İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
ESED'İN
HORASAN'A EMİR OLMASI
Halid
bin Abdullah, kardeşi Esed'i Horasan'a emir tayin etti. Esed Horasan'a geldiği sırada
Müslim Fergana'da savaşlarına devam ediyordu. Esed nehri geçmek üzere gelince
EmÜı'de gemilerin başında bulunan Eşheb bin Ubeyd Temimi: "Benim görevim
buradan kimseyi geçirmemek" diyerek O'na engeloldu. Esed mal, para teklif
ettiyse de geçmeğe muvaffak olamadı. Sonunda emir olduğunu söyleyince
geçmelerine müsaade etti. Esed sonra şöyle dedi: "Bunu iyi tanıyınız; ta
ki buna emniyetimiz konusunda teşekkür edelim."
Esed
Suğd'a geldi ve ‘‘Merc’‘ denilen yerde konakladı. Semerkand Valisi Ham bin Ham
idi. Haru halk ile birlikte Esed'i karşılamağa çıktı. Esed'i taş üzerinde gören
halk bunu uğursuzluk sayarak: "Bu adamda hayır yok." dediler. Esed
Semerkand'a girince Abdurrahman bin Nuaym'ın orduya komuta konusundaki ahdini
iki kişiyle gönderdi. Bu şahıslar Abdurrahman'ı bulup bu ahdi teslim ettiler.
Sonra Abdurrahman şu ahdi Müslim'e getirdi. Müslim:
"Sem'an
ve maten" diyerek teslimiyet gösterdi. Abdurrahman Müslim de yanında
olduğu halde hareket etti. Bunlar Semerkand'da Esed'in yanına geldiler. Esed
Haru'yi Semerkand'daki görevinden azlederek yerine Hasen bin Ebi Amaratta
Kindi'yi geçirdi.
Hasan'a:
"Türkler yedi bin kişiyle üzerine geliyorlar." denildi. "Biz
haraç vermedik, onları ülkelerinde yenen ve köleleştiren bizleriz. Bununla
beraber sizleri onlara yaklaştıracağım, atlarınızın yelelerini onların
atlarıyla bir araya getireceğim." dedi ve arkasından onlara küfrederek
bedduada bulundu. Sonra yavaş hareketle üzerlerine yürüyüp bir baskın yaparak
kayıp vermeden geri çekildiler. Sabit Kutne'yi Semerkand'da kendi yerine
bıraktı, Halka bir hutbe okuyacakken şaşırıp konuşacak bir şey bulamadı ve:
"Allah'a ve Resulü'ne itaat eden dalalete sapmıştır." deyip sustu,
ardından tek kelime bile söylemedi. Daha sonra şöyle dedi:
‘‘Her
ne kadar şu anda aranızda konuşamıyorsam da,
Siz
bir de benim harbin kızıştığı sırada kılıcı nasıl konuşturduğumu görün.’‘
Bu
sözü üzerine kendisine şöyle denildi: "Minberde de böyle konuşabilsen en
iyi hatip sen olursun. "
Hacibu'İ-Pil
Yeşkuri Hasan'ı ayıplayarak şöyle demiştir:
‘‘Ey
Ebu'L-A'la! Sen cuma günü bÜyük bir sıkıntıyla karşılaştın; Konuşmak
istiyorsun, fakat dilini eğip büküyorsun.
Yüksek
bir dağın tepesinden ayağı kayıp yuvarlanan biri gibi, İnsanlar gözlerini sana
dikince yutkunmaya başladın.’‘
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA