İBNÜ’L-ESİR

4. CİLT

HİCRİ 83. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

ABDURRAHMAN'IN RUTBİL'İN YANINA GİTMESİ VE

KENDİSİYLE ARKADAŞLARININ BAŞINA GELENLER

 

Abdurrahman Meskin'de yenilip geri çekilince Sicistan'a doğru yola koyuldu. Haccac O'nun peşine oğlu Muhammed ile Lahmlı Umare bin Temim'İ gönderdi. Ordu komutanlığını da Umare'ye verdi. Umare Sus'ta Abdurrahman'a yetişip bir süre çarpıştıysa da, Abdurrahman beraberindekilerle birlikte geri çekilip kaçtı ve Sabür'a kadar geldiler. Orada bulunan Kürtler Abdurrahman'ın etrafında toplandılar. Umare Akabe'de onlarla şiddetli bir şekilde çarpıştı. Sonunda Umare ve beraberindekilerin birçoğu yaralandı, Umare geri çekilip Akabe 'yi onlara bıraktı.

 

Abdurrahman Kerman'a varıncaya kadar yoluna devam etti. Umare de onların peşinden gidiyordu. Şamlıların bazıları Kerman geçitIerinden birinde bir kervansaraya girdi. Bu sarayın içinde Küfelilerden birisinin Yeşktırlu İbn Hillize'nin uzunca bir şiirini yazmış olduğunu gördü:

 

‘‘Ne esefler, ne ahlar ediyorum; O karşılaştıklanmız yaktı yüreği. Dini de, dünyalığı da bıraktık, Hanımlan, çocukları teslim ettik yad ellere. Bizler dinine bağlı kimseler değildik ki, Musibetlere karşı sabredebilelim. Dünyalık peşinde kimseler de değildik ki, Din için olmasa bile bari onları koruyaZım. Yurtlarımızı bıraktık Aklı azgınlara, Kara Enbiltı 'na ve Eş'arilere.’‘

 

Abdurrahman Kerman'a vardığında Kerman amili onu ağırlamak için gerekli hazırlıklarını da yapmış olarak yanına geldi. Daha sonra Abdurrahman Sicistan'a doğru yola koyuldu ve Zerenc'e vardı. Zerenc amili şehrin kapılarını kapatıp Abdurrahman'ın içeriye girmesine imkan vermedi. Abdurrahman bir kaç gün burayı fethetmek için kaldıysa da buna imkan bulamadığı için Büst'e gitti. Kendisi daha önce Büst'e Şeybanlı İyad bin Himyan bin Hişam es-Sedusiyi amil olarak tayin etmişti. İyad Abdurrahman'ı güzel bir şekilde karşıladı ve onu misafir ederek ağırladı. Ancak arkadaşlarının gafıl oldukları bir şurada İyad Abdurrahman'ı yakalayıp onu zincire vurdu. Böylelikle Haccac'ın yanında emniyet duyabilecek bir duruma gelmek istemişti.

 

Türklerin hükümdarı Rutbil Abdurrahman'ın geldiğini haber aldığından O'nu karşılamak için yola koyulmuştu. Ancak İyad O'nu yakalayınca Rutbil Büst şehrinin yakınlarında durup İyad'a haber göndererek şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim, hoşuna gitmeyecek bir şey ile O'nu rahatsız edersen, yahut da en basit bir zarar verirsen, ya da O'ndan kıldan yapılmış bir ip parçası bile alacak olursan seni oradan indirip beraberindekilerle birlikte öldürmedikçe, çoluğunuzu çocuğunuzu esir almadıkça, mallarınızı da ganimet olarak elime geç irmedikçe buradan ayrılmayacağım." Bunun üzerine İyad O'ndan eman isteyerek Abdurrahman'ı serbest bıraktı. Daha sonra Abdurrahman İyad'ı öldürmek istediyse de Rutbil O'nu alıkoydu.

