|
İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
BASRALILARIN
HACCAC'A KARŞI ÇIKMALARI
Bu
yıl içerisinde Haccac, Urve bin Muğire bin Şu'be'yi yerine vekil bırakıp
Küfe'den Basra'ya gitti. Basra'ya varınca Basralılara da Küfe'deki konuşması gibi
bir konuşma yaptı ve üç gün sonra Mühelleb'e katılmamış olarak göreceği
kimseleri tehdit etti. Yeşkurlu Şerik bin Amr yanına geldi. Şerik'in fıtığı
vardı, bir gözü görmediği için gözüne bir pamuk parçası koyduğundan dolayı O'na
‘‘Pamuklugi!’‘ adı veriliyordu. Bu adam Haccac'ın yanına gelerek: "Allah
emirin işlerini düzene koysun. Benim fıtığım var. Bişr bin Mervan bunu görmüş
ve beni savaşa çıkmaktarı muaf tutmuştu. Diğer taraftan benim maaşım da alınıp
beytülmale konulmağa başlandı." dedi. Haccac emir verdi ve boynu vuruldu.
Bundan sonra Basra'da Mühelleb'in askerlerinden olup da oraya gitmeyen hiç bir
kimse kalmadı. Bununla ilgili olarak Mühelleb:
"Irak'a
yiğit birisi gelmiş bulunuypr." demişti. Askerler büyük kalabalıklarla
peşpeşe Mühelleb'in yanına gittiler. Böylece Mühelleb'in etrafındaki asker
sayısı da oldukça arttı.
Daha
sonra Haccac'ın kendisi de Rustakabaz'a gitti. Burası ile Mühelleb'in karargahı
arasında on sekiz fersahlık bir mesafe vardı. Haccac'ın bundan gayesi
Mühelleb'i ve arkadaşlarını bulundukları yerde manen daha bir güçlendirmekti.
Haccac
Rustakabaz'a varır varmaz kalkıp şöyle bir konuşma yaptı: "Ey iki şehrin
halkı! Allah'a yemin ederim, sizlerin bu düşmanlarınız, size karşı isyan etmiş
olan ve isyanları uzun süre devam eden bu Ha-riciler toptan yok olmadıkça aylar
ayları, yıllar yılları kovalasa bile burada kalacaksınız."
Yine
Haccac bir gün yaptığı bir konuşmada şöyle dedi: "İbn ezZübeyr'in sizin
maaşlarınızda yapmış olduğu artırmayı ben zarar verici ve batıl bir artırma olarak
görüyorum; çünkü o mülhid, fasık ve münafık birisinin yapmış olduğu bir
artırmadır. Bizler de bunu geçerli kabul etmiyoruz."
Mus'ab
maaşlarda yüzer dirhem artış yapmıştı.
Haccac'ın
bu konuşması üzerine Abdullah bin Carud şöyle dedi: "Bu, İbn ez-Zübeyr'in
yapmış olduğu bir artırma değildir. Bu Müminlerin emiri Abdülmelik'in yaptığı
bir artırmadır, çünkü kardeşi Bişr vasıtasıyla yapılan bu artırmayı Abdülmelik
uygulamış ve uygun görmüştür." Haccac O'na şu cevabı verdi: "Sen kim,
konuşmak kim? Ya başını gövdenin üzerinde güzelce taşırsın yahut da seni ondan
mahrum ederim." Bu sefer Abdullah şöyle sordu: "O da nedenmiş? Ben
sana samimi olarak söylüyorum ve bu yalnız benim bilip söylediğim bir şey de
değildir."
Haccac'ın
bu konuşmasının üzerinden aylar geçtiği halde artıştan söz etmedi. Daha sonra
konuyu tekrar, aynı şekilde dile getirince Abdullah bin Carud da aynı şekilde
bir daha cevap verdi. Bu sefer Muhaddis Abdli Ebu Rakbe Maskala bin Kerib
kalkıp şöyle dedi: "Raiyyenin, başmdaki çobana cevap vermek yetkisi
yoktur. Bizler emirin neler söylediğini dinledik. Hoşumuza gitse de, gitmese de
dinleyip itaat edeceğiz." Abdullah bin Carud O'na şöyle dedi: "Ey
çarıkçının oğlu! Sen kim, bu sözü söylemek kim? Senin gibi birisinin böyle
şeyler söylememesi ve bu şekilde konuşmaması gerekir."
İleri
gelen bazı kişiler Abdullah bin Carud'un yanına gelip görüşünün ve sözlerinin
doğru olduğunu belirttiler. Diğer taraftan Hüzeyl bin İmran elBurcumi ile
Mücaşi'li Abdullah bin Hakim bin Ziyad ve başkaları da şöyle dedi:
"Bizler
seninle beraberiz ve sana yardımcı olacağız. Bu adam bizim maaşlarımıza yapılan
bu fazlalIkları geri almadan durmayacaktır. Haydi, O'nu Irak'tan çıkartmak,
sonra da AbdÜımelik'e mektup yazıp başımıza başka birisini vali tayin etmek
üzere sana bey'at edelim. Abdülmelik bizim bu teklifımizi kabul etmeyecek
olursa, O'na olan bey'atimizi bozar ve itaat etmeyiz. Hariciler kaldığı sürece
O da bizden çekinecektir." Bunun üzerine gizlice Abdullah'a bey'ate
başladılar ve sözlerinde duracaklarına dair yemin verdiler. Karşılıklı olarak
kendi aralarında da birbirlerine ant ettirdiler.
Haccac
onların bu durumlarını haber alınca beytülmali koruma altına aldı ve gerekli
tedbirleri almayı da ihmal etmedi. Abdullah ve taraftarları da işleri
olgunlaşınca tavırlarını açık açık ortaya koymağa başladılar. Bu ise 76. yılın
rebiulabir (M. 19 Temmuz - 16 Ağustos 695) ayında olmuştu.
Abdullah
bin Carud Abdu'l-Kayslıları sancaklarının başına getirdi.
Herkes
Abdullah ile birlikte ayaklandı; öyle ki, Haccac'ın etrafında ancak özel
şahıslar ve ailesi kalmıştı. Ayaklanmaya öğleden önce başladılar. İbn Carud ve
beraberindekiler köprüyü kestiler. Haccac'ın hazine ve silahları ise köprünün
arka kısmında idi. Haccac Küfe'deki "Hammam A'yun"a nezaret eden
A'yen'i İbn Carud'e gönderip O'nu yanına çağırmasını söyledi. İbn Carud şu
cevabı verdi: "Emir de kimmiş? Hayır, Ebu Rigal'in oğluna bu işte
kesinlikle bir şeref payesi olamaz. Ancak ya bizim yanımızdan kınanmış ve
yerilmiş olarak çıkıp gitsin yahut da O'nunla çarpışırız." Buna karşılık
A'yen O'na şöyle dedi:
"Haccac:
‘‘Hem kendisini, hem ailesini, hem de aşiretini öldürmem hoşuna gider mi?
Nefsimi kudret elinde tutana yemin ederim, şayet yanıma gelmeyecek olursa bütün
aşiretini ve ayrıca da ailesini geçmişlerin sözünü ettiği hikayelere
dönüştürürüm.’‘ diyor." Bu sözleri A'yen'e söylemeyi Haccac emretmişti.
İbn Carud bu sözlere şöyle karşılık verdi: "Eyadi kadının oğlu! Şayet bir
elçi olmasaydın, seni öldürmüştüm."
Daha
sonra Abdullah'ın emir vermesi üzerine A'yen'in boynu vuruldu. Herkes İbn
Carud'un etrafında toplandı. O da onları alıp Haccac'ın üzerine yürüdü. Gayesi
Haccac'ı Irak'tan çıkartıp O'nunla savaşmamak idi. Ancak yanına vardıklarında
çadırında nesi varsa talan ettiler ve O'na ait mal ve bineklerden alabildiklerini
aldılar. Diğer taraftan Yemenliler, gelip hanımlarından birisi olan Nu'man bin
Beşir'in kızını alırken Mudarlılar da Süheyl bin Amr'ın kardeşi Abdurrahman bin
Amr'ın kızı olan Ümmü Selime'yi aldılar. Ayak takımından olanlar Haccac'dan
korkup çekildiler. Daha sonra diğerleri de Haccic'ın yanından ayrıldılar ve
bırakıp gittiler. Basra halkından bir grup ise Abdullah'ın yanında halifeye
karşı savaşmaktan çekindikleri için Haccek ile birlik oldular.
