İBNÜ’L-ESİR |
4. CİLT |
YEZİD
BİN ABDÜLMELİK'İN ÖLÜMÜ VE SİRETİ
YEZİD
BİN ABDÜLMELİK'İN ÖLÜMÜ
Yezid
bin Abdülmelik, kırk yaşında iken, (bir rivayete göre otuz beş yaşında iken) Şaban
ayının yirmi beşinde ölmüştür. Künyesi Ebü Halid'dir. ‘‘Sili’‘ denilen akciğer
hastalığından ölmüştür.
Ölümü
için şöyle bir hadise daha rivayet edilir:
Cariyesi
Hababe öldüğü zaman buna çok üzüldü. Cenazesini teşyi için çıktı. Kardeşi
Mesleme bin Abdülmelik O'nu teselliye çalışıyor, baş sağlığı diliyor, fakat
Yezid tek kelime ile olsun cevap vermiyordu.
Başka
bir rivayete göre Yezid üzüntüden ne atına binebilmiş, ne de yürüyebilmiş,
cenaze namazını da Mesleme'ye kıldırtmış.
Yine
anlatıldığına göre, Mesleme -insanlar Yezid'in bu durumunu görüp ayıplarlar
diye- dışarı çıkınasına engelolmuştur.
Hababe'nin
defnedilmesinden on beş gün sonra (bir rivayete göre, yanına sadece bir kişinin
girebildiği kırk gün sonunda) ölmüş ve Hababe'nin yanına gömülmüştür. Cenaze
namazını kardeşi Mesleme (bir rivayete göre oğlu Velid) kıldırmıştır. Hişam bin
Abdülmelik bu sırada Hıms'da idi.
YEZİD
BİN ABDÜLMELİK'İN SİRETİ
Yezid
cömert bir kişi idi. Bir gün yanında Hahabe ve Sellametu'l-Kass var iken
coşmuş: "Bırakın beni uçayım." demişti. Hahabe: "Peki ümmeti
kime emanet edeceksin?" diye sorunca da: "Sana." diye karşılık
vermişti. Hahabe bir şarkı söylemiş ve: "Boğazıyla çenesi arasında sükun
bulmayan ve aşağı da inmeyen bir hararet var." demişti. Bunun üzerine
Yezid: "Uçmak istiyorum" deyince Hababe: "Ey Müminlerin Emiri,
sana ihtiyacımız var." diye konuşmuş, Yezid'in: "Olsun, vallahi
uçacağım." demesi üzerine de: "Peki, ümmeti ve saltanatı kime emanet
edeceksin?" diye sormuştu. Yezid O'nun bu sorusuna:
"Sana."
diyerek cevap vermiş ve Hahabe'nin elini öpmüştü. Bunun üzerine: " ‘‘Mutlu
ol.’‘ demiyorum sana, aklı kıt." diyerek bir hizmetçisi dışarı çıktı.
Hababe
ve Yezid gezinmek için çıkmışlardı. Yezid O'na bir üzüm tanesi attı, bu üzüm
tanesi Hababe'nin boğazına kaçtı, mosmor oldu ve bunun sonucunda hastalanıp
öldü. Yezid O'nu üç gün defnetmedi, sonunda ceset koktu. Yezid O'nu kokluyor,
öpüyor, sonra bakıp bakıp ağlıyordu. Yezid'e cesedin durumu anlatılınca sonunda
gömülmesine izin verdi. Üzgün ve mahzun olarak sarayına döndü. Bir cariyesi
şöyle diyordu:
‘‘Aşığa,
arzu duyduğu sevgilisinin dolaştığı yerleri ıssız görmek hüzün olarak yeter.’‘
Yezid
ağladı. Sevgilisinin ölümünden sonra yedi gün hiç kimseye görünmedi. Bunu O'na,
"İnsanların sefihHkle itham edeceği bir şeyortaya çıkar." diye
Mesleme teklif etmişti.