Bundan sonra Abdurrahman Rutbil ile birlikte O'nun ülkesine gitti.

 

Rutbil O'na misafirperverlik ve saygı gösterdi, ikramda bulundu. Abdurrahman ile birlikte bulunan ileri gelenlerle komutanlar arasından Haccac'ın emanını kabul etmeyip her yerde Haccac'a karşı düşmanlık bayrağını açmış, yenilgiye uğramış pek çok kişi Abdurrahman'ı adım adım takip ederek Sicistan'a kadar vardılar. Bunların sayısı altmış bin kişi kadar olup Zerenc'e kadar gelmiş ve Zerenc'i muhasara altına almış bulunuyorlardı. Bunlar Abdurrahman'a mektup yazarak yanlarına gelmesini istediler ve aşiretlerinden olan kişilerle daha da güçlenmek gayesiyle Horasan'a gitmek istediklerini bildirdiler. Bunun üzerine Abdurrahman da onların yanına döndü. Kendisinin gelişine kadar onlara Abdurrahman bin Abbas bin Rabia bin Karis bin Abdulmuttalib namaz kıldırıyordu. Abdurrahman Rutbil'in yanındayken onların mektuplarını alınca yanlarına gitti ve Zerenc'i fethettiler. Diğer taraftan Umare bin Temim de beraberindeki Şamlı askerlerle onların üzerine geliyordu. Abdurrahman'a arkadaşları:

 

"Haydi, bizi Sicistan'dan alıp Horasan'a götür." deyince Abdurrahman onlara şöyle karşılık verdi: "Orada Yezid bin Mühelleb vardır. O kahraman bir kişidir. Üstelik kendi hakimiyetini size bırakacak cinsten değildir. Oraya girecek olursak Yezid'in kendisi bizimle çarpışacağı gibi, Şamlılar da bizim peşimizi bırakmayacaklardır . Bu durumda hem Horasanlılar, hem de Şamlılar aleyhimizde birlik olmuş olacaklardır." Arkadaşları şöyle dediler: "Horasan'a gidecek olursak bize tabi olacaklar bizimIe çarpışacakların sayısından fazla olacaktır."

Bunun üzerine Abdurrahman onlarla birlikte yola koyuldu ve Herat'a kadar geldiler. Ancak burada kendisiyle birlikte bulunan ileri gelen kişilerden birisi olan Kureyşli Ubeydullah bin Abdurrahman bin Semura iki bin kişi ile birlikte kaçtı. Bunun üzerine Abdurrahman beraberindekilere şöyle dedi: "Ben güvenlik içerisinde barınıyorken sizler bana mektup gönderdiniz ve: ‘‘Bize gel. bizler şu anda birlik içerisindeyiz; belki düşmanımızIa çarpışırız.’‘ dediniz. Bunun üzerine kalkıp yanınıza geldim. Horasan'a gitmemi uygun gördünüz ve etrafımda toplanarak dağılmayacağınızı ileri sürdünüz. İşte Ubeydullah gördüğünüz işi yaptı. Siz de nasıl istiyorsanız öyle yapınız. Ben de yanından geldiğim arkadaşıma geri dönüyorum."

 

Bir grup kişi ayrılırken bir grup kişi de O'nunla birlikte kaldı. Askerlerin çoğunluğu Abdurrahman bin Abbas ile birlikte kalarak O'na bey'at ettiler. Abdurrahman bin Eş'as Rutbil'in yanına döndü, Abdurrahman bin Abbas ise Herat üzerine yürüdü. Orada Ezdli Rukar ile karşılaştılar ve O'nu öldürünce Yezid bin Mühelleb üzerlerine yürüdü.

 

Denildiğine göre, Abdurrahman bin Eş'as Meskin'de yenilgiye uğradıktan sonra Ubeydullah bin Abdurrahman bin Semura Herat'a geldi. Diğer taraftan Abdurrahman bin Abbas ise Sicistan'a gitti. Abdurrahman bin Eş'as'ın beraberinde olup da yenilgiden sonra kaçanlar Horasan'a doğru gittiler ve onlardar: yirmi bin kadarı Herat'a vardı. Orada Rukad ile karşılaştılar ve O'nu öldürdüler. Bunun üzerine Yezid bin Mühelleb Abdurrahman bin Abbas'a şöyle habe: gönderdi: "Ülke oldukça genişti ve sen benden daha gevşek birisini de bulabilirdin. Haydi, yönetici bulunmayan bir yere git. Ben seninle çarpışmaktan hoşlanmıyorum. Eğer mal da istiyorsan sana gönderirim." Abdurrahman bin Abbas şu cevabı gönderdi: "Bizler buraya savaşmak için gelmediğimiz gibi. kalmak için de gelmedik; ancak dinlenmek istedik. Daha sonra seni bırakıp gideceğiz. Diğer taraftan bizim mala da ihtiyacımız yoktur. "

 

Fakat Abdurrahman bin Abbas daha sonra haraç toplamağa başladı. Yen de bunu haber alınca: "Dinlendikten sonra gitmek isteyen bir kişi haraç toplamaz. " diyerek üzerine gitti ve tekrar mektuplar yazdı: "Sen artık dinlendin ve şişmanladın, üstelik haraç da topladın. Topladıklarını ve onlardan daha fazlasını sana bağışlıyorum. Haydi, beni bırakıp git. Seninle çarpışmaktan hoşlanmıyorum. " Ancak Abdurahman bin Abbas savaştan başkasını kabul etmedi Yezid ile birlikte bulunan askerlere mektuplar yazarak onları kendisine çekmeğe çalıştı ve yanına gelmeğe davet etti. Yezid bunu öğrenince: "Artık iş serzenişlerle halledilemeyecek kadar büyüdü." deyip üzerine yürüdü ve O'nunla çarpıştı. Arala-rında fazla bir çarpışma olmadan Abdurrahman'ın yanında bulunanlar etrafından dağıldılar, ancak Abdurrahman'ın kendisi ve beraberinde az bir grup direnmelerine devam ettilerse de daha sonra onlar da bozguna uğradı. Yezid onların takip edilmemesini emretti. Karargfıhlarında bulduklarını aldılar ve onlardan bazı kimseleri esir ettiler. Esir alınanlar arasında Sa’ad bin Ebi Vakkas'ın oğlu Muhammed, Ömer bin Musa bin Ubeydullah bin Ma'mer, Abbas bin Esved bin Avf ez-Zühri, Hilkam bin Nuaym bin Ka'ka' bin Ma'bed bin Zurare, Feyruz Husayn, Ubeydullah bin Ma'mer'in azatlısı Ebu'l-Felec, Sevvar bin Mervan, Huza'alı Abdurrahman bin Talha bin Abdullah bin Halef, Ezdli Abdullah bin Fedale ez-Zehram gibi kimseler de vardı.

Abdurrahman bin Abbas Sind'e giderken İbn Semura Merv'e geldi. Yezid de Merv'e dönüp esirleri Sebre ve Necde ile birlikte Haccac'ın yanına göndermeğe kalkıştı. Onları Haccac'ın yanına göndermek isteyince kardeşi Habib Yezid'e şöyle dedi: "Abdurrahman bin Talha'yı da esirlerin arasında Haccac'a gönderirsen Yemenlilerin yüzüne nasıl bakacaksın?" Yezid şöyle cevap verdi:

 

"Bildiğin gibi bu Haccac'dır, kimse O'na itiraz edemez." Bunun üzerine Habib: "Sen şimdiden azledilmeyi göze al ve gönderme, çünkü O'nun bize karşı büyük bir iyiliği vardır." deyince. Yezid kardeşine: "Bu da neymiş?" diye sordu, Habib ise şöyle dedi: "Mühelleb Mescidu'l-Cemaa'da yüz bin dirhem vermekle mükellef tutulmuş, Talha O'nu babamızın yerine ödemişti." Bunun üzerine Yezid O'nu serbest bıraktı. Ayrıca Yezid Ezdli olması hasebiyle Abdullah bin Fedale'yi de Haccac'ın yanına göndermedi, geriye kalan esirleri Haccac'a gönderdi.