Şeybanlı
Gadban bin Kaba'seri İbn Carud'a şöyle demeğe başladı: "Bu keçi öğle vakti
seni yemeden önce, akşamüzeri sen O'nu yiyiver. Seni bırakıp O'nun yanına
gidenleri görmüyor musun? Sabaha kalacak olursa kesinlikle yardımcıları
çoğalacak ve sizler de zayıflayacaksınız." İbn Carud O'na şu cevabı verdi:
"Evet, akşam yaklaştı; fakat bizler sabahleyin erken davranıp O'nun
üzerine gideceğiz."
Haccac
ile birlikte Osman bin Katan ile Ziyad bin Amr el-Ateki de vardı.
Ziyad
Basra güvenlik kuvvetlerinin başında idi. Haccac ikisine: "Neyi yapmamızı
uygun görüyorsunuz?" diye sorunca Ziyad şöyle dedi: "Görüşüme göre
ben şimdi gideyim, bunlardan senin için bir eman alayım. Sen buradan çıkar,
Müminlerin emirinin yanına gidersin. Gördüğün gibi askerlerin büyük çoğunluğu
senin yanından ayrılıp gitmiş bulunuyor. Ben yanında kalmış olanlarla
çarpışmaya girmeni uygun görmüyorum." Ancak Harisli Osman bin Katan şöyle
dedi: "Bense bu görüşü uygun bulmuyorum. Müminlerin emiri seni 'endi işine
buyruk yapmış ve kendisine oldukça yakınlaştırmış, iyi davranarak eni başa
geçirmişti. Bunun üzerine sen en tehlikeli kişi olan İbn ez-Zübeyr'in üzerine
yürüdün ve O'nu öldürdün. Bu sefer Allah sana bu işin şerefini ve yüceliğini
kazandırırken Müminlerin emiri de seni Hicaz Valisi yaptı. Daha -onra yine
yükseldin. Seni bu sefer Irakayn (İki Irak)'a vali yaptı. Sen ne kadar uzağa
gider ve ne kadar uzak hedefe isabet ettirebilirsen o zaman buradan çıkar,
rahatlıkla Şam'da yüksek bir göreve gelirsin. Allah'a yemin ederim, sen . li
şekilde yapmayacak olursan, AbdÜımelik'ten şu anda içinde bulunduğun bir mevkii
ebediyen elde edemezsin ve değerini oldukça düşürürsün. O bakımdan benim
görüşüm şu ki, bizler kılıçlarımızla seninle birlikte ileri gidelim, .•
arpışalım. Ya zafer elde ederiz yahut da şerefimizle ölürüz." Bunun
üzerine Haccac: "Doğru görüş, senin görüşündür." dedi ve Osman'ın bu
söylediklerini unutmadığı gibi, Ziyad bin Amr'ın dediklerini de unutmadı ve
O'na karşı kin besledi.
Amil
bin Misma' Haccac'ın yanına gelerek: "Ben senin için bu ayaklananlardan
eman almış bulunuyorum." dedi. Bunun üzerine Haccac hepsinin de duyması
için sesini yükselterek şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim, onlar bana
Hüzeyl ile Abdullah bin Hakim'i getirmedikçe onlara eman vermeyeceğim."
Haccac diğer taraftan Numeyrli Ubeydullah bin Ka'ab'a haber gönderip şöyle
dedi: "Haydi, yanıma gel ve beni koru." Ubeyd şöyle cevap verdi:
"Yanıma gelecek olursa O'nu koruyacağımı söyle." Bunun üzerine
Haccac: "Hayır, böyle bir şerefsizlik olmaz." dedi. Diğer taraftan
Muhammed bin Umeyr bin Utarid'e de aynı haberi gönderdi. Muhammed de bir
öncekinin verdiği cevabı verdi ve şöyle dedi: "Bu işle zaten benim hiç bir
alıp veremediğim yoktur." Haccac, Mucaşi'li Abdullah bin Hakim'e haber
gönderdi, O'ndan da aynı cevabı aldı.
