İBNÜ’L-ESİR

4. CİLT

HİCRİ 105. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

YEZİD BİN ABDÜLMELİK'İN ÖLÜMÜ VE SİRETİ

 

YEZİD BİN ABDÜLMELİK'İN ÖLÜMÜ

 

Yezid bin Abdülmelik, kırk yaşında iken, (bir rivayete göre otuz beş yaşında iken) Şaban ayının yirmi beşinde ölmüştür. Künyesi Ebü Halid'dir. ‘‘Sili’‘ denilen akciğer hastalığından ölmüştür.

 

Ölümü için şöyle bir hadise daha rivayet edilir:

 

Cariyesi Hababe öldüğü zaman buna çok üzüldü. Cenazesini teşyi için çıktı. Kardeşi Mesleme bin Abdülmelik O'nu teselliye çalışıyor, baş sağlığı diliyor, fakat Yezid tek kelime ile olsun cevap vermiyordu.

 

Başka bir rivayete göre Yezid üzüntüden ne atına binebilmiş, ne de yürüyebilmiş, cenaze namazını da Mesleme'ye kıldırtmış.

 

Yine anlatıldığına göre, Mesleme -insanlar Yezid'in bu durumunu görüp ayıplarlar diye- dışarı çıkınasına engelolmuştur.

 

Hababe'nin defnedilmesinden on beş gün sonra (bir rivayete göre, yanına sadece bir kişinin girebildiği kırk gün sonunda) ölmüş ve Hababe'nin yanına gömülmüştür. Cenaze namazını kardeşi Mesleme (bir rivayete göre oğlu Velid) kıldırmıştır. Hişam bin Abdülmelik bu sırada Hıms'da idi.

 

 

 

YEZİD BİN ABDÜLMELİK'İN SİRETİ

 

Yezid cömert bir kişi idi. Bir gün yanında Hahabe ve Sellametu'l-Kass var iken coşmuş: "Bırakın beni uçayım." demişti. Hahabe: "Peki ümmeti kime emanet edeceksin?" diye sorunca da: "Sana." diye karşılık vermişti. Hahabe bir şarkı söylemiş ve: "Boğazıyla çenesi arasında sükun bulmayan ve aşağı da inmeyen bir hararet var." demişti. Bunun üzerine Yezid: "Uçmak istiyorum" deyince Hababe: "Ey Müminlerin Emiri, sana ihtiyacımız var." diye konuşmuş, Yezid'in: "Olsun, vallahi uçacağım." demesi üzerine de: "Peki, ümmeti ve saltanatı kime emanet edeceksin?" diye sormuştu. Yezid O'nun bu sorusuna:

"Sana." diyerek cevap vermiş ve Hahabe'nin elini öpmüştü. Bunun üzerine: " ‘‘Mutlu ol.’‘ demiyorum sana, aklı kıt." diyerek bir hizmetçisi dışarı çıktı.

 

Hababe ve Yezid gezinmek için çıkmışlardı. Yezid O'na bir üzüm tanesi attı, bu üzüm tanesi Hababe'nin boğazına kaçtı, mosmor oldu ve bunun sonucunda hastalanıp öldü. Yezid O'nu üç gün defnetmedi, sonunda ceset koktu. Yezid O'nu kokluyor, öpüyor, sonra bakıp bakıp ağlıyordu. Yezid'e cesedin durumu anlatılınca sonunda gömülmesine izin verdi. Üzgün ve mahzun olarak sarayına döndü. Bir cariyesi şöyle diyordu:

 

‘‘Aşığa, arzu duyduğu sevgilisinin dolaştığı yerleri ıssız görmek hüzün olarak yeter.’‘

 

Yezid ağladı. Sevgilisinin ölümünden sonra yedi gün hiç kimseye görünmedi. Bunu O'na, "İnsanların sefihHkle itham edeceği bir şeyortaya çıkar." diye Mesleme teklif etmişti.