 

Esirler Haccac'ın yanına getirilince Haccac hacibine: "Sana: ‘‘Bunların efendilerini getir.’‘ diyecek olursam, sen de yanıma Feyruz'u getir." diye emir ';erdi. Feyruz, Vasıt şehri inşa edilmeden önce Vasıt'ın yerinde kamış evlerde kalıyordu. Haccac hacibine: "Bana onların efendilerini getir." deyince hacip Feyruz'a: "Kalk!" dedi. Feyruz ayağa kalktı, hacip de alıp götürünce Haccac şöyle sordu: "Ey Osman'ın babası! Sen niye bunlarla birlikte ayaklandın? Allah'a yemin ederim, ne etin onların etinden, ne de kanın onların kanındandır." Feyruz: "Herkesi kuşatan bir fitne oldu bu." deyince Haccac: "Bana sahip olduğun malları yazdır." diye karşılık verdi. Feyruz: "Ey adam! Yaz bakayım: Bir milyon, iki milyon ... " deyip pek çok servet zİkretti. Haccac kendisine: "Peki, . ütün bu mallar nerede?" diye sorunca Feyruz: "Yanımdadır." diye cevap verdi. Haccac: "O halde onları bize ver." deyince Feyruz: "O takdirde kanımın akıtılmayacağından emin olabilir miyim?" diye sordu. Haccac şu cevabı verdi:

 

"Allah'a yemin ederim, sen hem bu mallan ödeyeceksin, hem de daha sonra seni öldüreceğim." Feyruz bunun üzerine şöyle dedi: "Hem kanım akıtılacak, hem de malım alınacak ... Allah'a yemin, ederim, bunların ikisi bir arada olamaz." Bu sözlerinden sonra Feyruz Haccac'ın emri ile bir kenara alındı.

 

Haccac daha sonra Sa’ad bin Ebi Vakkas'ın oğlu Muhammed'i huzuruna getirterek şöyle dedi: "Ey şeytanın gölgesi, ey insanların en akılsızı ve en mütekebbiri! Sen Muaviye'nin oğlu Yezid'e bey'atten yüz çevirir, Hüseyin'e ve İbn Ömer'e benzemeye çalışırsın. Üstelik daha sonra açıktan açığa da hücum ettin." Haccac bir taraftan bunları söylüyor, diğer taraftan da elindeki bir değnek ile Muhammed'e vurup duruyordu. Sonunda O'nu yaraladı ve Muhammed'in vücudundan kan akmağa başladı. Daha sonra emir vererek öldürttü.

 

Haccac sonra Ömer bin Musa'nın getirilmesini söyleyerek O'na şöyle dedi: "Ey kadının kölesi! Seri dokumacının oğlunun (İbnu'l-Eş'as'ı kastediyor) başında elindeki demir çubukla dikilir ve O'nunla birlikte hamamlarda şarap içersin ha!" Ömer şu karşılığı verdi: "Allah emirin iyiliğini versin! Bu iyiyi de, kötüyü de kuşatan bir fitne oldu. Biz de O'na giriverdik. Şimdi bize karşı Allah sana imkan vermiş bulunuyor. Affedersen bu senin hilmin ve faziletin olacaktır, cezalandırırsan zalim ve günahkar kimseleri cezalandırmış olursun." Haccac O'nun bu sözleri üzerine: "Bu fitnenin iyileri de kuşattığını söylemen yalandır. Doğru olan onun ancak facirleri ve kötüleri kuşattığıdır İyiler bundan muaf kalmışlardır. Senin bu itirafının ise belki sana faydas: dokunabilir." şeklinde konuştu. Herkes O'nun ölümden kurtulacağını sanmıştı. ancak Haccac daha sonra emir verdi ve öldürüldü.

