İBNÜ’L-ESİR |
5. CİLT |
EBU MÜSLİM
el-HORASANİ'NİN ÖLDÜRÜLMESİ
Ebu
Müslim el-Horasam bu yılda Mansur tarafından öldürüldü. Öldürülmesinin sebebi
şudur:
Ebu
Müslim anlattığımız şekilde Seffab'a mektup yazıp hac için izin istemişti.
Seffab da Cezire, Armenia ve Azerbaycan'ın başında bulunan Mansur'a yazmış:
"EbU Müslim mektup yazıp benden hac için izin istedi, ben de izin verdim.
Fakat kendisini aynı zamanda Hac Emiri tayin etmemi de istiyor. Bana yaz, eğer
Hac Emiri olmak istiyorsan bu görevi sana vereyim, çünkü sen Mekke'de olursan
önüne geçmeğe tamah edemez." demişti.
Mansur
kardeşi Sefffıh'a mektup yazıp izin istedi, Sefffıh da kendisine izin verdi ve
Mansur bunun üzerine Enbar'a geldi. Ebu Müslim: "Ebu Ca'fer bu yıldan
başka haccedecek bir yıl bulamadı mı?" dedi ve bundan dolayı O'na karşı
kin besledi. O sene birlikte haccettiler. Ebu Müslim göçebe Arapları
giydiriyor, yolları ve su kuyularını ıslah ediyor, bu da kendisi için bir amlma
vesilesi oluyordu. Göçebe Araplar şöyle diyorlardı: "Bunlar O'nun hakkında
uydurulan yalan şeylerdir." Mekke'ye gelip Yemenlileri görünce:
"Bunlar ne askeri? Zarif dilli birisi bunlarla karşılaşsa gözyaşları sel
gibi akar." demişti. Hac mevsimi sona erip halk ayrılmağa başlayınca Ebu
Müslim yolda Ebu Ca'fer'i geçti. Daha sonra kendisine Sefffıh'ın ölüm haberi
geldi, bunun üzerine de Ebu Ca'fer'e kardeşinin vefatından dolayı bir taziye
mektubu yazdı, fakat, halifeliği tebrik etmedi, aynı zamanda kendisine
yetişinceye kadar Ebu Ca'fer'i durup beklemediği gibi geriye de dönmedi. Ebu
Ca'fer buna çok kızdı ve O'na ağır bir mektup yazdı. Ebu Müslim mektup
geldikten sonra O'na hilafetini tebrik eden bir mektup yazdı, sonra ilerledi ve
Enbar'a geldi. İsa b. Musa'yı kendisine bey'at etmesi için yanına çağırdı, İsa
da geldi. Bu arada Ebu Ca'fer de geldi ve Abdullah b. Ali'ye karşı baş
kaldırdı. Mansur, daha önce geçtiği gibi, Ebu Müslim'i Hasan b. Kahtabe ile
birlikte savaşmak üzere göndermişti. Hasan Mansur'un veziri Ebu Eyyub'a haber
göndererek şu açıklamayı yaptı: "Ebu Müslim'i Emırü'l-Müminin'in mektubu
geldiğinde onu okurken gördüm. Sonra elindeki mektubu Malik b. Heysem'e vermiş
O da okuduktan sonra alaya alarak gülmüşlerdi." Bu haber Ebu Eyyub'e
ulaşınca güldü ve: "Biz Ebu Müslim'in Abdullah b. Ali'den daha düşman
olduğunu biliriz. Buna rağmen onlardan sadece birisiyle karşılaşmak isteriz.
Biliyoruz ki, Horasanlılar Abdullah'ı sevmezler, onlardan pek çok kimseyi
öldürmüştür." (On yedi kişi öldürmüştü.)
Abdullah
hezimete uğrayıp Ebu Müslim de askerlerini ganimet olarak topladığı zaman Ebu
Ca'fer Ebu Hasıb'i malca uğranılan zararın tespiti için Ebu Müslim'e göndermiş,
bununla da öldürülmesini istemişti. Ebu Müslim elçinin yanında söze başladı,
ağzına geleni söyledi ve: "Ben kanlardan dolayı emin, mallardan dolayı da
hainim." dedi, ayrıca da Mansur'a sövdü. Ebu Hasıb Mansur'a döndü ve
olanları haber verdi. Mansur da Ebu Müslim'in Horasan'da bu durumu devam
ettirmesinden korkarak O'na bir mektup yazdı ve kendisini Mısır ve Şam'a vali
tayin ettiğini, bunun kendisi için Horasan'dan daha hayırlı olacağını bildirdi.
Devamla şöyle dedi: "Sevdiklerinle beraber Mısır'a git, Şam'da ikamet et;
dolayısıyla Müminlerin emırinin yakımnda olur, görüşmek istediğin zaman çabucak
yanına gelirsin." dedi.
