|
İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
KEMERCE
VAK'ASI
Hakan
içerisinde Müslüman bir topluluğun yaşadığı Horasan'ın büyük şehirlerinden
Kemerce'yi kuşattı. Fergana, Afşine, Mesef halkı ve Buhara'dan da bazı gruplar Hakan
ile beraberdiler. Müslümanlar dere üzerindeki köprüyü keserek kapıyı
kapattılar. İbn Hüsrev bin Yezdücird onlara gelerek: "Ey Araplar! Niçin
kendinizi öldürüyorsunuz? Hakan'ı ben memleketimi bana iade etsin diye
getirdim. Ondan sizin için ben eman alırım." dedi. Araplar O'na hakaret
ettiler. Daha sonra onlara Bazıgri (?) iki yüz kişi arasında geldi. Dabi bir
adamdı, Hakan buna hiç muhalefet etmezdi. Teminat alarak Müslümanlara yaklaşıp:
"Bana birisini gönderin de Hakan'ın beni elçi olarak gönderdiği konuyu
görüşelim." dedi. Müslümanlar biraz Türkçe bilen Yezid bin Said Babili'yi
gönderdiler. Bazıgri O'na: "Hakan size valinizin verdiğinden daha fazla
ücret teklif ediyor, O'nun niyeti size iyilik etmek." dedi. Yezid:
"Türklerle
birlikte adeta kurt olan Araplar bunu nasıl kabul eder. Aramızda bu şartlarla
sulh olmaz." diye karşılıkta bulundu. Bazıgri buna biraz kızdı, yanında
bulunan iki Türk: "Boynunu niye vurmuyorsun?" deyince Bazıgri:
"Bu eman verilmiş bir kişidir." ded( Yezid bu konuşmaları anladı ve korktu,
"Tamam." dedi, "O halde yarımız seninle gelsin, eğer zafer
kazamrsanız biz de sizinle beraberiz. Aksi olursa biz de diğer Suğd ehli gibi
oluruz."
Bazıgri
ve yanındakiler buna razı oldular.
Yezid:
"Ben şimdi bunu arkadaşlarıma arz edeyim." diyerek indiği iple geri
kaleye çıktı, surun başına gelince: "Ey Kemerceliler! Bunlar sizi imandan
sonra tekrar küfre çağırıyor, ne dersiniz?" diye seslendi. Kaledekiler:
"Bunu kabul etmeyiz." deyince de Yezid: "Bunlar kendileriyle bir
olup Müslüınanlarla savaşmanızı istiyor." dedi. Bunun üzerine kaledekiler:
"Bunu yapmaktansa ölelim daha iyi." şeklinde karşılık verdiler.
Bazıgri
bu durum üzerine gerisin geriye döndü.
Sonra
Hakan hendeğin doldurulmasını emretti. Hendeğe yaş ağaçlar atmağa başladılar.
Müslümanlarsa kuru odun atıyordu. Hendek dolunca Müslümanlar hendeği
ateşlediler, Allah tarafından çıkan bir rüzgarla yedi günde toplanan odun bir
saat içinde yanıp küloldu.
Hakan
bu defa koyunları Türkler arasında taksim ederek etini yemelerini, derilerine
de toprak doldurup hendeğe atmalarını emretti. Türkler Hakan'ın dediğini
yaptılar. Allah bir bulut göndererek sicim gibi yağmur yağdırdı. Bu yağmur
hendeğin içinde bulunan şeyleri taşıyıp götürdü. Müslümanlar Türkler üzerine ok
yağdırmağa başladılar. Göbeğine ok isabet eden Bazıgri o gece öldü. Bazıgri
öldükten sonra Türkler ellerinde bulunan yüz kadar esiri getirip kafalarını
keserek attılar. Bunlar arasında Ebu Avca Ateki, Haccac bin Humeyd Nadri gibi
isimler vardı. Müslümanlar da ellerinde bulunan iki yüz kadar müşrik çocuğunu
katlettiler. Her iki taraf da ellerinden gelen her şeyi yaptılar ve savaş iyice
kızıştı.
Kemerce
halkı bu durumdayken Arap askerleri Fergfına'ya geldi. Hakan Buğd, Fergana, Şaş
ve Dehakin halkını ayıplayarak: "Siz burada elli eşek olduğunu, beş gün
içinde fethedeceğimizi iddia ediyordunuz; beş gün, iki ay oldu." deyip
kuşatmadan vazgeçtiğini bildirdi ve hareket emri verdi. Adamları:
"Elimizden
geleni yaptık, yarına kadar da müsaade ver de bak, yarın ne yapıyoruz!"
dediler. Hakan ertesi gün hareket etmeyip bekledi. Tarebend hükümdarı gelip
Müslümanlarla savaştı, sekiz kişiyi katletti. İçinde Temimli bir hastanın
bulunduğu bir evin yanındaki merdivenin üzerine çıkmıştı. Temimli adam
yanındaki mahmuzu buna fırlattı. Mahmuz alnına takılıp kaldı. Daha sonra
kadınlar ve çocuklar bağrıştılar, onu çekerek yüz üstü düşürdüler. Sonra birisi
taşla kulağının dibine vurup sersemletti, başka biri de gelip katletti.
Hakan
Müslümanlara bir elçi göndererek: "Kuşattığımız bir şehri fethetmeden veya
halki orayı terk etmeden ayrılmak bizim adetimiz değildir." dedi.
Müslümanlar da: "Ölmeden şehri kendi ellerimizle teslim etmek de bizim
dinimizde yoktur, istediğinizi yapın." diye karşılık verdiler.
Türkler
onlara eman vererek buradan Semerkand veya Debusiyye'ye gitmelerini istediler.
Kemerce halkı muhasara altında zor durumda kaldıklarını da göz önüne alarak
bunu kabul ettiler. Kendilerine saldırmamaları için Türklerden rehin aldılar ve
Kürsul (Türki)'ün bir grupla Debusiyye'ye kadar kendilerine refakat etmesini
istediler. Türkler onlara istedikleri rehinleri verdiler ve onlardan da rehin
aldılar. Hakan bu şartlarla orayı terk etti. Daha sonra Müslümanlar oradan
ayrıldılar. Kürsul'ün yanında bulunan Türkler şöyle dediler:
"Debusiyye'ye
kadar yollarda on bin savaşçı vardır. Bize saldırmayacaklarına garanti
veremeyiz." Bunun üzerine Müslümanlar: "Onlar size saldıracak
olurlarsa biz de sizinle beraber onlarla savaşırız." diyerek karşılık
verdiler.
Böylece
yola devam ettiler. DeMsiyye'ye bir fersah kala Debusiyye halkı bu süvarilere
bakarak Kemerce'nin fethedildiğini ve Hakan'ın kendi üzerlerine geldiğini
zannederek savaş için hazırlandılar. Müslümanlar onlara elçi göndererek durumu
haber verdiler. Debusiyye halkı bunları karşılayıp yaralıları, yürümekte güçlük
çekenleri taşıdılar. Müslümanlar Debusiyye'ye varınca rehineleri elinde tutan
kişiye haber göndererek Debusiyye'ye vardıklarını bildirip rehineleri serbest
bırakmasını istediler. Bir rehin Araplar serbest bırakıyor, bir rehin Türkler
serbest bırakıyordu. Nihayet Araplardan SiM' bin Nu'man isminde biri Türkler
yanında ve Türklerden biri Araplar yanında rehin olarak kaldı. Bu durumda her
iki grup öbürünün ihanetinden korkmağa başladı. SiM': "Türk rehinesini serbest
bırakın." dedi. Müslümanlar rehineyi serbest bıraktılar. SiM' Türkler
yanında kaldı. Kürsul ona: "Bunu niye yaptın?" diye sorunca SiM':
"Sana güvendim ve hain durumuna düşmek istemeyeceğini düşündüm."
dedi. Bunun üzerine Kürsul ona silahını ve bir de Türk atı (Birzun) vererek
serbest bıraktı.
Kemerce
muhasarası on sekiz gün sürmüştür. Denildiğine göre, bunlar on üç gün
develerine su vermemişlerdir.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
KÜRDER HALKININ
DİNDEN DÖNMESİ