Habatlı
Abbad bin Husayn gizlice konuşmakta olan İbn Carud, İbn Huzeyb ve Abdullah bin
Hakim'in yanından geçerken onlara: "Şu gizlice konuştuğunuz şeylere
bizleri de ortak etseniz." deyince şu cevabı verdiler: ''Heyhat! Bizim
gizli toplantılarımıza Habatoğulları'ndan her hangi bir kişi katılamaz."
Buna kızan Abbad yüz kişiyle birlikte Haccac'ın yanına geçti. Haccac O'na:
"Sen geldikten sonra artık bana katılmayanları önemsemiyorum." dedi.
.
Kuteybe
bin Müslim Yahya A'sur (?) ile birlikte kavminin arasında dolaşarak şöyle dedi:
"Hayır, Allah'a yemin ederim, bizler Kays'ın O'nu öldürüp malını talan
etmesine müsaade etmeyeceğiz." Bununla Haccac'ı kastediyordu. Bundan sonra
Haccac'ın yanına gitti.
Hacdk
hayattan ümidini kesmişti. Fakat bunlar yanına gelince rahatladı.
Daha
sonra Sebre bin Ali el-Külabi ile Said bin Eşlem bin Zür'a el-Külabi de gelerek
selam verdiler. Haccac da onları kendisine yakınlaştıl'dı. Diğer taraftan Ezdli
Ca'fer bin Abdurrahman bin Mihnef de yanına geldi. Misma' bin Malik bin
Misma'da Haccac'a şöyle haber gönderdi: "Dilersen senin yanına geleyim,
dilersen burada kalayım ve onların sana karşı savaşa katılmamaları için
gerekeni yapayım." Haccac O'na: "Hayır, yerinde kal ve bana karşı
savaşmalarını önlemek için gerekeni yap." cevabını yolladı.
Etrafında
kendisini savunabilecek kadar bir topluluk teşekkül edince Haccac meydana çıkıp
arkadaşlarına saf düzeni verdi. Bundan sonra O'na başka kişiler de katıldı;
öyle ki Haccac etrafında altı bin kadar, ya da daha değişik miktarda kişinin
toplandığı görülünce İbn Carud Ubeydullah bin Ziyad bin Zabyan'a: "Ne yapmamızı
uygun görürsün?" diye sordu. Ubeydullah şu cevabı verdi: "Asıl
yapılması uygun olan Gadban'ın dediği idi. O sana; "Şu keçi seni öğle
yemeği yapmadan önce akşamüzeri sen O'nu ye." dedi, fakat sen bunu
yapmadın. Şimdi biz bu görüşü elden kaçırmış bulunuyoruz. Geriye sabretmekten
başka bir şey kalmıyor. "
Bunun
üzerine İbn Carud bir zırh istedi ve uğur sayarak ters giydi.
Haccac
da beraberindekileri teşvik ederek şöyle dedi: "Onları bu şekilde
kalabalık görmek sizi sakın dehşete düşürmesin." Her iki taraf birbirinin
üzerine yürüdü. İbn Carlld'un sağ kanadının başında Huzeyl bin İmran, sol
kanadının başında ise Abdullah bin Ziyad bin Zabyan vardı. Haccac'ın sağ
kanadının başında ise Kuteybe bin Müslim bulunuyordu. Abbad bin Husayn olduğu
da söylenir. Sol kanadında ise Said bin Eşlem vardı. İbn Carud arkadaşlarıyla
birlikte Haccac'ın arkadaşları arasına girinceye kadar hamle yaptı. Haccac
O'nun üzerine bir dönüş yaptı ve bir süre çarpıştılar. İbn Carud'un tam zafer
kazanmak üzere olduğu bir sırada kimin attığı belli olmayan bir ok gelip isabet
etti ve ölüp yere düştü. Haccac'ın münadisi Huzeyl ile Abdullah bin Hakim'in
dışındaki herkesin eman içerisinde olduğunu ve kaçanların takip edilmeyeceğini
bildirdi. Haccac: "Kaçanları takip etmek galibiyetin kötü tarafıdır."
dedi. Ubeydullah bin Ziyad bin Zabyan bozguna uğrayıp kaçtı ve Uman'da Ezdli
Said bin İyaz el-Culundi'nin yanına gitti. Said'e: "O son derece gaddar
bir kimsedir, O akımdan kendini iyi kolla." denildi. Kavun zamanı gelince
Said içine zehir onulmuş yarım bir kavun gönderip şöyle dedi: "Bu ilk
gelen kavundur. Ben onun yarısını yedim, öbür yarısını da sana gönderdim."