Mektup
Ebu Müslim'e gelince kızdı ve: "Horasan benim olduğu halde beni Şam'a ve
Mısır'a tayin ediyorlar." dedi, elçi de bu sözleri Mansur'a yazdı. Ebü
Müslim ihtilaiları gidermek için Cezire'den çıktı ve doğrudan Horasan'a
yöneldi.
Mansur
Enhar'dan Medaine doğru yürürken Ebü Müslim'e kendisine doğru geldiğini bir
mektupla bildirdi. Ebü Müslim de Zab'dan O'na şunları yazdı: "Müminlerin
emiri için -Allah O'na iyilik versin- Allah'ın imkan verdiği kimseden başka bir
düşman kalmadı. Bize Sasan Hanedanı 'nın meliklerinden naklolunduğuna göre,
vezirlerin en tehlikeli oldukları dönemler savaş olmadığı sakin dönemlerdir.
Biz sana yakın olmaktan kaçınıyor, vefalı davrandığın sürece de sana vefa
göstermeğe mrs gösteriyoruz. Daha salim olması bakımından uzaktan emirlerini
dinleyip itaat etmeğe gayret ediyoruz. Eğer bunlar seni hoşnut ederse bil ki
senin en iyi kölelerin buna karşılık yalnız nefsinin arzusuna uyarak bizi kötü
görür, yüz çevirirsen ben de sana sağlam bir biçimde vermiş olduğum ahdimi
bozarım."
Mektup
Mansur'un eline ulaşınca Ebu Müslim'e şu karşılığı yazdı:
"Mektubunu
anladım. Senin özelliklerin, suçlarının çokluğu sebebiyle devletin düzen ve
güvenini bozmak isteyen, meliklerine karşı sahtekar olan vezirlerin sıfatlarına
uymuyor. Halbuki onların rahatı ancak toplumda dirlik ve düzenin olmasıyladır.
Sen niçin kendini onlarla bir tuttun? Sen yapmakta olduğun işin güçlüklerine
rağmen itaat edilen ve sözü dinlenilen birisisin. Bununla birlikte her sözünün
dinlenmesi ve her konuda sana itaat edilmesi şartı da yoktur. Müminlerin emiri,
eğer kulak verip dinlersen, sana rahatlaman için İsa b. Musa ile bir mektup
gönderiyor. Allah'tan seninle şeytan ve iğvaları arasını açmasını dilerim.
Şeytan senin niyetini bozacak şu anda açmış olduğun kapıdan daha yakın ve
sağlam bir kapı bulamasın."
Başka
bir rivayete göre, Ebu Müslim de O'na yazmış olduğu mektupta şöyle diyordu:
"Yüce Allah'ın kullarına emri gereği bana delil olacak tam bir ilim
sahibi, aynı zamanda Resulullah (-sav-)'a akraba olan birini imam edindim.
Şimdi o, Allah'ın kullarının emrine verdiği az bir şeye tamah edip Kelamullah'ı
değiştirerek beni Kur'an'ı bilmemekle suçluyor. Aynen gurura kapılan kimse gibi
oldu. Mazeret kabul etmeyip tökezlemeyi bağışlamayacak şekilde kılıcımı çekip
acımayı kaldırmamı bana emretti. Sizin saltanatınızı güçlendirmek için bunları
yaptım. Neticede Allah bilmediğiniz kimseyi size tanıttı. Sonra Allah benim
kalbime tövbe etme fikrini attı. Eğer Allah beni affederse, bu O'nun bilinen ve
kendisine nispet edilen büyüklüğünden dolayıdır. Fakat beni cezalandırırsa bu
da benim kendi ellerimle yapıp takdim ettiğim şeyler sebebiyledir, çünkü Allah
kullarına karşı asla zulmedici değildir."
Ebü
Müslim içinde düşmanlık hisleri taşıyarak çıktı, Hulvan yolunu tuttu. Mansur da
Enhar'dan Medain'e yürüdü. Amcası İsa b. Ali ve Haşimoğulları'ndan yanında
bulunanlara: "Ebu Müslim'e bir mektup yazın." diye tembih etti. O'na
durumunu yücelten ve şükran duygularını belirten, aynı zamanda üzerindeki
görevini tamamlamasını isteyen bir mektup yazdılar. İtaat etmesi gerektiğini,
isyankar davranışın neticesinden sakınmasını istiyorlar ve Mansur'a dönmesini
tavsiye ediyorlardı.