 

Yezid kardeşi Süleyman'ın hilafeti zamanında haccetmiş ve Hahabe'yi dört bin dirhem karşılığında satın almıştı, ismi Aliye idi. Süleyman: "Artık Yezid'in tasarruftarını kısıtlayacağım" deyince Yezid bu cariyeyi (Hahabe) iade etti ve bunu Mısırlı birisi satın aldı. Hilafet Yezid'e gelince karısı Su'de:

 

"Dünyada temenni ettiğin, arzu ettiğin bir şey kaldı mı?" diye sordu. Yezid:

"Evet, Hababe." diye cevap verdi. Su'de hemen birini göndererek Hababe'yi satın aldı, sonra hazırlayıp Yezid'e getirdi, bir perdenin arkasına oturttu ve Yezid'e: "Ey Müminlerin emiri! Dünyada temenni ettiğin bir şey kaldı mı?" diye sordu. Yezid'in: "Sana söylemiştim ya!" demesi üzerine perdeyi kaldırarak: "İşte Hahabe!" dedi ve Hahabe'yi orada bırakıp ayrıldı.

Su'de Yezid'in gözünde daha da büyük değer kazandı. Yezid hanımı Su'de'ye pek çok ikramda bulundu. (Su'de binti Abdullah bin Amr bin Osman).

 

Yezid öldüğünde Sellame şu ağıtı okuyuncaya kadar ölümü bilinmedi:

‘‘Sesimizi kısarsak veya kısmağa karar verirsek bizi kınama.

 

Gece boyunca gam, keder bundan ayrılmadı; Çünkü çok acıklı bir olay geldi başımıza.

Onsuz kalan eve her bakışımda gözyaşlarım dolup taştı. Gitti bizi gözetip kollayan efendi.’‘

Sonra "Vah Müminlerin Emiri, vah!" diye bağırınca Yezid'in öldüğü anlaşıldı.

Yezid'in Hahabe ve Sellame ile maceraları pek çoksa da biz burada onları zikretmeyeceğiz.

Sellame'ye sonradan ‘‘Kass’‘ denilmesinin sebebi şudur:

 

Abdurrahman bin Abdullah bin Ebi Ammar (Cüşem bin Muaviye bin Bükeyroğulları'ndan) fakih ve çok ibadet eden birisiydi. Çok ibadet ettiğinden dolayı kendisine ‘‘Kass’‘ denilmiştir. Bu şahıs bir gün Sellame'nin efendisinin evinin yanından geçerken Sellame'nin şarkı söylediğini işiterek durup dinlemeğe başlar. Bu durumu Sellame'nin efendisi görünce Abdurrahman'a: "Hem bakıp hem dinlemek ister misin?" der. Abdurrahman bundan kaçınır. Sellame'nin efendisi: "Öyleyse görmeyeceğin bir yere oturtalım; O söylesin, sen dinle." diyerek Abdurrahman'ı içeri alır. Sellame şarkı söyler. Abdurrahman'ın çok hoşuna gider. Efendisi Sellame'yi oturduğu yerden çıkararak Abdurrahman'a gösterir. Birbirlerine aşık olurlar. Abdurrahman genç ve yakışıklı birisidir. Bir gün yalnız kaldıklarında aralarında şöyle konuşurlar:

 

Sellame:

- Seni seviyorum.

 

Abdurrahman:

- Vallahi ben de seni seviyorum.

 

Sellame:

- Seni öpmek istiyorum.

 

Abdurrahman:

- Vallahi ben de istiyorum:

 

Sellame:

- Karnımı karnının üzerine koymak istiyorum.

 

Abdurrahman:

- Vallahi ben de istiyorum.

 

Sellame:

- Öyleyse seni bundan alıkoyan ne?

 

Abdurrahman:

- Allah TeMa'nın şu sözü: ‘‘O gün dostlar birbirlerine düşman olurlar, sadece müttakller hariç.’‘ Çünkü ben dostluğumuzun düşmanlığa dönüşmesini istemem, diyerek dönüp gider ve ibadetine devam eder.

 

Abdurrahman'ın Sellame hakkında şiirleri de vardır.

 

‘‘Allah O 'nun evini benden uzaklaştırmasın; görmüyor musun, şarkı söylerken sesine ne de güzel ahenk veriyor. Sesini titreştirerek söz düzenini nasıl da uzatıp kısaltıyor.’‘

 

Yine başka bir şiirinde:

‘‘Şu kalbe de hele: Sen muhafiz mısın ve bugün Sellame'den vaz mı geçtin?

 

Ah keşke ben çalgının her ses verişinde Sellame 'nin meclis arkadaşı olsam!

O söylemeğe başlayınca O 'nunla birlikte oturan kendisine baktığında adeta kalbi ona uçar.’‘

 

İşte bu gönülolayından dolayı Sellame'ye ‘‘Kass’‘ denmiştir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

HİŞAM BİN ABDÜLMELİK'İN HİLAFETİ