Ubeydullah onu yiyince içine zehir konulduğunu fark edip şöyle dedi: "Ben
O'nu öldürmek istedim, fakat o beni öldürdü."
İbn
Carud'un ve O'nunla birlikte arkadaşlarının ileri gelenlerinden on sekiz
kişinin başı daha Mühelleb'e götürüldü. Bu başların hepsi direklere geçirilip
yükseltildi ve böylece Haricilerin bunları görerek ayrılık çıkartmakta
ümitsizliğe düşmeleri sağlanmak istendi.
Haccac,
Ubeyd bin Ka'ab ile Muhammed bin Umeyr'i "Yanımıza gel, seni
koruyalım." dedikleri için hapsettiği gibi, Gadban bin Kaba'seri'yi de
hapsetti ve O'na: "Şu keçiyi, seni öğle yemeği yapmadan önce sen akşam
yemeği yapıver." diyen sen misin?" diye sorunca Gadban şu cevabı
verdi: "O'na söylediğim bu sözün faydası olmadığı gibi senin hakkında
söylediklerimin de sana zararı olmadı." Abdülmelik Haccac'a mektup yazıp
O'nun serbest bırakılmasını istedi.
İbn
Carıld ile Ensar'dan Enes bin Malik'in oğlu Abdullah da öldÜrüldü.
Abdullah
Haccac'a şöyle dedi: "Enes'in bana karşı başkalarına yardımcı lduğunu
görüyorum." Daha sonra Haccac Basra'ya girince Enes'in malını dı. Enes
yanına girdiğinde Haccac O'na şöyle dedi: "Sana ne merhaba diyorum, ne de
hoş geldin, eyaşağılık kadının oğlu! Sen sapıklığın pirisin. Fitneler
"çerisinde dolaşıp durursun. Bazan Ebu Türab (Hz. Ali) ile birlikte
olursun, azen İbn ez-Zübeyr ile birlikte; bazen da İbn Carud ile birlikte
olursun.
Allah'a
yemin ederim, seni sopanın kabuğunun soyulduğu gibi soyup taşları kırdığım gibi
kıracağım ve zamkın yerinden kopartıldığı gibi kopartacağım."
Buna
karşılık Enes: "Acaba emir bu sözleriyle kimi kastediyor?" diye
sorunca Haccac şu cevabı verdi: "Seni kastediyorum. Allah sesini de çıkartınaz
olsun emi!" Bunun üzerine Enes geri dönüp AbdÜımelik'e bir mektup yazdı ve
Haccac'ın kendisine neler yaptığını şikayet etti. Abdülmelik buna karşılık
Haccac'a şöyle bir mektup yazdı:
"İmdi,
ey anasının oğlu Haccac! Sen olayların su yüzüne çıkarttığı ve bunun sonucunda
yükselmiş bir kölesin, ancak o kadar yükseldin ki artık çizmeden yukarı çıktın
ve haddini aştın. Eyanası kuru üzüm çekirdeği öğüten! Ben seni öyle bir
çarpacağım ki, bu, kurnaz aslanların çarpmasına benzeyecek. Ben seni öyle bir
vuracağım ki, sen tekrar annenin karmndan çıktığın yerden geri dönmek
isteyeceksin. Taif'te atalarının halini hiç hatırına getirmez misin? Onlar
sırtlarında taş taşır, elleriyle düzlüklerde kuyular açarlarelı. Sen atalarının
hem mürüvvetçe, hem de ahlakça ne kadar düşük olduklarını unuttun mu?
Müminlerin emiri senin Enes bin Malik'e karşı oldukça cür'etkar davranışlarını
ve ileri gidişini haber almış bulunuyor. Sanırım sen bunu yapmakla Müminlerin
emirinin tavrının ne olduğunu, bu konuda sana nasıl tepki göstereceğini ve ne
kadarını görmezlikten geleceğim öğrenmek istedin. Eğer senin bu davranışını
olumlu karşılayacak olursa daha da ileriye giderdin. Gözleri zayıf gören,
bacakları çarpık, uylukları olmayan bir kişinin laneti senin üzerine olsun.