Mansur
mektubu Ebu Humeyd el-Merverruzi ile gönderdi ve şöyle dedi:
"EbU
Müslim'le, bir insanla ne kadar yumuşak konuşulursa o derece yumuşak konuş, iyi
davran ve bildir ki ben kendisini yücelttim ve O'na hiç bir kimsenin yapmadığı
iyiliği yaptım. Eğer düzelir ve istediğim gibi olursa severim, eğer ıslah olmaz
ve dönmezse o zaman O'na şunu söyle: ''Müminlerin emiri sana diyor ki: 'Eğer
düşman olarak ayrılır bana gelmezsen ve işlerine benden başkalarını vekil tayin
edersen Abbasilerden olmayayım ve Muhammed'in ehl-i beytinden uzak olayım ki,
peşine bizzat ben düşer, seni öldürürüm. Eğer denize dalarsan ben de dalarım,
ateşe atlarsan seni öldürmek için gözümü kırpmadan ateşe atlarım, ya da bundan
önce ölürüm.''' Bu sözlerimi, dönmesinden tamamen ümit kesip hiç bir hayır
beklenilmeyecek duruma gelmedikçe söyleme."
Ebu
Humeyd yola çıktı ve Hulvan'da Ebu Müslim'e gelerek mektubu kendisine takdim
etti, şöyle dedi: "Bazı kimseler seni kıskandıklarından ve aşırılığından
dolayı Emirü'l-Müminin'in senin hakkında söylemediği ve düşünmediği şeyleri
sana getiriyorlar. Bununla da senin nimetini yok etmek ve durumunu değiştirmek
istiyorlar. Onlara inanıp da durumunu sakın bozma." Sonra da konuşmasına
devam ederek: "Ey Ebu Müslim! Sen uzun zamandan beri al-i Muhammed'in
emirisin. Herkes de böyle biliyor. Allah dünya için toplayıp
biriktirdiklerinden çok daha hayırlısını sana ahiret için hazırlamıştır.
Öyleyse bu ecrini yok edercesine düşürüp zayi etme, şeytan seni etkisi altına
almasın. " dedi.
Ebu
Müslim O'na: "Sen ne zamandan beri benimle böyle konuşur oldun?" diye
sordu. Humeyd de O'na: "Bizi bu işe ve Peygamberin (-sav-) ehl-i beytine
itaat etmeğe sen çağırdın. (Abbasoğulları'na itaate sen davet ettin). Yine bizi
sana karşı çıkanlarla savaşmak üzere değişik sebepler için değişik bölgelerden
çağırdın. Neticede Allah onlara itaatte bizleri birleştirdi, onlara sevgimiz
sebebiyle kalplerimizi ısındırdı. Onlara yardımımız neticesinde de bizleri aziz
kıldı. Biz onlardan kime kavuşmuşsak Allah'ın kalbimize bıraktığı sevgi ile
kavuştuk. Nihayet onların ülkelerine derin görüşler ve samimi bir iraatle
geldik. Arzumuza ve idealimizin sonuna ulaştığımız bir zamanda sen durumumuzu
bozmak, sözümüzü dağıtmak mı istiyorsun? "Kim karşı çıkarsa onu öldürünüz,
ben dahi size muhalefet etsem, beni de öldürünüz, dememiş miydin?" dedi.
Ebu
Müslim Ebu Nasr Malik b. el-Heysem'e döndü: "Bunun bana neler söylediğini
duymuyor musun? O kendi sözünü söylemiyor ey Malik!" dedi. O da:
"O'nun sözlerine kulak asma. Bu adam seni halifeden korkutmasın. Ömrüme
and olsun ki, O'nun asıl söylemek istediği bunlar değil, sonrası da bundan daha
şiddetli olamaz. Yoluna git, sakın geri dönme. Allah'a yemin olsun ki eğer
Mansur'un yanına gidersen seni öldürür. Onun içini senin hakkında öyle bir şey
sardı ki, ebediyyen sana güvenmez." dedi.
Ebu
Müslim: "Kalkınız." dedi, kalktılar. Sonra Neyzek'e bir haber
gönderdi, geldi ve O'na mektupta yazılanları ve Humeyd'in söylediklerini
arzetti. Neyzek: "Gitmeni doğru bulmuyorum, Rey'e gidip orada ikamet
etmenin iyi olacağı kanaatindeyim. Böylece Rey'le Horasan arası senin olur.
Onlar senin askerlerindir. Onlardan hiç bir kimse sana muhalefet etmez. Eğer
Mansur sana karşı düzelir, düşmanlığından vazgeçerse sen de O'na karşı
düzelirsin. Şayet düzelmeyecek olursa, kendi askerlerinin arasında olursun,
Horasan da senin arkanda olur. O halinle istediğini düşünebilirsin." dedi.
Ebu
Humeyd'i çağırdı ve O'na: "Seni bana gönderene dön ve O'na söyle:
''Gitmemeğe karar verdim.''" Bunun üzerine Ebu Humeyd: "Halifenin
istediğinin aksine mi karar verdin?" diye sordu. Ebu Müslim:
"Evet." diye cevap verdi. Humeyd: "Bunu yapma." dedi.
Müslim'in dönmesinden tamamen ümidini kesince Ebu Ca'fer'in söylediklerini
nakletti. Bunun üzerine Ebu Müslim öfkesinden dolayı uzun zaman sustu ve bir
şey söylemedi. Sonra: "Kalk buradan." dedi. Bu son sözler Ebü Müslim'i
kırmış ve korkutmuştu.
