İBNÜ’L-ESİR

4. CİLT

HİCRİ 110. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

KEMERCE VAK'ASI

 

Hakan içerisinde Müslüman bir topluluğun yaşadığı Horasan'ın büyük şehirlerinden Kemerce'yi kuşattı. Fergana, Afşine, Mesef halkı ve Buhara'dan da bazı gruplar Hakan ile beraberdiler. Müslümanlar dere üzerindeki köprüyü keserek kapıyı kapattılar. İbn Hüsrev bin Yezdücird onlara gelerek: "Ey Araplar! Niçin kendinizi öldürüyorsunuz? Hakan'ı ben memleketimi bana iade etsin diye getirdim. Ondan sizin için ben eman alırım." dedi. Araplar O'na hakaret ettiler. Daha sonra onlara Bazıgri (?) iki yüz kişi arasında geldi. Dabi bir adamdı, Hakan buna hiç muhalefet etmezdi. Teminat alarak Müslümanlara yaklaşıp: "Bana birisini gönderin de Hakan'ın beni elçi olarak gönderdiği konuyu görüşelim." dedi. Müslümanlar biraz Türkçe bilen Yezid bin Said Babili'yi gönderdiler. Bazıgri O'na: "Hakan size valinizin verdiğinden daha fazla ücret teklif ediyor, O'nun niyeti size iyilik etmek." dedi. Yezid:

"Türklerle birlikte adeta kurt olan Araplar bunu nasıl kabul eder. Aramızda bu şartlarla sulh olmaz." diye karşılıkta bulundu. Bazıgri buna biraz kızdı, yanında bulunan iki Türk: "Boynunu niye vurmuyorsun?" deyince Bazıgri: "Bu eman verilmiş bir kişidir." ded( Yezid bu konuşmaları anladı ve korktu, "Tamam." dedi, "O halde yarımız seninle gelsin, eğer zafer kazamrsanız biz de sizinle beraberiz. Aksi olursa biz de diğer Suğd ehli gibi oluruz."

Bazıgri ve yanındakiler buna razı oldular.

 

Yezid: "Ben şimdi bunu arkadaşlarıma arz edeyim." diyerek indiği iple geri kaleye çıktı, surun başına gelince: "Ey Kemerceliler! Bunlar sizi imandan sonra tekrar küfre çağırıyor, ne dersiniz?" diye seslendi. Kaledekiler: "Bunu kabul etmeyiz." deyince de Yezid: "Bunlar kendileriyle bir olup Müslüınanlarla savaşmanızı istiyor." dedi. Bunun üzerine kaledekiler: "Bunu yapmaktansa ölelim daha iyi." şeklinde karşılık verdiler.

 

Bazıgri bu durum üzerine gerisin geriye döndü.

 

Sonra Hakan hendeğin doldurulmasını emretti. Hendeğe yaş ağaçlar atmağa başladılar. Müslümanlarsa kuru odun atıyordu. Hendek dolunca Müslümanlar hendeği ateşlediler, Allah tarafından çıkan bir rüzgarla yedi günde toplanan odun bir saat içinde yanıp küloldu.

Hakan bu defa koyunları Türkler arasında taksim ederek etini yemelerini, derilerine de toprak doldurup hendeğe atmalarını emretti. Türkler Hakan'ın dediğini yaptılar. Allah bir bulut göndererek sicim gibi yağmur yağdırdı. Bu yağmur hendeğin içinde bulunan şeyleri taşıyıp götürdü. Müslümanlar Türkler üzerine ok yağdırmağa başladılar. Göbeğine ok isabet eden Bazıgri o gece öldü. Bazıgri öldükten sonra Türkler ellerinde bulunan yüz kadar esiri getirip kafalarını keserek attılar. Bunlar arasında Ebu Avca Ateki, Haccac bin Humeyd Nadri gibi isimler vardı. Müslümanlar da ellerinde bulunan iki yüz kadar müşrik çocuğunu katlettiler. Her iki taraf da ellerinden gelen her şeyi yaptılar ve savaş iyice kızıştı.

