülüslüler
emirsiz kalınca, hükmetmek için Abdurrahman b. Kesir elLahmi'yi öne geçirdiler.
Durum zararlı bir hal almağa başlayınca halk, Yusuf b. Abdurrahman b. Habib b.
Ebi Ubeyde el-Fihri üzerinde ittifak ettiler. Yusuf 122 senesinde Endülüs'e
vali oldu. Ortalık bir yıl boyunca sükUnete kavuştu. Bu arada Yemen' de durum karışmıştı.
Yemenliler kendilerinden olan sevdikleri kişiyi vali tayin etmek istediler.
Yıl
sona erdiğinde Yemenliler kuvvetleri ile birlikte kendilerinden olan birini
vali yapmak için Endülüs'e geldiler, es-Sumeyl bunlara gece baskını düzenledi,
onlardan pek çoğunu katletti. Buna meşhur ''Şekunde Vak'ası'' denir. Burada
Ebu'I-Hattar öldürüldü. Mızrakları parçalanıncaya, kılıçları kırılıncaya kadar
adam öldürdüler. Bu olayların meydana geldiği 130 yılında bile bile ihtilafa
düştüler ve nihayet Yusuf'un emirliği üzerinde karar kıldılar, hiç kimse de
buna karşı çıkmadı.
Yukarıda
söylediklerimizin dışında bir takım olayların olduğu da söylenmektedir. Nitekim
bu konudaki bilgi 127. yılda meydana gelen olaylar bölümünde geçmiştir. Sonra
Endülüs'te peş peşe kıtlık oldu. Buranın halkı kıtlıktan dolayı yurtlarından
uzaklaştılar. Bu durum 130 yılına kadar devam etti. Bu sene Temim b. Ma'bed
el-Fihri ve Amir el-Ab-deri Sarakusta şehrinde toplandılar. es-Sumeyl bu ikisi
ile savaştı. Sonra Yusuf el-Fihri ikisi üzerine yürüdü ve onlarla savaştı ve
her ikisini de katletti. Yusuf, Abdurrahman b. Muaviye b. Hişam kendisini
mağlup edinceye kadar Endülüs'te kaldı.
Endülüs
valileri hakkında muhtasar olarak zikrettiklerimiz bunlardır. Bu husustaki
bilgiler daha geniş olarak değişik şekillerde yukarıda geçmiştir. Bizim burada
peş peşe olayları ortaya koymamızın sebebi, Endülüs hakkında dağınık halde
bulunan haberleri bir araya getirmektir. Şimdi ise Abdurrahman b. Muaviye b.
Hişam'ın Endülüs hakkında akıttığı gözyaşlarına dönelim.
* * *
Abdurrahman'ın
garba gitme sebebine gelince ... Kendisinden bu konuda şöyle bir hikaye
anlatılmaktadır: "Abbasi devleti ortaya çıkıp Ümeyyeoğulları ve mensupları
kılıçtan geçirildiğinde, bu katliamdan kurtulup kaçan tek kişi olan Abdurrahman
b. Muaviye'nin zeytinliği vardı, buradan kaçarak Filistin'e geldi. Burada
azatlı kölesi Bedr ile birlikte kaldı. Aynı zamanda bilgi toplamağa
çalışıyorlardı. Nitekim bu konuda kendisinin şöyle dediği nakledilmiştir:
"Bize
güven verdiler, sonra Ebu Futruh Nehri'nde izimizi kaybettiler. Kammızın helal
kılındığına dair haber aldık. Bunun üzerine insanlardan ayrıldım, münzevi
yaşamaya başladım. Meyus olarak evime döndüm ve ailemi düşündüm. Korku
içerisinde evden çıktım, ağaçlık ve ormanlıklar içerisinde Fırat üzerinden bir
köye geldim. Bir gün oğlum Süleyman yanımda oynuyordu. On dört yaşında idi.