Ebu
Ca'fer, Ebu Müslim'in Horasan'daki halifesi Ebü Davud'a Ebü Müslim'i itham eder
mahiyette bir mektup yazmış ve: "Ben hayatta olduğum sürece Horasan
Valiliği senindir." demişti. Ebu Davud bu mektubu aldıktan sonra Ebu
Müslim'e yazarak: "Biz Allah'ın halifelerine ve Nebisi (-sav-)'nin ehl-i
beytine baş kaldırarak karşı durmayız. Sen de imamına muhalefet etme ve
emrinden de dışarı çıkma." dedi. Böyle bir durumdayken Ebu Davud'un bu
ifadeleri taşıyan bir mektubunun gelivermesi korkusunu ve üzüntüsünü arttırdı.
Derhal Ebu Humeyd'e haber göndererek şöyle dedi: "Önce Horasan'a gitmeğe
azmetmiştim, fakat şimdi en çok güvendiğim kişilerden biri olan Ebu İshak'ı
Emirü'l-Mümimn'e gönderip kanaatini öğreneyim, istiyorum." Ardından Ebu
İshak'ı gönderdi. Mekke'ye geldiği zaman Haşimoğulları O'nu coşkuyla
karşıladılar. Mansur da Ebu İshak'a: "Ebu Müslim'i niyetinden caydır,
Horasan Valiliği'ni sana vereyim." dedi.
Ebu
İshak geri döndü ve Ebu Müslim'e: "Kötü bir şey görmedim. Senin hakkına saygı
duyduklarını ve kendileri için ne istiyorlarsa aynını senin için de
istediklerini müşahade ettim." dedi. Aynı zamanda Emirü'l-Mümimn'e dönüp
özür dilemesini de işaret etti. Ebu Müslim bunun üzerine halifeye gitmek için
hazırlığa başladı. Bu durumu gören Neyzek: "Gitmek için mi
hazırlamyorsun?" diye sordu. "Evet." cevabım alınca şöyle bir
temsil getirdi:
''Kaderin
hükmü karşısında insanlar çaresizdir; kader kavimlerin çarelerini bile hükümsüz
bırakmıştır.''
Ardından:
"Madem ki gideceksin, Allah sana hayırlı etsin; fakat benden şu tek öğüdü
kabul et: Huzuruna girdiğin zaman Mansur'u derhal öldür, sonra da dilediğin
kimseye bey'at et, çünkü halk sana karşı gelmez." dedi.
Ebu
Müslim Mansur'a bir mektup yazarak yanına gelmekte olduğunu haber verdi. Ebu
Nasr'ı yerine bırakarak yola çıktı. Ebu Nasr'a şöyle tembih etti:
"Mektubum gelinceye kadar bekle, eğer mektup mührümün yansıyla
mühürlenmişse bil ki o mektup benimdir; mührün tamamıyla mühürlenmiş se de bil
ki o mührü ben basmamışımdır." Medain'e üç bin kişiyle geldi ve adamlarını
Hulvan'da bıraktı.
Ebu
Müslim'in mektubu Mansur'a gelince okudu, veziri Ebu Eyyub'a verdi. O da
okuduktan sonra Mansur: "Allah'a and olsun ki, O'ndan gelenle gözümü
doldursan da O'nu öldüreceğim." dedi.
Ebu
Eyyub, Ebu Müslim'in adamlarının Mansur'la birlikte kendisini de
öldürmelerinden korkarak Seleme b. Said b. Cabir'i çağırdı ve O'na:
"Şükretmesini bilir misin?" diye sordu. Seleme: "Evet."
dedi. Ebu Eyyub: "Irak hakiminin karşılaştığı gibi bir servetle
karşılaşacağın bir vilayete seni tayin etsem ve kardeşimi de -Kardeşini oraya
sokmasının sebebi inandırıp hoşnut etmekti- beraber götürsen ve yansım da O'na
versen olmaz mı?" dedi. Seleme yine: "Evet." diye cevap verince
bu sefer Ebu Eyyub: "Keşker bir yıl önce pek çok mahsul kaldırdı, bu sene
de kat kat mahsul elde etti. O kalkan ürünü eğer doğrudan veya emanet olarak
verirsem elinin ulaşamayacağı şeye konmuş olursun." dedi. Seleme: "Bu
mal nasıl benim olacak?" deyince de Ebu Eyyub: "Ebu Müslim'e gelir, kendisini
karşılar ve isteklerini sunarken senin dileğini de sunmasını O'ndan istersin,
çünkü Müminlerin emiri geldiği zaman O'nu vali tayin edip kendisini rahatlatmak
istiyor." şeklinde sözler söyledi. Seleme O'nun bu sözleri üzerine şöyle
dedi: "Emirü'l-Müminin'le bir araya gelip görüşmemiz için bana izin nasıl
temin edilecek?" Ebu Eyyub bu konuda Seleme için izin istedi, Mansur da
izin vermekle kalmadı, Ebu Müslim'e sevgi ve selamım de götürmesini emretti.