Yezid
kardeşi Süleyman'ın hilafeti zamanında haccetmiş ve Hahabe'yi dört bin dirhem
karşılığında satın almıştı, ismi Aliye idi. Süleyman: "Artık Yezid'in
tasarruftarını kısıtlayacağım" deyince Yezid bu cariyeyi (Hahabe) iade
etti ve bunu Mısırlı birisi satın aldı. Hilafet Yezid'e gelince karısı Su'de:
"Dünyada
temenni ettiğin, arzu ettiğin bir şey kaldı mı?" diye sordu. Yezid:
"Evet,
Hababe." diye cevap verdi. Su'de hemen birini göndererek Hababe'yi satın
aldı, sonra hazırlayıp Yezid'e getirdi, bir perdenin arkasına oturttu ve
Yezid'e: "Ey Müminlerin emiri! Dünyada temenni ettiğin bir şey kaldı
mı?" diye sordu. Yezid'in: "Sana söylemiştim ya!" demesi üzerine
perdeyi kaldırarak: "İşte Hahabe!" dedi ve Hahabe'yi orada bırakıp
ayrıldı.
Su'de
Yezid'in gözünde daha da büyük değer kazandı. Yezid hanımı Su'de'ye pek çok
ikramda bulundu. (Su'de binti Abdullah bin Amr bin Osman).
Yezid
öldüğünde Sellame şu ağıtı okuyuncaya kadar ölümü bilinmedi:
‘‘Sesimizi
kısarsak veya kısmağa karar verirsek bizi kınama.
Gece
boyunca gam, keder bundan ayrılmadı; Çünkü çok acıklı bir olay geldi başımıza.
Onsuz
kalan eve her bakışımda gözyaşlarım dolup taştı. Gitti bizi gözetip kollayan
efendi.’‘
Sonra
"Vah Müminlerin Emiri, vah!" diye bağırınca Yezid'in öldüğü
anlaşıldı.
Yezid'in
Hahabe ve Sellame ile maceraları pek çoksa da biz burada onları
zikretmeyeceğiz.
Sellame'ye
sonradan ‘‘Kass’‘ denilmesinin sebebi şudur:
Abdurrahman
bin Abdullah bin Ebi Ammar (Cüşem bin Muaviye bin Bükeyroğulları'ndan) fakih ve
çok ibadet eden birisiydi. Çok ibadet ettiğinden dolayı kendisine ‘‘Kass’‘
denilmiştir. Bu şahıs bir gün Sellame'nin efendisinin evinin yanından geçerken
Sellame'nin şarkı söylediğini işiterek durup dinlemeğe başlar. Bu durumu
Sellame'nin efendisi görünce Abdurrahman'a: "Hem bakıp hem dinlemek ister
misin?" der. Abdurrahman bundan kaçınır. Sellame'nin efendisi:
"Öyleyse görmeyeceğin bir yere oturtalım; O söylesin, sen dinle."
diyerek Abdurrahman'ı içeri alır. Sellame şarkı söyler. Abdurrahman'ın çok
hoşuna gider. Efendisi Sellame'yi oturduğu yerden çıkararak Abdurrahman'a
gösterir. Birbirlerine aşık olurlar. Abdurrahman genç ve yakışıklı birisidir.
Bir gün yalnız kaldıklarında aralarında şöyle konuşurlar:
Sellame:
-
Seni seviyorum.
Abdurrahman:
-
Vallahi ben de seni seviyorum.
Sellame:
-
Seni öpmek istiyorum.
Abdurrahman:
-
Vallahi ben de istiyorum:
Sellame:
-
Karnımı karnının üzerine koymak istiyorum.
Abdurrahman:
-
Vallahi ben de istiyorum.
Sellame:
-
Öyleyse seni bundan alıkoyan ne?
Abdurrahman:
-
Allah TeMa'nın şu sözü: ‘‘O gün dostlar birbirlerine düşman olurlar, sadece
müttakller hariç.’‘ Çünkü ben dostluğumuzun düşmanlığa dönüşmesini istemem,
diyerek dönüp gider ve ibadetine devam eder.
Abdurrahman'ın
Sellame hakkında şiirleri de vardır.
‘‘Allah
O 'nun evini benden uzaklaştırmasın; görmüyor musun, şarkı söylerken sesine ne
de güzel ahenk veriyor. Sesini titreştirerek söz düzenini nasıl da uzatıp
kısaltıyor.’‘
Yine
başka bir şiirinde:
‘‘Şu
kalbe de hele: Sen muhafiz mısın ve bugün Sellame'den vaz mı geçtin?
Ah
keşke ben çalgının her ses verişinde Sellame 'nin meclis arkadaşı olsam!
O
söylemeğe başlayınca O 'nunla birlikte oturan kendisine baktığında adeta kalbi
ona uçar.’‘
İşte
bu gönülolayından dolayı Sellame'ye ‘‘Kass’‘ denmiştir.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HİŞAM BİN
ABDÜLMELİK'İN HİLAFETİ