Şayet Müminlerin emiri katibin o yaşlı hakkında yazdıklarında seni yermekte
ileri gittiği kanaatinde olmasaydı, seni yüz üstü, sırt üstü çekip sürükleyerek
Enes'in yanına götürecek ve O'ndan hakkında hüküm vermesini isteyecek birisini
gönderirdi. O halde sen Enes'e, O'nun ev halkına gereken şekilde ikramda bulun.
O'nun hakkım, Resulullah (S.A.V.)'a hizmetinin değerini iyi biL. Hiç bir
şekilde O'nun ihtiyaçlarını karşılamaktan geri kalma. Müminlerin emirine senin
hakkında bundan başkası kesinlikle ulaşmasın. Sen Enes'e gerektiği şekilde iyi
davran, ikramda bulun; aksi takdirde Müminlerin emiri sana sırtını
kırbaçlayacak, gizliliklerini açıklayacak ve düşmanını sevindirecek şekilde
davranacak birisini gönderecektiL Emirliği bir kenara bırakıp git, O'nu evinde
buL. O da Müminlerin emirine senden razı olduğuna dair mektup yazar inşallah.
Vesselam."
Abdülmelik
bu mektubu Mahzumoğulları'nın azatlı kölesi olan İsmail bin Abdullah ile
gönderdi. İsmail Müminlerin emirinin mektubunu Enes'e götürüp okudu, daha sonra
alıp aynı mektubu Haccac'a götürdü ve okumağa başladı. Haccac'ın yüzü renkten
renge giriyor, almndan şakır şakır terler dökülüyor ve:
"Allah
Müminlerin emirine mağfiret buyursun!" diyordu. Daha sonra Haccac Enes ile
bir araya geldi. Haccac onu güzel bir şekilde karşıladıktan sonra özür diledi
ve şunları söyledi: "Ben Irak halkımn, oğlunun yaptıklarını yapacak
olurlarsa, sana bu yaptığımı görerek kendilerini cezalandırmakta daha ileri
gidip, ayrıca elimi daha çabuk tutacağımı bilmelerini istediğimden böyle
hareket ettim." Enes O'na şu karşılığı verdi: "Ben bu konuda oldukça
sıkıntı çekmedikçe ve sen, Allah bizi ‘‘ensar’‘ diye adlandırmışken ‘‘eşrar’‘
olarak takdim etmedikçe, Medine'yi yurt edinmiş ve mümin kimseler olduğumuz
halde nifak ehli olduğumuzu ileri sürmedikçe mektup yazıp şikayette bulunmadım.
Allah bizimle senin aranda hükmünü verecektir. Zaten her şeyi değiştirmeğe
O'ndan daha kadir hiç bir kimse yoktur. O'nun yanında hak hiç ir zaman batıl
gibi değildir, doğruluk da yalan gibi değildir. Sen, iddiana göre, Allah'ın ilişilmesini
yasak kıldığı şeyleri kendin için helal kabul etmek suretiyle Irak halkına ne
derece kötü davranacağını göstermek için beni bir alet
ve
bir basamak olarak kullanmış oldun. Benim senin hakkından gelecek gücüm yoktur,
o bakımdan seni önce Allap'a havale ediyorum, sonra da Müminlerin emirine.
Müminlerin emiri senin korumadığın hakkımı korudu. Allah'a yemin ediyorum,
Hıristiyanlar küfürlerine rağmen eğer Meryemoğlu İsa'nın bir gün dahi
hizmetinde bulunmuş birisini görecek olsalar, senin kabul etmek istemediğin
hakkımı o kişi için fazlasıyla kabul ederler. Halbuki ben Resulullah S.A.V.)'a
on yıl hizmet ettim. Bununla birlikte bizler bir hayır görecek olursak Allah'a
hamdü senada bulunuruz; başka türlüsünü görecek olursak, sabrederiz.
Kendisinden yardım dileyeceğimiz Allah'tır."
Daha
sonra Haccac O'ndan almış olduklarını tekrar iade etti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
ŞİR-İ ZENCİ VE
O'NUNLA BİRLİK OLAN DİĞER ZENCİLER