Seleme yolda Ebu Müslim'e ulaştı ve haberi kendisine iletince çok memnun oldu.
Halbuki bundan önce kederli ve üzgün idi. Mansur'un yanına gelinceye kadar da
sevinci sürdü.
Ebu
Müslim Mansur'un bulunduğu yere yaklaşınca halka O'nu karşılamalarını emretti.
Haşimoğulları ve diğer halk Ebu Müslim'i karşıladılar.
Sonra
geldi ve Mansur'un huzuruna girdi, elini öptü; bu görüşmeden sonra Mansur Ebu
Müslim'e gidip üç gün dinlenmesini ve banyo yapmasını söyledi. Ebu Müslim de
yanından ayrıldı.
Ertesi
gün Mansur, Osman b. Nehik'ı ve dört de muhafız istedi. Şebib b. Vac ile Ebu
Hanife Harb b. Kays da bunlar arasındaydı. Muhafızları odanın arka tarafına
koydu ve: "El çırpıp işaret verdiğim zaman O'nu öldürün." dedi.
Bir
haberci göndererek Ebu Müslim'i yanına çağırdı. Yanında İsa b.
Musa
olduğu halde kahvaltı yapıyordu. Verilen emir üzerine EM Müslim Mansur'un
huzuruna girdi. Mansur O'na: "Abdullah b. Ali ile çarpıştığın iki kılıçtan
haber ver, ne yaptın onları?" dedi. Ebu Müslim: "İşte onlardan
biri!" deyince Mansur: "Göster onu bana." dedi. O da kılıcını
kınından çıkararak Mansur'a uzattı. Alıp döşeğin altına koyduktan sonra başladı
Ebu Müslim'i azarlamağa: "Seffah'a yazıp da O'nu mevattan (işlenmemiş boş
topraklar) men etmenden haber ver. Bize öğretmek istediğin dinden haber
ver." Ebu Müslim:
"Onu
almanın helal olmayacağım zannettim, fakat mektubu gelince anladım ki, ehl-i
beyt ilmin kaynağıdır." dedi. Sonra aralarında şu konuşma geçti:
Mansur:
-
Mekke yolunda beni geçmenin sebebi neydi? Onu söyle bana. Ebu Müslim:
-
İnsanlara zarar vereceği için su başında toplanmanızı hoş bulmadım, iyilik
olsun diye seni geçtim.
Mansm:
-
Peki, Mekke yolunda Ebu Abbas'ın ölüm haberi geldiği zaman bana dönmeyi
söyleyen adama karşı söylediğin: ''Biz ancak kendi görüşümüzü biliriz.''
şeklindeki sözüne ne demeli? Geçip gittin, ne bekledin ki biz sana yetişelİm,
ne de bana geri döndün?
Ebu
Müslim:
-
Halka karşı iyi davranmam isteyişim beni bunu yapmaktan alıkoydu
ve
sana karşı bir ihtilaf olmadan Küfe'ye gelirsin, dedim.
Mansur:
-
Abdullah'ın cariyesini almak mı istedin? Ebu Müslim:
-
Hayır, zarar görmesinden korktum ve küçük bir çadıra koyup onu koruyacak
birisini vekil tayin ettim.
Mansur:
-
Düşmanlığına ve Horasan'a hücumuna ne demeli?
Ebu
Müslim:
-
Senin kalbine bana karşı nefret girmiş olmasından korktum. Horasan'a geldim ki,
oradan sana özrümü beyan eden bir mektup yazayım da kalbindeki düşmanlığı
gidereyim.
Mansur:
-
Horasan'da topladığın mal nedir? Ebu Müslim:
-
Onu orduyu ıslah edip güçlendirmek için topladım. Mansık
-
Mektuba önce kendi adıyla başlayan, halam, Amine binti Ali ile nişanlanmak
isteyen ve İbn Selit b. Abdullah b. Abbas olduğunu iddia eden adam sen değil
misin? Şüphe yok ki başından büyük işlere kalkıştın eyannesiz kalasıca!
Aralarındaki
konuşma sonra şöyle devam etti:
Mansur:
-
Seni bu işe girdirmeden önce ve davetimizin de hemen ardından ileri gelen
şahsiyetlerimizden birisi olan Süleyman b. Kesir'i öldürmene sebep neydi?
Ebu
Müslim:
-
Muhalefet edip bana karşı geldi, ben de öldürdüm.
Mansur'un
azarlayıcı sorgusu uzayınca: "Sebebi ben olmadığım halde başıma gelen
musibetten sonra bunlar bana söylenilmez." dedikten sonra: "Ey piç!
And olsun ki senin yerinde bir millet de olsa mutlaka cezalandırırdım."
diye ilave etti ve ayrıca da şunları söyledi: "Sen ancak benim devletimde
ve bizim gücümüzle iş yaptın. Eğer bunlar senin olsaydı seninle ilişkiyi
koparmazdım."
Ebu
Müslim Mansur'un elini kaptı; öpüyor, özür diliyordu. Mansur bu davranışı
üzerine: "Seni şimdiye kadar böyle görmedim. Vallahi bu davranışınla
öfkemi arttırıyorsun." dedi.
Ebu
Müslim de: "Sen sadece Allah'tan gelmesinden korktuğum şeyi yapıyorsun;
yapma, bunu terk et." diye karşılıkta bulundu. Mansur iyice kızdı,
küfretti ve elini çırpınca muhafızlar hemen ortaya çıktılar. Osman b. Nehik vurdu,
kılıç bağım kesti. Bu arada Ebu Müslim: "Ey Emirü'l-Müminin! Beni
düşmanına sakla." dedi. Mansur: "Hayır, Allah o günü bana
göstermesin; bana senden büyük düşman mı olur?" diyerek karşılık verdi.
Sonunda muhafızlar kılıçlarını aldılar, "Affet, affet." diye
bağırmaktayken öldürdüler. Bu sırada Mansur da "Kılıçlar her yanını
sarınca af istiyorsun, öyle mi? Seni sünnetsizin oğlu seni!" dedi. Böylece
Ebü Müslim Şaban ayının son beşinci gününde öldürülmüş oldu. Arkasından Mansur
şöyle dedi:
''Zannettin
ki borç ödenmez, şimdi kile ile öde EM Mihzem.
Bir
zamanlar içirdiğin ve boğazda acı alkam ağacından daha da acılık bırakan
kadehten işte sana da içinldi.''
Ebü
Müslim görev yaptığı süre içerisinde altı yüz bin kişi öldürmüştü. Ebü Müslim
öldürüldükten sonra Ebü'l-Cehm, Mansur'un huzuruna girdi, Ebü Müslim'i
öldürülmüş halde görünce: "Biriken halkı dağıtayım mı?" diye sordu.
Mansur da: "Evet, ayrıca emret de eşyalar başka bir bölmeye taşınsın.
" diye karşılık verdi.
Ebü'l-Cehm
dışarı çıktı ve: "Ayrılıp gidiniz; emir, Emirü'l-Müminin'in yanında
konuşmak istiyor." dedi. Halk aynı zamanda eşyasının da nakledildiğini
görünce doğru söylediğini zannederek ayrılıp gittiler. Mansur onlara çeşitli
hediyelerin verilmesini emretti. Ebü İshak da yüz bin dinar dağıttı.
Ebü
Müslim'in öldürülmesinden sonra İsa b. Musa Mansur'un huzuruna girdi ve:
"Ey Emirü'l-Müminin! Ebü Müslim nerede?" diye sordu. "Biraz önce
buradaydı." deyince İsa: "Sen O'nun iyi tavsiyelerini, itaatini, İmam
İbrahim'in onun hakkındaki görüşünü biliyorsun?" dedi. Mansur bunun
üzerine: "Ey ahmak! Vallahi, yeryüzünde sana karşı O'ndan daha fazla
düşman olan birisini tanımıyorum. İşte O şu örtünün altındadır." diye
karşılıkta bulundu. O zaman İsa: "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun
(Şüphe yok ki biz Allah'tan geldik, yine ona döneceğiz.)" dedi. İsa'nın
O'nun hakkında iyi bir kanaati vardı. Mansur O'na: "Allah bu kanaatini
boşa çıkarsın. Ebü Müslim'e karşı bir gücünüz, hükmünüz, bir emir veya nehyiniz
var mıydı? (O'nunla başa çıkabiliyor muydunuz?)" dedi.
Sonra
Mansur Ca'fer b. Hanzala'yı çağırdı ve O'na: "Ebü Müslim'in durumu
hakkında ne diyorsun?" diye sordu. Ca'fer: "Ey Müminlerin emiri! Eğer
başından bir kıl aldınsa hemen öldür ve mutlaka öldür." dedi. Mansur da
O'na: "Allah seni muvaffak kılsın." diye karşılık verdi. Ebü Müslim'i
öldürülmüş olarak görünce: "Ey Emirü'l-Müminin! Halifeliğin için bu günden
say." dedi.
Mansur
daha sonra Ebü İshak'ı çağırdı ve huzuruna girince de: "Sen Allah'ın
düşmanına üzerinde ittifak ettikleri hususta engelolursun ha!" dedi. (Ebu
İshak Ebu Müslim'e Horasan'a gitmesini tavsiye etmişti.) Ebu İshak halifenin bu
sözleri üzerine Ebu Müslim'in korkusundan durdu; sağına soluna bakmağa başladı.