 

Daha sonra Haccac Hilkam bin Nuaym'ın getirilmesini istedi ve O' şöyle dedi: "Sen İbnu'l-Eş'as'ın taleplerini hoş karşıladın mı? O'nunla birlikte olmaktan ne ümit ettin?" Hilkam şöyle karşılık verdi: "O'nun hükümdar olmasını ve dolayısıyla AbdÜımelik'in seni Irak'a vali yaptığı gibi O'nun da be Irak'a vali yapmasını ümit ettim." Haccac emir vererek O'nu da öldürttü.

 

Haccac sonra Abdullah bin Amir'i istedi. Abdullah yanına gelince Hac<±' O'na şöyle dedi: "Eğer ölümden kurtulacak olursan gözlerin cenneti görmesin." Abdullah şu karşılığı verdi: "Allah İbn Mühelleb'e yaptıklarının karşılığını versin." Haccac: "Ne yaptı ki?"diye sorunca Abdullah bin Amir şu beyitieri okudu: ‘‘Çünkü o ailesini kurtarmak için aklını kullanırken, Mudarlıları ise zincirleriyle sana doğru itti.

 

Senin yakınlarını feda edip kendi ailesini ölümden kurtardı, Çünkü senin yakınların onca daha tehlikelidir.’‘

 

Bu sözler Haccac'ı küplere bindirdi ve kalbinde oldukça yer etti. Abdullah'a da: "Sen kim, bu sözler kim." dedi ve emir vererek öldürttü. Bu söyledikleri Haccac'ın hatırından gitmedi ve sonunda Yezid'i Horasan Valiliği'nden alıp hapsetti.

 

Daha sonra Haccac emir verdi, Feyruz'a işkence yapıldı. Feyruz ortadan bölünmüş kamışlara bağlanıyor ve bunların üzerinde bağlı olarak yaralanıncaya kadar çekiliyor, sonra yaralarına sirke dökülerek işkence ediliyordu. Ölümünün yaklaştığını anlayınca işkenceciye şöyle dedi: "Benim ölümden kurtulmam mümkün değil. Yalnız benim bazı kimselerde alınacak emanetlerim var. Bunların size getirilmesine ebediyen imkan kalmayacak. O bakımdan beni halkın önüne çıkart ki benim hayatta olduğumu bilsinler ve bu malları getirip ödesinler." İşkenceci durumu Haccac'a bildirince Haccac da: "Olur, O'nu halkın önüne çakar." dedi. Bunun üzerine Feyruz şehir kapısına çıkartıldı ve halkın arasında şöyle bağırdı: "Beni tanıyan tanır, tanımayanlar da benim Feyruz Husayn olduğumu bilsinler. Benim bazı kimselerde alacak mallarım vardır. Kimden alacağım varsa, o onundur, helal ediyorum. Hiç kimse benim bu alacaklarımdan ve emanetlerimden bir dirhem bile ödemesin. Burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin." Daha sonra Haccac emir verdi ve Feyruz da öldürüldü.

Haccac aynı şekilde Kindeli Ömer bin Ebi Kurra'nın da öldürülmesini emretti. Ömer soylu bir kişi idi.

 

Haccac Hemdanlı A'şa'nın da getirilmesini emretti ve O'na şöyle dedi:

 

"Ey Allah'ın düşmanı! Haydi, bana: "Eşec ile Kayslılar arasında." diye başlayan kasideni oku." A'şa: "Hayır, onu değil, senin için söylediğim kasidemi okuyayım." deyince bu sefer Haccac: "İyi, o zaman onu oku." dedi. A'şa kasidesini okumağa başladı:

 

‘‘Allah nurunu tamamlayarak fasıkların Ateşi sönsün istedi, başka bir şeyi değil. Hak ehline her yerde zafer vermek Ve kaçkınların kılıçlarına isabet vermemek, lrak'ı ve Iraklıları zelil etmek diledi; Çünkü onlar çok sağlam ahitleri bozdular, Çok büyük bir bidat çıkardılar.