Yanımdan ayrıldı ve bir müddet sonra ağlayıp feryat ederek kapıdan girip
boynuma sarıldı. Onu teskin etmeye çalıştığım halde o hala bana sarılıyordu. Ne
var diye dışarıya çıktığımda köyü bir korkunun kapladığım gördüm. Bir de baktım
ki köye siyah bayraklar dikilmiş. Genç bir kardeşim vardı, bana şöyle diyordu:
''Kaç, kaç, bunlar siyah bayraklardır.'' Bunun üzerine paralarımı yanıma alıp
kaçtım. Ben ve kardeşim kurtulduk, diğer kardeşlerime de gideceğim yeri
bildirdim ve kendilerine azatlı kölem Bedr'e haber ulaştırmalarını emrettim.
Süvariler köyü kuşattılar, fakat izimi bulamadılar. Tanıdığım bir adama gelerek
bir binek hayvam satın almasını istedim. Becerikli bir köle bana yol gösterdi.
Süvariler ise beni aramağa gelmişlerdi.
Ayaklarımızın
ucuna basarak kaçtık. Süvariler ise bizi araştırıyorlardı.
Fırat
üzerindeki bir bahçeye girdik. Süvarilerden kurtularak nehrin öbür tarafına
yüzüp geçtim. Bu arada süvariler bize teslim olmamızı ve bir şey
yapmayacaklarım, kendilerine güvenmemizi ifade eden çağrıda bulunuyorlardı,
fakat ben bunlara aldırış etmedim. Kardeşim ise Fırat'ın yarısına kadar yüzdükten
sonra yoruldu. Süvarilerin güven telkin eden sözlerine kanarak geri döndü.
Gözlerimin
önünde onu tuttular ve öldürdüler. O henüz on üç yaşında idi. Bu acıya
sabrettim. Yüzümü çevirdim.
Bulma
ümitleri kesilinceye kadar ağaçlık içerisine gizlendim. Daha sonra buradan
çıkarak batıya doğru yola koyuldum, Afrika'ya geldim."
Sonra
Abdurrahman'ın kız kardeşi Ümmü'l-Usbuğ, azatlı kölesi Bedr'i bir miktar azık
ve kıymetli taşla birlikte Abdurrahman'ın yanına kattı. Afrika'ya
ulaştıklarında Abdurrahman b. Habib b. Ebi Ubeyde el-Fihri Abdurrahman b.
Muaviye'ye karşı çıktı. Buna Endülüs emiri Yusuf'un babası diyenler de vardır.
Bu sırada Abdurrahman Afrika'nın valisi idi. Abdurrahman b. Muaviye'ye karşı
kini artmıştı. Abdurrahman buradan da kaçtı ve Miknase'ye geldi. Bunlar Berberi
soyundandılar. Bunların yanında da çok büyük kötülüklerle karşılaştı ki burada
zikredilmesi çok uzun sürer.
Sonra
buradan da kaçarak Nifzave'ye geldi. Bunlar Abdurrahman'ın yakınları idi. Bedr
de O'nunla birlikte idi.
Söylendiğine
göre, Abdurrahman Zenatiyyundan olan bir kavme geldi.
Burada
hüsnü kabul gördü ve ikamet etti. Endülüslü olan Emevilere mektup yazmağa
başladı. Onlara döndüğünü bildirdi ve kendisine yardım etmeleri için çağrıda
bulundu. Bunun için de azatlı kölesi Bedr'i görevlendirdi. Bu sırada Endülüs
emiri Yusuf b. Abdurrahman el-Pihri idi.
Bedr
onlara giderek Abdurrahman'ın durumunu bildirdi ve O'na yardımcı olmalarını
söyledi. Onlar da buna olumlu cevap vererek Abdurrahman'a gitmek üzere Sümame
b. Alkame, Vehb b. el-Asfer ve Şakir b. Ebu'l-Eşmat'a gemi temin ederek
gönderdiler. Bunlar da Abdurrahman'a gelip halkın bağlılığım anlattılar ve onu
alarak Endülüs'e döndüler. Sonra 138 yılının rebiyülevvel ayında gemi
el-Münekkeb'e demirledi. İşbiliyye'nin ileri gelenlerinden bir grup
Abdurrahman'ı ziyaret ettiler. Daha önce de geçtiği gibi Yemenliler es-Sumeyl
ve Yusuf el-Pihri'ye kin besliyorlardı. Bunlar da Abdurrahman'a muvafakat
etiler. Sonra da Reyye'ye geldi, buranın funili İsa b. Müşavir kendisine bey'at
etti. Daha sonra Şezune'ye geldi, Gıyas b. Alkame el-Lahıni de bey'at etti.