Mansur: "Allah fasıkı öldürdü, istediğin gibi konuş." dedi. Ebu Müslim'in
çıkartılmasını emretti. Ebu İshak Ebu Müslim'i öyle görünce derhal Allah için
secdeye kapandı ve uzun müddet secdede kaldıktan sonra: •• Allah'a hamd olsun
ki bugün senin sayende güven içinde bulunuyorum." diyerek başını secdeden
kaldırdı ve: "Allah'a and olsun ki, tek bir gün bile O'na güvenmedim ve
tek bir gün dahi O'ndan korkmadım. O'na her geldiğimde mutlaka vasiyetimi
yapıyor, kefenimi ve güzel kokularımı yanıma alıyordum, yani ölüme hazır bir
vaziyette geliyordum." dedi ve bir de elbisesini kaldırdı ki, gerçekten
biçilmiş ve koku sürülmüş ketenden bir bez parçası vardı.
Ebu
Ca'fer O'nun bu halini görünce acıdı: "Halifene itaatle yönel ve seni
fasıktan kurtardığı için de Allah'a hamd et." dedi, sonra da: "Şu
cemaati çevremden dağıt, gitsinler." diye ekledi.
Mansur
bundan sonra Ebu Nasr Malik b. Heysem'e Ebu Müslim'in adıyla ağırlıklarını ve
O'na bıraktığı şeyleri getirmesini emreden bir mektup yazdı ve mektubu Ebu
Müslim'in mührü ile mühürledi. Ebu Nasr mektuba bakıp da mührün tam olduğunu görünce
derhal Ebu Müslim'in yazmadığını anladı: "Yapacağınızı yaptınız
O'na." dedi ve Horasan'a gitmek maksadıyla sür'atle Hemedan'a doğru
yürüdü.
Mansur
Ebu Nasr'a kendisini Şehrezur'a tayin ettiğini bildirdi, Hemedan'ın başında
bulunan Züheyr b. et-Türki'ye de: "Eğer Ebu Nasr sana uğrarsa
hapset." diye yazdı. Ebu Nasr Hemedan'da iken mektup Züheyr'e vardı.
Züheyr Ebu Nasr'a: "Senin için yemek hazırladım, evimize gelmekle bizi
şereflendirmez misin?" dedi. Ebu Nasr'ın gelmesi üzerine de derhal
yakalayıp hapsetti.
Ebu
Ca'fer daha sonra Züheyr'e bir mektup yazarak Ebu Nasr'ı öldürmesini emretti.
Bu arada elçi Ebu Nasr'a Şehrezür'a tayin emrini getirdi. O konudaki arzusu
üzerine Züheyr kendisini serbest bıraktı, o da çıkıp gitti. Bir gün sonra da
Ebu Nasr'ı öldürmesiyle ilgili mektup Züheyr'in eline ulaştı. Bunun üzerine
şöyle dedi: "Tayiniyle ilgili bir mektup geldi, ben de salıverdim."
Ebu
Nasr Mansur'a geldi ve Mansur O'na: "Ebu Müslim'e Horasan'a gitınesini
söyledin mi?" diye sordu. Ebu Nasr şöyle karşılık verdi: "Evet, bize
iyilik etmişti, ben de kendisine nasihat ettim. Müminlerin emiri beni yanına
kabul ederse O'na nasihatte bulunur ve şükrederim." Mansur bunun üzerine
O'nu bağışladı.
Ravendiye
günü olunca Ebu Nasr sarayın kapısında durdu ve: "Bugün kapıcı benim. Ben
sağ kaldıkça hiç bir kimse içeri giremez." dedi. Mansur kapıda duran bu
kişinin durumunu sordu ve kendisine bilgi verilince Nasr'ın sadık kaldığım
anladı.
Züheyr'in
Ebu Nasr'ı Mansur'a zincire vurulmuş olarak gönderdiği, Mansur'un da O'na
iyilik edip Musul'a vali tayin ettiği şeklinde bir rivayet de vardır.
MansUr
Ebu Müslim'i öldürdükten sonra halka bir konuşma yaptı ve şunları söyledi:
"Ey insanlar! isyan vahşetine itaat etmek suretiyle insanlıktan
çıkmayınız. Hakk'ın aydınlığındaki çalışmalarınızdan sonra batılın
karanlıklarına doğru yürümeyiniz. Ebu Müslim başlangıçta iyi idi, fakat son
zamanlarda kötü yola saptı. Bizim kendisine verdiğimiz cezadan daha fazlasıyla
ınsanları cezalandırdı. içinin kötülüğü dışının güzelliğini bastırdı. Bu konuda
bizi kınayanlar eğer bizim gibi sırdaşlığının kötü ve niyetinin bozuk olduğunu
bilselerdi öldürmemizde bizi mazur görür, mühlet verdiğimiz için de bizi
ayıplarlardı. Cezalandırmak ve kanını akıtmak bize helal oluncaya kadar
bey'atım bozmağa ve güvensizliğe devam etti. Kendisine isyan edenler hakkında
ne hüküm vermişse biz de O'nun hakkında aynı hükmü verdik. O'nun hakları
Allah'ın hükmünü infaz etmemize engelolmadı.