Sözleri asla Allah'a yükselemez, Bey'at üstüne bey'at bozdular. Bugün verdikleri sözde yarın durmuyorlar, Rab 'leri korku doldurmuş kalplerine. Onlar ancak tehditle başkasına yaklaşırlar; Ne sözleri doğrudur, ne de sabırlan var, Fakat övünüp dururlar ve ileri giderler.

Nasıl buldun Allah 'ın topluluklannı dağıtmasını? Her tarafta dağıtıp sürgün edişini?

Ölenleri sapıklık ve fitne ölüşüdür, Ordulan ise zelil düştü, kovalanıyor. Sabah İbn Yusuf'un üzerine yürürken, Parlak yanaklannı titrerken gördük. İki hendeği de aşıp yanına vardık;

Evet aştık ve ölüme tuzak kurduk. Haccac ise saflarımızın önünde bizimle çarpıştı; Öyle ki, buna bir zaman tayin etmemişti. Beraberinde öyle bir saf vardı ki, ölüm Parıldayan miğferlerinde idi onların. Bizler de onlara karşı Şeravra dağlan gibi Saflarla yürüdük, gittik.

Vakit kaybetmeden HaccCıc çekti kılıcını, Biz ise toptan geri geri dönüp dağıldık. Haccac zaten her savaşta Sancağı zafere alışmış birisidir. Süfyan 'ın atlıları bir hücum yaptı ki bize, Ellerinde çelikten mızraklanyla. Süfyan bayrak gibiydi sanki, onlara yol gösteren; Etrafında Huza'alı yaşlılar ve tüysüzler vardı. Onlara: "Hamle yapın!" deyince birlikte hamle yapar, Mızraklar çekip geliverirler. Müminlerin emirinin asker ve atlıları Geldiler üzerimize, böylece aziz ve müeyyed oldu O. Müminlerin emirine kutlu olsun, Kıskanç kimselere karşı kazandığı zafer.

 

Bunlar yöneticilerin azgınlıklannı ileri sürdüler, Ama kendileri azgınların azgınıydılar. Mervanoğullarını en iyi yönetici gördük biz, Tüm insanlardan daha faziletli ve iyidirler. Kureyş 'in en hayırlılan ve en iyileridirler, Peygamber Muhammed hariç, hepsinden.

Bizler işlerin sonunu düşünmesek de, Müminlerin emirinin doğruya yönelttiğini görüyoruz. O, açıktan Allah 'la savaşanlara galip gelecektir; Hile yaparlarsa o hem daha güçlü, hem daha tedbirlidir. İşte Allah hasta kalbli olanları ve nifaka Dost olan inkarcıları böyle saptırır. Bunlar ailelerini, mallarını geride bıraktı, CilMblarıyla ve sessiz sedasız hanımlarını. Sesleniyorlar onlara gözyaşları dökerek, Yanaklarına yaşlarla sürmeleri akarak:

 

"Hem sözde durmamak, hem isyan, hem de zillet mi? Küçük düşürenleri Allah küçük düşürsün ve uzak etsin. " Muhammed 'in yavrusu iki şehir halkına da uğursuzluk getirdi; Allah 'ın Nuceyr'e ve halkına uğursuzluk getirdiği gibi,

O da uğursuzluk getirdi bizlere.’‘

 