 

Kemerce halkı bu durumdayken Arap askerleri Fergfına'ya geldi. Hakan Buğd, Fergana, Şaş ve Dehakin halkını ayıplayarak: "Siz burada elli eşek olduğunu, beş gün içinde fethedeceğimizi iddia ediyordunuz; beş gün, iki ay oldu." deyip kuşatmadan vazgeçtiğini bildirdi ve hareket emri verdi. Adamları:

 

"Elimizden geleni yaptık, yarına kadar da müsaade ver de bak, yarın ne yapıyoruz!" dediler. Hakan ertesi gün hareket etmeyip bekledi. Tarebend hükümdarı gelip Müslümanlarla savaştı, sekiz kişiyi katletti. İçinde Temimli bir hastanın bulunduğu bir evin yanındaki merdivenin üzerine çıkmıştı. Temimli adam yanındaki mahmuzu buna fırlattı. Mahmuz alnına takılıp kaldı. Daha sonra kadınlar ve çocuklar bağrıştılar, onu çekerek yüz üstü düşürdüler. Sonra birisi taşla kulağının dibine vurup sersemletti, başka biri de gelip katletti.

Hakan Müslümanlara bir elçi göndererek: "Kuşattığımız bir şehri fethetmeden veya halki orayı terk etmeden ayrılmak bizim adetimiz değildir." dedi. Müslümanlar da: "Ölmeden şehri kendi ellerimizle teslim etmek de bizim dinimizde yoktur, istediğinizi yapın." diye karşılık verdiler.

 

Türkler onlara eman vererek buradan Semerkand veya Debusiyye'ye gitmelerini istediler. Kemerce halkı muhasara altında zor durumda kaldıklarını da göz önüne alarak bunu kabul ettiler. Kendilerine saldırmamaları için Türklerden rehin aldılar ve Kürsul (Türki)'ün bir grupla Debusiyye'ye kadar kendilerine refakat etmesini istediler. Türkler onlara istedikleri rehinleri verdiler ve onlardan da rehin aldılar. Hakan bu şartlarla orayı terk etti. Daha sonra Müslümanlar oradan ayrıldılar. Kürsul'ün yanında bulunan Türkler şöyle dediler:

"Debusiyye'ye kadar yollarda on bin savaşçı vardır. Bize saldırmayacaklarına garanti veremeyiz." Bunun üzerine Müslümanlar: "Onlar size saldıracak olurlarsa biz de sizinle beraber onlarla savaşırız." diyerek karşılık verdiler.

 

Böylece yola devam ettiler. DeMsiyye'ye bir fersah kala Debusiyye halkı bu süvarilere bakarak Kemerce'nin fethedildiğini ve Hakan'ın kendi üzerlerine geldiğini zannederek savaş için hazırlandılar. Müslümanlar onlara elçi göndererek durumu haber verdiler. Debusiyye halkı bunları karşılayıp yaralıları, yürümekte güçlük çekenleri taşıdılar. Müslümanlar Debusiyye'ye varınca rehineleri elinde tutan kişiye haber göndererek Debusiyye'ye vardıklarını bildirip rehineleri serbest bırakmasını istediler. Bir rehin Araplar serbest bırakıyor, bir rehin Türkler serbest bırakıyordu. Nihayet Araplardan SiM' bin Nu'man isminde biri Türkler yanında ve Türklerden biri Araplar yanında rehin olarak kaldı. Bu durumda her iki grup öbürünün ihanetinden korkmağa başladı. SiM': "Türk rehinesini serbest bırakın." dedi. Müslümanlar rehineyi serbest bıraktılar. SiM' Türkler yanında kaldı. Kürsul ona: "Bunu niye yaptın?" diye sorunca SiM': "Sana güvendim ve hain durumuna düşmek istemeyeceğini düşündüm." dedi. Bunun üzerine Kürsul ona silahını ve bir de Türk atı (Birzun) vererek serbest bıraktı.

 

Kemerce muhasarası on sekiz gün sürmüştür. Denildiğine göre, bunlar on üç gün develerine su vermemişlerdir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

KÜRDER HALKININ DİNDEN DÖNMESİ