Nabiga
ez-Zübyani, Nu'man hakkında ne güzel söylemiş: ''Sana itaat edene bu itaatine
karşılık sen de iyilikte bulun, onu menfaatlendir ve ona doğru yolu göster;
Sana karşı gelene ise hiç merhamet etme ve öyle bir ceza ver ki zalimleri
yaptıklan zulümlerden caydırszn.''
Sonra
konuştuğu yerden ayrıldı.
Ebu
Müslim ikrime'den, Ebu Zübeyr el-Mekki'den, Sabit el-Bünani'den, Muhammed b.
Ali b. Abdullah b. Abbas'dan ve Sedir'den hadis işitmiş; İbrahim b. Meymun
es-Saiğ, Abdullah b. el-Mübarek ve daha başkaları da O'ndan hadis
nakletmişlerdir.
Bir
gün konuşurken bir adam kalktı, O'na: "Üzerinde gördüğüm bu siyah elbise
de nedir?" diye sordu. Şöyle cevap verdi: "Ebu Zübeyr'in Cabir b.
Abdullah'tan bana naklettiğine göre Peygamber (-sav-) fetih günü Mekke'ye
başında siyah bir sarık ile girdi. Bu ululuk ve saltanat elbisesidir. Ey köle!
Vur boynunu." dedi.
Abdullah
b. el-Mübarek'e: "Ebu Müslim mi daha hayırlıdır, yoksa Haccac mı?"
diye soruldu, şöyle cevap verdi: "Ebu Müslim herhangi bir kimseden daha
hayırlıydı diyemem, fakat Haccac O'ndan daha zalim idi."
Ebu
Müslim nazik, cesur, görüş sahibi, akıllı,. tedbirli, mahir ve kişilik sahibi
idi.
Bir
gün kendisine: "Sen düşmanlarına karşı sahip olduğun bu üstünlüğe ne ile
ulaştın?" diye soruldu. "Sabrı giyindim, sırları gizli tutmayı tercih
ettim, hüzün ve kederlerle birlikte oldum, miktar ve hükümlere müsamaha
gösterip aldırış etmedim; nihayet gayretimin ve arzumun sonuna ulaştım."
dedi, sonra da şunları söyledi:
''Sasanoğulları
meliklerinin aciz kaldıklan şeye ben sağlam ve yerinde bir görüş ve sırlanmı
gizleyerek ulaştım.
Onları
kendilerinden önce hiç bir kimsenin dalmadığı bir uykudan başlarına kılıçla
vurarak uyandırdım.
Kendi
mülkleri olan Şam'da uykuya dalmışlarken onları sarıp kuşatıverdim.
Yırtıcı
hayvanların çok olduğu bölgede koyunlarını otlatan çoban koyunlarından pasif
olursa güttüklerini arslan kaçırır.''
Denildiğine
göre, Ebu Müslim Neysabur'a semerli bir eşeğin üzerinde gelmişti. Yanında hiç
kimse yoktu. Bir gece Fazusiyan'ın evine gidip kapıyı çaldı. Ev halkı korkuyla
uyanıp kendisini karşıladılar. Onlara: "Beyinize söyleyin, Ebu Müslim
kapıda, bin dirhem ve bir de binek istiyor." dedi. Beye bunu
ulaştırdıklarında: "O nasıl bir kılıktadır ve yanında ne gibi teçhizat
bulunmaktadır?" diye sordu. "Tek başına ve çok basit bir kıyafet
içinde." diyerek cevap verdiler. Bir müddet sustu, sonra bin dirhemle özel
bineklerinden bir binek istedi ve izin verdi, huzuruna aldılar, Ebu Müslim'e
şöyle dedi: "Ey Ebu Müslim! Biz istediğini verip senin ihtiyacım giderdik.
Eğer başka bir ihtiyacın olursa temin etmeğe her zaman hazırız." Ebu
Müslim de O'na: "Senin yaptığın iyiliği unutmayız." diyerek karşılık
verdi.
Göreve
geldiğinde akrabalarından birisi: "Neysabur'u ele geçirdiğin zaman oranın
Mecusi dehkam (beyi) Fazusiyan'ın mallarından istediğin her şeyi elde
edersin." dedi. Ebu Müslim: "Onun bizim yanımızda değeri
vardır?" diye karşılık verdi. Neysabur'u ele geçirdiği zaman kendisine
Fazusiyan'ın hediyeleri geldi, "O'ndan gelen bu hediyeleri kabul etme, mallarının
tamamım iste." denildi. Ebu Müslim: "O'nun benim yanımda değeri
vardır." dedi ve ne kendisine, ne adamlarından birine ve ne de mallarına
ilişti ... İşte bu O'nun ne derece iyi niyetli olduğunu ve insanlığının
kemalini gösteriyor.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
SİNBID'IN
HORASAN'DA BAŞKALDIRMASI