Bunun üzerine Şamlılar: "Gerçekten güzel söyledi, Allah da emire iyiliğini versin." deyince Haccac onlara: "Hayır, güzel söylemedi. Siz bu sözleriyle neyi kastettiğini bilmiyorsunuz." dedikten sonra A'şa'ya dönüp şöyle dedi: "Ey Allah'ın düşmanı! Allah'a yemin ederim ki bu sözlerinden dolayı seni övmeyeceğiz. Sen gerekli zaferi elde edemediğinize üzüldüğün için bu sözleri sıraladın ve arkadaşlarını bize karşı kışkırtmak için bunları söyleyip durdun. Biz sana bunu sormadık. Senden: "Eşec ile Kays Bazih arasında" diye başlayan şiirini istemiştik." Bunun üzerine A'şa onu okudu ve: "Babasına da, çocuğuna da bravo!" deyince Haccac: "Allah'a yemin ederim ki bundan sonra hiç bir şeye bravo diyemeyeceksin." deyip emir verdi ve boynu uçuruldu.

 

Bu beyitlerde sözü edilen kişilere gelince: Süfyan dediği kimse Kelbli Süfyan bin Ebred olup Şam askerlerinin komutanlarından birisidir. "Muhammed'in yavrusu" ifadesiyle kastettiği kişi Abdurrahman bin Muhammed bin Eş'as'tır. Eşec dediği kişi Muhammed bin Eş'as'tır. Kays, Ma'kil bin Kays er-Reyam'dir. Abdurrahman bin Muhammed'in anne tarafından dedesidir. "Allah'ın Nuceyr'e ve halkına uğursuzluk verdiği gibi" sözlerinden maksat şudur: Abdurrahman'ın dedesi olan Eş'as bin Kays, Peygamber (S.A.V.)'in vefatından sonra irtidat edip de Kindeliler O'na tabi olunca Müslümanlar da onları Nuceyr

enilen yerde muhasara ettiler ve yakalayıp öldürdüler. Bu olaydan, irtidat edenlerle yapılan savaşlardan söz ederken bahsedilmiştİ.

* * *

Denildiğine göre Haccac'a iki esir getirilmiş, her ikisinin de öldürülmesini emretmiştİ. Bunlardan biri: "Beni öldürmemen gerekir." deyince Haccac O'na: "Nedenmiş o?" diye sormuş, adam da şu cevabı vermişti: "Bir gün Abdurrahman senin annenden kötü bir şekilde söz etmiş, ben de O'na böyle yapmamasını söylemiştını." Haccac: "Peki, bunu bilen kimse var mı?" diye sormuş. O da: "İşte bu diğer esir bunu biliyor." demişti. Bu sefer Haccac ikinci esire durumun böyle olup olmadığını sormuş, o da doğru söylediğini belirtmişti. Bunun üzerine Haccac ikinci esire: "Peki, sen neden O'nun yaptığının aynısını yapmadın?" diye sormuş, ikinci esir de şöyle sormuştu: "Peki, doğru söylersem bunun faydası olur mu ki?" Haccac: "Evet." demiş, bunun üzerine de ikinci adam şöyle konuşmuştu: "Sana ve senin kavmine olan buğzuın beni öyle bir şey yapmaktan alıkoydu." Bunun üzerine de Haccac: "Bunu yaptığı için, bunu da doğruluğu dolayısıyla serbest bırakınız." demişti.       .

 

*  *  *

 

Denildiğine göre, Ensar'a mensup bir kişi Ömer bin Abdülaziz'in yanına gelip: "Ben filanın oğlu filanım. Benim filan dedem Bedir Günü, filan dedem Uhud Günü öldürüldü." diyerek geçmişlerinin menkıbelerini anlatmağa başladı. Bunun üzerine Ömer, Anbese bin Said bin As'a bakıp şöyle dedi: "Bu menkıbeler, Allah'a yemin ederim, ne Meşkin gününün, ne Cemacim gününün, ne de Rahit gününün menkıbeleridir. "

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

ŞA'Bİ İLE HACCAC ARASINDA GEÇENLER