Arkasından Mevrllr'a geldi, buranın amili İbrahim b. Şecere de bey'at etti.
Nihayet İşbiliyye'ye geldi, Ebu's-Sabah Yahya b. Yahya'nın da bey'atini aldı ve
Kurtuba'ya hücum etti.
Bu
haber Yusuf'a ulaştırıldığında, Abdurrahman Tulaytula taraflarında olup
Kurtuba'dan hayli uzaktaydı. Bu haberi Kurtuba'ya dönmekteyken öğrendi. Bu
sırada Abdurrahman da Kurtuba 'ya hareket etmişti.
Kurtuba'ya
gelince Yusuf'la birlikte sulh için teşebbüste bulundular.
Yusuf
O'nu iki gün oyaladı. Bu günlerden ilki arefeydi. Yusuf'un taraftarlarından hiç
birinin sulhun kaçımlmaz olduğu hususunda şüphesi kalmamıştı.
Yusuf
bayram günü bütün insanların yemeleri için geniş bir sofra hazırlattı.
Abdurrahman ise adamlarına ve süvarilerine hazırlanmalarını söyledi. Gece
yarısı adamlarını nehrin öbür tarafına geçirdi. Bayram gecesi kapıştılar. İki
taraf da güneş çıkıncaya kadar direndiler. Abdurrahman halk kaçtığını
zannetmesin diye bir katıra binmişti. Bu durumu gören halk rahatladı. Bu sefer
Yusuf'un taraftarları arasında kıtal baş gösterdi. Yusuf hezimete uğradı.
Geriye Yusuf'un aşiretinden olan Usabe ile savaşan eş-Sumeyl kaldı. Bunlar da
hezimete uğradılar. Böylece Abdurrahman muzaffer oldu. Yusuf yenilince Maride'ye,
Abdurrahman ise Kurtuba'ya geldi. Yusuf köşkten ayrıldıktan sonra buraya girdi.
Sonra
Abdurrahman Yusuf'u ele geçirmek için peşinden gitti; Yusuf bunu hissedince
Kurtuba'ya girdi, emirlik sarayını ele geçirdi, Abdurrahman'ın mallarını ve
çoluk çocuğunu alarak İlbire'ye geldi. es-Sumeyl ise Şevzer şehrine gelmişti.
Bu
haberi öğrenince kızan Abdurrahman doğru Kurtuba'ya döndü.
Burada
Yusuf'u bulamayınca İlbire'ye hareket etti. Bu sırada es-Sumeyl ile Yusuf
arasında sulh yapmak üzere bir toplantı yapıldı. Yusuf'a ve taraftarlarına
dokunmamak, Abdurrahman ile birlikte Kurtuba'da kalmak üzere anlaşma yaptılar.
Yusuf Ebu'I-Esved Muhammed ve Abdurrahman adında iki oğlunu es-Sumeyl'in
yanında bıraktı, kendisi ise Abdurrahman ile birlikte Kurtuba'ya hareket etti.
Buraya geldiğinde şu beyti söyledi:
''Bir
zamanlar insanlan yönetir, istediğimiz gibi hüküm sürerken şimdi onlardan insaj
dileyen halktan kimseler olduk.''
Abdurrahman
Kurtuba'ya yerleşti. Burada bir köşk ve bir cami bina etti.
Seksen
bin dinar harcadı, cami bitmeden de öldü. Ayrıca pek çok mescit yaptırdı.
Ailesi O'nun vasiyetini yerine getirdiler. O Mansur için dua ederdi.
Ebu
Ca'fer (Taberi) Abdurrahman'ın Endülüs'e gelişini 137 senesi olarak
zikretmiştir. Daha önce de söylediğimiz gibi 138 diyenler de vardır.
Abdurrahman'ın
Endülüs'e girişi hakkındaki bilgi bu kadarıyla kafidir, çünkü biz kısa olarak
sunmayı tercih ettik.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
ABDULLAH b.
ALİ'NİN HAPSEDİLMESİ